Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
İslami Aşk ve Sevgi / Allah Ve Peygamber Sevgisi
« Son İleti Gönderen: gurbetciyim Bugün, 03:26:03 ÖS »


Allah Ve Peygamber Sevgisi

Gerçek huzur ve mutluluğun kaynağı Allah ve Peygamber sevgisidir. Bu durum Müslümana has bir özelliktir. Yani tabii olan Allah ve Peygamber sevgisi sadece Müslümanlarda mevcuttur. Zira, Allaha ve onun evrensel Nebisi Hz Muhammed Mustafa (sav)  efendimize gönülden bağlılığını davranışlarıyla ortaya sergileyen Müslüman, bu bağlılığın kesintiye uğramaması için tüm gücünü kullanır. Yüce Allahın emirlerini yerine getirmede hata etmemeye çalışır. Yaratıcının daima kendisinden razı olmasını arzu eder.

İşte bir Müslümanın gönülden Allahı sevmesi, ona olan itaatin gücünü göstermektedir. Kişi kulluk görevlerini ifa ederken Mevlasıyla kurduğu irtibat sonucunda manevi zevk alır. Bu durum onun huzur ve mutluluğunu sağlar. Peygamber sevgisi de aynı şekilde Müminin hayattan tat almasına vesile olur.   

Peygamberimiz (sav) efendimizi seviyor olmak, onun sünnetini ihya etmekle mümkündür.

Söz ve öğütlerini öğrenip yaşamak, bu cümledendir. Allah ve Peygamber sevgisi sadece söylemle değil, Allahın ismi anıldığında kalplerin titremesi gerekir. Bir heyecan ve ilahi aşk meydana gelmesi lazım gelir. Peygamberimizin ismi anıldığında kalplerde meydana gelen muhabbetin tezahürü olarak ona, Salatü selam okumak ( Allahümme salli ala Muhammedin ve ala eli Muhammed) gerekir.   

 Yüce Allah Kuranında şöyle buyurmaktadır. “ De ki: Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Ali İmran, 31. Allahı sevebilmenin yolu Peygamberimiz (sav) efendimize tabi olmaktan geçmektedir. Bir başka ifadeyle evrensel Nebi efendimize tabi olmadan, onun Allahın elçisi olduğuna iman etmeden, ona olan sevgi ve saygımızı davranışlarımızla tezahür ettirmeden Yüce Mevlamızı seviyor olamayız.. Bu bakımdan efendimizi sevmek Allahı sevmek, onu memnun kılmak Allahı memnun kılmaktır. Efendimizi gücendirmek Allahı gücendirmektir.   

       Allah ve Peygamber sevgisinin var olduğu her yerde, huzur ve güven vardır, Allah ve Peygamber sevgisinin olduğu yerlerde birlik ve beraberlik, kardeşlik, paylaşım, dertlere çözüm, sevinçlere ortak olmak vardır. Allahı ve elçisini sevenler, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek zorundadırlar. Böyle olunca da, kalplerinde zerre miktarı Allah ve Peygamber sevgisi olanlar, insanlara zarar değil fayda sağlarlar. Zira Peygamberimiz (sav) efendimiz,” insanların hayırlısı onlara faydalı olanlardır,” buyurmuştur. Riyazüssalihin.

    Bu gün İslam beldelerinde meydana gelen Müslümanlıkla bağdaşmayan bütün olayların tabanında Allah ve Peygamber sevgisinin gerçek manada olmadığı görülmektedir. Allahı ve peygamberi seven kişi, vicdandan, merhametten, hoşgörüden yoksun olamaz. Etrafındakilerin canlarına, mallarına, iffetlerine zarar veremez. Kendisi için sevdiğini, diğer kardeşleri için de sever. Allah ve peygamber sevgisine sahip olanlar bilirler ki, sevdiklerinin hoşlanmayacağı söylem ve eylemlerde bulunduklarında sevginin bir hükmü kalmaz. Darılma, gücenme, kızma olur. Bu durum kişiyi yeisse, karamsarlığa iter. Hayattan manen zevk alamaz, huzursuzluk başlar. Böyle bir duruma düşmemek için kalplerimizde sevgilerini taşıdığımız Allah ve Resulünün gösterdiği hak sahada yaşamaya devam etmeliyiz.                   

   Yüce Allah, Kuranında: “De ki, Allaha ve Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirilerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez” buyurmuştur. Ali İmran, 32. Allahı seviyor olmak, ancak Allah ve Resulüne itaat etmekle mümkündür. Bu hal Yüce Yaratıcıya ve onun evrensel Nebisine iman etmekle başlar. Bizler inancımızın gereği olarak Mevlamızın emir ve tavsiyelerini yerine getirerek, Peygamberimiz (sav) efendimizin sünnetini ihya ile yaşantımızı idame ettiriyoruz. Böylece Allah ve peygamber sevgisini gönlümüz ve hayatımızla buluşturarak, dünya ve ahiretimizi mutlu kılıyoruz. Yüce Mevlamızın ve Peygamberimiz (sav) efendimizin bizlerden beklediği de bu olsa gerek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
2
12 / 00:00:27:39 / 37,99 MB



