Gönderen Konu: Emanet Yüklenen İnsan  (Okunma sayısı 72 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Emanet Yüklenen İnsan
« : Ekim 28, 2023, 02:38:46 ÖS »


Emanet Yüklenen İnsan

       İnsan yaratılmadan çok önce yeryüzü, semavat ve içindeki her şey var edildi. Bunlar insanın ihtiyaçlarını karşılayacak ve sorumluluğunu yapabilecek biçimde donatıldı. Sonra da emaneti yüklenen insan, vakti geldiğinde imtihan için yeryüzüne gönderildi. “O, göklerde bulunan ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir.” (Câsiye, 13) ayeti, yer ve göğün insan için donatıldığını ve bunların birer lütuf olduğunu bildirir. Yeryüzünün içindeki her şey insanın kullanacağı biçimde olduğu gibi, her şey de onun bedenine faydalı nimetlerle donatılmıştır. Hazırlanan yeryüzü ve içindekiler insan bedenini oluşturan unsurlarla aynıdır. Dolayısıyla insanın ve etrafındakilerin ölümleriyle aslı olan toprağa dönüşürler. Böylece yeryüzü her zaman temiz kalır, insan bozmadığı sürece.

       Yaratılan her varlık bir gaye için var edilmiş ve o gaye doğrultusunda yolu gösterilmiştir. Bu yol insana bilgi olarak vahyedilmiş, diğer canlıların ise fıtratlarına yapacakları programlanmıştır. “Rabbimiz, her şeye yaratılış şeklini veren, sonrada doğru yolu gösterendir, dedi.” (Tâhâ, 50) Dolayısıyla her canlının bir yaratılış amacı vardır ve o amaca uygun yol gösterilmiştir. Arıya bal yapacak beden ve balı yapacak yol öğretilmiştir. İnsana da emanet yüklenecek beden ve işi yapabilecek yol ve yolun ölçüsü bildirilmiştir.

       İnsan var edilmekle kendisine büyük lütufta bulunulmuştur. Her insan önce yoktan var edilmeye diliyle şükretmeli, bedeniyle de itaat edip teşekkür etmelidir. “O yaratan, yoktan var eden, yarattıklarını şekillendiren Allah’tır. ..” (Haşr, 24) İnsan da hayvanlar gibi gören, işiten, acıkan, yiyip içen, uyuyan, çoğalan, kendisini ve yavrusunu koruyup büyüten bir varlıktır. İnsanı hayvanlardan ayıran vasıflar, aklının, iradesinin, vicdanının var olması, muhasebe ve muhakeme yapabilmesi, fikir üretmesi, karar verebilmesi, geçmişi, bugünü ve yarını düşünüp hesap yapabilmesi, iyilik ve kötülük yapabilmesi, yaptıklarını değerlendirebilmesidir. Bunun gibi bir çok vasıf insanı hayvanlardan ayırır. İnsan bu vasıfları kullanmayınca emrinde olan hayvanlardan bir farkı kalmayacaktır.

       İnsan emanet yüklenen bir varlıktır.

       İnsanı diğer canlılardan ayıran asıl vasıf, emanet yüklenen bir varlık olmasıdır. Yer, gök ve dağların yüklenip kabul edemediği ağır yükü insan üzerine almıştır. “Şüphesiz ki Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve endişe ettiler. Onu insan yüklendi. Şüphesiz ki insan çok zâlim ve çok cahildir.” (Ahzâb, 72) Yeryüzünün halifelik sorumluluğu, insanın üzerine aldığı ağır bir yüktür. Her insanın üzerine aldığı bu ağır yükten haberinin olması gerekir. İnsanın bu yükü aldığını bilmesi gerektiği gibi, bilme hakkı da vardır. “Ey Âdem oğulları” “Ey insanlar” diye başlayan ayetler, inancı ne olursa olsun her insana hitap eder ve her insanında bunları duyma hakkı vardır. Yoksa insan üzerine aldığı ve haberinin de olmadığı vazifesini de yapma imkanı kalmayacaktır. Sonra bilgi verilmeyeni de kınayamazsınız.

       Yeryüzü ve semavat insan için eksiksiz var edildiği gibi, insanın ruh ve bedeni de aynı şekilde vazifesini yapabilecek donanımda var edilmiştir. Yani insan yeryüzünde ruh ve beden olarak halifelik yapabilecek donanımdadır. Karar verebilecek, tercih yapabilecek, hakka ve bâtıla yönelebilecek vasıftadır.

