Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
HADİS'İ ŞERİFLER / 40 Adımda Hac ibadeti
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 09:21:57 ÖÖ »


40 Adımda Hac ibadeti

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Hac ibadeti nasıl yapılır? Türkiye'den giden hacılar genellikle hangi Hac çeşidini yaparlar? Adım adım hac rehberi.

Temettü haccı şöyle yapılır:

Birinci Bölüm

1.      Mümkünse boy abdesti alınarak izâr ve ridâ adı verilen iki parça kumaş ile ihrama girilir.

2.      İki rekat ihram namazı kılınır.

3.       Umreye “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ الْعُمْرَةَ فَيَسِّرْهَا لِي وَتَقَبَّلْهَا مِنِّي / Allahım! Umre yapmak istiyorum, onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” şeklinde niyet edilir.

4.      “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek” diyerek telbiye getirilir.

5.      İhram yasaklarına riayet edilir.

6.      Beytullah’ı görünce telbiyeye son verilir ve dua edilir.

7.      Umre tavafına “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ بَيْتِكَ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Beytini tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” diye niyet edilir ve tavafın ilk şavtına hacerü’l-esved hizası geçilmeden başlanır.

8.      “Bismillahi Allahu Ekber” denilerek haceru’l-esved selamlanır; tekbir, tehlil ve tahmîd getirilir.

9.      Sağ omuz açık olacak şekilde Kâbe etrafında 7 defa dönerek umre tavafı yapılır.

10.  Tavaf esnasında dünyalık şeyler konuşulmaz, içten ve yalvararak dualar edilir.

11.  Erkekler tavafın ilk üç şavtında kalabalık yok ise hızlı yürüyerek remel yapar.

12.  Tavaf bittiğinde “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için tavaf namazı kılmaya” diye niyet edilerek 2 rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Fatiha’dan sonra Kafirun, ikinci rekatta İhlas surelerini okumak sünnettir.

13.  Tavaf namazından sonra dua edilir ve sünnet olduğu üzere zemzem içilir.

14.  Umre’nin sa‘yini yapmak üzere Safa tepesine gidilir. Burada Kâbe’ye dönülerek dualar edilir.

15.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ سَعْيَ الْعُمْرَةِ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Umrenin sa’yini yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” şeklinde niyet edilerek umrenin sa’yine başlanır.

16.  Safa ve Merve arasında bulunan iki yeşil ışık arasında koşarak hervele yapılır. Kadınlar hervele yapmaz.

17.  Umrenin sa’yi yedi şavt olarak Safa tepesinden başlayıp Merve tepesinde bitirilir.

18.  Safa ve Merve tepelerine gelindiğinde Kâbe’ye dönülür, tekbir, tehlil, tesbih ve salat ü selam getirilir, eller açılarak dua edilir.

19.  Uygun bir noktada veya otele dönüldüğünde tıraş olup ihramdan çıkılır.

20.  Arafat öncesi normal kıyafetlerle bol bol Kâbe tavaf edilir, namazlar yine Mescid-i Haram’da kılınır, Kur’an-ı Kerim okunur, dualar edilerek Allah’a yakınlaşmaya vesileler aranır.

İkinci Bölüm

21.  Terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girilir ve ihram namazı kılınır.

22.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ الْحَجَّ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Hac yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur” diyerek hacca niyet edilir ve telbiye getirilir.

23.  Arafat’a çıkılır. Arafat’ta abdestli bulunmaya özen gösterilir.

24.  Arafat’ta namaz kılarak, Kur’ân okuyarak, dua, zikir ve tövbe ederek vakit geçirilir.

25.  Öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.

26.  Arafat Vakfesi ve duası yapılır.

27.  Güneşin batışıyla birlikte Müzdelife’ye hareket edilir ve Müzdelife Vakfesi yapılır

28.  Akşam ve yatsı namazları cem-i te’hir ile yatsı vaktinde Müzdelife’de kılınır.

29.  Mina’ya hareket edilir ve şeytana atılacak taşlar toplanır.

30.  Bayramın 1. günü Mina’ya ulaşıldığında sadece büyük şeytan denilen Akabe Cemresi’ne yedi taş atılır. İlk taşın atılmasıyla telbiyeye son verilir.

31.  Her bir taş fırlatılmadan önce “بِسْمِ اللهِ اللهُ أكْبَرْ رَغْمًا لِلشَّيْطَانِ وَحِزْبِهِ şeklinde dua okunur.

32.  Taş attıktan sonra beklemeksizin oradan uzaklaşılır, dua yürüyerek yapılır.

33.  Kurbanların kesildiği haberinden sonra tıraş olup ihramdan çıkılır. Böylece birinci tehallül gerçekleşir, cinsel ilişki hariç diğer ihram yasakları kalkar.

