Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
M / Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 320 kbps + Flac
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 10:10:00 ÖS »
[size=14pt2023 - ]Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 320 Kbps + Flac
13 / 00:01:10:23 / 161,12 MB - 494, 20 MB



Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 2023 - 320 Kbps - Flac (13 / 1:10:23)
----------------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Kemiksiz - 01 Aşkından İmiş _ Bilmez İdim  07:54
Mehmet Kemiksiz - 02 Mi'raciye 1 _ Ey Rasûl-i Mücteba  07:14
Mehmet Kemiksiz - 03 Ebû- Eyyûb' un Huzûrunda _ Huzûr- i Pâkine  06:08
Mehmet Kemiksiz - 04 Yârin Gölünde _ Ben Bir Kamış İdim  04:58
Mehmet Kemiksiz - 05 Kalabalıklarda Yalnız Olanlar _ Gariplik Açıyor  05:44
Mehmet Kemiksiz - 06 Şemâil _ Ne Uzun Ne Kısa  06:33
Mehmet Kemiksiz - 07  Hasret _ Sîmâna Tebessüm  04:50
Mehmet Kemiksiz - 08 Aldanma _ Geçer Günler  04:19
Mehmet Kemiksiz - 09 Tavaf _ Seven Sevdiğini  05:00
Mehmet Kemiksiz - 10 Aşkın Sırrına Erenler  04:45
Mehmet Kemiksiz - 11 O Meyden Sun _ Gel Ey Sâkî  03:33
Mehmet Kemiksiz - 12 Münâcât _ Ya Rabbi Gözlerinden  04:51
Mehmet Kemiksiz - 13 Kadir Gecesi _ Ruhlarla Buluşur  04:28




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
[/size]
2
G / Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 - 320 kbps + Flac
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 10:02:48 ÖS »
2009 - Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 320 Kbps + Wav
24 / 00:00:59:23 / 135,92 MB - 600,10 MB





Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 2009 - 320 Kbps - Wav (24 / 59:23)
--------------------------------------------------------------------------------------------
Gülbe Şeker - 01 Müslüman Çocuk  01:10
Gülbe Şeker - 02 Müslüman Çocuk Şarkısı  01:42
Gülbe Şeker - 03 Tefekkür  01:26
Gülbe Şeker - 04 Tefekkür Şarkısı  04:16
Gülbe Şeker - 05 Emanet  01:15
Gülbe Şeker - 06 Emanet Şarkısı  02:36
Gülbe Şeker - 07 Anne ve Babalarımız  01:27
Gülbe Şeker - 08 Anne ve Babalarımız Şarkısı  02:31
Gülbe Şeker - 09 Dostluk  01:27
Gülbe Şeker - 10 Dostluk Şarkısı  03:54
Gülbe Şeker - 11 Şükür  01:01
Gülbe Şeker - 12 Şükür Şarkısı  03:38
Gülbe Şeker - 13 Hocamız'a  01:11
Gülbe Şeker - 14 Hocamız Şarkısı  02:20
Gülbe Şeker - 15 Vatan  00:50
Gülbe Şeker - 16 Vatan Şarkısı  03:44
Gülbe Şeker - 17 Müslüman Çocuk Şarkısı (Enst.)  01:43
Gülbe Şeker - 18 Tefekkür Şarkısı (Enst.)  04:17
Gülbe Şeker - 19 Emanet Şarkısı (Enst.)  02:36
Gülbe Şeker - 20 Anne ve Babalarımız Şarkısı (Enst.)  02:32
Gülbe Şeker - 21 Dostluk Şarkısı (Enst.)  03:55
Gülbe Şeker - 22 Şükür Şarkısı (Enst.)  03:36
Gülbe Şeker - 23 Hocamız Şarkısı (Enst.)  02:21
Gülbe Şeker - 24 Vatan Şarkısı (Enst.)  03:43




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap [/font]
[/b]
3
Sağlık / Mutsuzluk Kilo Aldırıyor
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:26:02 ÖÖ »


Mutsuzluk Kilo Aldırıyor

Fazla kilosu olan ya da psikolojik sorun yaşayan kadınlar için; “Kişi kilosundan ve görüntüsünden memnun değildir ve bu onu işlerinde başarısızlığa götürüyordur ama bunun analizini yapamıyordur. Kişi çok güzelse ama mutlu değilse sağlıklı değildir, mutluluk ve iç huzur da çok önemli. Ruhsal, fiziksel ve görüntü olarak iyi hissetmesi gerekiyor.”

