Gönderen Konu: !!!!!!!!! AİLE DEĞERİ  (Okunma sayısı 174 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!!!!!!! AİLE DEĞERİ
« : Mart 27, 2020, 07:38:38 ÖÖ »
AİLE DEĞERİ

Değer kavramı, bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet; yüksek ve yararlı nitelik; felsefik manada bireyin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey (TDK Kurumu Sözlüğü) olarak tanımlanmakta ve toplumsal alanda ayırdedici bir tasnifi de beraberinde getiren bir özellik taşımaktadır. (iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin vb.) Toplumsal değer ise tanım olarak, iyi ve geçimli yaşamayı sağladığı, insan ilişkilerini düzenlediği düşüncesiyle toplumca korunması ve geliştirilmesi istenilen değerlerdir. (Eğitim Terimleri Sözlüğü) Toplumsal değerler, toplumun temel birimi olan ailenin üzerinde oturmak durumunda olduğu dayanaklardır. Aile hem beşerî ve evrensel değerleri aktarmakla temel yükümlülüğünü yerine getirmekte hem de aile ve değerler aynı anda “olmazsa olmaz” bir koşulda insanlık var oldukça ikame edilme niteliğine sahip olmaktadır. Aile değerlidir, önemlidir, vazgeçilmezdir. Aile kurumunun önemi, niteliği gereği üstlendiği işlevlerde ve bunların aile dışında başka bir kurum tarafından aile kadar başarılı ve istikrarlı bir şekilde yerine getirilemeyişindedir. Başka bir ifadeyle aile, niteliği ve işlevleriyle toplumda ikamesi olmayan bir kurumdur.

Aile her yaştaki birey için vazgeçilmez temel ünitedir. Aile, toplumun temeli ve toplumsal dayanışmanın oluşmasında rol oynayan önemli bir kurumdur. Toplumsal mutluluk, dayanışma, barış, sevgi ve saygının yolu aileden geçer. Yaratılışı gereği sosyal bir varlık olan insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise, bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumu o kadar hayatî bir öneme sahiptir. Aile bu niteliğiyle toplumlarda kültürel kimliğin, insanî değerlerin ve tarihî sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısı olan evrensel bir kurumdur.

Güçlü bir aile ortamı ve bu ortamın içinde yer aldığı sağlıklı sosyo-kültürel yapı geleceğin varisleri olan çocuklara sağlıklı değer aktarımını gerçekleştirmektedir. Aile bağları da bir toplumsal değerdir. Büyüğe saygı, düşküne, yoksula, kimsesize, yolcuya ve misafire büyük ilgi ve yardımı gerektiren değerlerle işlenmiş ve yoğrulmuş olan kültürel yapımız bir anlamda aile ocağı içerisinde bu değerleri ve değer kodlarını işleyerek yaşatmaktadır. Çocukluğumuzdan başlayarak ölünceye kadar değerler, bütün hayatımızı kaplamıştır. Değerler, seçme ve karar verme faaliyetinin temelidir. Değerler, insanların tercihi olmaksızın doğruluğu kendiliğinden var olan bir özellik gösterir. Örneğin, iyilik, doğruluk ve güzellik gibi değerler kâinata ait gerçeklerdir ve bu değerler evrenseldir. Onlar nesnelerin yaradılışının bir özelliğidir. Bazı nesneler objektif olarak doğrudur. Bazı davranış ve nitelikler de doğuştan iyidir. Bazı düşünürlere göre de değerler insanlara bağlıdır. Burada insanın iradesi ve tercihi söz konusudur. Öyle mutlak ve ebedî değerler vardır ki, onların milleti olmaz, onlar evrenseldir. Onlar insanların ortak lisanıdır. Tüm kalp ve zihinler o değerlerde birleşmektedir. Birey onları doğuşta aile ve toplumda bulur. Ne kadar uğraşsa onları değiştiremez. Onlar ne bireyin ne de belli bir toplumun malıdır. Bu değerleri aktarmak da aile kurumuna aittir. Örneğin, sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, adalet, çalışkanlık gibi konular değer sisteminin toplumsal ayaklarıdır. Ahlâklı olmak, iyilikte bulunmak, adil olmak gibi konular ise değer sisteminin bireysel dayanaklarıdır. Hiçbir toplumda yalan söylemek, hırsızlık yapmak ya da haksızlık yapmak itibar görmemektedir. Bunlar toplumun yapısını bozan, etkileyen davranışlardır. Değerler sistemi olumlu ve doğruları içeren bir nitelik olarak kabul görmektedir. Değerlerin tespit ve hiyerarşisini din belirlemekte iken aileden başka herhangi bir sosyal kurum ya da yapı bireye değer oluşturma ve aktarma işlevini başarıyla gerçekleştirmesi imkânsız görülmektedir. Kuşkusuz ailenin yanı sıra akrabalık, komşuluk, köy ve mahalle gibi birimler de bu değer oluşumunda önemli rol oynamaktadırlar.

