Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile / Elem ve Zoorlklara Karşı Sabır
« Son İleti Gönderen: webtasarim Bugün, 10:47:42 ÖS »


Elem ve Zoorlklara Karşı Sabır

İnsanoğlunun yaşamının her safhasında sıkıntı, refah, darlık, bolluk, sevinç ve üzüntü, zorluk ve kolaylık gibi durumlar her zaman karşısına çıkabilir. Zira hayatta her şey zıttı ile kaimdir. İnsan yaşamını sürdürürken olumlu ya da olumsuz her duruma karşı hazırlıklı olması lazım gelir. Değilse kendisi için bazen hayal kırıklığı olabilir. Konumuzla ilgili Yüce Allah, Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur. “Elbette sizi biraz korku ve açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile sınarız. (Habibim) sabredenleri müjdele” Bakara, 55.

Beklemediğimiz bir anda sel baskınları, yangın, yakınlarımızın vefat etmesi, deprem, açlık, susuzluk gibi haller beklemediğimiz zamanda karşımıza çıkabilir. Bazen acılarımız tahammül gücümüzü zorlayabilir. İşte bu durumlarda sabır nimeti devreye girer. İnsan bu nimeti kullanarak yaşamını devam ettirme imkânı bulur. Zira sabır, her türlü zorluk ve meşakkate karşı göğüs germedir. Neticeye ulaşmak için sebatla mücadeleye devam etmektir. Sabır batılın karşısında boyun eğmek değil, bilakis hakkı kaim kılmak için çalışmağa devam etmektir. Yeni stratejiler geliştirerek ulaşmak istediği noktaya ulaşmak için alternatif yollar bulmaktır. Kişi kendisine en uygun yolu seçerek planladığı eylemini hayatla buluşturmak suretiyle gayesine ulaşabilir. Bunu sağlamak için sebat içinde olmak gerekir.

Yaratanımız bu hususta şöyle buyuruyor.”Ey iman edenler! Sabredin düşmanlarınıza karşı sebat gösterin. Nöbetleşin. Allahın azabından korunun ki, kurtuluşa eresiniz.”  Ali İmran,200. Sabır: sıkıntılara göğüs germe, Allaha tevekkül ederek ondan gelen sıkıntılara katlanma anlamında kullanılan ahlaki bir terimdir. Yüce Allah bize sabır ve sebatı emretmektedir. Her işin başlangıcında sabır gereklidir. Sabır olmadan arzu edilen noktaya erişilemez. Sabır kişiyi başarıya götürür. Onu zorluktan kolaylığa, zilletten izzete iletir. Sabrın sonu selamettir. Kişi sabır nimeti sayesinde meşakkati yenerek başarıya erişir. Böylece hayata güvenle bakar. Yeis ve karamsarlıktan kurtulmuş olur.

Zorluğu yenerek hak ettiği yere ulaşmak, kişiyi hayata bağlanmasına vesile olur.

Bakınız Allah, Kuranında ne buyuruyor?”Ey iman edenler! Başınıza gelecek her şeye sabretmekle ve namaz kılmakla Allah tan yardım isteyin. Allah, sabredenlerle beraberdir” Bakara, 153. Sabır gösterilmeden başarıya ulaşılamaz. En basit bir iş bile sabrı gerektirir.

Çünkü her iş ve görev bitmesi için zaman gerekir. Bundan dolayı her ne meslek sahibi olursak olalım yaptığımız işte başarılı olmamız için sabırlı olmamız lazım gelir. Sabır ve sebatın olmadığı yerde başarı da yoktur. Buna bağlı olarak geleceğe güvenle bakmak da yoktur.

Mesleğinde sabırlı olmayan insanlar arzu ettikleri neticeye ulaşamazlar. Çalışıp üreterek hayatını kazanma zahmetini gösteremeyenlerin bazen başlarına sıkıntılı anlar gelebilir.

Her insanın kendi ayakları üzerinde durabilmesi için, her türlü zorluğa göğüs gererek çalışması kaçınılmazdır. Böyle olduğu zaman kendini kurtardığı gibi topluma da iyi örnek olur.                 

Peygamber efendimiz şöyle buyurdular.” Müminin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe, nimete kavuşursa şükreder. Bu onun için hayır olur. Eğer bir darlığa, musibete uğrarsa sabreder. Bu onun için bir hayır olur.” Riyazüssalihin.   

Her zaman ve her yerde karşımıza çıkacak olan zorluklar, elem ve ıstıraplara karşı sabırla Allah tan yardım beklemeye devam etmeliyiz. Ümitsizliğe düşmeden bize düşen görevlerimizi yerine getirip işlerimizin sonucunu Allaha havale etmeliyiz. Allah, her zorluğun arkasından bir kolaylık yaratacaktır. Bunu ümitle beklemeye devam etmeliyiz.

Sonuçta sabır edenlerin mutlaka başarıya kavuşacaklarını yakinen inanmalıyız. Kişinin başarıya ulaştığında şükretmesi, bir darlığa veya bir musibete uğradığında sabretmesi iyi mümin oluşundandır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
2
İnaç Ahlak / İyilikleeri Yok Eden Haset
« Son İleti Gönderen: webtasarim Bugün, 10:39:51 ÖS »


İyilikleeri Yok Eden Haset

Bizi yoktan var eden Allaha hamdu senalar olsun.

Haset ,Sözlükte : Kıskançlık , çekememezlik gibi manalarına gelmektedir.

Terim olarak ; Başkasında olan her hangi bir varlığı ondan alınıp kendisine verilmesini istemektir.

Buna karşılık hadisi şerifte buyuruyor ki ; Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.( Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.)

Hasetçiliğin zıttı ise Gıbtadır.

Gıpta : Başkasında olan bir nimetin aynısının o kişinin nimetine bir zarar ve eksilme olmadan aynısının kendisinde de olmasını istemesidir.

Gıbta hadsi şerifte söyle geçmektedir.