2024 - İsmail Metin - Yunus Emre İlahileri  - Ney Solo Albüm 192 Kbps (12 / 27:39)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ismail Metin - 01 Dağlar ile taşlar ile (Ney)  02:35
Ismail Metin - 02 Aşk Bezirganı (Ney)  02:37
Ismail Metin - 03 Ben Bu Yolu Bilmez Idim (Ney)  02:27
Ismail Metin - 04 Ey Aşıkan (Ney)  02:43
Ismail Metin - 05 Ah Nice Bir Uyursun Uyanmazmısın (Ney)  01:58
Ismail Metin - 06 Sordum Sarı Çiçeğe (Ney)  02:39
Ismail Metin - 07 Şol Cennetin Irmakları (Ney)  02:08
Ismail Metin - 08 Aşkın Aldı Benden Beni (Ney)  02:26
Ismail Metin - 09 Gel Gör Beni (Ney)  01:15
Ismail Metin - 10 İster İdim Allah'ı (Ney)  01:19
Ismail Metin - 11 Allah Diyelim Daim (Ney)  03:24
Ismail Metin - 12 Şeyhimin İlleri (Ney)  02:02




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

[/font][/b]

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

3
G / Grup Zahid - Single Eserleri 320kbps + Flac
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 01:44:36 ÖS »
Grup Zahid - Single Eserleri
5 / 00:00:19:11 / 43,93 MB

Grup Zahid - Demedim Mi (Single) 2023 - 320 Kbps (1 / 06:55)
----------------------------------------------------------------------------------
Grup Zahid - Demedim Mi  06:55


Grup Zahid - Havar Geylani (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 03:41)
-------------------------------------------------------------------------------------
Grup Zahid - Havar Geylani  03:41


Grup Zahid - Mescidi Aksa'yı Gördüm Düşümde (Single) 2023 - 320 Kbps (1 / 03:41)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Grup Zahid - Mescidi Aksa'yı Gördüm Düşümde  03:41


Grup Zahid - Ramazan 2023 Single - 320 Kbps (1 / 03:37)
-----------------------------------------------------------------------------
Grup Zahid - Ramazan  03:37


Grup Zahid - Salavat (Single) 2023 - 320 Kbps (1 / 01:15)
-------------------------------------------------------------------------------
Grup Zahid - Salavat  01:15




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

-


İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

4
Serbest Kürsü / Hayra Da Şerre De Aracılık Eden Onu İşleyen Gibidir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:04:17 ÖÖ »


Hayra Da Şerre De Aracılık Eden Onu İşleyen Gibidir

“Görmeyen ile gören, karanlık ile aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Diriler ile ölüler de bir olmaz...” (Fatır 19-22)

Hakka karşı kör ve ölü kalp sahibi olanın, karanlıkta debelenenin elde tutulur bir dalı/kaynağı yok ki kendisine ve çevresine faydası dokunsun!

En büyük nankörlük yaratıcısına karşı nankörlüktür.

Rabbini ve verilen sayısız nimetleri inkâra kalkışanın neyine itibar edilebilir?

Tek ve biricik yaratıcısı Rabbinin içinde barınamadığı kalp, altın/gümüş olsa ne yazar.

İstediği kadar “kalbim temizdir” desin.

Hakkı inkâr edecek cürette olan, fırsat yakalasa ne yapmaz ki?

Sahi böylesinin insanlığa dair ne faydası düşünülebilir?

Karanlığı aydınlık, uçurumu kurutuş, yalan/yanlışı doğru diye satar…

Çünkü dayanağı çürüktür!

Ya kendisi haktan uzaklaştıran, azdıran/saptıran ve başkalarına kendisine kulluğa çağıran biridir ya da böyle olanın bizzat kulu, kölesidir.

“Ben Allah’a iman ettim, ben hakka yüzümü çevirdim, ona teslim oldum!” diyen böyle midir?

Allah’a iman edenin doğruya ulaştıran bir dayanağı/mesnedi vardır.

O feraset sahibidir, baktığında Allah’ın nuruyla bakar; hakka karşı asla kör değildir!

“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennem ehlidir, onlar orada ebedi kalıcıdır.” (Bakara 257)

Dolayısıyla “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 33)

Evet, kör, sağır, duyarsız ve taş kalpli olanlar, ne kendilerine fayda verebilirler ne de insanlığı doğruya yöneltirler.

Bunlar dünyayı imardan, faydalı hale getirmekten ziyade harap etmeye cüretkârdırlar!

Mayaları öyle çünkü…

Hiçbir dayanakları yoktur hakkı kabule yanaşmayan bu zümrenin. Bu sebeple de onlar kargaşa ve savaştan, dünyayı kan gölüne çevirmekten, her tarafı harap etmekten nemalanırlar, dünyayı ıslah etmek umurlarında olmaz.

Ancak hakka dayananlar, hakkın gerektirdiği üzere olanlar ise sadece faydalı olma derdindedirler.

Zira iman edenlerin hakka dayanan, hakkı yeryüzünde yaşanılır kılmak üzere gönderilen önderleri en seçkin insanlar olan peygamberlerdir.

Peygamberler de sadece hakka/vahye dayanarak konuşur/hareket ederler.

Şu ilâhî kaynaklı nebevi ölçüye bakar mısınız?

“İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır:

Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, Nesâî)

İnsanlara kıyamete dek faydalı bir eser, istifa edilen ilim/bilgi ve hayır duayı dilinden esirgemeyen sâlih bir evlat/nesil bırakmaktan daha güzel ne olabilir?

Faydalı eserin zıddı, kötülük aşılayan, zarardan başka faydası dokunmayacak bir yapıttır.

İstifade edilen ilmin zıddı, insanlığı haktan saptıran, zehir saçan yalan dolan olan zehirli bilgidir.

Salih evladın karşıtı ise, başta rabbine isyan eden, anne-babasına karşı duran şeytan dokunuşlu, şer odaklı evlat/nesildir!

Rabbine isyan eden, adı ister Müslüman olsun ister Yahudi veya Hıristiyan olsun ne fark eder?

Rabbinin buyruklarını çiğnediği gibi bütün dünyayı kana boğmaktan imtina etmez!

