Gönderen Konu: Çanakkale Savaşı - Nusret Mayın Gemisi - 18 MART 1915 - 4 KISIM  (Okunma sayısı 770 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Çanakkale Savaşı - Nusret Mayın Gemisi - 18 MART 1915 - 4 KISIM

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Nusret Mayın Gemisi: Asıl adı "Nusrat" olan gemi savaş esnasında bölgeye mayın dökmek amacıyla yapılmış ve 1913 yılında Osmanlı Donanmasına katılmıştır. Almanya üretimi olan gemi Çanakkale Zaferinin sessiz kahramanlarından birisidir.

O karanlık günlerden aydınlığa ve zafere giden yolda savaşın seyrini değiştirecek olay olmuştu. Nusret mayın gemisinin 7 Mart gecesi elinde kalan son 26 mayını denize dökmesi zaferin en büyük sağlayıcı olaylarından birisi olmuştur. Savaşın başında düşman gemileri boğaza gelmedin evvel sular Türk askeri tarafından mayınlanmıştı. Fakat düşman donanması mayınların yerini ve diziliş şeklini ezberlemiş, bu yüzden hiç bir mayına temas etmeden rahatlıkla ilerliyordu. Bunu engelleyecek bir hamle yapılması gerekiyordu. Dar alanlarda çok rahat manevralar yapabilen, çok az su çektiği için mayınlı bölgelerde rahatlıkla dolaşabilen Nusret mayın gemisinin bu yanıltma hareketini yapabileceği kanaatine varıldı. Altı Mart gecesi Mayın Grup Komutanı Nazmi Bey bu iş için görevlendirildi. Görevi; boğazda demirli gemilere geceden yaklaşıp, gemilerin hareket yoluna paralel bir biçimde mayınları yerleştirmekti. Eğer yerleştirme sırasında düşman gemileri tarafından fark edilirse mutlak son kaçınılmazdı. Ama ölürsem şehit inancı ile yola çıkmış olan bir kişi gözünü neden sakınır ki? Gene de her ihtimale karşı karada ki toplar o bölgeye doğru güdümlenerek hazır halde bekletildi. Olası bir tespit durumundan karadan taciz atşi açılacak ve Nusret'in kaçması için zaman kazandırılacaktı. Dahice bir plan hazırlandı. Daha önce boğazı kesecek şekilde mayın döşenmiş olup düşman gemileri bu mayınların arasından rahatlıkla manevra yaparak görevlerini yapabiliyorlardı. Bu seferki plan onların hesap etmediği bir biçimde, kıyıya paralel olarak döşenme işi yapılacaktı. Nusret'in komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey'di. Fakat Yüzbaşı hasta idi ve yeni kalp krizi geçirmişti. Bütün bunlara rağmen Hakkı bey görevi üstüne aldı. Memleketin bütün sorumluğu ve kaderi onun üstündeydi artık. Bu duygularla 7 Mart akşamı sessizce demir aldı, bütün ışıklarını kapattı, kıvılcım çıkmasın diye kazanını bastırdı.
Nusret Mayın Gemisi

. Bu şekilde mayınlı bölgeden geçerek düşman hattına sızmayı başardı. Gemilerin arasından geçerek Akyarlar koyu kıyıların varıp hızlı bir biçimde mayınları serip, aynı yoldan sessiz bir biçimde limana döndü. Bu esnada Nusret'in komutanı Yüzbaşı Hakkı bey'in kalbi bu heyecana dayanamayarak durmuştu. Ömrünün son nefesinde memleketine çok büyük hayrı dokunmuş bir vatan evladı olarak tarih sayfalarında yerini almıştı.Ertesi sabah kıyılarımızda çok heyecanlı bir bekleyiş vardı. Fakat ilk hareket 10 gün sonra başlamış ve ikmal için dönen gemiler patlamaya başlamıştı. İlk olarak; Bouve yaklaşık 650 mürettebatıyla boğazın dibine gömülmüş, ardından İnflexible, İrrestible, Ocean, Golva, Suffen gemileri de mayına çarparak yan yatmaya başlamışlardır. Bunlardan İrrestible ve Ocean tamamen batmış, diğerleri ağır hasar alarak kullanılamaz hale gelmiştir.

Nusret tarihi değiştirmiş, tamda zafere yaklaşmış olan düşman donanmasını 26 mayını ile tarumar etmiştir. Bu olay sonrasında başta İngilizler olmak üzere düşman çok büyük bir zayiat vererek Çanakkale'den ayrılmıştır. Ama Özellikle İngilizlerin Nusret Mayın gemisine ve mürettebatına olan nefret ve hayranlıkları hiç bitmemiştir. Hatta üstüne onlarca kitap yazmışlardır. Ama biz çok şey borçlu olmamıza rağmen Nusret'e sahip çıkamamış, savaştan sonra donanmadan ayırıp özle bir şirket tarafından normal ticaret gemisi olarak çalıştırmışız.

