Gönderen Konu: Flört Aşkı Öldürür  (Okunma sayısı 1731 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Flört Aşkı Öldürür
« : Kasım 28, 2014, 07:32:55 ÖS »
Flört Aşkı Öldürür

Günümüzde karşı cinse duyduğumuz hisleri hoşlanmak, sevgi ve aşk kavramlarını kullanarak aşamalandırıyoruz. Çıkma tekliflerinde yani ilişkilerin başlangıcında çoğunlukla “Senden hoşlanıyorum” deniyor. Bir kızın aşkından öleceğini herkese ilan eden bir erkek bile söz konusu kıza çıkma teklif edecekse “Sana aşığım” demiyor. Çünkü hoşlanmak başlangıç aşaması olarak kabul ediliyor ekseriyetle. Hem riski az hem izahı kolay. Böyle olunca da birine âşık olduğu ya da birini sevdiği iddia edilen kişi “Hayır, sadece hoşlanıyorum” diye savunma yapabiliyor.

Sevmek hoşlanmaktan daha itibarlı bir kavram. İçinde duygusallık, ayrılığa tahammül edememek, hayatı paylaşmayı istemek var. “Seni seviyorum ama özlemiyorum, bir şeyi seninle yapmak veya yapmamak benim için önemli değil” gibi bir önermenin günümüzde hiçbir tutarlılığı yok. Aşk ise en ileri boyut… Birine “Sana aşığım” demek aslında “Seni herkesten, her şeyden çok seviyorum; senin için her şeyi yaparım” demektir. Kimse bir kıza veya erkeğe âşık olduğunu daha azını vaat ederek kabul ettiremez.

Köken olarak çiçek, iltifat, işve gibi anlamlara gelen flört de aşk-sevgi-hoşlanma üçgeninin odağında yer alıyor. Çoğu flörtçüye göre insan birini ancak birlikte olarak, gezip tozarak, ruhen ve bedenen kaynaşarak sevebilir. Uzaktan uzağa sevgi, aşk olmaz. İlk görüşte aşkın altı aylık bir ilişkiyle onaylanmadıkça hiçbir geçerliliği yoktur. Bu anlayışın yumuşak hâlini muhafazakârından ateistine kadar toplumumuzun her kesimi aşağı yukarı benimsemiş durumda. “Tanımadan sevmek olmaz”, “Gençler önce tanışsınlar, anlaşsınlar”, “Birbirinizi yeterince tanımadan evliliğe karar vermeyin” gibi laflar çoktan örfleşti.

Evlilik adaylarının ilişkilerini nikâhtan önce imtihana tabi tutmaları gerektiği konusunda mutabık görünüyoruz. Ayrılıklar bu imtihanın şekliyle ilgili. Resmi nikâhtan aylar bazen yıllar önce imam nikâhı kıymak şekillerden biri. Aynı evde aylarca veya yıllarca nikâhsız yaşayarak evlenecek cesareti toplamaya çalışmak da başka bir yol. İki uç kesimin tercih ettiği bu iki şekilden birincisinde, ikincisinde yaptıklarınızın tamamını hatta daha fazlasını aslında yapabilirsiniz ama yapamazsınız. Gerçekte evlisiniz fakat o kadar da değilsiniz. Ötekinde de evliliğe hazır değilsiniz ama çocuk bile düşünebilirsiniz.

Çok güvendiğimiz evlilik öncesi testlere de fazla güvenmeyin çünkü onlar da balon. Çoğu kendince başarılı flörtün ardından çok kötü evlilikler yaşanıyor. Bir düşünelim: Flört evliliği ne kadar sınayabilir ki? Evlenince başımıza geleceklerin bir sınırı yok. Muhtemel sorunlardan kaçını deneyebiliriz? Hatta daha ileri gidelim. 10 yıllık evli bir çift bile ömür boyu evli kalacaklarına ve mutlu bir evlilik yaşayacaklarına nasıl emin olabilirler?

Flört edenler evliliğin aşkı öldürmesinden korkarlar. Bu hâldeyken de birbirlerini çok sevdiklerinden, görmeden duramadıklarından, hayattaki her şeye tercih ettiklerinden filan bahsetmeye devam ederler. Dolayısıyla evlilik korkuları bir paradoksa dönüşür.

