Gönderen Konu: İslâm’da Zengin İle Fakir Arasındaki Mal Transferi  (Okunma sayısı 125 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İslâm’da Zengin İle Fakir Arasındaki Mal Transferi
« : Ekim 09, 2020, 06:14:25 ÖÖ »
İslâm’da Zengin İle Fakir Arasındaki Mal Transferi

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’inde müminlerden sadaka vermelerini ve yoksulları gözetmelerini emretmektedir. Zekât müessesiyle zenginin malının içindek...

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’inde müminlerden sadaka vermelerini ve yoksulları gözetmelerini emretmektedir. Zekât müessesiyle zenginin malının içindeki fakirin hakkını gözeten İslâm, sadaka marifetiyle de her zaman yoksulları korumayı amaçlayarak aslında zenginle fakir arasındaki dengeyi kurmaktadır. Zekât, yılda bir defadır ancak sadaka için zaman ve miktar sınırlaması yoktur. İslâm, meşru yoldan mülkün emanetçisi olmayı yasaklamaz ancak mülkün sahibi gibi davranmayı yasaklar. Zengin, vekâlet ettiği mülkten fakirin hakkını vermekle yükümlüdür.

Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız mahsullerin iyilerinden Allah yolunda sarf edin. Kendinizin, ancak göz yumarak alabileceğiniz bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki, Allah ganidir, hamîddir (övülmeye lâyıktır)” (Bakara, 267) buyrularak Allah yolunda infak etmek emredilmektedir.

Mallarını Allah (c.c.) yolunda harcaması emredilen müminlerin bu gayretleri esnasında mallarını kaybetme korkusuyla şeytana uymaları nehyedilerek şöyle buyrulmaktadır: “Şeytan, sizi, fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah ise kendi tarafından bir mağfiret ve fazla bir kâr vaat ediyor. Allah’ın kudreti geniş, ilmi çoktur” (Bakara, 268).

“Ey iman edenler! Sadakalarınızı -malını başkalarına gösteriş için sarf eden, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi- başa kakmak ve gönül kırmakla boşa çıkarmayın. Böylesinin hali, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın haline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur vurunca yapayalçın bırakır. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir fayda görmezler. Allah kâfirler güruhunu doğru yola iletmez” (Bakara, 264) ayetiyle verilen sadakaları başa kalkanların ve gösteriş için sadaka verenlerin kaybedenlerden olduğu anlatılarak yoksulların rencide edilmemesi emredilmektedir. Ancak bazen de sadaka vermeyi teşvik etmek için açıktan da verilebileceği de anlatılmaktadır: “Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına kefaret tutar. Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Bakara, 271).

Fatır Suresi 29’uncu ayet-i kerimede de bu konudan bahsedilerek şöyle buyrulmaktadır: “Gerçekten Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve aşikâr hak yolunda sarf edenler, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.” Netice itibariyle sadaka teşvik için açıktan verilebilir ancak gizli verilmesi daha faziletlidir.

Sadakaları kendini Allah (c.c.) yoluna adamış kişilere verilmesi gerektiği de, “(Sadakalarınızı) Allah yolunda kapananlara (verin!). Onlar öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Artık hayır namına ne verirseniz, muhakkak Allah onu bilir” (Bakara, 273) ayetiyle hatırlatılmaktadır.

Sevdiğimiz, değer verdiğimiz, vazgeçmekten korktuğumuz mallardan Allah-u Teâlâ’nın istediği şekilde harcamadıkça asla iyiliğe erişemeyeceğimiz Al-i İmran Suresi 92’inci ayette şöyle anlatılmaktadır: “Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça asla iyiliğe nail olamazsınız. Sadaka namına ne verirseniz şüphesiz Allah onu çok iyi bilir.” Ancak sadaka vb. yollarla bu mallarımızı Allah-u Teâlâ’nın istediği şekilde dağıtırken orta yolu tutmamız gerekir. Cimrilik edip malımızdan vermeyi terk etmemeli, israf edip de saçıp savurmamalıyız. Üzerimize farz olan zekât olarak verdiğimiz malların %2,5’unun fakirin hakkı olduğu apaçıktır, ancak daha çok sevap kazanmak için verdiğimiz sadakada ne israfa kaçılmalı ne de cimrilik edilmelidir. Bu gerçek ayet-i kerimelerde şöyle açıklanmaktadır: “Onlar ki, harcadıkları vakit israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, ikisinin arasında orta yolu tutarlar” (Furkan, 67). “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla birlikte (malını büsbütün) saçıp savurma” (İsra, 26).

İslâm’ın iktisadi emirlerinden olan zekât ile zenginin tasarrufunda olan malın %2,5’unda fakirin hak sahibi olduğu bir sistem ortaya koyan dinimiz, bunu yeterli görmeyerek; kendisine nimetleri veren mülkün gerçek sahibini memnun etmek ve teşekkür edebilmek için daha fazla infak yolunu da açık tutarak, hatta teşvik ederek sadaka ile zengin ile fakir arasındaki mal transferini devamlı hale getirmiştir.

Siyami Akyel.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41