Gönderen Konu: Kabir Azabını İnkar Edenler  (Okunma sayısı 193 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Kabir Azabını İnkar Edenler
« : Ekim 06, 2020, 09:38:32 ÖS »
Kabir Azabını İnkar Edenler

Hemen hemen her hadîs kitâbında bildirilen kabir azâbını inkâr eden; bütün hadîs kitaplarını inkâr etmiş olur.
 
Mü’min 46, Câsiye 26, Nûh 25, Tekâsür 3’te geçen ifâdelerin, kabir azâbını anlattığını kıymetli tefsirlerden ve sözleri muteber âlimlerden açık-seçik bir tarzda nakledeceğiz.

İmâm-ı A'zam hazretleri buyurdu ki:

Kur'ân-ı kerîmde “Onlar, sabâh-akşam ateşe sokulurlar. Kıyâmetin kopacağı günde, (Fir’avun hânedânını azâbın en çetinine sokun!) denilecek” buyuruldu. (Mü’min, 46)

Sabâh-akşam görecekleri azap, Kıyâmetten öncedir. Âyetin devâmında onların şiddetli azâba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azâbı, ikincisi ise Cehennem azâbıdır. (El-Kavlül-fasl)

İmâm-ı Gazâlî hazretleri de, “Bu âyet-i kerîme, kabir azâbını gösteriyor” buyurdu. (İhyâu Ulûmid-dîn)

İmâm-ı Nesefî buyurdu ki:

Câsiye sûresinin, “Allah sizi diriltir, sonra öldürür” meâlindeki 26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağı bildiriliyor. (Şeyhzâde)

Nûh sûresinin, “Günâhları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar” meâlindeki 25. âyet-i kerîmesinde geçen Feüdhılû kelimesindeki F harfi (tâkîbiyye), hiç ara verilmediğini gösterir. Yani “Suda boğulduktan hemen sonra, kabirdeki azâba marûz kaldılar” demektir. (El-Kavlül-fasl)

Tekâsür sûresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü âkıbetini "İleride bileceksiniz!" demek, "Ölürken" demektir. 4. âyetindeki "Yine ileride bileceksiniz" ise "Kabirde" demektir. (Celâleyn, Medârik, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubî)

Büyük âlim İmâm-ı Süyûtî, "Kabir azâbı" ile ilgili “Şerhus-sudûr” isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhârî ve Müslim başta olmak üzere, diğer hadîs kitaplarındaki kabir azâbı ile ilgili pekçok hadîs-i şerîfi nakletmiştir.

Kabir azâbı, hemen hemen her hadîs kitâbında bildirilmektedir. Kabir azâbını inkâr eden, bütün hadîs kitaplarını inkâr etmiş olur.

Hazret-i Âişe validemiz, “Ya Resûlallah, bu ümmet, kabirde azap görecek, benim gibi zayıfların hâli ne olacak?” diye suâl edince, Resûlullah Efendimiz, İbrâhîm sûresinin, “Allah, îmân edenlere, dünyâ ve âhirette de sâbit sözlerinde sebât ihsân eder” meâlindeki 27. âyeti okudu. (Bezzâr)

Bu âyette, kabir hayâtının hak olduğu, müminlere kavl-i sâbit ihsân edildiği bildiriliyor. (Tefsîr-i Celâleyn)

“Kabir hayâtı insanlara göre değişir. Bir hadîs-i şerîfte, "Peygamberler, kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar" buyuruldu. Peygamber Efendimiz, Mîrâc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, onu kabirde namaz kılarken gördü. Kabir hayâtı şaşılacak bir şeydir.” (İmâm-ı Rabbânî)

Bazı akademisyenlerin internette çıkıp kabir azâbını inkâr etmeleri, 2 günden beri zikrettiğimiz âyet-i kerîmeleri kafalarına göre açıklamalarından ve Kütüb-i sittede geçen, bir kısmını zikrettiğimiz muteber hadîsleri inkâr etmelerinden kaynaklanmaktadır.

