Gönderen Konu: Orucun Hikmeti  (Okunma sayısı 318 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1978
Orucun Hikmeti
« : Mayıs 07, 2018, 01:47:33 ÖS »
Orucun Hikmeti

     Orucun Meşru Olmasındaki Hikmet

    29- Orucun meşru kılınmasındaki hikmet, pek aşikârdır. Şüphe yok ki, Allahü Teâlâ Hazretleri, kayıtsız ve şartsız her şeye hakimdir. Elbette O'nun kullarına emrettiği ve caiz gördüğü şeylerde birçok yararlar vardır. Biz bunları gereği gibi bilmesek de, muhakkak hikmetleri vardır.

    Bununla beraber orucun din ve âhiret yararlarından başka, sağlık yönünden, sosyal ahlâk bakımından birçok yararlarını pek, iyi takdir edebilmekteyiz. Bu konu üzerinde yazılmış bir hayli yazı ve risale vardır.

    Bir hadîs-i şerîf de buyurulmuştur: "Her şey için bir zekât vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır."

    İnsan oruç sayesinde hayvanî duygularını azaltır, ruhunu artırır ve meleklik sıfatı ile vasıflanmaya başlamış olur.

    Oruç sayesinde cemiyetin içtimaî ve ahlâkî hayatından başka bir fazilet ve aydınlık doğar.

    Oruç tutan kimse, nefsini birtakım şiddetli arzuların saldırısına karşı direnmeye alıştırır, nefsin taşkınlıklarına karşı koymayı sağlar.

    Oruç tutan kimse, bir zaman mahrumiyete katlanır. Bu mahrumiyet, yiyecek ve içecek bulumayan herhangi bir yaratığın içine düştüğü acizliğin benzeri değildir. Bu irade bile benimsenmiş, yüksek bir hedefe yönelik bir mahrumiyettir, bir nefis mücadelesidir. İnsan bu mahrumiyet sayesinde yoksulların ve mahrumların hallerini tecrübe ile anlamış olur. Böylece kendisinde acıma, şefkat ve yardımlaşma duyguları artar, insaniyet için pek faydalı hale gelir. Ayrıca kendisinin duyacağı manevî hazlar ise, her türlü düşüncesinin üstündedir.

    Mabud'unun kutsal emrine bağlanarak, hak sahibi olduğu nimetlerinden bir müddet mahrumiyete katlanan insan, artık başkalarının nimetlerine göz diker mi? Başkalarının zararına çalışır mı?

    İşte, bütün insanlığın yararına hizmet eden kutsal bir ibadetin şer'î yönden hikmeti apaçıktır. Bunu anlayamamak için insanın düşünce ve duygudan büsbütün mahrum olması gerekir.


                                                           ORUÇ TUTMANIN MECBUR OLMAYAN YERLER

        Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Özürler

       160- Aşağıdaki on sebebden ötürü oruç tutmamak veya tutulmuş bir orucu bozmak mubahtır:

        1.  Yolculuk: Ramazanda en az üç günlük (on sekiz saatlik) bir yere gidecek olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bundan dolayı o gün yola çıkınca oruçlu bulunmamış olur. Fakat bir kimse oruç tuttuktan sonra, gündüzün yolculuğa çıksa, bu yolculuk o ilk gün için bir özür sayılmaz, orucuna devam etmesi gerekir. Ancak o gün yola çıkar da, ondan sonra orucunu açarsa, kendisine keffaret gerekmez, yine sadece kaza gerekir.

        2.  Hastalık: Bir hasta canının helak olacağından veya aklının gitmesinden veya hastalığının artmasından veya uzamasından korkacak olursa, oruç tutmayabilir ve tutmuş olduğu orucu bozabilir. Sonradan iyileşince tutamadığı günleri kaza eder. İlerlemesinden korkulan göz ağrısı da böyledir; çünkü bu da bir hastalıktır.

        Bununla beraber yalnızca bir kuruntuya bağlı korku yeterli değildir. Ya hastanın tecrübesinden veya görülen belirtilerden dolayı kendisince kuvvetli bir zan bulunmalıdır. Yahut uzman olan müslüman bir doktor tarafından haber verilmelidir.

        Oruç tuttuğu takdirde, böyle hasta olacağı delilden doğan kuvvetli bir zanna veya yetkili müslüman bir doktorun haberine dayanan sağlam bir kimse de hasta hükmündedir.

