Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10
11


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “Misvakta 10 Haslet Vardır

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Misvakta 10 haslet vardır. Başta Allah (C.C.) razı eder.

Şeytanı kızdırır. Melekleri sevindirir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Ağız hastalıklarını giderir. Gözün görmesini kuvvetlendirir. Ağzı güzel kokutur. Balgamı azaltır. Misvak kullanmak sünnettendir. Sevabı çoğaltır.” Efendimiz (S.A.V.) bir başka hadîs-i şerifte de abdestinden sonra misvak kullanan, namaz kılmadan önce misvak kullanan Müslüman’ın namazından 27 kat daha fazla sevap alacağını söylemiştir. Ayrıca misvakın zenginlik sebebi olduğunu da söyleyen Efendimiz (S.A.V.), “Misvak genişlik ve zenginlik verir” demiştir.

Kardeşlerim misvak kullanmanın dünyada bu kadar güzel mükafatları var iken ahirette de birçok mükafatı vardır. Bir başka hadîs-i şerifte Resulullah Efendimiz (S.A.V.), “Misvakta 24 haslet vardır” demiştir. Bu 24 hasletin içerisinde ahiret gününde diğer peygamberlerin misvak kullanan Müslümanlar için, Hz. Muhammed’in (S.A.V.) sünnetini yaptığı için bizler de onun Müslümanlığından razıyız, onun günahlarını affet ya Rabbi diyeceğini biliyoruz. Bizler görüyoruz, namazlardan önce Müslüman kardeşlerimizden bazıları misvaklarını çıkarır ve dişlerini misvak ile fırçalar ve hiç kanamaz. Bunun sebebi yıllardır misvak kullandıkları için diş etleri sapasağlamdır ve dişleri de çok sağlamdır. Kardeşlerim bir misvak alıp cebimizde saklayıp gerekli yerlerde kullanmalıyız.

“CENNETTE MÜMİNLER İÇİN BİR ÇADIR VARDIR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Cennette müminler için bir çadır vardır. Bu çadır incidendir ve süslüdür. Bu çadırın genişliği 60 mildir.

Her köşesinde ise huriler vardır. Bir köşesindeki diğer köşedekini göremez. Müminler birbirlerini burada ziyaret ederler ve isteyenler eşleri ile orada birleşirler.”

Bahsedilen çadırın ortasından nehirlerin aktığı söylenirken çadır içerisindeki hurilerin o çadırı hak eden mümine hizmet edeceği söyleniyor kardeşlerim. Allah (C.C.) bizlere o çadırı kazanabilmeyi nasip eylesin. Cennet hakkında birçok hadîs-i şerif olduğunu biliyoruz, böyle bir hadîs-i şerifle sizi bilgilendirmek istedim.

“BİR DEFİNE BULURSANIZ EĞER 5’TE BİRİ DEVLETİNDİR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor; “Bir define bulursanız eğer 5’te biri hazinenin bulunduğu topraklara sahip devletindir. Bahçen ya da tarlanı devletin suyu, başka bir şahsın suyu ile değil de yağmur suyu ile beslersen öşür vereceksin.” İslam hukukuna göre hazine bulduğumuz zaman evet hazine bizim malımız oluyor ama o toprakları koruyan bir devlet var ve o devletin çalıştırdığı memurları var. O yüzden kardeşlerim İslam Hukuku bakımından bulunan hazinenin 5’te biri devlete aittir ve verilmek zorundadır. Bir nevi bulunan hazinenin vergisini veriyor gibi düşünebiliriz. Kardeşlerim bu hadîs-i şeriften anlamamız gereken konu hiçbir şekilde masraf olmadan bizlere getiri sağlayan durumlarda da getirinin vergisini ve zekâtını vermemiz lazım. İslam bizden bunu emrediyor. Sözlük anlamı 10’da bir olan öşür, dinen ise tarım ürünlerinin zekâtı anlamına gelir. Tarım ürünlerinin zekâta tabi oluşu ise Kur’an-ı Kerim’de sabittir. Efendimiz (S.A.V.), “Yağmur ve nehir suları ile masrafsız sulanan topraklarınızın mahsullerinde 10’da bir zekât vereceksiniz. Sulama olarak masraf yaptığınız topraklarınızdaki mahsullerinizde ise 20’de bir zekât vereceksiniz” buyurmuştur.

Prof. Dr. Cevat Akşit.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
12
İman Amel Ecel / Peygamberimize (S.A.V.) İman Etmenin Önemi
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:37:41 ÖÖ »


Peygamberimize (S.A.V.) İman Etmenin Önemi

Türkiye’de çeyrek asırdır iyice gün yüzüne çıkan “Peygambersiz İslâm Projesi” ile onun iki ayağı Kur’aniyyûn ve dinlerarası diyalog fitneleriyle başlayan ve Peygamberimizi (S.A.V.) sıradanlaştırmak için indirgemeci bir anlayışın empoze edilme süreci efkâr-ı umumiyyenin malûmudur.