“Eğer diyetteyseniz ve bu diyet sırasında bir an önce kilo vermek istiyorsanız dikkat etmeniz gereken bazı ayrıntılar var” diyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan “Bu noktalara dikkat ederek diyetinizi daha verimli hale getirebilir ve çok daha kısa zamanda büyük kilolar verebilirsiniz. Örneğin diyet sırasında kesinlikle atıştırmamalısınız. Öğün aralarında atıştırmak büyük hatadır. Bundan vazgeçin. Buzdolabınızı kalorili ve lezzetli yiyeceklerle doldurmayın. Nefsinize hakim olamayacağınızı bile bile evde bu tür yiyecekler bulundurmak sizin için büyük tehlikedir. Diyette istenilen kilonun verilmesi için yeteri kadar uyku çok çok önemlidir.Ne çok ne de az yeterince uyuyun.Günde en az 6 saat en çok 9 saat uyumaya özen göstermelisiniz ve uykunuz kaliteli olmalı. Ara ara bölünen ve hafif bir uyku size fayda sağlamayacaktır.Kesinlikle uyanır uyanmaz kahvaltı yapmalısınız. Kahvaltısız bir diyet asla işe yaramaz. Kahvaltı sonrası bir fincan yeşil çay içmek işinizi kolaylaştıracak” diye konuştu.

Sık sık ve hafif gıdalarla beslenmeye özen gösterilmesini isteyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, “Asansör kullanmayın, kısa mesafelerde vasıtaya binmeyin ve gün içerisinde mümkün olduğunda yürüme bahaneleri yaratın.Ne kadar fazla haraket ederseniz o kadar hızlı kilo verebilirsiniz.Hareket etmek metabolizmanızı hızlandıracak ve çok daha çabuk kalori yakmanıza ortam hazırlayacak. Böylece düzene giren sağlam bir metabolizma ile etkili bir diyet programı gerçekleştirmiş olacaksınız” dedi.

Geçtiğimiz Günlerde 'Neden Açım Neden Şişmanım' adlı kitabını çıkararak oldukça dikkat çeken Dr.Gönül Ateşsaçan son olarak, “Diyet yaparken insanlar bir süreden sonra bıkabilir ya da yanlış diyet taktikleri yüzünden kolayca pes edip verdikleri kilonun kat be kat fazlasını alabilir. Diyette bu tip hatalara düşmemek için öncelikle diyetisyeninize başvurmalı ve bir uzman eşliğinde kilo vermeye çalışmalısınız” şeklinde konuştu.

Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
4
İnaç Ahlak / İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:16:18 ÖÖ »


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu

 İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu hedefler İslam ahlakında hüküm yalnızca Allah’ındır. İslam koyduğu ahlaki kuralları ile tüm insanlığın menfaatlerini korur.

İslam kişinin hayatına denge ve düzen getirir. Bir hadisi şerifinde Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, kendi üzerinde kendinin hakkı var ve ailenin hakkı var her hak sahibine aittir” Ahlakın kalben ve ruhen kabul görmesi gerekir. Zira ahlaki davranışlar kalbi ve hissi duygulara tesir eder. Ahlakın güzelleşmesi vicdanın uyanmasına bağladır.

Kişinin kendini otokontrol etmesi: Kendini yükseklerde gören kibirli insanın halini düzeltme imkânı yoktur. Ahlakını güzelleştirmek isteyen kişi öncelikle kibirden uzak durmalı ve durumunun farkına varmalıdır.İslami sohbetler: İslami sohbetlere katılan kişi iç dünyasına yolculuk yaparak halini düzeltebilir. Fakat değişmeyi gerçekten istemesi ve bu konuda samimi olması gerekir. Güzel örnekler şart: İyilik de kötülük de bulaşıcıdır.

Ahlakını düzeltmek isteyen kişi iyilerle beraber olmalı ve onlarla vakit geçirmelidir. Arkadaş seçimine dikkat edilmelidir: Kişi arkadaşının yaşantısından çok fazla etkilenir. O yüzden arkadaş seçiminde ahlaki özellikleri dikkate almak gerekir. İyi arkadaş, iyiliğini yanındaki dostlarına da bulaştıran kişidir.  Çevremizde gördüğümüz olumlu örneklerden etkileniriz. İnsanlar her zaman birbirlerini taklit ederler. İyiyi taklit etmeyenler kötüyü taklit ederler. Taklit edilen şeyi zamanla benimser ve alışkanlık haline getirirler. O yüzden güzel ahlaklı insanlarla oturup kalkmakta büyük fayda vardır.

