Gönderen Konu: KADIN İLMİHALİ 3 CİLT  (Okunma sayısı 653 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
KADIN İLMİHALİ 3 CİLT
« : Haziran 29, 2017, 09:22:10 ÖÖ »
VII. YEMİNLER VE ADAK.. 8

I. Yeminler 8

Yemin Adabı: 8

Yemin Türleri: 9

1. Lağv Yemini: 9

2. Gamûs Yemini: 9

3. Münakit Yemini: 10

Hatırlatmalar: 10

Yemin Kefareti: 11

Hatırlatmalar: 11

Adak. 12

Adaklar İki Kısma Ayrılır: 12

Adakla İlgili Bazı Hükümler: 12

VIII. YİYECEKLER, İÇECEKLER VE KAPLAR.. 13

I. Yiyecekler 13

Nassla Haram Kılınan Yiyecekler; 14

1. Bütün Türleriyle Leşler: 14

2. Akıtılmış Kan: 14

3- Domuz: 14

4. Allah'tan Başkası Adına Boğazlanan Hayvanlar: 14

5.  Evcil Eşek Eti: 15

Hatırlatmalar: 15

6. Yırtıcı Hayvanların Ve Kuşların Etleri: 15

7.  Pislik Yiyen Hayvanların Etleri Ve Sütleri: 15

Pislik Yiyen Hayvan Ne Zaman Helal Olur?. 15

8.  Şeriatın Öldürülmesini Emrettiği Hayvanlar: 15

9. Şeriatın Öldürülmesini Yasakladığı Hayvanlar: 16

10. Haşerât Türünden Hayvanlar Ve Pisliklerin Yenilmesi Haramdır. 16

İthal Etlerin Yenilmesi Caiz Midir?. 16

Zorda Kalanların Haram Kılınmış Etlerden Yemelerine Ruhsat Verilmiştir. 16

Haram Kılınmış Şeyleri Tedavi Amaçlı Kullanmak Caiz Midir?. 16

Haram Kılınmış Şeylerle Tedavi Olmak Caiz Değildir. 16

Hatırlatma: 17

Şeriata Uygun Boğazlama: 17

Boğazlama Şartları: 17

Boğazlama Adabı: 17

Kurban Yavrusunun Boğazlanması: 18

Kurbanlıklar: 18

Kurban Kesenlere Mekruh Olan Davranışlar: 18

Kendisi Ve Ev Halkı İçin Bir Koyun Kurban Etmesi Kişiye Yeterlidir: 19

Deve Kurbanında On, Sığır Kurbanında Yedi Kişi Ortak Olabilir. 19

Hatırlatmalar: 19

Kurban Edilmesi Caiz Olmayan Hayvanlar: 19

Hatırlatmalar: 19

Akîka Kurbanı: 20

Hanımların Yemek Âdabı: 20

Yemeğe Başlarken Besmele Getirmeyi Unutan, Hatırladığı Zaman Söyler: 20

İçecekler 21

İçecekler Âdabı: 22

Kaplar 22

IX. MÜSLÜMAN HANIMLARIN KIYAFETLERİ 23

Setr-i Avretin  vucûbiyeti / Örtünmenin Gerekliliği: 23

1. Hanımların Yabancılar Karşısındaki Kıyafetleri: 23

Hanımların Yüz Ve Elleri: 23

Hatırlatmalar: 25

Hatırlatma: 26

Hatırlatmalar: 27

2. Hanımların Mahremleri Yanındaki Kıyafetleri: 28

Bir Kadın Mahremlerine Hangi Ölçüde Görünebilir?. 28

Hatırlatmalar: 29

Kadına Mahreminin Dokunması Ve Öpmesi -Şehvetle Olmadığı Takdirde- Caizdir. 29

3. Kadınların, Kadınlar Arasındaki Kıyafetleri. 29

Mümin Kadın, Kâfir Bir Kadına Ziynetini Gösterebilir Mi?. 30

4. Hanımların, Kölelerinin Yanındaki Kıyafetleri. 30

Hatırlatma; 31

Bakışmalarla İlgili Bazı Konular 32

I. Erkeğin, Mahremi Olmayan Bir Kadına Bakması: 32

Tercihi Gerektiren Maslahat Durumunda Erkeğin Kadına Bakması Mubahtır: 32

Kadınlara Bakmanın Mubah Olduğu Durumlar: 32

1.  Nişanlanmak İçin Bakmak: 32

2. Tedavi Amacıyla Bakmak: 32

3. Hâkim Ve Şahitlerin Bakması: 33

4. Alışveriş Ve Benzeri Muamelelerde Bakmak: 33

Erkeğin, Mahreminin Yanına Girerken İzin Alması: 33

Bir Erkeğin, Yabancı Bir Kadınla Yalnız Kalması Haramdır: 33

Zina Etme İhtimali Bulunmayan, İki Veya Üç Erkeğin, Yalnız Bir Kadının Yanına Girmeleri Caizdir. 34

II. Kadının, Mahremi Olmayan Erkeğe Bakması: 34

Tesettür Ve Fitneden Emin Olunması Şartıyla Bir Kadın, Hasta Bir Erkeği Ziyaret Edebilir: 34

Zaruret Durumunda, Bir Kadın, Bir Erkeği Tedavi Edebilir: 34

Kadınların Yabancı Erkeklerle Tokalaşması Caiz Değildir: 34

Kadınların Erkeklere, Erkeklerin Kadınlara Selam Vermesi Caizdir: 35

Fitneden Emin Olunduğu Takdirde, Kadınların Serî Ölçülere Dikkat Ederek, Erkeklerle Konuşmaları Caizdir: 35

İhtiyaç Nedeniyle Bir Erkeğin, Bir Kadınla Telefonda Konuşması: 35

Giyim Âdabı 35

X. MÜSLÜMAN HANIMLARIN ZİYNETLERİ 36

Hanımlar Nelerle Süslenebilirler? Meşru Ve Gayri Meşru Olan Süslenme Şekilleri Ve Süslenme Âdabı: 36

1. Saç ziyneti: 36

Saç Tarama Âdabı: 36

Saç Ektirmek Ve Peruk Takmak Caiz Değildir: 37

Saç Olmayan, İpek, Yün Ve Benzeri İpleri Saça Eklemek Caiz Midir?. 37

Koltuk Altı Ve Kasık Bölgesindeki Tüylerin Alınması: 37

Kaşları Aldırmak Haramdır: 37

Hatırlatma: 38

Hatırlatma: 39

Ellerin ve ayakların boyanması caizdir: 39

Pudra ve Allıklar Kullanmak: 39

Hatırlatma: 40

Rujların Zararları: 40

Hatırlatma: 40

Hatırlatma: 41

Ziynet Ve Moda Amacıyla Renkli Lensler Takmanın Hükmü: 42

XI. NİŞAN VE EVLİLİK.. 43

Evliliğe Teşvik: 43

Evliliğin Hükmü: 43

Kendileriyle Evlenmenin Haram Olduğu Kadınlar: 44

Kendileriyle Evlenmenin Haram Olduğu Kadınlar İki Kışıma Ayrılır; 44

I) Kendileriyle Evlenmenin Devamlı Haram Olduğu Kadınlar: 45

a) Kan Hısımlığıyla Haram Olanlar -Bunlar Yedi Sınıftır-: 45

Kişinin, Zinadan Olma Kızıyla Evlenmesi Caiz Midir?. 45

b) Sıhrî Hısımlık/Evlenmeden Doğan Hısımlık Nedeniyle Evlenilmesi Haram Olan Kadınlar Dört Sınıftır: 45