Bugün dünyayı kana boğan müstekbir güçlerin yaptığı gibi…

Lanetli İsrail, Tahrif ettiği Tevrat’a göre hareket ettiğini söylemiyor mu?

Onun hamisi başta ABD şeytanı ve tüm medeni(!) batı da tahrif ettikleri İncil’e inandıklarını söylemiyorlar mı?

Hiçbir ilâhî Kitaba/Dine inanmadıklarını söyleyen zümreler de şer ve çirkeflikte bunlarla birleşmiyor mu?

İşte dün, 1 Mayıs İşçi Bayramıydı.

Her yıldönümünde etrafı yakıp yıkanların dünyayı kana boğan batıdan ne farkları olabilir?

Başta polis/devlet malı olmak üzere kamu malına, etrafa zarar vermekten başka amaçları olmayan bu mahlûkların insanlığa ne faydası dokunabilir?

Her isyanda birleşen bu şer odakların elde tutulur ne dayanakları var, söyler misiniz?

Batı medeniyetini(!) her fırsatta gözümüze sokarcasına dayatanlar, İslam’a ve Müslümanlara gerici, yobaz ve yıkıcı diyenler sahi bunlar değil mi?

Biz inanıyoruz ki, hayra da şerre de aracılık eden onu işleyen gibidir. Gerisi yalan.

İster bu bilgi olsun…

İster eser olsun…

İsterse de bu türeyen/türetilen nesil olsun.

“Kim güzel bir işe aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Nisa 85)

İnsanlığa faydalı bir eser bırakabiliyorsak, dünya/ahiret saadetine yönlendiren bir bilgi/ilim öğretebiliyorsak ve sadece anne babasına ve yakınlarına hayır dua eden değil, tüm insanlık için hayır temenni eden bir nesil bırakabiliyorsak ne mutlu bize!

Değilse yazıklar olsun…

Nusret Reşber.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
5
Mahmut Tobtaş / En Tehlikeli Mikrop Çeşidi
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:51:19 ÖÖ »


En Tehlikeli Mikrop Çeşidi

“Büyük günahlardan sakınınız” dendiğinde halkımızın aklına ilk gelenler nelerdir?

Haksız yere adam öldürmekten, zinadan, uyuşturucudan, içkiden, kumardan, faizden, kul hakkından, rüşvetten, yalandan… diyerek saymaya devam ederiz.

Doğrudur, bunların hepsi büyük günahtır.

Rabbimiz, bizi bu dünyaya tertemiz getirmiş. İnkar başta olmak üzere kirlenmelerden uzak durmamızı istemiş ve nelerden sakınmamız gerektiğini bildirmiş.

Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz demiş:

“Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun (ateşin) üzerinde kaba ve güçlü melekler vardır. Allah'ın onlara emrettiklerine karşı gelmezler ve emredilenleri yaparlar.” (Tahrim Süresi, Ayet 66/6)

Gazze’de ABD, İngiltere, Avrupa silahlarının, bombalarının, füzelerinin ateşi altında can verenleri televizyondan seyrederken içinde yanma hissi duymayanların durumu o Gazze’de şehit olanlardan ve geride gazi olarak kalanlardan daha kötüdür.

Cehennem azabı, bu dünyada insanların tanıdığı odun, kömür, petrol, elektrik, gaz, atom bombası, yanardağ… ateşlerinden daha şiddetli olan cehennem ateşinden koruyunuz.

Rabbimiz buyurur:

“Allah'ın Rasülüne muhalefet edip, geride kalıp oturanlar/oturtulanlar, sevindiler. Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat etmekten hoşlanmadılar ve: ‘Sıcaklarda topluca harbe çıkmayın’ dediler. De ki:

‘Cehennem ateşi daha sıcak.’ Keşke bilselerdi (de geride kalmasalardı.)” (Tevbe Süresi, Ayet 9/81)

Önce kendinize dikkat ediniz.

“Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzeltmektir. Siz doğru yolda olduğunuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide Süresi, Ayet 5/105)

Büyük günahları sayarken birinci sıraya “Şirk” koyulmuştur.

Hatta Rabbimiz isterse bütün günahları afvedeceğini ancak, “Şirk” günahını afvetmeyeceğini haber verir:

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla afvetmez. Şirkin dışındakileri dilediği için afveder. Kim, Allah'a ortak koşarsa (Allah yolundan) çok uzak bir sapıklığa sapar.” (Nisa Süresi, Ayet /116 ve 48)

Kur’an-i Kerim’de iki yüze yakın şirk, müşrik, üşrik, tüşrik, yüşrik, eşreke, şüreka… gibi kelimelerle bizi uyarmaktadır.

Kovit-19 korona mikrobundan korunmak için, devletin yaptığı çalışmaların onda biri, inkar/gavurluk mikrobuna karşı koyma çalışması olsaydı, bu dünyada, evlerin, canların, malların taciz ve tecavüzünden emin olunur, ahirette cehennem azabına karşı tevhid inancı, kalkan olurdu.

Bu şirk mikrobu, uyuşturucu gibi, insanları bağımlı hale getiriyor.

Bir taraftan ülkemizin etrafındaki devletlerde üsler kuran silahlanan, bütün teröristleri bize karşı kışkırtan, silah ve para vererek bize düşmanca davranan ülke diye şikâyet ederken, öbür taraftan gözüne girmek için yalakalıklar yapmamız, bu şirk mikrobunun en sinsi bir mikrop olduğunu da görüyoruz.

Koronaya karşı aşı olduğumuz gibi, “La ilahe” diyerek şirkin bütün çeşitlerini temizleyip, kırıp, yıkıp yerine “İllallah” diyerek put insanlardan boşalttığımız gönle, bizi yaratan, yaşatan, donatan ve yöneten Allah inancını yerleştirmeliyiz.

