Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Kurban / Borcu Olan Kişinin Kurban Kesmesi Gerekir mi
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 08:55:56 ÖS »


Borcu Olan Kişinin Kurban Kesmesi Gerekir mi?

Kurban kimlere vaciptir? Kurban ibadetiyle yükümlü olabilmek için gerekli mali imkanlar nelerdir?

Kurban kimlere vaciptir?

Kurban, zorunlu ihtiyaçları ve borçları dışında belirli (nisap) miktarda mala sahip olan kişiye vaciptir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) imkân bulduğu halde kurban kesmeyenlerle ilgili ağır ifadeler taşıyan hadisiyle (İbn Mâce, Edâhî, 2), bir taraftan kurban ibadetinin imkân bulmaya, güç yetirmeye bağlı olduğunu ifade ederken, bir yandan da güç yetirenin kurban kesmesinin gerektiğine işaret etmektedir.

Kurban ibadetiyle yükümlü olabilmek için gerekli mali imkanlar nelerdir?

Kurban ibadetiyle yükümlü olabilmek için belli bir malî imkâna sahip olmak gerekir ki, bunun ölçüsü de kişinin temel ihtiyaçları ve borçlarından başka -nâmî (artıcı) olup olmadığına ve üzerinden bir yıl geçip geçmediğine bakılmaksızın- 80.18 gram altına ya da bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır.

Borcu olan kişinin kurban kesmesi gerekir mi?

Kişinin malı olmakla birlikte borcu da olsa ve borcu ile asli ihtiyaçları çıktıktan sonra nisap miktarı malı kalsa o kişi kurban keser. Fakat temel ihtiyaçları ve borçları için ayıracağı para haricinde bu kadar bir mala sahip olmayan kişinin kurban kesmesi gerekmez.

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
2


Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İhramlı kimsenin dikilmiş elbise veya iç çamaşırı giymesi durumunda ne yapması gerekir?

İhramlı kimsenin dikilmiş elbise veya iç çamaşırı giymesi durumunda ne yapması gerekir?

İhramlı kimsenin bir gündüz veya bir gece süresince dikilmiş elbise veya iç çamaşırı giymesi durumunda dem yani küçükbaş hayvan kurban etmesi gerekir. Giyim süresi bir gündüz veya bir geceden az olursa sadaka- i fıtır verir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 488, 577). Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikî mezheplerine göre elbise giyen kişi, süresine bakılmaksızın dem, üç gün oruç ve altı fakire sadaka vermekten birisini seçmekte muhayyerdir. Cezanın gerekmesi için bir günün veya gecenin geçmesi gerekmez (Nevevî, el-Mecmû‘, VII, 383; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 381-382).

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
3
Hac ve Umre / Sa'y Duaları
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 08:39:38 ÖS »


Sa'y Duaları

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Sa'y esnasında okunabilecek dualar, Sa'yın birinci şavtında okunabilecek dua

Sa'y Safâ ile Merve arasında gidip gelmektir.

Safâ'dan Merve'ye “4” gidiş, Merve'den Safâ’ya “3” dönüş olmak üzere “7” şavt'tan ibârettir. Bütün tavaflardan sonra sa'y yapmak gerekmez. Hac ve umre için sadece birer defa sa’y yapılır.

Safa ve Merve ne demektir?

Sa’y duaları Hz. Peygamber(sas)’in tavsiye ettiği dualar olmakla birlikte, bu duaları bilmeyenler içten ve samimi kendilerine ait duaları da sa’y esnasında okuyabilirler.

Sa'y duaları hacda ve umrede yapılacak sa'ylar için aynı olup, herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.

!. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ. اَللهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا وَالْحَمْدُ لِلهِ كَثِيرًا وَسُبْحَانَ اللهِ بُكْرَةً وَ أَصِيلًا. لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ ، لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ. رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ. رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَ مِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَ أَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَ تُبْ عَلَيْنَاۚ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ ، وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمْ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ اللهُ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ عَاجِلِهِ وَ آجِلِهِ ، مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَ مَا لَمْ أَعْلَمْ ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّرِّ كُلِّهِ ، عَاجِلِهِ وَ آجِلِهِ مَا عَلِمْتُ مِنْهُ ، وَ مَا لَمْ أَعْلَمْ ، وَ أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَ مَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أَوْ عَمَلٍ ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ وَ مَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أَوْ عَمَلٍ. وَ أَسْأَلُكَ خَيْرَ مَا سَأَلَكَ عَبْدُكَ وَ رَسُولُكَ مُحَمَّدٌ ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا اسْتَعَاذَ مِنْهُ عَبْدُكَ وَ رَسُولُكَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ. اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي مَغْفِرَةً تُصْلِحُ بِهَا شَأْنِي فِي الدَّارَيْنِ ، وارْحَمْنِي رَحْمَةً أَسْعَدُ بِهَا فِي الدَّارَيْنِ ، وَ تُبْ عَلَيَّ تَوْبَةً نَصُوحًا لَا أَنْكُثُهَا أَبَدًا ، وَ أَلْزِمْنِي الْاِسْتِقَامَةَ لَا أَزِيغُ عَنْهَا أَبَدًا. لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ ، أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَ نَصَرَ عَبْدَهُ وَ هَزَمَ الْأَحْزَابَ وَحْدَهُ. لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ ، وَلَا نَعْبُدُ إِلَّا إِيَّاهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ. إِنَّ الصَّفَا وَ الْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ.

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür ve hamd Allah içindir.

Allah yücelerin en yücesidir. Sınırsız hamd O’na mahsustur. Sabah akşam tesbih edilen Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, tektir. Hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. Yaşamı veren ve yaşamı sona erdiren de O`dur. Hayır, ancak O’nun elindedir. O, her şeye gücü yetendir.

Rabbimiz, ibadetlerimizi kabul eyle. Şüphesiz ki sen her şeyi işiten ve bilensin.

Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadetlerimizi göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.

Rabbim! Bizi bağışla, bize merhamet et, kereminle bizi affet. Bilmediklerimizi de, bilinmeyenleri de sen biliyorsun, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver âhirette de iyilik ver. Bizi ateş azabından koru.

Allah’ım Senden, bildiğim ve bilmediğim geçmiş ve gelecekteki tüm hayırları niyaz ediyorum. Bildiğim ve bilmediğim, geçmiş ve gelecekteki tüm şerlerden de sana sığınıyorum. Senden cenneti ve ona ulaştıracak her türlü söz ve ameli bana nasip etmeni diliyorum. Cehennemden ve ona götürecek her türlü söz ve amelden de sana sığınıyorum. Allah’ım Kulun ve elçin Hz. Muhammed’in senden istediği bütün hayırlardan ben de istiyorum. Kulun ve elçin Hz. Muhammed’in sana sığındığı bütün şerlerden ben de sana sığınıyorum.

Allah’ım Beni öyle bir bağışla ki, iki cihanda da durumum düzelsin. Bana öyle bir rahmet et ki, iki cihanda da mutlu olayım. Öyle içten bir tövbe nasip et ki onu bir daha ebediyen bozmayayım ve bana öyle bir istikamet ver ki ebediyen bu doğrultudan sapmayayım.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, tektir. Sözünü yerine getirmiş, kuluna yardım etmiştir. Tek başına düşmanlarını hezimete uğratmıştır.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Kâfirler hoş görmese de bizler dini ancak Allah`a has kılarak sadece O`na ibadet ederiz.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

2. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْوَاحِدُ الْأَحَدُ الْفَرْدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ . رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ . رَبَّنَٓا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَ كَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَ تَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِۚ . رَبَّنَا وَ اٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ. اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَ مَا أَخَّرْتُ ، وَ مَا أَسْرَرْتُ وَ مَا أَعْلَنْتُ ، وَ مَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّي ، أَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَ أَنْتَ الْمُؤَخِّرُ وَ أَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ لَٓا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ . اَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي بَدَنِي، اَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي سَمْعِي ، اَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي بَصَرِي ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ . اَللّٰهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَاتِي ، وَ اٰمِنْ رَوْعَاتِي ، وَاحْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَ مِنْ خَلْفِي ، وَ عَنْ يَمِينِي وَ عَنْ شِمَالِي ، وَ مِنْ فَوْقِي ، وَ أَعُوذُ بِكَ اَللّٰهُمَّ مِنْ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي . اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنِي مِنَ الَّذِينَ إِذَا أَحْسَنُوا اِسْتَبْشَرُوا وَإِذَا أَسَآؤوا اِسْتَغْفَرُوا . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ. رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ ، أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَ نَصَرَ عَبْدَهُ وَ هَزَمَ الْأَحْزَابَ وَحْدَهُ . إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِاللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ .

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür ve hamd Allah içindir.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir, Sadece Allah Samed`dir. ( Her şey O`na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir). O`ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O`na denk ve benzer değildir.

Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.

Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin!’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. canımızı iyilerle beraber al.

Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va`dettiklerini ver bize. Kıyamet gününde bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.

Allah’ım, gizli veya açık olarak geçmişte işlediğim ve gelecekte işleyebileceğim ve senin benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı bağışla. Sen dilediğini öne alır dilediğini geri bırakırsın. Senin her şeye gücün yeter. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.

Allah’ım, ,edenime sağlık ve afiyet ver. Allah’ım, kulağıma sağlık ve afiyet ver. Allah’ım, gözüme sağlık ve afiyet ver. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.

Allah’ım, ayıplarımı ört, korktuklarımdan emin eyle. Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelebilecek her türlü tehlikeye karşı) muhafaza buyur.

Allah’ım, ansızın altımızdan gelecek bir tehlike ile helak olmaktan da sana sığınırım.

3. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . لَٓا إِلٰهَ اِلَّا اللهُ الْوَاحِدُ الْأَحَدُ الْفَرْدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَ كَبِّرْهُ تَكْبِيرًا . رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَ ذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ اللهُ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَٓاءِ . رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلَاةِ وَ مِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَ تَقَبَّلْ دُعَآءِ. فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنْتَ وَلِيِّي فِي الدُّنْيَا وَالاٰخِرَةِ ۖ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَ أَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ. رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَ لِوَالِدَيَّ وَ لِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ. رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا . اَللّٰهُمَّ أَسْأَلُكَ حُبَّكَ ، وَ حُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ ، وَ حُبَّ عَمَلٍ يُقَرِّبُنِي إِلٰى حُبِّكَ . اَللّٰهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا الْإِيمَانَ وَ زَيِّنْهُ فِي قُلُوبِنَا ، وَ كَرِّهْ إِلَيْنَا الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ ، وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاشِدِينَ . اَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَٓا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَ أَنَا عَبْدُكَ وَ أَنَا عَلٰى عَهْدِكَ وَ وَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ ، وَ أَبُوء لَكَ بِذَنْبِي، فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ. إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ.

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir, Sadece Allah Samed`dir. ( Her şey O`na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir). O`ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O`na denk ve benzer değildir. Hükümranlığında hiçbir ortağı yoktur. Acizlikten veya eksiklikten dolayı başkasına ihtiyaç duyup da bir yardımcı edinmiş de değildir. Onu yüceltebildiğin kadar yücelt

Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah`a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle

Rabbim! Bizi bağışla, bize merhamet et, kereminle bizi affet. Bilmediklerimizi de, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen gerçek güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada da, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.

Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.

Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.

Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.

Rabbimiz! Hesap gününde beni, anne-babamı ve bütün mü’minleri bağışla.

Rabbim! Annem babam, küçükken beni nasıl terbiye edip yetiştirmişlerse, şimdi sen de onlara merhamet et.

Allah’ım, bana, seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve sana yaklaştıracak her türlü iş ve davranışı sevmeyi nasip et.

Allah’ım imanı bize sevdir. Onu bizim kalbimize nakşet. Küfrü, fasıklığı ve isyanı ise bize itici kıl. Bizi doğru yolda olanlardan eyle. Allah’ım Kullarını dirilteceğin günde bizi azabından koru.

Allah’ım sen benim Rabbimsin. Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Beni yaratan sensin, ben senin kulunum. Gücüm yettiğince sana verdiğim söz ve ahdime bağlı kalacağım, işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum. İhsan ettiğin nimetleri ikrar ediyorum, günahlarımı da itiraf ediyorum. Beni affet; çünkü senden başka hiç kimse günahları affedemez.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

4. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . لَٓا إِلٰهَ اِلَّا اللهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلأَمِينُ . اَللّٰهُمَّ أَحْيِنِي عَلٰى سُنَّةِ نَبِيِّكَ وَ تَوَفَّنِي عَلٰى مِلَّتِهِ وَ أَعِذْنِي مِنْ مُضِلَّاتِ الْفِتَنِ . سُبْحَانَكَ مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ يَا اَللهُ . سُبْحَانَكَ مَا ذَكَرْنَاكَ حَقَّ ذِكْرِكَ يَا اَللهُ . سُبْحَانَكَ مَا شَكَرْنَاكَ حَقَّ شُكْرِكَ يَا اَللهُ . سُبْحَانَكَ مَا أَعْلَى شَأْنَكَ يَا اَللهُ . سُبْحَانَ اللهِ عَدَدَ خَلْقِهِ . سُبْحَانَ اللهِ رِضَا نَفْسِهِ . سُبْحَانَ اللهِ زِنَةَ عَرْشِهِ . سُبْحَانَ اللهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ كَمَا هَدَيْتَنِي لِلْإِسْلَامِ أَنْ لَا تَنْزِعَهُ مِنِّي حَتَّى تَتَوَفَّانِي عَلَيْهِ وَ أَنَا مُسْلِمٌ . اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا ، وَ فِي لِسَانِي نُورًا ، وَ فِي بَصَرِي نُورًا ، وَ فِي سَمْعِي نُورًا وَ عَنْ يَمِينِي نُورًا ، وَ عَنْ يَسَارِي نُورًا ، وَ مِنْ فَوْقِي نُورًا ، وَ مِنْ تَحْتِي نُورًا ، وَ مِنْ أَمَامِي نُورًا ، وَ مِنْ خَلْفِي نُورًا ، وَاجْعَلْ لِي فِي نَفْسِي نُورًا . اَللّٰهُمَّ انْفَعْنِى بِمَا عَلَّمْتَنِي وَ عَلِّمْنِي ماَ يَنْفَعُنِي وَارْزُقْنِي عِلْمًا تَنْفَعُنِي بِهِ . اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي وَ وَسِّعْ لِي فِي رِزْقِي وَ بَارِكْ لِي فِيمَا رَزَقْتَنِي . اَللّٰهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَنَا فِي الْأُمُورِ كُلِّهَا وَ أَجِرْنَا مِنْ خِزْيِ الدُّنْيَا وَ عَذَابِ الاٰخِرَةِ . اَللّٰهُمَّ طَهِّرْ قَلْبِي مِنَ النِّفَاقِ ، وَ عَمَلِي مِنَ الرِّيَاءِ ، وَ لِسَانِي مِنَ الْكَذِبِ ، وَ عَيْنِي مِنَ الْخِيَانَةِ ، فَإِنَّكَ تَعْلَمُ خَائِنَةَ الأَعْيُنِ وَ مَا تُخْفِي الصُّدُورُ . اَللّٰهُمَّ ارْحَمْنِي بِتَرْكِ الْمَعَاصِي أَبَدًا مَا أَبْقَيْتَنِي وَارْحَمْنِي أَنْ أَتَكَلَّفَ مَا لَا يَعْنِينِي وَارْزُقْنِي حُسْنَ النَّظَرِ فِيمَا يُرْضِيكَ عَنِّي . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ .

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Mülkün sahibi odur. O, Hakkın ta kendisidir. Varlığı birliği apaçıktır. Muhammed Aleyhisselam O’nun elçisidir. Vaat ettikleri doğrudur. O, emindir.

Allah’ım, bana peygamberinin sünneti üzere yaşamayı ve onun dini üzere sana kavuşmayı nasip et. Beni fitnelerin yoldan çıkarmasından koru.

Allah’ım, sen yüceler yücesisin. Şanına yakışır şekilde hakkıyla sana ibadet edemedik.

Allah’ım Sen yüceler yücesisin. Şanına yakışır şekilde hakkıyla seni zikredemedik.