Ancak iki kişiye gıpta edilir. Bunlar, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah’ın kendisine verdiği (ilim ve) hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimsedir.” (B1409 Buhârî, Zekât, 5)

Haset duygusu hemen hemen herkeste var olan bir duygudur , çünkü insan zalim nefsine sahip çıkmadığı sürece bu hastalık illaki peyda olacaktır.

Göklerde de yerde de ilk isyan yani Allahın emrine karşı gelme haset yüzünden çıkmıştır.

Hasedin  İlk  ortya çıkışı   Hz. Adem ve Şeytan arasında çıkan tartışma ,Kabilin haset yüzünden kardeşi olan Habili öldürmesi ve  Hz. Yusuf ‘un kardeşlerinin onu kıskanmaları sonucu ,ona yaptığı olaylar gibi olaylarla ortaya çıkmıştır

Malumunuz bu olayların ne kadar üzücü ve zarar verdiğini hepimiz biliyoruz.

Haset insandan nasıl ortaya çıkıyor peki ; Allahın taksimine razı olmamak ve bu taksimi beğenmemekle ortaya çıkıyor.

Değerli dostlar , hasetin haram olduğu alimlerin görüş birliğiyle şöyle dile getirmişler ; elinde olmadan kendiliğinden kalbine haset meydana gelir ve sende bunun gereğini yerine getirmek için harekete geçersen , yani karşındakinin elinde ki nimetin kaybolması için gerek sözlü gerekse fiili bir takım hareketlerden bulunursan bu haset bütün alimlerin görüş birliğiyle haramdır .

Haset duygusu beslemekle o nimetleri elde edeceğimizi düşünmeyelim . Tam aksine kendimize zarar verip kafamızı meşgul edip , içimizi kemiren bir hastalığa dönüştürürüz ve iflas ederiz. Hadiste de Hz. Peygamber (sav) buyurduğu gibi “ Hasetten sakının. Çünkü ateşin odunu yakıp tükettiği gibi haset de iyi amelleri yakar, bitirir.” (D4903 Ebû Dâvûd, Edeb, 44; İM4210 İbn Mâce, Zühd, 22)

Rızkın Allahtan geldiğini, nasibimiz de bu gibi nimetlerin olduğunu çok iyi düşünmemiz gerekir . Bazen nefsimize zor gelerek yaptığımız ibadetler , iyilikler karşımızdaki insanan haset ederek onda olan bir nimetin bizde olmasını isterken tam tersine bizdeki iyilikler gider.

HASETİN ZARARLARI

Haset, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte pek çok zararlı netice doğurmaktadır. Zira birbirine haset eden insanlardan kurulu bir toplumda artık sosyal barış, adalet, hoşgörü, birlik ve beraberlik gibi güzel hasletlerden bahsetmek mümkün olmaz. Hatta bu kayıpların ötesinde toplumu oluşturan insanlar, din ve inanç gibi aslî konularda da sırf haset yüzünden büyük zararlara uğrayabilirler. Nitekim Rabbimiz, bizlere ders olması için Kureyş müşriklerinin bu hâlinden bahisle şöyle buyurur: “Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi...”

Bir başkasında gördüğü güzel bir vasıf veya arzulanan bir nimet karşısında kişinin gösterebileceği ikinci tepki ise üzüntüdür. “Onda var ama bende yok!” şeklindeki çekememezlik ile başlayan bu tavır, eğer hemen gıpta veya hayırda yarışma şekline dönüştürülemez ise kısa sürede, “Bende yoksa onda da olmasın.” hissine dönüşüverir.

Bunun da bir adım ilerisinde, “Başka kimsede değil sadece bende olsun!” aşaması vardır. İşte bu his, hasettir . Ve kıskanmakla kanmaz böyle bir hissi içinde taşımakla yetinmeyip arzusunu gerçekleştirmek üzere onun gereği olan hile , gıybet, kötü söz ve fiillere yer vererek faliyete geçip karşısındaki insana zulum ve haksızlık yapar . Böyle olduğu zaman ayetede buyurduğu gibi ‘ Dünyayı da ahiretide kaybeder ‘. ( Hac süresi 11. Ayet )

Bugünkü dünya hayatına baktığımız zaman kin, nefret , haset ve bunlar gibi bir çok hastalıklar başını almış gidiyor . Güçlü insanların güçsüzleri ezmesi , hakkını yemesi ve bu gibi bir çok olaylar göz önündedir .

HASEDİN ÇARESİ

Bir mümine yakışan haset hissi içine doğduğu zaman bundan nefret edip aklen ve kalben uzaklaşması gerek ve bunu gıbtaya dönüştürmesi gerekir ki sevap kazana bilsin.

Bu duyguyu tedavi hususunda Bediuzzam Hazretleri şu tavsiyede bulunmaktadır: ‘ Hasid adam hased ettiği şeylerin akibetini düşünsün ta anlasın ki rakibinde olan dünyevi hüsün , kuvvet ,mertebe ve servet fanidir , muvakkattır faidesiz az , zahmeti çoktur

Allah bizi bu gibi hastalıklardan muhafaza etsin , dinimizin emrettiği gibi yaşamayı hepimize nasip etsin inşallah. Hayırlısıyla onbir ayın sultanı olan ramazan ayına girmek üzereyiz, Allah bu ayın bütün ümmeti müslümana barış , mutluluk , huzur ve mağfiret vesilesi kılsın .

Amin.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
3
İslamda Gençlik / Gençlik
« Son İleti Gönderen: webtasarim Bugün, 10:33:40 ÖS »


Gençlik

  Bir  toplumun  en  önemli unsurunu hiç  şüphesiz gençler  oluşturmaktadır.  İnsanın   hayatında en  önemli  dönemlerinden birini de gençlik  dönemdir.  İnsan  geleceğini bu dönemde belirler.  İnsanın  geleceğinin  parlak olması ve medeniyetli bir toplumun oluşması için gençliğin  erdem,talim  ve  terbiyelerindeki  önemden ve dinin gereklerinin yaşayışından geçmektedir. Gençlik, duygu ve kabiliyetlerin, enerjinin doruk noktaya ulaştığı bir zamandır. Bunları dizginlemek, kanalize etmek, tam kapasiteyle çalışmak insana çok şeyler kazandırır.