Kur’an-i Kerim’de iki yüze yakın ayette, şirkten bahsedildiğinden değerli hocalarımız kendileri çok iyi bildiklerinden en büyük günahın şirk olduğunu söyleyip şirki açıklamadan geçerler.

Dinleyenlerimiz de Mekke’de Lat, Menat, Uzza putlarının adını bilmese de taşa tapınanlardan olmadığına şükreder ve “Çok şükür, Allah’ın varlığına imanım var ve ben müşrik değilim” diye de teselli bulur.

Rabbimiz, Mekke müşriklerinin Allah’a iman ettiklerini haber verir:

“And olsun ki onlara ‘gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim emri altında tuttu? diye sorsan; ‘Elbette Allah’ derler. Öyleyse nasıl da döndürülüyorlar?” (Ankebut Süresi, Ayet 29/61, 63, Lokman 31/25, Zümer 39/38, Zuhruf 43/87)

Kendi kanına, canına, gözüne, gönlüne, vücudundaki hücre sayısına ve onların hava, su ve gıdasına katkısı olmayan insan, ilmi arttıkça atomu parçaladıktan sonra dünya büyüklüğündeki manzarayı ve düzeni gördükten sonra “Allah yarattı” demek zorunda kalmış ama bu dünyada kısa yoldan köşeyi dönmek için insanların yönetimini insanı yaratandan alıp, kendi koyduğu kuralları koyanlara uyarak müşrik olmuşlar.

“Şirk” kelimesi ile şirket kelimesi, aynı köktendir.

Şirket, iki veya daha fazla kişinin, hisseleri oranında söz sahibi olduğu kuruluştur.

Şirkte de, yeri-göğü yaratan, yaşatan, donatan ve yöneten, Allah Celle Celalüh hakkında, yaratmasına, yaşatmasına, donatmasına  ses çıkarmıyorlar.

Çünkü kendi ten ve canındaki hiçbir şeyi kendisi yaratmadığını, şu anda bile ten ve canını yönetmeye hiçbir katkısı olmadan nefes aldığını, nefes sayısı bitince hiçbir doktorun onun ölmesine engel olamadığını gördüğünden, bir Allah’a iman etmek zorunda kalıyorlar ama semirmenin ve sömürmenin engeli olan Allah’ın yönetmesine itiraz ediyorlar.

Büyük günahlardan, hatta Kur’an-i Kerim’in ifadesiyle Allah’a ve Rasülüne savaş ilanı sayılan faizle, dünyadaki insanlardan parası olsun olmasın hepsinde her saat başı, ilan ettiği faiz rakamlarıyla sömürüsünü, televizyonların baş haberi olarak verdiriyor ve verdiği zararı da insanlığa bildiriyor.

“Filan zaman beş liraydı alıvermedik ama şimdi gücümüz yetmez” diye hayıflanmamız, “Allah’a inanırız ama işimize karıştırmayız” diyenlerin koyduğu kurallara boyun eğmemizden kaynaklanmıştır.

Bu dünyada  ahlaki, ekonomik, sosyal, siyasal… krizler, dünyayı yaratan, tabiat kanunlarını koyandan, yönetme yetkisinin alıp, kendi akıllarının salgısıyla bu milleti zehirleyenlerin herzesidir.

Rabbimiz, zalimlere itaat etmek şöyle dursun meyletmeyin bile der bize:

“Zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım olunmazsınız.” (Hud Süresi, Ayet 11/113)

Mahmut Toptaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
6
Bahaddin Elçi / İnsan ve İman 1
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:44:17 ÖÖ »


İnsan ve İman   1

Yüce Allah kendisine kulluk etsinler diye insanı yaratmayı murad etti. O zaman meleklere, “Ben yeryüzünde muhakkak bir halife yaratacağım” diye buyurdu. O ki yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır. İnsanı da en güzel şekilde yaratan Yüce Allah’tır.

O, insanın yaratılışına çamurdan başladı. Sonra ona şekil verip, içerisine ruhundan üfledi. İnsan için işitmeyi, görmeyi ve gönülleri (kalpleri) yarattı.

İnsanı bir nefisten ve ondan da zevcesini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadınlar türeten Yüce Allah, kıyamet gününde insanlar; “Biz bundan habersizdik” dememeleri için, Âdemoğullarının bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendi nefisleri üzerine şahit tuttu. Onlara, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi.

Onlar da, “Evet Rabbimiz olduğuna şahit olduk” dediler. (7/172) Bütün insanlar buluğ çağına erişinceye kadar bu ahit üzerinedirler. Yani mümindirler.

Buluğ çağından sonra kendi hür iradeleriyle mümin, kâfir veya münafık olurlar. “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör” (76/3) ayeti, seçimin tamamen hür iradeyle yapıldığının delilidir. Esasen “Dinde zorlama yoktur.”

Mümin ve muttakiler ki onlar, Allah’ın azabından hakkıyla korkarlar, rahmetine güvenip salih ameller işlerler, gayba (imanın şartlarına) iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtlarını verirler (İslam’ın şartlarını yerine getirirler.) “Her nerede olursanız olun Allah sizinledir, her ne yaparsanız Allah onu görendir.

Allah müminlerin dostudur. Onları karanlıktan kurtarıp aydınlığa çıkarır” beyanlarının şuuru ile hareket ederler.

Böylece doğru yol rehberi Allah kelamı, Kur’an ve sünnete uygun olarak “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (51/56) ayeti mucibince sorumluluklarını yerine getirirler ve Yüce Allah’ın, yeryüzündeki halifesi olarak yaratıldıklarının şuuru ile hükümranlığı Allah adına kullanırlar. Onlar imanlarından mutlak manada emin ve kendilerinden emin olunan kimselerdir. Cennet ve Cemallullah ile müşerref olacaklar da onlardır.