34.  Aynı gün imkan varsa “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ بَيْتِكَ الْحَرَامِ طَوَافَ الْحَجِّ لِلَّهِ تَعَالَى سَبْعَةَ اَشْوَاطٍ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Yedi şavt olarak haccın tavafını yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” diye niyet edilerek ziyaret tavafı yapılır ve ardından tavaf namazı kılınır.

35.  Tavaftan sonra sünnet olduğu üzere zemzem içilir.

36.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ اَنْ اَسْعَى مَا بَيْنَ الصَّفَى وَالْمَرْوَةَ سَعْيَ الْحَجِّ لِلَّهِ تَعَالَى سَبْعَةَ اَشْوَاطٍ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي Allahım! Safa ile Merve arasında yedi şavt olarak haccın sa’yini yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” şeklinde niyet edilerek sa’y yapılır. Böylece ikinci tehallül gerçekleşir ve bütün ihram yasakları sona erer.

37.  Bayramın 2. ve 3. günleri zeval vaktinden sonra sırayla Küçük, Orta ve Büyük cemrelere yedişer taş atılır.

38.  Küçük ve Orta cemrelere taş attıktan sonra uygun bir yere çekilerek dua edilir. Büyük Cemreye taş attıktan sonra dua edilmez. Oradan hemen uzaklaşılır.

39.  Mekke’den ayrılana kadar ibadet, tavaf, zikir, dua ve Kur’an okuma ile meşgul olunur.

40.  Mekke’den ayrılmadan önce “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ الْوَدَاعِ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Veda tavafı yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” şeklinde niyet ederek son tavaf olan “Veda Tavafı” yapılır. Böylece hac vazifesi tamamlanmış olur.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
2
Hac ve Umre / Teyamün Ne Demektir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 09:09:57 ÖÖ »


Teyamün Ne Demektir?

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap


Teyamün nedir? Tavaf Yaparken Neden Soldan Dönülür? Niçin Saat Yönünün Tersine Tavaf Ediyoruz?

“Teyamün ” sağdan yapmak demektir. Hacer-i Esved’in bulunduğu köşe Kâ’be’nin sağ tarafı kabul edilir. Dolayısıyla tavaf, Kâ’be’nin sağından, sol omuz Kâ’be’ye dönük olarak yapılır.

Tavaf Yaparken Neden Soldan Dönülür?
Kâbe sola alınarak tavafa başlanır. Bunun da simgesel bir anlamı vardır. Nazargâh-ı ilahî olan insanın kalbi, ‘Beytullah’ yani Allah’ın eviyle karşı karşıya gelir tavafta.

“Allah sizin görünüşünüze ve malınıza mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar!” (Müslim, “Birr ve Sıla”34) buyurmuştur Resûl-i Ekrem. Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi vardır. Bu sebeple tavafta kişinin kalbi Kâbe tarafında yer alır. Bunda aynı zamanda tavafın ne kadar kalpten ve gönülden yapılması gerektiğine de bir işaret vardır.

Kâbe’nin etrafında tavaf eden on binlerce Müslüman’ın oluşturduğu tablo, bir galaksinin, milyarlarca yıldızıyla dönüşünü andıran bir manzara gibidir. Bu bakımdan tavaftaki manevî hazzı tam anlamıyla elde edebilmek için kendini yörüngeye bırakmak gerekmektedir. Zaten Kâbe’nin çekim alanında yörüngeye girebilen kişi, bu manevî akışa kendini bırakır ve müminler denizinden bir damla olabilmenin zevkine varır. Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilahî takdire boyun eğişin sembolü sayılır.

Kâbe’nin etrafında mümin olmanın zevki yaşanır. Allah’a yakın olmanın tattırdığı bu zevki bir başka yerde bu kadar canlı ve bu kadar coşkulu bir şekilde yaşamak çok zordur. Bu kutsal mekânda yaşanan yakınlaşma duygusu, hacıya kendi evinde olduğu hissini verir. Burada hacı kendini sılaya kavuşmuş gibi hisseder. Çünkü Kâbe’nin yüzü kendisine öylesine tanıdık, kokusu öylesine bildik, sıcaklığı öylesine kuşatıcı gelir ki, başka
hiçbir sevgi bu denli çekici olamaz.