Bu iş çok zordur. Ama çocukluğundan itibaren kendini bu yola koyabilmiş, nefsini hayra yöneltmiş, alıştırmış bir genç, Allah rızasını kazanma yolundadır. Birçok gencin hislerine mağlup olup cüretkar akıllarıyla bataklıklara düştüğü bir zamanda ayet ve hadislerde belirtilen ve güzel örnek olarak verilen gençlerin değeri daha iyi anlaşılmış olur. Çünkü bu örnekteki gençler ve onlar gibi olanlar, Allah  ve Resulünün sevdiği kimselerdir.

     Peygamberimiz Efendimiz(s.a.v.)  gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünkü peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar İslama şiddetle karşı çıkarlarken, gençler Müslüman olmuş ve İslama destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanında yer almışlardır.

Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin gençliğin önemine değindiği bu Hadis-i şerife bakalım

İbni Abbas (ra) Peygamberimiz (s.a.v.)in şöyle  buyurduğunu rivayet ediyor. “Beş şey gelmeden evvel  beş  şeyi fırsat bil.  Ölüm  gelmeden  önce  hayatının,  hastalık  gelmeden  önce  sağlığının, meşguliyet gelmeden önce boş vaktinin,  ihtiyarlık gelmeden  önce  gençliğinin, fakirlik  gelmeden  önce zenginliğinin”  değerini bilmemizi  öğütlemiştir.

İnsanlık tarihindeki örnek şahsiyetlerin hayatlarına baktığımız zaman da bu gerçeği apaçık göre biliyoruz .Daha genç yaşlarındayken, Hz. İbrahim (a.s.), puta tapan kavmiyle tek başına mücadele etmiş, Hz. Yusuf (a.s.) bütün olumsuz şartlara rağmen nefsine “dur” diyebilmiş, Hz. Musa (a.s.) iffet ve namus timsali olmuş, Hz. Yahya (a.s.) birçok yönüyle çocuklara ve gençlere örnek olmuş , Ashab-ı Kehf olarak adlandırılan gençler, inandıkları gibi yaşayabilme uğruna evini barkını ve her şeylerini   terk etmiş,Hz. Meryem iffetine söz gelmesine rağmen Allahın emrine teslim olup sabretmiştir. Hz.  İsa (a.s.) devrinin azgınlarına karşı Hakkın mücadelesini vermiş ve hatemul enbiya Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de son derece temiz ve kararlı bir gençlik geçirmiştir.

Nefsin türlü tuzaklarına    çabuk  aldanan insan, gençlik döneminde daha da çok  aldanıp ibadetten ,doğruluktan  ayrılıp   o manevi havayı tenefüs  etmek yerine delalete , günaha ve kötü yolun yolcusu olarak ebedi olan ahiret  hayatını karartıyor.

 İnsanı  gaflete götüren  nefis ve dünya sevgisine kapılıp zevku sefa peşinde giderek  dünyada mutlu olacağını sanıp büyük bir yanılgı içerisinde olanlar . Şayet dünyada  mutlu olmak istiyorlarsa  çağımızın büyük mütefekkiri   Said Nursinin işaret ettiği bu gerçeğe kulak vermeleri lazım gelir :Hayatın lezzetini ve  zevkini isterseniz , hayatınızı  iman ile hayatlandırınız  ve  feraizle  ziynetlendiriniz  ve  günahlardan çekinmekle  muhafaza ediniz.

Gençler üzerinde en etkili olan toplumsal kurumlarımızın başında aile gelmektedir.

Çocuğa ilk bilgilerin verildiği yer aile ocağıdır. Bu nedenle ailenin sağlam olması ve anne-babanın çocukları ile iyi bir iletişim kurması gerekir.    Çünkü  Genç nesiller küçük yaşta aile terbiyesi ,  iyi  bir eğitim ve Allahın  koyduğu  kanunlarla hareket etmekle şekillenir Gençlik döneminde bulunan bir insanda aile rolü çok  büyüktür . Aileler çocuklarını büyüttüklerinde helal ve haram  lokmaya  çok dikkat etmeli ve çocuğunu  helal dairesinde büyütüp ,  aynı zamanda  Allahın(cc)  ve Peygamberin dediğine   hem kendisi  uymalı  hem de   çocuğuna anlatıp   Allahın onun rabbi olduğunu ve peygamberin  dünyadaki en önemli rehberi olduğunu hatırlatmalıdır. Bu ahir  zamanda harama giden yollar hem fazla hem de kolay ulaşılır hale gelmiştir .  Aile , çocuğunun   gençlik cağına geldiği zaman sahip çıkmazsa   çocuğun kötü arkadaş ortamına girmesi,  internet kafe  gibi şeytani pisliklerin olduğu mekanlara girmesiyle  kötü bir insan haline gelmesi kaçınılmazdır. Onun için aile eğitimi  ve aile sevgisi  görmeyen  ve sahip çıkılmadan serbest bırakılan genç nesil patlamaya hazır bir canlı bomba haline gelir.

 Bu gibi sepelerden dolayı  dünya ve ahiret saadetini kaybetmekle beraber   Aile ve toplum düzeni de bozulmuş olur.

Gençlik çağında olan biri , ahir zaman fitnelerine  çok dikkat etmeli, kötülüğe giden yollardan kendini muhafaza etmeli ve  bu hususla ilgili,  İbn Mesud (r.a.)dan rivayet edilen hadiste şöyle buyuruyor :“Gençlerinizin en hayırlısı, ihtiyarlar gibi ölümü düşünen, gençlik hevesatına mağlup olmayıp, gaflette boğulmayandır. İhtiyarlarınızın en kötüsü ise gaflet ve nefsin isteklerine uymada gençlere benzemek isteyen, çocukçasına nefsin isteklerine uyandır. (Taberâni, Kebir)

  Ömrümüzün en önemli çağının geçlik dönemi olduğunu tekrar vurgulayarak  bu konuyla  ilgili peygamber efendimiz (s.a.a)  şu hadisi şerifini müşahade edelim .       İbn Mesud  (ra)dan: Peygamber (sav) buyurdu: “insanoğlu  kıyamet gününde Rabbinin yanında şu beş şeyden sorulmadıkça   olduğu yerden ayrılamaz: “Ömrünü nerde geçirdiğinden, gençliğini nerede ve nasıl harcadığından, malını nereden kazanıp nereye sarfettiğinden, bildiği ile amel edip etmediğinden, bedenini nerede yıprattığından.” (Sünen-i Tirmizi) Allahın Bizi sorguya çekeceğini   hatırlayıp ona göre gençliğimizi değerlendirip yaşayalım.

