Gönderen Konu: BÜYÜK ZULÜM  (Okunma sayısı 234 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BÜYÜK ZULÜM
« : Ekim 20, 2018, 01:36:18 ÖS »
Büyük bir zulüm!

Adaletin “Her şeyi tam olarak yerine getirmek, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmak demek” olduğunu (Nahl 90, Diyanet Vakfı meal açıklaması); zulmün de bunun zıddı olduğunu arz etmiştik.

“Sakın, Allah’ı zalimlerin edip-eylediği şeylerden habersiz sanma; O sadece, onlara, gözlerin dehşetle bakakalacağı Gün’e kadar zaman tanımaktadır.” (İbrahim 42)”Bu ayetle  ilgili olarak Muhammed Esed merhum bundan önceki ayet-i kerimelere işaret ederek şu yorumu yapar:

Burada söz konusu edilen zalimler, “Allah’a eşya da ortak olan başka güçlerin mevcudiyetine” inanmak zilletine düşen ..ve dolayısıyla affedilmez şirk günahını işleyen kimselerdir. (Muhammed Esed Meali İbrahim 42 açıklaması)

Yüce Rabbimiz, şirk günahını işleme hususunda şöyle hükmetmiştir:

“ Lokman, oğluna öğüt verirken ona şöyle dedi: ‘Sevgili oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir haksızlıktır.’ (Lokman 31/13)

Sözün burasında Lokman kimdir, sorusuna kısaca bir göz atmakta fayda var:

“Lokmân, Kur’ân-ı Kerîm’de ismi sadece bu sûrede geçen, aynı zamanda sûrenin de ismiyle anıldığı sâlih bir kişidir. Âlimlerin çoğunluğu, Lokmân’ın peygamber olmadığını, ancak Allah’ın kendisini bilgi ve hikmetle şereflendirdiğini belirtirler. İslâm öncesi Arap toplumunda da onun bilge bir kişi olduğu kabul edilir, saygıyla anılırdı.

İslâm tarihi kaynaklarında ve tefsirlerde soyu, milliyeti, hayatı ve sözleriyle ilgili güvenilirliği tartışmalı çeşitli rivayetler vardır.(Bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Lokman”, İFAVAns., III, 123-124).

Müfessirler 12. âyette Lokmân’a verildiği bildirilen hikmet kelimesini, ‘din konusunda derin bilgi, sahih inanç, akıl, yerinde ve doğru konuşma, isabetli görüş ve davranış’ olarak açıklamışlardır. (Taberî, XXI, 67; İbn Atıyye, IV, 346) Hikmet, hem doğru bilgi, inanç ve düşünceyi hem de bu zihnî birikimin mümkün olan en mükemmel şekilde hayata geçirilmesini ifade eder.

Bilgi birikimi olan bir insan bu birikimini doğru, yerinde ve gerektiği ölçüde kullanmaz yahut yanlış yerlerde kullanırsa bu insana âlim denebilirse de hakîm denemez; çünkü hikmet kavramı, ‘bilgiyi yerli yerince kullanma’ anlamına da gelir.

Buna göre bilgisini doğru ve gerektiği şekilde kullanmayan insan, bilginin şükrünü verine getirmemiş olur; bilgisini belirtildiği şekilde kullanan ise şükür ödevini yerine getirdiği gibi bunun faydasını da yine kendisi görmüş, yani bilgisini değerlendirmiş ve sonuçta onu kendisi için faydalı hale getirmiş olur. 12. âyette ‘O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur...’ buyurulurken bu gerçeğe de işaret edilmiştir.”
(Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara-2003, c.IV, s.309.)

Şirkin büyük bir zulüm olması nedeni ise şöyle ifade edilmektedir:

“‘Zulm’ bir kimseyi hakkından mahrum etmek ve adaletsizce davranmaktır. Şirk büyük bir zulümdür.

Çünkü insan yaratıcısı, rızık ve nimet verenine, yaradılışı, rızıklanışı ve bu dünyada hoşlandığı şeylerle nimetlenişinde hiçbir katkısı ve ortaklığı bulunmayan varlıkları ortak koşmaktadır. Bundan daha büyük bir adaletsizlik olamaz. İnsanın yalnızca Allah’a tapması, Yaratıcı’nın insan üzerindeki hakkıdır.