Hatırlatma: 46

c)  Emzirme Nedeniyle Evlenilmesi Haram  Olanlar: 46

Hatırlatma: 47

Emzirme Nedeniyle Haramlığın Oluşması İçin İki Şart Vardır: 47

Hatırlatma: 48

II) Geçici (Süreli) Haram Olanlar: 48

Hatırlatmalar: 48

Hatırlatma: 49

Şeriatın Geçersiz Kıldığı Nikâhlar 50

1. Şiğâr Nikâhı / Trampa Şeklinde Evlilik: 50

2. Muhali il/Hülle Nikahı: 50

Hatırlatma: 51

3. Muta Nikahı: 51

4. Protokollü/Gizli Evlilik: 51

Eşlerde Aranan Özellikler 52

a) Hanımda Bulunması Müstehap Olan Özellikler: 52

Hatırlatma: 52

b) Kocada Bulunması Müstehap Olan Özellikler: 53

Hatırlatma: 53

Nişanlanmak. 53

Erkek, Evleneceği Kızın Nerelerine Bakabilir?. 54

Hatırlatma: 54

Evlenilecek Kıza Bakmada Serî Ölçüler: 55

Hatırlatma: 56

Hatırlatma: 57

a)  Sağlık Raporunun Olumlu Yönleri: 57

b)  Sağltk Raporunun Olumsuz Yönleri: 57

Hatırlatmalar: 58

Nikâh Akdi 58

Nikâh Akdinin Rükûnları: İcâb Ve Kabuldür. 58

Nikâh Akdinin Sıhhat Şartları: 58

Hatırlatma: 59

Hatırlatma: 59

Nikâh Akdinde Bazı Şeylerin Şart Koşulması: 59

Kısıtlı Haklarla Evliliğin Hükmü: 60

Hatırlatma: 61

Mehir 61

Mehirde Üst Limit Yoktur: 62

Mehirde Alt Limit Olmadığı Gibi Maddi Veya Manevi Değerler De Mehir Olabilir: 62

Kadın, Mehrin Tamamına Ne Zaman Hak Sahibi Olur?. 63

Hatırlatma: 64

Kadın Ne Zaman Mehrin Yarısını Hak Eder?. 64

Mehirin Peşin Ve Vadeli Olması: 65

Vadeli Mehir İki Şartla Caiz Olur: 65

Hatırlatma: 66

Nikâhın İlan Edilmesi: 66

Nikâhın İlanı Nasıl Yapılır?. 66

Düğünlerde Yapılan Münkerlerden/Kötülüklerden Bazıları: 66

Düğünde Velime Yemeği: 68

Velîmcye Katılmamak: 68

Gelin Hanımın Düğün Günü, Kocasının Misafirlerine Hizmet Etmesi Caizdir: 69

Evlenenlerin Tebrik Edilmesi: 69

Evlenenlere Yapılacak Dua: 69

Evlenenleri Bu Dualarla Tebrik Etmek Gerekir. 69

Gerdek Gecesinin Âdabı: 69

Cinsel İlişki Âdabı: 70

Hatırlatma: 70

Kadın, Cinsel İlişkide Bulunmak İsteyen Kocasını Engellemesi Caiz Değildir. 71

Yabancı Bir Kadına Gözü İlişen Kişi, Eşine Dönüp Onunla Birlikte Olmalıdır: 71

Eşlerin Aralarındaki İlişkiyi, Başkalarına Anlatmaları Caiz Değildir: 71

Emzikli Kadınla Cinsel İlişkide Bulunmak Caizdir: 71

Azil Yapmak/Dışarı Boşalmak Mekruhtur: 71

Hamilelikten Korunma Yöntemleri: 72

Tüp Bebek Veya Aşılama Yöntemiyle Hamilelik: 72

Eşlerin Karşılıklı Haklan: 73

a) Erkeğin Hanımı Üzerindeki Hakları: 73

A) Erkeğin Hanımı Üzerindeki Hakları: 73

Hatırlatma: 73

B) Kadının, Kocası Üzerindeki Hakları: 75

Hatırlatma: 77

Hatırlatma: 78

C) Eşler Arasında Ortak Haklar: 78

Birden Fazla Evlilik. 78

Meşruiyeti: 78

Birden Fazla Evliliğin Şartları: 79

Birden Fazla Evliliğin Meşru Kılınmasının Hikmeti: 79

Birden Fazla Evlilikle İlgili Bazı Fıkhı Hatırlatmalar: 79

Doğum Hükümleri 81

Doğumu Kim Yaptırır?. 81

Doğum Sonrasında, Çocuğu Müjdelemek Ve Tebrik Etmek Müstehaptır: 81

Çocuğun Sağ Kulağına Ezan; Sol Kulağına Kamet Okunur Mu?. 81

Yeni Doğan Çocuğun Damağına Hurma Çiğneyip Sürmek: 81

Akîka Kurbanı Kesmek Mustehaptır: 81

Bebeğin Saçının Tıraş Edilerek, Saçının Ağırlığında Gümüş İnfak Edilmesi: 81

Hatırlatma: 82

Çocuğun Sünnet Ettirilmesi: 82

Çocuğa İsim Verilmesi: 82

İsimde Aranan Şartlar Ve İsim Koyma Âdabı: 82

Haram İsimler: 82

Mekruh İsimler: 82

Nuşûz/Kadının İtaatsizliği Ve Çözümleri 83

İtaatsizliğin Çözümleri: 83

Yatağı Ayırmada Süre: 83

Hatırlatma: 84

Hatırlatma: 85

Eşler Arasındaki Anlaşmazlıklar Ve Çözüm Yolları: 85

Hakemlerin Yetkileri: 85

Hakemlerin Farklı Kararlar Vermesi: 86

XII. TALÂK / BOŞANMA VE HÜKÜMLERİ 86

Talakın Şartları 86

a) Boşayanla (Kocayla) İlgili Şartlar: 86

Sarhoşun Boşaması: 87

Şaka İle Boşama: 88

b) Boşananla (Kadınla) İlgili Şartlar: 88

c)  Boşama Lafızlarıyla İlgili Şartlar: 88

Hatırlatmalar: 89

Talakta Şahitler: 89

Talak/Boşama Türleri 89

Hatırlatma: 90

Bidat -Haram- Talak Türü: 90

Bidat Talak Geçerlidir: 90

Bidat Talakla Hanımını Boşayan Ne Yapmalıdır?. 90

Hanımını Boşamak İsteyen, Ne Zaman Boşamalıdır?. 91

Hatırlatma: 91

Kadın Kendini Boşayabilir Mi?. 91

Ric'î Ve Bâin Talak. 91

Ric'î/Dönülebilir Talakın Meşru Kılınmasının Hikmeti: 91

Ric'î Talakın -Boşanmaktan Vazgeçmenin- Sıhhat Şartları: 92

Hatırlatma: 92

Ric'î Talakta Geri Dönüş Nasıl Gerçekleşir?. 92

Hatırlatmalar: 92

Talak Ne Zaman "Küçük Bâin" -Beynûne Suğrâ Olur?. 93

2. Büyük Bâin Talak -Beynûne Kubrâ: 93

3.  Söylendiği Anda Gerçekleşen Talak,  Gelecek Zamanda Talak Ve Şarta Bağlı Talak: 93

Hatırlatmalar: 94

Boşanan Hanımların Nafaka Ve Mesken Hakkı 94

Üç Talakla Boşanmış Kadının Durumu: 94

Boşanmış Hamile Kadının Durumu: 95

Boşanan Kadınların Nafaka Hakkı: 95

Hidâne  Küçük Çocukların Velayet Hakkı: 95

Boşanan Kadınların İddeti: 95

İddetin Tanımı: 95

İddetin Hikmeti: 96

Erkeğin İddet Beklemesi Gerekir Mi?. 96

İddet Türleri: 96

1. Cinsel İlişkide Bulunulmuş Kadının İddeti: 96

2. Cinsel İlişkide Bulunulmadan Boşanmış Kadının İddeti: 96

3. Hamile Kadının İddeti: 96

4.  Mürtâbe  Kadının İddeti: 96

5. Hayız Kanıyla Hastalık Kanını Ayırt Edemeyen, İstihâze Kanamalı Kadının İddeti: 97

II. Hulû Konusu. 97

Hatırlatma: 97

Erkeğin Hanımını, Ona Zarar Vermek Amacıyla Nikâhı Altında Tutması Caiz Değildir. 97

Hulû, Talak Olarak Hesap Edilir Mi?. 97

Hatırlatmalar: 98

Hulû Yapılan Kadının İddet Süresi: 98

III. Liân / Lanetleşme. 99

Laneti Eşmenin Niteliği: 99

Laneti Eşmenin Sonuçları: 100

Hatırlatmalar: 101

IV. Îlâ. 101

İlâ İçin İki Durum Söz Konusudur; 101

Kocası Kaybolan Kadının Hükmü: 101

V. Zıhar 102

Hatırlatmalar: 102

Gayri Müslim Evli Çiftlerden Birinin Müslüman Olması Durumu: 103

Hatırlatmalar: 103

XIII. MİRAS. 103

Mirasçı Olunan Mallar 104

Mirasçı Olma Nedenleri 104

Mirasçı Olmayı Engelleyen Durumlar 104

Mirasçılar 104

Asabe Üç Kısma Ayrılır. 105

Erkeklerden Mirasçı Olanlar On Beş Tanedir. Bunlar; 105

Kadınlardan Mirasçı Olanlar On Tanedir. Bunlar; 105

Kadınların Mirastaki Durumları: 105

1. Öz Kızın Mirastaki Durumu: 105

Öz Kızın Mirastaki Durumu. 105

2. Oğlun Kızlarının Durumu: 106

3. Annenin Durumu: 106

Ölünün Annesinin Mirastaki Durumu. 106

4. Hanımın Durumu: 106

Hanımın Mirastaki Durumu. 106

5. Oz Kız Kardeşin Durumu: 106

Öz Kız Kardeşinin Mirastaki Durumu. 106

6. Anne Bir Kız Kardeşlerin Durumu: 107

Anne Bir Kız Kardeşinin Mirastaki Durumu. 107

7. Baba Bir Kız Kardeşlerin Durumu: 107

Baba Bir Kız Kardeşinin Mirastaki Durumu. 107

8. Anne Veya Baba Tarafından Ninenin Durumu: 107

Sahih Ninenin Mirastaki Durumu. 107

9. Bir Köleyi Azat Eden Kadının Mirastaki Durumu: 107

Hatırlatmalar: 108

Asabenin En Yakını Ve Önceliklisi Sırasıyla Şunlardır; 108

Hacb / Mirastan Mahrumiyet 108

SON SÖZ.. 108


VII. YEMİNLER VE ADAK
 

I. Yeminler
 

Tanımı: Yemin kelimesinin çoğulu 'eymân'dır. Sözlükte, so­lun karşıtı sağ el, sağ taraf anlamındadır. Yemin edenlerin, birbir­lerinin sağ elini tutmalarından kinaye olarak, kavramsallasın ış­tır. Dini kullanımda, bir işin gerçekliği veya teyit edilmesi için Yüce Allah'ın isminin veya sıfatının zikredilmesidir.

 

Yemin Adabı:
 

1. Aşırı Yemin Etmek Mekruhtur.

Yüce Allah, çokça yemin edenleri kınamış ve; 'Alabildiğine yemin eden, aşağılık kimseye itaat etme' [1] buyurmuştur. Ayrıca Şanı Yüce Allah; 'Yeminlerinizi koyurun [2] buyurmuştur.

