Gönderen Konu: İslamın Kadına Getirdikleri  (Okunma sayısı 1752 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

anadolu

  • Ziyaretçi
İslamın Kadına Getirdikleri
« : Ocak 09, 2020, 09:26:10 ÖÖ »
İslamın Kadına Getirdikleri

Şu; tarihî bir gerçektir ki, İslâm’dan önkce kadın, toplumdaki yerine ve kanunî haklarına sahip değildi. Nitekim; eski Yunan’da kadın, mirasta hak sahibi olmayan, evlenme işinde kendisine sorulma ihtiyacı duyulmayan, hiç bir tasarrufa mâlik olmayan bir konumda idi. Isparta’da durum belki biraz daha farklı idiyse de yeterli olduğu söylenemezdi. Eski Roma’da aile reisi tahakkümü had safhada idi. Kadın evlendiği zaman bu tahakküm hakkı kocaya geçmekte idi.

Sonraları, Kostantin ve Jüstinyen dönemlerinde biraz iyileşme görülmüşse de, yine bu iyileşme de bir sürü şartlara bağlı bulunuyordu. Hatta Hamurâbî kanunlarında-, bir kimse, diğer bir kimsenin kızını öldürse, öldüren kimse yani katil, kendi kızını, kızı öldürülen kişi’ye teslîm eder, o da, isterse o kızcağızı ölen kızının yerine öldürür, isterse onu mülkiyetine alırdı. Hattâ bazı devirlerde kadın insan mıdır, değil midir? veya kadın sadece cisim midir, bunun ruhu da var mıdır? şeklinde tartışmalar bile yaşanmıştır.

İslam’dan önce Arab kadınlarını da diğerleri gibi, bir çok haklarından mahrum olarak görmekteyiz. Yukarıda değindiğimiz gibi, bunlar da kocalarını seçme hakkından, miras hakkından mahrumdular. Bunun yanında belki de daha vahim olarak bazı Arab kabileleri kız çocuğuna sahip olmaktan utanç duymalarının neticesi olarak onları canlı canlı kumlara gömebilmekteydiler.
İşte kadın cinsinin bu kadar aleyhinde olan bir otamda gelen İslâm dîni:

a- Önce; kadının da erkeğe eşit ve erkek gibi kâmile bir insan olduğunu itiraf etmek suretiyle, kadın insan mıdır, değil midir şeklindeki tartışmalara son vermiştir.’" Bunun yanında Cenab-ı Allah "Sizin için nefislerinizden, kendi özlerinizden, aynı beşer cinsinden, kendilerine ısınasınız, ülfet eyliyesiniz diye eşler yaratmıştır." buyurmak suretiyle, hanımlarla erkekler arasında hiç bir ayrılığa yer vermediğini beyan etmiştir.2

b- İçtimaî yönden kadının önündeki bütün engelleri kaldırmış, hayatının her döneminde (kişinin ya annesi olarak, ya eşi olarak, ya kızkardeşi olarak veya kızı olarak), onu saygın bir varlık olarak görmüş ve " Cennet annelerin ayakları altındadır." diyerek kadının toplumdaki yüce yerini tesbit etmiştir. Bunun yanında, kadının en önemli görevinin annelik olduğunun altını çizmiştir.

c- Kadına mâlî ehliyetini, malında tasarruf hakkını tam ve kâmil bir şekilde tanımış, rüşdünü idrak ettiği andan itibaren, aklî dengesinin de yerinde olması şartiyle onun üzerinde hiç bir velayet kabul etmemiştir. Medenî olduğunu iddia eden milletler bile bir asırdan daha az bir zaman öncesine kadar, kadın olmayı hacr"1 sebebi olarak gördüğü halde İslâm bunu tarihin derinliklerine gömmüştür.

d- İslâm bununla da kalmayarak; Hristiyanlığın, gûyâ Havva ana vasıtasıyla kadına yüklediği olumsuz ve haksız yargılan ve suçlamaları bir bir ortadan kaldırmaya çalışmış; "Onların kazandıkları onlara ait, sizin kazandığınız size aittir. Siz onların yaptıklarından mes’ul olmazsınız. Kimse kimsenin günahından muahaze olunmaz." 1,1 buyurmak suretiyle bu bâtıl inançları asla kabul etmemiştir.