Allah’ım Sen yüceler yücesisin. Şanına yakışır şekilde sana şükredemedik.

Allah’ım Sen yüceler yücesisin. Ey Allah`ım senin şanın ne yücedir!

Sübhanallah, yarattıkları sayısınca,

Sübhanallah, rızasınca,

Sübhanallah, arşı ağırlığınca,

Sübhanallah, kelimeleri sayısınca,

Allah’ım, bana hidayeti nasip ettiğin gibi, müslüman olarak bu hidayet üzere hayatım sona erene kadar benden bu büyük nimeti çekip almamanı niyaz ediyorum.

Allah’ım, kalbime bir nur ver. Dilime bir nur, gözüme bir nur, kulağıma nur ver. Sağıma, soluma, üstüme, altıma, önüme, arkama bir nur ver. Benim nefsime bir nur ver.

Allah’ım, bana öğrettiklerini benim için yararlı kıl ve bana yararlı olan şeyleri öğrenmeyi lütfet. Bana faydalı olacak ilim nasip et.

Allah’ım, günahlarımı bağışla, rızkımı bollaştır ve bana nasip ettiğin rızıkları hakkımda hayırlı kıl.

Allah’ım, bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle. Bizi dünya perişanlığından ve âhiret azabından koru.

Allah’ım, kalbimi nifaktan, amelimi riyadan, dilimi yalandan, gözümü hıyanetten temizle. Çünkü sen “gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilirsin.”

Allah’ım, hayatımı devam ettirdiğin sürece rahmetini, bana günahları terk ettirerek göster.

Beni ilgilendirmeyen şeylere dalarak bunların yükünü çekmekten kurtar. Senin rızanı kazandıracak şeyleri güzel görmeyi nasip et.

Rabbim! Bizi bağışla, bize merhamet et, kereminle bizi affet. Bilmediklerimizi de, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

5. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْحَكِيمُ الْكَرِيمُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْبَدِيعُ الْعَلِيمُ ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ. أَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَ أَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ . وَاكْتُبْ لَنَا فِي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ إِنَّا هُدْنَٓا إِلَيْكَۜ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّٓا أَنْتَ سُبْحَانَكَۗ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَ أَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ . رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا وَ أَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَۙ . رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَ أَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَۚ . رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَ أَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينۙ ، وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِرِينَۙ، وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِۙ ، وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ ، يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ إِلَّا مَنْ أَتَى اللهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍۜ . رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَ تَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِين . رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَ هَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ. رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَ إِسْرَافَنَا فِٓي أَمْرِنَا وَ ثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ . اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي جَمِيعَ مَا أَسْلَفْتَهُ ، وَاعْصِمْنِي فِيمَا بَقِيَ ، وَارْزُقْنِي عَمَلًا صَالِحًا تَرْضَى بِهِ عَنِّي يَا ذَا الْفَضْلِ الْعَظِيمِ . إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ .

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O çok yüce, çok büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, hakîmdir, kerimdir. Allahtan başka hiçbir ilâh yoktur. O, örneği olmayan şeyleri en güzel şekilde yaratan ve her şeyi bilendir. Yedi kat gökyüzünün ve yüce arşın Rabbi olan Allah, yüceler yücesidir.

Rabbim! Bizi bağışla, bize merhamet et, kereminle bizi affet. Bilmediklerimizi biliyorsun, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.

Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktır! Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.

Bizim için bu dünyada da iyilik bir yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.

Senden başka hiçbir ilah yoktu. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum.

Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.

Rabbim! İlmimi artır ve beni salihlere erdir.

Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.

Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan eyle. Beni naîm cennetinin varislerinden eyle. (Kullarının) diriltilecekleri gün beni utandırma. O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah`a arınmış bir kalp ile gelen başka.

Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, mutlaka hüsrana uğrayanlardan olacağız.

Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.

Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir toplumlara karşı bize yardım et.

Allah’ım, geçmişte işlediğim tüm günahlarımı bağışla. Ömrümün geriye kalan kısmında da beni günah işlemekten muhafaza buyur. Bana, razı olacağın tertemiz ameller yapmayı nasip eyle Ey lütuf sahibi Allah.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

6. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . اَللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ رَبِّ كُلِّ شَيْءٍ وَ مَلِيكَهُ أَشْهَدُ أَنْ لَٓا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي ، وَ شَرِّ الشَّيْطَانِ وَ شِرْكِهِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّكِّ وَالشِّرْكِ وَالنِّفَاقِ وَالشِّقَاقِ وَ سُوءِ الْأَخْلَاقِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْإِثْمِ وَ مِنْ عَذَابِ النَّارِ وَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَ مِنْ فِتْنَةِ الْغِنَى وَ فِتْنَةِ الْفَقْرِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ جَهْدِ الْبَلَاءِ ، وَ دَرْكِ الشَّقَاءِ ، وَ سُوءِ الْقَضَاءِ ، وَ شَمَاتَةِ الْأَعْدَاءِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ زَوَالِ نِعْمَتِكَ ، وَ تَحَوُّلِ عَافِيَتِكَ ، وَ فُجَآءَةِ نِقْمَتِكَ ، وَ جَمِيعِ سَخَطِكَ . اَللّٰهُمَّ إِنّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ ، وَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ ، وَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ، وَالْقَسْوَةِ وَالْغَفْلَةِ ، وَالذِّلَّةِ وَالْمَسْكَنَةِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ يَوْمِ السُّوءِ ، وَ مِنْ لَيْلَةِ السُّوءِ ، وَ مِنْ سَاعَةِ السُّوءِ ، وَ مِنْ صَاحِبِ السُّوءِ ، وَ مِنْ جَارِ السُّوءِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلِمَ . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ . إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.

Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah`ım, her şeyin Rabbi ve sahibi, senden başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ederim ve nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden sana sığınırım.

Allah’ım, şüpheden, şirkten, İslâm’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten, münafıklıktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.

Allah’ım, günahtan, cehennem azabından, kabir azabından, zenginliğin fitnesinden, fakirliğin fitnesinden sana sığınırım.

Allah’ım çekilmez beladan, isyana düşmekten, hakkımda vereceğin hükmün kötü olmasından ve düşmanları sevindirecek musibetlerden sana sığınırım.

Allah’ım, verdiğin nimetlerin son bulmasından, verdiğin sağlık ve afiyetin gitmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve her türlü gazabından sana sığınırım.

Allah’ım, günahlardan ve masiyetlerden sana sığınırım.

Allah’ım, sıkıntıdan, üzüntüden, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, kalbin katılığından, gafletten, zilletten, yoksulluk ve miskinlikten sana sığınırım.

Allah’ım, gündüzün kötülüğünden, gecenin kötülüğünden, kıyamet günün kötülüğünden, kötülük sahibi kişiden ve kötü komşudan sana sığınırım.

Allah’ım, zulmetmekten de, zulme uğramaktan da sana sığınırım.

Rabbim! Bağışla, merhamet et, kereminle affet. Bilmediklerimizi de, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, tektir. Hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. Hayat veren de, hayata son veren de O’dur. Hayır, ancak O’nun elindedir. O, her şeye gücü yetendir.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

