Gönderen Konu: İslâm’ın Adaleti Herkese Yeter  (Okunma sayısı 93 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1969
İslâm’ın Adaleti Herkese Yeter
« : Kasım 28, 2022, 08:51:44 ÖÖ »
İslâm’ın Adaleti Herkese Yeter

 Bugün İslâm âleminin ve genelde insanlığın karşı karşıya olduğu "zulüm" sorununun temelinde İslâm adaletinin uygulanmaması var. Bir Müslümanın İslâm'ın adaletine güven konusunda herhangi bir tereddüt yaşamaması gerekir. Tereddütleri olsa bile o adaleti icra edeceklerin bilgi ve ehliyetleri hakkında olabilir. Tarihte insanlık, İslâm'ın adaletinin hakkıyla ve ehil kişilerce uygulandığı dönemlerde nasıl her hakkın sahibine verildiğine, haksızlıkların da önüne geçildiğine şahit olmuştur. Bu yüzden olmalı ki zalimler de en başta İslâm adaletiyle savaşma ihtiyacı duymuşlardır. Çünkü bu adalet onların zulümlerinin önündeki en büyük engeldir.

 Günümüzde ne yazık ki İslâm âlemi kendi adalet mekanizmasını ve birliğini temsil eden kurumlarını kaybetmekle izzetini de kaybetmiştir. İşte bu kayıp ve beraberinde ortaya çıkan problemler insanlarımızı muhtelif çözüm formülleri üretmeye yöneltmektedir.

 Çağımızda yaşanan en önemli problemlerden biri de kutsal Kudüs şehrinin ve onu saran bereketlendirilmiş Filistin toprağının işgal altında olmasıdır. Bu işgalin devam ediyor olmasının en önemli sebebi de zaten ümmetin birlik, bütünlük ve izzetine yeniden kavuşamamasıdır. Ne yazık ki Müslümanlar Filistin davasını yıllarca "Arap-İsrail sorunu" olarak tanımladılar. Şimdi de "Ortadoğu sorunu" olarak tanımlamaya devam ediyorlar.

Ümmet olarak sahiplenme konusunda hâlâ sıkıntı çekildiğini görüyoruz. İşte bu sıkıntıya paralel olarak Kudüs ve Filistin davasını tanımlama, ona teşhis koyma konusunda da problem yaşanmaktadır.

 Kudüs davasına teşhis koyma konusunda yaşanan problemden dolayı onaylanması mümkün olmayan birtakım formüller üretildiğini görüyoruz. Bunlardan biri de kutsal Kudüs şehrinin ve oradaki mukaddes mekânların yönetiminin vahye dayanan üç dinin mensupları tarafından paylaşılması formülüdür. Göründüğü kadarıyla böyle bir formül üretilmesinin amacı herkesin razı olacağı ve herkesin haklarının garantiye alınacağı bir çözüm bulmaktır. Herkesin haklarının garantiye alınması için böyle bir koordinasyona ihtiyaç duyulması ise bu konuda İslâm'ın adaletine yeterince güvenememe kanaatine götürür. Böyle bir formüle ihtiyaç duyulmasının ikinci sebebi ise siyonistlerin kutsal mekânlarla ilgili dayanaksız ve tutarsız iddialarını ciddiye alma olabilir.

 Biz burada önce siyonistlerin iddialarının tutarsızlığını ve Kudüs'te tevhid inancını temsil eden, bu inancı insanlara tebliğ etmekle görevlendirilmiş peygamberlerden işaretler taşıyan kutsal mekânlar üzerinde asıl hak sahibi olanların Müslümanlar olduğunu izah edeceğiz. Sonra da İslâm'ın adaletinin tarih boyunca herkese yettiği gibi gelecekte de yeteceğini anlatmaya ve bununla ilgili delillerimizi ortaya koymaya çalışacağız.

