Gönderen Konu: Ahlak ve Sosyal Çevre  (Okunma sayısı 223 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2149
Ahlak ve Sosyal Çevre
« : Mart 14, 2020, 08:26:51 ÖÖ »
Ahlak ve Sosyal Çevre

İnsanlar ahlaki anlamda ne kadar tutarlı bir istikamet gösteriyorsa o kadar güçlü bir şahsiyete ve karaktere sahiptirler. Zayıf ahlaklı kimseler ahlaki istikametten yani gayeden kolayca saparak şartlara göre hareket etme eğilimi gösterirler.

Buna karşılık ahlaken güçlü kimseler şartlar karşısında dirençli, idealist bir yapıya sahiptirler. Ahlakın insanı pasifleştirdiği iddiası bu bakımdan bütünüyle yanlıştır. Aksine, ahlak; insanı seçkin, erdemli, mümtaz bir varlık hâline getirir. Ahlaklı insan denince, kendi şahsiyetinde evrensel bir ‘iyi’yi, bir ideali somutlaştıran mütekâmil fertler akla gelir.

Bunlar, ancak feragat ve sorumluluk şuuruyla tarif edilebilir. İnsanlarda ödev duygusu ve sorumluluk şuuru ne kadar yüksekse ahlaki seviye de o ölçüde yüksektir. Ahlak, kişinin kendisini varlıklar veya hadiseler karşısında sorumlu bir fert olarak hissetmesini sağlar. Bu anlamda insan kendisinden olduğu gibi, derece derece ailesinden, komşusundan, arkadaşlarından, akrabalarından, şehrinden, milletinden, devletinden, hatta bütün insanlığın durumundan, hatta hayvanattan, dünyadan ve dünyanın geleceğinden sorumlu bir mevkidedir. Aynı zamanda, yaratıcısına karşı da sorumluluk sahibidir. Tabii ki insanın bu sorumlulukları, sahip olduğu güç, yani yapabilme imkânlarıyla paralel olarak artar veya azalır. İnsanlar yapamayacağı, güç yetiremeyeceği işlerden sorumlu tutulmazlar. Fakat ahlak sadece davranış ve fiiller yoluyla ortaya çıkmaz. Konumu itibarıyla kimi alanlarda fiili bir sorumluluğa sahip olmasa bile, ahlaki şuur, insanı hemen her konuda ahlaki bir hissiyatla motive eder. Hazreti Peygamber bu hususta ölçüyü şu şekilde vazetmiştir: “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle defedin, elinizle defedemiyorsanız dilinizle defedin, dilinizle de defedemiyorsanız kalbinizle buğzedin.” (Buhari, “İlim”, 3) Olan biten her şeye karşı kişiyi sorumluluk şuuru ve duygusuyla çekip çeviren bir güç, bir değerler manzumesidir ahlak. İnsanın manevi şahsiyetinin tekâmülü ancak sağlam, yüksek bir ahlak duygusuyla mümkündür. Güzel davranışlar, kökünü ve gıdasını en başta ahlaki terbiyeden alır.