Ayet ve hadislerde beyan edildiği  üzere; günümüz gençliğinin ve  gençlerinin, imanı koruma ve ibadetlere devam etme sorumlulukları yanında, kişilik , sağlık ve  ailevi sorunları, arkadaş ve çevre sorunları, okul vs. ile ilgili birçok sorunları vardır. İşsizlik ve ondan kaynaklanan sorunların yanında sigara, alkol, uyuşturucular, kumar ve şans oyunları   gibi kötü alışkanlıklar da gençlerimizi çevrelemiş durumdadır. Bunlara ek olarak son zamanlarda ortaya çıkan , kötü-sapık akımlar gibi zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşme durumları da vardır.

Sonuç olarak  günümüz  gençliğinin  birtakım problemlere düşmemeleri için şunlara dikkat etmeliyiz:

1. Gençlere sağlam bir aile terbiyesi verilmeli¸

2. Ailede ve okulda gençlere doğru bilgiler verilmeli¸

3. Maddi ve manevi yönden dengeli bireyler olarak yetiştirilmeli¸

4. Dini değerlerin  eksiksiz  bir şekilde öğretilmeli ve uygulanmalıdır.

5. Gençleri sosyalleştirerek içinde yaşadıkları topluma uyumlu hale getirilmeli¸

6. Gençleri  kötü arkadaş gruplarından  uzak tutmalı ve iyi arkadaşlar edinmeleri  sağlanmalı.

7. Boş zamanlarını kitap okuyarak ve faydalı işler yaparak geçirmelerine yardımcı olunmalı.

8. Kötü alışkanlıkların başladığı İnternet¸ eğlence yerleri ve kahvehane gibi

-Gençlerimizin de dikkat etmeleri gereken birkaç maddeye değinmek istiyorum

1.Dünya ya geliş amacını bilmeli ona göre hareket etmeli

2. Allaha karşı sorumluluklarını bilip ona göre yaşamalı

3. Eğitimine  önem verip  geleceğini inşa etmeli

4 .Kendisine ve ailesine zarar verecek durumlardan kendini muhafaza etmeli

5.Bağımlılık yapan maddelerden uzak durmalı

6.Gidecekleri yerler konusunda ailesine ve büyüklerine danışmalı
 
Gençlerimizin  imanlı, ibadetli, bilgili, eğitimli, terbiyeli, güzel ahlaklı, bilinçli, nefsine hâkim, günahlardan korunan ve saygılı kimseler olmaları elzemdir. Çünkü gençliğimiz geleceğimizdir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
4
M / Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 320 kbps + Flac
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 10:10:00 ÖS »
2023 - Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 320 Kbps + Flac
13 / 00:01:10:23 / 161,12 MB - 494, 20 MB



Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 2023 - 320 Kbps - Flac (13 / 1:10:23)
----------------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Kemiksiz - 01 Aşkından İmiş _ Bilmez İdim  07:54
Mehmet Kemiksiz - 02 Mi'raciye 1 _ Ey Rasûl-i Mücteba  07:14
Mehmet Kemiksiz - 03 Ebû- Eyyûb' un Huzûrunda _ Huzûr- i Pâkine  06:08
Mehmet Kemiksiz - 04 Yârin Gölünde _ Ben Bir Kamış İdim  04:58
Mehmet Kemiksiz - 05 Kalabalıklarda Yalnız Olanlar _ Gariplik Açıyor  05:44
Mehmet Kemiksiz - 06 Şemâil _ Ne Uzun Ne Kısa  06:33
Mehmet Kemiksiz - 07  Hasret _ Sîmâna Tebessüm  04:50
Mehmet Kemiksiz - 08 Aldanma _ Geçer Günler  04:19
Mehmet Kemiksiz - 09 Tavaf _ Seven Sevdiğini  05:00
Mehmet Kemiksiz - 10 Aşkın Sırrına Erenler  04:45
Mehmet Kemiksiz - 11 O Meyden Sun _ Gel Ey Sâkî  03:33
Mehmet Kemiksiz - 12 Münâcât _ Ya Rabbi Gözlerinden  04:51
Mehmet Kemiksiz - 13 Kadir Gecesi _ Ruhlarla Buluşur  04:28




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
5
G / Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 - 320 kbps + Flac
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 10:02:48 ÖS »
2009 - Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 320 Kbps + Wav
24 / 00:00:59:23 / 135,92 MB - 600,10 MB





Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 2009 - 320 Kbps - Wav (24 / 59:23)
--------------------------------------------------------------------------------------------
Gülbe Şeker - 01 Müslüman Çocuk  01:10
Gülbe Şeker - 02 Müslüman Çocuk Şarkısı  01:42
Gülbe Şeker - 03 Tefekkür  01:26
Gülbe Şeker - 04 Tefekkür Şarkısı  04:16
Gülbe Şeker - 05 Emanet  01:15
Gülbe Şeker - 06 Emanet Şarkısı  02:36
Gülbe Şeker - 07 Anne ve Babalarımız  01:27
Gülbe Şeker - 08 Anne ve Babalarımız Şarkısı  02:31
Gülbe Şeker - 09 Dostluk  01:27
Gülbe Şeker - 10 Dostluk Şarkısı  03:54
Gülbe Şeker - 11 Şükür  01:01
Gülbe Şeker - 12 Şükür Şarkısı  03:38
Gülbe Şeker - 13 Hocamız'a  01:11
Gülbe Şeker - 14 Hocamız Şarkısı  02:20
Gülbe Şeker - 15 Vatan  00:50
Gülbe Şeker - 16 Vatan Şarkısı  03:44
Gülbe Şeker - 17 Müslüman Çocuk Şarkısı (Enst.)  01:43
Gülbe Şeker - 18 Tefekkür Şarkısı (Enst.)  04:17
Gülbe Şeker - 19 Emanet Şarkısı (Enst.)  02:36
Gülbe Şeker - 20 Anne ve Babalarımız Şarkısı (Enst.)  02:32
Gülbe Şeker - 21 Dostluk Şarkısı (Enst.)  03:55
Gülbe Şeker - 22 Şükür Şarkısı (Enst.)  03:36
Gülbe Şeker - 23 Hocamız Şarkısı (Enst.)  02:21
Gülbe Şeker - 24 Vatan Şarkısı (Enst.)  03:43