Hz. Peygamber iyi ve kötü arkadaşa şu örneği vermiştir:

İyi arkadaş güzel koku satan gibidir. Onun yanına gittiğinde ya o kokudan satın alırsın ya da o kukudan senin üzerine siner. Kötü arkadaş körükçünün körüğü gibidir. Körükçünün yanına gittiğinde ya seni ya da elbiseni yakar. Ya da hiç yanmasan bile kötü koku alırsın, üzerine kötü koku siner” O gün (mahşer günü) zalim kişi (günaha saplanmış kişi) ellerini ısırır şöyle der: Keşke peygamberler yolundan gitseydim. Yazık bana. Keşke falancayı dost edinmeseydim. Onları arkadaş edinmekten zarara uğradım. Kuran bana geldiği halde o dost edindiğim beni Kurandan saptırdı uzaklaştırdı.  Şeytan insanı en çok yardıma ihtiyaç duyulan anda yapayalnız ve yardımcısız bırakmaktadır” ( Furkan, 27,28,29)Arkadaşlık dostluk Allah’ın rızası için olmalıdır. Allah için olmayan dostluklarda çıkar çatışması vardır. Kişiler birbirlerinden ne kadar menfaatleneceklerini düşünür ve karşı tarafa zarar verirler. Çünkü insani ilişkileri tamamen menfaatleri üzerine kurulmuştur.

Güzel ahlâklı bir Müslümanın özellikleri:   

Yalan konuşmaz: Ahlaki ilkeleri hayatına taşıyan bir kişi zor durumda kalsa dahi yalan konuşmaz. Çünkü yalanın değerinden bir şeyler eksilteceğini bilir.

Riyakâr değildir: Müslüman dürüsttür, çıkar elde edebilmek için riyakarlığa başvurmaz. İhanet etmez: Müslüman vefakârdır, insanlara ihanet etmez, ihanet edenleri hoş karşılamaz. İnsanlara haksızlık yapmaz: Müslüman insanlara haksız yapmanın hem karşı tarafa hem kendisine zarar verdiğini bilir. O adildir, ne kendisi haksızlık yapar ne de haksızlığa göz yumar. Gıybet etmez: Müslüman insanların kusurlarını gördüğünde uygun bir dille uyarır fakat dedikodu yapmaz. İnsanların arkasından konuşmaz, zemmetmez. Aksine ayıpları örter güzel davranışları över.

İslam’a göre aİle terbiyesi nasıl olmalı?

Anne ve babaların çocuklarını eğitme konusunda çoğu zaman kendisini yetersiz hissettiği bilinir. Bir hayat düzeni olan İslam’ın kendine has bir terbiye sistemi vardır. Her dinin, her inancın, her ideolojinin kendine göre bir terbiye sistemi vardır. İslam’ın da kendine has bir terbiye sistemi bulunuyor. Çocuk ve aile terbiyesinde öncelikle anne ve babanın sorumluluk bilinci taşıması gerekiyor. İslam, ebeveynlere Kur’an’ın öğretileri ve Peygamber Efendimizin sünnetindeki öğretileri ne ise öncelikle çocukların onlarla yönlendirilmesi gerektiğine işaret eder.

Çocuk Haramla Beslenirse Üzerinde Tesirleri Oluşur

İslam’ın nazarına göre eğitim ve terbiye daha çocuk doğmadan başlar. Çocuk daha cenin döneminde iken annenin o çocuğu helal gıda ile beslemesi, bu terbiyenin ilk aşamasıdır. Şayet bir çocuk haram ile beslenirse doğduktan sonra onun üzerinde bazı tesirler oluşacaktır. Çocuk dünyaya geldikten sonra ise ilk olarak terbiye aşaması başlar. Kulağına ezan okumak, kamet okumak ve ona güzel bir isim vermek gibi aşamalar ailenin çocukları için temel niteliğindeki görevleri olarak ifade ediliyor.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
5
İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile / Çocuklarda Çalma Davranışı
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:10:15 ÖÖ »


Çocuklarda Çalma Davranışı

Çocuk çaldığı şeyi arkadaşlarına verip, onlar nazarında değer kazanmak isteyebilir. Buna özgeci değer kazanma denir.

İhtiyaca binaen çalma: İhtiyacı olan bir şeye ulaamayan çocuk böyle bir davranışa başvurabilir. Uzmanlar özellikle evden kaçan ya da sokaklarda yaşayan çocuklarda bu tür çalma davranışının daha sık görüldüğünü savunuyorlar. Ailede çalmanın olumsuz bir davranış olduğunu öğrenmeyen çocuklar, gereksinim duydukları şeyi çalarak elde edebilirler. Ailede temel değerlerin kuvvetle verildiği çocuklar ise ne kadar ihtiyaç sahibi olurlarsa olsunlar böyle bir şeye tenezzül etmezler.

Saldırganlığa meyilli hırsızlık: Çocuk arkadaşının eşyalarına zarar vermek ve onun sahip olduğu şeyi ortadan kaldırmak ister. Ve bu eşyayı alarak kullanılmaz hale getirir. Zevke dönüşen hırsızlık: Bu tür çalma davranışları ergenlerde daha sık görülür. Genç kendisine heyecan verici duygular peşine takılır ve sokak çetelerine katılır. Çalmak onun için zevke dönüşmüştür. Bu eylemini sürdürdükçe grup içinde bir yer edinmekte yani ilgiyi üzerine toplamaktadır.