İnsan, Yaşadığı Ortamların Etkisi Altında Şekillenir

İnsan fıtratındaki ahlaki nüvenin filizlenmesi, tıpkı bir tohumun topraktan fışkırmasına benzer. Tohum, bulunduğu yerde gerekli besin ve havayı bulamazsa kuruyup gider. Ama şartlar uygun olduğu takdirde topraktan fışkıracak, özünde mündemiç olan gayeyi tezahür ettirecektir. Tohumun özündeki bu gayeyi gerçekleştirebilmesi kendisine gösterilen ilgi ve ihtimam ölçüsünde mümkün olur. Bu ise daha ana kucağında başlayan bir süreçtir. Çocuk ruhu, annenin kucağındaki şefkat ve sevgi havasıyla yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Aile, çocuğa öncelikle sevgi, iyilik, merhamet duygularını aşılar. Daha sonra çocuk, anne babanın karakterinden etkilenmeye, onların ahlak özelliklerini farkında olmadan içselleştirmeye başlar. Çocuk, anne babasının yalan söylediklerini fark ediyorsa kendisi de onlar gibi yalan söyleyebileceğini düşünmeye başlar. Anne baba, eğer iyilik yapma, çevresindekilere yardımcı olma hassasiyeti taşımıyorsa çocukta da bencillik duyguları artma eğilimi gösterir. Anne baba ilişkilerinde saygı, sevgi, sadakat hisleri yoksa, çocuk bu hislerden mahrum bir şekilde dünyayı algılamaya başlar. Aile ortamında hakim olan değerler, çocuğun ruhuna ve karakterine ağır ağır nüfuz ederek ondaki ahlaki nüveyi ya kurutucu ya da inkişaf ettirici bir rol oynar. Ahlaki tekâmül süreci sadece aile ortamıyla sınırlı kalmaz. Ailenin yanı sıra arkadaş çevresi, televizyon ve benzeri yayın araçları, daha sonra okuldaki eğitim süreci çocukların ahlaki oluşumlarında etkili olmaktadır.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü, arkadaş ilişkilerinin insan üzerindeki etkilerini çok çarpıcı olarak ifade eder. İnsan ister istemez çevresinden etkilenen bir varlıktır. Bilhassa karakter oluşumunun ileri seviyede devam ettiği çocukluk ve gençlik yaşlarında arkadaş seçimi çok çok önemlidir. Çünkü arkadaşlık ilişkileri içersindeki rekabet ve dayanışma duyguları kişilerin hâl ve davranışları üzerinde ciddi bir motivasyona sebep olur. Bu sebeple iyi arkadaşlar insanı iyilik yapmaya; kötü arkadaşlar kötülük yapmaya meyyal duruma getirir.

Televizyon her yaştan insanın günlük hayatında önemli yer tutar. Bir kısım televizyondan en çok etkilenenlerse çocuklar ve gençler olmaktadır. Bir kısım televizyonlar, ticari kaygılarla ne yazık ki ahlaki değerleri tahrip edici programlara fazlasıyla yer verebilmektedirler. Bunun için, çocukları ve gençleri ahlak bozucu yayınlara karşı koruyucu tedbirler almayı ihmal etmemek gerekir.

Okul dönemi, eğitim-öğretim anlamında insan hayatının en önemli evresini teşkil eder. Okullar, öğrencilerin sadece bilgi edinmelerini değil, aynı zamanda ahlaken olgunlaşmalarını temin eden müesseselerdir. Öğrencinin gözünde öğretmen, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı bilen bir şahsiyet örneği konumundadır. Ayrıca okul ortamı, öğrenci için yeni arkadaşlıklar, yeni ilişkiler demektir.

Her insan, yaşadığı ortamlardan tıpkı teneffüs ettiğimiz hava gibi etkilenir. Kirli, mikroplu, soğuk havalar nasıl hastalıklara sebep olursa, yaşadığımız ortam içersindeki ahlaki fenalıklar ve yozlaşmalar da insanı öyle etkiler. Bu bakımdan ahlak, esas itibarıyla ferdi bir meziyet, bir erdem de olsa, sosyal hayattan ve çevreden mutlak surette izler taşır. Dolayısıyla ahlak meselelerinin sosyal boyutlarıyla ele alınması kaçınılmazdır. Tek tek kişilerin yüksek ahlak sahibi olması yetmez; toplumun bütün fertlerini ve sosyal hayatı ahlaken yükseltecek tedbirleri almak gerekir. Sosyal hayat ahlaki değerler zemininde inşa edilebildiği ölçüde toplum sağlıklı ve güçlü bir bünyeye sahip olur.