Peygambersiz İslâm Projesi’yle ortaya konulmaya çalışılan ve Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Muhammed’e (S.A.V.) iman etmeden cennete gideceğini iddiasının asıl amacı İslâm’ın tek din olmadığı, Yahudi ve Hıristiyanlığın da bu şekliyle hak din olduğunu kabullendirmedir. Zira, “Her kim La ilahe illallah derse cennete giderecektir” (Müslim, Kitabü’l-iman, 53) hadis-i şerifinin bağlamından kopartılması da bundandır.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed’in (S.A.V.) âlemlere rahmet olduğunu (Enbiya, 107), çok güvenilir olması hasebiyle ne verirse onu almamız gerektiğini (Haşr, 7), kendi nefsinden konuşmadığını (Necm, 3), vahyin dışına asla çıkmadığını (Hakka, 44-46), bundan dolayı itaat edilmesi gerektiğini (Al-i İmran, 132; Nisa, 80), itaat edilmezse amellerin boşa gideceğini (Muhammed, 33), karşı gelip ve itaat etmeyenlerin kâfir olarak (Al-i İmran, 32) cehennemlik (Tevbe, 63) ve pişman olacağını (Ahzab, 66); anlaşmazlığa düştüğümüz konularda hakem tayin edip kararlarına teslim olmamız gerektiğini (Nisa, 59, 65) belirttikten sonra bütün insanların tek kurtuluş çaresinin Allah’a ve Resulü’ne uymak olduğu hakkında şöyle buyurmaktadır: “(Ey Muhammed)! De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulü’ne, o ümmi Peygamber’e iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 158).

Son dönem İslâm âlimlerinden Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış olan Ahmet Hamdi Akseki de yıllar önce “İslam Dini” adlı eserinde “Kelime-i Tevhid’in Ma’nasındaki Şümul” başlığıyla yazdığı makalede adeta bugünlere cevap vermektedir:

 “Akâid-i esâsiyenin hepsi “Lâ ilâhe illâllah Muhammedü’n Resulullah” kelâmında toplanmıştır.

Kelime-i Tevhid namını alan bu iki cümlenin manası İslâm dininin itikad esaslarını tamamen ihtiva edecek kadar geniştir. Bunu biraz izah edeyim: Evvelâ, “Lâ ilâhe illâllah/Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” cümlesini ele alalım.

Bu cümle, şüphe yok ki, bir Allah’ın varlığını ve O’ndan başka ibadet olunacak bir ilah olmadığını haber veriyor.

Allah demek, varlığı zatının muktezası olup, başka hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her şey kendisine muhtaç olan bir Vâcibü’l-vücûd demektir. Bizâtihî mevcut olan bir şeyin kadim, bâki, ezelî olması, hiçbir şeye benzememesi, yâni zatında, sıfatında ef’âlinde şerîki ve benzeri olmaması lazımdır. Binâenaleyh, “Lâ ilâhe illâllah” demek, bizâtihî mevcut olup hiçbir şeye benzemeyen ve ihtiyacı olmayan ebedî ve ezelî bir Allah’ın varlığını tasdik etmek demektir. Her şeyin Allah’a muhtaç olması, Allah’tan başkasının sonradan ve ancak Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin yaratmasıyla vücuda geldiklerini istilzâm eder. Her şeyi yok iken yaratıp meydana getiren Vâcibü’l-vücûdun ilim, hayat, irâde, kudret, tekvin, kelâm, semi’ ve basar sıfatlarıyla muttasıf olması vaciptir. Binâenaleyh “Lâ ilâhe illâllah”, Allah-u Teâlâ Hazretleri hakkında isbâtan ve nefyen iman ve itikadı lâzım olan şeylerin hepsini câmidir. Manasını düşünerek “Lâ ilâhe illâllah” diyen bir adam, bütün bunlara iman etmiş olur.

“Muhammedü’n-Resûlullâh/Muhammed-Aleyhis-selâm Allah’ın Resûlü’dür” cümlesine gelince: Bundan bütün peygamberlere, meleklere, semâvi kitaplara, ahiret gününe ve ahiret ahvâline iman dâhildir. Muhammed Aleyhisselâm’ın Allah’ın Resûlü olduğunu tasdik etmek, bunların hepsine inanıp iman etmektir. Çünkü, Aleyhi’s-selâtü ve’s-Selâm bunları tasdik eden bir şerîat ile gelmiştir.

Onun peygamber olduğunu tasdik, söylediklerinin hepsini tasdiki müstelzemdir. Daha ileri giderek diyebiliriz ki: “Muhammed’ün-Resûlullâh” demek Allah’a, peygamberlere, meleklere ve diğer esaslara iman etmeyi müstelzimdir. Muhammed Aleyhisselâm’ın peygamberliğini candan kabul eden bir adam, O’nun haber verdiği her şeye iman etmiş demektir.

Enbiyânın/peygamberlerin emin ve doğru olmalarının vâcib, ulüvv-ü şanlarını kirletmeyecek beşeri hallerle muttasıf olmalarının câiz olması da buradan anlaşılır.

Görülüyor ki: “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedü’n Resûlullâh” cümlesi kısa olmakla beraber, usûl-i itikâdiyyenin hepsini camidir. Bundan dolayıdır ki, Peygamberimiz, “Lâ ilâhe illâllah diyen cennete girdi, cennete girmeyi hak etti” buyurmuştur. Yine bunun için olmalıdır ki, bu, kalpte olan iman ve İslâm’a alâmet kılınmış, bunu dili ile söyleyen fertler iman ile hükmolunmuştur. Binâenaleyh aklı başında olan bir Müslüman’ın bütün iman esasları kendisinde toplanmış olan Lâ ilâhe illâllah’ı dilinden bırakmayıp her vakit söylemesi ve bunun manasını düşünmesi lâzımdır. Buna devam edenlerin ruhen yükselerek kendilerine pek çok hikmetler zuhur ettiği de şüphesiz bir hakikattir.

