Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Biz Bize / Kulluk Bilinci
« Son İleti Gönderen: türkiyem Bugün, 08:12:12 ÖS »


Kulluk Bilinci

Dünya sahnesine gelen her insan, Allaha teslim olup ona itaat etmek için gelmiştir.

Dolayısıyla insanın var oluş gayesi, yaratanına kul olabilmektir. Zira yaratılan her şeyin bir gayesi vardır Hiçbir şey gayesiz ve sebepsiz yaratılmış değildir. Özellikle yaratılmışların en mükemmeli, en şereflisi olan insan, gayesiz olamaz. İnsanın asıl gayesi de Allahın istediği gibi, ona kulluk edebilmektir. B u hususta Yüce Rabbimiz Kuran-ı  Kerimde şöyle buyurmuştur. “ Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zariyat,56.       

Amacımız ve hedefimiz Allaha yönelerek bizlere verdiği hayat hakkını kullanırken, neyi, ne için yaptığımızı düşünmek. Yaptığım  iş, Allah ve onun evrensel elçisi Hz Muhammed (sav) efendimizin hoşuna gider mi ?. Söylem ve eylemlerim beni sorumlu kılar mı?. Her şeyi ile fani olan bu dünyada yaşarken bir diğerini mutsuz etmek veya kalbini kırmağa değer mi?. Ve benzeri sorulara cevap verme adına düşünüp Allahı gücendirmeden yaşamalıyım, onun rızasının olmadığı işlerden   uzak durmalıyım düşüncesine ulaştığımız zaman kulluk bilinci oluşmaya başlamıştır.

Kulluk bilincinin oluşumu ve gelişimi, okuyup, araştırmadan geçer.

Okuduklarımızı akıl süzgecinden geçirip amelle birleştirdiğimizde meyvesini verir. Bir gün Peygamber (sav) efendimiz Mescid-i Nebevi de namaz kılan bir kişiyi gördü. Namaz bittikten sonra efendimiz adama, namazı yeniden kıl, zira sen namaz kılmadın buyurdular. Peygamber efendimiz bu uyarısı ile usulüne uygun yapılmayan ibadetlerin kişiye fayda vermeyeceğini vurgulamıştır. 

Peygamber (sav) efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurdular.” Sizden biriniz kendisi için sevdiğini, kardeşi için de sevmediği müddetçe kâmil Mümin olamaz.” .Buhari, İman, 17. Kendimiz için arzu ettiğimizi, diğerleri için arzu etmediğimiz zaman olgun Mümin olamıyoruz. Olgun Mümin olmak için İslami şuura ulaşmak gerekmekte. Yaptıklarımızın bizler üzerinde manevi tesir bırakması için ilim, amel ve ihlasa sahip olmamız lazım gelir. Bu üç haslet bizlerde mevcut olduğu zaman, ibadetlerimizde ve dünyevi işlerimizden manevi tat alırız. Bu seviyeye geldiğimizde daima objektif düşünür,  kısır döngülerden uzak oluruz.           

Yüce Allah, (cc) Kuranında şöyle buyurmaktadır.” Müminler ancak o kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.” Enfa/2-4. 

İşte kulluk bilinci, Müslümanlara önemli değerler kazandırmaktadır. Bu bakımdan dini ve dünyevi işlerde Allahın rızasını ön plana almak durumundayız.

Yaptığımız her işin dünyevi ve ahiret yönü vardır, düşüncesine sahip olmalıyız.

Peygamber (sav) efendimizin  “ İslamda zarar vermek ve zarara uğramak yoktur”  sözünü hafızalarımızda muhafaza etmeliyiz. İbn Mace, Ahkam,17. Zarar veren değil, yaraya merhem olan, yerinde sayan değil, üreten ve ilerleyen olmalıyız. Zaten neyi, neden yaptığımızı bilerek icra edersek, zamanı iyi değerlendiririz. Zamanın bir nimet olduğunu düşünerek hakkını vermek, bizleri kulluk bilincine götürür.  Böylece söz ve eylemlerimizle etrafımızdakilere yararlı oluruz. Elem ve kederlerine ortak olur, geleceklerine güvenle bakmalarına zemin hazırlamış oluruz. Bilmeliyiz ki, bizim mutluluğumuz, etrafımızdakilerin mutlu olmasına bağlıdır. Bu da hep birlikte geleceğe iyimser bakabilmekle mümkündür.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
2
İnsan ve Hayat / İnsan Onuru Mukaddestir
« Son İleti Gönderen: türkiyem Bugün, 08:07:04 ÖS »


İnsan Onuru Mukaddestir

Onur denilen insani değerlerin bütünlüğünü insana veren Allah, onun korunması için bir takım kurallar ortaya koymuş ve yasaklar getirmiştir. İnsan onurunu rencide eden her türlü söylem ve eylemler haram kılınmıştır. Su-i zanda bulunmak, kusur araştırmak, arkadan çekiştirmek, alay etmek, hor hakir görmek, yalan konuşarak aldatmak, ikiyüzlü davranmak, iftirada bulunmak, böbürlenerek karşıdaki insanı küçümsemek vb.

Yüce Allah, Kur-ı Kerimde konuyla ilgili şöyle buyurmaktadır” Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık. İsra, 70. İnsan dünya sahnesine gelirken onuruyla mükerrem bir varlık olarak gelmiştir. Bu özellikleriyle diğer canlılardan ayrı bir yönü vardır. İnsan, inansın veya inanmasın Allahın kendisine bahşettiği bu değerlerle yaşama hakkına sahiptir. Bu değerlerin dokunulmazlığı vardır. 

