Gönderen Konu: ANA RAHMİ - MEZAR BENZERLİĞİ  (Okunma sayısı 469 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ANA RAHMİ - MEZAR BENZERLİĞİ
« : Şubat 02, 2018, 07:46:40 ÖÖ »
ANA RAHMİ - MEZAR BENZERLİĞİ

Kabir, ahiret yolculuğunun ilk durağıdır. Eğer o kabirde kurtarırsa ondan sonrası kolaydır. Eğer kabirde kurtaramazsa ondan sonrası şiddetlidir.

  Gelecek deyince aklımıza sadece bu dünyadaki gelecek gelmemeli, meseleye daha geniş bir açıdan bakmalıyız. Bizler ruhlar âlemindeydik, cismaniyet âlemine geldik, buradan da berzah âlemine göçeceğiz. Ruhlar alemindeki insanların istikbali dünya idi. Halen o ruhlar âleminde dünya istikbalini bekleyen nice ruhlar vardır. Kıyametin kopacağı hengâmeye kadar, o bekleyen ruhlar da istikballerindeki dünyaya gelecekler ve dünyadan da öbür aleme göçecekler. Böylece dünyanın ömrü tamam olacak.

  Nitekim biz de bir zamanlar ruhlar âlemindeydik. Dünyaya yöneldik. Dünyanın ilk durağı ana rahmidir. Ana rahminde azaları tam teşekkül eden insan, dünyaya geldikten sonra herhangi bir arızası, sıkıntısı olsa onu tıpla düzeltmek bir ölçüde mümkün oluyor. Ama ana rahmindeyken teşekkülünde noksanlık olan insanların dünyaya geldikten sonra onu düzeltilmeleri zorlaşıyor.

  Demek dünya hayatına başlarken, o ana rahmindeki teşekkül çok mühimdir. Oranın hazırlığı çok sağlam yapılmalıdır. Bunun gibi insan dünyadan kabir yoluyla âhirete doğacaktır.

  Şayet kabirde durumunu kurtarır, vaziyetini muhafaza edebilirse, öbür tarafı da kolay olacaktır. Eğer kabirde suallere cevap veremezse, orada durumunu kurtaramazsa, aynen ana rahminde noksan teşekkül eden çocuk gibi, öbür tarafta da durumunu kurtarması zorlaşacaktır.

  Bundan dolayı Efendimiz (a.s.m.) buyuruyor kî: "Kabir, ahiret yolculuğunun ilk durağıdır. Eğer o kabirde kurtarırsa ondan sonrası kolaydır. Eğer kabirde kurtaramazsa ondan sonrası şiddetlidir."

  Ana rahminde eksik teşekkül eden cenin dünyada düzeltilemiyorsa, işte kabirde de ahiret hayatı tehlikeli başlayan, hazırlıksız kabre giren insanın da kabirden sonrasını kurtarması, düzeltmesi zor oluyor. Ruhlar aleminden ana rahmine girmişiz, sonra dünyaya gelmişiz, aynen bunun gibi bir hayata daha gireceğiz. Ana rahmi mesabesindeki mezar, ondan sonraki de ahiret hayatı. Öyleyse istikbalimizde ahiret hayatının başlangıcı olan bir ana rahmi daha vardır. O da mezarımızdır, oradan âhirete doğaca ğız.

  İlk olarak bu hayata namzet olan bizler değiliz. Bizden önce nice insanlar gelmişler, onlar da ahiret hayatinin ilk durağı olan kabir ana rahmine girmişler, şimdi orada yaşıyorlar. Öyleyse pişmanlık günü gelmeden evvel, o ana rahmi mesabesindeki kabir hayatına şimdiden hazırlıklı olmalıyız, oradan rahat geçecek durumda olmamız için, bu dünya hayatında tedbirimizi almış ve çaremizi düşünmüş olalım. Eğer o kabir hayatında cevabımızı rahat veremezsek, oradan kurtaramazsak öbür tarafın kurtarılması zordur.

  Efendimiz (a.s.m.) âhiret hayatını tamamen müşahede etmiştir. Rabbimiz onu Miraca çıkarmış, Miraçta dünya hayatının sayfasını kapatmış, âhiret hayatının sayfasını açmış, yaşanacak olan mahşeri, Cenneti, Cehennemi onun gözleri önüne sermiştir. Efendimiz (s.a.m.) bizim dünyada şu gördüğümüzü günlük hayattaki olaylar gibi mahşerde yaşayacağımız olayları görmüştür. Bundan dolayı şöyle buyurmuştur: "Kabirde öyle dehşetli manzaralar gördüm ki, âhiret âleminde gördüğüm manzaraların en dehşetlisini teşkil etmektedir. Kabir azabı, azapların en dehşetlisidir."

