Gönderen Konu: Vefat Eden Din Kardeşimize Karşı Görevlerimiz  (Okunma sayısı 114 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Vefat Eden Din Kardeşimize Karşı Görevlerimiz
« : Haziran 14, 2023, 08:30:13 ÖÖ »
Vefat Eden Din Kardeşimize Karşı Görevlerimiz

Ölüm Sizi Bulacaktır

Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

قُلْ اِنَّ الْمَوْتَ الَّذى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَاِنَّهُ مُلَاقيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görünen ve alemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz, o size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma, 62/8)

Ölüm, her canlı için mukadder bir sonuçtur. Kaçmakla ondan kurtulmak mümkün değildir.
"Her İnsan Ölecek Yaştadır"

Ölüm Temenni Edilmez.

Peygamberimiz buyuruyor:

 وَلاَ يَتَمَنَّيَنَّ اَحَدُكُمُ الْمَوْتَ إيّا مُحْسِناً فَلَعَلَّهُ اَنْ يَزَّادَ خَيْراً وَاِيّا مُسِىئاً فَلَعَلَّهُ اَنْ يَسْتَعْتِبَ 

"Sizden kimse ölümü temenni etmesin. Muhsin (iyi amel üzere) ise hayır cihetiyle artacağı umulur. Kötü amel işliyorsa kötülükten dönüp  Allah'ın rızasını arayacağı ümid edilir." [Buharî, Merdâ 19, Da'avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizî, Cenâiz 3, (979))

Mü’minin görevi ölümü hatırlamak ve ona hazırlıklı olmaktır. Ölüme hazırlanmak demek, her işini dürüst ve ölçülü yaparak ölüm sonrası Allah'a verilecek hesaba hazırlanmaktır. Bu da ancak Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmakla mümkündür.

Yüce dinimiz, ölen bir din kardeşimizin hastalığından itibaren mezara konuncaya kadar ona karşı bize bir takım görevler vermiştir. Bu görevlerimizi hatırlatan bir hadisi şerifte Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

وَعَنْه(رع) قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ(صعلم) : حَقُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ خَمْسٌ: رَدُ السلاََّمِ، وَعِيَادَةُ الْمَرِيضِ، وَاتِّبَاعُ الْجَنَازِةُ، وَإِجَابَةُ الدَّعْوَةِ، وَتَشْمِيتُ العاطس

(3313)- Yine Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:

"Müslümanın, müslüman üstündeki hakkı beştir: "Selamını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icâbet etmek, hapşırırca yerhamükallah demek."

[Buhari, Cenâiz 2; Müslim, Selam 4,(2162); Ebu Dâvud, Edeb 98, (5030); Tirmizî, Edeb 1, (2738); Nesâî, Cenâiz 52, (4,52).]

Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde vardır: "Eğer seni davet ederse icâbet et, senden nasihat taleb ederse ona nasihat et."

Bu beş haktan sadece ikisi üzerinde duralım. Bunlar, hastayı ziyaret etmek ve cenazeyi takip etmektir.

Hastayı Ziyaret Etmek

وعن ثوبان (رع) قال: قال رسُولُ اللّهِ (صعلم): مَنْ عَادَ مَرِيضاً لَمْ يَزَلْ في خُرْفَةِ الجَنّةِ حَتّى يَرْجِعَ.

(3401) Hz. Sevbân (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s)  buyurdular ki: "Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır." [Müslim, Birr 40, (2568); Tirmizî, Cenâiz 2, (967).]

Yüce dinimiz sosyal yardımlaşmaya büyük önem vermiş, İslâm’ın beş şartından birini buna tahsis etmiştir. Hasta ziyareti de bu sosyal yardımlaşmanın bir şubesidir.