Peygamberimiz (s,a,v) efendimiz veda hutbesinde, ey insanlar benden sonra birbirlerinizin boyunlarına vurmayın. Kadınlar ve çocuklarınız Allahın sizlere verdiği birer emanettir. Emanetlerin hakkını verin. Müslümanın, Müslüman kardeşine karşı kanı, malı, iffeti haramdır. Sizlere iki emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarılırsanız hiçbir güç ve kuvvet sizi doğru yoldan ayıramaz. Ne zaman ki, bu iki emanetten ayrılırsınız o zaman doğru yoldan sizi saptırırlar, saparsınız. İşte bu iki emanetten biri Hz Kuran, ikincisi de Sünnet-i seniyyedir.             

Kâinatın efendisi, ümmetinin ve diğer insanların içine düşeceği ortamı görüyormuşçasına, 14 asır önce bizleri uyarmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik bulunmamakta. Bir hiç uğruna çocuklar, kadınlar, yaşlılar, masum insanlar öldürülüyor. Müslümanlar perişan ve yarınlara güvenle bakamıyorlar. Müslüman toplumunda hala kadına şiddet devam etmektedir. Müslümanlar arasında dargınlık, kin ve nefret, aşağılama normalmiş gibi yaşamaya devam ediyor. Bütün bu olumsuz tablodan arınmak için Peygamberimiz  (s,a,v) efendimizin şu hadisine kulak vermeliyiz.” Bir birlerinize buğuz etmeyin, birbirlerinize haset etmeyin, birbirlerinize sırt çevirmeyin. Ey Allahın kulları, kardeş olun. Müslümanın Müslüman kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir.”Buhari, edep,57.

İnsana yakışan onurlu bir hayat tarzını kâinatın efendisi peygamberimizde görüyoruz.

Çocukluğunda ve gençliğinde emin Muhammed olarak hayat sürdüren, kimseyi incitmeyen ve ötekileştirmeyen efendimiz, Müslümanlar için model insandır. O,çocuklarla ilgilenen, yetimleri kollayan, insanlar arasında adalet ve hakkaniyeti sağlayan, insana insandır diye değer veren rahmet Nebisi. Bir gün Medinede ashabı ile otururlarken karşıdan bir cenaze geçtiğini görünce hemen ayağa kalktılar. Ashap, dediler ki, ey Allahın Resulü o cenaze Yahudidir. Efendimiz, biliyorum, Yahudi de olsa insandır, buyurdular.

Bu gün Filistindeki sivil halka karşı yapılan saldırılar ve akabinde çocuk, yaşlı, kadın erkek demeden sürdürülen katliamlar, medeni dünyanın yüz karası haline gelmiştir.

Savunmasız insanların bu hali onur kırıcıdır. Aynı zamanda Irak ve Suriyedeki insanlık dramı da bu cümledendir. Allah, Muhamnmed ümmetine yardımını ihsan etsin. Yeniden insan onuruna yakışan hayat tablosunu oluşturmak için Kuran ve sünnette buluşmayı nasip etsin. Kurani ve Peygamberi hayatın içinde, insani değerlerin tümü mevcuttur. Yeter ki, mensubu olduğumuz dinimiz İslamı, anlayarak yaşamaya çalışalım. Sonuç hayırlı olacaktır, inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
3
İslam'da Yetim ve Engelliler / İslam’ın Engelliye Bakışı
« Son İleti Gönderen: türkiyem Bugün, 08:02:58 ÖS »


İslam’ın Engelliye Bakışı

Yaratana kulluk etmek üzere dünya sahnesine gelen insan, yaratılmışların en şereflisidir. Kadınıyla, erkeğiyle, engellisiyle insan eşrefi mahlûkattır. Engelli de, engelli olmayan da bir insandır. Bu bakımdan insana, insan olduğu için değer verilmesi esastır.

Toplum içinde birlikte yaşadığımız engelli kardeşlerimiz her zaman olabilir. Onların varlığını kabullenerek birlikte hayatın idamesini sağlama azmini kendimizde her zaman görmeliyiz. Hangi tür engelli olursa olsun karşımızda bir insanın olduğunu düşünmek durumundayız. Kendimizi bir an onun yerine koyarak düşünürsek, sanırım her şey kendiliğinden çözülecektir. Allahın insana verdiği hakların en önemlisi yaşama hakkıdır.

Zira bu hak olmazsa diğerlerinden söz edilemez. Engelli insanın da hayat hakkı en tabii haktır. Bundan sonra, din ve vicdan, eğitim ve öğretim, çalışma, mülk edinme vb, gelmektedir.

Yüce Allah Kuranın da şöyle buyurmuştur.”Kendisine o ama geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. ( Ey Muhammed!) ne bilirsin, belki de o arınacak. Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. Kendisini muhtaç hissetmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. (istemiyorsa) onun arınmasından sana ne! Allaha karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona yöneliyorsun. Hayır, böyle yapma! Çünkü bu( Kuran) bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır. Abese suresi,1-12.   

