Gönderen Konu: Kötülüklerle Mücadele Misyonumuz  (Okunma sayısı 63 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5822
Kötülüklerle Mücadele Misyonumuz
« : Ağustos 29, 2022, 07:08:39 ÖÖ »
Kötülüklerle Mücadele Misyonumuz

Beşeri münasebetlerde adaletli olmak her Müslüman’ın üzerine vazife olduğu gibi kurulacak adil devlet sistemiyle adaleti tesis etmek de üzerimize vazifedir. Adaleti tesis, ancak emr-i bil maruf nehyi anil münker yani iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmakla mümkündür ve bu, Müslümanların üzerine farzdır.

İmam-ı Gazali rahmetullahi aleyh, İhyâu Ulûmi’d-Din adlı eserinde emr-i bil maruf nehyi anil münker farizasının dinde zirve olduğundan bahisle şöyle buyurmaktadır: “İyiliği emredip kötülükten men etmek, dinde zirve noktasını teşkil eder. Allah-u Teâlâ’nın peygamberleri göndermesinin en önemli sebebi de budur.

Şayet iyiliği emredip kötülükten men etmek ortadan kaldırılıp ilim ve amel ihmal edilseydi, peygamberlik müessesesi işlevsiz kalır, din kuralları çöküntüye uğrar, ihtilaflar çoğalır, sapıklık yayılır, cehalet yaygınlaşır ve fesat her tarafa dağılırdı”.


Ali Nar Hoca rahmetullahi aleyh de “İslâm’ı tek kelimeyle özetlemek gerekirse o adalettir.

Çünkü iyiliği emredip kötülükten sakındırma ihmal edilip, adalet terk edilirse yeryüzünde fitne yayılır” derdi.

Yaşadığımız çağda, Allah-u Teâlâ’nın arzında fesat çıkartan, isyan eden, her türlü kötülüğü işleyen şeytanlaşmış insanlar, yaptıkları kötülüklerin cezasının verileceği adaletli bir dünya düzeni olmamasını fırsat bilerek zulümlerine devam etmektedir. Zulmü ortadan kaldırmanın tek yolu iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı şiar edinerek adaleti tesis etmektir.

Allah-u Teâlâ, insanoğlunu “yaratılmışların birçoğundan üstün” (İsra, 70) ve “hayvanlardan aşağı” (Araf, 179) olma potansiyelini haiz olarak yaratmıştır. İyiliği emredip kötülükten sakındırarak adaleti tesis eden, Allah-u Teâlâ’nın emirlerine uyan bir insan, yaratılmışların birçoğundan daha üstündür.

Yeryüzünde fesat çıkartan, adaletten sapan ve zulümde zirveye ulaşan insan ise hayvanlardan bile daha aşağı olur. Çünkü hayvanların özgür iradesi yoktur. Mesela, bir hayvan sizi ısırırsa kuduz hastalığı, sahibi onu böyle alıştırdığı için yahut ani bir refleks neticesinde kendini savunmak veya iradesine bağlı olmayan başka sebeplerledir. Yani hayvanlar, insanlar gibi taammüden bir kötülük işlemez. İçgüdüsel refleksleriyle istenmeyen bir davranış sergilerler.

İnsanoğlu ise özgür iradesi yani iyiliği veya kötülüğü seçme özgürlüğü, bunları seçebilme aklı olduğu için yaptığı her fiilden birinci derecede sorumludur. Bu yüzden, cüz’i iradeleriyle işledikleri kötü fiiller sebebiyle insanlar, kötülükte hayvanlardan daha aşağı olabilmektedir.

İnsan, iyiliği ve kötülüğü seçme özgürlüğünü haiz olması hasebiyle iyilikten ve adaletten yana tavır alarak, yaratılmışların en şereflisine yakışır bir hayat sürmelidir. Dünyanın ve içindekilerin kendisine Allah-u Teâlâ’nın bir emaneti olduğu bilinciyle hareket eden insan iyilikten yana tavır alır, kötülükleri engellemek için mücadele eder.