Flört, evlilik korkusunu yenemez. Evlilik bile evlilik korkusunu yenemez. Ama evlilikler anlayışla, fedakârlıkla güzelleşir. Hatta iki uyumsuz eşin kötü giden evliliklerini özveriyle, çabayla aile saadeti örneği hâline getirmeleri hiç de az yaşanmayan bir durumdur. Belki mutlu evliliklerin çoğu baştan uyumlu çiftlere değil uyumu süreç içinde yakalayan çiftlere aittir.

Evlilikleri ayakta tutan şey güven ve destektir. Flört ikisini de baştan öldürüyor. Çok sorgulayan ve az inanan yapısıyla karşı cinsi evire çevire tüketiyor. Emin olmak için yapılan her sınama, güvensizlik duvarına bir tuğla daha koyuyor. Aklı kurcalayan her soru, altında başka bir neden aranan her davranış… Desteğin önünde de keyfin bariyerleri var. Fedakârlık hoşlanarak yapılmaz. Hoşlanılmayan partnerlerle de flört yürümez.

Evlilikten korkan bir eş adayını, özellikle de erkekse cesaretlendirmeye çalışmak anlamsızdır. Diyelim ki bizi tanıması için onunla zaman geçirdik. Yedik, içtik, eğlendik, kavga etik. Huyumuzu suyumuzu gösterdik. Annesiyle, ailesiyle kaynaştık. Arkadaşlarıyla bir araya geldik. Sevdiği şeyleri, sevdiğimiz şeyleri yaptık. Aday da bu süreçte cesaretini topladı. Peki, bu kadar zor toplanan cesaretin küçük bir sorunda yeniden dağılmayacağı ne malum? Evliliği göze almak için yüz kere düşünen biri zorlukların üstesinden gelmek için ne kadar direnir? Sıkıntılara katlanmak inatçı bir güven ister. Bu güvenin ise gözleri kördür. Körlük soruları azaltır, nikâhı çabuklaştırır.

Flört evliliğin düşmanıdır. Mutlu bir yuva için gerekli şartları düğünden önce yok eder. Çiftlerin birbirlerini çok sorguladıkları, karşı tarafı durmadan zorladıkları bir yapı kurar. Aklın şüpheleriyle, bedenin şehvetiyle kalbi çepeçevre sarar. Sevgiden doğacak güvenin ve desteğin yolunu keser. Aşkı vatansız bırakır.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Flörtün zararları nelerdir?
« Yanıtla #1 : Kasım 28, 2014, 11:46:59 ÖS »


FLÖRTÜN ZARARLARI NELERDİR?

Flörtün pek çok sakıncası vardır: Flörtte bir tuzak vardır. Flörtte çok defa, kız, erkek tarafından kandırıldıktan sonra terk edilir. Tabi tam tersi olduğu durumlar da olabilir.
Flört, gençlerde gafilce tecrübelere yol açar. Bu tecrübelerin çoğu, kötü şekilde sonuçlanır. Tecrübe için insan, cebine barut koyu...p kendini tehlikeye atmaz. Ateşle barut bir arada durmaz. Yılan acaba nasıl sokar diye yılanla oynanmaz.

Flört, akıl mantık hislerini alt üst eder. Flörte alışan, sık sık arkadaş değiştirir. Kızı kandırıp terk eden erkek hain, kandırılan kız da maskara durumuna düşer. Flörtte çok defa, iffet elden gider. Namuslu Müslüman bir kız için bundan büyük felaket olamaz. Flört, pek çok genci serseri, müsrif ve perişan eder. Gençler arasında aşağılık kompleksi, kıskançlık, kin, nefret, karamsarlık ve çeşitli ruhî bunalımlar doğurur.

Flört arzusu, tenhada buluşmaya davet eder. Sonunda, birçok gencin başı belaya girer. Sonrasında ise pişmanlıklar ve acılar yaşanır.

ABD’deki Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, 1964 ile 1997 yılları arasında evlenen 1400 kişiye evliliklerindeki deneyimleri sorulmuş.

Bilim adamı Claire Kamp-Dush, evlenmeden önce aynı evi paylaşan çiftlerin, diğer çiftlere göre daha mutsuz olduklarını söylediklerini ve boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu belirtiyor. Çiftlerin birlikte yaşamaya karar verirken, muhtemel bir ayrılığın daha kolay olacağı düşüncesiyle yeterince ince eleyip sık dokumadığını belirterek, evlilik kararında da genelde birlikteyken harcanan emek ve çocukların etkili olduğunu söylüyor.