 Hz Peygamber, İslam hakkında kendisinden bilgi almaya gelen kibirli bazı müşrik liderleriyle görüşürken sahabelerden gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmi Mektum  gelerek “Ya Resulallah bana öğüt ver” demişti. Hz. Peygamber çok meşgul olduğu için yüzünü ekşitip öteye dönmüş, yanındakileri dinlemeye devam etmişti. İşte bu sure bu olay üzerine inmiştir.

Abdullah b. Ummi Mektum görme engelli bir sahabedir. İslam Dini hakkında peygamberimiz (sav) efendimizden bilgi almak için kendisiyle ilgilenilmesini istemiştir.

Efendimizin meşgul olmasından dolayı kendisiyle ilgilenmesinin biraz gecikmesi neticesinde Allah, Peygamberimizi uyarmıştır. Peygamberimiz bu sahabeyi, Medine de bazen kendi yerine vekil bırakmıştır. Aynı zamanda Abdullah b. Ummi Mektum efendimizin müezzini idi.

Demek oluyor ki, kişi engelli de olsa değer vermek, ilgilenmek, isteklerine cevap vermek gerekiyor. Günümüzde yaşam mücadelesi veren engelli kardeşlerimize baktığımızda, bizlerden kendilerini acımamızı değil, değer vermemizi ve ilgilenmeyi, kendilerinin bu toplumun birer ferdi olduklarının bilinmesini arzu ettiklerini hissediyoruz. Bu da onların en tabii hakları olsa gerek. Birlikte yaşadığımız bu kardeşlerimize karşı her zaman ve her mekânda duyarlı olmalıyız. Onları arzu ettiklerinde, eğitim ve öğretim kurumlarıyla, cami ve mescitlerle, sosyal etkinliklerle buluşmalarına yardımcı olmalıyız.

Çalıştırdığımız yerlerde kendilerine kolaylıklar sağlamalıyız. Yol ve caddelerde yürürlerken zor durumda kaldıklarında rehberlik yapmaktan kaçınmamalıyız. Unutmamalıyız ki, engelli kardeşlerimize göstereceğimiz en ufak bir ilgi, onları hayata bağlayacaktır. Yaşamaktan zevk almalarına vesile olacaktır. Onların bu hali, bizlerin dünya ve ahretimizin mutlu olmasına imkân sağlayacaktır inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
4
İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE / Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak
« Son İleti Gönderen: anadolu Bugün, 07:19:12 ÖÖ »


Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak

İnsanoğlunu dünya sahnesine kendisine itaat etmek üzere getiren Allah, onu maddi ve manevi nimetlerle donatmıştır. Bu nimetlerden helal yolu takip ederek istifade etmesini istemiştir. İnsanın maddi ve manevi yapısını bozacak, toplumun huzurunu giderecek her türlü zararlı alışkanlıkları yasak kılmıştır. Bununla beraber insanların sağlığını tehlikeye sokacak her nevi alkollü içki ve uyuşturucu maddelerin kullanımını haram kılmıştır.

Bu hususta Allah Kuran-ı kerimde şöyle buyurmuştur.”Ey iman edenler! İçki,

Kumar, mabut için dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz”. Maide,90.

Fiziki ve ruhi yönden sağlığımıza zarar veren ve hiç bir şekilde bizlere yararı olmayan kumar ve alkolü içkilerden, buna bağlı her türlü uyuşturucu maddelerden kendimizi ve aile bireylerimizi korumalıyız. Allahın fert ve toplum için yasak kıldığı her şeyde pek çok hikmetler vardır. Alkollü içkiler, uyuşturucu maddeler, evlilik dışı ilişkilerde insanlar için zarar olduğu tıbben ispatlanmıştır. Bunun yanı sigara içilmesi direk olarak haram olmasa da sigaranın akciğer ve gırtlak kanserine yol açtığı bilimsel olarak ortaya konmuştur. İnsan vücuduna hiçbir faydası olmayan, bilakis sağlığı tehdit eden sigaraya verilen para israftır. İsraf ise haramdır. Zira Allah” yiyin, için, fakat israf etmeyin Allah israf edenler sevmez”, buyurmaktadır”, Araf, 31.

Bundan dolayı bu zararlı alışkanlıklara son vermeye çalışırken, çocuklarımızı da zararlı ortamlardan korumalıyız. Günümüzde alkollü içki ve uyuşturucu madde kullanan gençlerimizin yaş oranı 12 ile 15 yaşlar seviyesine indiği gözlenmektedir. Bu tablo geleceğimiz için son derece tehlikelidir.

Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin fiziken ve ruhen sağlıklı olması gerekmektedir. Bunun için anne babalar olarak çocuklarımızı zararlı akımlardan koruma noktasında dikkatli olmalıyız.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır.”İçkiden

kaçının zira o, kötülüklerin anasıdır.”Kullanıldığı zaman dengeyi bozan, kişiyi ne yaptığını bilmez hale getiren içki ve diğerleri, insan üzerinde telafisi mümkün olmayan zararlar meydana getirebilir. Birçok kazaların, lüzumsuz tartışmaların, birilerine zarar vermenin özellikle aile içi şiddetin tabanında bunların var olduğu açıktır.

İçki, kumar ve uyuşturucu maddelerin dışında birey ve toplumu rahatsız eden bir takım alışkanlıklar vardır ki, bunlardan kendimiz ve çocuklarımızı muhafaza etmeliyiz.

Yalancılık, hırsızlık, hasetcilik, zina, Tecessüs ve gıybet gibi Allahın haram kıldığı olumsuz davranışlar, toplumdaki bireylerin birbirlerine olan güven duygusunu ortadan kaldırır. Peygamber efendimiz “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği insandır” buyurmuşlardır. Riyazüssalihin.