Arablar az yemin etmek suretiyle kişiyi methederlerdi. Bu­nun hikmeti, küçük-büyük her şeyde yemin eden kimsenin di­linin yemin etmeye alışması, kalbinde yeminin bir etkisinin kal­mamasıdır. Dolayısıyla yemin etmeyi alışkanlık edinen kimsenin, yalan yere yemin etmeyeceğinden emin olunmaz ve yemin asıl amacını yitirmiş olur.[3]

2. Yemin Sadece Allah'ın İsimleriyle ve Sıfatlarıyla Yapılır:

İbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallaîlâhu aleyhi ve sellem) Ömer b. Eİ-Hattâb'a bir kafile içinde babasına yemin ederken yetişmiş ve; «Dikkat edin! Allah, kesinlikle baba­larınız adıyla yemin etmeyi size yasaklamıştır. Kim yemin ede­cekse, Allah adına yemîn etsin, yahut sussun!» buyurmuştur.[4]

Bu hadisten iki hüküm öğrenmekteyiz;

a) Allah'tan başka bir şey adına yemin etmenin yasaklandı­ğı. Özellikle de, atalar adına yemin etmenin yasak olduğu. Çün­kü o dönem Araplarında atalar adına yemin etmek en yaygın yemindi.

b)  Allah'ın dışında bir şeye yapılan yemin, 'yernirı olmaz'. Yemin edilen şeyin ibadet edilmeyen ama saygı değer bir şey olması bu sonucu değiştirmez. Örneğin Peygamberler, melekler, âlimler, Kabe ve benzerleri adına yemin, yemin olmaz.[5]

Yüce Allah'ın sıfatları adına yemin etmek caizdir. Ebû Hu-reyre (radiyallâhu anh)'ın rivayet ettiği, cehennemden çıkacak en son kişinin kıssasında şöyle anlatılmakta; '...O kişi, Allah'a dua etmeye devam eder. Bunun üzerine Allah Teâla; 'eğer sana istediğini verirsem, benden başka şeyler istersin' buyurur. O; İz­zetine yemin ederim ki, başka bir şey istemeyeceğim' der.[6] Bu hadiste, Allah Teâla'nm izzetine yemin edilmektedir. Bu, sânı yüce Allah'ın sıfatıdır. Eyyûb (aleyhisselam)da, Yüce Allah'ın iz­zeti adına yemin etmiştir, Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; Rabbi ona nida etti ve; «Yâ Eyyûb! Ben, seni gördüğün şeylerden müstağni kılmadım mı?' buyurdu. O; 'İzzetine yemin olsun ki, evet, [beni muhtaç bırakmadın]; ancak ben, senin bere­ketinden müstağni olamam' dedi.[7]

İbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sailallâhu aleyhi ve sellem), «hayır, kalpleri evirip-çevirene yemin olsun ki» diyerek yemin ederdi.[8]

Useyd bin Hudayr, 'Allah'ın bekasına yemin olsun ki, onunla savaşacağız' diyerek yemin etti. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de onu onayladı. Burada üzerine yemin edilen Yüce Allah'ın 'hayat ve beka sıfatlarıdır. Bu nedenle, Yüce Allah'ın sıfatları üzerine yemin etmek caizdir. Aynı şekilde Kuran üzerine yemin etmek de caizdir. Çünkü Kuran, Allah Teâİâ'nm kelâmıdır. Âlimler, Kuran üzerine yapılan yeminin geçerli olduğunu belirt­mişlerdir.

Hanefî mezhebine göre, Nebi/Peygamber, Kuran, Kabe gibi Müslümanların kutsalları üzerine yemin edilme­si caiz değildir.[9] İmam Şafiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed bin Hanbel'e göre, Kuran ve Kuran âyetleri üzerine yapılan yeminler muteberdir. Bozulması halinde kefaret gerekir.[10] Hanbelîlere göre Kabe ve diğer kutsallar üze­rine yemin etmek caiz değildir. Ancak Peygamber adına yemin etmek caizdir. Bozulması halinde kefaret gerekir.[11]

3. Allah'ın dışında bir şeye yemin 'şirk'tir:

Kabe'ye yemin olsun ki, hayır!' diyen birini işittiğinde, İbn Ömer (radiyallâhu anh) şu hadisi nakletmiştir; Peygamber (sal­lallâhu aleyhi ve sellem) «Allah'tan başka bir şey üzerine yemin eden küfretmiş veya şirk koşmuş olur' buyurdu.[12]

Peygamber, Kabe, şeref, namus ve benzer şeyler üzerine yemin etmek caiz değildir. Büreyde (radiyallâhu anh} anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), «emanet üzerine yemin eden bizden değildir» buyurmuştur.[13]

4. Dili sürçen ve Allah'tan başka bir şey üzerine yemin eden; hemen 'La ilahe illallah' demelidir.

Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallal-lâhu aleyhi ve sellem) «sizden yemin ederken [yanlışlıkla] lât ve uzza adına diyenler; hemen 'Lâ ilahe illallah' desin» buyurmuş­tur.[14]

Sa'd (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Lât ve uzza adına yemin etmiştim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); «Lâ ilahe illallah de, sonra üç defa sol tarafına tükür, [kovulmuş şeytandan Allah'a] sığın ve bir daha öyle söyleme» buyurdu.[15]

5.  İslam ümmetinin dışında bir şey üzerine bilerek yalan ye­min eden, yemininde söylediği gibi olur:

Sabit bin ed-Dahhâk (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) «kim, İslam milletinin dışında bir şey üzerine bilerek ve yalan söyleyerek yemin ederse, söylediği gibi olur!» buyurmuştur.[16]

Örneğin, şu işi yaptığım zaman yahudi veya hırıstiyan ola­yım, diyerek yemin eden kişi; o işi yaptığı takdirde veya geçmişte yaptığı bir şey üzerine yemin ettiği takdirde 'haram' işlemiş olur. Yemin ettiği şeyde doğru sözlü veya yalancı olması fark etmez. Bu yemini, yemin olmadığı gibi, kefareti de yoktur. Şayet böy­le yemin ederek, bir şeyden uzak olmayı veya doğru olduğunu zannettiği bir şeye kendisini zorlamayı kastetmiş ise, küfre gir­mez. Ancak yeminiyle küfre razı olduğunu kastetmişse veya ya­lan olduğunu bildiği bir şeye yemin etmişse, anında kâfir olur. Bu konuda âlimlerin sözlerinin özeti budur. -Allah en doğrusunu bilendi.[17]

6. Allah adına yapılan yemini kabul etmek:

Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; 'Meryem oğlu İsâ, hırsızlık eden bir adamı gördü ve; 'hırsızlık mı yaptın?' dedi. Adam; 'ken­disinden başka ilah olmayana yemin olsun ki, hayır!' dedi. Bu­nun üzerine İsa alehisselam; 'Allah adına yemin edene inanıyor; gözümü yalanlıyorum' dedi [18] Allah adıyla kime yemin edilir­se, o yemini kabul etsin; Allah adına yemini kabul etmeyenin, Allah'tan nasibi olmaz.[19]

 
Yemin Türleri:
 

1. Lağv Yemini.

2. Gamûs Yemini.

3. Münakit Yemini.

 

1. Lağv Yemini:
 

Yemin etmek amacıyla söylenmeyen, bir şeyin isbatı veya inkârını teyit için konuşurken dil alışkan­lığı olarak söylenen yeminlerdir. Örneğin, vallahi hayır, vallahi öyle, vallahi yiyeceksin gibi. Bu türden yemin lafızlanyla yemin edilmiş oimaz. Bu lafızlardan dolayı yemin edenler sorumlu ol­madığı gibi, .kefaret de gerekmez. Çünkü, 'Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıueren yeminlerinizden (lağv yemininden) dolayı, sizleri sorumlu tutmaz; fakat kaiblerinizin kazandığı şeylerle so­rumlu tutar. Allah gafurdur, halimdir [20] buyrulmuştur. Aişe (ra­diyallâhu anhâ); 'bu ayet, «hayır, vallahi, evet vallahi» gibi yemin edenler hakkında nazil o/muştur [21] 'Lağv yemini, şakalarda, tartışma ve konuşmalardaki kalbten yemin amacıyla söylenme­yen yeminlerdir.[22]

Bazı âlimler lağv yeminini, 'yanlışlıkla doğru olduğu sanıla­rak yapılan yeminler' olarak tanımlamışlardır. Her iki tanımlama da, birbirine oldukça yakındır. Lağv lafzı, her iki tanımlamayı da kapsar. Çünkü ilk tanımlamada, yemin kastedilmediği; ikinci tanımlamada da, hak ve doğru sanılarak yemin edildiği belirtil­mektedir.

 

2. Gamûs Yemini:
 

Başkasının hakkını gasbetmek için, geçmişte olan bir şey üzerine, bile bile yalan yere yapılan yemin­lerdir. Büyük günahlardandır.   

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Büyü/c günah­lar şunlardır; Allah'a şirk koşmak; anne-babaya asi olmak; adam öldürmek ve gamûs/yalan yere yemin etmektir [23] 'Kim yalan yere yemin eder ve bu yeminiyle bir Müslüman'ın malını haksız yere alırsa, kıyamet günü Allah'ın huzuruna çıktığında, Allah ona gazab eder [24] buyurmuştur.