Sadece kendi zevkini önemseyen genç bir erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka bir renk, başka bir çiçek arar. Artık bu sahne onu avutmaz, ondaki esrar, onu çeken cazibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir cazibe, daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flört hususunda kız veya kadın, çok hassas olmalıdır.

Dinimiz flörte izin verir mi?

Dinimiz elbette böylesi bir ilişkiye izin vermez. Birbirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsî hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Atalarımız “ateş ile barut yan yana durmaz” demişler.

Böylesi ilişkiler gayet masumane bir şekilde başlar, ancak neticesi genelde hüsran olur. Toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir. Gazete ve televizyonlar bu tarz haberlerle dolu değil mi?

Bunun istisnası yok mu, her kadın, her erkek böyle mi? Elbette öyle bir iddiamız olamaz. Elbette her kaidenin istisnası olur. Lakin istisnalar hep müstesna kalır, umumi hükmü değiştirmez.

Kadın kendisini şaibe altına sokacak laubaliliklerden uzak kalmalı, kolay elde edilen, kolayca da terk edilen eğlence metaı haline gelmemelidir. Erkek de hayata sadece ve sadece şehevi bir gözlükle bakmamalı, Allah’ın kendisine verdiği enerjiyi böylesi basit duygu ve düşüncelerle tüketmemeli, beynini çalıştırmalı ve yarınlara öyle yürümelidir.

Kız arkadaşımla gizli dinî nikâh yaptırabilir miyim?

Günümüzde pek çok genç bu soruyu sorabiliyor. Sizlere burada yaşanmış bir hadiseden bahsedeyim. Ahmet Şahin Hoca’ya gencin biri şöyle bir soru soruyor:

“Hocam! Normal evlenme zamanım gelince hayatımı birleştirmek istediğim bir kız arkadaşımla dinî nikâh yaptırmak istiyorum. Ancak ailemizin buna izin vermeyeceğini de biliyoruz. Şimdilik gizli dinî nikâh yaparak bu müşterekliğimizi sağlasak, zamanı gelince de resmî nikâhı düşünsek olur mu?”

Ahmet Şahin Hoca gence şöyle diyor: “Dinî nikâhı öne alıp resmî nikâhı sonraya bırakmanızı, hem de bu nikâhı gizli yapmayı düşünmenizi, baskısı altında kaldığınız gençlik arzularınızın sizi yanıltması olarak görmekteyim. İnsan, arzusunun etkisi altında kalırsa, ne kadar olumsuz ve zamansız olursa olsun bir kılıf bulur, yine de arzularını gerçekleştirmeye yönelebilir. Bilinmeli ki, nikâh öyle basit bir olay değildir. Önünü sonunu iyi düşünmek gerekir.

Gizli de olsa dinî nikâhla yapılan evlilikte, evlilik hakları tümüyle gerçekleşir, taraflar birbirlerine karşı hak ve mükellefiyetleri yüklenmiş olurlar. Hatta mirasçı dahi olurlar. Ancak bu evliliği ispat etmek, oluşan hakları emniyet altına almak bugünkü kanunlarla mümkün olur mu?

Hele bir müddet sonra taraflardan biri, ‘Ben bu gizli evliliği sürdürmek istemiyorum, sandığım kadar da cazip bir şey değilmiş!’ deyip de çekiliverirse çare ne olur?

Zaten çoğu kez delikanlının hevesi kısa zamanda bitiyor, böyle kolayca rest çekmeler görülüyor, kızcağız da ortada kalmaya mecbur, hatta mahkûm hale geliyor, pişmanlık olanca etkisiyle yaşanıyor; ama hiç faydası yoktur bu pişmanlığın...

Bu arada haberi olan aileler de olayın içine girince çıkmaz üstüne çıkmazlar başlıyor. ‘Bir deli bir kuyuya bir taş atar, bin akıllı çıkaramaz’ misali şaşırmalar söz konusu oluyor. Geriye tek çare kalıyor. Gizli nikâhın oluşan haklarını almak için imzalı, şahitli resmî nikâh...

Bundan dolayı Şafii mezhebinde, ailenin haberi ve rızası olmadan gizli evlilik yapılamaz. Hanefi’de ise ailenin haberi olunca tarafların birbirine denk olmadıkları anlaşılırsa ayırma hakkı söz konusu olur. En doğrusu, ailenin de izin vereceği normal evlenme vaktini sabırla beklemek.