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap [/font]
[/b]
6
Sağlık / Mutsuzluk Kilo Aldırıyor
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:26:02 ÖÖ »


Mutsuzluk Kilo Aldırıyor

Fazla kilosu olan ya da psikolojik sorun yaşayan kadınlar için; “Kişi kilosundan ve görüntüsünden memnun değildir ve bu onu işlerinde başarısızlığa götürüyordur ama bunun analizini yapamıyordur. Kişi çok güzelse ama mutlu değilse sağlıklı değildir, mutluluk ve iç huzur da çok önemli. Ruhsal, fiziksel ve görüntü olarak iyi hissetmesi gerekiyor.”

“Eğer diyetteyseniz ve bu diyet sırasında bir an önce kilo vermek istiyorsanız dikkat etmeniz gereken bazı ayrıntılar var” diyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan “Bu noktalara dikkat ederek diyetinizi daha verimli hale getirebilir ve çok daha kısa zamanda büyük kilolar verebilirsiniz. Örneğin diyet sırasında kesinlikle atıştırmamalısınız. Öğün aralarında atıştırmak büyük hatadır. Bundan vazgeçin. Buzdolabınızı kalorili ve lezzetli yiyeceklerle doldurmayın. Nefsinize hakim olamayacağınızı bile bile evde bu tür yiyecekler bulundurmak sizin için büyük tehlikedir. Diyette istenilen kilonun verilmesi için yeteri kadar uyku çok çok önemlidir.Ne çok ne de az yeterince uyuyun.Günde en az 6 saat en çok 9 saat uyumaya özen göstermelisiniz ve uykunuz kaliteli olmalı. Ara ara bölünen ve hafif bir uyku size fayda sağlamayacaktır.Kesinlikle uyanır uyanmaz kahvaltı yapmalısınız. Kahvaltısız bir diyet asla işe yaramaz. Kahvaltı sonrası bir fincan yeşil çay içmek işinizi kolaylaştıracak” diye konuştu.

Sık sık ve hafif gıdalarla beslenmeye özen gösterilmesini isteyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, “Asansör kullanmayın, kısa mesafelerde vasıtaya binmeyin ve gün içerisinde mümkün olduğunda yürüme bahaneleri yaratın.Ne kadar fazla haraket ederseniz o kadar hızlı kilo verebilirsiniz.Hareket etmek metabolizmanızı hızlandıracak ve çok daha çabuk kalori yakmanıza ortam hazırlayacak. Böylece düzene giren sağlam bir metabolizma ile etkili bir diyet programı gerçekleştirmiş olacaksınız” dedi.

Geçtiğimiz Günlerde 'Neden Açım Neden Şişmanım' adlı kitabını çıkararak oldukça dikkat çeken Dr.Gönül Ateşsaçan son olarak, “Diyet yaparken insanlar bir süreden sonra bıkabilir ya da yanlış diyet taktikleri yüzünden kolayca pes edip verdikleri kilonun kat be kat fazlasını alabilir. Diyette bu tip hatalara düşmemek için öncelikle diyetisyeninize başvurmalı ve bir uzman eşliğinde kilo vermeye çalışmalısınız” şeklinde konuştu.

Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
7
İnaç Ahlak / İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:16:18 ÖÖ »


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu

 İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu hedefler İslam ahlakında hüküm yalnızca Allah’ındır. İslam koyduğu ahlaki kuralları ile tüm insanlığın menfaatlerini korur.

İslam kişinin hayatına denge ve düzen getirir. Bir hadisi şerifinde Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, kendi üzerinde kendinin hakkı var ve ailenin hakkı var her hak sahibine aittir” Ahlakın kalben ve ruhen kabul görmesi gerekir. Zira ahlaki davranışlar kalbi ve hissi duygulara tesir eder. Ahlakın güzelleşmesi vicdanın uyanmasına bağladır.

Kişinin kendini otokontrol etmesi: Kendini yükseklerde gören kibirli insanın halini düzeltme imkânı yoktur. Ahlakını güzelleştirmek isteyen kişi öncelikle kibirden uzak durmalı ve durumunun farkına varmalıdır.İslami sohbetler: İslami sohbetlere katılan kişi iç dünyasına yolculuk yaparak halini düzeltebilir. Fakat değişmeyi gerçekten istemesi ve bu konuda samimi olması gerekir. Güzel örnekler şart: İyilik de kötülük de bulaşıcıdır.

Ahlakını düzeltmek isteyen kişi iyilerle beraber olmalı ve onlarla vakit geçirmelidir. Arkadaş seçimine dikkat edilmelidir: Kişi arkadaşının yaşantısından çok fazla etkilenir. O yüzden arkadaş seçiminde ahlaki özellikleri dikkate almak gerekir. İyi arkadaş, iyiliğini yanındaki dostlarına da bulaştıran kişidir.  Çevremizde gördüğümüz olumlu örneklerden etkileniriz. İnsanlar her zaman birbirlerini taklit ederler. İyiyi taklit etmeyenler kötüyü taklit ederler. Taklit edilen şeyi zamanla benimser ve alışkanlık haline getirirler. O yüzden güzel ahlaklı insanlarla oturup kalkmakta büyük fayda vardır.