Şimdi şu açıklamadan sonra, halen İslâm kadın’a ne getirdi? diyenlere bir başka yönden cevap vermeye devam edelim. Bazı kimseler tarafından, toplumumuzun bir kısmı kadınlara ve kadın haklarına karşı gibi gösterilmektedir. Bu, asla kabul edilemez bir görüş ve davranıştır. Zira kadın-, insanımızın ya annesi, ya eşi, ya kızı veya kız kardeşidir.
Anne; insanı doğuran, büyüten, terbiye eden en değerli varlıktır. Bu değer; "Allah’a ibadetten sonra, anne-baba’ya iyilik ediniz." 151 şeklinde 14 asır evvel hüküm altına alınarak ortaya konmuştur. Eş ise; senelerce hayat arkadaşlığı yapmış, bütün güçlükleri eşi ile beraber göğüslemiş bir başka değerdir. Türk erkeği hanımından bahsederken, "Evimin direği" der, onu kaybedince de, Evimin orta direği çöktü, küçük kıyametim koptu" şeklinde yakınır. Bu sözler ve sızlanmalar, hanımına verdiği değerin bir göstergesidir. Kız kardeş; aynı anne-baba’dan meydana gelmiş, aynı çatı altında büyümüş, vaz geçilmez bir parçamızdır. Hattâ atalarımızın, "El oğlu elde çok, evlad belde çok, ille kardeş." şeklinde vecizeleştirdiği kardeşimiz. İnsanın kızı ise kendisinin en aziz bir parçası.

şimdi; erkeklere bu kadar yakınlığı olan, onların yanında çok değerli birer varlık olan ve bununla beraber, dünya nüfusunun en az yarısını teşkil eden hanımlara nasıl başka gözle bakarız, onları nasıl hor ve hakir görebiliriz, bunların haklarına nasıl karşı çıkabiliriz, bunu kim düşünebilir?

Bütün bunlara rağmen; yine de bir eşitsizlik ve ayrıcalık yaratmaya çalışanlar varsa, onlara bir kere daha deriz ki, insanlığa taalluk eden her konuda ve hukukî sahanın her alanında kadın erkek tabîdirki eşittir. Ancak; özelliklerden ve yeteneklerden doğan ve görev dağılımında hassasiyeti gerekli kılan bir tutum varsa, bu da önce onların yararını, sonra da toplumun yararını hedef alan bir düşünceden kaynaklanmaktadır. Hatta bazı devirlerde ve yerlerde erkeklerden daha fazla görev onlara yüklenmiştir.

Bu durum bütün insanlar arasında carîdir. Görevler-, adaylar arasından, onu en iyi yapacaklar seçilerek verilir. Görevin ehline verilmesi her zaman geçerli olan ve Peygamberimizin de üzerinde önemle durduğu bir konudur. Bu hiç bir zaman eşitsizlik sayılmamalıdır.

Günümüzde medeniyetin ve teknolojilin bu aşamaya gelmesinde, fertlerin ve onlara ait özelliklerin değerlendirilmesinin etkili olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Zira her kişinin kendine has ve diğer şahıslarda bulunmayan bir meziyyeti, bir yeteneği olabilir. Bunlardan her biri, diğerini ikmal etmek suretiyle, toplumun yükselmesine katkıda bulunmuş olur.

---------------------------------------------------------------------------------

(2) Rum, 21.

(3) Hacr: Bir kimseyi malını kullanmaktan men’etmek demektir.

(4) Bakara, 141.

(5) Isra, 23.

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41