Fakat müşrik, başkalarına tapmakta ve Allah’ın bu hakkını çiğnemektedir. Dahası o, Allah’tan başkasına taparken yaptığı her işte, kendi akıl ve bedeninden tutun, yer ve göklere kadar birçok şey sarfeder; oysa bu harcadıkları, bir Allah tarafından yaratılmıştır ve insanın Allah’tan başkasına kulluk ederek onlardan hiçbirini sarfetmeye hakkı yoktur.

Hem sonra insanın nefsi üzerinde bir hakkı vardır ki bu, kendisini alçaltmamak ve cezaya müstehak kılmamaktır. Fakat Allah’tan başkasına tapan kişi cezaya müstehak olduğu gibi kendisini de alçaltmaktadır. Bu şekilde müşrikin bütün hayatı, her yönü ve zamanıyla zulüm haline gelir. Artık onun aldığı her soluk adaletsizlik ve zulmün bir ifadesi halindedir.” (Mevdudi,Tefhimu’l Kur’an, c.4, s.329)

Öğüt adına gündemin ilk maddesi Tevhid inancı ve onun ihlali demek olan şirk tehlikesidir:

“Lokmân’a verilen hikmetin çerçevesi çizilirken tevhid inancının başta geldiği görülmektedir.

Esasen bu, şükrün de birinci şartıdır; bu sebeple Lokmân, kendisi Allah’ın birliğine inandığı gibi oğluna da şirkten uzak durmayı öğütlemiştir.

Âdil olmayan hakîm olamaz; adalet, ‘her şeyi yerli yerince yapmak, herkese hakkını vermek’tir.

Herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşan yani Allah’tan başkasına tanrılık nitelikleri yükleyen kişi, Allah’ın hakkı olan tanrılığı başkasına vermiş, böylece haksızlık (zulüm) yapmış demektir; üstelik bu tutum, haksızlıkların en büyüğüdür. Bu sebeple âyette ‘O’na ortak koşmak çok büyük bir haksızlıktır’ buyurulmuştur. Esasen İslâm’ın en başta şirki ortadan kaldırmayı hedeflemesi de Allah’a ortak koşmanın, bütün kötülüklerin başında geldiği ve diğer birçok kötülüğün temel sebebi olduğu anlayışına dayanır.” (Mevdudi, a.g.e. c.4, s.328)

Ayet-i celilede bu öğüdün nakledilmesinin iki inceliğine dikkat çekilmektedir:

“Lokman’ın hikmetinden aktarılan bu kısmî öğüt burada iki sebeple zikredilmektedir:

a) O, bu öğüdü oğluna verdi ve herkes bilir ki hiç kimse kendi öz oğluna karşı samimiyetsiz olamaz.

Bir kimse başkalarını aldatabilir. Onlara iki yüzlü davranabilir fakat hiç kimse en aşağılık biri bile olsa kendi öz çocuklarını aldatmaya yanıltmaya çalışmaz. Dolayısıyla Lokman’ın oğluna şu öğüdü gerçeğin apaçık bir delili olmaktadır. Onun gözünde şirk gerçekten en iğrenç günahtı ve sadece bu sebepten oğluna ilk defa bu zulümden uzak durmayı tavsiye etmişti.

b) Bu öğüdün anlatılmasının ikinci sebebi Mekke müşrikleri arasından birçok ailenin, çocuklarını Hz. Muhammed (s.a) tarafından vazedilen tevhid mesajından dönmek ve şirk itikâdına bağlı kalmak üzere zorlamalarıydı. Nitekim bunu izleyen ayetlerde zikredilecektir. Dolayısıyla bu akılsızlara şöyle söylenmiş olmaktadır: ‘Kendi ülkenizde pek iyi tanınan hakim kimse de, şirkten uzak tutmak suretiyle çocuklarının iyiliğini istiyordu. Şimdi, çocuklarınızı aynı şirk inancı üzere kalmaları için zorlamakla çocuklarınızın iyiliğini mi yoksa kötülüğünü mü istediğinize kendiniz karar verin.’” (Mevdudi, a.g.e. c.4, s.328 )

Sözlerimizi ilahi bir uyarıyla noktalayalım:

“Hükmün verilip işin bitirileceği pişmanlık gününden onları sakındır! Onlar hâlâ gaflet içerisindeler ve hâlâ inanmıyorlar.” (Meryem 19/39).

Süleyman Önsay.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42