Yalan yere yapılan yeminlerin kefareti yoktur. Çünkü bunlar kefaret olunamayacak kadar büyük günahlardandır. İbn Mesûd {radiyallâhu anh) diyor ki; 'Gamûs yemini/yalan yere yapılan yemini, kefareti olmayan günahlardan kabul ederdik'. Bunun üzerine ona 'gamûs yemin nedir?' diye soruldu. İbn Mesûd; 'bir kişinin yalan yere yemin ederek, kardeşinin malını almasıdır' dedi.[25]

Yalan yeminin 'gamûs/batıran' diye isimlendiriimesi, kişiyi Cehenneme batırdığından dolayıdır. Bu günahın, sâdık tövbenin ve -eğer bu yalanla bir hak zayi olmuş ise- hakkı sahibine iade etmenin dışında bir kefareti yoktur. Malını satmak için yalan yere yemin eden satıcılar da bu hükümdedir. Ebû Zer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyur­du ki; «Kıyamet günü Allah, üç kimse ile konuşmayacak, onlara (rahmetiyle) nazar etmeyecek ve onları armdırmayacaktır» -üç defa bu sözü tekrarladı- sonra Ebû Zer; 'Bunlar, mahvolmuşlar­dır, perişan olmuşlardır; bunlar kimlerdir, Ey Allah'ın Rasülü?' diye sordu. «(Kibrinden) elbisesini yerlerde sürüyen kimse, yap­tığı iyiliği başa kalkan kimse ve ticarî eşyasını yalan yeminle satıp tüketen kimse» buyurdu.[26]

 

3. Münakit Yemini:
 

Yemin etmeyi kastederek, samimi ve dürüstçe gelecekteki bir iş için Allah adına veya Allah'ın isimleri ve sıfatlan üzerine yemin etmektir. Bu yeminin yerine getirilmesi vaciptir. Yerine getirilememesi durumunda, kefaret gerekir.

 
Hatırlatmalar:
 

1. Yemin ederken 'inşaallah' diyenler, yapamamaları duru­munda yeminlerini bozmuş sayılmazlar. Bu nedenle kefaret ge­rekmez.

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); '... eğer inşal­lah deseydi, yeminini bozmuş olmazdı!' buyurmuştur.[27] İbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), 'kim yemin ederken, inşallah derse, istisnada bulun­muş olur ve (yapamaması durumunda) yeminini bozmuş sayıl­maz' buyurmuştur.[28] Kefaretin kalkması için, istisna lafzının, yemin lafzıyla bir arada yapılması şarttır.

2. Yemin ettiğini unutan veya yeminine aykırı davranmaya zorlanan kişinin, yemini bozulmuş olmaz.

Bir şeyi yapmamak için yemin eden kişi, yeminini unutarak, yanılarak veya zorunda bırakılarak onu yaptığında yemini bozul­muş olmaz. Çünkü Kurân'da; '... Rabbimiz! Unutursak veya ya-ntlırsak bizi sorumlu tutma! [29] buyurulmuştur. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), '[kul bu âyeti okuduğunda] Allah, «evet» der' buyurmuştur.[30]

Peygamberimiz saiaüaliâhu aleyhi ve sellem; 'Hiç kuşkusuz Allah, benim ümmetimden şu hallerde sorumluluğu kaldırmıştır; 'yanılgı, unutkanlık ve ikrah/zorîanmışîık [31] buyurmuştur.

4. Yeminleri, hayır işleri yapmada engel edinmemek. Bir şeyi yapmamaya yemin ettikten sonra, o şeyin hayırlı olduğunu anlayan, yeminini bozup kefaretini yapmalıdır.

Yüce Allah; 'İyi dauranmanzı, kötülüklerden korunmanız ve insanlar arasını düzeltmeniz gayesiyle yeminlerinizi bozmanıza Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir [32] buyurmuştur.

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'kim bir yemin­de bulunduktan sonra, onun dışında bir hayır görürse, hayırlı olanı yapsın; yemini için kefarette bulunsun.[33]

Ailesiyle ilgili bir yeminde bulunan kişinin, yemininden do­layı zarar görmeleri halinde, yeminini bozup, kefaretini yapması vaciptir. Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Allah'ın adına yemin ederim ki, ailesi ile ilgili (yemin edip de) yemininde ısrar etmesi, Allah katında kendisi için yeminini bozup da Allah'ın farz kıldığı kefaretini vermesinden daha günahtır.[34]

Takvayı tercih ediyor ve yeminimi bozmuyorum, yeminimi bozarsam günaha girmekten endişe ediyorum' diyen kişi, hata etmiş olur. Çünkü yeminini bozmaması nedeniyle aiîesi zarar gö­ren kişi, yeminini bozmasından daha büyük günaha girmiş olur.

5. Yemin edenin mi, yemin ettirenin mi niyeti esastır?

a) Yeminde, yemin edenin niyeti esastır. Çünkü 'ameller ni­yetlere göredir'. Tabi bu kul hakkı olmayan konularda böyledir.

b)  Kul hakkıyla ilgili yeminlerde ise, yemin ettirenin niyeti esastır. Bu durumda yemin eden takiyye yaparak, bir şey için yemin ederken başka bir şeye niyet etse dahi, sonuçta başkasının hakkı ihlal oluyorsa niyetinin ona bir faydası olmaz. Çünkü Pey­gamberimiz {sallallâhu aleyhi ve sellem): Yemin, yemin ettirenin niyetine göredir'; Senin yeminin, arkadaşının seni tasdik ettiği şey üzerinedir [35] buyurmuştur.

6.  Başkasının Yeminini Yerine Getirmek:

Bir kişi, mubah bir şeyi yapman için yemin ettiği zaman, onun yeminini yerine getirmek müstehaptır. Böyle bir durum­da iyilerden olmak için, yemin edilen mubah şey yapılmalıdır. Berâ {radiyallâhu anh) anlatıyor; ıRasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bize üzerine yemin edilen şeyi yapmamızı emretti.[36] Hadisteki emir lafzı, müstehaplık ifade etmektedir. Buna şu ha­dis tanıklık etmektedir; 'bir adam Rasülullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e geldi ve: 'Ben bu gece bir rüya gördüm, deyip rüyasını anlattı. Ebû Bekir radiyallâhu anh rüyayı tabir etti. Bunun üzeri­ne Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Bazısında isabet et­tin, bazısında hata ettin buyurdu. Ebû Bekir; Anam-babam sana feda olsun ya Rasülallah! Allah adına yemin ediyorum, hata et­tiğim şeyin ne olduğunu bana söyle' dedi. Rasülullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'yemin etme!' buyurdu.[37] Bu hadis, başkası­nın yeminini yerine getirmenin vacip olmadığını belirtmektedir.

7. Başkasının bir şey yapması için yemin edene, onun yapıl­maması durumunda kefaret gerekir mi?

a) Başkasına, "Allah'a yemin olsun ki, bunu yapacaksın" di­yerek yemin eden kişi, onun yapılmaması durumunda, âlimlerin çoğunluğuna göre- yemini bozulmuş olur ve kefaret gerekir.

b) Başkasına, " Allah için şunu yap" diyen kişinin sözü ye­min olmaz. Bu nedenle yapılmaması durumunda herhangi bir şey gerekmez.

Bazı âlimler, başkası adına yapılan yeminlerin yerine getiril­memesi durumunda, yeminin bozulmadığını ve kefaret gerekme­diğini belirtmişlerdir. Çünkü yemin eden, yeminin bozulmasını kastetmemektedir. Bu görüş hadislerin zahirine daha yakındır.

 

Yemin Kefareti:
 

Bir şeyi yapmak veya yapmamak için yemin eden, sonra da yeminini tutamayan kişinin yeminine kefarette bulunması gere­kir. Yemin kefareti şu dört şeyden biriyle yapılır;

1. Kişinin kendi ailesine yedirdiği yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmesi.

2. On fakiri giydirmek.

3. Bir köie azat etmek.

4. İlk üç maddeden herhangi bîrini yapamayanlar, üç gün oruç tutarlar.

Yemin kefareti olarak oruç tutulabilmesi İçin yukarıda sayı­lan ilk üç maddenin hiçbirine güc yetirilememesi şarttır. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur; 'Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çtkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Fakat bi­lerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdir­de yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun.[38]

 
Hatırlatmalar:
 

1. Şu yemek bana haram olsun" veya "şu eve girmek bana haram olsun" gibi sözlerle yapılan yeminlerle, o şeyler haram ol­maz. Ancak yapılması durumunda yemin kefareti gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur; 'Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını göze­terek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyor­sun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Allah, yeminlerinizi çözmenizi size meşru kılmıştır. [39]

2. Bir şey üzerine birden fazla yemin edildikten sonra, yemin bozulduğunda bir kefaret yeterlidir.

3. Yemin kefaretinin vucubiyet şartları şunlardır;

a) Yemin edenin mükellef/akıl-bâliğ olması.

b) Kendi iradesiyle yemin etmesi.

c) Yemin etmeyi kastetmiş olması.

d) Gelecekteki bir şey üzerine yemin edilmiş olması.

e) Yeminini tutamamış olması -yemin ederek yaparım dediğini yapmaması, yapmam dediğini yapması-,

4. Yemin kefaretinin, yemini bozmadan önce veya bozduk­tan sonra yapılması arasında fark yoktur.

Alimler şu konularda icma etmişlerdir;

a) Yemin kefareti, yemin bozulmadan önce vacip olmaz.

b) Yemin bozulduktan sonra yemin kefaretinin yapılması ca­izdir.

c) Yemin edilmeden önce, yemin bozma kefaretinin yapıl­ması caiz değildir.