        Yine, ağır sıtma nöbetine tutulan kimse, henüz sıtma belirmeden orucunu bozacak olsa, bunda bir sakınca yoktur. Fakat gün aşırı sıtmaya tutulan kimse, belli günde sıtmanın geri dönmesi sebebiyle kendisini zayıf düşüreceğini düşünerek orucunu bozduğu halde, sıtma meydana çıkmamış olsa, kendisine keffaret gerekmez.

        3.  Düşmanla Cihad: Ramazanda düşmanla savaşacak bir İslâm mücahidi, düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir. Sonra savaş yapılmasa da yine kendisine kazadan başka bir şey gerekmez.

        4.  Zorlama (ikrah) Hali: Hayata tesir edecek veya bir uzvun (organın) telef olmasına sebebiyet verecek şekilde bir zorlamadan dolayı oruç açılabilir, bu caizdir. Bununla beraber yolcu veya hasta bulunmayan bir kimse, böyle bir zorlamaya rağmen ramazan orucunu bozmaz da zulmen öldürülürse günahkar olmaz, daha büyük bir sevab kazanır ve dindeki sağlamlığını göstermiş olur. Fakat yolcu veya hasta olan kimse, bu zorlamaya rağmen orucunu açmaz da öldürülecek olursa, günaha girmiş olur. Çünkü bunlar için aslında oruçlarını açma izni dinde vardır. Bu ruhsattan zorlanma halinde yararlanmamak doğru olmaz.

        5.  Şiddetli açlık ve susuzluk: Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan dolayı helak olmasından veya aklına bir noksanlık gelmesinden bir tecrübeye ve belirtiye veya müslüman bir doktorun haberine dayanarak korkarsa, orucunu sonra kaza etmek şartı ile bozabilir.

        6.  Gebelik, süt annelik: Şöyle ki, Ramazanda gebe bulunan, ya kendisinin veya başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, kendisine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa, orucunu bozabilir. Sonra onu kaza eder. Ancak süt analığı gerçekleşmiş olmalıdır, çocuğa süt verecek kendisinden başka bir kimse bulunmamalıdır. Yahut bulunduğu halde çocuk memesini emmemelidir.

         7. Hayz ve Nifas Hali: Bir kadın Ramazanda gündüzün adet görmeğe başlarsa veya çocuk doğurursa, orucu bozulmuş olur. Artık adet günlerinde ve lohusalık müddetinde oruç tutamaz, caiz değildir.

        Fakat bir kadın adet günü sanarak orucunu bozduğu halde, o gün adet görmemiş olursa, kendisine keffaret de gerekir. Tercih edilen görüş budur.

        Ramazanda adet gören bir kadın geceleyin adet kesilip temizlenecek olsa bakılır: Eğer adet günleri tam on gün ise, ertesi gün ramazan orucuna başlar. Fakat on günden az ise, adeti kesildikten sonra imsak vaktine kadar yıkanmasına yetecek kadar fazla bir zaman kalmışsa, yine oruca başlar. Bu kadar bir vakit bulunmaz ise, yıkanması arkasından hemen imsak zamanı olursa, o gün oruca başlamaz; çünkü böyle on günden noksan adet görenler hakkında yıkanma müddeti de adet vaktinden sayılır.

        8. Ziyafet: Ziyafet vermek veya bir ziyafete çağrılmak, nafile oruçları bozmak hususunda bir özür sayılabilir. Bunun için, sonradan kaza edebileceğine güvenen kimse, vereceği veya çağrıldığı bir ziyafetten dolayı, nafile olarak tutmuş olduğu orucunu bozabilir. Çünkü orucuna devam ettiği takdirde, bir müslüman kardeşini gücendirmiş olabilir.

        Bir görüşe göre, nafile oruç ziyafet için zevalden önce açılabilirse de, zevalden sonra artık açılamaz. Eğer ana ve babanın haklarına riayetsizliği gerektiren bir hal olursa, o zaman bu oruç bozulabilir. Ziyafet, farz ve vacib oruçlar için bir özür değildir.

         9.  Talaka (boşamaya) Yemin: Nafile veya kaza orucuna başlamış olan bir kimseye orucunu bozması için bir şahıs kendi hanımının boş olmasına yemin etse, orucunu bozmazsa karısının boş olacağını söylese, bu oruçlunun o yemin eden adamı zarardan ve eziyetten kurtarması için orucunu açması mendub olur. Bazı alimlere göre, daha istiva zamanı olmamış ise, bu mendubdur (iyidir), değilse mendub olmaz. Fakat yemin eden kimse oruçlunun babası ise mendub olur.