7. Şavt'ta Okunabilecek Dua

اَللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ ، اَللهُ أَكْبَرُ وَ لِلهِ الْحَمْدُ . لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْعَظِيمُ الْحَلِيمُ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ ، لَٓا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ . اَللّٰهُمَّ لَا مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ ، وَلَا مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ ، وَلَا يَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ . رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَ تَكَرَّمْ ، وَ تَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ ، إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا لَا نَعْلَمُ ، إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ . رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ النَّارِ . اَللّٰهُمَّ اهْدِنِي فِيمَنْ هَدَيْتَ ، وَ عَافِنِي فِيمَنْ عَافَيْتَ ، وَ تَوَلَّنِي فِيمَنْ تَوَلَّيْتَ ، وَ بَارِكْ لِي فِيمَا أَعْطَيْتَ ، وَ قِنِي شَرَّ مَا قَضَيْتَ ، إِنَّكَ تَقْضِي وَلَا يُقْضَى عَلَيْكَ ، إِنَّهُ لَا يَذِلُّ مَنْ وَالَيْتَ ، وَلَا يَعِزُّ مَنْ عَادَيْتَ ، تَبَارَكْتَ رَبَّنَا وَ تَعَالَيْتَ ، فَلَكَ الْحَمْدُ عَلٰى مَا قَضَيْتَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَتُوبُ إِلَيْكَ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ وَالْغِنَى . اَللّٰهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ قَلْبًا سَلِيمًا وَ لِسَانًا صَادِقًا . اَللّٰهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ الصِّحَّةَ وَالْعِفَّةَ وَالْأَمَانَةَ وَ حُسْنَ الْخُلُقِ وَالرِّضَى بِالْقَدَرِ . اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الطَيِّبَاتِ ، وَ تَرْكَ المُنْكَرَاتِ ، وَ حُبَّ المَسَاكِينِ ، وَ أَنْ تَتُوبَ عَلَيَّ ، وَ تَغْفِرَ لِي وَ تَرْحَمَنِي . اَللّٰهُمَّ زِدْنِي عِلْمًا وَ لَا تُزِغْ قَلْبِي بَعْدَ أَنْ هَدَيْتَنِي وَ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ . رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَ عَلٰى وَالِدَيَّ وَ أَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَ أَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ . رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا. رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَ لِوَالِدَيَّ وَ لِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ . إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللهِ ۚ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَاۜ وَ مَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًاۙ فَإِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ .

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur

Çok yüce ve çok halim olan Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O`ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, şerefli ve yüce Arş`ın Rabbidir.

Allah’ım, verdiğine engel olunamaz, engellediğine bir şey verilemez, şanına yakışmayan olumsuzluktan münezzehsin.

Rabbim! Bizi bağışla, bize merhamet et, kereminle bizi affet. Bilmediklerimizi de, kusurlarımızı da sen biliyorsun, onları affet. Çünkü sen güç ve kerem sahibisin.

Rabbimiz! Bize dünyada da, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.

Allah’ım, hidayet nasip ettiğin kimseler gibi beni de hidayete erdir. Esenlik verdiklerin gibi bana da esenlik ver. Dost edindiğin kişiler arasında beni de dost edindiklerinden eyle. Bana verdiklerini hakkımda hayırlı ve bereketli kıl. Benim hakkımda şer olabilecek şeylere hükmetme ve beni bundan koru. Sen hüküm verirsin ve hükmün geçerli olur, sana karşı asla hüküm verilemez. Sana dost olan zelil olmaz, sana düşman olan ise aziz olmaz. Sen çok kutsalsın Rabbim ve çok yücesin. Verdiğin hükümlerden dolayı hamd sana mahsustur. Senden bağışlanma diliyor ve sana tövbe ediyoruz.

Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik niyaz ediyorum.

Allah’ım, senden selim bir kalp ve doğru söyleyen bir lisan niyaz ediyorum.

Allah’ım, senden sıhhat, iffet, emanet, güzel ahlâk ve kadere razı olmayı istiyorum.

Allah’ım, zatından güzel şeyleri istiyorum, kötülükleri terk etmeyi, yoksulları sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni niyaz ediyorum.

Rabbim, ilmimi artır. Beni hidayete erdirdikten sonra kalbimi eğriltme. Katından bana bir rahmet lütfet. Sen çokça lütfedensin.

Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!

Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.

Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, ana-babamı ve inananları bağışla.

Şüphesiz Sefa ve Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe`yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz onu Allah bilir, karşılığını verir.

Kaynak: Diyanet işleri başkanlığı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
4
Tevekkür Tevhid / İslamda Tevekkül Ve Önemi
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:35:34 ÖÖ »


İslamda Tevekkül Ve Önemi

İnsanların, bütün işlerinde Allaha dayanıp güvenmesi, onun iradesine boyun eğerek, işin sonucunu ona bırakması demektir. Tevekkülün sözlük anlamı, güven duymak, işi başkasına havale etmektir. Dini terim olarak tevekkül, esbabına tevessül ettikten sonra işin sonucunu Allaha bırakmaktır. Yani bir taraftan meşru hedefe ulaşmak için gerekli tüm çabayı gösterirken diğer taraftan da Allaha dayanıp güvenmek ve işin sonunu ona havale etmek demektir.

Yüce Allah, Kuran-ı Kerimde bu hususta şöyle buyurmuştur.” Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allaha tevekkül et. “  Ona dayanıp güven) Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever. Al-i İmran 159. Ayette bir iş yapmağa karar verdiğimizde Allahın yardımının geleceğinin ümidi içinde neticenin ona bırakılması beyan edilmektedir. Maddi ve manevi yönden bize düşen görevin ifasından sonra neticeyi yaratandan beklemenin Mevlamızın hoşuna gideceği vurgulanmıştı.

Tevekkül İslam akidesinin bir gereğidir. Tevekkül müminlerin işidir. Gayri Müslimlerde tevekkül anlayışı yoktur. Yüce Allah, Kuranında,” müminler yalnız Allaha tevekkül  etsinler “buyurmaktadır. Al-i İmran / 122. Esbabına tevessül ettikten sonra işin neticesinin hayırlı olmasını Allahtan beklemek, bizleri güvenli ve huzurlu kılar.  Allahın bizlere verdiği sınırlı irademizle arzu ettiklerimiz, onun mutlak iradesinde yer bulmazsa beklentilerimiz gerçekleşmez. Zira her şeyi dileyip yaratan Allahtır. Tedbir bizden takdir Allahtandır.

Enes b. Malik anlatıyor. Bir gün Peygamberimiz (sav) efendimize bir adam gelp”,Ey Allahın Resulü devemi bağlayayıp damı tevekkül edeyim bağlamadan mı, tevekkül  edeyim diye sordu. Efendimiz, deveni bağla ve Allaha dayanıp güven” buyurdular.  Ebu İsa ,Tirmizi. Çalışmak, yolunda bulunmak, tedbirli olmak bizlere aittir. Yaratmak,  nasip etmek, ihsan etmek, Allaha mahsustur. Allahı her işimizde vekil kılıyor olmak, onunla daima zikirle, tefekkürle, tesbih, dua ve şükürle birlikte olduğumuzu gösterir. Böyle olunca da kalben mutlu oluruz. Bu mutluluk bizleri zinde kılar. Stresten, karamsarlıktan, bunalımdan, güvensizlikten kurtulmuş oluruz.

Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerimde şöyle buyurdular “ ( Ey muhammed) Eğer aldırmazlarsa onlara de ki, Bana Allah yeter. Ondan başka ilah yoktur. Ben ona dayanıp güvenmekteyim. O, o büyük Arşın Rabbidir”. Tevbe / 129.Ayet-İ Kerimeden Allahın bizlerden kendine dayanıp güvenmemizi istediğini anlıyoruz. Allah dilemezse bizim isteğimiz bir anlam ifade etmez. Her arzu ettiğimizin meydana gelmesi için Allahın yardımına daima muhtaç olduğumuzu bilmeliyiz.

Peygamberimiz  (sav) efendimiz bir hadisinde şöyle buyurdular.” Eğer siz Allaha hakkıyla tevekkül edip güvenseydiniz, kuşların sabah aç karnına yuvalarından çıkıp, akşam karınları doymuş olarak yuvalarına döndükleri gibi size de ( kolayca bol) rızık ihsan ederdi.” Tirmizi, zühd, 33.

Demek oluyor ki, önce biz, bize düşeni yapıyoruz. İşin meydana gelmesi için çalışıyoruz, çabalıyoruz neticenin hayırlı olarak ortaya çıkması için Allahı vekil kılıyoruz. İşte İslamdaki tevekkül anlayışı bu olsa gerek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
5
İslamda Gençlik / Mehmet Akif Ersoy Ve Gençlik
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:32:38 ÖÖ »


Mehmet Akif Ersoy Ve Gençlik

Mehmet Akif Ersoy Aralık 1873 yılında İstanbul- Fatih ilçesinin sarı güzel mahalle
sinde doğdu. Annesi Buhar adan Anadolu ya göç etmiş bir annenin kızı olan Emine Şerif, babası ise Kosova doğumlu, fatih cami medresesi hocalarından Mehmet Tahir Efendi dir.

Mehmet Akif Ersoyun çocukluğunun büyük bir kısmı annesinin fatih- sarı güzeldeki evinde geçti. Nuriye adında bir kız kardeşi vardı.