Âlimler, yemin bozulmadan önce kefaretinin yapılması ko­nusunda farklı görüşler belirtmişlerdir; âlimlerin çoğunluğu bu­nun caiz olduğu kanaatindedir. Yemin kefaretiyle ilgili hadislerin bazılarında, yeminler bozulmadan önce kefaretlerinin yapıldığı­nı; bazılarında da, yeminler bozulduktan sonra kefaretinin yapıl­dığını görmekteyiz. Dolayısıyla deliller, her iki durumunda caiz olduğunu ifade etmektedir.

5. Yemek yedirme kefaretinin yerine, yemek bedelinin veril­mesi caiz değildir. Âlimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Ebû Hanîfe ise caiz olduğu görüşündedir. Âyet-i kerîmenin zahiri, fakirlere yemek yedirilmesini veya giydirilmesini ifade etmektedir. Bu ko­nuda farklı bir kefaret söz konusu değildir.

6.  Yemin kefareti olarak, fakirlerin bir kısmının yedirilmesi, bir kısmının giydirilmesi caiz midir? İmam Ahmed bin Hanbel buna cevaz vermiştir. İmam Şafiî ve İbn Hazm ise cevaz verme­mişlerdir. Âyetin zahirine uygun olan da bu görüştür.

 

Adak
 

Tanımı: Arabça Vıezr olarak ifade edilen adak; mükellefin kendisini, üzerine vacip olmayan şeylerde Aîlah Teâlâ için so­rumlu/mecbur kılacak sözleri ifade etmesidir, örneğin, Allah için Şunu yapmak üzerime şart olsun, adak olsun gibi.

Meşruiyeti: Yüce Allah şöyle buyurmuştur; 'Yaptığınız her infakı/harcamayı ve adadığınız her adağı muhakkak Allah bi­lir [40] 'O kullar, verdikleri sözü/adağı yerine getirirler. Fenalığı oldukça yaygın olan bir günden korkarlar.[41]

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); Allah'a itaatte bulunmayı adayan kimse, O'na itaat etsin. Allah'a isyan olan bir şeyi adayan kimse, O'na isyan etmesin [42] buyurmuştur. Alimler, adakta bulunmanın caizliği ve onu yerine getirmenin gerekliliği hususunda icma etmişlerdir.

 
Adaklar İki Kısma Ayrılır:
 

1.  Mutlak Adak: Hiçbir şarta bağlanmadan, kişinin ken­disini bir iş yapmaya zorunlu kılmasıdır. Örneğin, Allah için iki rekât namaz kılacağım demek gibi. Bu türden adakları birçok âlim mekruh görmekle birlikte, 'bu gibi adaklarda bulunanların, adaklarını yerine getirmeleri vaciptir' demişlerdir. Bazı âlimler ise bu tür adakların müstehap olduğunu belirtmişlerdir.[43]

Hanefî mezhebine göre mutlak adağın yerine geti­rilmesi vaciptir.

2.  Şartlı Adak: Bir nimetin gerçekleşmesi veya bir sıkıntı­nın önlenmesi şartına bağlı olarak, kişinin kendisini bir iş yapma­ya zorunlu kılmasıdır. Örneğin, Allah Teâlâ eğer hastama şifa ve­rirse, bir fakiri doyuracağım demek gibi. Şarth adakta bulunmak mekruhtur. Nitekim Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Hiç kuşkusuz adaklar, bir şeyi ne öne alabilir, ne de geciktirebilir. Onun sadece cimrinin elinden mal çıkarılır [44] buyurmuştur.

Hanefi mezhebine göre, olması istenen bir şarta bağlanan adak, o şartın gerçekleşmesiyle 'vacip' olur. Gerçekleşmesi istenmeyen bir şarta bağlanan adak sa­hibi, adağıyla ilgili arzunun gerçekleşmesi durumunda, dilerse adağını yerine getirir, dilerse yemin kefereti öder.

 
Adakla İlgili Bazı Hükümler:
 

Allah'a itaatte bulunmayı adayanlar, adaklarını yapma­ları vaciptir. Çünkü Peygamberimiz (sallaliâhu aleyhi ve sellem); Allah'a itaatte bulunmayı adayanlar, O'na itaat etsinler [45] bu­yurmuştur.

Adaklarını gerçekleştiremeyenlerin, yemin kefareti yap­maları gerekir. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sel­lem); Adakların kefareti, yemin kefaretidir [46] buyurmuştur.

Allah'a isyan olan bir adakta bulunanların, adaklarını yerine getirmeleri haramdır. Adaklarının yerine yemin kefareti yapmaları gerekir. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah'a isyan olan bir adakta bulunan, O'na isyan etme­sin [47] 'Günah alan bir konuda adak olmaz. Bu durumda yemin kefareti gerekir [48] buyurmuştur.

Mubah olan bir konuda yapabileceği bir adakta bulunan, ya adağını yerine getirmeli, ya da yemin kefareti yapmaiıdır. Nite­kim mubah bir konuda adakta bulunmak, vefa gösterilmesi em­redilen konulara dâhildir. 'Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir savaşa çıkmıştı. Savaştan dönünce siyah bir cariye geldi ve; 'Ey Allah'ın Rasûlül Seni sağ salim bu savaştan Allah çevirirse senin önünde def çalıp şarkı söylemeyi adamıştım' dedi. Rasûîulbh (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'eğer adakta bulundu isen çal ama adakta bulunmadı İsen yapma' buyurdu. Cariye def çalmaya başladı. Ebû Bekir girdi cariye çalıyordu. Ali girdi cariye çalmaya devam ediyordu. Osman girdi Cariye yine çalmasını sürdürüyor­du sonra Ömer girince Cariye defi altına alıp üstüne oturdu.[49]

Allah'ın meşru kılmadığı bir adakta buiunan veya meşru ol­makla birlikte yapamayacağı bir adakta bulunan, adağını bıra­kır, yemin kefaretinde bulunur. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellemj'e; 'Ebû israil'in ayakta durup, hiç oturmamak, gölgelen­memek, konuşmamak ve oruç tutmak için adakta bulunduğu' söylendi. Bunun üzerine; 'Ona emredin, konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın buyurdu.[50] Bir adam evine yürüyerek gitmek için adakta bulunmuştu. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) onun adağını öğrenince; 'Onun kendi nefsine işkence etmesinden, Allah müstağnidir' buyurdu ue ona bineğine binmesini emretti.[51]

Adakta bulunurken ne adadığını belirtmeyenlere, yemin kefareti gerekir. Örneğin, Allah için bir adakta bulundum, diyen ama ne adadığını belirtmeyenler, yemin kefareti yapmalıdır. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem}; 'Ne oldu­ğu belirtilmeyen adaklar için, yemin kefareti yapılmalıdır [52] bu­yurmuştur.

Bütün mallarını infak etme adağında bulunanlar, eğer imanlarında, tevekküllerinde, sabırlarında ve Rab Teâlâ'ya gü­venlerinde güçlü iseler ve adaklarından dolayı çocukları zarar görmeyecekse, Ebû Bekir (radiyaîlâhu anh)'ın yaptığı gibi, bütün mallarını infak edebilirler. Ancak, bu durumda değillerse ve ço­cukları bundan zarar görecekse, mallarının üçde birini infak edip, yemin kefaretinde bulunurlar. Ka'b bin Mâlik (radiyaîlâhu anh) tövbesi kabul edildiğinde; 'Ey Allah'ın Rasülü! Bütün malımı Al­lah'a ve Rasülüne sadaka olarak bağışlıyorum' dedi. Bunun üze­rine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Malının bir kısmım kendin için alıkoyman, senin için daha hayırlıdır' buyurdu. Bir başka rivayette; Rasulullah (sallallâhu aleyhi ue sellem) 'hayır, (tamamı olmaz) buyurdu. O, 'yarısı' dedi; Rasulullah; 'hayır' bu­yurdu. O; 'üçte biri' dedi. Rasulullah, 'evet, buyurdu.[53]

Adakta bulunup da gerçekleştiremeden vefat edenle­rin velisi, onu kaza eder. İbn Abbâs (radiyaîlâhu anh) anlatıyor; 'Sa'd bin öbâde, adağını gerçekleştiremeden vefat eden annesi hakkında Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'den fetva istedi. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'onun adağını kaza et' buyurdu.[54]

Allah'tan başkası için adakta bulunmak şirktir. Adak iba­dettir. Bu nedenle Allah'ın dışında hiçbir şeye adakta bulunul­maz. Örneğin, eğer çocuğum iyileşirse Şeyh Bedevi için kurban adadım, gibi sözler, Allah'tan başkası adına yemin etmek gibidir ve şirktir. Allah rahmet eylesin imam San'ânî der ki; 'Günümüzde, kabirlerde, yatırlarda ve ziyaretlerde yapılan adakların haramhğı hakkında söze hacet yok. Çünkü bu tür adaklarda bulunanlar, kabirdekilerin fayda ve zarar verebileceğine, iyilikler getirip, kö­tülükleri önleyeceğine, acılan dindireceklerine, hastaları iyileşti­receklerine inanmaktadırlar. Putperestlerin yaptıkları da bunların aynısı idi. Putlara adakta bulunmak nasıl haram ise, bunlar da haramdır. Bu tür adakları kabul etmek, almakda haramdır. Çün­kü bu, şirki onaylamaktır. Bunları engellemek, bunların en büyük günahlardan ve haramlardan olduğunu açıklamak vaciptir. Puta tapanların durumu da böyledir. Aradan geçen uzun zaman dili­minden sonra, iyilikler kötülüklere, kötülükler de iyiliklere dönüş­tü. Ölülere yapılan adakları kabul etmek için sancaklar kurulma­ya, yatırlara gelenlere ziyafetler verilmeye, kapılarında kurbanlar boğazlanmaya başlandı. Bunlar, bir zamanlar puta tapanların yaptıklarının aynısıdır. İnnâ lillâhi ve İnnâ iİeyhİ râciûn.[55]

 

VIII. YİYECEKLER, İÇECEKLER VE KAPLAR
 

I. Yiyecekler
 

Tanımı: Arapça'da çoğulu "et'ime", tekili "taam" olarak ifade edilen yiyecekler; bir insanın gidalanmak için yediği şey­lerdir.