Komplekseksenli hırsızlıklar

Aşağılık duygusu taşıyan ve kendini ifade edemeyen gençlerde görülen bir davranıştır. Genç yaşadığı yoksunluğu bu şekilde ortadan kaldırabileceğine inanmaktadır. Fakat yapılan eylem kendisini her gün biraz daha aşağı çekmektedir. Çocuklarda görülen hırsızlık davranışının büyük bir kısmında anne babanın yanlış tutumunun etkisi vardır. Çocuk bu eylemini doğrudan anne baba otoritesine yönelterek rahatlayacağına inanır. Yani başkalarına ait eşyaları çalarak onlar üzerinde baskı kurmaya çalışır.  Çocuğum arkadaşlarının eşyalarını izinsiz alıyor diye şikayet eden anne babalar çocuklarına bunun doğru olmadığını anlatmalı fakat bununla yetinmeyip, onu sevgileri ile de desteklemelidirler.

Neler Yapılabilir     

Çocuğa üç yaşından itibaren mülkiyet kavramı açıklanmalı ve başkalarına ait olan eşyalara izinsiz dokunamayacağı öğretilmelidir. Hakkaniyet duygusu ergenlik çağına kadar kazandırılmış olmalıdır. Çocuğa yeterli miktarda harçlık verilmeli bu konuda mahrum bırakılmamalıdır. Anne babalar çocuğa bazı isteklerini kontrol etmeyi öğretmelidirler. Çocuğa toplumsal değerler ve başkalarının mülkiyet hakkına saygı üç yaşından itibaren öğretilmelidir. Çocuklar yanlış örneklerden korunmalıdırlar. Anne babalar çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamalıdırlar. Anne babalar çocuklarına ihtiyaçları olan sevgi ve ilgiyi vermekte cömert davranmalıdırlar.  Anne babalar çocuklar üzerinde baskı uygulamamalı onlara kendilerini ifade etme fırsatı tanımalıdırlar. Çocuğun kendini değersiz hissetmesi bu davranışlara yönelmesine sebebiyet verebilir. O nedenle anne babanın çocuğun güven duygusunu geliştirmesi gerekir. Anne baba çocuğu hırsız lakabı ile damgalamamalıdırlar.  Çocuğa küçük düşürücü ifadeler kullanmamalıdırlar. Olayı çocuğun yanında sürekli dillendirerek onu rencide etmemelidirler. Anne baba çocuğu çalma davranışını terk etmesi için şiddetle cezalandırmamalıdırlar.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
6
İnsan ve Hayat / Ayrılığın Acısı ve Tatlısı
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 08:03:45 ÖÖ »


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı

Hayatımızın bazı dönemlerinde ayrılıklar yaşıyoruz. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz, alıştığımız insanlardan, dostlarımızdan, evimizden, yurdumuzdan ayrılıyoruz. Ya onlar bizi terk ediyor ya da biz onları bırakıp gitmek durumunda kalıyoruz. Sonra da özlemler, hasretler ve bekleyişler başlıyor.

Sevdiklerinden ayrı düşen ve özellikle bir daha kavuşma ihti¬mali olmayan insanlara hemen en güzel nasihatimizi veririz. "Üzülme, zamanla alışırsın, unutursun."

Zaten hayatımız hep alıştığımız ya da unuttuğumuz olgularla geçiyor. Geçmişimize bakalım. Ne çok insanlarımız, dostlarımız oldu. Onlarla neler neler, ne unutulmaz anılar yaşadık. Okul arkadaşları, asker arkadaşları. Gün geldi, hepsinden ayrıldık. Üstünden ne çok zaman geçti, şimdi çoğunun ismini bile hatırlamıyoruz. Yani, zamanla unuttuk ve onların olmayışına alıştık. Çünkü onların bitişiyle başka başlangıçlar yaşıyoruz.

Hayatımız başlangıçlar ve bitişlerle geçiyor. Ve her bitiş, yeni bir başlangıca kapı açıyor. Bitişler olmasaydı, zaten başlangıçlar olmazdı. Hayatımızda pek çok yıkıcı, üzücü bitişler yaşıyoruz. Fakat her biten olguyla birlikte sevinçli yeni başlangıçlar gün¬demimize geliyor.

Başlangıçları ümitle, sevinçle yaşıyoruz, yaşadıkça alışıyoruz, hiç bitmeyecek sanıyoruz. Bitince de bizim için çok ani, hiç beklenmedik bir durum oluyor ve şoke oluyoruz. Bir olay bitince artık yeni birşey, başka birşey bir daha hiç başlamayacakmış gibi karamsarlıklara itiyoruz kendimizi. Bunun tek nedeni şu: herşeyi o andan ibaret zannetmemiz.

