Gönderen Konu: Ölümü Yenemeyen Ölüme Yenilir  (Okunma sayısı 383 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
Ölümü Yenemeyen Ölüme Yenilir
« : Şubat 07, 2024, 10:40:43 ÖÖ »


Ölümü Yenemeyen Ölüme Yenilir

Şüphesiz biz; ölüm için, yenilir yutulur cinsten bir şeyiz; bunun da farkındayız. Fakat, ölüm bizim için yenilir yutulur cinsten bir şey midir, bilmeyiz. Bizim ölüm için yenilir yutulur cinsten bir şey olmamız; ölüm karşısındaki çaresizliğimiz, karşı karşıya kaldığımızda gösterdiğimiz teslimiyetimizdir. Ölüm karşısındaki çaresizlik ve karsılaştığımızda göstermiş olduğumuz teslimiyet; sanki bir başka yol yahut çözüm veya başka bir tavır var da biz, onlardan habersizmişcesine-duymamış, görmemiş, bilmiyormuş- gibi bir anlamı da içinde barındırmaktadır. Bir başka yolun farkına varmak; bizi, ölüme karşı avantajlı konuma getirir mi?. Böyle bir konum söz konusu ise bu avantajlı konumu elde etmek için peşine düşülmeli midir?. Ölüm karşısında ona karşı avantajlı bir konum elde etmek; ölüme karşı mutlak teslimiyetten kurtulma ve direnebilme anlamı taşımakta mıdır?.

Yaşadığımız hayat bize göstermektedir ki, hadd-i zatında insanoğlunun ölüm karşısında teslimiyetten başka bir yolu yoktur. Ölüm; mahlukat için, hayatın tabii bir yansımasıdır, yemek- içmek- doğmak gibi. Madem sözü bu kadar erken ve bu kadar kesin bir yargı ile sonuçlandırdık, öyleyse ona karsı kendimizi rakip görmemizin amacı nedir?. Yahut bu ifadelerden ölümü rakip gördüğümüz anlamı çıkar mı?. Sorulara cevap vermek isteyenleri, sorularla başbaşa bırakıp biz, ölüme yenik düşmenin menfiliği üzerine dikkatimizi yoğunlaştıralım. Ölüme yenik düşmenin acziyeti ve bir taraftan ölümü kaçınılmaz görürken, diğer taraftan alabildiğine ölümden kaçma çabası gibi, birbirine zıt iki hali içimizde barındırırız. Birinci hali bilenin, ikincisinden uzak duramayışı, hayatın hayat için olmasındandır. Başka bir deyişle, gerekçesiz olarak hayatın kendisinin hem gaye, hem de sebep olarak tanımlanmasından kaynaklanmaktadır. Böylelikle ölüm; gelip çattığında, sadece sebepleri değil, aynı zamanda gayeleri de yok eden bir rakibin galibiyetidir.

Ölüm kaçınılmazsa -ki öyledir- ölüme yenik düşmenin acziyetinden kurtulmak için, göstereceğimiz tavır, ona razı olmaktan öteye geçemez. Öyleyse tercih hakkını kullanabilme yeteneğine sahip müslümana düşen görev; ölümden kaçmamak, kaçılabilineceği vehmine kapılmamak, aksine bilerek ve isteyerek ölüme koşmak ve ölümü arzulamaktır. (Madem ölüm gelecek, öyleyse ALLAH için olmalı.)

Ölüme koşmanın, ölümü arzulamanın, ölüme razı olmanın yolu ise "Ölmeden önce ölmeyi" tavsiye eden nebevi nasihate kulak kabartmaktan geçtiği de apaçık ortadadır.

BU DURUM İSE; ÖLÜMÜ BİZİM İÇİN RAKİP OLMAKTAN ÖTE, KUCAĞINA SEVE SEVE , BİLE İSTEYE ATLANILAN BİR SEVGİLİ GİBİ ALGILAMAMIZ GEREKTİĞİNİ ORTAYA KOYMAKTADIR. MECNUNUN LEYLA İÇİN DELİRMESİ, FERHAT'IN ŞİRİN İÇİN DAĞLARI BİLE DELMESİ GİBİ. HATTA KIYAS BİLE EDİLEMEYECEK KADAR DAHA DA ÖTE

O halde 'Ölümü yenmeyenin, ölüme yenileceğini' söylerken dile getirmeye çalıştığımız, ölümü yenmenin neticesinde ortaya çıkacak olan durum, bizim için kazanmak anlamına gelmeli ki, ölümü rakip görmemiz bu sefer anlamlı ve doğru bulunsun.

