Gönderen Konu: Ölümü Düşünmek Şehadete Hazırlıktır  (Okunma sayısı 1116 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ölümü Düşünmek Şehadete Hazırlıktır
« : Aralık 05, 2018, 12:32:39 ÖS »
Ölümü Düşünmek Şehadete Hazırlıktır

Allah Teâlâ hayatı da ölümü de kullarını imtihan etmek için yaratmıştır. Şu ayet bu durumu veciz bir şekilde ifade etmektedir:

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

“O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tabi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O(nun) kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizleri inandırsın).”1 Ayetten anlaşıldığı gibi önemli olan, ömrün kısalığı veya uzunluğu değil, yaşanılan vakti salih amellerle donatılmasıdır. Zamanın iyi değerlendirilmesine atıfta bulunmak için Allah (c.c.), zamanı hatırlatan kavramlar üzerine yemin ettiği gibi, kullarının sürekli olumlu bir uğraş içerisinde olmalarını da emretmektedir. Devamlı bir şeyler üretmenin önemine şu ayet işaret etmektedir: “فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَب” “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın yorulmaya devam et.”2 Ayetten anlaşılacağı gibi Rabbânî eğitimde atalet-tembellik yoktur. İnsanlar dinlenirken bile uğraş alanı değiştirmek suretiyle istirahat etmelidirler. Zühd dilinde bunun adı; “ibnül vakit” olmaktadır. Yani kişi; içinde bulunduğu zamanda/hal’de yapılması en uygun olan şeyle meşgul olur, o vakitte kendisinden istenen şey neyse onu yapar.3 Kısacası o, zamana müdahil olan birisidir.

Zamanı denetleyen ve etkileyen en önemli insanlar peygamberlerdir. Hayatın verimli hale getirilmesinde de Kur’an onları misal olarak vermiştir. Özellikle, çok uzun bir ömür süren ve ömrünün anlarını bile değerlendiren Nuh (a.) kıssası bizlere birçok sûrede anlatılmıştır. Kur’an’ın kendisine indirildiği ve bize referans olarak verilen, fakat ömrü Nuh (a.s)’a göre çok kısa olan Peygamberimizin hayatını düşünürsek şu kanıya varırız: Önemli olan, hayatı iyi anlayıp verimli hale getirmektir. Çünkü Kur’an, uzun ömür süren insan için de, kısa ömürlü insanlar için de modellerini peygamberlerden seçmiştir. Kur’an-ı Kerim senelerce yaşayan peygamberleri ve kavimleri anlattıktan sonra hepsinin sonunun ölüm olduğu gerçeğini vurgulamayı da ihmal etmemiştir. Allah Teâlâ şu ayeti kerimede bizlere konuyla ilgili mutlak kuralını bildirmiştir:

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

“(Yer) üzerindeki her şey yok olucudur; Celâl ve ikram sahibi Rabbi’nin yüzü (zâtı) bakî kalacaktır.”4 Yüce Allah tüm mahlûkatı için belirli bir vakit tayin etmiştir. Buna ecel denir. Sözlükte şu anlamlara gelir: Bir vakit veya o vaktin sonu, tespit edilmiş süre, kıyamet günü, çöküş zamanı, kavimlerin yıkılışları, insan hayatı, ölümden dirilişe kadar olan zaman, iddet, dirilme, hesap ve ceza için Allah’ın tayin ettiği vakittir.

Allah (c.c.)’ın, mahlûkatı için tayin ettiği bu süre ile yani ecel konusuyla ilgili Kerim kitabımızda birçok ayet vardır. Ecel konusunu daha net kavramak için bu ayetlerin hepsini bir araya getirip konulu bir çalışma yapmak bile, insanın ruhen olgunlaşmasına ve Allah yolunda fedakârlık yapmasına vesile olur. Bu konuyu böylece vurgulamamdaki sebep; dünyadaki İslâmi hareketlerin ecel/ölüm ve rızık konusunda üyelerini yeterince aydınlatamadıkları için zayıflamaya başladıkları gerçeğidir. Aynı zayıflık halinin daha kötüsü coğrafyamızın Müslümanlarında da vardır. Eğer biz bu hastalığı Kur’an ve Sünnet kaynaklı olarak çözemezsek karşımıza şu iki korkunç hastalık çıkacaktır: Birincisi; insanlar inançları uğrunda fedakârlık yapamayacaklar, ikincisi de; dünyaya tapan korkak bir nesil yetişecektir. Yüce Allah (c.c.), insanın dünyaya olan meylini bildiği için onlara Mekkî surelerde sık sık ölümü hatırlatmış, cihadın türevi olan mukatelenin emredilmesiyle beraber, mü’minlerin savaş alanlarından kaçmamaları için de Medenî ayetlerde ecelin tekliğini, değişmezliğini de bu konuya eklemiştir. Ecel konusunda bir gecikmenin olmayacağını Kur’an şu buyruğunda olduğu gibi tüm insanlığa ilan etmiştir:

وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiç kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.”5 Günümüzde, ecelin çift olmasından hareket ederek ayetler üzerinde fikir jimnastiği yapan insanlar bilerek veya bilmeyerek ümmeti korkaklığa sevk etmektedirler. Hayat içerisinde aktivitesini kaybeden insan cihad gibi bir temel farizayı yapmadığında daha çok yaşayacağına inanırsa, sonunda mutlaka korkak olacaktır. Kur’an, ölüm korkusuyla ümmeti korkutmayı nifak alameti olarak belirtmiş ve kıyamete kadar zihnimizde canlı tutmamız gereken şu evrensel duyuruyu yapmıştır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَقَالُواْ لإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُواْ فِي الأَرْضِ أَوْ كَانُواْ غُزًّى لَّوْ كَانُواْ عِندَنَا مَا مَاتُواْ وَمَا قُتِلُواْ لِيَجْعَلَ اللّهُ ذَلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ وَاللّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِير

“Ey iman edenler, küfre sapanlar ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (Ölen) kardeşleri için: “Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi.” diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah’tır. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.”6 Ayeti kerimede kınanan insanlar, mü’minleri çalışmaktan alıkoymak isteyen küfür ehli veya; “Bize itaat etselerdi ölmezlerdi, öldürülmezlerdi.” diyerek ecel korkutmasıyla müslümanların cihad ruhunu kırmak isteyen münafıklardır.7 Birilerinin canını korumak gibi bir iyi niyeti paravan olarak kullanmayı da ihmal etmiyor münafıklar. Ayeti kendi yaşadığımız atmosferde düşünürsek esefle belirtmek gerekir ki can korkusu ve olgunlaşmamış “evlâdü iyal” sevgisi birçok insanın nifak ahlakıyla ahlaklanmasına sebep olmuştur. Oysa Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi bu soruya cevap vermiş ve mü’minleri şecaatle donatarak korkaklık hastalığından kurtarmaya çağırmıştır:

قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ

“... De ki: “Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti...”8 Allah’ın dini uğrunda mücahede eden herkes ölecek diye bir kayıt yoktur, bilakis; kimin eceli geldiyse o ölür.9

Uhud Savaşı’nda kendileri gibi münafık olan kardeşlerine akıl veren Abdullah b. Ubey ve arkadaşları, ölenler için: “Bizim istişaremizi dinleselerdi de otursalardı, savaşa çıkmasalardı; öldürülenlerle beraber ölmezlerdi.”10 diye söylendiklerinde Rabbimiz, onlara meydan okumuştur:

الَّذِينَ قَالُواْ لإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُواْ لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا قُلْ فَادْرَؤُوا عَنْ أَنفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

“Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: “Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi.” diyenlerdir. De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse.”11 Ne yaparsanız yapın bu sonuçtan kurtulamazsınız. Nere giderseniz gidin Allah Teâlâ’nın hâkimiyet alanından çıkamazsınız. Çünkü 0, tüm âlemlerin mutlak sahibidir. Allah (c.c.) buyuruyor ki göklere de çıksanız ölüm size gelecektir:

أَيْنَمَا تَكُونُواْ يُدْرِككُّمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُّشَيَّدَةٍ

 “Her nerede olursanız ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde, tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile...”12 Sizin için yazılmış olan ecelinizden hiçbir şey noksan bırakılmaz. Savaşların ortasında da olsanız, kat kat yüksek şatolara da çıksanız fark etmez...13 Nitekim birçok insan sosyal ve iktisâdi konumlarına aldanarak gökdelenlere sığınmışken, ölüm onları oralarda da bulmuştur.