Tıpkı namaz kılarken olduğu gibi, Kâbe’nin etrafında tavaf ederken de insanlar arasında hiçbir ayrım yoktur. Burada müminler eşitlenir. Burada tevhidin simgesi olan birlik vardır.

Burada müminler denizinde kaybolmak ve toplulukta erimek gerekir…

Birisinin etrafında dönmek, âdeta onun etrafında pervane kesilmek, sembolik olarak yürekten bağlılığını ve onun için her şeyini feda edebileceğini gösteren bir harekettir. Bu bakımdan Kâbe’yi tavaf, yalnızca Rabbimize yönelmenin ve yalnızca O’nun huzurunda eğilmenin ve O’ndan başkasına ibadet etmemenin fiilî bir göstergesidir.

Hacı, tavaf esnasında Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle, O’na yaraşan bir tazim ve hürmet, korku ile ümit arası bir muhabbet içerisinde olmalıdır.

Tavaf ederken, Hz. İbrahim oğlu İsmail ile Allah’ın evini nasıl döne döne inşa ettiyse, hacı da aynı şekilde döne döne iman evini, gönül evini yani kalbini yeniden inşa etmelidir. Kâbe Allah’ın evi, kalpler ise, O’nun nazargâhıdır. Hacı orada sürekli Kâbe’ye bakar, onu seyreder, Yaratıcısının yüceliğini temaşa eder. Allah da daima kulun kalbini gözetir, onu dikkate alır. Bu, dünyada da böyledir, âhirette de.

XVI. yüzyıl şairlerinden Bağdatlı Rûhi’nin Şûarâ sûresi 88. ayeti esas alarak söylediği gibi; hiçbir şeyin fayda vermeyeceği kıyamet gününde Yüce Allah, altın ve gümüş değil, teslim olmuş bir kalp istemektedir:

“Sanma ey hâce, senden zer u sîm isterler,
Yevme lâ yenfeu’da kalb-i selîm isterler.”

Nitekim kültürümüzde sûfîler, Kâbe’yle ilgili Kur’an’da ve hadislerde geçen bütün sıfatları insanın kalbi için kullanmışlar ve ona Beytullah yahut Beytülharam demişlerdir. Çünkü gönül, Allah’ın evidir ve sevgiliden başkasının oraya girmesi haramdır.

Nitekim Allah Resûlü’nün Kâbe’yi tavaf ederken söylediği şu sözler bunu teyit etmektedir:

“(Ey Kâbe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel!

Şanın, hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, canıyla müminin hürmeti (dokunulmazlığı), senin hürmetinden daha büyüktür!” (İbn Mâce, “Fiten”, 2)

Bu hadisten, mümin kalbinin Kâbe kadar hürmete layık olduğu, saygınlığının ve dokunulmazlığının bulunduğu anlaşıl maktadır. Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gidenler, bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, bu dokunulmazlığı çiğnememekten geçtiğini iyi bilmelidirler.

Tıpkı Yunus Emre’nin dediği gibi:

Ak sakallı bir koca
Bilinmez hâli nice
Emek vermesin hacca
Bir gönül yıkar ise!
Yunus Emre der, hoca
Gerekse var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir...

Kaynak: Diyanet işleri başkanlığı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
3
Biz Bize / Büyük Mahrumiyet
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:49:43 ÖÖ »


Büyük Mahrumiyet

Bir insanın yaşayabileceği en büyük mahrumiyetlerden biri Kur’an-ı Kerim’den habersiz ölmektir.

Kur’an’dan habersiz insan;

“Allah’ın, öldükten sonra kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğini” zannedebilir!

Halbuki Allah Teala; milyarlarcası birbirinden farklı olan parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye kadir olduğunu ifade buyurmaktadır. (Kıyame Suresi, 3-4)

Yakın zamanda ancak keşfedilebilen bir hakikati Kur’an’ın yüzyıllar öncesinde söylemesi onun mucizelerindendir.

Gizli saklı ve karanlık işlerden; açığa çıkınca mahcup olup pişmanlık duyulacak davranışlardan sakınmak gerekir.

Çünkü gizlendiği zannedilen, bilinmediği düşünülen her şeyin açığa çıkacağı günün geleceği mutlaktır.

Yoğun koşturmacalarımız, dünyevi iş ve beklentilerimiz çoğu zaman bu hakikati unutmamıza sebep olabilmektedir.

Pek çok unuttuğumuzu telafi etmemiz mümkünken ölümü ve hesap vermek üzere dirilmeyi unutmanın telafisi yoktur.

Ve asıl korkulması gereken ölmek değil; imansız ölmektir.

Telafisi yoktur.

Özür kabul edilmez.

