Gönderen Konu: Medeniyyet Denilen Maskara Mahlûku Görün  (Okunma sayısı 74 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Medeniyyet Denilen Maskara Mahlûku Görün
« : Ekim 18, 2023, 09:24:48 ÖÖ »


Medeniyyet Denilen Maskara Mahlûku Görün

Bu dünyada tüketimine ilk başladığımız şey, nefes nimetidir.

Fıtratımızda olan iman nimetimizi, kulağımıza okunan ezan ile nakşettiler.

Bir gün nefesimiz tükenir ama imanımıza tam sahip olursak bu gözlerle bu dünyada görmediğimiz, bu kulaklarda duymadığımız, bu dillerle atamadığımız, hayal bile edemediğimiz güzel nimetlere kavuşacağımızı ayetler ve hadisler haber vermektedir.

Hepimizin günleri sayılı olduğu gibi benim de gün ve saatlerim, dakika ve saniyelerim hatta saliselerim, rabialarım, hamiselerim sayılı.

Her nefesin hakkını vermeye çalışalım.

Beynimizi, aklımızı, kalbimizi, ellerimizi,  ayaklarımızı ve bütün organlarımızın işleyişini en donanımlı hastanede, en iyi uzman doktorlar gurubuna, “Benim kalbimin atışını, Allah’ın koyduğu kurallar dışında, çağdaş bir şekilde düzenleyin” diyecek bir tek kişi çıkmadığı halde,

Bu organlarımızı yaratanın kurallarından bizi uzaklaştırıp kendi kriterlerine göre yaşamaya zorlayan zorbalara, kalbimizi teslim etmediğimiz gibi  kalıbımızı da teslim etmemenin yollarını da öğreten Rabbimize olan imanımızı nefesimizden daha fazla korumamız gerekir.

Su tüketiminden, ekmek tüketiminden daha dikkatli olmamız gereken şey nefes tüketimimizdir.

Rabbimiz, her şeyi sayılı olarak yaratmıştır.

Onun katında yağmur taneleri, kar taneleri, kum taneleri bilinmekte ve yerli yerindedir.

Onları yerinden eden doymak bilmez, semirgen ve sömürgenliğini, put insanların kurallarından alanlar, dünyayı ifsat etmektedirler.

Yetmiş sekiz yaşımdan gün tüketmeye başladım.

Bu yaşıma gelinceye kadar, polis karakoluna, jandarmaya, savcılığa bir tek dilekçem olmamıştır.

Hiç haksızlığa uğramadım mı? Uğradım.

Yüzde yüz haklı çıkacağım şeyler de bile, hâkimin kendisine güvenim olduğu halde, elinde tuttuğu adalet terazisinin ayarını Birleşmiş Milletler Beyannamesi ve Avrupa kriterleri yaptığı için, terazisine güvenim olmadığından, kimseden şikâyetçi olmadım.


Bozuk terazinin başına, dünyanın en doğru, dürüst insanını koysanız, her tartışında, haksızlık yapması kesindir.

Hakkım geçen her insana hakkımı helal etmişimdir.

Ahirette kendi derdime düşmüş, Allah celle celalühten af beklerken bir de mahşer meydanında haksızların peşinde koşamam.

O kriterlerine güvendiğimiz, Birleşmiş Milletler’le, Avrupa kriterlerinin ne olduğunu, ne olacağını, bütün hakiki Müslümanlar bilmektedir.

 Kandırılmış Müslümanlarımıza da bu Filistin davasında bütün Avrupa yöneticileri ile Birleşmiş Milletler’in kriterlerinin ne olduğunu, Gazze’de iki milyon Müslüman Filistinliden tek canlı çıkmamasını emreden katillerin, soyguncuların, işgalcilerin yanında yer alarak kimliklerini gösteriverdiler.

Önce kâfirlikle kendilerini kirletenler, sömürecekleri insanların beyninin ayarını bozdular, “Kısa yoldan köşeyi dön de ne yaparsan yap” felsefesinin alt yapısını kanunlaştırdılar ve sıra tabiatı kirletmeye geldi.

Yalnız gördüğüne inanan kafirler, Hazreti Adem’den son insana kadar bu tabiatın yetmeyeceğine inandıklarından, israflarını, iştahlarını frenlemek yerine, insanları toplu katliamlarla dengeyi sağlayalım mantığını yaymaya başladılar.

Anlayın, kendini medeni, çağdaş, hümanist olarak tanıtan ve bize de yutturanların kriterlerinin iç yüzünü gösterdiler.

Mehmet Akif Ersoy merhum, onların iç yüzünü, aynı zamanda bizim de hal-i pür melalimizi/içler acısı durumumuzu ne güzel açıklayıvermiş:

         “Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:

         Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:

         Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?

         Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

         Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan

         Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

         Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

         Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

         Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübin...

         Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

         Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:

         Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

         Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!

         Kim bilir hangi şenâatle oyulmuş gözler!

         “Medeniyyet” denilen vahşete lâ’netler eder,

         Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

         Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!

         Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

         Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;

         Sonra, namusuna kurban edilen bunca hayat!

         Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!

         Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler!

         Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler:

         Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün enkàz-ı beşer!

         Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

         Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

         İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,

         Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

         Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük

         Bir cinayet ki: Cezâlar ona nisbetle

       Ey, bu toprakta birer na’ş-ı perîşan bırakıp,

         Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

         Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

         Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!

         Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!

         Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

         Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark’ın, tükürün!

         Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

         Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

         Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

         Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayâsız yüzüne!

         Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

         Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

         Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!

        Hele i’lânı zamanında şu mel’un harbin,

         “Bize efkâr-ı umûmiyyesi lâzım Garb’in;

         O da Allah’ı bırakmakla olur” herzesini,

         Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

         Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..”

(Mehmet Akif Ersoy, Safahat, üçüncü kitap, Hakkın Sesleri)

Mahmut Toptaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41