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ(رع) قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ(صعلم) إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَا ابْنَ آدَمَ مَرِضْتُ فَلَمْ تَعُدْنِي قَالَ يَا رَبِّ كَيْفَ أَعُودُكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّ عَبْدِي فُلَانًا مَرِضَ فَلَمْ تَعُدْهُ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّكَ لَوْ عُدْتَهُ لَوَجَدْتَنِي عِنْدَهُ يَا ابْنَ آدَمَ اسْتَطْعَمْتُكَ فَلَمْ تُطْعِمْنِي قَالَ يَا رَبِّ وَكَيْفَ أُطْعِمُكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّهُ اسْتَطْعَمَكَ عَبْدِي فُلَانٌ فَلَمْ تُطْعِمْهُ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّكَ لَوْ أَطْعَمْتَهُ لَوَجَدْتَ ذَلِكَ عِنْدِي يَا ابْنَ آدَمَ اسْتَسْقَيْتُكَ فَلَمْ تَسْقِنِي قَالَ يَا رَبِّ كَيْفَ أَسْقِيكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ اسْتَسْقَاكَ عَبْدِي فُلَانٌ فَلَمْ تَسْقِهِ أَمَا إِنَّكَ لَوْ سَقَيْتَهُ وَجَدْتَ ذَلِكَ عِنْدِي

Peygamberimiz buyuruyor: ''Allah Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyuracak:

-Ey Adem oğlu, hastalandım da beni ziyaret etmedin, Kul:

-(Aman ya Rabbi!) Ben seni nasıl ziyaret edebilirdim ki, Sen âlemlerin Rabbisin, diyecek. Allah Teâlâ:

-Filan kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin. Onu ziyaret etseydin beni onun yanında bulurdun, buyurur.

-Ey Adem oğlu, acıktım da beni doyurmadın, buyuracak. Adem oğlu, diyecek ki: -(Aman Allah'ım!) Ben seni nasıl doyurabilirdim ki, Sen alemlerin Rabbisin. Allah Teâlâ:

- Bilesin ki, kulum senden yiyecek istedi de vermedin. Eğer ona yiyecek vereydin onu benim yanımda bulurdun, buyuracak.

-Ey kulum, senden su istedim de vermedin.

- (Aman ya Rabbim!) Sana nasıl verebilirdim ki, Sen âlemlerin Rabbisin. Allah Teâlâ buyuracak ki:

- Filan kulum senden su istedi de vermedin: Bilesin ki, eğer ona verseydin onu yanımda bulurdun.'' (Müslim, Birr, 13/4661)

Peygamberimiz hastaları ziyaret eder, onların hatırını sorar ve şifa bulmaları için dua ederdi. Hatta bu konuda ayırım yapmaz müslüman olmayanları da ziyaret ederdi. Enes (r.a.) şöyle demiştir:

''Bir Yahudi çocuğu Peygamberimizin hizmetinde bulunuyordu. Günün birinde hastalandı.

Peygamberimiz onu ziyaret edip başucunda oturdu. Çocuğa: Müslüman ol, dedi. Çocuk babasına baktı. Babası:

- Ebû’l-Kasım'a itaat et, dedi. Çocuk da müslüman oldu. Bundan memnun kalan Peygamberimiz:

-Bu genci cehennemden kurtaran Allah'a hamdolsun, diyerek çocuğun yanından ayrıldı.(Buhâri, Emraz, 11.)

Hasta ziyaret edildiğinde Allah'tan şifa, sıhhat ve afiyet dilemek, sabır ve tahammül tavsiye etmek, iyi gördüğünü, iyileşeceğini ve hastalığının günahına keffaret olacağını söylemek, hasta ısrar etmedikçe yanında çok kalmamak ziyaretin adâbındandır.

Cenazeyi İzlemek

Cenazeyi izlemek demek, namazı kılındıktan sonra mezara götürülürken arkasından yürümek demektir. Onu bu ebedî yolculuğunda yalnız bırakmamak ve mezara kadar da olsa ona arkadaşlık yapmaktır. Onunla birlikte mezara gidecek olan, yaptıkları ve öğrendikleridir.

أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ (رع) قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) « مَنْ شَهِدَ الْجَنَازَةَ حَتَّى يُصَلِّىَ عَلَيْهَا فَلَهُ قِيرَاطٌ ، وَمَنْ شَهِدَ حَتَّى تُدْفَنَ كَانَ لَهُ قِيرَاطَانِ » . قِيلَ وَمَا الْقِيرَاطَانِ قَالَ « مِثْلُ الْجَبَلَيْنِ الْعَظِيمَيْنِ »

“Kim bir cenaze üzerine namaz kılarsa onun için bir kırat sevap vardır. Kim de onun defnine kadar beklerse onun için iki kırat vardır. (İki kıratın misali, iki büyük dağ gibidir.''