Allah-u Teâlâ Hazretleri, cümlemizi Lâ ilâhe illâllah, Muhammedü’n-Resûlullâh” Kelime-i Tevhid’inin ihtivâ eylediği akaid-i îmâniyeden ayırmayıp, bu itikad üzere ölmemizi ve son sözümüzün de “Eşhedü en lâ ilâhe illâ’llâh ve eşhedü enne Muhammede’n-Abdühu ve Resûlü” olmasını ve bunların muhtevi olduğu manayı daima derhâtır etmemizi nasib eylesin, âmin”.

Siyami Akyel.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
13
Nihat Hatipoğlu / İslam Kadını Yüceltti
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:28:24 ÖÖ »


İslam Kadını Yüceltti

İslam'da kadın ve erkek bir bütünün iki eşit parçası olarak görülmüştür. Erkek kadından, kadın erkekten üstün değildir. Üstünlük iman, takva, vicdan, samimiyet ve benzeri erdemlerle ilişkilendirilebilir. Erkek ve kadın birbiriyle sükûnet bulurlar (Rum Suresi, 21) diyor aziz kitabımız.

Bugün kadınların göz ardı edilen bazı haklarına temas etmek isterim. Bunları da maddeler halinde sıralayalım:

 Anne ve babaların cinsiyet ayrımcılığı yaparak kız evladını bir eksiklik gibi görmeleri yasaklanmıştır. (Nahl Suresi, 58). Hz. Peygamber, kız evladına sahip ebeveynlerin evlatlarına iyi davranmaları hâlinde cennetlik olacağını söylemiştir. (Tirmizi, Ebu Davud, İbn Hibban)

 Yeni doğan her kız evlat en temiz, anlaşılır ve inancıyla bağlantılı isimle isimlendirilmeye layıktır.

 Anne ve baba, kız evladıyla yakından ilgilenmeli. Onu yanlışlıklara karşı uyarmalı.

 Anne ve baba, kız ve erkek evlatları arasında adil davranmamalı.

 Kız evlat büyüyünce evleneceği kişiyi seçme hakkına sahiptir. Ailesinin önerdiği kişiyle evlenmek zorunda değildir.

 Evlenme aşamasında arzu ettiği mehri şart koşabilir. Yüksek veya daha düşük miktarı seçebilir. Tabii makul olması daha doğru olur.
 Kadın kendi kazancını dilediği gibi harcar. Elbette eşler birbirini israf ve yanlış harcama konusunda uyarabilir.

 Kadın, kocasından kendilerine ait bir dairede (kira da olsa) yaşamayı isteyebilir. Bu imkâna göre meşru bir taleptir.

 Kadın ailesine ait şehirden çıkmamak koşuluyla nikâhlanmışsa bu hususta belli oranda ısrarcı olabilir. Erkek de bunu anlayışla karşılamalıdır. Âlimler bu şartlara uymayı "Müslümanlar şartlarına bağlılar" hadisinden kaynaklandığını söylerler.

 Düğünle ilgili karar alınırken kadının da görüşleri dinlenmek zorundadır. Tabii bu hususta dinin edep ölçüleri dikkate alınmalıdır.

 Karı koca hayat boyu maddi ve manevi temizliği önemsemelidir. Kadın ve erkeğin birbirlerinden her türlü temizliği isteme hakkı vardır.

 Çocuk yapma konusunda karı koca beraberce karar vermelidir. Kadın, kocasına "Çocuk doğurmak istiyorum" diyebilir.

 Kocası ve çocukları anne ve eş olarak kadına saygılı davranmalıdır. Erkek, eşinin ailesine de saygılı olmalıdır.

 Erkek, karısını küçümseyemez.

 Erkek, karısının ibadetini engelleyemez.

 Müslüman erkek evlenince "ehli kitap", yani Yahudi veya Hıristiyan olan karısını İslam'a girmeye zorlayamaz. Belki ahlakıyla onu teşvik edebilir.

 Kadın, kocasının aileyle ilgili kararlarına müdahil olur. Kocasının bunlara kulak vermesi gerekir.

 Kadın, çocuklarını evlendirmede hak sahibidir.

 Karı koca birbirlerinin sırrını yayamazlar.

 Kadın, kocasından eve erken gelmesini isteyebilir. Koca çok uzun görevlerde ailesinden uzak kalacaksa bu hâllerde karısına danışmalıdır.

 Erkek, karısından para esirgeyemez.

 Zaruri ihtiyaç halinde kadının kendisine işlerinde yardımcı olarak bir destek istemesi doğaldır. Tabii kişiler bu hususta maddi durumlarına göre hareket etmelidir.

 Erkek makul ölçüde karısının ev işlerine yardım etmelidir.

 Kadının kendi ailesiyle ilgili her şeyi kocasına açma zorunluluğu yoktur.
 Kadın hacca gitmek istiyor ve şartlar da buna müsaitse buna engel olunmamalıdır.

 Kadın, kocasını ibadete tercih etmelidir.

 Erkek karısından her türlü harcamayı esirgiyorsa kadın zaruri ihtiyaç kadar parayı gerekirse sormadan kocasından alabilir.

 Kadın, kocasına boşanma davası açabilir.

 Erkek karısını dövemez, sövemez, hakaret edemez.

 Erkeğin boşaması hâlinde kadının mehir ve tazminat hakkı vardır.

 Kadın kocasının mirasından hak sahibidir. Kadın, babasından da miras alır.

 Kadın farklı görevler alabilir, saygın yerlerde çalışabilir.