İlköğretimini fatihte Emir Buhari mektebinde bitirdi. Ortaöğrenimine fatih merkez rüş

tiyesinde başladı. Dil derslerine büyük ilgi duyan M. Akif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türk

çe Arapça,farsça ve Fransızcada hep birinci oldu. Babasının desteğiyle 1885 yılında mülkiye idaresine kaydoldu. 1888 yılında babasını kaybetmesi ve fatihte çıkan yangında evlerinin yan

ması sonucu ailenin yoksulluğa düşmesinden dolayı, bir an önce meslek sahibi olmak isteyen M. Akif, okulunu bırakarak ziraat ve baytar mektebine (Tarım ve Veterinerlik okulu) kaydoldu. Bu okulu 1893 yılında bitirdi. Üniversite mezunu olduğu halde 20 yaşında Kuran-ı Kerimi ezberleyerek 6 ayda hafız oldu.

Mehmet Akif ziraat bakanlığında 1893 ile 1913 yıllarında memur olarak görev yaptı.Başlangıçta müfettiş yardımcılığı,1898 yılında Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet hanımla evlendi.Bu evlilikten cemile, Feride,Suadi,İbrahim Naim,

Emin,Tahir adlı çocukları oldu.Akif, edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü.İstanbulda bulunduğu sırada bakanlıktaki görevinin yanı sıra halkalı Ziraat ve baytar mektebinde kompozisyon,daha sonra çiftçilik makinesi mektebinde Türkçe dersleri vermek üzere 1906 ile 1907 yıllarında öğretmen olarak görev yaptı.

Mehmet Akif,1908 yılında Darül fununda Edebiyat-i Osmaniye dersleri vermeye başladı..Balkan savaşından sonra 1913  yılında mezkur görevinden ayrıldı.1918 yılında Darül Hikmet-il İslami ye cemiyeti baş katipliğine atandı.Burada çalışırken Said Hilmi paşanın İslamlaşmak adlı eserini Farsçadan Türkçeye çevirdi.

Mehmet Akif, Mustafa Kemal Paşanın daveti üzerine 24 Nisan 1920 tarihinde Ankara ya geldi. Milli mücadeleye şair,hatip,seyyah, gazeteci ve siyasetçi olarak katıldı.1920 ile 1923 yılları arası Burdur millet vekili olarak 1. T.B.M.M de yer almıştır. Kasım 1920 tari

hinde Kastamonu ya gitti Buradaki Nasrullah caminde yaptığı etkiliyeci vaazı Diyarbakır da basıldı ve tüm illere ve cephelere gönderildi.1921 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Subhi Beyin ricası üzerine arkadaşı Hasan Sabri Bey kendisine milli marş yarışmasına katılmaya ikna etmişti. O güne kadar yarışmaya katılan şiirlerin hiç biri yeterli bulunmamıştı

En güzel şiiri, Mehmet Akifin yazacağı kanatı, mecliste hâkimdi. Akifin yarışmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini geri çektiler.

Mehmet Akif ‘in orduya ithaf ettiği” istiklal marşı “ 17 Şubat 1921 tarihinde Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyeti Milliyede yayımlandı. Hamdullah Subhi Bey tarafından Mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 cumartesi günü saat 17;49 da Milli Marş olarak kabul edildi. Kendisine verilmek istenen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde kurulan kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Darül Mesai vakfına bağış

ladı. Akif, Allah bu Millete bir daha böyle bir marş yazdırmasın temennisinde bulundu.27 Aralık 1936 tarihide hakkın Rahmetine kavuştu. İst, Edirne kapı mezarlığına defnedildi.

20 yaşında veteriner olan ve aynı zamanda hıfzını tamamlayan Mehmet Akif Ersoy, devlet memurluğu yanında Milli mücadele hareketine fiilen katılarak verdiği vaazlarla halkı düşmanlara karşı tek vücut halinde olmasını sağlamıştır. Günümüz gençliği, kendisine, ailesine ve ülkesine faydalı olması için Milli Şairimizi, model fikir adamı olarak görmesi lazım gelir. Bundan dolayı çok okuyup araştırmamız, zaman nimetini iyi kullanmamız gerekmektedir. Gençliğimizi yararlı işlerde değerlendirmeli, mesleki bakımdan yetkin hale gelmeliyiz. Fiziken ve ruhen sağlıklı olmalıyız Bu nimetleri, insanlığın huzur ve mutluluğu için kullanmalıyız. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy gibi,. Ülkesi ve milleti için faydalı olup iz bırakan, birer genç olmalıyız. 20 yaşında yüksekokulu bitirip aynı zamanda hafız olmak, her kese nasip olmaya bilir. Ama her hangi bir yüksekokulu bitirmek ve Kuran-ı Kerimle tanışmak her Müslüman gence nasip olabilir. Bütün mesele biz bu dünyada ne için varız, sorusuna cevap verebilmektir. İnanıyorum ki, neden yaşıyorum sorusuna cevap verdiğimiz zaman arzu ettiğimiz hedefe Allahın izniyle ulaşırız.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
6
İslamda Gençlik / İstanbul’un Fethi Ve Gençlik
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:26:23 ÖÖ »


İstanbul’un Fethi Ve Gençlik

İstanbulun fethi, orta çağı kapatıp yeniçağı açan, Bizanssın bin yıllık hükümranlığını son veren, hakkın batıla, imanın küfre, üstün geldiğini gösteren önemli bir zaferdir. Fatih Sultan Mehmet, 1451 yılında Bursada iken İstanbulun fetih çalışmalarına başladı. Önce Anadolu hisarının karşısına Rumeli hisarını yaptırdı. Boğazı kontrol altına aldıktan sonra Edirneye geldi. Burada büyük hazırlıklara başladı.Cihan tarihinde görülmemiş büyük topların dökülmesine başlandı.Bu toplar sayesinde bir buçuk tonluk taş gülleler bir km den ileri atılabiliyordu.

Fatih Sultan Mehmet,  Nisan 1453 tarihinde İstanbul surlarının önlerine geldi. Şehri iki yüz bin kişilik ordu ile kuşattı. Batta loğlu Süleyman Beyin komutasındaki Osmanlı donanması Fatihin emriyle galata sırtlarından halice indirildi. 72 parçadan oluşan Osmanlı donanmasını haliçte gören

Bizanslılar, şaşkına döndüler. Çünkü onlar halicin önünü zincirle kapatmışlardı. Türk toplarının açtığı delikleri gece ve gündüz kapatmaya çalışıyorlardı. O güne kadar böyle dehşetli bir muhasara görülmemişti.         

Fatih Sultan Mehmet Hanın ikinci defa teslim olma teklifini on birinci Konstantin kabul etmedi. Bunun üzerine Fatih, son hücuma karar verdi. 27 Mayıs 1453 tarihinde harp meclisinden savaşa devam kararı çıktı.29 Mayıs 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet sabah namazını kıldıktan sonra Müslüman Türk askerinin muzafferiyeti için Allaha dua etti. Karadan ve denizden saldırılar başladı. Ak

şemseddin ve Molla Gür ani hazretleri askerlerin içinde onlara moral veriyorlardı. En şiddetli çatışma Topkapı ile Edirne kapı arasında meydana geldi.

Ulu batlı Hasan padişahın sancağını Topkapı surlarına dikmeyi başardı. Hasan ve beraber irinde 18 asker sancağı düşürmediler, hepsi de hükümdarlarının gözü önünde şehit düştüler. Bizans düşmeye mahkûm oldu. İmparator on birinci Konstantin savaşta öldü. Fatih Sultan Mehmet, Peygamberimiz (s,a,v) efendimizin müjdesine mazhar olmanın verdiği sevince, secde ederek Allaha

Hamdi sena etti. Her taraftan şehre giren Türk ordusu, Ayasofyaya doğru yürümeye başladı. Bizans halkı Ayasofya kilisesine dolmuş kurtarıcı bekliyordu. Öğle vaktinde ezan ve tekbir sesleriyle şehre giren Fatih, Ayasofyaya geldi. Bizans halkı ayağına kapandılar. Atından inen Fatih, bir konuşma

yaparak her kesin hayatının ve hürriyetinin bağışlandığını bildirdi. Ayasofya kilisesi camiye tahvil edilerek ilk Cuma namazı kılındı.