Ancak böyle bir beklemeyi göze almak için, karşı cinslerle mahremiyet sınırlarını kaldıran laubaliliklerden uzak kalmalı, hisleri alevlendirecek ortamlardan kaçınılmalıdır ki, normal evlenme vaktini bekleme sabrı göze alınabilsin.

Yoksa her fırsatta duyguları isyana yönelten gizli buluşma ve görüşmeler devam ederse bekleme sabrına sahip olunamaz, zamanı gelmeden gizli evlilik yapmaya kendini mecbur sanır, sonra da, ‘Tecrübeli büyüklerimiz bizi neden uyarmadılar?’ diye sitem dolu beddualar söz konusu olabilir.”

Gelip geçici hislerinizin kurbanı olmayın

O yüzden hislerinizi kontrolden çıkaracak ortamlardan uzak durun, mahremiyet sınırlarını aşarak aklınızın, mantığınızın, hatta ailenizin kabul etmeyeceği kararlar almaya kendinizi mecbur hale getirmeyin.

Şunu unutmayın ki, insandaki cinsel duygular, mahremiyet sınırları içinde korunur da tahrike maruz kalmazsa, sahibini akıl-mantık dışı kararlar almaya zorlamaz, utanacağı yanlışı yapmaya mecbur bırakmaz.

Ne zaman bu konudaki sınırlar aşılır, yabancılarla yüz yüze, göz göze şaibeli şekilde buluşmalara, görüşmelere taşınırsa, o zaman akıllı insanın alamayacağı kararları aldıran duygu dayatmaları söz konusu hale gelir!

Efendimizin (a.s.m.) şu ihtarı da bunu ifade etmektedir zaten:
“Mahremiyet sınırlarını aşıp taşarak cinsel hislerini ayaklandıran insan, aklının ya tümünü ya da üçte ikisini kaybetmiş gibidir!” (Keşfü’l-Hafa, 2/129)

Artık alacağı kararlar, yapacağı işler aklının, mantığının değil de alevlenmiş hislerinin kararı olur. His ise önünü görmez, sonra aklı başına gelir; ama bu defa da zamanı geçmiş bir akıllanma olur bu. Böyle üzücü sonuçlara maruz kalmamanın tek çaresi, iki ikiye tenhalarda yabancılarla şaibeli şekilde buluşmaktan kaçınmak, tahrikçi zemin ve görüntülerden kendini korumaya, kollamaya almaktır.

Sözün özü: Haram-helal sınırlarını tanıyanlar kendilerini korumaya alırlar, tanımayanlar kendilerini yanlışlara mecbur sanırlar!




 


* BENZER KONULAR

2024 - Ammar Acarlıoğlu - İlahi Ninniler 320 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:32:56 ÖS]


İbrahim Sadri - Dil-i Yunus 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:46 ÖS]


2024 - Hikmet Ayyıldızlı - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:14:11 ÖS]


İslam ve İnsan Hakları Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:24 ÖÖ]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: anadolu
[Dün, 08:33:23 ÖÖ]


Kur'an ve İnsan Gönderen: anadolu
[Dün, 08:26:11 ÖÖ]


Mü’minler Ancak Kardeştirler Gönderen: anadolu
[Dün, 08:19:10 ÖÖ]


İslamda Tevekkül Ve Önemi Gönderen: anadolu
[Dün, 08:13:30 ÖÖ]


İtikadımızı ve Zihniyetimizi Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Lüks ve İsraf Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:41:08 ÖÖ]


Allah’ım, Duyduğum ve Sakındığım Ağrıdan Sana Sığınırım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:30:03 ÖÖ]


İslâm Dininin Ana Kaynakları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:33 ÖÖ]


İnsan ve İman 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:10:43 ÖÖ]


Büyük Cihangir Sultan Mehmed Han Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:02 ÖÖ]


Hz Peygamber Ve Samimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:50:17 ÖS]


Hz Peygamber Ve İnsan Onuru Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:45:36 ÖS]


İslamda Paylaşım Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:40:40 ÖS]


Kimsesizlerin Kimsesi Olmak Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:35:29 ÖS]


Allah Ve Peygamber Sevgisi Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:26:03 ÖS]


2024 - İsmail Metin - Yunus Emre İlahileri - Ney Solo Albüm 192 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 02, 2024, 03:17:11 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41