1990 yılına kadar bir çok el değiştiren gemi yaşlandığı için sefer kaydı silinmek için müracaat edilmiş fakat izin çıkmadığı için,Mersin Limanı açıklarında batırılmıştır. Yaklaşık 10 yıl su altında kalmış, 1999 yılında nihayet bir grup gönüllü tarafından su üstüne çıkarılmıştır. Tarsus Belediyesi mülk hakkını satın almış 2003 yılında aslına uygun bir biçimde restore ederek Tarsus Belediye Meydanında sergilemeye başlamıştır. Türk tarihinin sayısız kahramanlarından bir günümüzde orada hak ettiği yere biraz da olsa gelmiştir. Aslında onun yeri zafere imza attığı Çanakkale Boğazıdır.

Seyit Onbaşı

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Seyit Onbaşı, Seyit Onbaşı, 1889 yılında Eylül ayında dünyaya gelmiştir. Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde yaşamıştır. Babasının adı Abdurrahman, annesinin adı, Emine olarak bilinmektedir. Seyit Onbaşı, 1909 yılında Nisan ayının başlarında askerliğine başlamıştır. 1912'de Balkan muharebelerine katılmıştır. Savaş bittikten sonra terhisi verilemedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde göreve başlatıldı. Çanakkale Savaşları'nda göstermiş olduğu kahramanlıklarınla adını bir kez daha Türk tarihine yazılmıştır. 18 Mart Deniz Savaşı anında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalan tek top vardı ve onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştur. Seyit Onbaşı büyük bir güçlükle 215 Okkalık olan bu ağır mermiyi üç kez tekrarlayarak namlunun ucuna sürerek bu kahramanlığınla Ocean gemisi büyük bir yara almıştı. Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne dönerek, sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğüne orada devam etmiştir. 1934 tarihinde yürürlüğe konulan soyadı yasası ile "Çabuk" soyadını almıştır. 1939 yılında hastalanarak akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Seyit Onbaşının Yaptıkları;

Çanakkale Savaşları'nda Deniz Savaşları yapılırken Seddü'l-bahir açıklarında olan düşman gemileri Morto Koyu ile Seddü'l-bahir tepesini sürekli bombardıman altına alarak Türk mukavemeti giderek azalmaya başlamışlardı. Kendilerini Allah'ın korumasına bırakıp Türk birlikleri şehitlik mertebesine ulaşmayı çok istediklerine, kaçmak yerine son çabalarına kadar mücadele etmişlerdir. Bu arada bir İngiliz gemisinden atılan büyük bir bomba Morto Koyu sırtlarındaki bir topçu birliğimizi toptan yok etmiştir. İçlerinde sadece Seyid Ali Çavuş sağ olarak kurtulmuştur. Çavuş etrafındaki gördüğü manzara karşısında duyduğu üzüntü ile dünyada eşi olmayan az görülebilecek bir olay gerçekleştirmiştir. Duyduğu üzüntü ve acı ile normalinde üç kişinin bile çok zor kaldırabileceği 257 kiloluk bombayı olduğu yerden tek başına kaldırdı, taşıdı ve topun namlusuna sürerek ateşlemiştir.
Seyit Onbaşı

Bu mermiyi göndereceği yeri biliyordu. Queen Elizabeth gemisinin bacasından içeri girerek gemiyi ortadan ikiye ayrılarak batmıştır. bu olayda, 257 okkalık koca mermiyi kaldırmış ve doğaüstü gücünü göstermiştir.

Seyit Ali Onbaşı ile birçok menkıbeyi Mehmet İhsan Genişçan, eserlerinde şöyle dile getirmiştir;

"Ne hikmetse bataryada tek top ayakta kalırken, ama onun da vinci kırık olduğundan mermileri namluya bir türlü süremiyorlardı. Yüzbaşı Hilmi Bey, etrafında birilerinden yardım almak düşüncesiyle bataryadan uzaklaştığı esnada Niğdeli Ali ve Koca Seyit ümitsiz ve hayli perişan vaziyette ne yapacaklarını düşünüp duruyorlardı. "Ulu ve yüce Allah'tan başka hiçbir güç kuvvet yoktur ki", duasını Seyit'in ağzından nur tanesi gibi adete damla, damla dökülmeye başlamıştır. Seyit Ali, bu duayı defalarca üst, üste okumuştur. Bu Allah'a yalvarışı şüphesiz hiç kimsenin ettiği dualara benzemiyordu.