Yukarıdaki ayetlerle beraber daha birçok ayeti kerime ecelin tekliği üzerinde bir birliktelik oluşturmasına rağmen, bazı ayetleri keyfi yorumlayarak Kur’an’a çelişki yüklemek doğru bir davranış değildir... Kur’an’da çelişki yoktur.14 Kur’an’ın çelişkisizliğini Rasülullah (s.a.v) da şu hadisleriyle dile getirmiştir: “... Şüphesiz ki; Allah’ın kitabının bir kısmı bir kısmını yalanlamaz. Ondan bildiğinizi söyleyiniz, bilmediğinizi de ehil olanlara havale ediniz.”15 Peygamberimiz bizlere yol göstermişken “eceli kaza” ve “eceli müsemma” diye bir ayırımı mutlaklaştırıp, sonra da bu düalist anlayışı dayatmak yeni bir anlayış değil, bilakis; eskinin bir tekrarıdır. Eceli kaza; dünyadaki süre, eceli müsemma ise ahirette olan hayat olduğu gibi, ölüm anı ile yeniden diriliş arasındaki süre olduğunu söyleyen bilginler de vardır. Hatta birincisinin uyku, ikincisinin ölüm olduğu da söylenmiştir.16 Esasında kimse, Kur’an’da olmayanları ona yüklemek gibi bir yanlışa düşmemeli ve ümmetin istikbali olan direnç ve şehadet ruhunu kıracak söylemlere de başvurmamalıdır.

Allah’ın yarattıkları için belirlemiş olduğu sürenin, onlara canlılık veren iksirin/ruhun onları terk etmesiyle beraber ölüme dönüştüğünü biliyoruz. Allah’ın en sevgili kulu Peygamber (s.) dâhil kimse ölümden kurtulamamıştır.17 Beka sıfatı Allah Teâlâ’ya aittir. Kullara düşen görev; O’nun rızasını kazanma yolunda bitmeyen bir aşkla gayret etmek olmalıdır. Ölüm kavramı, Kur’an’da değişik şekillerde ifade edilmiştir ki bunlar; mevcudatta var olan kuvvetin yok olması,18 hisseden gücün kaybolması,19 aklî yeteneğin kaybı,20 hayatı berbat eden hüzün21 ve uykudur.22

İnsan mutlaka öleceğine göre, ölümün de ideal bir şeklinin olduğunu bilmelidir. Allah Teâlâ, ideal ölümün Müslümanca ölmek olduğunu insanlara şu ayetle haber vermiştir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ

“Ey iman edenler! Allah’ın emir ve yasaklarına gereği gibi itaat ederek onun koruması altına girin ve ancak Müslümanlar olarak ölün.”23 İnsanın, imanlı bir şekilde Allah’a (c.c.) kavuşabilmesi için hem iman ve ibadet hayatında gayretli olması gerektiği gibi ayrıca Hz. Peygamberin şu duasıyla da ilahî yardım istemesi esastır: “Ey kalpleri çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl.”24 Özellikle, “Karanlık geceler gibi fitnelerin çoğalıp insanların, şahsiyetlerini ve dinlerini dünyalık karşılığında satışa çıkardığı dönemlerde”25 imanın korunup kalpte sabit kalması bağlamında yapılan bu dua çok daha anlamlıdır.

Hz. Peygamber (s.), imanını her türlü tehlikeden koruyup “Anlamını bilerek (la ilahe illallah) Allah’tan başka yaratan ve emreden yoktur kelime-i tevhidini söylemek suretiyle ölen kişilerin cennetlik olacağının”26 müjdesini vermiştir. Resulullahın (s.) açıklamasına göre insan; “Hangi hâl üzerine öldüyse kabirde o şekilde diriltilir; mümin imanıyla, münafık da nifakıyla.”27 İmanlı bir şekilde ölebilmenin öneminden ve ebedî kurtuluşa vesile olmasından dolayı Hz. Yakup (a.);

وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلاَ تَمُوتُنَّ إَلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ

 “Oğullarım! Allah, sizin için o dini (İslam’ı) seçti, bundan dolayı sadece Müslümanlar olarak ölünüz.”28 Tavsiyesini yapmış ve Hz. Yusuf Peygamber de Allah’ın (c.c.) peygamberi olmasına rağmen şu duayı yaparak insanlara örnek olmuştur:

تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

 “(Ey Allah’ım!) Beni Müslüman olarak öldür ve (ahirette) salih insanların arasına kat (onlarla haşret).”29