Geri dönüş yapılmaz.

Bir kere yaşanır hayat ve bir kere ölür insan.

Bu tek fırsatın Kur’dan mahrum olarak heba edilmesi büyük bir mahrumiyettir.

Çok büyük bir mahrumiyet!

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
4
Genel Konular / Tüketmek
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:46:28 ÖÖ »


Tüketmek

Sahabilerden bütün iyi şeyleri dünyada bitirme endişesi taşıyanların söyledikleri oldukça düşündürücüdür.
"Dünya nimetlerinden istifade ederken bir ölçü var mıdır?"

"Helal olmak şartıyla sınırsız olarak faydalanmak mümkün değil midir?"

Benzer sorular hep zihnimi meşgul eder.

Konuyla ilgili birkaç ayeti kerime dikkat çekicidir:

"Şüphesiz ki Allah iman edip iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kâfir olanlar ise (dünyadan) yararlanır, hayvanların yediği gibi yerler. Onların (mahşerdeki) yeri ateştir." (Muhammed,12)

Burada inkarcıların, hesabını düşünmeden,adeta hayvanların yiyip içtiği gibi sorumsuzca davrandıkları sözkonusu edilmektedir. Ahkaf suresinde de benzer bir uyarı yapılmaktadır:

"Kafir olanlar ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denecektir): "Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız; onlardan yararlandınız. Bugün ise yeryüzünde haksız olarak kibirlenmeniz ve yoldan çıkmanızdan dolayı küçük düşürücü bir azapla cezalandırılacaksınız!"  (Ahkâf 20)

Sahabilerden bütün iyi şeyleri dünyada bitirme endişesi taşıyanların söyledikleri oldukça düşündürücüdür.

Özetle sınırsız ve sonsuz nimetlere ulaşma arzu ve hedefi olan müslümanın dünyada "müşfik" yaşaması gerektiği Kitabımızın söylediği bir hakikattir:

(İman edenler) diyecekler ki: "Daha önce biz, ailemiz içindeyken de müşfiktik (yani Allah’tan korkardık). Allah bize lütfetti de bizi kavurucu azaptan korudu." (Tûr,26-27)

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
5
Yetenekli Kalemler / Mükemmele Ulaşmak İçin
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:38:24 ÖÖ »


Mükemmele Ulaşmak İçin

Azim ve kararlılık insanı geç yatırıp erken kaldıran bir duygudur. Hayata güç, enerji ve anlam kazandırır. İster sanatçı olsun ister sporcu olsun ister siyasetçi olsun veya iyi bir anne baba olmak istesin. Ne olursa olsun insanda azim ve kararlılık yoksa bu arzu ettikleri mükemmelliğe ulaşamazlar.

 Mükemmeli yakalamaya odaklananların lalettayin olanlardan farkı inançlarıdır. Ne olduğumuz ve ne olabileceğimiz hakkındaki inançları. Bu inanç ve kararlılık kişinin ne olacağını belirlemede çok etkili bir duygu durumudur. Diğer yandan başaran insanlar ne istediğini bilerek çaba harcayanlardır. Mükemmeli isteyen kimselerin bir özelliği de işlerini ve kaynaklarını organize etmek yeteneklerine ve tutkularına doğru yolu gösterebilmektir.
 
Mükemmel olmak için olmazsa olmazlardan birisi de insanın değerlerine olan saygısı ve yaptığı işin değerli olduğuna olan inancıdır... Bir konuya ne kadar inanırsanız o kadar ona yönelirsiniz. İnanmadığı hiçbir işte insan başarılı olamaz. Mükemmel insanların bir önemli özelliği de sorumluluk duygularının olmasıdır. Rastgele bir hayat yaşamıyor olmalarıdır.
 
Hem kendilerini motive edecek hem beraberindekileri motive edecek enerji ve sorumluluk duygularıyla başarıya ilerlerler. Mükemmele adım atan kimseler tek bir sisteme göre hareket etmek yerine değişik sektörlerden kimselerle de iletişim kurarak iletişim kurma kabiliyetine sahiptir. Bir işe, bir alana bir prensibe bağlı kalıp bir süre sonra yeknesaklığa düşmezler.
 
Bütün bu gayretler ve çabalar kişinin hayatta ne kadar mükemmeli yakaladığının ne kadar başarılı olduğunun da bir göstergesidir. Bunca anlatımın bir özetini çıkarmak gerekir ise kim olursanız olun, hangi mesleğe sahip olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın size mükemmelliği sağlayan yegâne şey iletişiminizdeki mükemmelliğinizin derecesidir.
 