 Mescid-i Aksa, Hz. Süleyman (a.s.) tarafından Allah'a kulluk görevinin yerine getirilmesi için bir mabed olarak inşa edilmiştir. Bir siyon mabedi veya Süleyman heykeli olarak değil. Ondan sonraki dönemlerde gelen peygamberlerin hepsinin hayatlarında Mescid-i Aksa'nın özel yeri vardır. Zekeriyya (a.s.) ve onun oğlu Yahya (a.s.) bu kutsal mabedi amacına uygun bir şekilde değerlendirmiştir. İsâ (a.s.)'ın annesi Meryem bu mabede adanmıştı ve bütün gençliği boyunca ona hizmet etti. Onun oğlu İsâ (a.s.) bu mabede özel değer verdi ve tebliğini bu mabed çevresinde yaptı. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) isra ve mirac olayında mucizevî bir şekilde bu kutsal mabedi ziyaret etti. Yüce Allah kendisine birtakım âyetlerini göstermek üzere kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yürüttüğünü bildirir. Bu âyetlerle kastedilenler ise ondan önceki peygamberlerin bazılarından geriye kalan izler, onların kulluk görevlerini yerine getirdikleri kutsal mabedin ayakta duran işaretleriydi.

 Biz Müslümanlar olarak her şeyden önce o mabedi ilk inşa eden Hz. Süleyman (a.s.)'ın bir peygamber olduğuna inanıyoruz ve onun tebliğ ettiği tevhid inancını benimsemiş durumdayız. Yahudi toplumu ise onun peygamber olduğuna bile inanmaz, onu Kral Salamon olarak tanırlar. Bir soy iddiasından yola çıkarak onun inşa ettiği mabed üzerinde hak sahibi olduklarını söyleyebilirler mi? O mabede yıllarca hizmet eden Zekeriyya (a.s.), "atalarımız" dedikleri ve miraslarına sahip çıktıklarını söyledikleri insanlar tarafından yıllarca eziyete maruz kalmış, sonunda da öldürülmüştür. Onun oğlu Yahya (a.s.) yine aynı kişiler tarafından kafası yarılarak öldürülmüştür. Biz ise her ikisine de hürmet etmekte, her ikisini de Allah'ın peygamberi olarak bilmekte ve onların tevhid inançlarını sürdürmekteyiz. Mescid-i Aksa'ya adanan Meryem (a.s.) ise yine aynı kişilerin çirkin iftirasına maruz kalmıştır. Biz ise onun Allah katında büyük değer sahibi bâkire anne olduğuna inanıyoruz. Onun oğlu İsâ (a.s.)'yı, yine "atalarımız" deyip de kendilerinin onların mirasçısı olduklarını iddia ettikleri kişiler öldürmeye kalktılar ve Yüce Allah, onu göklere yükselterek kurtardı. Biz ise onun bir peygamber olduğuna inanıyor, insanlara tebliğ ettiği tevhid inancını sürdürüyoruz.

 Ayrıca şunu ifade edelim ki, Mescid-i Aksa'nın Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiş olan ilk şeklinin tarihte korunamadığı, birkaç kez yıkıma maruz kaldığı bilinmektedir.

Ancak bu mabed İslâm'ın fethinden sonra ilk inşa ediliş amacına uygun bir şekilde yeniden inşa edilmiş ve asıl fonksiyonuna döndürülmüştür. Bu kutsal mabed üzerinde hak sahibi olan da şu veya bu kavim, şu veya bu toplum değil, tevhid inancıdır.

Dolayısıyla tevhid inancına sahip olanların bu mabede sahip çıkmaları kutsal bir sorumluluktur. Tevhid inancına sahip olduklarını söyleyenler o kutsal mabede sahip çıkma konusunda ihmalkâr davranırlarsa samimiyetlerini göstermede de ihmalkâr davranmış olacaklardır.