Bu düşünce bütün çıkış yollarımızı kapatıyor. Nasıl ki sevinçli olduğumuz, birlikte olduğumuz anlarımızda o an hiç bitmeyecek, hep öyle kalacak gibi düşünüyoruz, aynı şekilde ayrılıklara düşünce de bir daha hiç gün doğmayacak, yeni bir başlangıcımız olmayacak, artık herşey bitti gibi düşüncelere itiyoruz kendimizi. Sırf her şeyi bulunduğumuz andan ibaret sandı¬ğımız için. Halbuki hüzünler ve sevinçler, ayrılıklar ve kavuşmalar, başlangıçlar ve bitişler gece-gündüz gibidir. Hep birbiri ardınca gelir. Biri biter, biri başlar. O halde gece olunca fazla üzülmemeli, gündüzün geleceğini unutmamalı, gündüz olunca da fazla mutluluklara kapılıp, kendimizi kaptırmamalıyız. Dünya, acısıyla tatlısıyla geçici olduğunu böylece gösteriyor ve ge¬çip gidiyor işte...

Bizler hayatımızda bir gecedeyiz, bir gündüzde. İkisi habire peş peşe geliyor. Bir sevinçliyiz, bir hüzünlüyüz. Ne geceyi, ne gündüzü, birinden birini mesken edinemiyoruz, habire halden hale giriyoruz. Hayatımız da sadece başlangıçtan ya da sadece bitişten ibaret değil. Başlıyor, yaşanıyor, bitiyor. Başlama ve bitme arasında bizler de yaşadıklarımızla, yaptıklarımızla imtihanımızı veriyoruz. Aynı dünya hayatımız gibi... Doğum bir başlangıç, ölüm bir bitiştir dünya hayatımız için. Biz de bu iki nokta arasında imtihanımızı yaşıyoruz.

İşte bu gerçeği, hayatımızdaki küçük olaylara da yerleştirmeliyiz. İş hayatımız olsun, arkadaş hayatımız olsun.

Başladı, yaşandı ve bitti. Ama, önemli olan bitişlerden sonra geriye dönüp baktığımızda neleri bıraktığımız ya da yaşananlardan sonra geride bize kalanlar ne? Daha doğrusu imtihanımızı nasıl verdik?

Netice itibariyle, insanlarla birşeyler yaşayıp, paylaşıp, imtihan verip ayrılıyoruz. O faniliklerle birlikte ayrılıyoruz. Ama hiçbir zaman ayrılık acılarına, bitişlerin hüzünlerine kendimizi kaptırmayalım ve yeni ve başka başlangıçlar yaşayacağımız için, yeni bir kapı açıldığı için daha çok sevinelim. Unutmayalım ki, tırtılın, "dünyanın sonu" dediğine, usta "kelebek" der. Her bitişte tırtıl gibi hissetsek de kendimizi, aslında yeni başlangıçların kelebeği olmanın sevincini yaşayalım.

Dünyada böyle küçük ayrılık acıları yaşıyoruz. Bu dünya için küçük olsa da, gözümüzde acısını büyüte büyüte cürmünü büyük hale getirdiğimiz ayrılık acıları... Bu yaşadığımız ayrılık acıları bize asıl ayrılık acısının ne olduğunu fısıldıyor ve sonra da tatlılığını önümüze seriyor. İşte asıl ayrılık acısı ve aslında çok tatlı olan ayrılık acısı her kişinin kârı olmayan, ancak er kişilerin kârı olan ayrılık acısı...

Mevlâna Hazretleri Mesnevi'sinde bize bunun için bir ipucu veriyor ve diyor: "Dinle neyden hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede."

Asıl ayrılık Allah'tan ayrı kalmak ve asıl kavuşma Allah'a kavuşmadır. Biz insanlar kendi aramızdaki ayrılmalara sevinip üzülürken, bu büyükler şu dünyanın dış yüzeyindeki ölüm, ayrılık, yoklukların sudaki kabarcıklar gibi olduğunu biliyorlar. Her gelip giden damlacığın güneşe ayna olduğunu görüyorlar. Nasıl ki her geçen damla kendisinin gelip geçici, güneşinse bakî olduğunu gösterirse, bu dünyaya gelip giden herşeyin Bakî olana ayna tuttuğunu biliyorlar.

Hani konuya başlarken demiştik. Ayrılık acısı yaşayan insana "Zamanla unutursun, alışırsın, üzülme" diyoruz ya, işte bizler hep dünyaya alışıp, zamanla Rabbimizi unutur, gaflete düşer hale geliyoruz. Allah'tan ayrı düşene, dünyaları da verseniz neye yarar.