Kültürümüzde aile, derin ve kuşatıcı bir kurum olarak kabul görmüştür. Türk toplumu tarih boyunca aile değerlerine verdiği önemle gelişmesini sürdürmüş ve kültürel kimliğini korumayı başarmıştır. Ancak sanayileşmenin aileyi olumsuz yönde etkilemesi gerçeği ülkemiz için de geçerlidir. Hızlı kentleşme, iç göç vb. gibi olgular ülkemizde de aileyi bir dağılma ve parçalanma sürecine sokmuştur. Son yıllarda boşanmalar artmakta, tek ebeveynli ya da bölünmüş parçalanmış aileler çoğalmakta, uyuşturucu kullanımı özellikle gençler arasında artmakta, cinsel ve diğer adi suçlarda bir artış oranı gözlenmektedir. Özellikle kitle iletişim araçlarının aile değerlerini göz ardı etmesiyle birlikte ahlâkî ve kültürel yozlaşmalar yaşanmaktadır. Ekonomik dalgalanmalar nedeniyle oluşan yoksulluk da aile kurumunda çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Aile eğitimi şeklindeki uygulamaların yeterli düzeyde olmaması da aileyi sorun üreten bir birime dönüştürmektedir. Bu gelişmelerle birlikte boşanma, intihar, aile içi şiddet, suç oranlarındaki artış gibi önemli toplumsal sorunlarda Batı ülkeleriyle kıyaslandığında, patolojik hâle gelmemenin yegâne nedeni Türk ailesinin sahip olduğu değerlerde aranmalıdır.

Aile, insanlık tarihi boyunca var olan ve değişmeler karşısında sürekliliğini her zaman koruyan bir kurumdur. Bugüne kadar kurulmuş bütün medeniyetlerde, hukuk sistemlerinde ve dinlerde toplumsal hayatın, birlik ve bütünlüğü sağlamaya yönelik düzenlemelerin esas objesi aile olmuştur. Günümüzde aile hem şiddetle saldırıya uğramakta, hem de savunulmaktadır. Kadınları baskı altında tuttuğu, çocukları ezdiği iddialarıyla kınanan aile kurumu; öte yandan ahlâkın temellerini sağlamlaştırdığı, suçu önlediği, düzeni koruduğu ve uygarlığın sürüp gitmesini sağladığı için övülmektedir. Aile, sıkıcı, boğucu ve izinsiz zorla içeri girilmiş olan mı? Yoksa müşfik, şefkatli ve içten olan mı? ikilemini yaşamaktadır. Aile kurumunun özellikle çağdaş dünyada, belirgin krizlerle karşılaştığı bir gerçektir. Bilim adamları geleceğin toplumunda bireyin tecrit olması, sosyal anomi ve insanlık özelliklerinin kaybolması gibi negatif semptomların ortaya çıkabileceği üzerinde durmaktadır. Bir fayda maliyet analizi yapıldığında, aile içinde yaşamanın, aile dışında yaşamaktan daha az bir bedel getirdiği sonucu bulunmaktadır. Endüstrileşmiş ülkelerin çoğu toplumun ekonomik açıdan refaha kavuşmasının bedelini yalnız ve yabancılaşmış insanların kötü alışkanlıklara yönelmesiyle ödemektedir. Bu saptamalar bizi ailenin hem değerli olma niteliğine hem de değer aktarma ve toplumsal geleceğin inşasındaki işlevinin önemine götürmektedir.

Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve aile ortamı, psiko sosyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler bireyin kendine güvenmesini, kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını, kimlik kazanmasını, kişilik gelişimini, sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma adaptasyon sürecini olanaklı hâle getirir. Aile birliğinde, aileyi oluşturan bireyler birbirinden etkilenir. Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara benzetebiliriz. Her yönden etkileşim içerisinde, bir bütün olarak, aileyi yaşayan organizma saymak yanlış olmaz. Organların birindeki arıza, diğer organların ritmini, işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiler. Ailenin kendi içerisinde etkileşen bir sistem oluşu, bu yapı içerisinde, bu yapıyı oluşturan bireylerin bazı kurallara uyma zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her üye kurallara uymak, karşılıklı olarak rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri paylaşmak durumundadır

