Gönderen Konu: HAKİKATE ŞAHİTLİK ETMEK KELİME-İ ŞEHADET  (Okunma sayısı 88 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
HAKİKATE ŞAHİTLİK ETMEK KELİME-İ ŞEHADET
« : Eylül 27, 2022, 02:08:03 ÖS »
HAKİKATE ŞAHİTLİK ETMEK KELİME-İ ŞEHADET

Müslüman olmanın ilk şartı olan kelime-i şehadet, Allah Teâlâ’nın tekliğine ve ondan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Allah’ın kulu ve resulü olduğuna şeksiz şüphesiz inandığını beyan ve ikrar etmektir. İslam’ın başı olan kelime-i şehadet, aynı zamanda İslam’ın en özlü ifadesidir. Bu kelimenin birinci cümlesi zat ve fiilleriyle Allah’ın birliğine yani tevhide tanıklık etmeyi ifade eder. İkinci cümle ise Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Allah’ın elçisi olduğuna ve O’ndan getirdiği vahye tanıklık etmeyi içerir. Kelime-i şehadet İslam’ın diğer tüm inanç esaslarına iman etmeyi içerdiği gibi dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmeye dair verilen bir beyandır. Bu anlam genişliği sebebiyle icmali imanın yani tüm iman esaslarını toplu bir şekilde kabul etmenin ifadesi olarak görülür.

Kelime-i şehadet son hak dinin şiarıdır. Bu kelimeyi hem dil hem kalp ile ikrar ve tasdik edenler Müslüman olma vasfını kazanırlar. Müslüman olan kişi hayatın her anında tevhid bilincini taze tutmak için bu kelimeleri zikreder. Kelime-i şehadet, her gün beş vakit okunan ezanla tüm âleme ilan edilir. Günde beş vakit kılınan namazın teşehhüdünde kelime-i şehadetle iman ikrarı tazelenir. Yeni doğan çocuğun kulağına bu cümleler okunduğu gibi İslam’la müşerref olup âdeta yeniden doğanlar da İslam’a girmenin ilk adımı olarak kelime-i şehadeti söylerler. Bir sıkıntı ve belaya uğrayanlar hemen bu mübarek kelimelerle Rablerine istimdat ederken, son nefesini vermek üzere olan Müslümanlara da kelime-i şehadet telkin edilir. Kısaca kelime-i tayyibe olarak vasıflanan kelime-i şehadet bizim için her dem Rabbimize olan iman ve teslimiyetimizi ifade eden en yüce kelimelerdir.

Kelime-i şehadeti söyleyen kimse aynı zamanda imanın hakikatine şahitlik eden kimsedir. Şehadet sözlükte bir olaya şahit olmak, bildiğini söyleyip tanıklık etmek, bir yerde hazır bulunmak gibi manalara gelmektedir. Kelimenin sözlük anlamına baktığımızda şahitlik yapan kimsenin, şahitliğe konu olan hususu bizzat müşahede etmesi yani olayın gerçekleştiği yerde bulunması gerektiğini anlıyoruz. Buna göre kelime-i şehadeti söyleyen kimsenin Allah’ın ilahlığına ve Allah Resulü’nün elçiliğine şahit olmuş gibi beyanda bulunması söz konusudur. Öyleyse insanın Allah ve Allah Resulü’ne iman ettiğine dair bu şahitliği nasıl gerçekleşmiştir? Öncelikle Allah ve Allah Resulü’ne iman etmek gaybe taalluk eden bir husustur. Yüce Rabbimiz müminleri anlatırken onların görmedikleri hâlde iman ettiklerini bildirir.

(Bakara, 2/3.) Söz konusu şahitlikte kişi imana konu olan husustan o kadar emindir ki sanki orada bulunup şahit olmuş kadar tereddütsüz şekilde imanını ikrar eder ve şahitlerden olduğunu beyan eder. Diğer taraftan fahr-i kâinat Efendimiz şahit olarak gönderilmiş (Ahzab, 33/45.), en büyük hakikat olan Hakk’a şahitlik etmiştir. Bizler de kelime-i şehadetle onun getirdiği bu habere şahitlik etmiş oluyoruz. Yani burada bizzat görülene değil, görmeye ihtiyaç duymayacak bir sıdkıyetle iman ettiğimiz Allah ve Allah Resulü’nden gelen haberin doğruluğuna şehadettir.

