Gönderen Konu: Demek ha Buraya Kadar  (Okunma sayısı 507 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2156
Demek ha Buraya Kadar
« : Ocak 12, 2020, 09:32:55 ÖÖ »
Demek ha  Buraya Kadar

Yüce Allah’ın beka sıfatı, Kendi’sinin dışında bütün varlıkların “var” olma bağlamında izafi olduğunu ortaya koyar. Her şey fanidir. Mümkünler âlemine gelen her canlı, kendisine biçilen yaşama süresini tamamlayıp bu dünyadan ayrılmak zorundadır.

İnsan da öyle..

Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık basamakları.. Normal yaşam bu. Ama bu basamakları çıkamayan ve bir yerde kesmek zorunda kalanlar da var.

Dünya..

Hz. Mevlâna’nın tabiriyle merdivene benzer.

Merdiven, basamaklarında oturulmak için değil, yükseklere çıkmak içindir. Kimi insanlar, merdiven basamaklarında otururlar. Ebediliği, bu basamakta, yani, dünyada ararlar. “Öte” dünyayı hiç hesaba katmadan delicesine yaşamak isterler. Hâlbuki merdiven bir araçtır, ötelere çıkmak, ruhen yükselmek için.

Nebi’nin dilinde dünya:

“Ahiretin tarlası.”

Nebi’nin dilinde dünya:

“Bir ağacın altında soluklanmak üzere oturup, tekrar yola revan olmak için kısa bir mola veriş.”

Zavallı insan, ebediliği (huld) burada, şimdide arama peşinde.. Burası, “ebedîliğin” kazanılacağı yer, ebediliğin kendisi değil. Burayı ebedileştirenler, hepten kaybedenler olacak, hasret gününde.. “O, servetinin kendisini ebedileştireceğini sanar.” (Hümeze,3).. Bir Müslüman açısından ebedîlik üç şeydedir: “Sadaka-i câriye, salih bir evlat, ilmi miras.”

Çağımız, ebedilik eşliğinde açgözlülüğün kışkırtıldığı bir çağ: Televizyon ekranlarından, billboardlardan, gazetelerden, reklamlardan.. Açgözlülük, ihtiras psikolojisinin bir üretimi.. Hak-hukuk dinletmiyor, insana.. Bir açgözlülük uğruna modern insan, tüketime şartlanmış, hep saldırıyor. Açgözlülük, kutsal olan şeylerin ipini pazara çıkarmanın adı.. Açgözlülük, dizginlerden kurtulmuş bir atın, tozu-dumana katarak koşturmasının bir sembolü.

Açgözlülüğü hangi değer gemler, durdurur? Kanaat ahlakı..Yani, gönül eğitimi.. Almayı değil, vermeyi; biriktirmeyi değil, paylaşmayı; düşmanlığı değil, dostluğu; aranmayı değil, aramayı; hesabiliği değil,  hasbiliği; almayı değil vermeyi öne çıkaran bir ahlak anlayışı.

İnsan ne zaman kendisini bulacak, ne zaman kendisine gelecek, ne zaman  kendin bilecek?

İnsan ne zaman bu süreli hayatın cazibesinden kurtulacak ve hakikatle yüzleşecek?

Nebî öyle demedi mi?

“İhtiyarlık gelmeden, gençliğin kıymetini bil.

Ölüm gelmeden, hayatın kıymetini bil.

Meşgale gelmeden, boş vaktin kıymetini bil.”

Ölüm gelmeden, ne zaman hayatın sırrına ereceğiz. Ölüm gelmeden, ne zaman ölmeyi prova edeceğiz. Çünkü ölüm duygusu, hayata anlam katar. Ölüm duygusu, manevi bir kuvvet olarak insanın hayatına girdiği zaman, insan bu hayatı bir zafer olarak değil, bir sefer olarak algılar. Zaferde, sahiplenmek; seferde olmak, kâmilleşmek vardır.

İnsan, ölümü hatırlamak için yolunu, hastanelere; özgürlüğünü hatırlamak için hapishanelere çevirmeli.. Belki böylece hayatını disiplinline edebilir.

Bir doktorun kliniği.. Kelli-felli bir adam.. Uzun yaşama arzusu; saçından tırnağına, ayakkabısından elbisesine, oturduğu evinden bindiği arabasına  kadar hissettiriyor, kendisini.. Halinden belli ki, isteksiz gelmiş oraya.. Doğum insanın elinde değil, hayatı da. Git diyor, doktor, kolonoskopi yaptır, pet çektir.. Sonuçlar geliyor, bütün dikkatlerini doktorun elinde bulunan test/pet sonuçlarına mıhlamış, adam. Adeta, doktorun yüzündeki çizgileri, renk değişimlerini okumak için.. Bir anda doktorun rengi değişiyor.. Doktor bir adama, bir de elindeki sonuçlara bakıyor. İkisi arasında bir bağ kurmaya çalışıyor. Acaba nasıl söylemeli, belki de onun kısa bir planını yapıyor, zihninde.  Ama söylüyor.

Beyefendi diyor, çok geç, politleriniz.. Hatta akciğere bile atmış.. Sözü, boğazında düğümleniyor, adamın. Olamaz diyor; daha gencim, çocuklarım var, işim var, yapacaklarım var.  İçine dönüyor, adam. Etrafına, sanki dünyaya son kez bakıyor gibi,  titrek bir sesle:

 “Demek ha, buraya kadar.”

Bu, hepimizin hikayesi, aziz dostum..

 


* BENZER KONULAR

Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Dün, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Dün, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Dün, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:31 ÖÖ]


Müslüman Gençlere Zikir Bildirisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:36 ÖÖ]


Kıskanmak ve Muş Gibi Yapmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


Dinine Tarihine Kültürüne Bağlı Gençler Yetiştirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:57 ÖÖ]


Meyyit – Ölü - Ziyârete Gelenleri Tanır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:07:16 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Zakirin Gözyaşı 2001 - 320 Kbps - Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:43 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Sensiz Ağlar 2003 - 320 Kbps - WaV Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:13 ÖÖ]


Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Mayıs 04, 2024, 09:20:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42