Ahlaki Yozlaşmanın Tezahürleri

Sosyal ve ahlaki yapımız, ne yazık ki dünden bugüne doğru büyüme gösteren ciddi zafiyetlerle karşı karşıyadır. Ahlaki yozlaşmalar, sosyal dokuyu içten içe çürüten bir hastalık kaynağı gibi, toplumun yaşama gücünü ve moralini tahrip etmektedir. Yolsuzluk, kapkaç, gasp, fuhuş, uyuşturucu, alkol ve kumar alışkanlığı gibi toplumu infiale sürükleyen sosyal problemlerin artışında ahlaki yozlaşmanın payı oldukça büyüktür. Ahlaki yozlaşmanın topluma musallat ettiği en büyük belalardan biri yolsuzluktur. Yolsuzluk dendiğinde bir kişinin kendine veya başkasına özel çıkar temin etmek için yaptığı usulsüz fiillerin tamamı anlaşılır. Bu anlamda rüşvet, zimmete para geçirme, irtikap, memuriyet mevkiini ve yetkilerini kötüye kullanma, iltimas gibi usulsüzlüklerin hepsi ahlaka aykırı davranışlardır. Bu fiiller ahlakın evrensel ilkeleri olan dürüstlük ve adalet mefhumuyla çatışırlar. Haksız kazanca ve menfaate sebep oldukları için toplumun vicdanını rahatsız eder, fertlerin devlete ve birbirine olan güvenini zedelerler. Toplum, devleti hakkın ve adaletin teminatı olarak görür. Devlete olan güvenin varlığını “tüyü bitmemiş yetimin hakkına riayet etme” ilkesiyle dile getirir.

Kamu mülkiyeti ve devlet mevkileri, hiç kimse tarafından özel mülkiyette olduğu gibi ferdi menfaat gayesiyle kullanılamaz. Şu veya bu şekilde devletten haksız kazançlar elde etmeye dönük her türlü fiil ahlaka mugayirdir. Öbür taraftan, kâr hırsıyla malzemeden çalarak yaptığı işi ucuza getirmeye çalışanların devleti veya vatandaşı kandırmaları da yolsuzluğun başka bir çeşididir. Yaşadığımız orta şiddetli depremlerde tarumar olan apartmanların ve okul binalarının televizyon ekranlarına yansıyan görüntüleri daha dün gibi hafızalarımızda durmaktadır. Yapıldıktan kısa süre sonra bozulan ve çöken yollar, selin etkisiyle kağıt gibi yıkılıveren köprüler ve benzeri pek çok hadise sanki görmeye alıştığımız görüntüler hâline gelmiş gibidir.

Tarih boyunca var olduğu iddia edilen rüşvet, toplumun vicdanını ve ahlak duygusunu sinsice kemiren en büyük belalardan biridir. Bazı işlerin rüşvet vermeden hallolmayacağı düşüncesi, toplum tarafından neredeyse kanıksanacak bir noktaya gelebilmektedir. Ancak rüşvetin normalleşmesi toplumun en büyük ayıplarındadır. Rüşvetin küçüğü ile büyüğü arasında bir fark görmemek gerekir. Fark, mahiyet değil olsa olsa nicelik farkıdır. Ayrıca rüşveti almak kadar vermek de kötüdür. İslam dini, rüşveti alanı da vereni de tel’in eder. “Alan memnun, veren memnun” ifadesi, rüşveti hiçbir zaman kabul edilebilir kılmaz. Çünkü rüşvet, hem sosyal yapıyı hem de toplumun ahlak duygusunu yıkıcı özellikler taşır. Rüşvetin olduğu yerde insanlar birbirlerine olan güvenlerini kaybederler. Rüşvet almak da vermek de insanı küçülten ve kendisinden utandıran çirkin bir davranıştır. Rüşvetin hediye adı altında verilmesi ise, bu fiile daha derin boyutlar kazandırması açısından manidardır. Rüşvet vermek ve hediyeleşmek birbiriyle hiçbir alakası olmayan fiillerdir. Rüşvetin gayesi haksız menfaattir, hediyeleşmek ise karşılıklı sevginin ve dayanışma duygularının bir ifadesidir.

Sosyal hayatımızdaki ahlaki yozlaşmanın en büyük emarelerinden bir diğeri iltimas yani kayırmacılık, toplumdaki amiyane ifadesiyle torpil olayıdır. İltimas o kadar kanıksanmış ve sosyal dokuya o derece sirayet etmiştir ki, iltimas talep etmek veya yapmak neredeyse ayıp bir davranış olmaktan çıkmaya bile başlamıştır. Bu durum, yaşadığımız ahlaki çürümenin hangi boyutlara vardığını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Öyle ki iltimasa tevessül etmeyen kimselere ilgisiz, asosyal veya beceriksiz gözüyle bile bakılabilmektedir. İltimas yapanlar, bunu bazen maddi menfaat karşılığı, bazen fikri, ideolojik sebeplerle, bazen de prestij ve güç gösterisi olarak yaparlar. İltimas talebi ise genellikle ferdi menfaate dönük beklentilerden kaynaklanır.