 Kadın boşanmamış olsa bile kocasından ortak çocuklarını emzirme bedeli isteyebilir. "Boşanmamış olsa bile" kaydı çağdaş âlimlerden Ebu Zehra'nın görüşüdür, tartışılabilir. (Bakara, 233)

 Kadın boşandıktan sonra (iddet bitince) istediği kişiyle evlenebilir.

 Kadın cuma, bayram, cenaze ve beş vakit namaz için camiye gider, kocası onu engelleyemez.

 Kadın baba, anne, kardeşlerin evlerine sıla-i rahim için gider, kocası bunu yasaklayamaz.

Not: Belirttiğimiz hususlar sadece örnek olarak ifade edilmiştir. Kadının binlerce hakkından söz edilebilir. Kadın toplumun en saygın üyesidir. Ondan beklentimiz, hayatımızda olmaları ve çocuklarına güzel bir örnek olup onlara dinini, örfünü, erdemleri öğretmesidir. Var olsunlar.

PEYGAMBERİMİZ ALLAH'IN HABİBİ Mİ HALİLİ Mİ?

Bazı okuyucular Allah'ın habibi ve halili sözlerini açıklamamı istediler. Bu nedenle konuyu açıyorum.

Öncelikle habip ve halil hangi anlama gelir, onu kısaca belirtelim. Habip; sevgili, yâr, arkadaş gibi anlamlara gelir. Halil ise dost, aşk, arkadaş, gönüldaş, teklifsiz dost, candan arkadaş, yoldaş gibi anlamlara gelir. Ancak tek kelimeyle ifade edersek habip "sevgili", halil ise "özel dost" demektir. Hz. Peygamber hem halil hem de habiptir. O hem Allah'ın sevdiği hem de dostudur.

'HABİBULLAH'A İTİRAZ EDENLER

Bazıları, Hz. Peygamber için kullanılan habibullah sıfatından rahatsız oluyorlar. Bunu anlamak mümkün değil. Zira sıradan bir mümin bile Allah'ın sevdiği olabilir. Maide Suresi'nin 54. ayetinde mümin kullardan bahsedildiğinde şöyle denir: "Yuhibbunehum ve yuhibbunehu, yani Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler." Bu ayette sevgiyi ifade eden kelime "habip" kelimesidir. Başka ayette "Allah iyilik edenleri sever" (Bakara, 195) buyurulur.

Görüldüğü gibi habip, yani "sevgili" kelimesi sıradan müminler için kullanılırken Hz. Peygamber hakkında neden kullanılmasın? Bu sıfata tahammül edemeyenlerin Hz. Peygamber'le bir problemlerinin olduğu belli.

Bazı âlimler ise Hz. Peygamber'in "Allah'ın sevdiği- sevgilisi" cümlesi yerine "Allah'ın halili-dostu" kelimesini tercih etmişlerdir. Onlara göre Hz. Peygamber "Allah'ın habibidir" ama esas işaret edilmesi gereken "Allah'ın halili" olmasıdır. Özel dostluk, sevgilisi olmaktan daha önemlidir. Ve habip kavramı, sadece Hz. Peygamber ile Hz. İbrahim için geçerlidir.

'ALLAH BENİ HALİL EDİNMİŞTİR'

Müslim'in rivayetinde Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

"Allah beni halil (candan özel dost) edinmiştir. İbrahim Peygamber'i dost edindiği gibi." İbn Useymin ve İbn Teymiyye de Hz. Peygamber için halil sıfatının öne çıkarılması gerektiğini söyler.

Hz. Peygamber de halilliğin, habipten daha önde olduğunu söylüyor. Allah, İbrahim Peygamber'i halil edindiğini söylerken (Nisa, 125) bunun "habip" edinmekten evla olduğuna işaret etmiş olabilir. Sonuç olarak Hz. Muhammed, Allah'ın hem habibi, yani sevgilisi hem de halili, yani özel dostudur.

Nihat Hatipoğlu.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
14
Vehbi Tülek / Dil ve Kulak Kalbin Anahtarıdır
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:17:36 ÖÖ »


Dil ve Kulak Kalbin Anahtarıdır

"Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı gizli kalırdı. Kulak iyi bilgileri duymasaydı, insan nasıl bilgi sâhibi olurdu."

 Saîd bin Cübeyr hazretleri Tâbiîn devrinde Kûfe'de yetişen müctehid imamların büyüklerindendir. 665 (H.46)’de Kûfe’de doğdu. Abdullah ibni Abbâs, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Ömer, Ebû Saîd-i Hudrî, Ebû Hüreyre, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den ve daha birçok Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü anhüm” ilim tahsil etmiş, onların ders halkalarında yetişmiş büyük ve kâmil bir zâttır. Kendisine her meselede suâl edilen ve ictihadına başvurulan bir müctehiddi. Fıkıh ilminde yüksek bir mertebeye ulaşmıştı. 713 (H.95) senesinde Vâsıt şehrinde vefât etti.
 
Saîd bin Cübeyr hazretlerinin bildirdiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:
 
"Ağızlarınız Kur'ân-ı kerîm'in yollarıdır. Onları misvak ile temizleyiniz."
 
"Müslüman bir kadın, hamileliği boyunca, doğum yaptığı esnada ve çocuğunu emzirdiği sürece, Allah yolunda cihad edenler gibidir. Bu esnâda vefât ederse şehîd sevâbı alır."
 
Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
 
"Yapılması emredilen her vazife büyüktür!"
 
"Duâ yapılırken, mânevî bir zevk veriyorsa, kabul olacak demektir."
 