Söylem ve eylemlerimiz sağlıklı olmalıdır Kendimiz ve toplum için yararlı olmalıdır.

Kendimiz ve çocuklarımızın geleceğini güvenle bakabileceğimiz bir ortamın meydana gelmesi için çalışmalıyız. Bunun için fiziki ve ruhi yapımıza zarar veren her alkollü içkilerden, uyuşturuculardan, kumardan, yararı olmayan söylem ve davranışlardan kendimizi koruduğumuz gibi aile bireylerimizi de muhafaza etmeliyiz. Allahın verdiği maddi ve manevi nimet ve imkânları birey ve toplum yararına kullanmalıyız. Bilmeliyiz ki, sağlık Yüce Allahın bizlere verdiği bir nimettir. Her nimet de Yaratanın emanetidir. Hakkını verdiğimiz zaman dünyamız huzurlu, Ahretimiz mutlu olur, inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
5
İnaç Ahlak / Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı
« Son İleti Gönderen: anadolu Bugün, 07:13:25 ÖÖ »


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı

Peygamberimiz (sav) efendimizin dünyaya teşrif edişinin seneyi devriyesi, çeşitli etkinliliklerle yurt içinde ve yurt dışında “kutlu doğum haftası” adıyla bir haftalık süreyle kutlanmaktadır. Aslında efendimizin dünyaya gelişinin kutlanması, onun anılması demektir. Efendimizi anmak, onu anlamaktan geçer. Peygamberimizi anlamak için de Kuran-ı Kerime müracaat etmemiz gerekiyor. Yüce Mevlamız onun hakkında “ And olsun, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.. O, size çok düşkündür. Müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir” buyurmuştur. Tövbe, 128. Müminlerin elem ve kedere düşmesini istemeyen, ümmetine çok düşkün, merhametli ve şefkatli olan bir Peygamberin ümmeti olmak, önemli bir değerdir. Bunun bilincinde olmak gerekir.     

Dini tebliğ ederken vahyi ilahiye dayanarak konuşan efendimizin insanlara verdiği mesajlarda pek çok faydalar ve hikmetler vardır. Özellikle Müminlere verdiği öğüt ve nasihatlerde ümmetinin birliği, beraberliği, huzur ve güvenliği açısından pek çok yararlar mevcuttur. Bu bakından Peygamberimizi anlamak gerekiyor. Onu anladığımız zaman, Yaratanımızı anlamış olacağız. Zira Allah Kuranında, De ki:” Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” buyurmuştur. Ali – İmran, 31. Peygamberimize itaat etmek, onu sevmek, ahlakına göre yaşamaya çalışmak, bizleri Allahın sevgisine, rızasına hoşnutluğuna götürür. Bu hal, düşünce ve duygularımızın, söylem ve eylemlerimizin, sağlıklı olmasını sağlar. Kurani ve peygamberi bir hayatla buluşmaya vesile olur. Peygamberimizin ahlakı da kurandır. Yüce Allah (Habibim) “ Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” buyurmuştur. Kalem, 4.

  En güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim buyuran Peygamberimizin söz ve nasihatleri, davranış ve hareket tarzları genelde insanlık, özelde bizler için büyük önem arz etmektedir. Dünyevi huzur ve güven, ahiret mutluluğu, ancak efendimizin ahlakında buluştuğumuz zaman oluşacaktır. Her zaman ve zeminde, onun sünnetini anlayarak yaşamaya, söz ve nasihatlerini eyleme dönüştürmeye çok ihtiyacımız vardır.

Peygamberimiz “ Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyi. Ey Allahın kulları, kardeş olun. Bir Müslümanın üç günden fazla (din)kardeşi ile dargın durması helal olmaz” buyurmuştur. Buhari,Edep, 57.

 Birliğin temelinde, saygı ve sevgi, hoş görü, hüsnü zan sahibi olmak vardır. Kıskançlığın, su-i zannın, sübjektifliğin, egoizmin olduğu yerlerde dirlikten, beraberlikten, muhabbetten paylaşımdan söz etmek oldukça zor olsa gerek. Peygamberimiz (sav) efendimiz diğer bir hadisinde, “ İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size haber vereyim mi?. Aranızda selamı yayınız” buyurmuştur. Müslim, İman, 93. Genelde dünya insanlığının biri diğerine zarar vermeden karşılıklı güven içinde hayatlarını idame ettirebilmeleri için Peygamberimiz (sav) efendimizin ilahi mesajına kulak vermeleri önem arz etmektedir. Müslüman olarak bizlerin de aile yuvalarımızda huzur, güven, sevgi ve saygının yerleşmesi, toplumsal mutluluğun, birlik ve beraberliğin,  kaynaşma ve dayanışmanın daim olması için efendimizin ahlakını örnek alıp yaşamalıyız.

Peygamberimiz (sav) efendimizin kutlu doğumunun dünya insanlığı ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Yüce Allahtan niyaz ederim. 