Aşk ile feryat etmesi ve 257 okkalık top mermisini kucaklayarak omuzuna alması birdenbire olmuştur. Demir basamakları tam üç kez inip çıkmıştır. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyit'in göğsünden ve omuzundan gelen kemiklerinin çatırdamasını duymuştur. Hayret ediyor, dehşet içinde bakıyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi ile savaşın kaderini bu şekilde değiştiren ve olay yaratmış oldu. İngilizler'e ait "Ocean" adlı zırhlı, bu merminin vuruşuyla korkunç yara almıştır. Aynı günde ve saatlerinde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, Ödül almıştır. Seyit'e onbaşılık rütbesini veren kumandandır.

 Merminin bir defa daha kendi huzurunda kaldırmasını istemiştir. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, Cevat Paşa'ya ardından şu cevabı verir; "Ben bu mermileri kaldırırken kalbim, Allah'ın feyziyle doldu. demiştir. Ancak bu kuvvetin sırrı olarak o anda bana gelen Allah'ın ihsan buyurduğu bir vergiydi dedi. Bu ağırlığı kaldıracak kadar bir rütbeye varmışsam bu duayla Allah'ın rızası ile olmuştur diye konuşmuştur. Ancak şimdi bunu kaldırmam mümkün değildir kumandanım".

Çanakkale Geçilmez

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Çanakkale Geçilmez, Birinci Dünya savaşında yedi düveli karşısında bulan Türklerin yaptığı dillere destan Çanakkale savunması ardından söylenmiş sözdür. Düşmanları bu sözü dile getiremeseler de kafalarına o gün dank ettiği gibi bugün de hala o acı mağlubiyeti hatırlamaktadırlar.

Çanakkale Geçilmez, Bir yandan vatanını canı pahasına koruyan, düşmanı Boğazlar'dan geçirmemek için tüm şeyini ortaya koyan Mehmetçiğin acı dolu hikayesini anlatırken; Çanakkale'nin geçilemeyeceğini anlayan Avrupa'nın sözde koca devletlerinin donanmaları, arkalarına dahi bakmadan geri dönmek zorunda kalmışlardır. Çoğu haçlı zihniyetli kendilerini Avrupalı diye adlandıran, hangi ırktan, milletten olduğu dahi bilinmeyen insanların, topraklarımızdan gittiklerini duyan Anadolu insanları, bulundukları yerleri bayram yerlerine çevirdiler.

İstanbul'a zafer haberi ulaştığında halk sokaklara döküldü, herkesi ayrı bir sevinç kapladı. Fakat 57.000 şüheda (şehitlik) makamına ulaşan Mehmetçiklerimizi ve aralarında bulunan analarımızı da arkamızda bırakarak Ehli iman olan o Mehmetçiklerin hepsi de şüheda makamına yükseldiler. Yüce Mevla'm bizlere de o makamları nasip eylesin. Yoksa;

 Allah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkacak ne yüzümüz var ne cesaretimiz. En azından şehitlik makamıyla gidersek belki yüzümüz olur. Allah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkmaya. Çanakkale'deki zafer tez duyulur İstanbul'a. Süleymaniye Camisi'nin yaşlı mahyacısı içindeki coşkuya dayanamayıp, yanına çıraklarını da alıp aklına ilk gelen iki kelimeyi minarelerin arasına, yani mahyaya yazıp yatsı namazına kadar kandilleri yetiştirir. İstanbul'un her yerinden görülen mahyadaki iki kelime aynen şudur;

"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ"

Bu sözün temeli Süleymaniye müezzini derviş ruhaniyetli, bu zatın gönlünden mahyaya, oradan da İstanbul'a, oradan da tüm Anadolu'ya ve dünyanın her yerine Çanakkale'nin geçilemeyeceğini beyan edilmesidir. Bizlerde o gün bugün bu iki kelimeyi söyleriz.

Ey Çanakkale Seni Geçilmez Yapan Nedir?

Bir düşünürsek Askerlerimiz teçhizat ve silah yönünden çok iyi değillerdi. Savaşmayı çok iyi bilirler, lakin cepheden cepheye koşmaktan yorgun düşmüşlerdi. Ellerine hiç silah almamış olanlar çoğunluktaydı. Sadece cephede bir veya iki haftalık temel eğitimle düşmanın karşısına geçiyorlardı.

Çanakkale'nin geçilememesinin başlıca temel sebeplerinden birisi; çoğu insanlarda olmayan vatan sevgisi dediğimiz manevi duygularıydı. Bu duygu ve maneviyat sadece kimlerde olabilir derseniz, imanı kemale ermiş olgun beşerler de olur. Zira kainata rahmet diye gönderilen sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz, Rabbim bizleri şefaatlerine nail eylesin "Vatan sevgisi imandandır" sözünün sırrı, cephe gerisindeki, huduttaki, vatan savunmasını yapan Mehmetçik gönüllü insanların kalplerine sirayet ettiği içindedir.