 Mabedler, etnik kimliğe göre sahiplenilecek ve yine bu kimliğe göre devralınacak miraslar değildir. Bir mabed ne amaç için inşa edildiyse o amaç için değerlendirilir. Kim o amaç için değerlendirirse onun üzerinde hak sahibi olur. Bilindiği üzere Ka'be ve Mescid-i Haram, Hz. İbrahim (a.s.) tarafından tevhid inancına göre kulluk görevinin yerine getirilmesi üzere inşa edilmişti. Müşrikler içini putlarla doldurdular. Resulullah (s.a.s.), Mekke'yi fethettiğinde onların hepsini temizledi ve Ka'be'yi yeniden gerçek fonksiyonuna kavuşturdu. Mekkeliler, Arap ya da İbrahim oğlu İsmail'in (Allah'ın selâmı her ikisinin üzerine olsun) soyundan geldikleri için Ka'be üzerinde hak sahibi değillerdi.
 Bugün Filistin topraklarını işgal altında tutan Siyonist grupların Mescid-i Aksa'yla ilgili iddiaları ve planları büyük ölçüde siyasidir. Özellikle dünya Müslümanlarının Kudüs ve Filistin davasıyla irtibatlarını koparmak amacıyla arada önemli bir bağ oluşturan Mescid-i Aksa'yı ortadan kaldırmak amacıyla söz konusu iddiaları ortaya atmaktadırlar.

 Sonuç itibariyle Siyonist işgalcilerin Mescid-i Aksa başta olmak üzere Kudüs'teki mukaddes mekânlarla ilgili tüm iddiaları tamamen tarihin saptırılmasından ibaret ve ideolojik amaçlara yöneliktir. Dolayısıyla Müslümanların onlarla paylaşacakları bir şeyleri yoktur. Yahudilerin tarihten kalan herhangi bir mirasları olsaydı zaten İslâm adaleti hıristiyanların tüm kutsal mekânlarını koruduğu gibi onların miraslarını da korurdu. Çünkü aşağıda biraz daha ayrıntılı olarak vereceğimiz üzere İslâm adaleti o beldelere hâkim olduktan sonra kimsenin dinî mirasına, kutsal binasına ve mekânına zarar verilmemiş, herkesin mukaddesatı korunmuştur. Müslümanların tevhid ehli peygamberlerden aldıkları kutsal mirası yahut kendilerinin inşa ettikleri ve asıl gayesine uygun olarak ihya ettikleri mabedleri onlara peşkeş çekmeleri veya onlarla paylaşmaları da beklenemez.

 Hıristiyanların kutsal mekânları ve mabedleri ise en güvenli dönemlerini İslâm adaletinin gölgesinde yaşamıştır. Hz. Ömer (r.a.) Kudüs'ü fethettiğinde, hıristiyanların teklifte bulunmalarına rağmen kendisinden sonra Müslümanların camiye dönüştürebilecekleri endişesiyle hıristiyanların kiliselerinde namaz kılmamıştır. Kudüs'te onca kilisenin ve hıristiyan kültürüne ait tarihi mirasın zarar görmeden korunabilmesi ancak İslâm'ın yüce adaleti tarafından himayeye alınması sayesinde mümkün olabilmiştir.

 İslâm adaleti hıristiyanların Kudüs ve Filistin'deki haklarını korumaya aldığı, onların dinî mabedlerine, tarihi kültürlerine ve kişisel mülklerine zarar verilmesini engellediği halde haçlı seferlerinde Müslümanlara büyük kayıplar verdirilmiş, tarihi ve kültürel mirasları tahrip edilmiştir. Yetmiş bin Müslüman Kudüs ve çevresinde haçlı askerleri tarafından şehit edilmiştir. Haçlı askerlerinin atlarının ayaklarının Kudüs caddelerinde kana gömüldüğü bizzat katliama şahitlik eden haçlı komutanlarının hatıratında yazılmıştır.

 Haçlıların bu zulüm ve katliamı gerçekleştirmelerine rağmen Salahuddin Eyyubi'nin gerçekleştirdiği ikinci fetihten sonra kimseye zulmedilmemiş, hangi dinden olursa olsun bütün herkes İslâm'ın adaletinin güvencesi altına girmiştir. Ne var ki İngilizlerin 1917'de gerçekleştirdikleri ikinci haçlı işgalinden sonra siyonist terör örgütlerinin önü açılırken oranın yerli ahalisine baskı yapılmış, mülkleri zorla ellerinden alınarak siyonistlere sembolik ücretlerle satılmış, sonra da bu mülklerin Filistinliler tarafından satıldığı ileri sürülerek bir de iftira atılmıştır. Siyonist terör örgütlerinin 1947'de devlet ilan etmeleriyle birlikte ikinci haçlı işgali amacına ulaşmış olduğundan İngiliz işgal güçleri çekildiler. Fakat bu kez zulüm ve vahşet katlanarak devam etti.