Haram olduğunu gösteren bir delil bulunmadığı sürece, yiyeceklerde asıl olan helalliktir. Nitekim Yüce Allah şöyle bu­yurmuştur; "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların güzel ve temiz olanlarından yiyin [56] "De ki; Bana vahyolunanda, onu yiyecek kimse için, leş veya akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki o pisliktir- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka haram edilmiş bir şey bulamıyorum [57] "Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Allah, çaresiz (kalıp da) yemek zorunda kaldığınız (şeylerin) dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır.[58]

Mubah olduğu açıklanan yiyeceklerle, hakkında hüküm açıklanmayıp, sukut edilen yiyecekler helâldir. Çünkü yiyecek­lerde asıl olan helal olmasıdır. Yiyeceklerden haram olanlar, Alla­h'ın kitabında veya Rasülünün sünnetinde haram kılınanlardan ibarettir. "De ki; Allah'ın size indirdiği nzıktan bir kısmını helal, bir kısmım da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki; Allah mı size izin verdi? Yoksa Allah 'a iftira mı ediyorsunuz?.[59] Bir yiyeceğin haram olması için, haramlığını bildiren bir nass/delil olmalıdır.

Yiyecek, İçecek ve diğer şeylerde, haram kılınanların mubah olanlardan ayırt edilmelerinde asıl olan, temiz olanların pis olan­lardan ayırt edilmesidir. Dolayısıyla temiz olanlar helal, pis olan­lar haramdır. Nitekim Yüce Allah, "O Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar [60] "Allah'ın murdarı temizden ayıklama­sı ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne ko­yup hepsini yığarak cehenneme atması içindir [61] buyurmuştur.

Kuran ve sünnette haram kılınanları araştıranlar, Sânı Yüce Yaratıcının hikmeti gereği, bunların insan sağlığına ve aklına za­rar veren şeyler olduğunu veya pis ve kirlenmiş şeyler olduğunu görür.

 

Nassla Haram Kılınan Yiyecekler;
 

1. Bütün Türleriyle Leşler:
 

a) Leş: Boğazlanmadan ve öldürülmeden, kendiliğinden ölü bulunan hayvanlardır.

b) Boğulmuş Hayvanlar: Bunlar boğularak ölen hayvanlar­dır.

c) Dövülerek Öldürülen Hayvanlar: Sopa, asa ve benzeri şeylerle dövülerek öldürülen hayvanlardır.

d) Düşerek Ölen Hayvanlar: Yüksek yerlerden yuvarlanıp, düşerek ölen hayvanlardır.

e) Boynuzlanarak Ölen Hayvanlar: Başka hayvanlar tarafın­dan boynuzlanarak öldürülen hayvanlardır.

f) Yırtıcı hayvanların öldürdüğü, yediği hayvanlar. -Yırtıcı bir hayvan tarafından yaralanan hayvan ölmeden önce boğaz­landığı taktirde helal olur-.

Yukarıda sayılanların haram olduğuna delil, Yüce Allah'ın şu âyetidir; "Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğaz­lanan, boğulmuş, (taş, ağaç, vb. ile) vurulup oldurulmuş, yukarı­dan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) yırtıcı hayvanların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müs­tesna-, dikili taslar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklanyle kısmet aramanız size horam kılındı. Bunlar fasıkhktırf doğru yoldan çıkmaktır.[62]

Canlı iken hayvanlardan kesilen parçalar, leş hük­münde olup haramdır. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Canlı iken hayvandan kesilen şeyler leştir [63] buyurmuştur.

Kendiliğinden ölen hayvanlardan iki tür, leş hük­münden istisna edilmiştir. Bunlar balık ve çekirgedir. İbni Ömer (radiyallâhu anh)'ın şu ifadesi bunların helal olduğuna delildir; 'iki ölü ve iki kan bize helal kılındı. İki ölü, balık ve çe­kirgedir. İki kan ise, ciğer ve dalaktır.[64] Bu rivayet merfu hadis hükmündedir.

 
2. Akıtılmış Kan:
 

Yüce Allah "Leş, kan ... haram kılındı [65] buyurmuştur. Akıtılmış kanı yemek helal değildir. Ancak et arasında

damarlada kalmış ve sakınılması mümkün olmayan kanlar, bu hükümden muaf tutulmuştur.

Yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi, kan olarak tanımlanan ciğer ve dalak, kan hükmünden istisna edilmiş ve helal kılınmış­tır.

 
3- Domuz:
 

Yüce Allah; "Leş, kan, domuz eti ... haram kılındı [66] bu­yurmuştur. İslam ümmeti, domuz etinin, diğer parçalarıyla bir­likte bütünüyle haram olduğu konusunda ittifak etmiştir. Ayette domuz eti deniimesi, etinden dolayı boğazlanan hayvan türlerin­den olması nedeniyledir.[67] Domuzun etinin, yağının, derisinin haram olduğu konusunda âlimler ittifak etmiştir.

 
4. Allah'tan Başkası Adına Boğazlanan Hayvanlar:
 

Kuranda; "Allah'tan başkası adına boğazlanan (hayvan­lar)... haram kılındı [68] buyrulmuştur. Buna göre, müşriklerin, Mecusîlerin ve mürtedlerin boğazladıkları hayvanların yenmesi caiz değildir. Fakat, başkası adına kesildiği bilinmediği sürece, Hıristiyanların ve Yahudilerin boğazladıklarından yemek caizdir. Çünkü Yüce Allah; "Kitap verilenlerin yemekleri size helaldir [69] buyurmuştur. Ibn Abbâs (radîyallâhu anh), âyette geçen 'yernek' lafzını, 'boğazladıkları' olarak tefsir etmiştir.[70]

 
5.  Evcil Eşek Eti:
 

Enes (radiyaüâhu anh) hadisinde, "... insanlar arasında yüksek sesle şöyle ilan edildi; «Muhakkak ki, Allah ve Rasuiü, evcil eşek etlerini yemeyi size yasaklamıştır. Kuşkusuz o, pisliktir» Bunun üzerine etlerin kaynatıldığı tencereler devrildi.[71]

Eşek ve katırın yenmesi dört mezhebe göre haram­dır. At etiyle ilgili olarak, İmam Yûsuf, İmam Muhammed,

Ahmed bin Hanbel ve bazı âlimlere göre at eti helaldir. İmam Ebû Hanîfe'ye göre tenzihen mekruh; İmam Mâ-lik'e göre at eti de, eşek ve katır eti gibi haramdır.

 
Hatırlatmalar:
 

a) Vahşi eşeklerin yenilmesi helaldir. Âlimler bu konuda icmâ etmiştir. "İhramh olmayan Ebû Katâde, ihramh sahabelerle birlikte bulunurken, karşılarına vahşi dişi bir eşek çıktı. Ebû Ka-tâde onu avladı ve ondan yediler. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve selem) onun etinden kaldı mı? diye sorunca; 'ön butu var' dedi­ler. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) onu aldı ve yedi.[72]

b) Âlimlerin çoğunluğuna göre, At etinin, yenilmesi helaldir. Câbir (radiyallâhu anh) anlatıyor; "Hayber zamanı, at ve vahşi eşek yedik. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) bize evcil eşekleri yasakladı.[73]

 
6. Yırtıcı Hayvanların Ve Kuşların Etleri:
 

İbn Abbâs (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâ­hu aleyhi ve sellem) yırtıcı hayvanlardan köpek dişi olanların; kuşlardan da pençeli olanların (yenmesini) yasaklamıştır.[74]

Ebu'z-Zubeyr anlatıyor; Câbir (radiyallâhu anh)'e "Câbir'e, köpek ve kedi bedelinin hükmünü sordum. O da: - 'Peygamber (s.a.v) bunu yasakladı' diye cevap verdi.[75] Allah Teâlâ, bir şeyi haram kıldığı zaman, o şeyin parası ve geliri de haram olur.

Hanefî mezhebine göre "siba/yırtıcı hayvanlar" ifa­desi, et yiyen hayvanlar olarak tanımlanmıştır. Dolayısıy­la et yiyen bütün etçil hayvanların eti haram sayılmıştır. Buna göre aslan, kaplan, kurt, ayı, tilki, çakal, fil, gelincik, sansar, samsur, sincap, maymun, köpek, kedi vs. haramdir. Şafiî mezhebine göre "siba/yırtıcı hayvanlar" ifade­si, insanlara saldıran ve parçalayan anlamındadır. Bu nedenle insanlara saldırmayan etçil hayvanlar helaldir. Mâliki mezhebine göre bu hayvanlar haram değil, mek­ruhtur Yırtıcı kuşlarda ise, akbaba ve karga mekruhtur. Mâliki mezhebine göre bütün yırtıcı kuşlar mekruhtur, Şafiî mezhebine göre zarar veren kuşlar mekruh, zarar vermeyenler mubahtır.

 
7.  Pislik Yiyen Hayvanların Etleri Ve Sütleri:
 

Deve, sığır, koyun, tavuk ve benzeri hayvanlardan pislik yi­yerek gıdalananlann etleri ve sütleri haramdır.[76] İbn Ömer (ra-diyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) pislik yiyerek gıdalanan hayvanların etlerini ve sütlerini yasakla­mıştır.[77]

 
Pislik Yiyen Hayvan Ne Zaman Helal Olur?
 