Ölümü yenmenin tek yolu: ŞEHADET.

Şehadet.... Şehid olmadıkça onu, bize kim tarif edebilir ki?.

Peki şehadete ermek, kimin başarabileceği bir iş ki?.

Kimlerin başarabildiğini görmek bizim için imkansız bir şey değil, sadece kulak kabartıp duyabileceğimiz, soluğunu ensemizde hissedebileceğimiz kadar yakınımızda.

İşte şehadetin tarifi:

Simsiyah yüzlü bir gençti. Bu yüzden onu basite alanlar vardı. Oysa rengini o boyamamıştı. Ama onun kalbi apaydınlıktı. Birgün:

- 'Ya Rasullallah!(SAV) Yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir? diye sordu.

- Asla! dedi Rasulullah(SAV)

- O halde beni niçin hor görüyorlar. Niçin kimse bana kızını vermiyor?

- Amir bin Veheb'in evine git ve 'Rasulullah (SAV)'ın selamı var, kızını bana nikahlamanı emretti.' de.

Genç hemen söylenilen adrese gider. Kızın yanında babasına selamı iletir ve teklifini de açıkça söyler. Kızın babası hemen kızar ve teklifi reddeder. Ancak olayı dinleyen kız, babasını ikaz eder ve:

- Babacığım vahiy gelir de sonra seni mahcup eder. Ne biliyorsun, bu olayı Rabbimizin emretmediğini?. Hemen git, Rasulullah(SAV)'dan özür dile ve beni o gençle nikahla. Rasulullah'ın uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.

Kızının uyarısıyla hemen mescide koşan baba Rasulullah'tan özür diler ve:

- Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Kızımı verdim, şu andan itibaren nikahlısıdır.

Efendimiz(SAV) gence döner ve emreder:

- Git, evini aile oturacak şekilde hazırla

- Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok.

- Öyle ise Ali'ye, Osman'a, Abdurrahman'a git. Sana ikiyüzer dirhem versinler dedi Rasulullah(SAV).

Genç uçarcasına gider. Onların her biri emredilenden fazla yardımda bulunurlar. Sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Çarşıya doğru hızla ilerlerken, kulağına bir ses gelir.

- 'Ey kendini Allah'a asker kılan müslümanlar! Derhal atınıza binin ve cihada yönelin. Ordu mescidin dışında beklemektedir, siz bu gün için varsınız.' diye haykıran birini duyar.

Şimdi ne olacak? Cihada mı gitsin, evlenmeye mi?

Yönünü hemen değiştirir ve demirciler çarşısına gider. İlkin bir kılıç, sonra bir mızrak, zırh ve bir de at alır. Elindeki bütün para bitmiştir. Ama cihad için lazım gelen her şey hazırdır. Bindiği atın üstünde bir kuş gibi uçarak, bekleyen orduya katılır.

- Bu genç, harhalde Bahreyn'den gelen biridir, derler. Fakat onun siyahlığını farkeden Rasulullah(SAV):

- Sen Sa'd mısın? buyurur.

- Evet Ya Rasulullah deyince de ona dua eder:

- Ceddine Saadetler....(SAV)

Yola düşülür ve zorlu bir yolculuktan sonra, düşmanla müthiş bir savaşa tutuşulur. Herkes cesaretle atılıyordu. Ama savaş meydanında gözle görünür şekilde biri, herkesten daha cesaretle atılıyor, girdiği taraftaki düşmanları püskürtüyordu. Neden sonra harp biter ve meydan sakinleşir. Düşman yenilmiştir.

Şehitler tesbit edilirken, bir ses:

- Allah-ü Ekber, evlenmek üzere olan Sa'd da şehid!

Efendimiz (SAV) onun cesedinin başına gelir ve mahzun bir şekilde bakar:

- Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim, der.

Bir hayret nidası daha:

- Allah-u Ekber!

Rasulullah daha sonra oradakilere dönerek:
- Kılıcını, mızrağını ve atını, kendisini gönüllü olarak bekleyen kızcağıza verin. Babasına da deyin ki " Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence, ALLAH CENNET HURİLERİNİ LAYIK GÖRDÜ.

-Allah-ü Ekber!

-Allah-ü Ekber!

-Allah-ü Ekber!

Şehadet!.... ŞEHİD OLMADIKÇA, ONU BİZE KİM TARİF EDEBİLİR?

"ONLAR DİRİDİRLER, FAKAT SİZ BİLMEZSİNİZ" Bakara-154

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41