Sosyal ve resmî kurumlar içerisindeki rüşvet, zimmete para geçirme, iltimas gibi gayr-i ahlaki fiiller, toplumun ahlak duygularını öyle tahrip edici etkiler yapmaktadır ki, âdeta bulaşıcı bir mikrop gibi toplumda benzeri zafiyetlerin ortaya çıkmasına veya artışına sebep olmaktadır. Ölen babasının veya annesinin emekli maaşını almaya devam edenler, yoksullar için sağlanan yeşil kart imkânlarından çeşitli kurnazlıklarla yararlanmaya çalışanlar, kapkaççılar, haraç çeteleri ile gasp ve hırsızlık suçu işleyenlerin mantar gibi çoğalmaları son derece ürkütücü durumlardır. Bu fiiller sosyal barışı ve huzuru tehdit ettiği kadar, fiil sahiplerini insanlık onurundan ve haysiyetinden de uzaklaştırmaktadır.

Kanayan Yara: Fuhuş

İnsanın onur ve haysiyet duygularıyla bağdaşmayan en önemli ahlaksızlıklardan bir diğeri fuhuştur. İnsan bedenini cinsel ihtiyacın giderilmesine indirgeyerek eşyadan farksız bir duruma sokan fuhuş olgusu, gerçekte insanı insan kılan vasıflara ihanetin ve kayıtsızlığın bir göstergesidir. Bedenimiz güzelliğiyle veya çirkinliğiyle, gücüyle veya zayıflığıyla bize bir emanettir. Kişinin kendisine karşı görevlerinden biri de bedenini insan haysiyetine yakışır şekilde koruyup gözetmektir. İnsanların kendi bedenlerine zulmetmesi ne kadar haksız ve gayriahlaki ise, onu bir zevk aracı olarak başkalarına sunması ondan daha ahlaksızca bir harekettir. Fuhuş ayrıca, hem kişilerin hem de toplumun nesil emniyetini tehlikeye atmakta, aile huzurunu bozarak sosyal yapının çekirdeği olan bu müesseseyi tahrip edici etkiler yapmaktadır.

Yaşanan ahlaki çöküntü, fuhşun geldiği noktadan net olarak tespit edilebilir. Fuhuş ister yasal isterse yasadışı yollarla olsun, temelinde ticari amaçlar içerir. Fuhuştan geçinen insanlar ahlaki değerlerini iyiden iyiye kaybetmiş, maddiyatın kölesi olmuşlardır. Bunlar genellikle ruh sağlığı bozuk, kişilik sorunları olan, saygınlık beklentileri dumura uğramış kimselerdir.

Öbür taraftan özgürlük adı altında evlilik dışı ilişkilerin özendirilmesi çabaları son derece yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Her ne kadar dinî inançların etkisiyle cinsel serbestlik propagandaları toplumumuzda kolay revaç bulamasa bile, batılı ülkelerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de bu hususta endişe verici hadiseler müşahede edilebilmektedir. İnsanların giderek ahlaki değerlerden uzaklaşması ve şehvet düşkünü varlıklar hâline gelmesi, bunun en önemli müsebbiplerinden sayılır. Şehvet düşkünlüğü, bencillik ve ahlaki kayıtsızlık hâlleri ne yazık ki medyanın da etkisiyle ileri boyutlara tırmanabilmektedir. Televizyonlardan yayınlanan yerli-yabancı birtakım programlar, cinsel serbestliğin bir nevi bağımsızlık ve kahramanlık göstergesi gibi algılanmasına ortam oluşturmaktadırlar. Bu durumun aile kurumunu son derece dejenere ettiği, hatta annelik duygularını bile köreltmekte olduğu muhakkaktır. Batı kültürünün etkisiyle yaşanan sosyal ve ahlaki yozlaşma, kadınların hayatı ve düşünce tarzı üzerinde çok daha derin etkiler meydana getirmektedir. Televizyon ekranlarına yansıyan müstehcen görüntüler aile ortamı içersinde günden güne alışıldık hâle gelebilmekte, utanma duyguları giderek yok olmaktadır. Kadın bedeninin reklam aracı olarak pervasızca kullanılması ise, kadınların haysiyet duygularına yönelik büyük bir hakarettir. Yaşanan ahlaki yozlaşma, haysiyet algısının ve hassasiyetinin içini boşaltan bir yöne doğru kaymaktadır.

