Gönderen Konu: Algıve Hakikat Arasında İnsan  (Okunma sayısı 59 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Algıve Hakikat Arasında İnsan
« : Mayıs 21, 2023, 07:52:17 ÖÖ »


Algıve Hakikat Arasında İnsan

İnsan, bilme potansiyeli bulunan bir varlıktır. Bilginin ve bilme eyleminin iki önemli öncülü duyu ve akıldır. İnsan, eşyanın görüngülerini duyularıyla algılar ve aklıyla anlamlandırarak bilme, anlama ve yorumlama imkânı elde eder. Nesneleri (eşyayı) duyularla algılamak, bilginin hâsıl olabilmesinin ilk şartı ve birtakım farklılıklarla birlikte bütün canlıların ortak özelliğidir. Akıl ile algılamak (aklın idraki) ise duyulara akseden zahirinden hareketle eşyanın hakikati üzerine akletmeyi, tefekkür ve tedebbürü (görünenin arka planını düşünmeyi) gerektirir. Duyumları hakikatli bilgiye dönüştüren bu istidat, insanı diğer canlılardan farklı kılan ve ona üstünlük veren bir ayrıcalıktır.

Duyusal ve ussal boyutuyla algılar, esasen hakikatin kişisel perspektife yansıyan öznel yorumlarıdır. Hakikatin inanç, düşünce, duygu, kültür ve medeniyet kimliğinin gerçeklikleriyle harmanlanmış bir nevi suretidir. Bilhassa varlığa, hayata, çevreye ve eşyaya yönelik güdüsel yaklaşımlar, algıların şekillenmesinde belirgin bir etkiye sahiptir. Diğer yandan tecrübe, konum, bakış açısı, bilgi birikimi gibi etkenler, duyusal uyaranların öznel bir nitelikte algılanmasına ve yorumlanmasına sebep olmaktadır. Ve bireylerin olup bitenleri yorumlama biçimi, aynı zamanda kendi kişisel gerçekliğini, hayat tarzını, istikametini ve geleceğini şekillendirmektedir.

Öznelliği sebebiyle algının kişiyi hakikate götüren bir yol olma potansiyeli kadar ondan uzaklaştıran bir yol ayrımına dönüşme riski de vardır.

İkinci olasılıktan korunmak için algının kaynağına ve arka planına dair kafa karıştırıcı sorulara tutunmak gerekir. Çünkü hakikate dair arayışın ilk adımı kafa karışıklığıdır. Kafa karışıklığı iyidir. Ondan iyisi, karışıklığın farkında olmaktır. Zira insan, bir şeyi aramaya, o şeyden yoksunluğunun farkındalığıyla başlar. Karışıklığı giderilmeye çalışılan kafanın gitgide karışması da sağlıklı bir yolda olmanın işareti sayılabilir. Böylece subjektif bilginin doğruluğu üzerine üretilecek şüphelerle insan, hakikatin objektif gerçekliğine yaklaşma fırsatı bulabilecektir. Yaratıcı’nın bahşettiği aklın, zekânın ve muhakeme kabiliyetinin en temel işlevi ve gereği de bu değil midir? Karışmasından korkarak akletmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı külfet bilen kafa, sadece duyusal bilgiyle yaşamanın sığlığını kabullenmiş demektir. Bir ömür hiç karışmamış kafayı taşıyan gövde, beyhude hamallığına yansın.

Konformist bir tutum olarak dış dünyadan gelen uyaranlar üzerine kafa yormamak, insana zihinsel bir konfor sunabilir ancak onu hakikate ulaştırmaz. İnsan düşünen bir varlıktır. Var olmanın öznel ama en çarpıcı kanıtı ise akletmek, düşünmek, sormak ve sorgulamaktır. Hakikat ancak bu yolla inkişaf eder. Konforundan ödün vermeksizin yaşayan, sorulardan, sormaktan ve sorgulamaktan kaçan insanın hakikatle yollarının kesişmesi mümkün olabilir mi? Bu noktada herkesin kendi zaviyesinden şu sorulara bir cevap bulma sorumluluğu vardır: Duyularımızı ve aklımızı kullanma hususunda irademizin payı nedir? Varlığa, hayata ve çevreye dair algılarımızı belirleyen etkenler nelerdir? Duyularımıza ulaşan uyaranların ne kadarı kendi tercihimiz ve ne kadarına istemli/istemsiz maruz bırakılıyoruz? Kısacası algılarımızı kim yönetiyor?

Kuşkusuz günümüzde algılara yönelik sistematik dış müdahaleler söz konusudur. Kabul edelim ki medya, belli amaçları gerçekleştirmek için gerçeği büsbütün ve olduğu gibi yansıtmak yerine gerçekliği yeniden şekillendirerek algıları biçimlendirme amacına hizmet etmektedir. Tam anlamıyla bir koşullandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu çerçevede özellikle internet, sosyal medya ve bileşenleri vasıtasıyla her an binbir çeşit telkin ve uyarılara muhatap oluyoruz. Yeme içme alışkanlığımızdan giyim kuşam tarzımıza, aile hayatımızdan sosyal ilişkilerimize kadar her alanda medyanın bize sunduğunu tercih etmeye şartlanmış durumdayız.