[Allahü teâlâ, hepimizi kabir azâbından muhâfaza buyursun.]

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.



fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Peygamber Efendimiz Kabir Azabı ile İlgili ne Buyurdu
« Yanıtla #1 : Ekim 12, 2020, 06:25:17 ÖÖ »
Peygamber Efendimiz  Kabir Azabı ile İlgili ne Buyurdu

Peygamber Efendimiz, kabir azâbı ile ilgili hadîs-i şerîflerinde, hiçbir tereddüde mahal vermeyecek tarzda, çok net ifâdeler kullanmıştır...
 
Geçen hafta kabir hayâtı ve azâbı hakkında, Kur’ân-ı Kerîmdeki 11 kadar âyet-i kerîme ile kıymetli tefsîrlerdeki açıklamalarına yer vermiştik. Peki, Kur’ân-ı kerimi açıklamakla görevli olan Sevgili Peygamberimiz, Peygamberlik müddeti olan 23 sene zarfında, kabir azâbı gibi çok mühim bir konuda, sükût mu etmiştir, hiçbir şey buyurmamış mıdır? Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki [birçok âlim yazmış oldukları eserlerde bu hadîs-i şerîfleri nakletmektedirler]:

“Ölmek istemeyiniz. Kabir azâbı çok acıdır. Ömrü uzun olup İslâmiyet'e uymak büyük saâdettir.” (Berîka)

 “Kabir azâbı, şu üç şeydendir: Gıybet, koğuculuk ve üzerine idrâr sıçratmak.”

(Letâifül-Meârif)

 “Üzerinize idrâr sıçratmayınız! Çok kimseye kabir azâbı bundan olacaktır.” (Tezkire-i Kurtubî) [Nesâî, İbn-i Mâce, Hâkim, Dârekutnî]

Peygamber Efendimiz, kabir azâbı ile ilgili hadîs-i şerîflerinde, hiçbir tereddüde mahal vermeyecek tarzda, çok net ifâdeler kullanmıştır; şimdi biz de, bunları, Kütüb-i sitte denilen 6 muteber hadîs kitâbında geçiş sıralarına göre sıralayalım:

Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki:

“Kabir azâbı haktır.” [Buhârî]

“Allah’ım, kabir azâbından Sana sığınıyorum.” [Müslim, Nesâî, Hâkim, Harâitî]

“Allah’a yemîn ederim ki, 99 tinnîn, kıyâmete kadar, kâfirlere kabirlerinde azap ederler.” [Tirmizî, İbn-i Hibbân, Ebû Ya’lâ] [Tinnîn isimli yılan, dünyâ yılanı değildir. Kâfire ve günahkâra azap etmesi için, Allah’ın yarattığı bir mahlûktur.]

“Kabir, ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.” [Tirmizî]

“Şehîd, kabir azâbından emîndir.” [İbn-i Mâce, İmâm Ahmed,  Beyhekî,]

“Fî sebîlillah gözcü olarak vefât eden, kabir azâbı görmez.” [İmâm Ahmed]

“Dün gece rüyamda, bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir azâbından kurtardı.” [Hâkim]

“İdrârdan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap, bundan olacaktır.” [Taberânî]

“Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar, kabir azâbından emîndirler.” [Taberânî]

“Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnîn, her namaz vaktinde onu sokar.” [Kurretül-uyûn]

Ehl-i Sünnetin ve Hanefi mezhebinin reîsi olan İmâm-ı A'zam hazretleri buyurdu ki:

“Kabirde rûhun cesede iâdesi, kâfirleri ve bazı günahkâr Müslümânları kabrin sıkması ve azap edilmesi haktır.” [el-Kavlül-fasl]

İslâm âlimlerinin en büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, “Kabrin bedeni sıkması vardır” buyurdu. (Mektûbât-ı Rabbâniyye, 3 / 17)

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Kabir Azabını İnkar Edilemez
« Yanıtla #2 : Ekim 13, 2020, 06:06:45 ÖÖ »
Kabir Azabı İnkar Edilemez

“Kabir azâbı rüyâ gibi değildir. Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değildir, azâbın kendisidir, âhiret azaplarındandır..."
 