       “Sonra da ona kötülüğünü ve takvasını ilham edene” (Şems, 8) İnsana kötüye gidecek donanım verildiği gibi, iyiye, hak olana götürecek donanım da verilmiştir. Ruh bölümüne akıl, irade, vicdan, takva, ihlas, ihsan, tevekkül, sabır, hased, kibir, riya gibi nice donanımlar verildiği gibi, bedene de zeka, el, ayak, görme, işitme, konuşma gibi özellikler verilmiştir. Ayrıca insana, hak ile batılı ayırabilsin diye, kalbine furkan özelliği verilmiştir. Bu büyük bir nimettir ve insanların çoğu bundan habersizdir. “Ey iman edenler!

Allah’tan korkarsanız, O, size furkanı (hakla batılı) ayırma gücü verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Enfâl, 29) Bunlar yeryüzünde halifelik yapması diye insana verilen nimetlerdir. Hiçbir kimse ben hakkı kavrayamadım deme hakkına sahip değildir. Doğru bilgi ulaştığı sürece.

       Bedenin unsurlarında problem olsa, ruhun unsurları fonksiyonunu yapamaz. Ruhun unsurlarında da bir problem olsa, yine beden vazifesini yapamaz. Kalpte aklın yokluğu, bedende görme, duyma ve zeka yokluğu gibi eksiklikler sorumlulukları kaldırır, ya da eksiltir. İnsan kendisinde var olan vasıfları bilecek ve tanıyacak ki, bu vasıfları yaratanın emrine uygun kullanabilsin. Beden yeryüzüne uygun yaratıldığı gibi, ruh da ahiret hayatına uygun yaratılmıştır. Ruh ve beden bir uyum içinde, birbirine itaat etmektedir.

“Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, şüphesiz ki kulak, göz ve kalp, işte bunların her biri ondan sorumludur.” (İsrâ, 36) İnsan, onu ilgilendirmeyen, bilemeyeceği ve bilmemesi gereken şeylerin ardına düşmemelidir. Yoksa ruh ve beden bundan sorumlu olur. Göz ve kulak bedende, kalp ise ruhtadır. Dünyadaki sorumlulukları ve ahiretteki hesapları beraberdir. Rasulullah (s.a.s.) bildirdi ki, “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhâri-Müslim) Ruhtaki kalp ihlas, ihsan, takva, tevekkül ve sabırlı ise bedende ameller iyi; haset, kibir, riya gibi kötü hasletler var ise bedende kötü amele sebep olacak ve bütün vücudu etkileyecektir. Bedende bulunan zeka, göz, kulak, dil, el, ayak gibi unsurlarda kalp üzerinde inanç ve niyet olarak etki bırakacaktır.

       İnsan yeryüzünde sorumlu halife.

       “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” (Bakara, 30) “Sizleri yeryüzünde halifeler kılan O’dur” (Fâtır, 39) “Sonra nasıl amel edeceğinizi görmek için, onların ardından sizleri yeryüzünde halifeler yaptık.” (Yunus, 14)

       Her insan bulunduğu zamanda ve yerde emanet yüklenmiş olan sorumlu halifedir.

Halife bir başkası adına iş yapan, yönetendir. Her insan bir önceki emanet yüklenen insanın yerine geçer ve o yerde sınanır. Ona da kendisinden sonraki sorumlu olacak olan insan teslim edilir ki onu yetiştirsin, oda o yerde vazifesini yapabilsin. Siz emanet yüklenen halife olmamışsınız ve bu sorumluluğunuzdan haberiniz de yoksa, sonraki nesilleri nasıl yetiştireceksiniz. Bilinçli olan her insan ancak kendisinden sonra emaneti yüklenecek olan, bilinçli nesiller yetiştirebilir.

       Yeryüzünden sorumlu her insan yaptıklarıyla etrafına hakkın ve batılın şâhid ve örnekliğini gösterir. Tarih geçmişten bugüne ve geleceğe aktarılan hak ve batılın tekrarıdır. Dolayısıyla da herkes vesile olduğu her şeyin hesabını verip, karşılığını da görecektir. “Kim iyi bir işe aracı olursa ondan kendisine bir pay vardır. Kimde kötü bir şeye aracılık ederse, ondan da ona bir pay vardır. Allah her şeye güç yetirendir.” (Nisâ, 85) ayeti, herkesin yaptıklarının karşılığını göreceği gibi, savunup, destekleyerek eliyle ve diliyle vesile olduğu her şeylerden de ahirette sorumlu olup, karşılığını görecektir. Dolayısıyla da kendisine hesap verdirecek olan, yaptıkları ve vesile oldukları şeyleri de bilmesi gereklidir.