(Buhâri, Cenâiz, 59/1325) Hadiste geçen iki kırat, bir kırat sevap, çokluktan kinayedir.
Ölüyü Üç Şey Takip Eder:

Peygamberimiz ne güzel buyurmuş:

عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ(رع) يَقُولُا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ(صعلم) يَتْبَعُ الْمَيِّتَ ثَلَاثَةٌ فَيَرْجِعُ اثْنَانِ وَيَبْقَى وَاحِدٌ يَتْبَعُهُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ فَيَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ

“Ölüyü (mezara giderken) üç şey takip eder. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Onu ailesi, (dost ve yakınları) malı ve yaptıkları takip eder; ailesi ile dostları ve malı geri döner, yaptıkları kalır.'' (Müslim, Zühd, 1/5260)

Ölmek Üzere Olan Kardeşimize Karşı Diğer Görevlerimiz:

Hastada ölüm belirtileri görüldüğünde:

Eğer zorluk yoksa hasta kıbleye karşı sağ yanı üzere çevirilir.

Ayakları Kıble’ye doğru ve başı biraz yükseltilerek arkası üstüne de yatırılabilir.

Söyleyeni anlayabilecek durumda olan hastaya başucunda bulunanlardan birisi aralıklarla kelime-i tevhidi telkin eder, yani "Lâilâhe İllallah Muhammedü'r-Resûlüllah" der.

Sadece kendisi söyler, hastaya "sen de söyle" demez. Asıl telkin budur. Çünkü Peygamberimiz:

حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُمَارَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ(رع) يَقُولُا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ

"Ölülerinize Lâilâhe İllâllah sözünü telkin ediniz." buyurmuştur. (Müslim, Cenaiz, 1/1523) İmam Nevevî (H. 354) ve İbn Hibban (H. 631-676) hadis-i şerifte ki, "Ölülerinize" demek, "ölmek üzere olan hastalarınıza" demektir demişlerdir. İslâm âlimleri bu hadis-i şerife dayanarak ölmek üzere olan hastaya bu telkinin yapılmasında ittifak halindedir. (Şevkâni, Neylü'l-Evtar, 4/23, 25.) Bu telkin ile onun son sözünün kelime-i tevhid olmasını ve Peygamberimizin müjdesine ermesini sağlamaktır. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) مَنْ كَانَ آخِرُ كَلَامِهِ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ دَخَلَ الْجَنَّةَ

"Son sözü, ‘Lâilâhe İllallah’ olan kimse cennete girer." (Ebu Davud, Cenaiz, 20/2709)

Ölüm Olayı Vukû Bulunca:

Gözleri kapatılır,

Çenesi bağlanır,

Üzerine boylu boyunca bir örtü çekilir ve bundan sonra yapılacak işlere başlanır.

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle demiştir: Peygamberimiz vefat eden Ebu Seleme (r.a.)’nin yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı. Peygamberimiz gözlerini kapadı, sonra: "Şüphesiz ruh alındığı zaman, göz onun arkasından baka kalır." buyurdu.

Ailesinden bazıları çığlık attılar. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Kendinize ancak hayır dua edin. Çünkü melekler söylediklerinize âmin derler." buyurdu, sonra da şu duayı yaptı:

“Allahım, Ebu Seleme'yi affet, derecesini hidayete erenlere yükselt, arkasında kalanlarını sen koru. Bizi de, onu da bağışla. Ey Alemlerin Rabbi, bu ölünün kabrini genişlet ve kendisine orada bir ışık yarat.” (Müslim, Cenâiz, 4/1528)

Ölüm haberini duyanlar hemen Allah'a sığınırlar, yani "İnna lillâh ve innâ ileyhi raciûn -Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz-" derler. Nitekim Allah Teâlâ bunu bize şöyle öğretiyor:

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ

“O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman “Biz Allah 'ın kullarıyız ve O’na döneceğiz'' derler.” (Bakara, 2/156)

Peygamberimiz de şöyle buyuruyor:

أُمَّ سَلَمَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ (صعلم) تَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صعلم) يَقُولُ مَا مِنْ عَبْدٍ تُصِيبُهُ مُصِيبَةٌ فَيَقُولُ إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ اللَّهُمَّ أْجُرْنِي فِي مُصِيبَتِي وَأَخْلِفْ لِي خَيْرًا مِنْهَا إِلَّا أَجَرَهُ اللَّهُ فِي مُصِيبَتِهِ وَأَخْلَفَ لَهُ خَيْرًا مِنْهَا

“Bir musibet ve felaketle karşılaşan ve "Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz. Allah'ım musîbetim içinde bana ecir ver, kaybettiğimden daha hayırlısını ihsan buyur." diyen hiçbir kul yoktur ki, Allah ona musibeti karşılığında ecir vermesin ve kaybettiğinin yerine daha iyisini lutfetmiş olmasın.(Müslim, Cenaiz, 2/1526)

Ölüye Ağlamak

Yakınlarını ve sevdiklerini kaybeden insanlar elbette üzülür ve ağlarlar. Bu tabiidir.

Dinimiz bunu yasaklamamıştır. Esasen bu insanın elinde de değildir.

Dinimizin yasakladığı aşırılıktır; bağırıp çağırmak, saçı ve başı yolmaktır.

Nitekim Peygamberimiz:

عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ (رع) قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ(صعلم) لَيْسَ مِنَّا مَنْ ضَرَبَ الْخُدُودَ أَوْ شَقَّ الْجُيُوبَ أَوْ دَعَا بِدَعْوَى الْجَاهِلِيَّةِ

“Her kim ölüleri için avucunu, yanaklarını, yüzünü döver, yakalarını yırtar ve cahiliyet adeti üzere feryad-ü figan eylerse bizden değildir, bizim adetimizin dışındadır."(Müslim, İman, 44/148) buyurmuştur. Enes (r.a.) anlatıyor:

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ (رع) قَالَ دَخَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ(صعلم) عَلَى أَبِي سَيْفٍ الْقَيْنِ وَكَانَ ظِئْرًا لِإِبْرَاهِيمَ عَلَيْهِ السَّلَام فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم)  إِبْرَاهِيمَ فَقَبَّلَهُ وَشَمَّهُ ثُمَّ دَخَلْنَا عَلَيْهِ بَعْدَ ذَلِكَ وَإِبْرَاهِيمُ يَجُودُ بِنَفْسِهِ فَجَعَلَتْ عَيْنَا رَسُولِ اللَّهِ (صعلم) تَذْرِفَانِ فَقَالَ لَهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ (رع)وَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ يَا ابْنَ عَوْفٍ إِنَّهَا رَحْمَةٌ ثُمَّ أَتْبَعَهَا بِأُخْرَى فَقَالَ (صعلم) إِنَّ الْعَيْنَ تَدْمَعُ وَالْقَلْبَ يَحْزَنُ وَلَا نَقُولُ إِلَّا مَا يَرْضَى رَبُّنَا وَإِنَّا بِفِرَاقِكَ يَا إِبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ

Peygamberimiz oğlu İbrahim'in yanına girdi. İbrahim ruhunu teslim ediyordu.

Peygamberimiz onu aldı, öptü ve kokladı. Efendimizin gözleri yaşardı. Abdurrahman b. Avf:

-Ey Allah'ın Resûlü, sen de mi ağlıyorsun? deyince, Peygamberimiz:

- “Ey İbn Avf, bu gördüğün şefkat belirtisidir.”, dedi ve devamla: ''Göz yaşarır, kalb üzülür.

Biz ancak Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. “Ey İbrahim, biz senin aramızdan ayrılmanla kederliyiz.'' buyurdu.(Buhari, Cenaiz, 44/1220)

Üsâme b. Zeyd anlatıyor: Peygamberimize kızının ölüm halinde bulunan oğlunu getirdiler.

Peygamberimizin gözleri yaşardı. Bunun üzerine Sa'd b. Ubade:

- "Ey Allah'ın Resûlü bu nedir"

 ? dedi. Peygamberimiz: “Bu rahmettir. Allah onu sevdiği kullarının kalbine koymuştur.

Allah ancak yumuşak kalbli kullarına merhamet eder.”(Buhârî, Cenaiz, 33; Müslim, Cenâiz, 6.) buyurdu ve üzülmenin, ağlamanın tabiî olduğunu söyledi.