Hz. Peygamber iyi ve kötü arkadaşa şu örneği vermiştir:

İyi arkadaş güzel koku satan gibidir. Onun yanına gittiğinde ya o kokudan satın alırsın ya da o kukudan senin üzerine siner. Kötü arkadaş körükçünün körüğü gibidir. Körükçünün yanına gittiğinde ya seni ya da elbiseni yakar. Ya da hiç yanmasan bile kötü koku alırsın, üzerine kötü koku siner” O gün (mahşer günü) zalim kişi (günaha saplanmış kişi) ellerini ısırır şöyle der: Keşke peygamberler yolundan gitseydim. Yazık bana. Keşke falancayı dost edinmeseydim. Onları arkadaş edinmekten zarara uğradım. Kuran bana geldiği halde o dost edindiğim beni Kurandan saptırdı uzaklaştırdı.  Şeytan insanı en çok yardıma ihtiyaç duyulan anda yapayalnız ve yardımcısız bırakmaktadır” ( Furkan, 27,28,29)Arkadaşlık dostluk Allah’ın rızası için olmalıdır. Allah için olmayan dostluklarda çıkar çatışması vardır. Kişiler birbirlerinden ne kadar menfaatleneceklerini düşünür ve karşı tarafa zarar verirler. Çünkü insani ilişkileri tamamen menfaatleri üzerine kurulmuştur.

Güzel ahlâklı bir Müslümanın özellikleri:   

Yalan konuşmaz: Ahlaki ilkeleri hayatına taşıyan bir kişi zor durumda kalsa dahi yalan konuşmaz. Çünkü yalanın değerinden bir şeyler eksilteceğini bilir.

Riyakâr değildir: Müslüman dürüsttür, çıkar elde edebilmek için riyakarlığa başvurmaz. İhanet etmez: Müslüman vefakârdır, insanlara ihanet etmez, ihanet edenleri hoş karşılamaz. İnsanlara haksızlık yapmaz: Müslüman insanlara haksız yapmanın hem karşı tarafa hem kendisine zarar verdiğini bilir. O adildir, ne kendisi haksızlık yapar ne de haksızlığa göz yumar. Gıybet etmez: Müslüman insanların kusurlarını gördüğünde uygun bir dille uyarır fakat dedikodu yapmaz. İnsanların arkasından konuşmaz, zemmetmez. Aksine ayıpları örter güzel davranışları över.

İslam’a göre aİle terbiyesi nasıl olmalı?

Anne ve babaların çocuklarını eğitme konusunda çoğu zaman kendisini yetersiz hissettiği bilinir. Bir hayat düzeni olan İslam’ın kendine has bir terbiye sistemi vardır. Her dinin, her inancın, her ideolojinin kendine göre bir terbiye sistemi vardır. İslam’ın da kendine has bir terbiye sistemi bulunuyor. Çocuk ve aile terbiyesinde öncelikle anne ve babanın sorumluluk bilinci taşıması gerekiyor. İslam, ebeveynlere Kur’an’ın öğretileri ve Peygamber Efendimizin sünnetindeki öğretileri ne ise öncelikle çocukların onlarla yönlendirilmesi gerektiğine işaret eder.

Çocuk Haramla Beslenirse Üzerinde Tesirleri Oluşur

İslam’ın nazarına göre eğitim ve terbiye daha çocuk doğmadan başlar. Çocuk daha cenin döneminde iken annenin o çocuğu helal gıda ile beslemesi, bu terbiyenin ilk aşamasıdır. Şayet bir çocuk haram ile beslenirse doğduktan sonra onun üzerinde bazı tesirler oluşacaktır. Çocuk dünyaya geldikten sonra ise ilk olarak terbiye aşaması başlar. Kulağına ezan okumak, kamet okumak ve ona güzel bir isim vermek gibi aşamalar ailenin çocukları için temel niteliğindeki görevleri olarak ifade ediliyor.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
8
İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile / Çocuklarda Çalma Davranışı
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:10:15 ÖÖ »


Çocuklarda Çalma Davranışı

Çocuk çaldığı şeyi arkadaşlarına verip, onlar nazarında değer kazanmak isteyebilir. Buna özgeci değer kazanma denir.

İhtiyaca binaen çalma: İhtiyacı olan bir şeye ulaamayan çocuk böyle bir davranışa başvurabilir. Uzmanlar özellikle evden kaçan ya da sokaklarda yaşayan çocuklarda bu tür çalma davranışının daha sık görüldüğünü savunuyorlar. Ailede çalmanın olumsuz bir davranış olduğunu öğrenmeyen çocuklar, gereksinim duydukları şeyi çalarak elde edebilirler. Ailede temel değerlerin kuvvetle verildiği çocuklar ise ne kadar ihtiyaç sahibi olurlarsa olsunlar böyle bir şeye tenezzül etmezler.

Saldırganlığa meyilli hırsızlık: Çocuk arkadaşının eşyalarına zarar vermek ve onun sahip olduğu şeyi ortadan kaldırmak ister. Ve bu eşyayı alarak kullanılmaz hale getirir. Zevke dönüşen hırsızlık: Bu tür çalma davranışları ergenlerde daha sık görülür. Genç kendisine heyecan verici duygular peşine takılır ve sokak çetelerine katılır. Çalmak onun için zevke dönüşmüştür. Bu eylemini sürdürdükçe grup içinde bir yer edinmekte yani ilgiyi üzerine toplamaktadır.

Komplekseksenli hırsızlıklar

Aşağılık duygusu taşıyan ve kendini ifade edemeyen gençlerde görülen bir davranıştır. Genç yaşadığı yoksunluğu bu şekilde ortadan kaldırabileceğine inanmaktadır. Fakat yapılan eylem kendisini her gün biraz daha aşağı çekmektedir. Çocuklarda görülen hırsızlık davranışının büyük bir kısmında anne babanın yanlış tutumunun etkisi vardır. Çocuk bu eylemini doğrudan anne baba otoritesine yönelterek rahatlayacağına inanır. Yani başkalarına ait eşyaları çalarak onlar üzerinde baskı kurmaya çalışır.  Çocuğum arkadaşlarının eşyalarını izinsiz alıyor diye şikayet eden anne babalar çocuklarına bunun doğru olmadığını anlatmalı fakat bununla yetinmeyip, onu sevgileri ile de desteklemelidirler.