Rivayetlere göre çeşitli zamanlarda 6 defa kuşatılan kostantiniyye bir türlü Bizanssın elinden alınamamıştı. Ashaptan Eba Eyyubi el Ensari hazretleri Bizanslılara karşı yapılan savaşta burada şehit düşmüştür. Efendimiz bir hadislerinde,”kostantiniyye elbette fetholunacaktır.Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun askeri ne güzel askerdir” buyurdular. İşte 20 yaşında bir

Genç hükümdar Fatih Sultan Mehmet Han, Bizansı mağlup ederek orta çağı kapatıp yeniçağı açmışmıştır.

Arif Nihat Asya nın bir şiirinde; sen de geçebilirsin, yardan, anadan, serden.

Senin de okuyalım destanını ezberden. Haberin yok gibidir, taşıdığın değerden.

Elde sensin, dil de sen. Gönüldesin baştasın. Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın. Dediği gibi, gençliğimiz kendi değerini idrak etmeli ve gereğini yapmalıdır. Bu noktada Fatih Sultan Mehmet Hanın kişiliği irdelenmeli, Fatihi Fatih yapan değerlere sahip olmaya çalışılmalıdır. Gençler olarak ken

dimizi fikir muhasebesinden geçirmeliyiz. Çağ açamazsak bile, içinde bulunduğumuz çağı, en iyi şekilde yaşayabiliriz. Vatana, ülkemize ve toplumumuza ışık veren, üreten, yaraya merhem olan birer genç olabiliriz. Daima büyük düşünen, istikbal vaat eden, kendi bilgisi ve kültürüyle etrafa ışık veren birer genç olabiliriz. İstanbulun fethi nin 561. yılında Hakkın karşısında batılı mağlup etmeye vesile olan başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, onun güzel ordusunu hayırla yad ediyorum. Ruhları şad olsun.Amin. 

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
7
Mutlulık Yolu İslam / İslamda Paylaşım
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:20:43 ÖÖ »


İslamda Paylaşım

Yeryüzünde yaşayan insanlar, zaman, zaman biri diğerine ihtiyaç duyar halde olabilir.

Maddi ve manevi yönden birinde olmayan imkân, diğerinde olabilir. Toplumda dengeyi sağlamak, huzur ve mutluluğu yakalayabilmek için karşılıklı dayanışma içinde olmak o denli önemlidir. Paylaşım hususunda en güzel örneği, Peygamberimizin şahsında görebiliyoruz. İhtiyacı olana elindekini verdiği gibi, kendisinde olmadığı zaman, başkasından ödünç alarak ihtiyaç sahibine verdiğini müşahede ediyoruz. Zaten efendimiz her zaman ümmetini kendisine tercih etmiştir.
                   
“Sizden birisi bir şey istiyorsa verin, yoksa güler yüzle karşılayın” buyurarak kimsenin hor, hakir görülmemesini, ihtiyaç sahiplerinin hissiyat ve şahsiyetleriyle oynanılmamasının gereğini vurgulamıştır. “Sizden Allah ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin” Buhari, Edep,31.Buyurarak bizde olanın bir diğeriyle paylaşılmasının sünnet olduğunu ortaya koyan Peygamberimiz, Müslümanların kendi aralarında sevgi ve muhabbetin oluşmasını istemektedir. Bunun için de herkesin birbirine karşı güven duymasını, her insanın tok olmasını, her müslümanın geleceğine güvenle bakmasını arzulamaktadır.

Elimizde olanın bir kısmını yakınımıza vermek, kullanmadığımız bir dünyalığı ihtiyacı olana vermek, yediğimiz yemekten, içtiğimiz sudan bir kısmını karşımızda olana ikram etmek, bildiklerimizi diğerlerine aktarmak, kültürümüzle, tecrübelerimizle insanlara rehberlik etmek, paylaşım kapsamında yer alır.

Bir gün Peygamberimiz, kızı Fatımanın kolunda iki gümüş bilezik görmüşlerdi.

Peygamber efendimiz kızına hitaben; Ey kızım! Bu toplum içinde birçok insan muhtaç durumda iken, senin kolunda bu bileziklerin böyle durması doğru olmaz buyurdu. Hz. Fatıma validemiz, hemen bilezikleri çıkarıp ihtiyaç sahiplerine vermek üzere babasına teslim ettiler.

“Veren el, alan elden üstündür” buyuran Peygamberimiz, vererek insanları sevindirmenin, severek insan kazanmanın önemini vurgulamaktadır. Toplumdaki huzurun ve mutluluğun sağlanması ve devam ettirilmesi için her bireyin sevinçli olması gerekir.

Yani hep birlikte tok olmalıyız. Hep beraber mutlu olmalıyız. Maddi ve manevi yönden sahip olduğumuz nimetleri etrafımızdakilerle paylaşmalı, gördüklerimizi görmemezlikten gelmemeye gayret göstermeliyiz. Bu noktada rehberimiz âlemler Peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav) efendimiz olmalıdır.                   

Peygamberimiz (sav ) efendimiz kendisinden bir şey istenilince varsa veriri, yoksa olmadığı için veremediğini ilgiliye söylerdi. Kişi ısrarla isterse başkasından borç alır, ihtiyacını giderirdi. Zaruret içinde olanı görür ve gözetir, yarasına merhem olurdu.

Kendisi için diktirdiği hırkasını, daha giymemişti ki, ashaptan biri istemişti, hiç tereddüt etmeden ona vermişti. Bizler, bize lazım olanı veremeyiz ama en azından ihtiyacımız dışındakileri, yetim ve yoksullarla paylaşmalıyız. Empati ile hareket ederek insanları mutlu etmeliyiz. Bilmeliyiz ki, etrafımızdakilerin, muhtaçların mutluluğu, bizlerin mutluluğu olacaktır. Öyleyse hep birlikte mutlu olmak için maddi ve manevi imkânlarımızı, etrafımızdakilerle paylaşalım. Paylaştıkça elimizde olanlar bereketlensin inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
8
Zekat / Zekat Mali Bir İbadettir
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:16:28 ÖÖ »


Zekt Mali Bir İbadettir

Zekât: artma, çoğalma, arıtma ve bereket anlamlarına gelmektedir. Terim olarak zekât: Alllaın belirli yerlere sarf edilmek üzere Dince zengin sayılan kişilerin mallarından belli bir
Payın ayrılması işlemidir. Kuran-ı Kerimde 27 ayette zekât namazla birlikte zikredilmiştir.

Zekat: hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Zekât, İslamın beş temel esasından biridir.

Her şeyden önce mali bir ibadettir. Müslümanlar bu ibadeti, Allahın emrine uyarak gönül hoşnutluğu ve samimi bir niyetle yerine getirmelidirler. Ancak bu şekilde eda edilen zekât, Allah katında kabul görür.

Zekât kimlere farzdır: Zekât, Müslüman, hür. Akıllı ve erginlik çağına eren, tabi ihtiyaçlarından fazla artıcı mala sahip olan ve sahip olduğu malın üzerinden bir kameri yıl geçen kimselere farzdır. Bu farzın yerine getirilmesi için zekâtın niyetle ehline verilmesi gerekir. Yani zekât almaya hakkı olanlara verilmesi lazımdır.

Zekâta tabi olan mallar: beş çeşit mal zekâta tabidir.

1- Para (  altın, gümüş vb ).

2- Ticaret malları.

3- Toprak ürünleri.

4- Hayvanlar.

5- Define ve madenler. Zekâta tabi mallarda nema  (artıcı) şartı arandığından bu şartı taşımayan örneğin binek hayvanları, çalıştırılan hayvanlar, oturulan evler, ev eşyaları, meslek kitapları, mesleki aletler ve benzeri mallar zekâta tabi değildir. Ticaret mallarında para ve altın gümüş dâhil zekât oranı, kırkta birdir. Toprak mahsullerinde onda birdir.

Devede beşe ulaşınca, koyunda kırka, sığır cinsinden hayvanlarda otuza ulaşınca zekât verilir.