"Allahü teâlâya itâat edip, emirlerini yerine getiren, O'nu zikrediyor demektir. O'nun verdiği emirlere göre hareket etmeyen, ne kadar tesbih çekerse çeksin, ne kadar Kur'ân-ı kerîm okursa okusun, zikir etmiyor sayılır."
 
"İnsanların en çok ibâdet edeni, kalbini günahla yaralayıp, sonra tövbe eden ve bir daha yapmayan, hatâlı işlerini her hatırladığında, iyi amellerini az ve eksik bulandır."
 
"Dünyâ hayatından kaybettiğim hiçbir şeye üzülmem. Yalnız secde edemeden geçirdiğim vakitlerime üzülürüm."
 
"Minnet, sâdece yüce Allaha mahsustur. O'nun emirlerini yapmak, mânevî yakınlığa sebep olur ve şükredildikçe nîmetlerini bollaştırır. İnsanın ciğerlerine giren her nefes hayatı uzatır, kişiye can verir. Ciğerden çıkan her kirli nefes ise, insana ferahlık verir. O hâlde nefes alıp verme birer nîmettir. Nîmete şükretmek vâcibdir. Kimin gücü ve lisânı yetebilir, Hak teâlâya hakkıyla şükretmeye! Kulun yapabileceği en iyi iş, Allahü teâlâya karşı olan kusûrunu bilip, O'ndan af dilemesidir. O'nun rahmeti her yeri kaplamış, verdiği nîmetler her yere yayılmıştır. Allahü teâlâ kulunun kusûru dolayısıyla, onun rızkını kesmez."
 
"Dil ile kulak, kalbin anahtarıdır. Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı gizli kalırdı. Kulak iyi bilgileri duymasaydı, insan nasıl bilgi sâhibi olurdu."

Vehbi Tülek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
15
G / Grup Genç - Yarının Adı Umut 320 kbps + Wav
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 23, 2024, 11:47:58 ÖÖ »
2001 - Grup Genç - Yarının Adı Umut 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:44:53 / 116,24 MB - 453,08 MB





Grup Genç - Yarının Adı Umut 2001 - 320 Kbps - Wav (10 / 44:53)
------------------------------------------------------------------------------------
Grup Genç - 01 Acı  05:16
Grup Genç - 02 Gurbet  04:45
Grup Genç - 03 Şarkılarımızı Söyleyeceğiz  04:18
Grup Genç - 04 Rüzgardan Önce  03:46
Grup Genç - 05 Haykırır Sevdam  04:09
Grup Genç - 06 Güneşi Tutamadım  05:38
Grup Genç - 07 Kuşandım Aşkını  03:27
Grup Genç - 08 Yeniden  04:25
Grup Genç - 09 Sesleniş  04:36
Grup Genç - 10 Yar Yüreğim  04:30




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
16
E / Elgün Hasret - Tasavvuf Müziği 320 kbps + Wav
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 23, 2024, 11:42:42 ÖÖ »
2005 - Elgün Hasret - Tasavvuf Müziği 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:42:16 / 96,76 MB - 444,15 MB





Elgün Hasret - Tasavvuf Müziği 2005 - 320 Kbps - Wav (10 / 42:16)
--------------------------------------------------------------------------------------
Elgün Hasret - 01 Hasret  05:06
Elgün Hasret - 02 Bir Sen Varsın  04:46
Elgün Hasret - 03 Gönlüm Ölmez Benim  04:05
Elgün Hasret - 04 Kendine Gel  04:01
Elgün Hasret - 05 Ey Dost  03:07
Elgün Hasret - 06 Sevgi Seli  04:12
Elgün Hasret - 07 Bülbülün Çığlığı  04:44
Elgün Hasret - 08 Uyandım  03:53
Elgün Hasret - 09 Derdine Deli Divane  03:51
Elgün Hasret - 10 Zikrullah  04:26




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.


17
Bizden Sizlere / İkiyüzlülük Manevi Bir Hastalıktır
« Son İleti Gönderen: melek Mayıs 23, 2024, 08:25:28 ÖÖ »


İkiyüzlülük Manevi Bir Hastalıktır

İnsanların dünya sahnesinde yaşıyor olmasının bir gayesi vardır. Bu gaye tektir ve Allahın isteklerine göre yaşamı sürdürmektir. Bunun için de inancında ve davranışlarında

samimi olması gerekir. Yani özün söze, sözün de öze uygun olması lazım gelir. Ortama göre hareket etmek, olması gerekenin dışına çıkarak birilerine şirin görünmeye çalışmak, varlığına

İnanmadığı bir şeyi inandı görünmek, yapmayacağı veya yapamayacağı bir işi, yaparım diye vaatte bulunmak, ikiyüzlülüğü ortaya çıkarır.     

Bu hususta yüce Allah Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur.”Onlar iman edenlere rastladıkları zaman, inandık derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman “biz sizinle beraberiz, Müslümanlarla alay ediyoruz” derler. Bakara, 14. 

Toplumda öyle insanlar vardır ki, inanmadığı bir şeyi inandı gibi gözükür. Sevmediği bir insanı sırf maddi ya da manevi çıkar için seviyor görünebilir. Yapma arzusunda olmadığı bir şeyi gerçekten yapacakmış gibi konuşur. Her hususta yalan konuşmayı kendilerine mubah sayarlar. Doğrulukla ilgisi olmayan bir söz veya olayı hakikatmiş gibi anlatırlar.   