Neler Yapılabilir     

Çocuğa üç yaşından itibaren mülkiyet kavramı açıklanmalı ve başkalarına ait olan eşyalara izinsiz dokunamayacağı öğretilmelidir. Hakkaniyet duygusu ergenlik çağına kadar kazandırılmış olmalıdır. Çocuğa yeterli miktarda harçlık verilmeli bu konuda mahrum bırakılmamalıdır. Anne babalar çocuğa bazı isteklerini kontrol etmeyi öğretmelidirler. Çocuğa toplumsal değerler ve başkalarının mülkiyet hakkına saygı üç yaşından itibaren öğretilmelidir. Çocuklar yanlış örneklerden korunmalıdırlar. Anne babalar çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamalıdırlar. Anne babalar çocuklarına ihtiyaçları olan sevgi ve ilgiyi vermekte cömert davranmalıdırlar.  Anne babalar çocuklar üzerinde baskı uygulamamalı onlara kendilerini ifade etme fırsatı tanımalıdırlar. Çocuğun kendini değersiz hissetmesi bu davranışlara yönelmesine sebebiyet verebilir. O nedenle anne babanın çocuğun güven duygusunu geliştirmesi gerekir. Anne baba çocuğu hırsız lakabı ile damgalamamalıdırlar.  Çocuğa küçük düşürücü ifadeler kullanmamalıdırlar. Olayı çocuğun yanında sürekli dillendirerek onu rencide etmemelidirler. Anne baba çocuğu çalma davranışını terk etmesi için şiddetle cezalandırmamalıdırlar.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
9
İnsan ve Hayat / Ayrılığın Acısı ve Tatlısı
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:03:45 ÖÖ »


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı

Hayatımızın bazı dönemlerinde ayrılıklar yaşıyoruz. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz, alıştığımız insanlardan, dostlarımızdan, evimizden, yurdumuzdan ayrılıyoruz. Ya onlar bizi terk ediyor ya da biz onları bırakıp gitmek durumunda kalıyoruz. Sonra da özlemler, hasretler ve bekleyişler başlıyor.

Sevdiklerinden ayrı düşen ve özellikle bir daha kavuşma ihti¬mali olmayan insanlara hemen en güzel nasihatimizi veririz. "Üzülme, zamanla alışırsın, unutursun."

Zaten hayatımız hep alıştığımız ya da unuttuğumuz olgularla geçiyor. Geçmişimize bakalım. Ne çok insanlarımız, dostlarımız oldu. Onlarla neler neler, ne unutulmaz anılar yaşadık. Okul arkadaşları, asker arkadaşları. Gün geldi, hepsinden ayrıldık. Üstünden ne çok zaman geçti, şimdi çoğunun ismini bile hatırlamıyoruz. Yani, zamanla unuttuk ve onların olmayışına alıştık. Çünkü onların bitişiyle başka başlangıçlar yaşıyoruz.

Hayatımız başlangıçlar ve bitişlerle geçiyor. Ve her bitiş, yeni bir başlangıca kapı açıyor. Bitişler olmasaydı, zaten başlangıçlar olmazdı. Hayatımızda pek çok yıkıcı, üzücü bitişler yaşıyoruz. Fakat her biten olguyla birlikte sevinçli yeni başlangıçlar gün¬demimize geliyor.

Başlangıçları ümitle, sevinçle yaşıyoruz, yaşadıkça alışıyoruz, hiç bitmeyecek sanıyoruz. Bitince de bizim için çok ani, hiç beklenmedik bir durum oluyor ve şoke oluyoruz. Bir olay bitince artık yeni birşey, başka birşey bir daha hiç başlamayacakmış gibi karamsarlıklara itiyoruz kendimizi. Bunun tek nedeni şu: herşeyi o andan ibaret zannetmemiz.

Bu düşünce bütün çıkış yollarımızı kapatıyor. Nasıl ki sevinçli olduğumuz, birlikte olduğumuz anlarımızda o an hiç bitmeyecek, hep öyle kalacak gibi düşünüyoruz, aynı şekilde ayrılıklara düşünce de bir daha hiç gün doğmayacak, yeni bir başlangıcımız olmayacak, artık herşey bitti gibi düşüncelere itiyoruz kendimizi. Sırf her şeyi bulunduğumuz andan ibaret sandı¬ğımız için. Halbuki hüzünler ve sevinçler, ayrılıklar ve kavuşmalar, başlangıçlar ve bitişler gece-gündüz gibidir. Hep birbiri ardınca gelir. Biri biter, biri başlar. O halde gece olunca fazla üzülmemeli, gündüzün geleceğini unutmamalı, gündüz olunca da fazla mutluluklara kapılıp, kendimizi kaptırmamalıyız. Dünya, acısıyla tatlısıyla geçici olduğunu böylece gösteriyor ve ge¬çip gidiyor işte...

Bizler hayatımızda bir gecedeyiz, bir gündüzde. İkisi habire peş peşe geliyor. Bir sevinçliyiz, bir hüzünlüyüz. Ne geceyi, ne gündüzü, birinden birini mesken edinemiyoruz, habire halden hale giriyoruz. Hayatımız da sadece başlangıçtan ya da sadece bitişten ibaret değil. Başlıyor, yaşanıyor, bitiyor. Başlama ve bitme arasında bizler de yaşadıklarımızla, yaptıklarımızla imtihanımızı veriyoruz. Aynı dünya hayatımız gibi... Doğum bir başlangıç, ölüm bir bitiştir dünya hayatımız için. Biz de bu iki nokta arasında imtihanımızı yaşıyoruz.

İşte bu gerçeği, hayatımızdaki küçük olaylara da yerleştirmeliyiz. İş hayatımız olsun, arkadaş hayatımız olsun.