Bir Müslüman, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin senelik zaruri ihtiyaçların ve borcunun dışında nisab (ölçü) miktarı ticari mala veya buna muadil paraya sahip ise zekât vermekle mükellef olur. Buradaki ölçü 80,18 gr altındır. Bu kadar altını veya parası olan ve yahut ta altına muadil ticari eşyası olan kişi, yukarıdaki vasıflara sahip olduğunda zekât vermekle mükellef olur.

Zekâtı ödeme zamanı: İslam âlimleri, şartları gerçekleşen malda zekâtın derhal, yani sene biter bitmez ödenmesi gerektiğinde görüş birliğine varmışlardır. Çünkü malda gerçekleşen zekât borcu, artık kul hakkıdır. Bu hususta Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır.

“Onların mallarında saillerin (yokluktan dolayı dillenme zorunda olanlar) ve mahrumların hakkı vardır. Zariyat, 19. Zekâta tabi olan malın üzerinden bir kameri yıl geçmesi gerekmektedir. Bununla beraber yıl dolmadan da zekâtın verilmesinde bir sakınca yoktur.

Yıl dolduğu zaman geciktirmek, zekât mükellefi açısında sakıncalıdır. Zira zekâtı verilmeyen malda hak sahibi muhtaçların hakkı doğuyor ki, bu hak ilgiliye verilmediği müddetçe, malda manevi kirlilik var demektir. Ticari mal, para, altın ve gümüşün zekâtı kırkta birdir. Yüzde iki

buçuktur. Kişi zekâtını usul ve furuuna veremez. Anne, baba yukarı doğru, çocuklar ve torunlar, aşağıya doğru. Zekâta tabi olan malın önce hesabını yapıyoruz. Elde ettiğimiz rakamı 40 bölüyoruz. Çıkan bölüm, müstahak olanlara vereceğimiz zekâtımız olur. Elde ettiğimiz miktarı bir kişiye verebileceğimiz gibi birden fazla kişilere verebiliriz.

Zekâtın verilmesi gereken yerler Kuran-ı Kerimde şu şekilde açıklanmıştır. “Gerçekten Sadakalar (zekât) Allahtan bir farz olmak üzere, fakirler, miskinler, zekât memurları, kalpleri İslama ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolunda çalışanlar ve yolda kalmışlar içindir. Allah, her şeyi bilendir ve hikmet sahibidir. Tövbe, 60.                                                                                                               
                                                                                                                 
Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır. “Malının zekâtını veren kişi, malı üzerinden şerri gidermiştir.” Ramuz el Hadis 26/ 4 Zekât vermek o denli önemlidir ki, bize ait olan malın zekâtı verilmediği zaman malda başkalarının hakkı meydana geliyor. İşte bu hak ödenmeyince malda manevi kirlilik meydana geliyor. Zekâtı verilen mal ise, hem temizlenmiş oluyor, hem de artma ve bereketlenme imkânına sahip oluyor.       

Allah Tela konumuzla ilgili şöyle buyurmuşlardır “Mallarını Allah yolunda infak (harcayan) edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak bitiren bir tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allahın lütfü geniştir ve her şeyi bilendir.”

Bakar, 261.  Yapılan hayırdan, verilen fitre ve zekâtlardan dolayı elimizdeki para ve mallarda bir artmanın her zaman olduğunu şahit olmuşuzdur. Çünkü imkânı veren yaratandır. O nasıl isterse öyle yapmanın karşılığında bir kayıp olamaz. Zira Allah, kuluna zulmedici değildir. Yani kuluna kendisine zarar verecek bir görev vermez.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurdular. “ Zekâtı verilmeyen mal, yılan şekline girip, o kişinin boynuna dolanacak ve ben senin biriktirdiğin malınım diyecek. Kıyamet günü zekâtı verilmemiş mal, halka yapılıp boynuna geçirilecek.” Buharı, zekât,3. Maddi ve manevi yönden nimeti veren Allah. Yani nimetin asıl sahibi bizleri yaratan Mevla. Nisab miktarı mala sahip olduğumuzda ticari mallar için kırkta bir oranında hak sahiplerine vermemizi isteyen yaratanımızdır. Hadisin mealinden anlıyoruz ki,zekat mükellefi olduğumuz halde Allahın emrini yerine getirmediğimiz  zaman, elimizde olan dünyalık kıyamet günü bizlere sıkıntı verecek hale gelebiliyor.Bu duruma düşmemek için görevlerimizi vaktinde yapmalıyız.Veren el olmak önemlidir.

Veren insanla alan insan arasında manevi bir köprü kurulur. Bu köprü üzerinde saygı, sevgi ve hoşgörü meydana gelir.

Mübarek Ramazan ayı içinde, verdiğimiz fitre, fidye ve zekâtlarımızla etrafımızdaki insanların ihtiyaçlarını giderdiğimiz gibi, Allahın rıza ve sevgisine ulaşıyoruz. Aynı zamanda yardım ettiğimiz insanların sevgilerini ve saygılarını kazanmış oluyoruz.

Toplumda dayanışma ve yardımlaşma örneğini oluşturmuş oluruz. Diğer insanların da aynı konuya duyarlılık göstermelerine yardımcı olmuş oluruz. İslam toplumlarındaki hayır müesseseleri sayesinde birçok insanın ihtiyaçları karşılanıyor. Geleceğine ümitle bakabiliyor. İşte bu hayır müesseselerinden biri de zekâttır. Bu müessese iyi çalışırsa toplumda huzur ve güven oluşur. Bunun için de duyarlı olmalıyız. Zekat vermekle mükellef olduğumuzda bu ilahi görevi zamanında yerine getirmeliyiz. Yaşadığımız toplumda muhtaç, yetim ve yoksulların, yüzlerini güldürürsek bizlerin de yüzleri güler.

Birlikte mutlu oluruz. Toplumun mutluluğu, bireyler arasında sevgi ve saygıyı oluşturur. Bu hal, Müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde hayat sürdürmelerine vesile olur inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
9


Allah Elbette Ben ve Elçilerim Galip Geleceğiz Diye Yazmıştır

Hakka karşı çıkmak, hakikate ayak diretmek, hakikat elçilerine dil uzatmak ve mukaddesâtı itibarsızlaştırma hastalığı insanlık tarihiyle yaşıttır desek yeridir. Zira iradeli varlık olmanın hikmeti ve gayesi de zaten irademizi haktan yana ya da hakka karşı kullanıp kullanmayacağımızla ortaya çıkmaktadır.
Özgür inanç gemisinin kaptanı Hz. Nûh (as) kavmini gece gündüz, gizlice ve açıktan hakk'a çağırmış, kavmi ise onun çağrısını duymamak için parmaklarını kulaklarına tıkamışlar, hatta bununla da yetinmeyip elbiselerini dahi hakikatin önüne sütre yapmışlardı. (Nûh:71/5-7). Ama Neticede Hz. Nûh (a.s) ve gemiye binenler galip geldi. Ateş imtihanından başarıyla geçip "Ey ateş, İbrâhîm'e karşı serin ve selâmet ol" (Enbiya:21/69) iltifatına mazhar olan İbrahim (as)'da da aynı manzara ile karşılaşıyoruz. Zira tevhid meşalesi sönmez, o meşaleyi taşıyanı da Rabbi yaktırmazdı ve yaktırmadı da.

Ümmetine hayat olacak ilâhi kaideleri altın sütunlar gibi diken evamir-i aşere sahibi Musa (as) ise bizzat beraberinde Kızıl denizi geçenler tarafından gadre uğratıldı. Kendilerini de taptıkları buzağıyı da yaratanı bırakıp buzağıya tapmak da neyin nesiydi? Daha dün beraberinde Kızıl denizi geçtikleri peygamberleri Allah (cc)'ün kendilerine Beytülmakdis'i vaat ettiğini söyleyince "sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız" (Mâide:5/24) diyecek kadar küstahlaştılar ve Musa (a.s)'a türlü türlü sözlü eziyetlerde bulundular. Fakat Allah (cc) onların çirkin sataşmalarından Musa (as)'ı berî kıldı. Çünkü Musa (as) Rabbi katında itibarlı bir elçiydi. (Ahzâp:33/69). İtibarını Rabbinden alanı itibarsızlaştırmak ne mümkün?