Bir nütfeden yaratılmış olduklarından gafil olarak, “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye misal getirenler, “Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman biz mi yeniden yaratılacağız?” diyenler her türlü yaratmayı en iyi bilen Allah’ın, onları ilk defa yarattığı gibi dirilteceğini akledemeyenler, zandan başka bir şeye tabi olmayanlar, yalandan başka söz de söylemeyenler, insanları Allah’ın yolundan saptıranlar, Allah’a isyan edip, onları aydınlıktan alıp, karanlığı götüren şeytanı dost edinenler, şehvet ve gazabın kölesi olanlar, nefislerini, heva ve heveslerini ilah edinenler işte onlar kâfirlerdir. “Onların kalpleri vardır ama onlarla gerçeği anlayamazlar; gözleri vardır, lakin onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler, işte onlar hayvanlar gibidir; hatta hayvanlardan aşağıdırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.” (7/179) Bu demektir ki insan ancak kalbinde, Allah bulunuyorsa insandır, değilse de hayvanlardan da aşağıdır.

Önce iman edip, sonra inkâr edenler, yeminlerini kalkan edip, insanları Allah yolundan saptıranlar, müminler ile karşılaşınca “inandık” deyip, kendi başlarına kaldıklarında müminlere olan kinleri yüzünden parmaklarını ısıranlar, her gürültüyü kendi aleyhlerine sananlar, işte onlar münafıklardır. Onlar düşmandır.

Allah onları kahretsin. Münafıklar tövbe etmezlerse ve bu hal üzere ölürlerse onların varacakları yer cehennemdir.

İnsan “Ahsen-i Takvim” olarak (en güzel şekilde) yaratılmıştır. Ve yaratılış itibarı ile iyiye, güzele, doğruya, tekâmüle “iki günü eşit olan mümin ziyandadır.” (hadis-i şerif) uygunluğu ön görülmüştür.

Yaşamaya ilişkin kimliğin oluşumunu ise, tevhit ve şirk kavramları belirler. Bu meyanda Müslüman kimliği taşımak fazla bir anlam ifade etmez. “Nitekim (Bedeviler ‘inandık’ dediler. De ki: Siz iman etmediniz.

Fakat ‘boyun eğdik’ deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi…” Hucurat/14) ayet-i kerimesi çok açık ve net olarak imanın kalbi bir anlayış olduğunun delilidir.

İman kalben mutlak tasdik niteliğinde olunca davranışlar da haliyle iman ile uyumlu olur. Hâl (salih amel) olmadan lafta Müslümanlık geçersiz bir iddiadır. Nitekim Ali Nihat TARLAN’ın ifadesiyle:

“Elestü bezminde postu serenler

Lafza bakmamışlar, mana demişler.”

Bu demektir ki,  insanın ameli inancının delilidir. İnsanın inancı ile yaşantısı örtüşmüyorsa bu hâl karakter bozukluğudur. Bu bağlamda, “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” hadis-i şerifi önemli bir uyarıdır.

İnsanın yaşadığı gibi inanmaya başlaması nefsine, dolayısıyla imanına karşı bir zulümdür. Bu zulmün sebebi ise temyiz kabiliyetini kaybeden aklın maddenin karanlığına hapsedilmesi ve madde ile kuşatılmış olmasıdır.

Akıl madde ile kuşatılınca, hakka giden yol insana kapanmış olur. Bu akıl maddeye doğru düşünür, sığdır, hakkı düşünemez, şeytana tabi olur, nefse hizmet eder.

Heva ve heveslerinin peşinde koşar. Sonuçta insanın hayati ihtiyaçları gözünü perdeler. O zaman insan harikulade olanı bayağı olarak niteler, dünyayı sever, ahireti unutur. Oysaki “Dünya sevgisi hataların başıdır.” (hadis-i şerif)

Dünyaya dalıp, ahireti unutan insan dinden uzaklaşır, gaflete düşer. Ruhaniyetini ve manevi dünyasını harabeye çevirir. Hakka teslim olmak yerine Karun gibi abeste direnir. Yaptığı işlerde elde ettiği başarılarda kendi gücünü görür. Dünyevi varlığa ve iktidara dini bir vecd ile yönelir. Elde ettiği başarılarının tezahürlerini ilahlaştırır. Ahiret nimetlerini idrak edemez olur.

Beşeri düşünüşle, idrak edilemeyen şey yok hükmündedir. Bu hal sapıklıktır, azgınlıktır. Yüce Allah bu gibileri, “Onlar kendilerine bir iktidar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah’tan başka tanrılar edindiler” (Meryem/81) ayet-i kerimesi ile tanımlamaktadır. Bu bağlamda ahireti unutan veya yok sayıp dünya için çalışan ve Allah’ı anmaktan gafil olanları Rabbimiz, “Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz” (Taha/124) ayet-i kerimesi ile uyarmaktadır.

Öte yandan, “İnanıp da imanlarına zulmetmeyenler (var ya) güven onlarındır. Ve doğru yolda olanlar da onlardır” (6/82) ayet-i kerimesi hem mühim bir uyarı, hem de müjde niteliğindedir. Müjdedir zira “Ahiret için ibadet ve tâatta bulunanlara Yüce Allah dünyada refah ve saadetler ihsan eder.”(hadisi şerif) Bu demektir ki dini ile dünyası çatıştığında dinini tercih edenin, dünyasına Allah kefildir. Bu bağlamda, “Erkek ve kadın kim mümin olarak salih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz”( Nahl/97) ayet-i kerimesi ile Yüce Allah hem dünya hem de ahiret saadeti vadetmektedir ki onun vaadi haktır.