       İnsanı diğer canlılardan ayıran asıl vasıf akıllı olmasıdır. Bunları kullanmazsa hayvanlardan farkı kalmayacağı gibi, yaşantı olarak daha da aşağılara inecektir.

“Şüphesiz ki Allah katında yeryüzünde kımıldanan canlıların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.” (Enfâl, 22) Akıl bir şey hakkında muhakeme ve muhasebe yapabilmektir. “Yoksa sen onların çoğunun dinleyeceklerini veya düşündüklerini mi sanırsın. Onlar ancak hayvanlar gibidirler. Hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan, 44) Aklını kullanmayan, muhakeme ve muhasebe yapmayanlar, anlatılanları dinlemeyecek ve onlar üzerinde de düşünmeyeceklerdir. Dinlememe ve düşünmemenin sonucunda da, hayvanlar gibi yaşamak zorunda kalacaklardır. Emanet yüklenen insan verilen akıl ve düşünme nimetlerini kullanmazsa diğer canlılardan bir farkının kalmayacağını Rabbimiz bildirir. Bugün herkes kendini bir yere koyar. Oysa Rabbimizin onları nereye koyduğu önemlidir.

       Yol ve yolun örneği insana bildirilmiş.

       Kur’an, insanın yaratılışına ve halifelik yapabilmesine en uygun ölçülerdir. İnsan yeryüzünü, kendisini, gönderilen kitabı, örnek kılınan Rasulün hayatını bilmez ise, kendisi gibi aciz, muhtaç ve imtihan olunan insana boyun eğip, itaat etmek zorunda kalacaktır.

Allah'ın iradesi olan Kur’an insanın iman, ahlak, toplumsal ilişkiler ve ibadetlerine yön veren tamamlanmış bir yol ölçüsüdür. Önemine binaen, insanın yaratılış amacı ve sorumluluklarıyla alakalı Kur’an da yüzlerce ayette bahsedilir ki, insan vazifesini yapabilsin. Hayatın tüm alanlarında inanç ve amellerin nasıl olacağı en güzel biçimde Rasulün hayatında örneklendirilmiştir. Kişiye düşen ve ondan beklenen konuşması, tartışması değil de, emredilenlere boyun eğip, itaat etmesidir. Yaratıcısını ve kendisini tanımayan, yüklendiği emaneti ve amacını bilmeyen insanların, sapmaları ve kullanılmaları kaçınılmazdır. Emanet yüklenen insan Kur’an ve sünnetten delil istemelidir ki, her önüne gelen dinden dem vurmasın ve onu saptıramazsın.

       Kur’an’ın ve Rasulün örnekliğinin insanın halifeliğini yapabilmesi için gönderilen en önemli lütuflar olduğu unutulmamalıdır.

       “Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna furkanı (hakkı batıldan) ayıranı indiren ne yücedir.” (Furkan, 1) Her davetçi hak ile batılı ayıran uyarıcıdır. Bulunduğu yerde Allah adına iş yapar. Etrafında furkan olan Kur’an ile hak ile batılı ayırır.

       “(Bu Kur’an) âyetlerini düşünsünler, akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sâd, 29) Kur'an'ın iniş amacı ayetleri hakkında insanlar düşünsünler, akıllarını kullanıp muhakeme ve muhasebe yapsınlar içindir. Bu onların imanlarını ve amellerini hak üzere tutacaktır. Yoksa Kur’an okunan, üzerinde fikir üretilip tartışılan kitap olarak kalacaktır. İnanç ve amele dönüşmeyen her ölçü ve fikir, teori ve düşünce olarak kalacaktır.

       “Nitekim içinizden ayetlerimizi size okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten ve size daha bilmediğiniz nice şeyleri de öğreten bir peygamber gönderdik.”

(Bakara, 151) Rasulün gönderiliş amacına bakarak, her mü’min de etrafına aynı usulle hareket etmelidir. Yoksa onun ve anlatması gerekenlerin yerini bir başkası ve onun fikri dolduracaktır. Peygamber kitabın bildirdiklerinin hikmetini anlattığı gibi, daha nice bilgileri de bildirmiştir. Her davetçi de bulunduğu yerde ayetleri okuyacak, insanları şirk ve haramlardan arındıracak, kitabı ve ne amaçla gönderildiğini bildirecektir. Yoksa Kur’an fikir kitabı olarak kalacaktır.