Yüce Allah, “kendisine şirk koşanlara cenneti haram kıldığını”30 bildirerek imanlı bir şekilde ölme konusunda insanları uyarmıştır. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.), “insanın zaman içerisinde değişkenlik gösterebileceğini, o hâl (iman) üzere ölse cennete girebileceğini; fakat kötü işler yaparak cehennemlik de olabileceğinin”31 uyarısını yapmıştır. Bu kötü sonucun olmaması için müminlerin birbirlerine iyi şeyleri tavsiye edip kötü şeyleri yasaklamaları gerekir. Hz. Peygamber (s.), “Din nasihattir.”32 buyurmak suretiyle mü’minlerin karşılıklı nesihatleşmelerinin ve dinde samimiyetin önemine vurgu yapmıştır.

İnsan, Allah’ın (c.c.) lütfu ve kendi gayreti ile imanlı olarak ölürse en büyük bahtiyarlığa erişmiş olur. Ahirette ebedî kurtuluşa erer. İmanlı olarak ölmek önemli olduğu gibi, “Allah’a (c.c.) hiçbir şeyi şirk koşmayan kırk kişinin, mümin bir şahsın cenazesinde güzelce şahitlikte bulunmasının da o kişinin yararına olacağını”33 Hz. Peygamber belirtmiştir.

Müslümanca ölebilmek için ölümü hatırdan çıkarmamak gerekir. İçinde yaşadığımız batı medeniyeti insana ölümü unutturmuştur. Hâlbuki ölümü sadece hayvanlar bilemez. Ölüm bilincini yok etmek insanı hayvanlaştırmaya yönelik sinsi bir etkinliktir. Bu etkinliğin sonunda ölümü yok sayan modern insan, cenneti dünyada arama yanlışlığına düşerek yaşadığı dünyayı ve konforu putlaştıracaktır. Hayatı sadece bu dünyadan ibaret gördüğü için tüketim tutkusuna yenilecek ve kapitalizmin dişlilerini döndüren zavallı bir aygıt konumuna düşecektir. Gelinen neticede, ahiret bilincini kaybeden modern insan hem yaşadığı hayatı putlaştırmış hem de insan olmanın amacını unutmuştur. Kötülüklere karşı tepkisiz kalmış ve şehvetinin etkisiyle hareket edebilen bir varlık konumuna düşmüştür. Bu kötü durumdan kurtulabilmek için mükemmel bir ahiret bilinci kazanıp öbür dünya için hazırlık bağlamında ölümü sık sık düşünmek gerekir. Hz. Peygamber: “Ağzınızın tadını bozan ölümü çok sık hatırlayınız.”34 buyurmak suretiyle ölümü sıkça hatırlamanın insan hayatına yapacağı olumlu katkıya işaret etmiştir. Çünkü ölüm endişesi insanı çok günah işlemekten uzaklaştırır. Resulullah, ölümü düşünme ile günahları azaltma arasındaki ilgiyi şu veciz ifadesiyle ortaya koymuştur: “Günahları azalt ki senin için ölüm kolay olsun; borçlarını azalt ki özgürce bir hayat yaşayasın.”35 “Ölüm gelmeden önce ölüm için hazırlık yapın.” buyuran Hz. Muhammed (s.), ölümü çok düşünerek bizlere örnek olduğu gibi, Müslümanca ölebilmek için yapmış olduğu hazırlıklarıyla da bizlere model olmuştur. Bundan dolayı müminlerin ölümü sürekli hatırlarında tutup ahiret mutluluğunu kazanabilmeleri için dünyayı “Hayat, iman ve cihattan ibarettir.”36 çerçevesinde değerlendirmeleri önemlidir.

Ölümü düşünmek pasif bir eylem değildir. Aksine, hayatın geçici olduğunun farkındalığını ömrüne yansıtarak günahlara ve kötülüklere karşı kıyam ahlakını kazanma ameliyesidir. İnsan olduğunun bilincini zihnen canlı tutup tiranlaşmama ve tiranlaşanlara karşı vaziyet belirlemedir. Eğer tefekkür edilen ölüm Müslümanı buraya taşımıyorsa, bu durum yaşarken ölmektir.