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
6
İnaç Ahlak / İslam Ahlakı
« Son İleti Gönderen: anadolu Bugün, 07:08:04 ÖÖ »


İslam  Ahlakı

                      Ahlak, insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine yol açan manevi özellikleri ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarıdır. İslam ahlakının kaynağı, Kuran ve onun yorumu olan sünnettir. Nitekim Hz Aişe validemiz, kendisine Hz peygamberimizin ahlakı nedir sorusuna karşılık” onun ahlakı Kur andır” demiştir.  Yüce Mevlamız Kuranı Kerimde ,”( Ey Muhammed  ) sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” buyurmuştur. Kalem, 4.  Efendimizin ahlakının Kuran olması, onun en değerli huy ve davranışlara sahip olduğunu gösterir. Bu yönüyle efendimiz, insanlık için model insandır.

Bir hadisinde şöyle buyurmuştur.” Gerçekten ben en güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”. Muva tta hus nül hulk,1.                     

                    Her insanın iyi yâda kötü ahlakı vardır. Ahlakı olmayan insan yoktur.  Ahlakımızın güzel olması için peygamberimiz (sav) efendimizin hayatını örnek almamız önem arz etmektedir. Bunun için onun sünnetini iyi anlayıp yaşantımızı buna göre yön vermeliyiz. Efendimizin bu hususta birçok hadisleri vardır. Okuyup öğrenmemiz gerekmektedir. Bir hadisinde şöyle buyurdular. “İyilik güzel ahlaktır. Günah ise kalbini tırmalayıp durduğu halde insanların bilmesini istemediğin şeydir.” Müslim birr,14-15. 

                  İyiliğe ulaşan, güzel ahlak sahibi olan kimselerin gönülleri, iyi ve kötü davranışları kolayca fark Eder. Bununla beraber vicdanını rahatsız eden, içini kemiren, gönlünde pişmanlık uyandıran hareketin fenalığını anlayabilir. Yüce Mevla Kuranı Kerimde şöyle buyurmuştur.”0nlar(takva sahipleri)  bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever”. Al-i İmran, 134. Allahın azabından beri olup gücümüz nispetinde infak etmenin, kızgınlıklarımıza hâkim olup affedici olmanın iyiliğe ve güzelliğe götüreceği ayeti kerimede vurgulanmıştır. 

                  Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisinde;”, Kıyamet gününde mümin kulun terazisinde güzel ahlaktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah, çirkin sözler söyleyen, çirkin hareketler yapan kimseden nefret eder” buyurmuştur. Tirmizi, birr,61. Ahlakın güzelliği söylem ve davranışlarımızın iyi olmasına bağlıdır. Bu bağlamda efendimizin “ ya hayır konuş veya sus” sözünü iyi anlayıp uymak lazım gelir. İş olsun diye rast gele konuşmak, ölçüsüz davranış sergilemek, başkalarını rahatsız edici eylem ortaya koymak, iyi olmayan huylardır. Her zaman sözlerimiz ve davranışlarımız, doğruya, hayra, yönlendirici olmalıdır. 

                   Peygamberimiz (sav) efendimiz diğer bir hadisinde;” Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye, cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim” buyurmuştur. Ebu Davud, Edep, 7. İnsanlar arasında güven duygusunu sarsan yalan sözlerden, birliği, dirliği bozan ve huzuru kaçıran itişip kakışmalardan uzak durmalıyız. Efendimizin örnek hayatını irdeleyip onun ahlakıyla ahlaklanmak suretiyle her geçen gün daha güzel huy ve davranışlara sahip olmalıyız. Dünya ve ahretimizin mutluluğu için her zaman buna ihtiyacımız olduğunu hafızamızda muhafaza etmeliyiz.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
7
Mutlulık Yolu İslam / Mutaki Olmak
« Son İleti Gönderen: anadolu Bugün, 07:03:31 ÖÖ »


Mutaki Olmak

İnsanı değerli kıllan takvadır. İtttika, korkmak, endişe etmek manasına gelir. Istılahı manası, Yüce Allahtan korkmak. Haram ve şüpheli şeylerden sakınmaktır.

Böyle bir hale takva denir. Bunun sahibine de muttaki denir. Bir başka yönüyle ittika, Allah”ın emirlerine bihakkın ittiba, yasak kıldıklarından, haram eylediklerinden uzak olmaktır. Bunun gerçekleşmesi için öğrendiklerimizi amelle buluşturup hayatla devam ettirmek gerekir. İnsanı kemale erdiren ilim, amel ve ihlâstır. Bunlardan birinin olmayışı olgunlaşmayı engeller. İlme dayalı, bilinçli olarak yapılan ibadet, kişi üzerinde manevi tesirini gösterir.  Yüce Allah Kuranında “ Kulları içinde ancak âlimler Allahtan korkar. Allah Azizidir, Gafurdur, buyurmuştur. Fatır, 28. Buradaki korkma, sevgi ve saygıya dayanır. Allah”ı seven, ona saygı duyan kişi, darılmasından, gücenmesinden korkar.

Onun rahmetinden ve mağfiretinden mahrum kalmaktan korkar. Değilse Allah”ın zatından korkmaz. Zira Allah yaratan, idare eden ve rızık verendir.

Peygamberimiz (s,a,v) efendimiz “ Nerede olursanız olun Allahtan korkun. Bir kötülük yaptığınızda arkasından iyilik yapın, o kötülüğü silip süpürsün.

İnsanlara karşı güzel ahlakla muamele edin,”buyurmuştur. Riyaz-üs-Salihin . 