Ölünün yüzünün açılarak öpülmesinde bir sakınca yoktur.

Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz, Osman İbn Ma’zun (r.a.)’un cenazesinin üzerine kapanarak onu öptü ve ağladı. Hatta gözyaşları mübarek yanakları üzerine aktı.(Tirmizi, Cenâiz, 14; Ebû Davût, Cenaiz, 36; İbn Mace, Cenaiz, 7.)

Hz. Ebû Bekir de Peygamberimizin mübarek naşını öpmüştür. Hz. Aişe anlatıyor: ''Peygamberimiz irtihal ettiği zaman Ebû Bekir (r.a.) Sünüh Mahallesi’ndeki evinde idi. Ata binip mescide geldi. Atından inip mescide girdiğinde kimseye bir şey söylemeden doğruca benim odama girdi. Hemen Peygamberimize yaklaştı. Peygamberimizin mübarek yüzü bir bürde-i yemani ile örtülü idi. Yüzünden örtüyü kaldırdı, sonra üzerine kapandı ve iki gözü arasını saygı ile öptü ve ağlamaya başladı. Daha sonra da; ''Ey Allah'ın Peygamberi, babam anam sana feda olsun. Allah Teâlâ sana bu ölüm şiddetinden başka ikinci bir keder vermeyecektir. Muhakkak olan bu ölüm geçidini ise atlatmış bulunuyorsunuz'' diye yas tuttu.(Buhari, Cenaiz, 3)

Bundan sonra ölü yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır.

Rasulullah (sav) ölülerin yıkanmasını ve kefenlenmesini emretmiştir, bu iki işin nasıl yapılacağını teferruatlı bir şekilde tarif buyurmuştur. Bu sebeple müctehidler ölünün yıkanması ve kefenlenmesinin farz-ı kifâye olduğunda ittifak eylemişlerdir. Bu iki vazife ile ilgili bazı hususları burada zikretmekte fayda vardır:

a)   Savaşta düşmanlar tarafından katledilen şehidler yıkanmaz; kanlı elbiseleriyle defnedilir.

b)   Müslüman ölülerin yıkanabilmesi için Ebû Hanife ve Mâlik'e göre vücutlarının yarıdan fazlasının mevcut olması gerekir.

Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İbn Hazm gibi müctehidler göre mevcut uzuv ne olursa olsun yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır.

Bu müctehidler sahâbe ve tâbiundan bazılarının tatbikatına bakarak mezkûr neticeye varmışlardır.

c) Kaide olarak erkeği erkek, kadını da kadın yıkar. Karı ve kocanın birbirini yıkamaları mevzûunda ictihad farkları vardır.

Kadının kocasını yıkamasının caiz olduğu ittifakla kabul edilmiştir. 

d) Ölüyü kefenlemek farz-ı kifâyedir. Kefen erkek için üç, kadın için beş parçadır. Bez ne çok pahalı ne de çok âdi olacaktır. Beyaz olması şart değildir. Yokluk halinde ne kadar bulunursa o kullanılır.

Uhud günü Mus'ab b. Umeyr (ra) şehit edilmişti. Kefenlemek için eski bir hırkadan başkasını bulamadılar; onu da başına örtseler ayakları, ayaklarına örtseler başı açıkta kalıyordu. Durumu Hz. Peygamber'e (sav) arzettiler. "Baş tarafını örtün, ayaklarını da otla kapatın" buyurdu. (Buhârî, Kitâbu'l-Cenâiz, bab: 145; c. II, s. 77.) 

e) Gusûl ve defin masrafı gibi kefen de ölünün malından yapılır. Ölünün bir şeyi yoksa sağlığında nafakası üzerine düşen yakını masrafı öder. Böyle birisi yoksa beytü'l-maldan ödenir. Beytü'l-malda da birşey yoksa diğer müslümanlar techiz masrafı ile mükelleftirler.

f) Kefeni önceden hazırlamak caizdir. Rasulullah'ın (sav) hayatında bunu yapanlar olmuş ve tasvib edilmişlerdir. (Age., c. II, s. 78; bab: 148) 

g) Yıkanırken yere dökülen su, hâsıl olan çamur, su ısıtırken kullanılan yakacak artıklarıyla alâkalı hiçbir sünnet yoktur.