O halde asıl ayrılık acısını en derinimizde duymaya çalışmalı, ötelere ait şeylerin özlemlerini duymalı su köpüğüne benzeyen dünyadan silkinmeye çalışmalıyız. Allah'tan ayrı kalmanın acı¬sı en tatlı ayrılık acısıdır. İşte ancak o zaman ölüm, Mevlâna Hazretlerinin dediği gibi, bir kavuşma anı, bir düğün gecesi olacaktır.

Bu dünyada bir tırtıl kadar olsak bile, ötelerin ve asıl kavuş¬manın kelebeği olma adayı olabiliriz. O halde neyin hasretini çekiyor olduğumuza, nereden ayrılıp, nereye kavuştuğumuza, fani ayrılıkların bizi hangi kavuşmalara götürdüğüne dikkat edelim. Duygularımız ne yöne giderse bizi de o yöne götürdüğünü unutmayalım ve gitmek istediğimiz yerin neresi olacağına böylece karar verelim.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
7
Ramazan Ayvallı Prof. Dr. / Son Peygamber
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:38:32 ÖÖ »


Son Peygamber

İnsanlığın doğru yolu bulması, âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir.

Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâmdan itibâren, Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar bütün  Peygamberleri vâsıtasıyla, kullarına, dünyâ ve âhirette râhat etmeleri, huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emir ve yasaklarını, yanî ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu, beğendiği ve beğenmediği bütün işleri bildirmiştir.
 
İnsanlar, Allah’ın Peygamberlerine tâbi olup, emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır.

Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır.
 
İnsanlığın doğru yolu bulması, ahlâken yükselmesi, bütün beşeriyetin dünyâda ve âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. "Gerçekten sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) âyetinde, Allah'ın iltifâtına mazhar olan Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân'dan ibâret olan güzel ahlâkını, hem hayâtında sergilediği tatbîkâtıyla, hem de güzel emir ve tavsiyeleriyle ümmetine teblîğ etmiştir.
 
"O’nun şahsında, Allah'ı ve Âhiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça hâtırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri vardır" (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed aleyhisselâmın “üsve-i hasene” [nümûne-i imtisâl=en güzel örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir?
 
Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm da, “Ben, iyi huyları tamâmlamak, yerleştirmek için gönderildim” buyurmuştur.
 
O'nun güzel huyları o kadar çoktu ki, herkesi hayrân bırakırdı; görenler ve işitenler seve- seve Müslümân olurdu. O'nun hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusûr görülmemiştir.
 
Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri “Habîb”inde, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi olan Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm’da toplamıştır. Mahlûkların yaratılmasına sebep olan ve âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, “Habîbullah”tır [Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir.]
 
İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O’na îmân etmek, tâbi’ ve teslîm olmaktır. Bunun zıddı da felâketlerin başıdır.
 
Her mü'minin, Resûlullah’ı çok sevmesi lâzımdır. Çünkü, başta “Sahîh-i Buhârî” olmak üzere, birçok hadîs kitâbında yer alan bir hadîs-i şerîfte meâlen, “Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, [kâmil ma’nâda] îmân etmiş olmaz” buyuruldu. Ya'nî o kişinin îmânı olgun olmaz.
 
Hadîs-i şerîfin diğer rivâyetleri de şöyledir: “Bir kimse, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan dahâ çok sevmedikçe, îmân etmiş olmaz.” “Beni ana-babasından, evlâdından ve herkesten daha çok sevmeyen, [kâmil] mü’min olamaz.”

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
8
A / Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:30:08 ÖÖ »
2012 - Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps +  Wav

Abdullah Akbulak - 01 Bugün Cuma Düet  04:18
Abdullah Akbulak - 02 Bizler Kuluz  04:59
Abdullah Akbulak - 03 Kutlu Doğum  07:35
Abdullah Akbulak - 04 Esma Allah  06:26
Abdullah Akbulak - 05 Gözyaşım Akar  05:12
Abdullah Akbulak - 06 Hak Serleri  05:08
Abdullah Akbulak - 07 O Benim Canım  05:28
Abdullah Akbulak - 08 Sizin Olsun  05:09
Abdullah Akbulak - 09 Kül Eyledi  04:47
Abdullah Akbulak - 10 Muhammed Diye  08:15
Abdullah Akbulak - 11 Uhud İle  05:41

PCLOUD.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

WAV

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
9
Bizden Sizlere / Sana sığınırız Ya Rabbi!
« Son İleti Gönderen: melek Dün, 06:33:30 ÖS »


Sana sığınırız Ya Rabbi!