İmanda, bilgiye dayanan, iradeli ve mutlak tasdik ve ihtiyar (seçme hürriyeti) esastır. Zannı galibe dayalı bir tasdik (mukallidin imanı) makbul değildir. Bu bağlamda insanı dinin icaplarını anlayarak salih amel işlemeye ve ibadete sevk etmeyen iman tehlikededir. Zira insanın ahlakı imanı ile içselleşmeyince, çevresinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Tıpkı termometrenin derecesinin hava sıcaklığına bağlı olarak değişmesi gibi.

Bu sebeple Yüce Allah, insanların zulümden kaçınıp adalete yönelmeleri ve felah bulmaları için Asr Suresi ile yol gösteriyor. Şöyle ki, “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” Rabbimiz bu büyük surenin başında, zamana yemin ederek, zamanın önemine dikkat çekmektedir.

Çünkü zaman Allah-ü Teâlâ’nın yaratma, yok etme, yönetme, rızıklandırma, yüceltme, alçaltma gibi kendi varlığını ve sonsuz kudretini gösteren fiillerin tecelli ettiği bir süreç olduğu gibi, insanların da, hayatın bütün eylemlerini gerçekleştirdikleri bir imkânlar ve fırsatlar alanıdır.

Arkasından felaha ermenin şartlarını iman-ı hakiki, salih amel, hukuka saygılı olmak, Hakk’ı hak bilip, Hakk’a tabi olmak, hakkı tutup kaldırmak (Hak: Yüce Allah’ın bir ismi Celil’idir. Yere düşürülmez.) Allah ve Resulüne itaatte sebat, dolasıyla günah işlememede süreklilik, Allah’ın kader ve mukadderatına rıza ile teslimiyet şeklinde bilgilendirmektedir.

Bu bağlamda hakiki iman tahkiki imandır. Tahkiki iman ehli; Allah’ın emir ve yasaklarını, hükmolunan rabbani prensipleri, ilmi esaslara dayanarak, kalben anlayan, aklen bilen, lisanen ifade eden, fiilen yaşayan, idealist insandır. Bu bağlamda kalp ile aklın birlikteliği din ile bilimin bütünleşmesidir. Zira dinin (Kur’an) izahı ve tefsiri ile bilimin tahlil ve tasviri arasında herhangi bir tezat yoktur. Bu meyanda dinin (İslam’ın) kabul etmediği hiçbir bilimsel gerçek olmadığı gibi, bilimle çelişen hiçbir vahy-i ilahi yoktur. Bilakis Yüce Allah’ın kâinatı yaratmış olduğu gerçeği, bilimin ilerlemesine bağlı olarak bugün, düne nazaran daha güçlüdür.

Bahaddin Elçi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
7
Yetenekli Kalemler / Haklısın Demeyi Bilebilmek
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:33:45 ÖÖ »


Haklısın Demeyi Bilebilmek

Hayatın bazı anlarında iletişim hâlinde olduğunuz insanlarla çok basit konularda ufak şeyler için zaman zaman tartışmaya girersiniz.

Özellikle pazartesi günleri iş yerlerinde, kahvehanelerde futbol muhabbeti hemen yerini alır. O haftaki sürpriz sonuçlar, takımların, futbolcuların durumu, hakem kararları gibi birçok konu uzun uzadıya anlatılır. İş öyle ana gelir ki kırıcı, küçük görme, ben haklıyım mevzuuna kadar gider. Bir hiç uğruna bütün enerjinizi olumsuz yönde harcarsınız. Gününüz berbat olur...
 
Ufak şeyler için sıkıntıya girmeye değer mi? Enerjinizi, işinizi en iyi şekilde yapmaya, faydalı olmaya kullanmanız daha huzur verici olmaz mı? En iyisi “haklısın” demeyi de bilebilmek, “özür dilerim” demeyi de...
 
Bazen bir futbol yorumunda kendi kendimize bile sonradan şaşıracağımız derecede agresifleşmekte, bazen bu kadar gereksiz söylemle birbirimizi meşgul etmekte sakınca görmeyiz. Oysa havada kalan nice gereksiz tartışmalarla, olumsuz hâl içine girmek yerine gerektiğinde “haklısın” diyerek mevzuu tatlıya bağlayabilmeliyiz.
 
Aynı şekilde siyasi düşünceler, televizyon programları ve dizileri, trafikte araç kullanırken, alışveriş yerlerinde vb. karşılaştığınız özünde birçoğu basit olan konular için kendinizi ve çevrenizdeki insanları üzmenin bir anlamı olmasa gerek.
 
Buradan “asla haklı çıkmaya uğraşmayın” anlamı da çıkarılmamalı. İlkeleriniz, değerleriniz taviz vermeyeceğiniz durumlarda düşüncelerinizi açıkça söylemek elbette önemlidir. Hayatın amacı ufak şeylere takılı kalmadan, sevgi dolu bir hayat sürebilmektir.

Burada dikkat çekeceğimiz husus hayatınızın değerli anlarını sonradan pişman olacağınız biçimde harcamayın.
 
Hayata bakış açınızı oluşturmak için en önemli adım başka insanları sevme kapasitenizi geliştirmektir. Haklı olmak mı yoksa, mutlu olmak mı istersiniz? Çoğu zaman aynı anda ikisi birden mümkün değildir. Hayat denge ve tercih belirlemeye göre şekillenir.
 