Pislik yiyen hayvanlar, üç gün ahırda tutulup, temiz yemler­le beslendiği zaman, boğazlanması ve yenilmesi helal olur. İbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Pislik yiyen tavuklar üç gün hapsedilir.[78]

 
8.  Şeriatın Öldürülmesini Emrettiği Hayvanlar:
 

Alimlerin çoğunluğuna göre, öldürülmesi emredilen hayvan­ların yenilmesi haramdır. Bunlar, karga, çaylak, fare, kertenkele, yılan, akrep ve kuduz köpektir.

Aişe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Rasuluilah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu; 'Beş hayvan vardır; bunlar fasıktır/zararlıdır. Bu hayvanlar, Harem bölgesi dışında da, içinde de olsa öldürülür. Bunlar; alacakarga, çaylak, akreb, fare ve ku­duz köpektir.[79]

Sâ'd bin Vakkâs (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem}, kertenkelenin öldürülmesini em­retti ve onu füvey sak/zararlı hayvan olarak isimlendirdi.[80] İbn Mesûd (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Bir mağarada Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile birlideydik. Orada «velmurselâtu urfâ» âyeti nazil oldu. Biz Peygamber'in ağzından henüz o ayeti öğrenirken, o an bir yılan çıktı. Bunun üzerine Peygamber (sallal­lâhu aleyhi ve sellem) «onu öldürün» buyurdu.[81]

 
9. Şeriatın Öldürülmesini Yasakladığı Hayvanlar:
 

Öldürülmesi yasaklanan hayvanların, yenilmesi helal değil­dir. İbn Abbâs (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâ­hu aleyhi ve sellem) dört hayvanın öldürülmesini yasaklamıştır. Bunlar, karınca, arı, hudhud kuşu ve göçeğen kuşudur.[82]

Adurrahman İbn Osman (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasu­lullah (sallallâhu aleyhi ve seliem)'in yanında bir doktor, kurba­ğadan elde edilen bir Haçtan bahsetti. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) kurbağanın öldürülmesini yasakla­dı.[83]

 
10. Haşerât Türünden Hayvanlar Ve Pisliklerin Yenil­mesi Haramdır.
 

İthal Etlerin Yenilmesi Caiz Midir?
 

İthal etlerin yenilmesi ancak iki şartla caiz olur. Bunlar,

a) Yenilmesi helal olan hayvanların etleri olması.

b) Şeriatın kurallarına uygun olarak bağazİanmış olması.

Et İthali yapılan devletlerin, hayvanların İslami kurallara uy­gun olarak kesildiğini açıklamış olmaları, yakın zamana kadar yeterli görülmekteydi. Ancak birçok farklı yollarla, bu devletlerin kesimleri serî kurallara uygun yapmadıkları ispatlanmıştır. Kesim­lerin üzerinde yazan -İslamî kurallara uygun kesilmiştir- mühürü, mal pazarlamak için yapılan bir hile ve aldatmacadan ibarettir. Üzerinde İslamî kurallara uygun olarak kesilmiştir mühürü bulu­nan, ithal edilen tavuklardan bazılarının kafalarının hiç kesilme­diği, hiçbir boğazlama izinin bulunmadığı, İthalatı gerçekleştiren bazı Arap ülkeleri tarafından tespit edilmiştir. Oyieki, Müslüman­larla alay edercesine, konserve balık kutularının üzerine bile, İsla­mi kurallara uygun olarak boğazlanmıştır!!! yazmaktadırlar.

 

Zorda Kalanların Haram Kılınmış Etlerden Yemele­rine Ruhsat Verilmiştir.
 

Yüce Allah şöyle buyurmuştur; "... Her kim bunlardan ye­meye mecbur kalırsa hiç kimseye saldırmadan ve sının aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur.[84] Allah Teâlâ'nm ha­ram kıldığı yiyecekleri yemek zorunda kalan kişinin, ölmeyecek kadar bunlardan yemesi helaldir.[85]

 

Haram Kılınmış Şeyleri Tedavi Amaçlı Kullanmak Caiz Midir?
 

Tercih edilen görüşe göre, tedavi zaruretler konusuna girme­mektedir. Çünkü tedavi, âlimlerin çoğunluğuna göre vacip değil­dir. Şeyhu'i-İslam; 'geçmiş âlimler arasında tedaviyi vacip kabul eden birini bilmiyorum [86] demiştir. Bu görüşü, Ibn Abbâs (radiyallâhu anh)'ın rivayet ettiği şu hadis teyit etmektedir; 'Siyahı bir kadın, Peygamber (sallalîâhu aleyhi ve seîlemj'e geldi ve «başım ağrıyor; benim için Allah'a dua et» dedi. Peygamber (sallalîâhu aleyhi ve sellem); «istersen sabret, senin için cennet var; istersen de Allah'a dua edeyim ve sana şifa versin...» buyurdu.[87] Şayet tedavi oimak vacip olsaydı, böyle bir muhayyerlikten söz edile­mezdi.

 
Haram Kılınmış Şeylerle Tedavi Olmak Caiz Değildir.
 

Târik bin Suveyd el-Cu'fî (radiyallâhu anh), Rasulullah (sal­lalîâhu aleyhi ve sellem)'e içki hakkında sordu. İçki yapmasını ona yasakladı -veya çirkin gördü-. Bunun üzerine o; 'ben içkiyi tedavide kullanmak amacıyla yapıyorum' dedi. Rasulullah (sal­lalîâhu aleyhi ve sellem); «Hiç şüphesiz o, deva değil, derttir» bu­yurdu.[88]

Şeyhu'l-İslam der ki; 'bu rivayet, içkiyle tedaviyi yasaklayan bir nasstır. Bu, tedavi amacıyla içkiyi mubah kabul edenlere bir reddiyedir. Diğer haram kılınan şeyler de buna kıyasla aynı hü­kümdedir.[89]

Şeriatın kurallarını bilen Müslüman bir doktorun, Peygam­berimiz (sallalîâhu aleyhi ve sellem)'in hastalık diye nitelediği bir şeyi ilaç olarak tanımlaması nasıl düşünülebilir?

Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sal-lallâhu aleyhi ve sellem) necis/pis şeylerle tedaviyi yasakladı.[90] Ebu'd-Derdâ (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallalîâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; 'Hiç kuşkusuz Allah, hastalığı da, ilacını da indirmiştir. Her derde bir deva yaratmıştır. Tedavi olu­nuz ama haramları tedavide kullanmayınız.[91]

Bu deliller genel olarak, haram kılman şeylerin, özel olarak da içkinin, tedavi amacıyla kullanılmasının da haram olduğunu ifade etmektedir. Şeyhu'l-Islam, âlimlerin çoğunluğunun bunu haram kabul ettiğini nakletmiştir.[92]

 
Hatırlatma:
 

Aklı gideren her şey içkidir. Ömer (radiyallâhu anh) anlatı­yor; 'içki, aklı uyuşturan/sarhoşluk veren herşeydir.[93] Sarhoş­luk veren şeyleri tedavide kullanmak caiz değildir. Uyuşturucu maddeler de bu hükümdedir. Ancak, ameliyat ve benzeri zorunlu durumlarda, yerine kullanılabilecek başka bir madde bulunama­dığı takdirde uyuşturucu maddelerin ve benzerlerinin kullanılma­sı caizdir.

 
Şeriata Uygun Boğazlama:
 

Hayvanların boğazlanması, klasik literatürde zebh, tezkiye/ zekât kelimeleriyle, develerin farklı kesim usuü de nahr kelimesiy­le ifade edilmiştir. Zekât kelimesinin sözlükte, artmak, çoğalmak, bereketlenmek anlamı olduğu gibi, güzel koku anlamına da gelir. Boğazlamanın zekât olarak isimlendirilmesi, serî mübahlığın onu güzelleştirmesi ve temiz kılmasından dolayıdır. Balık ve çekirge dışında bütün hayvanlar, serî kurallara uygun boğazlandığı tak­dirde yenilebilir.

 
Boğazlama Şartları:
 

1. Yatırılıp boğazlan ab ilen hayvanların, iki şah damarı, ye­mek borusu ve boğazı kesilerek, kanı akıtılır. Av hayvanları veya tutulamayıp kaçan hayvanların, herhangi bir yerlerinden yarala­yarak, kanlarını akıtmak boğazlama yerine geçer.

Râfi' b. Hadîc (radiyallâhu anh) anlatıyor; "Rasuluİlah (sallal-lâhu aleyhi uesellem)'e: «Ey Allah'ın Rasulül Biz yarın düşmanla karşılacağız. Yanımızda (hayvanları boğazlamak için) bıçak yok!» dedim. Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); «kan akıtan şey­lerle boğazlarken ve üzerine Allah'ın adı anılırken acele et. Diş ve tırnak (bıçak yerine) kullanılmaz...» buyurdu. Deve ve koyun yağması ele geçirmiştik. Aralarından bir deve kaçtı. Bir adam onu ok atarak durdurdu. Bunun üzerine Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); «Doğrusu bu develer, vahşi hayvanların kaçtığı gibi kaçabiliyorlar. Şayet onları tutamazsanız, ona işte böyle yapın» buyurdu.[94]

2.  Boğazlama kemik ve tırnak dışındaki aletlerle yapılmalı­dır. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); «(hayva­nı) kan akıtan şeylerle boğazlarken ve üzerine Allah'ın adı anı­lırken acele et Diş ve tırnak (bıçak yerine) kullanılmaz. Çünkü tırnak, Habeşlilerin kesme aletidir; diş ise bir kemiktir (kesmez)» [95] buyurmuştur.