Kur’an, ecel ve ölümle ilgili yüzden fazla ayette açıklamalarda bulunmuştur. Ölümle başlayan gerçek hayat da Kur’an-ı Kerim’in vurgu alanındadır. Kur’an, birçok ayette konuya değinilerde bulunup ölüm realitesini mü’minlerin zihinlerine nakşederek, geleceklerini daha güzel planlamalarını istemiştir. Hz. Peygamber de ölümü çok sık hatırlamayı bize tavsiye etmiştir. Kur’an’da ve sünnette var olan hükümlerden yola çıkarak ölümü hatırdan çıkarmamalıyız. Batı medeniyeti ölüm olgusunu unutturmaya çalışıp hayatı sadece bu dünyadan ibaret gördüğü için vahşileşmiştir. Bu medeniyetin etki alanına giren halkı Müslüman toplumlarda da bu vahşileşmeyi görüyoruz. Hâlbuki ölümü düşünmek, devamlı bizimle olan bir uyarıcıyı hissetmek ve ona göre kendimize çeke düzen vermektir. Her müslümanın yapması gereken, “Ölümü tefekkür edip hayata yeniden şekil verme” bilinci, sistematik olarak şimdilik zühd kurumlarımızda kalmıştır. Aslında bu tasavvufi kurumlarımız, ölümü tefekkür etmeyi pasif bir eylem olarak algılıyorlarsa bundan pek istifade etmek de mümkün değildir. Çünkü ölümü düşünmek; İslâmî hareketlerin bocaladığı en temel iki konunun birinde olgunlaşma ve dünyayı putlaştırmama sonucunu doğurur. Ölümü düşünmek; hayatın kısalığını anlayıp ânımızı bile Allah’ın emirleri ile doldurma çabasıdır. Ölümü düşünmek; pasif bireysel bir hareket olmayıp Allah’ın rızasını kazanmak uğrunda şahadet hazırlığıdır... Ne mutlu bu hazırlığı uyanık bir kalp ve ruh haliyle yapan kutlu insanlara... Vuslatı şehadetle taçlandıranlara.

----------------------------------------------

Dipnotlar

1. Mülk 67/2 

2. İnşirah 94/7.   

3. Uludağ, Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, 257   

4. Rahman 55/26-27. 

5. Münâfikun 63/11   

6. Âl-i İmran 3/156.   

7. Taberî, a. g. e, c. III, s. 489.   

8. Âl-i İmran 3/134.   

9. Taberi, a.g.e., c. III, s. 489.   

10. İbni Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, c. I, s. 402   

11. Âl-i İmran 3/168   

12. Nisa 4/78.   

13. Zemahşeri, Keşşaf, c. I, s. 527.

 14. Bak: Nisa: 82, Kehf: 1-2, Zümer: 28.   

 15. İbni Kayyim, İlamu’l-Muvakkîn, c. II, s. 126.   

16. el-İsfahânî, Müfredat, 65.   

17. Bak: Âl-i imran 3/144.   

18. Rum: 30/19.   

19. Meryem: 19/23.   

20. Neml: 27/80.   

21. İbrahim: 14/17.   

22. En’am: 6/60.   

23. Âl-i İmran 3/102   

24. Ahmed, Müsned, III, 257.   

25. Ahmed, Müsned, III, 452.   

26. Müslim, 1, İman, 9, Had No: 42, I, 55.   

27. Ahmed, Müsned, III, 346.   

28. Bakara 2/132.   

29. Yusuf 12/101. 

30. Bak: Maide 5/72; Buhari, 65, Tefsir, 1, VI, 16.   

31. Ahmed, Müsned, III, 120.   

32. Nesai, Beyat, Had No:

31, VII, 157.   

33. Ebu Davud, 15, Cenaiz, 45, Had No: 3170, III, 517.   

34. İbn Mace, Zühd, 31, Had No: 4258, II, 1422.   

35. İbn Hazma, Esbab-ı Vurudi’l-Hadis, Had No: 341, I, 290.  36. Bak: Saf 61/10-11.

 


* BENZER KONULAR

Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:03:31 ÖÖ]


İbadetin Özü Dua Gönderen: anadolu
[Bugün, 06:57:45 ÖÖ]


Haya – Ahlak – İmandır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:05 ÖÖ]


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:28:39 ÖÖ]


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:39 ÖÖ]


İnsanlara İyi Muâmele Etmek Aklın Yarısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:12:43 ÖÖ]


Akıllı Kime Denir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:04:51 ÖÖ]


2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41