Modernleşme, sanayileşme ve kentleşme süreçlerin ortaya çıkardığı oluşumlar, başta insan ilişkileri ve kurumlar üzerinde olmak üzere toplumu derinden etkilemiştir. Aile ve evlilik olguları da bu etkilenmeden kendi payına düşeni almışlardır. Yerine getirdiği işlevlerinin önemi nedeniyle toplumsal yapının merkezî unsurları arasında değerlendirilen aile, bugün geçmişte eşine çok az rastlanılır risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Boşanmaların, tek ebeveynli ailelerin, nikâhsız birlikteliklerin, eşcinsel evliliklerin, evlilik dışı doğan çocukların sayısının artması; evlilik ve çocuk sahibi olmanın reddedilmesi veya mümkün olduğunca geciktirilmesi, toplumsal sistemin önemli bir ögesi olan aileyi fonksiyonlarını yerine getirme noktasında sıkıntıya sokmaktadır. Batı’da “ataerkil ailenin krizi” olarak nitelediği bu durumlar, sonuçları bakımından doğrudan aileyi dolaylı yoldan ise toplumu etkilemektedir. Daha önce toplumsal düzeni sarsacağı düşüncesinden hareketle “anormal”, “sapma” veya “patolojik” durumlar olarak nitelendirilen bu eğilimler, işlevlerini yerine getirme açısından zorlanan aileyi kurum olarak riske sokmaktadır. Yaşanan değişimlere bağlı olarak daha önce kutlu, mutlu, ahenkli ve dengeli haytın merkezi olarak değerlendirilen aile, bu görünümünden uzaklaşmaktadır. “Ben” duygusunun “biz” duygusunun önüne geçirilmesi ve artan bireyselleşmeyle birlikte, toplumun birey ve aile hayatı üzerindeki etkisi azalmaya yüz tutmuştur. Eş seçimi, evlenme şekli ve yaşından oturulacak mekâna kadar bir çokkonuda toplumun aile kuracak kişilere belirli kurallar önerme ve uygulamaya koyma gücü ortadan kalkmıştır/kalkmaktadır. Daha önce her yetişkinin evleneceği ve çocuk sahibi olacağı umulur ve evlenmeyen damgalanırken; günümüzde özellikle Batı toplumlarında evlenmek, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak önemli bir toplumsal değer olmaktan çıkmakta ve evlenmemek, bekâr kalmak ve nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak sapma davranış değil de alternatif hayat tarzı olarak nitelendirilmektedir. Daha önce ölene kadar sürdürülmesi için söz verilen evlilikler, çok sıradan bir problemle yıkılmaktadır. Değerlerin hızla esnekleşmesi, ekonominin her alanda söz sahibi olması, toplum bilincini yavaş yavaş ortadan kaldırmaktadır. Toplumumuzda bile artık davranış kalıplarının hızla değiştiği büyük şehirlerde saygı kavramının yerini çıkar ilişkisi sevgi kavramının yerini ise bağlılık kavramları almıştır.

Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmak, sevgi ve saygıyı aile ortamı içinde yaşatmak ve yaşamak, ailenin toplumdaki ve gelecekteki önemli rolünün ve değerinin bilincinde olmak, giderek daha güçlü aile yapısı için de bir zemin oluşturacaktır. Duyarlı ve değer bilinci gelişmiş bir aile ortamı, güçlü ve sağlam bir toplumun da teminatı olacaktır. Türk ailesi tarihsel kimliğimizde tüm beşerî, vicdanî, ahlâkî değerlerin kesişme noktası ve bu değerlerin sürekliliğinin temel kaynağıdır.

Semra Demirkan.


 


* BENZER KONULAR

Dinin Faydası Önce Dünyadadır Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:02:58 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:53:03 ÖÖ]


Ahir Zaman Bilinci Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:43:18 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:37:24 ÖÖ]


Cemiyette Hayır Koymayan Günahlar Gönderen: KOYLU
[Bugün, 07:26:30 ÖÖ]


İman Ettik Demekle Kurtulacakmısınız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:43 ÖÖ]


Mutlu Evlilikler Nasıl Gerçekleşir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:50 ÖÖ]


Kaliteli Kulluğun Kriterleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:37:45 ÖÖ]


Mucize Bir Yeteneğimiz Konuşmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:30:58 ÖÖ]


Her Hastalığın İlâcı Vardır Yalnız Ölüme Çare Yoktur Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:17:54 ÖÖ]


Kuran'a Daha Sıkı Sarılmak Gerek Gönderen: melek
[Dün, 08:42:36 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: melek
[Dün, 08:37:25 ÖS]


Ahir Zamanda Doğru Düşünebilmek Gönderen: melek
[Dün, 08:28:33 ÖS]


İtikadın Bozulması Amelleri Heba Eder Gönderen: melek
[Dün, 08:18:31 ÖS]


Allah İle Arama Kimse Giremez Gönderen: melek
[Dün, 08:08:08 ÖS]


Zekt Mali Bir İbadettir 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:54:39 ÖÖ]


Zekt Mali Bir İbadettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:27 ÖÖ]


Manevi Seyahat Hac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:38:59 ÖÖ]


Sabrın Sonu Selamettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:31:56 ÖÖ]


2014 - Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:21:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41