Başladı, yaşandı ve bitti. Ama, önemli olan bitişlerden sonra geriye dönüp baktığımızda neleri bıraktığımız ya da yaşananlardan sonra geride bize kalanlar ne? Daha doğrusu imtihanımızı nasıl verdik?

Netice itibariyle, insanlarla birşeyler yaşayıp, paylaşıp, imtihan verip ayrılıyoruz. O faniliklerle birlikte ayrılıyoruz. Ama hiçbir zaman ayrılık acılarına, bitişlerin hüzünlerine kendimizi kaptırmayalım ve yeni ve başka başlangıçlar yaşayacağımız için, yeni bir kapı açıldığı için daha çok sevinelim. Unutmayalım ki, tırtılın, "dünyanın sonu" dediğine, usta "kelebek" der. Her bitişte tırtıl gibi hissetsek de kendimizi, aslında yeni başlangıçların kelebeği olmanın sevincini yaşayalım.

Dünyada böyle küçük ayrılık acıları yaşıyoruz. Bu dünya için küçük olsa da, gözümüzde acısını büyüte büyüte cürmünü büyük hale getirdiğimiz ayrılık acıları... Bu yaşadığımız ayrılık acıları bize asıl ayrılık acısının ne olduğunu fısıldıyor ve sonra da tatlılığını önümüze seriyor. İşte asıl ayrılık acısı ve aslında çok tatlı olan ayrılık acısı her kişinin kârı olmayan, ancak er kişilerin kârı olan ayrılık acısı...

Mevlâna Hazretleri Mesnevi'sinde bize bunun için bir ipucu veriyor ve diyor: "Dinle neyden hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede."

Asıl ayrılık Allah'tan ayrı kalmak ve asıl kavuşma Allah'a kavuşmadır. Biz insanlar kendi aramızdaki ayrılmalara sevinip üzülürken, bu büyükler şu dünyanın dış yüzeyindeki ölüm, ayrılık, yoklukların sudaki kabarcıklar gibi olduğunu biliyorlar. Her gelip giden damlacığın güneşe ayna olduğunu görüyorlar. Nasıl ki her geçen damla kendisinin gelip geçici, güneşinse bakî olduğunu gösterirse, bu dünyaya gelip giden herşeyin Bakî olana ayna tuttuğunu biliyorlar.

Hani konuya başlarken demiştik. Ayrılık acısı yaşayan insana "Zamanla unutursun, alışırsın, üzülme" diyoruz ya, işte bizler hep dünyaya alışıp, zamanla Rabbimizi unutur, gaflete düşer hale geliyoruz. Allah'tan ayrı düşene, dünyaları da verseniz neye yarar.

O halde asıl ayrılık acısını en derinimizde duymaya çalışmalı, ötelere ait şeylerin özlemlerini duymalı su köpüğüne benzeyen dünyadan silkinmeye çalışmalıyız. Allah'tan ayrı kalmanın acı¬sı en tatlı ayrılık acısıdır. İşte ancak o zaman ölüm, Mevlâna Hazretlerinin dediği gibi, bir kavuşma anı, bir düğün gecesi olacaktır.

Bu dünyada bir tırtıl kadar olsak bile, ötelerin ve asıl kavuş¬manın kelebeği olma adayı olabiliriz. O halde neyin hasretini çekiyor olduğumuza, nereden ayrılıp, nereye kavuştuğumuza, fani ayrılıkların bizi hangi kavuşmalara götürdüğüne dikkat edelim. Duygularımız ne yöne giderse bizi de o yöne götürdüğünü unutmayalım ve gitmek istediğimiz yerin neresi olacağına böylece karar verelim.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
10
Ramazan Ayvallı Prof. Dr. / Son Peygamber
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:38:32 ÖÖ »


Son Peygamber

İnsanlığın doğru yolu bulması, âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir.

Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâmdan itibâren, Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar bütün  Peygamberleri vâsıtasıyla, kullarına, dünyâ ve âhirette râhat etmeleri, huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emir ve yasaklarını, yanî ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu, beğendiği ve beğenmediği bütün işleri bildirmiştir.
 
İnsanlar, Allah’ın Peygamberlerine tâbi olup, emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır.

Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır.
 
İnsanlığın doğru yolu bulması, ahlâken yükselmesi, bütün beşeriyetin dünyâda ve âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. "Gerçekten sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) âyetinde, Allah'ın iltifâtına mazhar olan Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân'dan ibâret olan güzel ahlâkını, hem hayâtında sergilediği tatbîkâtıyla, hem de güzel emir ve tavsiyeleriyle ümmetine teblîğ etmiştir.
 
"O’nun şahsında, Allah'ı ve Âhiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça hâtırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri vardır" (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed aleyhisselâmın “üsve-i hasene” [nümûne-i imtisâl=en güzel örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir?
 
Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm da, “Ben, iyi huyları tamâmlamak, yerleştirmek için gönderildim” buyurmuştur.
 
O'nun güzel huyları o kadar çoktu ki, herkesi hayrân bırakırdı; görenler ve işitenler seve- seve Müslümân olurdu. O'nun hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusûr görülmemiştir.
 
Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri “Habîb”inde, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi olan Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm’da toplamıştır. Mahlûkların yaratılmasına sebep olan ve âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, “Habîbullah”tır [Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir.]
 
İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O’na îmân etmek, tâbi’ ve teslîm olmaktır. Bunun zıddı da felâketlerin başıdır.
 
Her mü'minin, Resûlullah’ı çok sevmesi lâzımdır. Çünkü, başta “Sahîh-i Buhârî” olmak üzere, birçok hadîs kitâbında yer alan bir hadîs-i şerîfte meâlen, “Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, [kâmil ma’nâda] îmân etmiş olmaz” buyuruldu. Ya'nî o kişinin îmânı olgun olmaz.
 
Hadîs-i şerîfin diğer rivâyetleri de şöyledir: “Bir kimse, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan dahâ çok sevmedikçe, îmân etmiş olmaz.” “Beni ana-babasından, evlâdından ve herkesten daha çok sevmeyen, [kâmil] mü’min olamaz.”

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
Sayfa: [1] 2 3 ... 10