Allah-u Teâlâ, iyiliği emredip kötülükten alıkoyarak adaleti tesis için Müslümanlara görev vererek şöyle buyurmaktadır: “(Ey Muhammed ümmeti)! Siz beşeriyet (insanlık) için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, fenalıktan alıkoyarsınız ve Allah’a imanınızda devam edersiniz…” (Al-i İmran, 110). Başka bir ayet-i kerimede ise Allah-u Teâlâ, kötülükleri Müslümanların eliyle düzeltmek istediğini emrederek, “Onlarla savaşın ki, Allah sizin elinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin; onlara karşı size yardım ve zafer nasip etsin ve (baskı ve zulüm altındaki) mü’min toplulukların gönüllerini ferahlatsın” (Tevbe, 14) buyurmaktadır.

Resulûllah (aleyhisselâtu veselâm), “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buğzedin (tavır koyun) ki bu durum da imanın asgari gereğidir” (Müslim, İman 78) buyurarak, iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmakta Müslümanca tavrı ortaya koymaktadır. Aslında bu hadis-i şerifte iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için topyekûn bir seferberlikten bahsedilmektedir. Elle düzeltmek devletin görevi, dille düzeltmek âlimlerin, yazarların, gazetecilerin, kanaat önderleri ve benzerinin görevi, kalple buğzetmek ise elinde bunları düzeltecek gücü olmayan, imkânı olmayan tüm toplumsal katmanların görevidir. Yani hiç kimsenin “benim elimden bir şey gelmez” diye kenarda oturmasına izin verilmemiştir.

Hadis-i şerifte belirtilen “buğzetmek” basit bir tavır değildir. Kötülükleri düzeltmeyen devlet başkanını desteklememek, kötülüklerle mücadele etmeyen âlimlerin, yazarların, gazetecilerin, kanaat önderlerinin sözünü dinlememek, sapkın görüşlü kişilerin kitaplarını okumamak, tavır koymak buğzetmektir ve pasif bir görev değildir.

Önderimiz, Efendimiz başka bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmaktadır: “Eğer bir kavim zalimin zulmünü gördüğü halde onu bu işten men etmezse, Allah, zalimin zulmü sebebiyle azabını umumileştirir (herkesi kapsayacak şekilde genişletir)” (Ebu Davud, Melâhim, 17).

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de iyiliği emredip kötülükten men etme vazifesini yerine getirmemiz gerektiğini emretmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” (Tevbe, 71).

Kur’an-ı Kerim’deki, “İsrailoğullarından kâfir olanlara, hem Davut’un hem de Meryem oğlu İsa’nın dili ile lanet olundu. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve hakkın sınırını aşmış olmalarıydı.

Onlar, birbirlerini yaptıkları kötülükten vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları gerçekten ne kötüydü” (Maide, 78-79) ayetinde bu zümrenin kötülüklerle mücadele etmediğinden dolayı lanete uğradıkları anlatılarak kötülüklerle mücadele etmemenin akıbeti göz önüne serilmektedir.

“Şeytanın çocuklarının Allah-u Teâlâ’nın arzında fesat çıkartmasına, her türlü kötülüğü, sapkınlığı ve ahlaksızlığı yaymasına karşı mücadele edecek bilinç ve cesareti olmayanlarla bizim işimiz yok. Biz, Allah-u Teâlâ’nın arzını fesada uğratan, kötülüğü, sapkınlığı ve ahlaksızlığı bilinçli bir şekilde yaygınlaştıran bu güruhla mücadele etmeye kararlıyız. Biz, ırkçı emperyalizmin sinsi planlarını bozmaya ahdetmiş, Allah’a ve Resûlü’ne verdiği sözü unutmayan mücahitleriz” diyen bir topluluk her zaman var olacaktır.

Çünkü Kur’an-ı Kerim’deki, “İçinizde, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir” (Al-i İmran, 104) ayet-i kerimesi böyle bir topluluğun var olması gerektiğini emretmektedir.

Siyami Akyel.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41