Gönderen Konu: Müslümânlığın Gayesi Nedir  (Okunma sayısı 141 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Müslümânlığın Gayesi Nedir
« : Eylül 18, 2023, 07:39:38 ÖÖ »


Müslümânlığın Gayesi Nedir

Geçen haftaki makâlelerimizde müminlerin vasıflarıyla ilgili bir kısım âyet-i kerîmelere ve bazı hadîs-i şerîflere temâs etmiştik. Bugün de bazı İslâm büyüklerinin sözlerini nakletmek istiyoruz. [Burada, özellikle doğruluk ve yalan konusunda olan bazı sözler seçilmiştir.]

Bazı İslâm büyükleri buyuruyorlar ki:

“Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur.” (Lokmân Hakîm)

“Doğruluk emânettir. Yalancılık hıyânettir.” (Hazret-i Ebû Bekir)

“Allah indinde en büyük hatâ, yalan konuşmaktır.” (Hazret-i Alî)

“Eshâb-ı kirâm indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü onlar, yalanla îmânın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi.” (Hazret-i Âişe)

“İçi dışına, sözü işine uymamak, nifâktandır. Nifâkın temeli ise yalandır.” (Hasan-ı Basrî)

“Yalancı ile cimri Cehenneme girerler. Fakat, hangisi daha derine atılır, onu bilemem.” (Şa’bî)

“İstikâmet [her işte dâimî doğruluk], kerâmetten üstündür.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

Seyyid Abdülkadir Geylânî hazretleri, "Bu işe başladığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esâs aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye soranlara buyurdu ki: “Temeli doğruluk üzerine attım. Hiç yalan söylemedim. İçim ile dışım bir oldu. Bunun için işlerim hep rast gitti.”

“Müslümânlığın gayesi nedir?” diye bir suâl sorulacak olursa, “insanları İslâm-ı hakîkî üzere yaşatıp îmân-ı kâmil ile bu dünyâdan göçmelerini sağlamak ve Cennet’te ebedî saâdete erişmelerini te’mîn etmektir” şeklinde özet bir cevap verilebilir.

Bilerek veya bilmeyerek, inanarak veya inanmayarak İslâmiyet’e uygun yaşayan bir kimse, bu dünyâda, yaptıklarının faydasını görür. Ama âhırette de faydasını görebilmesi için, behemehâl îmânla şereflenmesi lâzımdır.

Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, râhatlık ve saâdet menbaı olan dînlerini gönderdi. Dînlerin sonuncusu, İslâm dînidir. Aslında Hazret-i Âdem aleyhisselâmdan Peygamber Efendimize gelinceye kadar dîn tektir, o da tevhîd dîni olan İslâmiyettir.

Diğer dînler, kötü insanlar tarafından değiştirilmiştir.

Müslümân olsun, kâfir olsun, herhangi bir insan, bilerek veya bilmeyerek İslâmiyet’e uygun yaşarsa, dünyâda hiç sıkıntı çekmez; râhat ve neş’e içinde yaşar. Avrupa’da, Amerika’da ve diğer kâfir memleketlerinde İslâmiyet’e uygun çalışan kâfirler, böyle râhat ediyorlar. Fakat kâfirlere âhirette hiç sevâp ve mükâfât verilmez. Böyle çalışan, eğer Müslümân olur ise, âhirette de sonsuz saâdete kavuşacaktır.

İslâm’a tâm uyan tâm huzûrlu olur. İslâmiyet, insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için ihsân edilmiştir. Ama insanın i’tikâdda ve amelde noksânı olursa huzûrsuz olur. “İslâm, huzûrlu olmaya yeterli mi?” diye bir suâl sorulacak olursa, “elbette yeter” deriz. “Yetmez” diyen, hâşâ, “Allahü teâlâ, dînini eksik göndermiştir” demiş olur, O’na kusûr isnâd etmiş olur.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41