Nurettin Bozan.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
6
Hasan Yavaş / Kızmak ve Aşırı Öfke İnsanı Hasta Yapar
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:33:06 ÖÖ »


Kızmak ve Aşırı Öfke İnsanı Hasta Yapar

Hasta olmamak ve hastalıktan kurtulmak için, her şeye çok üzülmemeli, aşırı derecede asabîleşmemeli, öfkelenmemelidir.

Çok kızmak ve aşırı öfke insanı hasta yapar. Gadabın, sertliğin aşırı ve zararlı olmasına (Tehevvür), atılganlık denir. Tehevvür sâhibi hiddetli, sert olur. Bunun aksine kâzm, hilm, yumuşaklık denir. Halîm kimse, gadaba sebep olan şeyler karşısında kızmaz, heyecana gelmez.

Korkak olan, kendine zarar verir. Gadaplı kimse ise, hem kendine, hem de başkalarına zarar verir. Tehevvür, insanın aklını giderir, küfre kadar götürür. Hadîs-i şerîfte, (Gadap, îmânı bozar) buyuruldu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dünya için gadaba geldiği görülmedi. Allah için gadaba gelirdi.
 
Gadap sâhibi, karşısındakinin de kendisine karşılık yapacağını önceden düşünmelidir. Gadaba gelen kimsenin sinirleri bozulur, kalb hastası olur. Bu bozukluk, dışına da sirâyet ederek, çirkin ve korkunç bir hâl alır.
 
Hasta olmamak ve hastalıktan kurtulmak için, her şeye çok üzülmemeli, aşırı derecede asabîleşmemeli, öfkelenmemelidir. İnsan bir şeye kızabilir. Bunun da ifratı ve tefriti vardır. Öfkenin aşırı olmasına saldırganlık denir. Saldırgan kimse, hiddetli olur, kendine ve başkasına zarar verir, bu hâl, insanı küfre kadar götürebilir. Hadis-i şerifte, (Öfkenin ifratı imanı bozar) buyuruldu. (Beyheki)
 
Öfkenin lüzumlu olanına şecaat [kahramanlık, yiğitlik], lüzumundan az olmasına da korkaklık denir. Şecaat orta yoldur. Şecaat hâlindeki öfke iyidir. İmam-ı Şafii hazretleri, (Şecaat gereken yerde, korkan kimse, eşeğe benzer) buyurdu. Kur’ân-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr  etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
 
Düşmanlara karşı korkaklık caiz değildir. Korkarak kaçmak, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Korkak kimse, karısına, kızına karşı gayretsizlik ve hamiyetsizlik gösterir, onları koruyamaz. Zillete ve zulme boyun eğer, hainlik yapanı görünce susar.
 
Gadabı, öfkeyi yenmeye (kâzm) denir. Kâzm etmek çok sevaptır. Kâzm sâhibine, yani gadabını yenene, Cennet müjdelendi. Allah rızâsı için kâzım olan kimse, karşısındakini affedip, ona karşılık yapmaz ise, Allahü teâlâ onu çok sever, Cennetin, bunlar için hazırlanmış olduğunu bildirmiştir. Hadîs-i şerîfte, (Bir kimse, Allahü teâlânın rızâsı için gadabını defederse, Allah da, ondan azâbını defeder) buyuruldu.
 
İmâm-ı Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ”, (Hilm sâhibi olmak, gadabını yenmekten daha kıymetlidir) buyurdu. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
 
(Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilim ile zînetlendir, takvâ ihsân eyle! Âfiyet ile beni güzelleşdir.)

Hasan Yavaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
7
Vehbi Tülek / İmân İki Parçadır Yarısı Sabır Yarısı Şükürdür
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:26:09 ÖÖ »


İmân İki Parçadır Yarısı Sabır Yarısı Şükürdür

“Bir kimsenin başına musîbet gelirse, şükretmesi gerekir. Sabır ile şükür, insanın kemâlinin alâmetidir..."

 Safiyyüddîn Erdebilî hazretleri meşhur velîlerdendir. 1252 (H.650) senesinde Azerbaycan’da Erdebil'de doğdu. Geylân taraflarına giderek Şeyh Zâhid Geylânî’ye talebe oldu. Tasavvufta yüksek derecelere kavuştuktan sonra, hocası ona icazet verdi. Zâhid İbrâhim Geylânî vefât edince, halîfesi olan Safiyyüddîn Erdebilî, memleketi olan Erdebil'e yerleşti. Pekçok talebe yetiştirdi. Âzerbaycan, Kafkasya ve Anadolu'da meşhûr oldu. (H.735) senesinde Erdebil'de vefât etti.
 