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Dostlarını hakkıyla sevememekten, düşmanlarına cesurca hakkı söyleyememekten, muhabbetini, hasretini kaybetmekten ve son nefesimizi iman ile verememekten korkar, Sana sığınırız. Dertten ziyâde dertteki dermânı görememekten, kul olup ölememekten korkar, Sana sığınırız!

Her ne kadar devir, peygamber için bile “O da sadece bir insandı” diyenleri ibretle seyrettiğimiz bir devirse de biz, sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın sıradan bir insan olmadığını bilmeye ve şefaatine nâil olmayı istemeye devam ederiz. Her ne kadar, Peygamber için böyle söyleyenler, onun arkadaşları hakkında da benzer sözler etseler de biz, o yıldızları örnek almayı sürdürürüz. Kendimize, Onların halleriyle hâllenmeye çalışarak iyilik ederiz. Onlardaki teslimiyet ve şevk bize de nasip olsun diye duâlar ederiz. Onları hep hayır ve hasret ile anarız. Sıradan olmayanı sıradanlıkla vasıflandırmaktan, yamaçtan bakarak zirveler hakkında bilir bilmez konuşmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi emin eyle Allah’ım!

KORKTUKLARIMIZDAN BİZİ UZAK EYLE ALLAH’IM!

Bir nesil, peri masallarıyla uyumuş. Belki de bu sebeple olağanüstü hâllerin hep devlerde, perilerde ve hayâlî kahramanlarda olabileceğine dâir bir fikir, bu kimselerin beyninde sâbitlenmiş. Ne yazık ki onlar, sahâbe-i kirâm hakkında anlatılan menkîbelerin de birer masal olduğuna inanmış ve meselâ, “Abartmayın, Ebu Bekir sadece bir insandı” demeye başlamışlar. Bu kimseler, bir insanın ciğerinin aşk ile yanacağına ve etrafına yanık kokusu yayacağına inanmazlar. Halbuki herhangi bir insandan bile nice koku gelir. Eğer temiz ve sağlıklı biriyse, teri hoş kokar. Pasaklı ve hasta biriyse, teri ağır kokar. Karanfil çiğneyenin ağzı güzel kokarken sarımsak çiğneyenin ağzı kötü kokar. Düşüncesi, niyeti ve hayatına aldığı unsurlar ile orantılı olarak, her insan, farklı bir koku yayar. İnsan, iç organlarının ve hissiyatının durumuna göre koku değiştiren bir varlıktır. Burnu tıkalı olana koku gelmez. Aşkı olmayana da aşk ile yanan bir ciğer düşüncesi inandırıcı gelmez.

Yanmanın mahiyetini ancak yananlar bilir. Şimdi, bütün bu basit hakikatler ışığında, varlığını Allah yolunda fedâ edecek, âyetlerde “ikinin ikincisi” diye geçecek kadar aşkla yanmış hazreti Ebu Bekir’in ciğerinden yanık kokuları gelmesi ihtimâlini yok saymak, anlatılanları “uydurulmuş bir masal” diyerek küçümsemek sağlıklı yaklaşımlar değildir.

Haddimizi aşarak hakkı inkâr etmekten, hakikatleri masal sayıp küçümsemekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi uzak eyle Allah’ım!

Sûrete tapan, bütün imkân¬larını sûretine yatıran, diğerlerinin sûretiyle alay etmeyi hüner sayan ve suratına tükürmek istediğinizde Mehmet Âkif’in “Acırım tükrüğe billâhi tükürsem yüzüne!” mısrâsını hatırlatan insan cinsinin, yarın mahşerde, hangi sûrette dirileceğini düşünmeye çok ihtiyacı var; lâkin surat derdine fazlaca düşünce, sîrete ayıracak vakit kalmayabiliyor. Böylesine acıklı bir vaziyete düşmekten de böyleleriyle birlikte olmaktan da korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi ayrı eyle Allah’ım!

NE ZAMAN BİZ OLURUZ?

Hakk’a hizmet etmesi beklenenlerin nefsine uyup birbirine kuyu kazmasına mukâbil, bâtıla hizmet edenler birbirini kolluyorsa, şerrin sesinin ayyuka çıktığı bir dünyada, hayrın sesi cılız ve sönük kalıyorsa, durup şu tespiti yapmamız gerekir: Bize düşmanlık edenlerin cesâretine cesâret ekleyen en önemli açığımız, “Biz” olamayışımızdır. Kur’an Sünnet çerçevesi içinde ne zaman “Biz” oluruz, hakkı tek ve gür bir sadâ hâlinde ne zaman haykırırız, o zaman düşmanlık etmeye niyetlenen herkes sesini kısar. Haddi aşmaktan ve haddi aşmışlar karşısında vakûr olamamaktan şiddetle korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi muhafaza eyle Allah’ım!