Peygamber efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır.”Münafıklığın alameti üçtür.

Yalan konuşmak, emanete hıyanetlik etmek, sözünde durmamaktır” Riyasüzsalihn. Bu alametlerin tamamı bir insanda bulunursa, o insan, münafıktır. Bu hallerden bir veya ikisi bulunursa  o insanda münafıklık alameti, vardır denir.Bu tip insanlar toplum içinde sevilmez ve sayılmazlar. Halk tarafından itibar görmezler. Bu kötü söylem ve davranışlarıyla daima günaha girerler. Allahın rızasından uzaklaşırlar.

Riyakârlık: gösteriş ve desisedir. Riyakâr olan insan, bir şeyin faydalı olduğundan değil de birileri görsün ve bu insan iyi iş yapıyor desinler diye çalışan kişidir. Bu nevi kişiler, yaptıklarının karşılığını bulamazlar. Kendilerine yarar değil zarar vermiş olurlar. Toplumda iyi bir intiba bırakamazlar. Aslında onlar da yaptıklarından pişmanlık duyarlar.Zira hayattan manen tat alamazlar.Kalplerinde sürekli mutsuzluk ve güvensizlik oluşur..Bazen kendi söylediklerine kendileri de inanmaz  hale gelirler. Sonuçta kendisiyle barışık olmayan insan modeli ortaya çıkar.

Allah, maun suresinde konumuzla ilgili şöyle buyurmaktadır.”Vay haline o namaz kılanlara ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler. Onlar (kıldıkları namazların

da) gösteriş yaparlar. Muhtaç olana yardım etmeyi mani olurlar”. Laf üretmeyi kendilerine meslek edinenler zamanlarını boşa geçirdiklerinin farkında değillerdir. Hâlbuki boşa geçirecek bir saniyelik zamanımız yoktur. Yüce Allah, her nimetin hesabını mutlaka soracaktır. Önemli olan hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmektir.

Dini ve dünyevi her işimizde samimi olmalıyız.

Allahın farz kıldığı ilahi görevlerimizi yerine getirirken, İnsanların huzur ve mutluluğu için çalışırken, daima Allahın rızasını gözetmeliyiz. Kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, bizler de diğerlerine öyle davranmalıyız. Bilmeliyiz ki, bizler ve dünyada sahip olduğumuz her şey yok olmaya mahkûmdur. Önemli olan bulunduğumuz yerden ayrılırken veya dünyadan göç ederken arkamızda hoş seda bırakmaktır. Bunun için yaşantımızda günü kurtarmak değil de olması gerekeni icra etmeliyiz.

Yarına hep birlikte güvenle bakabilmek için buna her zaman ihtiyacımız vardır. Bu bakımdan duygumuz, söylemimiz ve eylemimiz aynı olmalıdır.               

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
18
İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE / İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi
« Son İleti Gönderen: melek Mayıs 23, 2024, 08:21:01 ÖÖ »


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi

Yeryüzünde yaşayan insanlardan Allaha teslim olanlara Müslüman, Allaha teslim olmayanlara gayri Müslim adı verilmiştir. Özellikle Müslümanlar yaşadıkları ortamda huzur ve güven içersinde hayat sürdürebilmeleri için birlik ve beraberliğe ihtiyaçları vardır.

Bunun için Allahın isteklerine cevap vermeleri, Peygamberimiz (sav) efendimizin hayatını daima örnek almaları gerekmektedir. Peygamberimiz (sav) efendimizin örnek hayatı kendi yaşantımızla buluşmalıdır. Sadece inandım, biliyorum demekle yetinilmemelidir.

 Allah Kuranında şöyle buyurmaktadır. “ Toptan Allahın ipine sarılın, ayrılmayın. Allahın size olan nimetini anın. Sizler birbirinize düşmandınız, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizioradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.” Al-i İmran,103.

Allahın ipine yani Kuran-ı Kerime sarılmak, dini ve dünyevi işlerimizi ondan aldığımız öğreti ile yapmak, Müslümanlar arasında saygı ve sevgiyi oluşturur. Saygı ve muhabbetin var olduğu yerde birlik, dirlik ve bütünlük meydana gelir. Buna her zaman ihtiyacımız vardır.

Müslümanların karşılıklı hak ve hukuklarına riayet etmeleri ancak inanç ve bilgi ile mümkündür. Bir şeyin doğruluğuna ya da eğriliğine inanmadan olumlu davranış sergilemek beklenemez. Bunun için de eğitim ve öğretim önemlidir. Kendimizi dini ve dünyevi yönden yetiştirmeliyiz. Kendi mutluluğumuzu isterken diğerlerinin de huzurunu istemeliyiz. Birey olarak toplumdaki birlikteliğin oluşması için kendimize düşen görevleri icra etmekten kaçınmamalıyız .Olumlu davranışları sergilemek bazen nefsimize ağır gelebilir.Netice hayırlı olacaksa zoru yenme adına nefsimize ağır gelen işlemleri yapmaya devam etmeliyiz.

Peygamberimiz (sav ) efendimiz bir hadislerinde:” Müminler, birbirlerini sevmede, korumada ve acımada bir vücut gibidirler. Vücudun organlarından biri rahatsız olunca diğer organlar da o rahatsızlığı hisseder.”buyurmuşlardır. Riyazüsalihin Müslüman toplumu, bir vücuda benzemektedir.

Toplumu oluşturan bireylerden biri rahatsız olursa veya bir sıkıntısı var ise buna muttali olanlar hemen devreye girmesi gerekmektedir. Bu insani ve İslami bir davranıştır.