        10.  Yaş büyüklüğü: Kendisine şeyh-i fani denilen çok yaşlı ve güçsüz bir kimse oruç tutmayabilir.

        Şeyh-i fani, o ihtiyar kimsedir ki, ölünceye kadar vücuduna zafiyet gelir ve tekrar kuvvet bulmadan ölür. Böyle bir kimse için her ramazan gününün orucuna karşılık bir fidye vermek gerekir. Bu fidye ramazanın başında verilebileceği gibi, sonra da verilebilir. Birçok fakire verilebileceği gibi, bir fakire de verilebilir. Bunun için otuz günün fidyesi, ibahe (yemek yedirmek) sureti ile de ödenebilir. Şöyle ki, her günün orucuna bedel fakire sabah-akşam doyacak kadar yemek yedirilmesi yeterli olur.

        161- Sağlığında üzerine borç kalan fidyeleri ödemeyen kimsenin, malı varsa, bunların ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Eğer geriye bıraktığı mal, fidye borçlarını karşılamayacak derecede ise veya ölü hakkında bağış yapmak isteyenin koyduğu para yetmiyorsa "devir" yapılır. Buna "İskat-ı Savm" denilir. ("İskat-ı Salât" bölümüne bakılsın.)

        162- Kendisini şeyh-i fani sanıp fidye vermiş olan kimse, sonradan oruç tutmaya güç kazansa, fidyenin hükmü kalmaz. Oruç tutması ve geçmiş günleri kaza etmesi gerekir.

        163- Yolcu, hasta hayz ve lohusa halinde bulunanların kendilerini oruçlu gibi göstermeleri gerekmez. Yolcu ile hasta aşikare yiyebilirler. Ancak kendilerini yolcu veya hasta tanımayan insanlara karşı açıkta yemeleri uygun değildir. Suçlanmadan kurtulmak ve din kardeşlerine saygı göstermek için meydanda yememelidir. Haiz ve lohusa için de, gizli yiyip içmek edebe daha uygundur.

        164- Oruç tutması gerekmeyen bir kimse, ramazan günleri içinde oruç tutmasını gerektiren bir hal ile karşılaşırsa, günün geri kalanını oruç tutması (yeyip içmemesi) uygundur. Örnek: İmsak vaktinden sonra temizlenen haiz veya lohusa bir kadın, o günün akşamına kadar imsak etmelidir.

        Yine, bir yolcu oruçlu olarak sabahlayıp da ondan sonra beldesine dönse veya başka bir beldeye girip ikamet etse veya oruçlu olmadığı halde imsak vaktinden sonra ikametgahına dönse, artık o günün akşamına kadar imsak etmelidir. İftar etmesi çirkindir.

        Yine, imsak vaktinden sonra sağlığa kavuşan bir hasta, aklını kaybettikten sonra kendine gelen bir mecnun, buluğa eren çocuk, İslamı kabul etmekle ihtida eden kimse ve herhangi bir sebeble orucu bozulan için gerekli olan, günün geri kalan kısmını oruçlu gibi geçirmektir. Din terbiyesi bunu gösterir. Hatta böyle davranmak, sahih olan görüşe göre vacibdir. Diğer bir görüşe göre müstahabdır.

        Büluğa eren çocuk ile ihtida eden (İslamı kabul eden) şahsa, o günün orucunu ayrıca kaza etmek gerekmez. Çünkü bunlar imsak vaktinde mükellef bulunmamışlardır. Diğerlerine ise, kaza etmek gerekir.

        165- Bir yolcu için güçlük yoksa, ramazan orucunu tutması daha faziletlidir. Fakat güçlük çekilecekse veya arkadaşları oruçsuz olup yiyecekleri aralarında müşterek ise, iftar etmesi daha faziletlidir.

        166- Nafakasını (geçimini) kazanmaya muhtaç olan bir işçi veya sanatkar, bu işle uğraştığı takdirde, orucunu bozmasını mubah kılacak bir hastalığa uğrayacağını bilecek olsa, daha hasta olmadan iftar etmesi helal olmaz.

 


* BENZER KONULAR

Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Dün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Dün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Dün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Dün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:05:21 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42