Bir Müslümanın, sebep olduğu veya bizzat içine düştüğü bir yanlışı düzeltmeye çalışan ve bunda muvaffak olan kardeşine teşekkür etmesi gerektiğini bize Hazreti Ömer öğretir. Eğer bunun yerine “Sonunda dediğini yaptırdın! Elbet sana da bir Molla Kasım gelir!” diyerek iğnelemeyi tercih eder, kardeşinin nehy-i anil münker gayretini nefsî bir eylem olarak algılarsa kişi, ondaki nasıl bir nefistir? Evet. Molla Kasım’ın gelmesine sebep olacak bir hataya düşmekten korkarız; lâkin bundan ziyâde, onun gelişini hayra yoramamaktan, ona art niyet ve nefsâniyyet yakıştırmaktan, şer’i bir mevzûda yapacağı haklı bir uyarı için o Molla Kasım’a teşekkür edememekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi emin eyle Allah’ım!

SEN’DEN GELENİ SANA TERCİH ETMEK

Bir Müslüman için uyku dinlenmedir. Dinlenip daha yüksek bir enerjiyle ibâdet edebilmek anlamına gelmelidir. Bir Müslüman için yemek, kuvvetlenmedir. Kuvvetlenip daha fazla insana ve mahlûka yardımcı olmak şevki vermelidir. Bir Müslüman için maddî zenginlik, Allah rızâsı için fedâ edebileceği varlığının artması demektir. Kendisine lütfedilmiş her ne varsa verenin yolunda harcamak, O’nun rızâsı için dağıtmak ve yine O’nun hoşnut olacağı hizmetlerde seferber kılmak gerekir. Uyku, yemek ve zengin olmak, Müslümanlar için nefsânî birer eylem değildir. Rabbimiz! Bize verdiklerinle nefis palazlandırıp gâflete dalmaktan, Sen’den geleni Sana tercih edip yanılmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi beri eyle Allah’ım!

İnsanoğlu ancak yazılanları okur, yapılanları görür. Ne hâkim ne de âlim olmadığı, kalplerdeki niyetleri de bilmediği hâlde, ısrarla ve sadece çektiği birkaç fotoğrafa yâni zâhire göre hüküm vermeye kalkışmak, üstelik bu yanlışa alışmak, şüphesiz Allah ve Rasûlüne iman etmiş birine yakışmaz. Delilsiz ve mesnetsiz itham etmeyi zevk hâline getirenler, kendi kendilerine atladıkları çok büyük bir tehlike içindeler. Böyle bir tehlike içinde kalmaktan, her konuya “Biliyorum!” diye dalmaktan, cehlini ilim ve irfan sanmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi ırak eyle Allah’ım!

Suçlarımızın ortaya dökülmesinden, gayretlerimizin hebâ olup gitmesinden, doğru sözlerimizin eğilip bükülmesinden, güzel niyetlerimizin çirkin zannedilmesinden korkar, Sana sığınırız. Mürşidinin karşısında ukalâ mürîd olmaktan, ashâb- kirâm hakkında sû-i zanna kapılmaktan, Peygamberler husûsunda cehli tavana vurmaktan korkar, Sana sığınırız. Zamanın fitnelerinden, şeytanın hilelerinden, nefislerin tüm şerrinden korkar, Sana sığınırız. Kusur ve günahlarımızın hayır ve sevaplarımıza galebe çalmasından, vesveselerin anlarımızı almasından, iyiliklerimizin gösteriş arzûsuyla ziyân olmasından korkar, Sana sığınırız. Dostlarını hakkıyla sevememekten, düşmanlarına cesurca hakkı söyleyememekten, muhabbetini, hasretini kaybetmekten ve son nefesimizi iman ile verememekten korkar, Sana sığınırız. Dertten ziyâde dertteki dermânı görememekten, kul olup ölememekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi koruyuver Allah’ım!

Amin.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
10


Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı

Pişmanlık yurdudur kabir alemi. Günahkârı da, salih müslümanı da. Peki fırsat verilse de dünyaya tekrar geri gönderilseydiler?..

Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:
 
—Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce ne ile uğraşır, ne yapar?
 
Talebenin birisi der ki:
 
—Elbette sürekli namaz kılar.
 
Diğer bir talebe de der ki:
 
—Devamlı oruç tutar.
 
Bir diğeri de der ki:
 
—Cihat eder, emri maruf yapar.
 
Velhasıl talebeler faydalı bütün işleri sayarlar. O zat buyurur ki:
 
—Bu mezarda yatan kişinin artık dünyaya kapıları kapanmıştır. Ama sizin oraya gideceğiniz kesindir; yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz?
 
Neyi bekliyorsunuz?
 
Onun kaybettiği fırsatı, siz bir ganimet bilmelisiniz yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
Sayfa: [1] 2 3 ... 10