Uyuşturucular Birçok Ahlaksızlığa Zemin Oluşturur

Uyuşturucu, tiner, alkol gibi bağımlılık yapan maddelerin kullanımı sosyal yapıyı çürüten ve ahlaki yozlaşmaya yol açan önemli problemler arasında yer alır. Maddi bunalım, ailevi ve sosyal geçimsizlikler, arkadaş etkisi, özenti ve manevi boşluk gibi sebeplerle bu tür maddelere bağımlılık oluşmaktadır. Uyuşturucu kullanımının en çok genç nüfus arasında yaygın olduğu biliniyor. Bunun sebebi ise, genç nesillerde ortaya çıkan ahlak zafiyetleridir. İstatistikler, uyuşturucu kullanma yaşının 10-11 yaşlarına kadar düştüğünü gösteriyor. Bu tuzağa düşenler, uyuşturucu ile kendilerini rahatlatacaklarını ve hülya âleminde geçici bir mutlulukla teselli bulabileceklerini zannetmekte, ne yazık ki bir süre sonra eskisinden daha perişan duruma düşerek ruh hâlleri büsbütün bozulmaktadır.

Uyuşturucudan veya alkolden mutluluk, fayda beklemek abesle iştigaldir. Uyuşturucu da alkol de asla sıkıntılardan ve manevi tatminsizliklerden kurtuluş çaresi olamaz. Uyuşturucu kullanımının insanları ne denli iflah olmaz bir bağımlılığa sürüklediği çok açıktır. Her ikisi de insanı suç işlemeye, çevresine zarar vermeye müsait hâle getirir. Doğru düşünmeyi ve doğru karar vermeyi zorlaştırır. Gerek uyuşturucu gerekse alkol kullanımı insanın sağlığını bozan maddelerdir.

Ayrıca bunları kullananlar, Allah’ın insana verdiği sağlığa ve vücut emanetine karşı haksızlık etmektedirler. Uyuşturucu ve alkol sektörü, insanların mutsuzluk ve tatminsizliklerinden kazanç temin etme üzerine kurulmuş bir sektördür. Hatta bu amaçla organize edilmiş çetelerin var olduğu ne yazık ki bilinen bir gerçektir. Bu çeteler okullarda, kahve köşelerinde, gece kulübü gibi kimi eğlence mekanlarında, zayıf ahlaklı ve bunalımlı gençleri tuzaklarına düşürmenin peşindedirler.

 


* BENZER KONULAR

Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:20:31 ÖÖ]


Her Kötülüğün Tek İlacı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:05:08 ÖÖ]


Hepimizin Kaçınılmza Sonu Ölüm Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:58:13 ÖÖ]


Allahin Cennet Ehli İçin Hazırladığı Nimetler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:54:31 ÖÖ]


Cehennem Ateşi Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:50:55 ÖÖ]


Kur'an ve Hadisler Çerçevesinde Din Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:34:28 ÖÖ]


Duanın Fazileti ve Vakti Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:55 ÖÖ]


Aile Reisi Olarak HZ. Muhammed Aleyisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:46:18 ÖÖ]


Lokman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:20:52 ÖÖ]


En Büyük Zikir Allah’ı Anmaktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:36 ÖÖ]


2024 - Ammar Acarlıoğlu - İlahi Ninniler 320 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:32:56 ÖS]


İbrahim Sadri - Dil-i Yunus 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:46 ÖS]


2024 - Hikmet Ayyıldızlı - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:14:11 ÖS]


İslam ve İnsan Hakları Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:24 ÖÖ]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: anadolu
[Dün, 08:33:23 ÖÖ]


Kur'an ve İnsan Gönderen: anadolu
[Dün, 08:26:11 ÖÖ]


Mü’minler Ancak Kardeştirler Gönderen: anadolu
[Dün, 08:19:10 ÖÖ]


İslamda Tevekkül Ve Önemi Gönderen: anadolu
[Dün, 08:13:30 ÖÖ]


İtikadımızı ve Zihniyetimizi Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Lüks ve İsraf Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:41:08 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41