İnternette, bazı kimselerin kabir azâbını inkâr ettiklerini görüyoruz. Peki, kabir azâbı inkâr edilebilir mi? Bu konudaki muteber dînî deliller bir tarafa atılabilir mi?

Evvela şunu ifâde edelim ki, insan için, dünya hayatı, kabir hayatı ve âhıret hayatı olmak üzere 3 türlü hayat bulunduğu dînî naslarla yani âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîflerle kesin olarak sâbittir. Kabir hayâtının bulunduğu “iki kerre iki dört eder” hükmü gibi katîdir, kesindir.

Kabir, kabristân, kabr-i saâdet, insan için (dünyâ hayatı, kabir hayatı ve âhıret hayatı olmak üzere) 3 türlü hayât bulunduğu, kabir ziyâretinin müstehab olduğu, kabir ziyâretinin faydaları; kabir suâlleri ve nelerden olacağı, kabirde suâl soracak olan “münker” ve “nekîr” isimli iki melek, ölü defnedildikten sonra verilen telkîn, kabir azâbı, kabir azâbına işâret eden bazı âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, kabir azâbıyla ilgili olarak, Resûlullah Efendimizin yaptığı bazı fiilî işleri, yine Resûlullah Efendimizin, Mekke-i mükerremede Cennetül-Muallâ’yı, Medîne-i münevverede de Cennetül-Bakî Kabristânı ile Uhud Şehîdliği'ni defalarca ziyâret ettiği, bu konuda Ehl-i sünnet âlimlerinin neler buyurmuş oldukları, yanarak ölen, vahşî hayvanlarca yenilen, denizde kaybolan kişilere de kabir azâbının olacağı, mezârlıktan geçerken ve kabir ziyâretinde yapılacak duâlar… gibi konularda, YouTube’da detaylı konuşmalar (8 konuşma) yaparak gerekli cevapları verdik.

Bilindiği üzere, beden mezârda çürüyüp, toprak olunca veya yanıp kül olunca, yahut yırtıcı hayvan yiyip yok olunca, ruh yok olmaz.

Aklı ölçü alan Mutezile fırkası ve onların yollarında olan diğer bazı bozuk fırkalar, kabir hayatını ve kabir azâbını maalesef inkâr ediyorlar. Ehl-i sünnet âlimleri ise, kabir azâbının hak olduğunu vesîkalarla bildirmişlerdir.

“Kabir azâbı vardır. Kabir azâbı hem rûha, hem de bedene olacaktır.” (İmâm Muhammed bin Hasen Şeybânî)

“Kabir azâbı rüyâ gibi değildir. Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değildir, azâbın kendisidir, âhiret azaplarındandır. Dünyâ azâbına benzemez. Dünya azapları, âhiret azapları yanında hiç kalır.” (İmâm-ı Rabbânî)

Aklın almadığı şeyleri, akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.

Akıl, göz gibi, dîn bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta göremez. Göz, karanlıkta göremediği şeylere "Yok" diyemez. Akıl da, maneviyâtı, fizik-ötesini anlayamaz. Allahü teâlâ, aklımızdan faydalanmamız için, dîn ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, dîn bilgileri olmadan da akıl, manevî şeyleri anlayamaz. O hâlde akıl, dîn ışığı ile ancak manevî şeyleri anlayabilir.

İmâm-ı Gazâlî buyuruyor ki:

"Ölümü hatırlamak ve ölüden ibret almak için kabir ziyâret etmek ve sâlihlerin, velîlerin kalblerinden bereketlenmek müstehâbdır."

Hacı Bayram-ı Velî buyurmuştur ki:

"Dünya gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz."

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42