Konunun cephe öncesine doğru giderse, Ecdadımızın yaşamış olduğu o dönemlerde öyle birlik ve beraberlik vardır ki sabah, öğlen, akşam sofraya oturan aileler sofralarında aynı çorba kaselerinden kaşık sallanırdı. Sofraya konan her türlü yemek tek kasede olup, herkes o kasenin içine kaşığını daldırır ne gelirse bahtına diye de düşünmezlerdi. Zira o sofra o kadar bereketli olurmuş ki kimsenin kaşığı boş dönmezmiş. Kasenin dibinde kalan son lokmada sofraya oturan en küçük bireye "Nişanlın güzel veya kısmetin bol olsun" denilerek bitirmeleri söylenirmiş.
Çanakkale Geçilmez

. Yemeğin bereketi başında mı ortasında mı hiç bilinmemektedir. Bu sofralarda birlik içinde yetişen bireylerin düşman karşısındaki duruşlarını bakın sizler düşünün. Özetleyerek Rahmet kapıları ilk önce sofradan ve haneden açılır derler. Farkına varmak lazım...!

Resulü Zişan efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurur "Birlikte rahmet, ayrılık da azap vardır" o günlerin birlikten hiç ayrılmayan bu yüzden sırtımız yere gelmedi. Elhamdülillah... Mevlam bu günde ve gelecekte de aramıza şeytanın nifakını sokmasın Amin.Çanakkale'deki manevi şuurun diğer sırrı da "Edep"ten geçer. Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet denilmiş. Bundan ibaret Kurtuluş savaşının Anadolu'ya bakıldığında kadınlar erkeklere nazaran iki üç adım arkasından gelirlermiş, ama hiç önlerine geçmemişler. Vardır ki Baba, anne çocuğuna yerli yersiz durduk yerde kucağına alıp okşayıp sevmezmiş.

Çanakkale Geçilmez Hakikati

Şanlı Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminden başlayarak ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçmiş birçok savaşta "Evladı Güzin'leri" hakkın rahmetine uğurladık. Kimisi babaydı, kimisi anne, evlat, genç, sevgili, çoluk, çocuk hepsi vatanı uğruna, şüheda uğruna feda ettik.

Rabbim atalarımızı vaat ettiği yüce makamlara yükseltsin inşallah. Geride bırakılanlar ise, dul kadınlar, yetim ve öksüz çocuklar, bekleyen nişanlı kızların sönmüş umutları ve hayalleriydi. Anadolu'nun mukaddes her karış toprağında Mehmetçiğin yolunu gözleyen mutlaka birileri vardı. Fakat hiçbir zaman bekledikleri gelmeyecekti.

Gazi olarak dönenler ise, bulundukları yerlerde eşlerini yanlarına alarak, ellerini tutup çarşı pazar, gezmediler, gezememişlerdir. Başkalarının yanında çocuklarını öperek koklayamadılar. Ama bir nedeni vardı. O dönemde her ailede cepheden şehit olmuş bir Mehmetçikleri vardı.

Cephelerden geriye dönmeyen ailelerin eşleri, çocukları, nişanlıları bu halleri görüp de "Keşke benim eşimde, babamda, nişamlımda yanımda olsaydı, yan yana gezer, el ele tutuşur, başımı okşardı" deyip içlerinde oluşan derin sızıyla, olur ya geçerler diye yıllarca bu hal üzerlerinde yaşadılar, sokaklarda, çarşıda, pazarda. Kısacası Edep'den olsa gerek.

Çanakkale Geçilmez

    Bir tarih yazar Çanakkale'de,
    Düşmanın denize döküldüğü yerde,
    Türkün destan yazdığı büyük zaferde,
    Bu vatan kahramanların yetiştiği yerdir.
    Çanakkale geçilmez, ant içildiği yerdir.
    Denizden, karadan kuşatıldı vatan,
    Mermiler yağıyordu dört bir yandan,
    Geçilmez diye, duvar örülen yerdir,
    Çanakkale geçilmez yerdir.
    Kadını, çocuğu, genci, ihtiyarı,
    Cephede birleşti subayı, eri.
    Düşman yenildi, kazandık zaferi,
    Burası Tarihin yazıldığı yerdir.
    Düşmanın kökünün kazıldığı yerdir.
    Altın harflerle yazıldı Türkün adı,
    Unutmaz Tarih, eşsiz kahramanları,
    Her Türk verir Vatan için canını,
    Bu vatan şehidin yaşadığı yerdir,
    Şehitler ölmez, dediği yerdir.
    Çanakkale geçilmez dedi Atam,
    Rahat uyu şehidim, bizim vatan.
    Barınamaz içimizde ikilik katan,
    Birlik beraberlik yaşanan yerdir.
    Bayrağı özgür dalgalanan yerdir.

Çanakkale Geçilmez; Vatan bölünmez Şehitler ölmez Burası Türkiye Cumhuriyetidir.         

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41