Gün boyu maksatlı görsel ve işitsel uyarıcılara muhatap olmanın, gerekli gereksiz bilgilere, haberlere ve hikâyelere maruz kalmanın algıları manipüle ederek zihinleri nasıl ayarttığı izahtan varestedir. Dijitalleşmeyle birlikte kullanımı yaygınlaşan ve yapay zekâ ile güçlendirilen yeni medya mecraları, kişiselleştirilmiş içeriklerle insanları efsunlayarak kendinden geçirmenin ve adeta celladına hayran bırakmanın elverişli zemini olmaktadır. Görme, görülme, beğenme, beğenilme, tüketme ve daha fazlasına sahip olma dürtüsünün dizginlenemediği bir mecradan bahsediyoruz. İnsanı kendinden ve hakikatten uzaklaştıran yanılsamalar üzerine inşa edilmiş benzetim odaklı (simülatif/yapay) bu dünyada, zihinsel bir esaretin izdüşümünü görmek mümkündür. Nitekim haz, konfor ve tüketimin varoluş amacı olarak lanse edildiği bu dünyada moda algısıyla bireysel farklılıkların nasıl törpülendiğine şahit oluyoruz. Hayatın öznesi olmaya namzet insan, moda algısıyla fıtratına yabancılaştırılarak tüketim endüstrisinin nesnesi hâline dönüştürülmekte; özgünlüğünden ve değerlerinden koparılarak yapay ve sanal bir dünyaya mahkûm edilmektedir. Sürecin aktörlerinin niyetlerini gizlediği de söylenemez. Sistematik bir şekilde yürütülen algı operasyonunun neticesinde modernleşme adına insan, algıların zaman ve mekân sınırı olmaksızın manipüle edildiği simülatif bu dünyanın yanılsamaları içinde kaybolmak üzeredir.

Bu yüzden bilişim çağı insanının algı ve gerçeklik noktasında hakikatli bir savrulma yaşadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu vebalde en büyük pay ise yine kendisine düşmektedir. Zira yeni medya mecralarında yoğun bir şekilde sürdürülen algı operasyonunda hedef kitle, aynı zamanda söz konusu operasyonu destekleyen/güçlendiren veri kaynağı konumundadır. Beklentileri, korkuları, alışkanlıkları, değerleri, hayalleri ve idealleri bilinmeyen birinin algılarına yönelik manipülatif girişimlerin etkisi elbette sınırlı olacaktır. Bu bağlamda özellikle internet dünyasının kullanıcıları, bu mecranın kendini ihbar eden gönüllü muhbirleri olmaktadır. Dijital ortamlarda yapılan paylaşımlar, internet mecralarında bırakılan ayak izleri (cookies), sosyal medyadaki iletişim ve etkileşim biçimleri, hassas yönlerini ele vermek suretiyle algılarının etki altına alınması hususunda kullanıcıları doğrudan veri kaynağı hâline getirmekte ve yönlendirilmelerini kolaylaştırmaktadır.

Bu çağın en bariz özelliğinin, gerçeklik algılarını manipüle eden sahtelikler olduğunu idrak etmeden hakikate ulaşmak kolay olmayacaktır. Bu çerçevede insana düşen, hakikatle ilişkisini yeniden gözden geçirerek duyularına hitap eden uyaranların kimliğini ve duyumların gerçekliğini her boyutuyla irdeleme cesareti göstermektir. Herkes için müşterek bir anlamı bulunan gerçeklikten kopmadan fakat kişiselliğin/öznelliğin etkisini de dikkate alan bir yaklaşımla eşyayı kavramaya çalışmak ve ona göre bir duruş geliştirmektir. Bugün kirlilik derecesine varan görsel uyarıcıların ayartmasından bitap düşen insana bir perspektif vermesi bakımından “Allah’ım bize eşyayı olduğu gibi göster.” duası, son derece manidardır. Nitekim anlık değişen gündemlerin tasallutunda hazzın, hızın ve hırsın müptelası hâline gelen zihinler, hakikatin idraki hususunda ilahi yardıma her zamankinden daha fazla muhtaçtır.

Algıları yönlendiren dâhili ve haricî unsurlardan arınmış yalın bir hakikate ulaşmanın imkânı, elbette tartışmaya açık bir meseledir. Ancak ona ulaşmaya çalışmanın, ezelden insanın uhdesine yazılmış bir ödev olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Gel gör ki insan, bu gerçekle yüzleşmeyi göze alamadığından, ruhunu saran anlamsızlığın ıstırabını haz ve konforun anestezik etkisiyle baskılama kolaycılığına kaçmakta; vicdan acısını dindirmek için öğretilmiş suni rollere bürünmektedir. Oysa hakikatin gizlenemeyen ateşten bir nefesi vardır. İnsan ne yana dönerse dönsün onun yakıcı rüzgârının hedefinde kalacaktır.

Abdurrahman Akbaş.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41