Nurettin Bozan

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
8
M. Said Arvas / Yaratılış Gayesini Bize Peygamberler Öğretti
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:27:03 ÖÖ »


Yaratılış Gayesini Bize Peygamberler Öğretti

Yerde ve gökte ne varsa hepsi bizim için yaratılmıştır. Bizi de Rabbimizi tanıyıp O'na ibadet etmemiz için yarattığını bildirdiler.

Rabbimizin üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Nasıl sayabiliriz ki; kavuştuğumuz, fakat bilmediğimiz nimetler, bildiklerimizden daha çoktur...

Bu nimetlerin büyüklerinden biri de akıl nimetidir...

Ancak akıl, tek başına bir şey yapamaz, onun da ermediği şeyler vardır ve çoktur. Bunu yüce Rabbimiz bildiği için, bizlere acıdı ve en büyük nimet olarak bizlere peygamberler gönderdi, kitaplar indirdi...

Aklımıza kalsaydı; iyi ile kötüyü, hayır ile şerri nasıl ayırt edebilecektik, gözlerimizle göremediklerimizi nasıl tanıyacaktık? Mesela: İmanın şartlarından biri olan meleklere imanı, nasıl elde edebilecektik? Rabbimizi ve O'nun sıfatlarını, kıyamet gününü, tekrar dirileceğimizi ve yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi onlar bildirmese idi, aklımızla nasıl kavrayabilecektik?..

Peygamberlerin sayısı yüz yirmi dört binden fazla, bunlardan üç yüz on üçü resuldür. Hepsi imanın altı şartını (yani Amentü'yü) kavimlerine bildirdiler, bunlara iman etmeye onları davet ettiler. Bunun içindir ki; bu peygamberlerin birini inkâr, hepsini inkâr demektir.

Nuh aleyhisselam asırlarca kavmini imana davet etti. Bu uzun sürede yalnızca 80 civarında kişinin imanla şereflendiği rivayet olunmaktadır. Dokuz yüz elli yıl onlara mühlet verilmesi, yüce Rabbimizin en büyük ihsanıdır. Kullarına azap vermek istemiyor, ebedî saadete kavuşmalarını arzuluyor...

Ad kavmi Hud aleyhisselamı, Semud kavmi Salih aleyhisselamı, Lut kavmi Lut aleyhisselamı inkâr ettiler. Bunlar için de ayrı ayrı "peygamberleri inkâr ettiler" ifadesi Kur'ân-ı kerimde geçer.

Bütün peygamberlerin aralarında ayrılık olmaksızın bildirdikleri hususlar şunlardır:

1-   Bizleri ve bütün kâinatı yaratan ve yaşatan Rabbimizin varlığına ve birliğine iman etmek, O'ndan başkasına tapmamak, insanların kendi elleriyle şekillendirip meydana getirdikleri ve kendisine dahi faydası olmayan taşlardan, ağaçlardan medet ummamak...

2- Rabbimizin emirlerini, neleri yapmamızı, neleri yapmamamızı bildirdiler. Nasıl hareket edersek Cennete veya Cehenneme gireceğimizi öğrettiler...

3- Yaratılış gayesini onlardan öğrendik. Yerde ve gökte ne varsa hepsi bizim için yaratılmış, bize hizmet etmektedirler. Bizi de O'nu tanıyıp O'na ibadet etmemiz için yarattığını bildirdiler.

4- Yaşamakta olduğumuz bu dünya hayatının geçici olduğunu, bir imtihan salonu olduğunu öğrendik. Gerçek hayatın ahiret hayatı olduğunu yine o mübarek zatlardan öğrendik.
Sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyesini öğrenip tatbik edebilene iki cihanda da saadet kapıları açılır...

M. Said Arvas.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
9
A / Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 2 2016 - 320 Kbps + Wav
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:10:26 ÖÖ »
2016Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 2 2016 - 320 Kbps + Wav
11 / 00:00:34:40 / 79,38 MB - 349,32 MB



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 2 2016 - 320 Kbps - Wav (11 / 34:40)
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 01 Sevdim Seni  03:08
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 02 Cürmüm İle Geldim Sana  05:35
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 03 Oruç İlahisi  03:49
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 04 Hu Zikri  02:33
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 05 Mâ Lenâ Mevlân Sivâ'Allah  03:47
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 06 Birsin Allah'ım  03:37
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 07 Dur Etme Namazına  01:33
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 08 Kabe'nin Yolları  02:48
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 09 Cûş'a Gelir Dağ İle Taş  02:44
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 10 Esma Zikri  02:41
Asfa Temiz Kalpler Korosu - 11 En Büyük Kim Allah  02:19




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap [/font][/size][/color][/b]

10
İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile / Dinin Faydası Önce Dünyadadır
« Son İleti Gönderen: KOYLU Dün, 08:02:58 ÖÖ »


Dinin Faydası Önce Dünyadadır

İman ve ibadetlerin faydası yalnız ahiret içindir gibi yanlış bir kanaat, eksik bir düşünce Müslüman halk arasında yaygın durumdadır.Hâlbuki stresten alabildiğince uzak, huzurlu, güvenli bir hayat için dinin emirlerine uyma, tavsiyelerine kulak verme, faydası ahirete kalmadan bu dünyada insana dönen en hayırlı işlerdendir. Kur'an ve Hazreti Peygamberin bize öğütledikleri bilgilerin tamamı, insanı hem dünya hem de ahiret hayatında huzurlu ve mutlu kılacak bir programdan başka bir şey değildir. Bilgisayar çağı olan günümüzde bu ifadenin içerdiği manayı kavramak biraz aklını kullananlara hiç de zor olmasa gerekir.