Müslüman olarak, Allah”ın her yerde var olduğunu, mekân ve zamandan münezzeh olduğunu bilmemiz gerekir. Onun hakkıyla işiten ve gören, her şeyden haberdar olduğunu bilmemiz lazım gelir. Bu duygu içinde söylem ve eylemlerimize dikkat ederek hayatımızı devam ettirmek gerekir. Her işimizde dikkatli ve temkinli olmamız gerekir. Sözler ve davranışlar yararlı ve faydalı olmalıdır. Zira Allah, ne düşünüyor, ne söylüyor ve yapıyorsak bilmektedir.

Allah”ın kontrolü altında olduğumuzun farkında olarak hayatı sürdürmek esastır.             

Yüce Allah Kuranında “Ey müminler! Allah”ın azabından ve gazabından nasıl korkmak gerekirse öyle sakının. Öleceğiniz zaman ancak ve ancak Müslüman olduğunuz halde ölün” buyuruyor.

Ali İmram,102. Takva sahibi insan Allah”a yakın olan insandır. Allah muttaki bir Müslüman olmamızı istemekte. Rabbe giderken de Müslüman olarak gitmemizi emir buyurmaktadır.

Müslümanlığı korumak, muhafaza etmek ve kuvvetlendirmek için takva sahibi olmak lazım. Gelir. Allah”ı görüyor olmak, sesini duyuyor olmak, insanı şeytani ve nefsanî duygulardan beri kılar. Hayır düşünmeye, topluma faydalı olmaya, kendisi için sevdiğini, kardeşi için de sevme, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına da yapılmasını istememeye sevk eder. Allah sevgisinin var olduğu yerde huzur ve mutluluk vardır. Paylaşım vardır.

Hoşgörü, saygı ve güven vardır. Allah korkusunun var olduğu yerde kardeşlik, birlik ve dirlik vardır.

Allah korkusunun var olduğu yerde zindelik var, bereket var, yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmek vardır. Bu gün buna daha çok ihtiyacımız vardır.       

Bu gün dünyada ve özellikle Müslüman beldelerinde bir takım kargaşa, lüzumuz çekişmeler cana ve mala zarara vermeler varsa, Birlik ve beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma yoksa bunun tabanında kalplerde Allah korkusunun olmadığı yatmaktadır.

Muhammed Ümmetinin içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulması için kalpleri mutmain kılan Kurana sımsıkı sarılması, ondan feyiz alarak yeni bir hayatla buluşması lazım gelir. Zira kalplerin ıslahı ve Allah sevgisiyle buluşması ancak zikirle mümkündür. İşte o, zikir Kurandır. Kur”an müminler için şifa kaynağıdır. Onu okuyan yaratanla konuşuyordur.

Dinleyen de Allah”ı dinliyordur. Bu halde Müslüman etrafına zarar değil, yarar sağlar. Şeytandan değil, melekten gelen hisse kulak verir. Şer değil, hayır üretir. Başkasını kendisine tercih eder. İşte bu hale takva, bunun sahibine de muttaki  (takva sahibi) denir. Yüce Yaratan bizleri bu halde olmayı nasip etsin.

Amin.   

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
8
DUA BAHÇESİ / İbadetin Özü Dua
« Son İleti Gönderen: anadolu Bugün, 06:57:45 ÖÖ »


İbadetin Özü Dua 

  Dua, kulluğun temel unsuru, insanın Allaha yönelmesidir. İnsan içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak, bir kötülüğe maruz kalmamak, bir nimete ulaşmak için, Allahı anıp, aczini ve günahlarını itiraf ederek ondan yardım ister. Dua sözlükte seslenmek, çağırmak, istemek, yardım talep etmek gibi anlamlara gelir. Dini bir terim olarak dua, insanın Allahın yüceliği karşısında acizliğinin bilincine varıp, sevgi ve hürmetle Allahtan lütuf ve yardım dilemesi, Allaha yakarıp istek ve ihtiyaçlarını arz ederek onun ihsanını istemesi demektir.

  Kuran-ı Kerimde yüz civarında dua ile ilgili ayetler vardır. Kuranın ilk suresi Fatiha, Yüce Allahın kullarına öğrettiği bir dua özelliği taşır. Bu surede Cenabı Hak şöyle buyurmaktadIr.“Bismillahirrahmanirrahım. Hamd , Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap ve ceza gününün  (ahret gününün) maliki Allaha mahsustur. (Allahım) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet.. Gazabına uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil” .Fatiha, 1-7.

Yüce Allah, kullarının nasıl dua etmesi gerektiğini bu surede beyan etmiştir. Duanın belli bir usul ve adaba göre yapılması gerekir. Yüce Mevla, kendisini anan kişinin huşu içinde  olmasını ister. Nitekim  Allah, Kuranında “ Rabbini içinden yalvararak ve ondan korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah, akşam an. Gafillerden olma” buyurmuştur. Araf, 205.         

  Dua yapılırken Allah Teala ya hürmet ve tazim sözleri ile başlanmalı, sonra Resülullah ile ailesi ve ashabı, salat ve selam ile anılmalı, sonra istek ve dilek ifadelerine geçilmelidir. Duada istenilen şeyler, günah kapsamındaki fiiller türünden olmamalıdır.

Ümitsizliğe düşerek  “Allah benim duamı kabul etmez” gibi bir duyguya kapılmamalıdır.

Allah kulunun kulluk bilinci içinde ve adabına uygun olarak yaptığı duasına mutlaka cevap verir. Zira Yüce Allah “ Bana dua edin, size karşılık vereyim” buyurmuştur.