Bu mübarek zat buyurdu ki:

“Haramı terk etmek vâcibdir. Şüphelileri terk etmek sünnettir. Buna takvâ denir. Zühd, helâlin azıyla kanâat etmektir. Verâ, mübahları ihtiyaç mikdârı kullanmaktır.

Bu zâhire âit zühddür. Bir de mânevî zühd vardır. O ise dünyâ sevgisini terk etmek, gönlü dünyâ sevgisinden temizlemek ve âhiret ile meşgûl olmaktır.”
 
“Her şeyi yiyen, her şeyi konuşur. Her şeyi konuşan her şeyi yapar. Her şeyi yapan Cehennem'e gider.”
 
“Bir kimsenin başına musîbet gelirse, şükretmesi gerekir. Sabır ile şükür, insanın kemâlinin alâmetidir. İmân iki parçadır. Yarısı sabır, yarısı şükürdür.”
 
Talebelerinden İzzeddîn isminde birisinin küçüklüğünde gözü sakatlanmıştı. Hiçbir tedâvî ve ilaç fayda vermedi.

Âmâ oldu ve gözlerinin göreceğinden ümidini kesti. Akrabâları bu duruma üzülüyorlardı. Nihâyet cumâ gecesi bir rüyâ gördü. Rüyâsında, her taraf aydınlıktı.

Kalabalık bir topluluk vardı. Bu sırada gâyet heybetli bir zât gördü. Onun kim olduğunu sordu. Birisi; "Resûlullah efendimizdir" dedi. Gidip mübârek ayaklarına kapandı ve öptü. Sonra; "Bana yardım eyleyin yâ Resûlallah! Bana duâ buyurun, gözlerim görsün" diye yalvardı. Bunun üzerine Peygamber efendimiz; "Üzülme.

Gözünün iyileşmesi için Safiyyüddîn Erdebilî'nin yanına git. O sana duâ etsin. Onun duâsı ile şifâ bulursun" buyurdu...
 
Peygamber efendimizden bu müjdeyi alınca, çok sevinip, sevinçle uyandı. Akrabâlarına bu haberi müjdeledi. Hepsi sevinerek onu Safiyyüddîn Erdebilî'nin huzûruna götürdüler. Onun muhabbet nazarı gözüne gelince derhâl, gözleri açıldı. Görmeye başladı. Gözlerinde hastalıktan hiçbir eser kalmadı. Safiyyüddîn Erdebilî'nin talebeleri arasına girdi.

Vehbi Tülek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
8
Sohbet ve Tiyatrolar / Bilal Ağca - Ahmet Yesevi - Bant Tiyatrosu
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:31:17 ÖS »
1994 - Bilal Ağca - Ahmet Yesevi - Bant Tiyatrosu  (2 / 59:41)

2 / 00:00:59:41 / 54,65 MB



-----------------------------------------------------------------------------------
Bilal Ağca - Ahmet Yesevi Birinci Bölüm  29:44
Bilal Ağca - Ahmet Yesevi İkinci Bölüm  29:57



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

[/font]


İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

9
Genel Konular / İnsan ve Din
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 11:02:33 ÖÖ »


İnsan ve Din

İnsanın ilk yaratılış durumu, eksiklik ve kusurlardan uzak, temiz ve günahsız, gelişme ve olgunlaşmaya hazır ve elverişli, insan olmanın ve insanca yaşamanın gerektirdiği bütün imkân ve özelliklerini bünyesinde taşıyan bir potansiyel tamlığa sahiptir. Bütün insanlar, aynı ortak ve kusursuz bir fıtrat ile dünyaya gelirler. İnsan fıtratında Allahın varlığını ve birliğini tanımaya doğru tabii bir eğilim vardır. Kuran-ı Kerimde Yüce Allah (cc ) şöyle buyurmuştur. “ O halde yüzünü, Allahı bir tanıyarak dine, Allahın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına dönder. Allahın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” Rum, 30.

İnsan, dine kabiliyetli ve hazır olarak dünyaya gelir. Din duygusu fıtri bir duygudur.. İlk yaşlardan itibaren gelişmeyi beklemektedir. Bu duyguya şekil veren içinde büyüdüğü, özellikle aile çevresidir. Hz Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur. “ Her doğan fıtrat üzere doğar, sonra ana- babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar”. Buhari, Cenaiz, 79. Çocuk doğuşta tabii bir şekilde dindar olarak doğmaz. Fakat o, dini bakımdan tamamen boş da değildir. Çocukta dine yönelik bir hazırlık vardır. Her insan Allaha inanmaya ve dini bir hayat yaşamaya elverişli olarak dünyaya gelir. İnsan, kendini yaratan Rabbinin varlığını tanımaya uygun bir fıtratta yaratılmıştır.