  Öyleyse mü'min istikbal anlayışını dünyadayken tanzim etmelidir. İstikbali yanlış, eksik anlamamalıdır. İstikbal sadece ekonomik, siyasi olaylar değildir. Şanımız, şöhretimiz, belli makama çıkmamız değildir. Bunların hepsi lazımdır, ancak istikbali sadece bunlardan ibaret zannetmek eksik olur. Bu, istikbalimizin yarısıdır. Bundan sonra kabir hayatımız, yani istikbalimiz vardır.

  hz. Osman (r.a.) mezarlıklardan sık sık geçer ve kabrin hizasına gelince durur, bakar, tefekkür eder, gözyaşlarını tutamazmış. Kütüb-ü Sitte'de ifadesini bulan bir hadiste bu konuda şöyle bir olay nakledilmektedir:

  Hz. Osman (r.a.) yine bir mezarlıkta geçerken orada biraz durur, dikkatlice mezara bakar, kalbinden, âleminden neler geçer ki, pırıl pırıl gözyaşları ak sakalından aşağı doğru süzülür, toprağın üzerine düşer. Kendisine derler ki: "Ya Osman, Cennetten, Cehennemden bahsederken gözyaşlarını tutabiliyorsun, ama bir mezarın yanına gelince orada kendini tutamıyorsun, ağlamaya başlıyorsun. Bu mezar sende ne kadar etki bırakıyor?"

  O zaman der ki: "Ben, Resulullah'ın (s.a.m.) yanında çok bulundum. Onun bu konuda sözlerim çok dinledim. Birgün buyurdu ki: 'Kabir, Müslümanın istikbalinde âhiret hayatının ilk evidir. Eğer kabirde kurtarırsa Müslüman, kabirden sonrası kolaydır. Ama kabirde kurtaramazsa artık öbür tarafta kurtarması zordur."

  Evet istikbalimiz budur.

  Bu konuları düşünmeli, okumalı, konuşmalıyız. Aksi takdirde devekuşu gibi başımızı kuma sokarak kendimizi avuturuz. İstikbalimizde mezar vardır. Öyleyse şimdiden tedbir almalı, bir takım çareler düşünmeliyiz. Unutmaya atmamak, gaflete dalmamalıyız.

  Birgün Efendimiz (a.s.m.) bir mezarın yanından geçiyordu. Şöyle mezara dikkatlice baktığında iki mezarda azap gördü. Yanındaki Ashabına, "Yazık, şu iki mezarda, sakinler azap görüyorlar. Melekler ateşten kamçılarla bu insanlara azap ediyorlar" buyurdu.

  Dediler ki: "Ya Resulallah, acaba hangi günahlardan dolayı bu insanlar azap görüyorlar?"

  Efendimiz (a.s.m.), "Bunlar iyi insanlardı. Fakat birisinin çok kötü bir ahlakı vardı ki, işi gücü komşu arasında dolaşmak, laf götürmek, komşuyu birbirine takmaktı. Müslümanları birbirine düşürürdü, bundan dolayı azap görüyor. Diğeri ise, idrar sıçramasından çekinmeyen insandı" buyurdu.

  İstikbalimizi şimdiden düşünmeli, tanzim etmeliyiz. Efendimiz (a.s.m.) bunun için buyurmuş ki: "Hesaba çekilmeden evvel, nefsinizi hesaba çekin."

  Efendimiz (s.a.v), bizi ikaz ediyor, bizi ihtar ediyor. Hayatınıza çeki düzen verin, günahlardan uzak durun, sevaplarınızı çoğaltın. Mazbut bir dini hayat yaşayın, Allah'ın emirleri, Resulün sünneti sizin şaşmaz ölçünüz olsun da geleceğiniz olan kabirde rahat edesiniz. İşiniz kolaylaşsın.

  Nitekim bu hadis-i şerifi duyan bir İslâm âlimi, dünyada kendini çok hesaba çeker, günahlardan kaçar, sevaplarını çoğaltır, yani İslâmın emirlerini karınca kararınca tatbik ederek yaşar ve âhirete öyle gider.

  Ve âhiretin başlangıcını teşkil eden mezarda sual melekleri gelir, derler ki: "Ey ak saçlı ihtiyar! Ver bakalım hesabını."