Mümin,60. Diğer bir ayeti kerimesinde ise,” Kullarım beni senden sorarlarsa (bilsinler ki,) gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde doğru yolu bulabilmeleri için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler” buyurmuştur. Bakara, 186.

  Peygamberimiz (sav) efendimiz “dua ibadettir” buyurmuştur. Ebu Davud, vitir,23. Dua insanın Allaha yakın olmasına, kalbideki imanın kavi hale gelmesine vesile olur. Aynı zamanda hayra, iyiliğe yönelmesine, hata ve günahlardan uzaklaşmasına imkân sağlar. Bu bakımdan dua, ibadettir. Kuranı Kerimde Yüce Allah  ( Ey Muhammed) “ Deki duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” buyurmuştur. Furkan, 77.  Hz Enes (ra)ın haber verdiğine göre Peygamberimiz (sav) efendimiz çoğu zaman şu duayı yapmıştır.”

Allahım! Bize dünyada da iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.”

 İbni Mace, Menasik,32.  Ümmü Seleme  radiyallahü anha nın haber verdiğine göre  efendimizin yine çok okuduğu dualardan biri  de “ Ey kalpleri halden hale çeviren Allahım! Benim kalbimi dininden ayırma”. Tirmizi, kader,7.   

  İnsan içinde bulunduğu hal ne olursa olsun Yaratanına dua etmekten çekinmemelidir.

Dualarımız, inancımızın kuvvetlenmesine, Allaha yakın olmamıza, geleceğe güvenle bakmamıza, işlerimizin bereketli olmasına vesile olur. Peygamberimiz (sav) efendimizin bildirdiğine göre dua edenin duası.

Şu İKİ  şekilden birisi ile karşılık bulur.

Ya dua ettiği şey dünyada hemen kendine verilir. 1

Ya duasının karşılığında verilecek mükâfat ahrete bırakılır. 2

Veya üzerinden, istediği iyilik kadar bir kötülük giderilir. Bu bakımdan dua, her zaman Müslümanın yararınadır. Ara vermeden yaparsak karşılığını görebiliriz.   

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
9
İman Amel Ecel / Haya – Ahlak – İmandır
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 06:34:05 ÖÖ »


Haya – Ahlak – İmandır

Hayâ ile iman arasında sıkı bir bağ vardır. Hayânın varlığı imana bağlıdır. İmanın olmadığı yerde hayâdan söz edilemez. Hayâ, utanma, çekinme, vazgeçme, tedirgin olma anlamlarına gelmektedir.

İman ise, kabul etme, güvenme, tasdik etme anlamlarına gelmektedir. Lailahe illallah Muhammed ün Resülulllah diyen kişi, bu sözü kalben tasdik etmesiyle Müslüman adını almış ve imana sahip olmuştur. Hayâ da Müslümana hastır. Çünkü hayânın kaynağı imandır. İmanın olmadığı yerde utanma, çekine, sıkılma duygusu da yoktur.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisinde,” Kul hayâ sahibi olduğu zaman, hayır ve iyi işlere yapışır. Hayâ kalbe yerleştiğinde, nefsin istek ve arzuları ondan uzaklaşır.” ( Ebu Süleyman-ı Dardani) Hayâ sahibi önce Allahtan, sonra Peygamberden, daha sonra da insandan utanır. Bu nedenle hayâ sahibinden daima hayırlı işler, güzel söylem ve davranışlar sadır olur. Hayâ duygusuna sahip olan kişi, kendisinin yaratanın kontrolü altında olduğunun idraki içinde hayatını idame ettirir.

Peygamberimiz (sav) efendimiz “ Allahtan hayâ etmeyen kimse, insanlardan da hayâ etmez” buyurmuştur. Allahtan hayâ etmeyenler, imanı olmayan gayri Müslimlerdir. Bunun yanı sıra imanı zayıf olanlar da, zayıflık nispetince hayâ duyguları güçsüzdür. Bir başka ifadeyle hayânın gücü, imanın kuvvetiyle doğru orantılıdır. Gayri Müslimlerin, Allahın sevgisini ve rızasını arzu etmek gibi bir niyetleri yoktur. Allahın azabından ve gazabından korkmak gibi bir duyguları mevcut değildir. Bundan dolayı, bu gün Filistin de, masum halkın ( kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, bebek ayırımı yapmadan) katledilmeleri, evlerinden zorla çıkarılmaları buralara kendilerinin sahiplenmeleri, Müslümanların ilk kıblesi Mescidi-i Aksaya saldırıp zarar vermeleri, Müslümanların kendi mabetlerinde ibadet etmelerine mani olmaları, Suriye ve Irakta sivil halkın her gün ölmelerine sebep olmaları, bu gerçeği ortaya koymaktadır. İman varsa, utanma, çekinme var, iman varsa, vicdan da var, merhamet de var. Hayâ sahibi olmak, kişiyi kâmil-i insan yapar. Bu duygudan mahrum olmak, kişiyi sefil kılar.