        “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) Siz kitabın ve Rasulün rahmet olarak gönderildiğini düşünmeyin ya da o bilgiler size ulaşmasın, bakalım kınadığınız o insan ve topluluklardan inanç ve yaşantı olarak ne farkınız kalacaktır. Rahmet olan bilgi ve örneklik insana ulaşmadığında hayvandan bir farkı kalmayacaktır. Yeryüzünde emanet yüklenmiş ve imtihanlarla her an sınanan insan, vazifesini gereği gibi yapabilsin diye Rabbimiz Rasulünü rahmet olarak göndermiştir. Rahmet olarak gönderilen Rasul, örnek alınmadığında dünyanın ve İslam aleminin geldiği durum, akledenlerin gözlerinin önündedir.

       İnsanın mutlak ve şartsız yaratılış amacı.

       “Ben cinleri ve insanları, yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 56) İnsanın yaratılış amacı sadece Allah’a boyun eğip, yalnız O’nun sözünü dinleyerek emrettiklerini yerine getirmek, sadece O’nun karşısında kendini aciz, muhtaç ve aşağılanmış görmesidir. Bu ibadettir ve sadece Allahu Teâlâ’ya yapılır. Allah’a yapılmaktan sakınılan bu itaatler, aciz ve muhtaç olan insana yapılır. Yaratana boyun eğmekten ve ibadetten kaçınan, kendi gibi ölümlüye bel bağlar. Onu olmazsa olmaz görüp itaat ederek ilahlaştırır, yani onu vazgeçilmez görür. Vazgeçilemeyen her şey kişinin ilahıdır. Çünkü vazgeçilemeyen ona her şeyi yaptırır.

       “O, hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için, ölümü ve hayatı yaratandır. O, her şeye galiptir, çok affedendir.” (Mülk, 2) Dünya, emanet yüklenen insanın türlü şekillerde sınanıp denenme yeridir. Hayatın ve ölümün var ediliş amacını Rabbimiz, bakalım hanginiz daha güzel amel edecek belli olsun, meydana çıksın diye bildirir. Kimsenin kimseyi beğenmediği bir yerde, Rabbimiz, bakalım siz nasıl bir inanç ve yaşantı, nasıl ahlak ve toplum ilişkisi, nasıl kardeşlikler, nasıl akrabalık  ve komşuluklar, nasıl yönetim ve destekleme, nasıl itaat ve ibadet, nasıl ihlas, takva, nasıl ihsan ve tevekkül ortaya koyacaksınız diye bildirir. Yani sonuçta herkes kendi inanç ve amellerine bakacaktır. Çünkü ölümün ve hayatın var ediliş amacı odur.

       Herkes kendi payına emanet yüklendi.

       “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olursanız, sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, yaptıklarınızı size haber verecektir.”

(Mâ’ide, 105) Herkes yüklendiği emanete ve ne ile sınanıp denendiğine bakacak. Halifelik sorumluluğuna, yaratana verdiği Rab sözüne, la ilahe illallah diyerek kabul ettiği İlah sözüne, Fatiha’da verdiği sözlere, malı ve canı cennet karşılığı satma gibi nice söz ve ahidlerine. Her insan kendi payına bakacaktır. Yoksa başkasına bakma, eleştirme ve kınama işin kolay olanıdır.

       “(Bunların tutumu) tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tutumu gibidir. Onlar Allah'ın ayetlerini inkar ettiler de Allah da onları günahlarından dolayı yakaladı.

Şüphesiz ki Allah, çok güçlü ve cezalandırması çok şiddetli olandır. Bunun sebebi, bir kavmin nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilendir.” (Enfâl, 53) Firavun, Nemrut ve niceleri üzerinden her zamana bir mesaj verilir. Onlar ve toplumları değişmek istemediler ve âkibetleri herkesin malumu! Dünün hükmedip yöneten, itaat edilip vazgeçilmez olan “Rab ve ilah biziz, hakimiyet bize ait” diyenlerin üzerinden, zamanın haddi aşan, kalben ve yaşantılarında değişmek istemeyenlere geçmiş üzerinden verilen mesaj, ayette bildirilir. İnsan akıllı ve tercih yapabilen bir varlıktır. Hak ve batıl adına kişi ve toplumlar değişmek istemez ise, Rabbimiz onları değiştirmeyeceğini bildirmektedir. Kalben istenmeden yapılanların Allah katında bir geçerliliğinin olmadığının da bir delilidir. Yeryüzünün emanetini yüklenen insan, kalben ve bedenen sorumluluğunu isteyerek ve bilinçli yapmak zorundadır. Yaptıkları ve yapamadıkları, birde vesile olduklarının hesabı ondan sorulacaktır. Dünyada da ahirette de bunların karşılığı görülecektir.