  Der ki: "Ben yanlış mı duyuyorum acaba? Siz benden şimdi hesap mı soruyorsunuz?"

  "Evet hesap yeri burası, hesap soruyoruz."

  "Yok bir yanlışlık olması lazım. Resulullah (s.a.m.) buyurdu ki, 'Dünyada kendini hesaba çekerek yaşayana âhirette hesap yoktur.' Siz ise bana şimdi yeniden hesap soruyorsunuz. Halbuki ben dünyada hesabımı görerek geldim. Hep hesabımı yaptım. Günlük hayatımı yaşarken yaptığım amelin muhasebesini yaptım. Ben hayatımı böyle tanzim ederek geldim buraya. Siz şimdi bana ikinci bir hesap soruyorsunuz."

  Melekler de dönerler, "Ya Rabbi, bu nasıl bir kuldur?

  Rabbimizin cevabı şöyle olur: "Evet, o kulum doğrudur. Ben Peygamberime öyle ilham etmiştim. Peygamberim de ümmetine öyle haber vermişti. Dolayısıyla kendisini dünyada hesaba çeken insan âhirette hesaba çekilmez. Çekilse bile kolay kurtarır. Nitekim o kulum da dünyada kendini hesaba çekerek yaşamıştır. Bundan sonra serbesttir. Bırakın kulumu" der. Ve o İslâm büyüğü böyle kurtarır. Dostları onu rüyada görünce bu olayı anlatır. "Ben" der, "kabre girmeden önce kendimi hesaba çekmiştim. Onun faydasını gördüm, tekrar hesaba çekilmedim."

  Onun için mezarda hesaba çekilmeden evvel, dünyada kendini hesaba çekenler ve o hesabın gereği şekilde islâmî hayat yaşayanlar, İslama hizmet edenler, inşaallah, âhirette hesaba çekilmeyeceklerdir.

  Günahsız olmak elbette mümkün değildir. Ancak Rabbimiz rahmet sahibidir. "Rahmetim herşeyi kuşatmıştır" buyurmaktadır. Onun için terazinin başında günah ve sevap tartılacak. Bu tartı sırasında sevap tarafı dolu olacak, günah tarafında hiçbir şey olmayacak değil. Sevap tarafı dolu olduğu gibi, günah tarafı da dolu olacak da ancak sevap tarafı ağır gelince mesele bitecektir. O halde bizler günah tarafını sevap tarafım gibi bir hataya düşmeyelim. Bir günah işlersek peşinden hemen bir tevbe edelim. Bu takdirde, Rabbimiz istikbalimizin emniyet içinde olmasını bize lütfetmiş olur.

 


* BENZER KONULAR

Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Dün, 09:20:31 ÖÖ]


Her Kötülüğün Tek İlacı Gönderen: türkiyem
[Dün, 09:05:08 ÖÖ]


Hepimizin Kaçınılmza Sonu Ölüm Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:58:13 ÖÖ]


Allahin Cennet Ehli İçin Hazırladığı Nimetler Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:54:31 ÖÖ]


Cehennem Ateşi Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:50:55 ÖÖ]


Kur'an ve Hadisler Çerçevesinde Din Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:34:28 ÖÖ]


Duanın Fazileti ve Vakti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:16:55 ÖÖ]


Aile Reisi Olarak HZ. Muhammed Aleyisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:18 ÖÖ]


Lokman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:52 ÖÖ]


En Büyük Zikir Allah’ı Anmaktır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:36 ÖÖ]


2024 - Ammar Acarlıoğlu - İlahi Ninniler 320 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 03, 2024, 08:32:56 ÖS]


İbrahim Sadri - Dil-i Yunus 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 03, 2024, 08:27:46 ÖS]


2024 - Hikmet Ayyıldızlı - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 03, 2024, 08:14:11 ÖS]


İslam ve İnsan Hakları Gönderen: anadolu
[Mayıs 03, 2024, 08:37:24 ÖÖ]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: anadolu
[Mayıs 03, 2024, 08:33:23 ÖÖ]


Kur'an ve İnsan Gönderen: anadolu
[Mayıs 03, 2024, 08:26:11 ÖÖ]


Mü’minler Ancak Kardeştirler Gönderen: anadolu
[Mayıs 03, 2024, 08:19:10 ÖÖ]


İslamda Tevekkül Ve Önemi Gönderen: anadolu
[Mayıs 03, 2024, 08:13:30 ÖÖ]


İtikadımızı ve Zihniyetimizi Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 03, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Lüks ve İsraf Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 03, 2024, 07:41:08 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41