Peygamberimiz biz ümmetinin birlik ve bütünlük içinde olmamızı arzulamaktadır.

Efendimizin bu arzusu bizin yararımızadır. Uymaz isek zarar biz ümmetine ait olacaktır.

Müslümanların birbirlerinin dertlerine ortak olmaları, sevinçlerini paylaşmaları, toplum olarak sağlıklı ve mutlu olmalarına vesile olacaktır.

Peygamber (sav ) efendimiz bir başka hadislerinde: “ cemaatte rahmet, tefrika da ise Allahın  azabı vardır,” buyurarak, konuşur halde olmanın, selam ve merhabalaşarak yaşamanın Allahın rahmetinin tecelli etmesine vesile olacağını vurgulamıştır. Bizlerin her zaman Allahın yardımına, esenliğine ve rahmetine ihtiyacımız vardır. Bunu sağlama adına Müslüman bireyler olarak aramızdaki birlik ve beraberliğin sağlanmasına ve devam etmesine önem vermeliyiz. Zira buna daima ihtiyacımız vardır. Bu olmadan huzur ve mutluluğun oluşumu imkânsız görünmektedir. Müslüman toplum olarak aramızdaki dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevgi ve saygıyı oluşturarak diğer toplumlara örnek olmalıyız. Bunun için de Kuran ve efendimizin sünnetinden beslenerek manen güçlenmeliyiz. Bilmeliyiz ki, saygı ve sevginin dayanağı, maneviyattır. Bu gün buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
19
Biz Bize / İnsan ve İnsanlık
« Son İleti Gönderen: melek Mayıs 23, 2024, 08:16:28 ÖÖ »


İnsan ve İnsanlık

İnsan, akıl, konuşma ve cüzi irade nimetlerine sahip olan bir varlıktır. Bu yönüyle yaratılmışların en değerlisidir. Akıl, kişiyi iyiye, doğruya, hakka, güzelliğe sevk eden, kötülükten, faydasız söylem ve eylemlerden beri olmasını sağlayan bir melekedir. Cüzi irade, dileme, arzu etme, seçme, isteme anlamlarına gelmekte olup Yüce Allah her insana kendi mutlak iradesinden cüzi irade vermiştir. İnsan, duygu ve düşüncesini, istek ve arzusunu muhatabına konuşarak iletir. Bu üç özelliğiyle insan, diğer varlıklardan farklı yaratılmıştır. Allah insana verdiği bu nimetler karşısında onu sorumlu kılmıştır. Bundan dolayıdır ki, insan bütün yapıp ettiklerinden önce Alaha sonra da insanlara karşı sorumludur.     

Bununla beraber insanın dünyaya geliş gayesi vardır. O da Yaratanına kulluğun gereğini yerine getirmektir. Cenab-ı Hak Kuranında “ Ben insan ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım, buyurarak bu gerçeği beyan etmiştir. Zariyat, 56. Alllaha kulluk, emirlerine uyup yerine getirmek, yasak ettiklerinden kaçınmaktır. Allahın isteklerini yerine getirmek, arzu etmediklerinden kaçınmak Müslümanlara has özelliktir.

Müslümanlar bu özelikleri muhafaza ederek yaşantıları ile buluşturmaları sayesinde Mevla nın katında değerleri artar. Dünya ve ahretlerini mutlu kılmış olurlar. Bu özellikleri, yaşantılarıyla bütünleştiremeyenler dünyalarını da, ahretlerini de perişan ederler. Bunun canlı örneği günümüzde mevcuttur.

Yüce Allah Kuranında:” Biz insanı en güzel biçimde yaratmışızdır. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip dünya ve ahret için yararlı işler yapanlar başka, onlar için kesintisiz bir ödül vardır, buyurmuştur. Tin,4-6.İnsanlık için yararlı işler yapan, toplumun huzur ve mutluluğunu kendisi için görev addeden her zaman kazanmıştır. Böylelerinin hayatlarında bereket vardır. Manevi haz ve tat vardır.

İnsan akıl melekesine sahip olmasından dolayı rastgele hareket edemez. Akıl melekesi insanı lehde ve aleyhde olan söylem ve eylemlerin varlığını görmesini sağlar. Akıl insana acıkınca yemek yeme, üşüyünce ısınma hissini verdiği gibi, toplum içinde yaşarken etrafındakilerle iyi iletişim içinde olma adına empatiyle hareket etme hissini de verir. Böylece insan, aklı sayesinde müspet düşünceye sahip olarak kendisine yapılmasını hoş görmediği bir şeyi diğerlerine de hoş görmez. Düşküne, mazluma yardım eder. Doğruyu, gerçeği, hakkı savunur ve yaşar. Bu hal içinde olmak insan olmanın bir gereğidir. İnsanlık bu değerlerle vardır. Bu değerlerin olmadığı yerlerde insanlıktan bahsetmek yok hükmünde olur.

Günümüz dünyasında meydana gelen olaylar arasında öyle hadiseler var ki, insanlığın bittiğini görmek mümkün hale gelmiştir. Bir kısım insanlar kendi gelecekleri uğruna başkalarını yok etmek için her şeyi alenen yapar haldeler. İnsanlar kendi ülkesinde, kendi mahallesinde katlediliyor veyahut evinden barkından zorla gönderiliyor. Denizin ortasında boğulmak üzere olan insanların teknesi bilinçli olarak bir başka ülkenin insanları tarafından batırılıyor. İnsana has olan acıma hissi, merhamet duygusu kalmamış. İnsanlar ve insanlık, bilinmeyen bir karanlığa doğru koşarak gitmektedir.