       Vazifesini yapanların ve yapmayanların durumu.

       Asır Suresi’nin verdiği masajı anlayıp gereğini yapan ve bu yaptıklarını birilerine tavsiye edenler kurtulanlardır. Konuşanlar, eleştirenler, kınayanlar değil de üzerine yüklendiği sorumluluğun bilincinde ve verdiği sözleri kime verdiğinin farkında olanlar, kendisini düzeltme çabasında olur. Sonrasında diğerlerini düzeltme çabasındadırlar.

       Vasiyet ve tavsiye, yapılanları söylemektir. Hz. İbrahim ve Hz. Yakup, çocuklarına şirksiz inançlarını ve hayatlarıyla ortaya koydukları yaşantılarını, bir bedel ödediklerini vasiyet ettiler.  Tavsiye kişinin yaptıkları ve bedel ödedikleridir. İnsan mutlak olarak kendisinden sonraya yaşamış olduğu ve inandığını bırakır ve tavsiye eder. Zaten hak ile batılın tekrarları da tarih boyunca bu sebepten olmuştur.

       “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse Allah (onların yerine) kendisinin onları, onlarında kendisini sevdiği, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve şerefli olan, Allah yolunda cihad eden ve kınayanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, rahmeti bol olandır, her şeyi çok iyi bilendir.” (Mâ'ide, 54) Herkes bulunduğu ve etkili oldukları yerde ve kişiler üzerinde kendi payına sorumluluklarını yapıp yapmadığına bakacaktır. Yoksa Rabbimiz, onun yapmadığı ne varsa o yerde onu yapacak birilerini yerine getireceğini, mü’minim diyenlere hatırlatır. Siz bir yeri boş bırakın bakalım, bu dinin sahibi oraları nasıl yaşayan ve davet eden bir başkasıyla  dolduracaktır, görün. Sizin hayat içinde vazifenizde boş bıraktığınız yerler, hak ve o hakkı yaşayanlarla doldurulacaktır. 

       “Kim Allah'a ve Rasulü’ne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır.”

(Nisâ, 69) Vazifesini yapmayanlara tehdit olduğu gibi, yapanlara da müjde vardır. Her insan tek yaratılmış, tek olarak Allah’ın Rab oluşunu kabul etmiş, tek olarak dünyaya gelmiş, tek olarak ölecek ve hesap vermek üzere Rabbinin huzuruna çıkacaktır. Dünya hayatında herkes birbirinden sorumlu olduğu gibi, ahirette de hesap vermek üzere birbirlerinden sorumlu olacaktır. Dünyada birbirlerine yardımcı olup, Rabbe teslim olanlar cennette de beraber olacaklardır. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisinde bildirildiği gibi, kim dünya hayatında yaşantısıyla ve inancıyla kiminle ve kimin yolunda ise, ahirette onlarla beraber olacaktır. Allah’a ve Rasulü’ne boyun eğip itaat eden, onların sözlerini dinleyip emrettiklerini yerine getirerek itaat edenler, mutlak olarak peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle sonsuz cennetlerde beraber arkadaş olacaklardır. Bu da bedelsiz değildir.

       “Onlar ki Rablerinin rızasını isteyerek sabrederler. Namazı dosdoğru kılarlar. Kendilerine rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infak ederler. İyilikle kötülüğü savarlar. İşte bunlar için, yurdun âkibeti olan “And” cennetleri vardır. Oraya kendileri, sâlih olan ataları, eşleri ve soyları gireceklerdir. Melekler her kapıdan onların yanlarına girecekler ve sabretmenizin karşılığı olarak, “Selam size! Yurdun sonucu ne güzeldir”, diyecekler.” (Ra’d, 22-24)

       Yüklendikleri emanetlerin bilincinde olan ve gereğini yapanların ahiretteki varacakları yer ve sonuç budur. Elbette sonsuz nimetler içinde şirk, haram, hased, kibir ve riyadan arınarak salihlerden olmuş olan atalarıyla, eşleriyle ve nesilleri ile herkes beraber olacaktır. Ne mutlu emanetin gereğini yapıp, vadedilen nimetleri hak edenlere.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41