Ölü yıkanıp kefenlendikten sonra varsa borçları ödenir.

Vasiyeti (varsa, üçte biri geçmemek şartıyla) yerine getirilir.

Vasiyeti üçte bir malından yerine getirilir. Mirasçıları razı ise daha fazlası da yapılabilir.
Peygamberimiz buyuruyor:

''Mü’minin ruhu, borcu ödeninceye kadar ona bağlı kalır.'' (Buhâri, Cenaiz, 76; İbn Mâce, Sadâkât, 12) Böylece borçtan kurtulmuş olarak ahirete intikali sağlanmış olur. Namazı kılındıktan sonra defnedilmek üzere mezara götürülür. Bu da müslümanlar üzerinde ölünün son bir hakkıdır. Peygamberimiz buyuruyor:

 أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ (رع) قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) مَنْ شَهِدَ الْجَنَازَةَ حَتَّى يُصَلِّىَ عَلَيْهَا فَلَهُ قِيرَاطٌ ، وَمَنْ شَهِدَ حَتَّى تُدْفَنَ كَانَ لَهُ قِيرَاطَانِ  . قِيلَ وَمَا الْقِيرَاطَانِ قَالَ « مِثْلُ الْجَبَلَيْنِ الْعَظِيمَيْنِ

“Kim bir cenaze üzerine namaz kılarsa onun için bir kırat sevap vardır. Kim de onun defnine kadar beklerse onun için iki kırat vardır. (İki kıratın misali, iki büyük dağ gibidir.''

(Buhâri, Cenâiz, 59/1325) Hadiste geçen iki kırat, bir kırat sevap, çokluktan kinayedir.

Yalnız namazını kılıp ayrılan kimsenin alacağı sevap, namazını kıldıktan sonra ayrılmayıp mezara konuncaya kadar bekleyen kimsenin alacağı sevabın yarısıdır. Cenaze defnedildikten sonra mezar başında bulunanlar ölüye dua ederler. Peygamberimiz öyle yapar, bize de böyle yapmamızı öğütlerdi. Osman İbn Affan (r.a.) anlatıyor:

Peygamberimiz ölü defnedildikten sonra onun başında durup: ''Kardeşiniz için istiğfar ediniz. Zira o, bu anda sorgulanmaktadır.”(Ebû Davûd, Cenâiz, 72) buyurmuştur.
Miras taksimine geçilir.

Mirasçıya vasiyet yoktur.

Mirasçıdan mal kaçırmak ta yoktur.

Miras taksiminde zulmetmek te yoktur.

(Cahili miras taksimi gibi yapmak, kadınları mahrum bırakmak yoktur, haramdır.)

وَقَالُواْ مَا فِي بُطُونِ هَـذِهِ الأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِّذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَى أَزْوَاجِنَا وَإِن يَكُن مَّيْتَةً فَهُمْ فِيهِ شُرَكَاء سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ إِنَّهُ حِكِيمٌ عَلِيمٌ

Dediler ki: "Bu hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır". Eğer ölü doğarsa o zaman hepsi onda ortaktır. Bu nitelemelerinden dolayı Allah onların cezasını verecektir. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir. (En'am, 6/139)

Ölülere Yasin Sûresi’nin Okunması 

Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

وعن مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ (رع) قَال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ (صعلم) اِقْرَءُوا عَلى مَوْتَاكُمْ سُورَةَ يس.

(5417)- Ma'kıl İbnu Yesar (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:

"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Yasin suresini okuyun." [Ebu Davud, Cenaiz 24, (3121); İbnu Mace, Cenaiz 4, (1448).]

Yasin'in ölümden sonra değil, ölmeden önce hastaya okunması görüşünü belirtmiştir.
Bir insanın ölüleri için yapacağı dua ve hayırdan onların yararlanacağını ifade eden ayet ve hadisler vardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

وَالَّذينَ جَاؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذينَ سَبَقُونَا بِالْايمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذينَ امَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحيمٌ

Ve o kimseler ki bunlardan sonra gelmişlerdir. Derler ki: "Ey Rabbimiz! Bizim için ve imân ile bizi geçmiş olan kardeşlerimiz için mağfiret buyur ve bizim kalblerimizde imân etmiş olanlar için bir kin bulundurma. Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok esirgeyicisin, çok rahmet sahibisin." (Haşr, 59/10) buyurulmuştur.