Cenab-ı Hak Kuranında şöyle buyurmuştur.”Hani Rabbin,(ezelde) Adem oğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları, kendi nefislerini şahit tutarak. Ben sizin Rabbbınız değimliyim? demişti.“Onlar da evet şahit olduk(ki Rabbimizsin) demişlerdi. Bunu, kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktur demeyesiniz diye yapmıştık”. A1RAF, 172. Din duygusu ,insan fıtratının temel bir özelliği olmakla birlikte, bu kendiliğinden ve otomatik olarak uyanıp gelişmez. Bunun için dini öğretim ve eğitim gerekmektedir. Çocuk konuşmaya başlayınca, ana- babasının kendine telkin ettiği inanç sistemine göre, şuur ve kişiliği şekillenmeye başlar. Çünkü din, ana-baba ve onların temsil ettiği kültür değerleriyle ilişki kurmanın en önemi vasıtasıdır.

                  Konuşmaya başlayan çocuk, o, ana kadar kendisine telkin edilenleri telaffuz etmeye başlar. Bu haliyle, ana- babasının mensubu olduğu dine ilk adımını atar. Bu durumda ebeveyne büyük görevler düşmektedir. Dini bilgi ve kültürlerini, hayatla birleştirip, çocuklarına örnek ve rehber olmaları büyük önem arz etmektedir. Dinin boş bırakıldığı saha, kendisi dışında hiçbir şeyle doldurulamaz. Dini duygu, kişiyi geleceğe güvenle bakmasına, daima yararlı işlerle meşgul olmasına, dünya ve ahretini mutlu kılmasına vesile olur. Din, sözlükte: “örf ve adet, ceza ve karşılık, mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet, millet, şeriat manalarına gelmektedir. Istılahı manası ise, Din akıl sahibi insanları, kendi tercihleriyle hayırlı olan şeylere götüren ilahi bir kanundur.

Yeryüzünde yaşayan hiçbir toplum yoktur ki, hak ya da batıl bir dine bağlı olarak hayat sürdürmüş olmasınlar. Yalnız şu gerçeği iyi bilmek lazım gelir ki, İnsanların uydurduğu, kaynağı insan olan dinlerden kimseye fayda gelmez İnsanların hayatını huzurlu ve mutlu kılacak, ahretini de arzu ettiği bir mekân olmasını sağlayacak tek Din, İslam dır . Bu bakımdan özellikle biz Müslümanlar, mensubu olduğumuz evrensel ve cihan şümul dinimiz, islamın mahiyetini gereği gibi öğrenmemiz gerekmektedir. Gerçek dindarlık bilerek dini yaşamakla mümkün olabilir. Bunun için aile yuvalarımızda eşimiz ve çocuklarımızla beraber dinimizin emrettiklerini öğrenip birlikte yaşayalım inşallah. Dini hayatın var olduğu aile ve toplumda birlik ve dirlik vardır. Yardımlaşma ve paylaşım vardır. İnsana değer vermek vardır. Saygı ve sevgi, hoş görü, muhabbet vardır. Kadın ve çocukların haklarına saygı vardır. An babaya ihsan, yetim ve yoksula yardım vardır. Allah ve Peygamber sevgisi hâkimdir. Bu gün,  bu saydıklarımızdan bir kaçı veya bir çoğunu göremiyorsak, kabahat dinde değil, bizlerdedir. Demek ki  Allahın insanların huzuru ve mutluluğu için gönderdiği dini (islamı) Peygamberimiz (sav) efendimizi örnek alıp yaşayamıyoruz. Dünyada ve bölgemizde huzurun tek teminatı islamdır. Her bireyin başına bir polis dikmek zordur, ama her kesin gönlüne Allah sevgisini yerleştirmek zor değildir. Bu da dine bağlılıktan geçer. Arzu ettiğimiz toplumsal birlik ve beraberliğin, huzur ve güvenin yeşermesi için, üzerimize düşen görevlerimizi yapalım. Bu günden yarına, güzel günler gelecektir inşallah. 