Peygamberimiz  (SAV) efendimiz “ İman yetmiş küsur derecedir. En üstünü Lailahe illallah Muhammed en Resülullah ( Allahtan başka ilah yoktur.)sözüdür. En düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ imandandır,” buyurmuştur. Buhari, İman ,3.  Toplum içinde insanlara zarar verici, her şeyden beri olmak, elimizden geldiği kadar mağdurlara yardım etmek, doğruluğu ve hakkı kaim kılmak, Müslümana has özelliktir. Hayâ, insanı daima iyiliğe, güzelliğe, hayra yönlendirir. Hayâ sahibi kişi, Allahın yasak kıldığı söylem ve eylemlerde bulunamaz. Zor durumda kalsa bile, bu hususta vicdani rahatsızlığını ortaya koyar. Objektif hareket etmeyi, kendine ölçü alır.

 Allah (cc) “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allahın ismi anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.

Enfal /2. Müminler Allahın ismi anıldığında ona olan saygı ve sevgiden dolayı, kalplerinde heyecan meydana gelir. Sevgi ve saygılarını davranışlarıyla ortaya koyarlar. Ayetler okunduğu zaman, huşu içinde Kuran-ı dinlerler. Bu hal, var olan imanı, kavi hale getirir. Hayâ da, imanın söylem ve eylemlerle dışarıya yansımasıdır. Hayâ sahibi olmak için, imanımızı Salih amallerle beslemeye devam etmeliyiz. Bunu da sıhhatli bir şekilde sürdürebilmek için, okumaya, dini yönden bilgimizi ve kültürümüzü artırmaya, özen göstermeliyiz.                             

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
10


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır

İnsanların dünya sahnesinde yaşıyor olmasının bir gayesi vardır. Bu gaye tektir ve Allahın isteklerine göre yaşamı sürdürmektir. Bunun için de inancında ve davranışlarında

samimi olması gerekir. Yani özün söze, sözün de öze uygun olması lazım gelir. Ortama göre hareket etmek, olması gerekenin dışına çıkarak birilerine şirin görünmeye çalışmak, varlığına

İnanmadığı bir şeyi inandı görünmek, yapmayacağı veya yapamayacağı bir işi, yaparım diye vaatte bulunmak, ikiyüzlülüğü ortaya çıkarır.     

Bu hususta yüce Allah Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur.”Onlar iman edenlere rastladıkları zaman, inandık derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman “biz sizinle beraberiz, Müslümanlarla alay ediyoruz” derler. Bakara, 14. 

Toplumda öyle insanlar vardır ki, inanmadığı bir şeyi inandı gibi gözükür. Sevmediği bir insanı sırf maddi ya da manevi çıkar için seviyor görünebilir. Yapma arzusunda olmadığı bir şeyi gerçekten yapacakmış gibi konuşur. Her hususta yalan konuşmayı kendilerine mubah sayarlar. Doğrulukla ilgisi olmayan bir söz veya olayı hakikatmiş gibi anlatırlar.   

Peygamber efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır.”Münafıklığın alameti üçtür. Yalan konuşmak, emanete hıyanetlik etmek, sözünde durmamaktır” Riyasüzsalihn. Bu alametlerin tamamı bir insanda bulunursa, o insan, münafıktır. Bu hallerden bir veya ikisi bulunursa  o insanda münafıklık alameti, vardır denir.Bu tip insanlar toplum içinde sevilmez ve sayılmazlar. Halk tarafından itibar görmezler. Bu kötü söylem ve davranışlarıyla daima günaha girerler. Allahın rızasından uzaklaşırlar.

Riyakârlık: gösteriş ve desisedir. Riyakâr olan insan, bir şeyin faydalı olduğundan değil de birileri görsün ve bu insan iyi iş yapıyor desinler diye çalışan kişidir. Bu nevi kişiler, yaptıklarının karşılığını bulamazlar. Kendilerine yarar değil zarar vermiş olurlar. Toplumda iyi bir intiba bırakamazlar. Aslında onlar da yaptıklarından pişmanlık duyarlar.Zira hayattan manen tat alamazlar.Kalplerinde sürekli mutsuzluk ve güvensizlik oluşur..Bazen kendi söylediklerine kendileri de inanmaz  hale gelirler. Sonuçta kendisiyle barışık olmayan insan modeli ortaya çıkar.

Allah, maun suresinde konumuzla ilgili şöyle buyurmaktadır.”Vay haline o namaz kılanlara ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler. Onlar (kıldıkları namazların

da) gösteriş yaparlar. Muhtaç olana yardım etmeyi mani olurlar”. Laf üretmeyi kendilerine meslek edinenler zamanlarını boşa geçirdiklerinin farkında değillerdir. Hâlbuki boşa geçirecek bir saniyelik zamanımız yoktur. Yüce Allah, her nimetin hesabını mutlaka soracaktır. Önemli olan hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmektir.

Dini ve dünyevi her işimizde samimi olmalıyız.

Allahın farz kıldığı ilahi görevlerimizi yerine getirirken, İnsanların huzur ve mutluluğu için çalışırken, daima Allahın rızasını gözetmeliyiz.

Kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, bizler de diğerlerine öyle davranmalıyız. Bilmeliyiz ki, bizler ve dünyada sahip olduğumuz her şey yok olmaya mahkûmdur. Önemli olan bulunduğumuz yerden ayrılırken veya dünyadan göç ederken arkamızda hoş seda bırakmaktır. Bunun için yaşantımızda günü kurtarmak değil de olması gerekeni icra etmeliyiz.

Yarına hep birlikte güvenle bakabilmek için buna her zaman ihtiyacımız vardır. Bu bakımdan duygumuz, söylemimiz ve eylemimiz aynı olmalıdır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
Sayfa: [1] 2 3 ... 10