Yine Peygamberimiz:

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ(رع) أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صعلم)  قَالَ  إِذَا مَاتَ الإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلاَّ مِنْ ثَلاَثَةٍ إِلاَّ مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ.

''İnsan öldüğü vakit ameli kesilir. Yalnız üç şeyden; devam eden sadakadan, faydalanılan ilimden ve kendisine dua eden iyi evlattan kesilmez (amel defterine sevap yazılır.)''(Müslim, Vesaya, 4310 ) buyurmuştur.

Bir adam Peygamberimize gelerek: - Ey Allah'ın elçisi, annem ansızın öldü vasıyyet de etmedi. Sanıyorum konuşmuş olsa fakirlere sadaka verirdi. Acaba onun için ben sadaka versem ona ecir olur mu? demiş, Peygamberimiz: - “Evet, olur”, buyurmuş.(Müslim, Vesaya, 2) Bunun bir başka canlı delili de cenaze namazıdır, bu namazda ölüye yaptığımız duadır. İşte bu ayet ve hadisler çok açık bir şekilde insanların ölüleri için yapacakları dua, hayır ve iyilikten onların yararlanacağını ifade etmektedir.
Ölen kimsenin aile fertleri taziye edilir, sabır dilenir.

Taziye cenaze defnedildikten sonra yapılır. Üç günden sonra taziyede bulunulmaz. Çünkü bu ölü yakınlarının üzüntüsünü yeniler. Ancak orada olmayanlar, geç duyanlar üç günden sonra da taziye edebilirler. Peygamberimiz buyuruyor: ''Başına felaket gelen kimseye ta'ziyede bulunana musibet sahibinin sevabı kadar sevap verilir.'' (İbn Mace, Cenaiz, 56; Tirmizi, Cenâiz, 71)

Cenaze evi halkına akraba ve komşuların yemek vermesi müstehaptır.
Peygamberimiz, Hz. Cafer şehit olunca:

وعن عبداللّهِ بن جعفر قال: لَمَّا جَاءَ نَعْيُ جَعْفَرٍ قَالَ رَسُولُ اللّه(صعلم) ِ: اصْنَعُوا لالِ جَعْفَرٍ طَعَاماً فإنَّهُ قَدْ جَاءَهُمْ مَا يُشْغِلُهُمْ.

(5488)- Abdullah İbnu Câfer anlatıyor: "Ca'ferin ölüm haberi geldiği  zaman, Resulullah (a.s): "Ca'fer ailesi için yemek  yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber) geldi!"  buyurdular." [Tirmizî, Cenaiz 21, (998); Ebu Davud, Cenaiz 30, (3132).]

Fakat cenaze evinin yemek, helva hazırlayıp başkalarına ikram etmesi mekruhtur. Çünkü ziyafet vermek sevinçli zamanlarda meşrûdur.

Ölüleri Hayırla Anınız.

عَنِ ابْنِ عُمَرَ(رع) أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صعلم) قَالَ  اذْكُرُوا مَحَاسِنَ مَوْتَاكُمْ وَكُفُّوا عَنْ مَسَاوِيهِمْ

İbn Ömer (r.a) dan naklen Efendimiz (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Ölülerinizi hayırla (güzelliklerle) anınız, kötülüklerinden el çekiniz." (Tirmizi, Cenaiz, 1035)

Ölümle Ortaya Çıkan Bazı Yanlışlıklar

Özel gecelerin aslı yoktur (yedisi, kırkı, elli ikisi vs.)

Alkışla gömmek yoktur

Şatafatlı mezarlık yapmak yoktur

Çelenk, çiçek vb. israf işleri yoktur; Çikolata dağıtmak yoktur

Kabirlerde kurban kesmek yoktur

Kabirlerde namazgah yapmak yoktur

Ölçüsüzce ağlamak yoktur

Cenaze sahibinin yemek vermesi bid'attır.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41