Ölüleri diriltici soluğun sahibi İsa (as) da sadece sözlü sataşmalara ve hakaretlere maruz kalmadı, hasımları canına kastedecekken Rabbi onu katına yükseltiverdi de o meş'um tezgâhı kuranlardan biri Allah tarafından Hz. İsa'ya benzetilerek Allah elçisinin canına kastetmenin cezasını kendi canıyla ödedi. Burada İsa (a.s)'ın anneannesinin duasının kabul edildiğini de görüyoruz. "Bir zamanlar İmrân’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sensin her şeyi işiten, her şeyi bilen. Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı senin korumana bırakıyorum.” (Âl-i İmran:3/35-36). Allah (cc) kendi korumasına emanet edileni hiç korumasız bırakır mıydı, bırakmadı da.

Alemlere rahmet olarak gönderilen ve daveti kıyamete kadar bâki kalacak olan Muhammed (sas) de aynı kaderi paylaşacaktı. Çünkü Zâriyat sûresi 52-53. ayet-i kerimelerde Allah (cc)  peygamberlere karşı çıkma nitelikli davranış ve söylemlerin kadim bir hastalık olduğunu ve peygamber olup da kendisine sataşılmayan hiç kimse olmadığını haber vermektedir. "Şimdi olduğu gibi, onlardan öncekilere de ne zaman bir peygamber gelse ya büyücü demişlerdi, ya deli. Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur."  Ama elhamdülillah dün olduğu gibi bu gün de en gerçekçi ve en güçlü olan İslâm'dır, kıyamete kadar da böyle gidecek, lehte de olsa, aleyhte de olsa hakkında konuşulan daima İslam ve Muhammed (sas) olacaktır. Nitekim Allah resûlü (sas) bunu şöyle ifade etmişlerdir: "Muhakkak ki bu dava gece ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. Allah azizi aziz, zelili de zelil ederek bu dini ulaştırmadığı hiç bir kerpiç ev yada kıl çadır bırakmayacaktır. Allah'ın bu işte aziz kılacağı İslâm'dır, zelil kılacağı da küfürdür." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/103). Kur'an-ı Kerim'de de bu gerçek şöyle tescil edilir: "Allah, elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir." (Mücadele:58/21). Yazgısı asla değişmeyen zâta iman edip elçilerine ümmet olarak yücelmek yerine bedbahtlığı tercih etmek ne büyük hüsrandır. Öte yandan, bugün İslâm dünyasında bir mahmurluk ve mağlubiyet psikolojisi varsa bu, müslümanlar olarak bizim taşıdığımız değerin farkında olmayışımızdandır. Kelimetullah âlî olsun diye  çırpındığımız asırlarda, kendimizi, servetimizi ve dünyamızı büyütmenin değil de dinimizi kavî kılma ve ahireti kazanmanın derdiyle dertlendiğimiz  devirlerde hem kendilerine İslâm'ı ulaştırdıklarımız aziz oluyorlardı, hem de biz müslümanlar izzetin neşesini iliklerimize kadar hissediyorduk. Bu dün mümkün idiyse bu gün de mümkündür. Kader gayrete aşıktır derler. Yeter ki dinar ve dirhemi dinin önüne geçirmeyelim ve bir gönle girmenin, bir yüreği İslâm'la buluşturmanın dünya ve içindekilerden daha değerli olduğunu unutmayalım. "Bizim uğrumuzda çaba sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır." (Ankebût:29/69).

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
10
İnaç Ahlak / Allah'tan Hakkıyla Haya Ediniz
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:53:23 ÖÖ »


Allah'tan Hakkıyla Haya Ediniz

Toplumlar değerlerine sahip çıkabildikleri ölçüde var olabilirler. Özellikle inanç temelli değerlerin korunması, bir yandan dünya milletleri içerisinde kendimiz kalarak varlık gösterebilmek, diğer yandan da hesap gününde yüz akıyla ilahi huzura çıkabilmek bakımından önem arz etmektedir. Müslüman topluma İslâm rengini veren ve onu diri tutan dinamiklerden biri de hayâdır. Allah Rasûlü (s.a.s)'in ifadesiyle hayâ imanın bir parçası, mütemmim cüzü/tamamlayıcı unsurudur. (Müslim, İman, 58). Hayâ mümini günaha karşı frenleyen ahlâki bir erdemdir. Freni patlak aracın ne tür facialara yol açacağı belli olmadığı gibi hayâ duygusunu yitirenlerin de işleyebileceği çirkinlikler belli olmaz. Nitekim tüm peygamberler; "eğer utanmıyorsan dilediğini yap" (Buhari, Enbiya, 54) hakikatini ortak bir mesaj olarak insanlığa hatırlatagelmişlerdir.

Hayâ duygusu en üst seviyede kuşanılması gereken bir duygudur.  Abdullah bin Mes’ud’un rivayet ettiği bir hadis-i şerifte anlatıldığına göre Hz. Peygamber (s.a.s): “Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz” der. Orada bulunan sahabiler de; “Alllah’a hamdolsun ki hayâ ediyoruz ey Allah’ın Rasûlü” diyerek cevap verince, bu kez Allah Rasûlü (s.a.s) şöyle devam eder: “Benim söylemek istediğim bu değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek; başı ve başın ihtiva ettiği (göz, kulak, dil ve zihin gibi) her şeyi, bedeni ve bedenin ihtiva ettiği her şeyi muhafaza etmenizdir, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamanızdır” der. (Tirmizi, Sıfatü’l Kıyame, 14).

Büyük mütefekkir ve edebiyatçı Sezai KARAKOÇ’un ifadesiyle; inancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da utancını yitirmiş bir medeniyet sağlıksızdır.

Hayâ ile tesettür arasında sıkı bir bağ söz konusudur. Yukarıdaki hadis-i şerifte de zaten gözün kulağın, zihnin, kalbin ve bedenin gayri meşruya karşı setredilmesi gerektiği mesajı verilmektedir. Tesettür İslâm'ın emridir ve âmiri Allah’tır. Bir emir âmirinin saygınlığına göre önem kazanır ve çiğnendiğinde de o nispette cürüm ifade eder.  Hayata et-Ta'zîm li emrillah ve'şşefkatü alâ halkillâh (Allah'ın emrini yüceltme ve mahlukata şefkat) nazarıyla bakan ecdadımız asırlarca bu anlayışı muhafaza etmişler, kökü derinlere, dalları semaya uzanan ve gölgesinde nicelerini barındıran ulu çınar misali bir medeniyet kurmuşlardı. Ancak yaklaşık iki asırdır köklerinden kopma eğilimine giren ve son kertede eskiye dair ne varsa hepsinden sıyrılma psikolojisine saplanan İslâm toplumunda, özgürlük, kişisel tercih ve benzeri gerekçelerle ilâhi buyrukları çiğnemek son derece normalleşti. Yaz mevsimini yaşadığımız şu günlerde tesettür emrinin hoyratça ayaklar altına alınıyor olması hepimizi derinden yaralamaktadır. Oysa bizim medeniyetimizde bir yandan yolda yürürken nazar ber kadem olma anlayışı hakim iken, diğer yandan da Müslüman kadın farkındalığını görünürlükle değil de tesettürle ortaya koyma titizliğimiz vardı.

Şunu biliyoruz ki, kadın da erkek de Allah’ın en güzel surette yarattığı ve yeryüzünde halife kıldığı mükerrem varlıklardır. Hayâsını kaybeden keremini kaybeder. Müslüman erkek, nazar ber kadem olmakla hayâsını ortaya koyar ve keremini korur, Müslüman kadın da tesettürüyle keremini korur. Zira Müslüman erkeğin gözünü haramdan sakınması da Müslüman kadının tesettüre riayet etmesi de Kerîm Rabbimiz’in Yüce Kitabında bizi mükerrem kılmak üzere ikram ettiği birer ilahî buyruktur. (Nur:30-31; Ahzap:59). Allah (c.c)’ün buyruklarını yapıcı bir üslup ve doğru yöntemle hatırlatmak müminlerin karşılıklı görevidir. İlahi emirlere uymak kadar uyarmak da önemlidir. Uyarmak aynı zamanda “insanları uyar” (İbrahim: 44) emrine uymak demektir. Gerekli durumlarda birbirimizi uyaracağız ki, ilahî emanet duygusuyla birbirimize sahip çıkmış olalım.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10