Bilgisayarı çalıştıran programdır. Programlar olmasa bilgisayarlar bir hiçtir. Aynen onun gibi, bilgisayardan daha mükemmel bir yapı olan insanın programı Kur'an ve sahih hadislerdir. Bunlara uyulmadan yaşanan bir hayatın ideal bir hayat olması ve insanı her yönüyle tatmin ve mutlu etmesi mümkün değildir. Her dönem ve devirde olduğu gibi bu gerçeğe asrımızda da şahit oluyoruz. İnsanlar hızla fıtratlarına, yaratılışlarına uygun olan İslam'a koşuyor ve ancak öyle gerçek huzur ve mutluluğu buluyorlar. Bunu özellikle İslam'la şereflenmiş, yeni müslüman olmuş kişilerin itiraflarında açıkça görebiliyoruz.

Dini hayatı içselleştirerek yaşayanların huzurları ve çevrelerine verdikleri pozitif enerji her zaman dikkat çekicidir. Mesela, herkes tarafından bilinen ve meşhur bir örnek anlamında Hz. Mevlana'nın hayatı çok ilgi çekicidir. Yaşamı boyunca çevresine sevgi, hoşgörü bağlamında hep pozitif enerji dağıtmış ölümüyle de eserleri, aynı enerjiyi dağıtmaya ve insanları etkilemeye devam etmektedir. Acaba Hazreti Mevlana, böyle çekici ve etkileyici yaşam tarzını ve hayat felsefesini nereden almıştır. Bu önemli ayrıntı, Hazreti Mevlana anılırken bazılarınca hep gözden kaçırılmaya çalışılır. Ama insan güneşe gözünü kapatsa da, o aydınlatmasına ve ısıtmasına devam eder.

Bizler Hazreti Mevlana'yı Kur'an ve Hazreti Peygamber ile birlikte anmazsak hem onun yaşam felsefesine hem de hayatına en büyük ihaneti etmiş oluruz. Ve inanıyorum ki O'da ahirette kesinlikle böyle yapanlardan, amacını saptıranlardan davacı ve şikâyetçi olacaktır. Şiirlerinde de bunu kendisi söylemekte zaten. Şu bir gerçek ki Hazreti Mevlana ve onun gibi diğer din büyüklerini yücelten şey, örnek aldıkları Hazreti Peygamber ve arkadaşlarının hayatıdır. Mevlana'nın bütün güzelliği onlara benzemeye çalışmasındandır.

Sadede gelecek olursak, hem doğulusu hem batılısı ile her dinden insan Mevlana ile huzur bulduklarını itiraf ederken aslında İslam'ın reklâmını yaparlar. Bu dinin dünya hayatındaki yansıması huzurlu bir yaşam şeklindedir. Bu huzurun sebeplerini sorgulayacak olursak, Din psikolojisi üzerine araştırma yapan psikologlar ve uzmanlar bu etkinin sebebi hakkında şunları söylerler: İnsan eksiktir. İbadetlerle mükemmel varlığın kuşatıcılığında eksik yönlerinin kuşku, kaygı ve korkularından kurtulur, huzur bulur.

İbadetler insanın disiplinli bir hayata alışmasını kolaylaştırır. Duygularını eğitir. Duyguların zararlı etkilerinden korur. Cemaatle yapılan ibadetler sosyal fobiden kurtarır. Sosyal uyuma yardımcı olur.

Dua ve ibadetler Yüce varlıkla insanı sembolik bir beraberliğe ulaştırır. Yüce varlıkla bu tür ilişki ruhsal yönden tedavi edici önemli bir pratiktir. İman ve ibadetler insanlardaki karışık duygu düşünce ve güdüleri manevileştirip bütünleştirerek bireyi belirsizlik ve kaosun bunalım atmosferinden kurtarır. Ruhsal bir bütünlük kazandırır. En önemli temel kaygı olan ölüm korkusuna karşı dini ibadetler korkunun moral çöküntüsünün karşısında kişinin moral kuvvetleri olarak çalışırlar.

İbadetler bilinçli bir şekilde yapıldığımda kişiliğin gerek içe dönük, gerek dışa dönük yüzünün gelişmesine yardımcı olurlar. Bilinçli olarak Allah'ın karşısında olduğunu hisseden insan kendini değerlendirir denetler. İnsanlara inancının zaviyesinden bakar. Bütün yaratılmışla barış içerisinde olur. Huzurlu olur, huzur dağıtır.

İbadetler çeşitli zorluklara karşı dirençli, sabırlı kılar. İnsanlardaki, sabır, cesaret, merhamet gibi güzel yönleri geliştirir. Yaratıcısına tam yönelen insan her türlü kötülükten kaçar. Kendine olan güven ve saygısı artar. Kişiliği gelişir ideal bir şahsiyet kazanır. Henry Link "Dine dönüş" adlı kitabında "bir dine inanan ve mabetlere giden insanların şahsiyet ve karakteri, dine karşı ilgisiz insanlara göre daha sağlamdır ve ahlaki yönden bu insanlar daha üstündürler" der. (1)

Hem fiziki hem ruhsal bünyemize iman ve ibadetlerin faydası saymakla bitmez. Örnek olması anlamında birkaç şey söylenmiştir.

Buradan çıkarmamız gereken ders, dini yaşantının faydası ahirete diye bir yanlış inanış ve cehaletten vazgeçmemiz ve bu dünyada iyilik istiyorsak da dine dönmek zorunda olduğumuzu bilmemizdir.

Allah'a (Celle Celalühü) emanet olun.

----------------------------------------------------------------

Kaynak :

(1) Akif Hayta'nın Dini Pratikler ile Psiko- Sosyal Uyum Arasındaki İlişki Üzerine Bir İncelemesinden

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
Sayfa: [1] 2 3 ... 10