İnsanın yaratılış gayesine uygun olmayan bu manzaradan mutlaka kurtulması lazım gelir. Bunun için dünya hırsından ve egoizmden kurtularak Allahın verdiği akıl melekesini iyi kullanmak yeterli olacaktır. Sonuçta birey olarak insanın da toplumun da hatta devletlerin de huzur ve güvene ihtiyacı vardır. Gerçek huzur ve güven de İslamdadır.               

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
20
Tevekkür Tevhid / Kur’an vwe Sünnette Tevhid
« Son İleti Gönderen: melek Mayıs 23, 2024, 08:09:27 ÖÖ »


Kur’an vwe Sünnette Tevhid

Tevhit, birlemek, Allahtan başka ilah olmadığına inanmak. La ilahe illallah sözünü tekrarlamak anlamına gelir. Tevhid denilince akla la ilahe illallah kelamı gelir. Bu kelama kelime-i tevhid denir. Yüce Allah Kur”anında “de ki, O, Allah birdir. Allah sameddir. (Bütün varlıklar O”na muhtaçtır.Fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir.) O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur. İhlas, 4. İslamın tevhid akidesinin en özlü ve anlamlı ifadesi, bu ihlas suresinde yerini almıştır. İhlas, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamaktır.

İnsanlığı bir ana ve babadan meydana getiren Allah, inananların bir olmalarını dağılıp parçalanmamaları gerektiğini beyan buyurur. İnsan tek başına yaşayamaz. Hayatı için gerekli olan ihtiyaçları diğer insanların yardımı olmadan temin edemez. Dünyada bulunan her bir parça hep birbirlerine muhtaçtır. Hayatın düzeni, birlik ve beraberlik temeliyle sağlanır. Atalarımız ne güzel söylemişlerdir. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var “ Peygamberimiz  (s.a.s) efendimiz ,” Toplulukta rahmet, ayrılıkta ise azap vardır” buyurarak birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır. Birlikte, bereket ve bolluk var. Huzur, güven ve paylaşım var. Ayrılıkta, dağınıklıkta, bunalım, güvensizlik ve stres var. Allahın rahmetinden, esenliğinden ve inayetinden mahrum olmak var.

Yüce Mevla Kur”anında “ Hep birlikte Allah”ın ipine (Kur”ana ) sımsıkı sarılın, parçalanıp dağılmayın Allah”ın size olan nimetini hatırlayın. Al-i İmran,103.  Değişik ırklarda, dillerde ve renklerde olanları bir araya toplayacak olan tek sistem, İslamdır. Gönülleri birbirine bağlayacak, kalpleri ısındıracak olan da ancak Kur”an dır. Cenabı-ı Hak bütün insanlığı, huzur yeri olan Islama, sevgi yolu olan Kur”ana davet ediyor. İnsanlık ancak bu sayede birlik ve beraberliği devam ettirebilecek ve huzura erecektir.

Ayeti Kerimenin devamında “ Hani sizler birbirinize düşmam idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. İşte Onun mu nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam karşısında idiniz de O, sizi oradan kurtarmıştı İşte Allah, size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor. Al-i İmram, 103.

İslamiyet ten önce insanlar arasında birlik ve beraberlik mevcut değildi. Güçlü olan zayıfı ezmekte, her kabile kendi menfaatlerine göre hareket etmekteydi. Ne adalet, ne fazilet, ne iffet ne de hayâ kalmamıştı. Parçalanmış karanlıklar içinde bir toplum vardı. İnsanlığın rehber ve kılavuzu olan rahmet Peygamberi Hz Muhammed Mustafa (s.a.s) efendimiz insanları birliğe çağırarak hep birlikte Kur”anın etrafında toplandılar. Kur”andan aldıkları  ilim ve feyizle güçlendiler, huzur ve  mutluluğa eriştiler. Düşünür ve tarihci  Muhammed İkbal der ki, bu millet birlik ipini elinden kaçıralı beri müşkile düştük. Biz yıldızlar gibi perişan, dağınık haldeyiz. Aynı yolda arkadaş olduğumuz halde birbirimizin yabancısıyız. Bizi birbirimize bağlayan soy-sop rabıtası değildir. Biz Hicazlı sevgiliye gönül vermişiz. Bizi birleştiren O dur. Yalnız onun sevgisi bizi birbirimize bağlamaya kâfidir.

Peygamberimiz (s.a.s) efendimiz “ Mümin mümin için parçaları birbirini tahkim eden bir bina gibidir. Muhtarul- Ehadis, 150. Buyurarak müminleri bir binaya benzetmiştir. O bina ki parçalarından biri veya bir kaçı alınırsa bina çökme tehlikesi geçirir. Mümin toplumunda bireyler arasında tefrika, bölünme meydana geldiği an cemiyet zayıflar, geleceğine güvenle bakamaz. Düşmanlarına karşı kendisini savunamaz hale gelir. Cenab-ı Hak “ İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur. Enfal, 73. Kafirler birlik olur, Müslümanlar birlikten uzak kalırsa dünyada bozgunculuk ve zulümler meydana gelir. Yüce Allah Peygamberimizin 1445.kutlu doğum yıl dönümünde Kur”anda ve sünnette buluşarak birlik ve dirliğimize yeniden kavuşmamızı nasip etsin.   

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10