Gönderen Konu: Müslüman Kimlik ve Kişilik  (Okunma sayısı 74 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5823
Müslüman Kimlik ve Kişilik
« : Mayıs 12, 2023, 07:21:57 ÖÖ »


Müslüman Kimlik ve Kişilik

Müslümanların, kendi aralarındaki hukukunu tahkim etmek için Müslümanları kardeş ilan eden Allah-ü Teâlâ, “Müminler ancak kardeştirler.

Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz” (Hucurat, 10) buyurmaktadır. Başka bir ayette ise, “Müminlerin kalplerini birbirine ısındıran O’dur (Allah). Eğer sen, yeryüzünde bulunanların hepsini harcasaydın onların kalplerini (böylesine) ısındıramazdın. Fakat Allah, onların arasını uzlaştırdı.

Muhakkak ki O, çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibidir” (Enfal, 63) buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderir. Kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse, Allah da kıyamet gününe onun kusurunu örter” (Buhari, Mezâlim 3, Müslim, Bir 58) buyurmaktadır.

Peygamberimiz (S.A.V.) başka bir hadislerinde, “Birbirinizle kinleşmeyiniz, hasetleşmeyiniz, birbirinize yüz çevirmeyiniz (küsmeyiniz). Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz…” (Buhari, Edeb, 5) buyurmaktadır.

Mazluma kol kanat geren, zalime baş kaldıran, iyiliği emredip kötülüğü nehyetme misyonunu yüklenmiş ve Allah yolunda cihadı şiar edinmiş Müslüman, öncelikle kardeşleri arasındaki hukuka riayet eder. Allah-u Teâlâ’nın dinini yayma gibi bir misyonu üstlenen Müslüman’ın önce kendi arasında kardeşlik hukukuna riayet etmesi, iç barışı ve iç huzuru sağlaması gerekir. İç hukuka riayet etmeyen Müslüman, toplumun diğer bireyleri nazarında itibar kazanamaz.

Batı taklitçiliğini içselleştirmiş, şahsiyetini kaybetmiş, mağlubiyet psikolojisine esir olmuş; kazanmak için her yolu mübah görmüş; yalana, iftiraya ve her türlü ahlâksızlığa müsait hale gelmiş bir insanın kurtuluşu mümkün değildir.

Böyle insanlar, Batılılar gibi dünyevi nimetlere kavuşabilir ancak Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu; yaratılıştaki gayeyi anlayan, hayatı anlamlandıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir kul olamaz; daha güzel bir gelecek, yaşanılabilir bir dünya, adil bir sistem inşa edemezler. Her şeye müsait hale gelen insanın böyle ulvi hedefleri de olamaz. Günü kurtarmak, gücünü korumak, gücüne güç katmak için bitmez tükenmez hırsla dünyaya sarılan bir insanın; nihayetsiz bir ömür ve nihayetsiz bir güç anlayışlarını ani gelen bir ölüm yerle bir eder.

İyi bir Müslüman, öncelikle her hareketinde Allah-u Teâlâ’nın rızasını gözetir. Nasıl hareket edersem bu mülkün gerçek sahibini razı ederim, nasıl hareket edersem bu mülkün gerçek sahibinin bana yüklediği misyonu yerine getirebilir; nasıl hareket edersem beni dünyaya getiren, yaşam alanımı tefriş eden, yaşamam için bütün imkânları önüme sunan, en önemlisi de beni muhatap alan Rabbimi razı ederek vaat ettiği ebedi yurda izzet ve şerefimle göç ederim’i merkeze alır. İşte bir Müslüman, işte gerçek bir mümin.

Bundan dolayı oluşturacağı kimlik ve kişilikte, inanan ve inanmayan tüm bireylerin güvendiği bir hüviyete bürünür. Adaletli tavrıyla nam salar, yenilse bile izzet ve şerefine düşkünlüğünden taviz vermez; tavırlı, çizgileri net ve idealleri olan bir portredir bu kimlik sahibi.

Kınayanın kınamasından korkmadan yoluna devam kararlığını gösterir. Şahsiyetli kimliğe bürünmüş bu kararlı kişilik insaflıdır. İstisnasız herkes “bu adam insaflı bir Müslüman” diye örnek gösterir.

Yürüdüğü yolda çetin imtihanlarla sınanır mümin. Servetle, şehvetle, şöhretle ve riyasetle sınanır. Servet için, şehvet için, şöhret için ve riyaset için değerlerinden ve duruşundan vazgeçmez. Bilir ki bunların hepsi geçici bir dünya menfaatidir; bilir ki bunlar nefsin ve şeytanın önüne kurduğu tuzaklardır. Önüne konulan tuzaklarla mücadele ede ede yürür yolunda; izzet ve şerefine halel getirmeden.

Kalbinde Allah (C.C.) korkusu olan insan, her an gözetim altında olduğunu bilir ve korkusu sevgiye dönüşerek kendini kontrol eder. Artık tek hedefi vardır: Allah-u Teâlâ’yı razı etmek.

İnsaflı Müslüman, bir topluluğa karşı olan mücadele ve düşmanlığında bile adaletten ayrılmaz. Kur’an-ı Kerim’deki, “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz (nefret ve düşmanlığınız) sakın ha sizi adaletsizliğe düşürmesin. Adaletli olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” Maide, 8 ayetini düstur edinir.

İnsaflı Müslüman, zulme ve faili zalime baş kaldırır, mücadele eder ancak bu mücadelede bile iftira atmaz. Mücadelesini zalimle sınırlı tutar, onun ailesini işin içine katmaz.

İnsaflı Müslüman, zanla hareket etmez (Hucurat, 6), yalan söylemez (Ahzab, 70-71), iftira atmaz (Nur, 19, 23), zulme boyun eğmez (Şura, 39), haksızlık karşısında susup oturmaz. Kalbinde iman, dilinde Allah-u Teâlâ’nın zikri, gönlünde Allah (C.C.) korku ve sevgisi. İbadet ve taatinde ihlâslı, alışverişinde hakkaniyetli, insanlarla münasebetlerinde güvenilir, kötülüklerle mücadelesinde korkusuz. İyiliği emredip kötülükten sakındırması, “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler.

Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” (Tevbe, 71) ayetinden mülhemdir.

Müslüman şahsiyet, şahsi ikbali için gerek din kardeşlerine, gerekse toplumun tüm bireylerine karşı muamelesinde yalan, iftira ve itibarsızlaştırma operasyonuna meyletmez.

Siyami Akyel.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41