Araf suresinde Cenab-ı Hak insanın ilk şahitliğinin nasıl gerçekleştiğini bizlere haber verir. Hak Teâlâ, dünyayı yaratmadan önce dünyaya gelecek bütün insanların ruhlarını bezm-i elest denilen ruhlar meclisinde bir araya getirmiş ve onları kendi varlığına şahit tutmuştur. Onlar da bu hakikate şahit olmuş ve onu tasdik ederek Rablerine söz vermişlerdir: “Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da, ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin).’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik.’ dememeniz içindir.” (Araf, 7/172.) Bu şehadetle insan, Allah Teâlâ’yı bilme ve tanıma konusunda Rabbiyle ahitleşmiştir. Aynı zamanda Rabbi hakkında elde ettiği bu bilgi ile sorumlu bir varlık olarak dünyaya gelmiş olmaktadır. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 623-652.) İnsanın elest bezmindeki bu tanıklığı, dünya hayatında iradeli bir varlık olarak kendi tercihiyle tekrar ikrar etmesi kelime-i şehadet ile gerçekleşir. Yani bizim şahitliğimiz elest bezminde yaptığımız şahitliğin bu dünyadaki ifadesidir.

Araf suresinde anlatılan ruhların tanıklığı Âl-i İmran suresinde Allah, melekleri ve ilim sahiplerinin şahitliği noktasında yeniden hatırlatılır: “Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. O’ndan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Âl-i İmran, 3/18.) Şahitlik yapmak bir iddianın ispatında, dolayısıyla bir hakkın yerini bulmasında önemli bir yere sahiptir. Bu ayet-i kerimede Allah’ın kendisinden başka ilah bulunmadığına bizzat kendisinin tanık olması; Allah’ın âlemlerin yaratıcısı ve sahibi olması gibi büyük bir hakkın teslim edilmesinin ifadesidir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu ayet-i kerimede geçen Yüce Allah’ın şahitliğinin, bir gerçeği mutlak olarak bildirmek, açıklamak ve ortaya koymak veya delillerini göstermek suretiyle kanıtlamak ve görmeye dayanan bir bilgi ile hükmetmek manasına geldiğini ifade ederek şöyle açıklar: “Cenab-ı Allah dış ve iç dünyamızda sayıya ve hesaba gelmez şahitler ve deliller yaratıp ortaya koyarak, birliğini ve yüce sıfatlarını anlatıp açıkladığı gibi, bundan başka dinin hükümleri ile ilgili delilleri de indirip haber vermek suretiyle doğruluğunu bildirmiştir…” O, bu ayet-i kerimeyi ilm-i yakin (kesin bilgi) meselesinin çözümü noktasında önemli bir referans olarak görür. İlme’l-yakin, ayne’l-yakine o da hakka’l-yakine dayanır. Dolayısıyla yakinin temeli ve başlangıç noktası Hak Teâlâ’nın kendisine ve birliğine olan bilgisi ve şehadetidir. Yani hak olan herhangi bir şeyin bizzat ya da dolaylı olarak kendisini göstermesi anlamına gelir. (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Akçağ Yay. Ankara 2016, c. 2, s. 408-409.) Hak hakkındaki bilginin kesin şahidi bizzat Hakk’ın kendisi ve kâinatta tezahür eden eserleridir diyebiliriz.

Sufiler Cenab-ı Hakk’ın cemal tecellilerini müşahede ederek şahit olmayı bir manasıyla kelime-i şehadetin tahakkuku olarak görürler. Zira kişi kelime-i şehadeti ikrar ederek İslam dairesine girer. Ancak bu kelimenin hakikatine ermek ise mana gözünün açılmasıyla mümkün olur. Kişi nefsin esaretinden sıyrılıp hür olduğunda müşahede makamına erer. Hz. Mevlana’nın deyimiyle: “Hür olan kişinin şehadetini dinle! Zira nefsine kul olanın şehadeti iki arpa tanesine bile değmez... Kur’an’da peygambere ‘Biz seni şahit olarak gönderdik.’ denmiştir. Çünkü o varlıktan hür oğlu hürdür.”

Şahitlik anlamına gelen müşahede tasavvufta Allah’ın zuhur ve tecellilerini görmek, temaşa etmek demektir. Hucviri, müşahede makamını “Allah’ı ve O’nun tecellilerini kalp gözü ile görmek.” olarak tarif eder. Ona göre bu makamdaki kişi tenhada da topluluk içinde de Hak Teâlâ’yı kalp ile görür. (Hucviri, Keşfu’l-Mahcub, Dergâh Yay. İstanbul 2010, s. 393.) Yunus gibi müşahede makamında olanlar, temaşa ettikleri hakikati dile getirirler: “Milki bekadan gelmişem / Fani cihanı neylerem / Ben dost cemalin görmüşem / Huri cinanı neylerem.”

Dr. Lamia Levent Arabul

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41