3. Boğazlayan Müslüman veya ehl-i kitap olmalıdır. Boğaz-layanın kadın veya erkek olması fark etmez. Kadınların boğazla­malarının meşruluğuna şu hadis delildir; "Bir kadın, bir taş par­çasıyla koyun kesmişti. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'e bunun hükmü sorulunca, «onun yenilmesini emrettb [96]

4. Boğazlarken, Allah'ın adının anılması gerekir. Bunun unu­tulmasının bir sakıncası yoktur. Yüce Allah; 'Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Çünkü onu yemek fısk/günahtır [97] buyurmuştur.

 
Boğazlama Adabı:
 

1. Boğazlamayı güzel yapmak; Hayvana ızdırap çektirme­mek için, boğazlamada kullanılacak bıçak keskinleştirilmelidir. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Doğrusu Allah her şeyde iyi olmayı farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz zaman öldürmeyi en güzel bir şekilde yapın. Kestiğiniz zaman da kes­meyi güzel yapın. Sizden biri (hayvanı boğazlayacağı zaman) bıçağını bilesin. Boğazladığı hayvanı da rahatlatsın buyurdu [98] buyurmuştur.

2-3-4. Kurbanı kıbleye doğru yatırmak, besmele çekmek ve tekbir getirmek:

Câbir bin Abdullah (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) kurban bayramı günü, boynuzlu iki semiz koçu eliyle yatırıp kıbleye çevirdi ve şu duayı okuduktan sonra boğazladı;

Hiç şüphesiz ben, şirk koşmayan bir Müslüman olarak yüzü­mü, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Hiç şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm hepsi âlemlerin rabbİ Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emir olundu ve ben Müslümanlardanım. Allah'ım! Senden ve Senin için (bu kurbanı) Muhammed ve ümmetinden (kabul buyur); Allah'ın adıyla, Allah en büyüktür"

 
Kurban Yavrusunun Boğazlanması:
 

Boğazlanan kurbanın karnından ölmüş yavrusu çıktığı za­man, boğazlanmadan yavrusunun eti yenilebilir. Çünkü Peygam­berimize boğazlanmış hayvanın karnındaki yavrusunun hükmü sorulduğunda; 'İsterseniz yiyebilirsiniz; annesinin boğazlanması onun boğazlanması hükmündedir [99] buyurmuştur.

 
Kurbanlıklar:
 

Tanımı: Kurban bayramı ve teşrik günlerinde, Yüce Alİah'a yakınlaşmak arzusuyla boğazlanan hayvanlardır. Kurbanlık hay­vanlar, deve, sığır ve koyunlardır.

Hükmü: Alimlerin çoğunluğu, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in uygulamasını örnek alarak, kurban kesmenin müstehap olduğunu belirtmişlerdir. Enes (radiyallâhu anh) anlatıyor; "Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) boynuzlu alaca iki koç kurban etti. Onları kendi eliyle kesti. Besmele çekti. Tekbir getir­di. (Keserken) ayağını da onların boyunlarının üzerine koydu.[100]

Ümmü Seleme (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "(Zilhicce ayının) onun­cu günü girdiğinde, biriniz kurban kesmek istediği zaman, saçın­dan ve derisinden hiçbir şeye dokunmasın.[101]

Ebû Hanîfe -rahimehullah- ve bazı âlimler, kurban kesme­ye gücü yetenler İçin, kurbanın vacip olduğunu belirtmişlerdir. Bunu açıkça ve dolaylı olarak ifade eden deliller zikretmişlerdir. Fakat kurbanın vucubiyetini açıkça ifade eden delillerin, sarih olanları zayıf; sahih olanları ise sarih değildir. İbn Hazm; 'Hiçbir sahabeden, kurban kesmenin vacip olduğu sahih olarak nakle-dilmemiştir' der. Mâverdi; 'Sahabelerin rivayetleriyle, vacipliğin kalktığına dair icma oluşmuştur' der.[102]

Kurban Kesme Vakti: Kurban bayramı namazından son­ra teşrik günlerinin sonuna kadar devam eder. Kurban bayramı namazından önce kurbanlarını kesenler, kurbanlarını iade eder­ler. Çünkü Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Namaz­dan Önce kurbanlarını kesenler, onların yerine başka kurban iade etsinler. (Namazdan önce) kesmeyenler, kurbanlarını kes­sinler.[103]

Kurban Kesme Yeri: Kurbanların -açık- namazgahlarda

kesilmesi müstehaptır. özellikle imamların, insanlara kurban kes­me vaktinin geldiğini bildirmesi için namazgahta kesmelidir. İbn Ömer (radîyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) kurbanlarını namazgahta keserdi.[104] Kurbanlar her yerde kesilebilir.

Hanımlar İçin kurban kesmek meşrudur. Erkekler, hanımlarının yerine kurban kesebilirler:

Aişe (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Mina'da iken bana sığır eti getirildi. Ben; 'bu ne?' dedim. RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem) hanımları için sığır kurban etti' dediler.[105]

 
Kurban Kesenlere Mekruh Olan Davranışlar:
 

Kurban kesecek olanİar, Zilhicce ayının 10'u girdiği zaman, kurbanın yününden ve tırnağından kesemezler. Veygamber (sal­lallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "(Zilhicce ayının) onuncu günü girdiğinde, biriniz kurban kesmek istediği zaman, saçından ve derisinden hiçbir şeye dokunmasın.[106] Bir başka rivayette; 'Kesinlikle yününü almasın, tırnağını kesmesin' buyuruİmuştur. Buradaki yasaklama haramhk değil, mekruhİuk ifade eder. Âişe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem)"ın kurbanlarının gerdanlık iplerini ellerimle ben büktüm. Sonra RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu gerdanlıkları kendi elleriyle kurbanlıklara taktı. Sonra onları babamla birlik­te (Mekke'ye) gönderdi. Kurbanı kesilinceye kadar, RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e Allah'ın helal kıldığı hiçbir şey ona haram olmadı.[107]

 
Kendisi Ve Ev Halkı İçin Bir Koyun Kurban Etmesi Kişiye Yeterlidir:
 

Ebû Eyyûb el-Ensârî (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygam­ber (sallallâhu aleyhi ve sellem) zamanında kişi, kendisi ve ev halkı için bir koyun kurban ederdi. Hem kendileri yer, hem de başkalarına yedirirlerdi. Daha sonra insanlar gösterişe başladılar ve durum gördüğün gibi oldu.[108]

 
Deve Kurbanında On, Sığır Kurbanında Yedi Kişi Ortak Olabilir.
 
İbn Abbâs (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile birlikte bir yolculuktaydık. Kurban bayramı vakti geldi. Devede on, sığırda yedi kişi ortak olduk (ve kurban kestik).[109]
Hatırlatmalar:
 
1. Deve veya sığırlarda ortak olanların aynı aileden olma­sı şart değildir. Çünkü farklı kabilelerden sahabeler ortak olarak kurban kesiyorlardı.

2. Ortak olanların tamamının 'kurban niyetiyle' kesiyor ol­maları şart değildir. Aralarında et satın almak amacıyla ortak olanlar da bulunabilir. Alimlerin çoğunluğuna göre, bu caizdir. Çünkü her ortak kendi niyetine göre değerlendirilir, başkasının niyetine göre değil.

Kurban Edilmesi Caiz Olmayan Hayvanlar:
 
1. Altı aylık keçinin kurban edilmesi caiz değildir. Ancak altı aylık koyunun kurban edilmesi caizdir. El-Berâ bin Azib {radi­yallâhu anh) anlatıyor;  [Ebû Burde] dedi ki; Yâ Rasulullah!

Yanımda besili bir dişi çebiş (süt oğlağı) var' dedi Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) sen o dişi çebişi kurban et! Fakat bu sen­den başkası için geçerli olmaz' buyurdu.[110] Alimler bu konuda icmâ etmişlerdir.

2-3-4-5. Bir veya iki gözü kör, hasta, topal, bir yeri kırık hay­vanların kurban edilmesi caiz değildir. Çünkü Peygamberimiz (salîallâhu aleyhi ve sellem); 'Dört hayvanın kurban edilmesi caiz değildir. 1. Tek gözü tamamen kör olan 2. Çok hasta olan 3. To­pallığı iyice belli olan 4. Yürümeyecek kadar ayağı kırık olanlar buyurdu.[111]

6. Kulağı kesik olanlar: Ali (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Ra-sûlullah (salîallâhu aleyhi ve sellem) kurbanlık hayvanların göz ve kulaklarının kusurlu olup olmadığına iyice bakmamamızı emreder. Kulağı yarık ve delik olanlarla önden ve arkadan kesik olanları kurban etmememizi bize emrederdi.[112]

Kurban eti yenir ve dağıtılır ve ondan hiçbir şey satılmaz:

Kurban kesenin, kurbanından yemesi ve tasaddukta bulun­ması/dağıtması müstehaptır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur; 'Al­lah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzeri­ne belli günlerde Allah 'm ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kabe'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin.[113]

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kurban etleriyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur; 'yiyiniz, yediriniz ve bir kısmını alıkoyunuz.[114]

Kurbanın hiçbir şeyinin satılamayacağına delil, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in şu hadisidir; 'kurbanlıkların hiçbir şeyini ücret olarak kasaplara vermeyiniz.[115]

Hatırlatmalar:
 
1.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41