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
10
İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE / İnsanın Yaradılış Gayesi
« Son İleti Gönderen: türkiyem Dün, 10:58:02 ÖÖ »


İnsanın Yaradılış Gayesi

Yüce Allah, insanoğlunu dünya sahnesine bir gaye için yoktan var etmiştir. Bu gaye,

 Allaha teslim olup ona itaat ederek hayat sürdürmektir. Cenabı Hak, tüm dünya insanlığını kendine teslim olmaya davet etmiştir. Bu davete” La ilahe illallah Muhammed ün resülüllah diyerek icabet gösteren insanlara Allah, Müslüman adını vermiştir.

Diğerlerine ise gayri Müslim. Genel olarak gayri Müslim olanlar, yaratılış gayelerine uygun olarak hayatlarını idame ettiremeyenlerdir.

Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim de insanların yaratılış gayesi hususunda şöyle buyurmuştur.”Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”

Zariyat,56.İnsanların dünya sahnesinde yaşıyor olmasının bir sebebi vardır, o da Allaha kulluktur. Allaha kulluk ise, Hakka ittiba, batıldan ictinab etmektir. Yani gerçeğe, doğruya tabi olmak, batıldan kaçınmaktır.

 Allaha kulluk Allahın isteklerini yerine getirmek, hoşlanmadıklarından kaçınmaktır Bunun için Müslüman olarak bizler, Allahın emirlerini ve yasak ettiklerini bilmemiz gerekmektedir. Alahın bizlere bahşettiği İslam ve imanı, söz ve fiillerle yaşantı haline getirmeliyiz.Bu hususta Peygamber efendimizin hayatını örnek alıp onun ümmeti olarak neler yapmamız gerektiğini tespit edip yaratanımıza karşı görevlerimizi usulüne uygun olarak yerine getirmeliyiz.

Allaha itaatin olduğu yerde huzur, güven ve mutluluk hâkimdir. Ancak. Müslüman,  Yüce Mevlanın emirlerini yerine getireceği zaman, şeytan Müslümanı yapacağı hayırlı işlerden caydırabilir Bundan dolayı dikkatli olmak zorundayız. Dışarıdan gelen her türlü hayra vesile olmayan duygu ve hislerin arka planında şeytan mevcuttur Bu yönüyle nerede gurur, kibir, insanları hor hakir görme var ise, orada şeytan vardır. Şeytanın amacı, Müslümanları, Yaratandan uzaklaştırmak, dünya ve Ahiretini perişan etmektir.

Bunları sağlayabilmek için olanca gücüyle Müslümana yüklenir. Kendisine ve topluma faydası olmayan işlerle meşgul eder. Kişi bu hal içinde kendini boşlukta hisseder.   

Yaratılış gayemize göre yaşamayı engellemeye çalışan şeytanın şerrinden kendimizi korumak için, her işimize besmele ile başlamaya özen göstermeliyiz. Vaktin kıymetini bilerek hakkını vermeliyiz. Allahın isteklerini yerine getirme adına, bu günün işini

yarına bırakmadan zamanında yapmalıyız. Boş zamanlarımızı okuyarak, araştırarak, geçirme

ye. önem vermeliyiz. Bilmeliyiz ki, üzerinde yaşadığımız bu âlemde bizler misafiriz. Bu misafirliğin ne zaman, nerede sona ereceği belli değildir. Bunun için temkinli ve tedbirli olmalıyız. Kimseye muhtaç olmayacak şekilde dünya için çalışırken Ahiret hazırlığını da yapmayı ihmal etmemeliyiz. Bilmeliyiz ki dünyada var olma amacımız tektir ve Allaha itaattir.         

Yüce Mevlamızı razı kılarak yaşantımızı idame ettirebilmek için rehberimiz olan Kuranla buluşup, onun feyiz ve bereketinden istifade etmeliyiz. Bununla beraber Peygamberimiz (s,a,v) efendimizin hayatını kuşatan sünnetine sarılmalıyız. Onun biz ümmetine verdiği öğüt ve nasihatleri öğrenip hayatla bütünleştirmeliyiz. Bu gün ve her zaman kendi aramızdaki birlik ve beraberliğin varlığı için buna çok ihtiyacımız vardır. Hz Aişe validemizin haber verdiğine göre Peygamberimiz (sav) efendimiz en çok yaptığı dualardan biri olan şu duayı yapmaya çalışalım. “ Ey kalpleri halden hale çeviren Allahım, kalbimi dininden ayırma”.Tirmizi, kader, 7.Allah bizleri, Kuran-ı Kerim ve sünnetin gölgesinde yaşantımızı devam ettirmeyi nasip etsin.  Yüce Mevla kendine gerçekten kul, Habibi Kibri yasına layıkı vechiyle ümmet olmayı nasip etsin. Âmin.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10