 Bugün de siyonist işgalcilerin sinsi planları ve oyunları sebebiyle İslâm'ın en kutsal üç mabedinden biri olan Mescid-i Aksa ciddi tehditle karşı karşıyadır. Bu kutsal mabedi tüm Müslümanlar adına korumaya çalışan Filistinliler ise son derece vahşi zulümlere maruz kalıyorlar.

 Dünyanın değişik beldelerinde yaşayan Müslümanların, Kudüs'ün gerçek kimliğine ters ve İslâm'ın adaletine güven konusunda şüphe mahiyeti taşıyan formüllere hizmet etmek yerine kutsal Mescid-i Aksa'yı özgürlüğüne kavuşturmak isteyen Müslümanların davalarına ve mücadelelerine destek vermeleri gerekir. Siyonist işgale son verilir, Kudüs ve Filistin özgürlüğüne kavuşur ve o beldeye İslâm'ın adaleti hâkim olursa görülecektir ki o yüce adalet herkese yetecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bilindiği üzere Asrı Saadet'te haklı olduklarını bilen yahudiler dahi İslâm'ın adaletine güvendiklerinden anlaşmazlık davalarında, rüşvet yiyerek haklıyı haksız çıkaran hahamlarına gitmektense rüşveti haram bilen, zararı kendine dokunsa da adaleti icra etmeyi görev sayan Hz. Muhammed (s.a.s.)'e gidiyorlardı. İşte o peygamberin izinden gidenlerin bu adaletin herkese yeteceğine inanmaları ve kutsal bildikleri beldelerde adalet ve hakkaniyetin hâkim kılınması için yönetimi birileriyle paylaşma ihtiyacı duymamaları gerekir.

 Bütün bu sebeplerden dolayı kutsal Kudüs şehrinin ve etrafındaki mübarek beldenin siyonist işgalden kurtarılarak, gerçek özgürlüğüne kavuşturulması ve İslâm'ın yüce adaletinin gölgesinde korumaya alınması için çalışmak iman sahibi olduğunu söyleyen herkesin üzerinde sorumluluktur. Kimse bu sorumluluktan azade olduğunu söyleyemez.

 Bu konuda üzerlerine düşeni ve güçlerinin yettiğini yerine getirmeyenler, birtakım modernist felsefelerin etkisinde kalarak işgalci güçlerin teorilerine alet olanlar büyük hata içindedirler.

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Dinin Faydası Önce Dünyadadır Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:02:58 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:53:03 ÖÖ]


Ahir Zaman Bilinci Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:43:18 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:37:24 ÖÖ]


Cemiyette Hayır Koymayan Günahlar Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:26:30 ÖÖ]


İman Ettik Demekle Kurtulacakmısınız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:43 ÖÖ]


Mutlu Evlilikler Nasıl Gerçekleşir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:50 ÖÖ]


Kaliteli Kulluğun Kriterleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:37:45 ÖÖ]


Mucize Bir Yeteneğimiz Konuşmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:30:58 ÖÖ]


Her Hastalığın İlâcı Vardır Yalnız Ölüme Çare Yoktur Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:17:54 ÖÖ]


Kuran'a Daha Sıkı Sarılmak Gerek Gönderen: melek
[Dün, 08:42:36 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: melek
[Dün, 08:37:25 ÖS]


Ahir Zamanda Doğru Düşünebilmek Gönderen: melek
[Dün, 08:28:33 ÖS]


İtikadın Bozulması Amelleri Heba Eder Gönderen: melek
[Dün, 08:18:31 ÖS]


Allah İle Arama Kimse Giremez Gönderen: melek
[Dün, 08:08:08 ÖS]


Zekt Mali Bir İbadettir 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:54:39 ÖÖ]


Zekt Mali Bir İbadettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:27 ÖÖ]


Manevi Seyahat Hac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:38:59 ÖÖ]


Sabrın Sonu Selamettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:31:56 ÖÖ]


2014 - Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:21:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41