Gönderen Konu: Gözlerin Dehşetten Dona Kaldığı Gün  (Okunma sayısı 319 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Gözlerin Dehşetten Dona Kaldığı Gün
« : Ekim 13, 2018, 10:50:09 ÖÖ »
Gözlerin Dehşetten Dona Kaldığı Gün

Söz konusu gün, hangi gündür ve bu gözler kimlerin gözleridir? Cevap İbrahim suresinin 42. ayet-i celilesinde:

“Zâlimlerin yaptıklarından Allah’ın habersiz olduğunu sanma! Allah onların hesabını gözlerin dehşetten dona kaldığı bir güne ertelemektedir”

Gözlerin dehşetten dona kaldığı gün, hesap günüdür.

Ki “İnsanların hesaba çekilme vakti yaklaştı; ama onlar hâlâ gaflet içerisinde; hesab için hazırlanmaktan yüz çeviriyorlar.” (Enbiyâ 21/1).

Onlara o gün; “Doğrusu sen bunu umursamıyordun. Ama artık gözündeki perdeyi kaldırdık; bugün gözün pek keskindir.” (Kāf 50/22).

Ve onlar “Ancak ‘Eyvah bize!’ derler. ‘Hesap günü gelmiş!’” (Sâffât 37/20).

Evet gözlerin dehşetten dona kaldığı gün, hesap günüdür ve bu gözler de zalimleri gözleridir. O halde zulüm nedir ve zalim kimdir, sorusuna yanıt arayalım:

Sözlükte “bir şeyi ona ait olmayan yere koymak” anlamındaki zulüm (zulm) din, ahlâk, hukuk gibi alanlarda terim olarak “belirlenmiş sınırları çiğneme, haktan bâtıla sapma, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasını zarara sokma, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma, zorbalık”, özellikle de “güç ve otorite sahiplerinin sergilediği haksız ve adaletsiz uygulama” gibi anlamlarda kullanılır…

Adl / adâlet, kıst ve insaf kavramları zulmün karşıtı, cevr, bağy, tuğyân, fısk, udvân / taaddî / i‘tidâ kavramları da zulmün eş anlamlısı veya yakın anlamlısı olarak kullanılır…

Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi âyette zulüm kelimesi, 269 defa da türevleri yer alır. 200’den fazla yerde zulüm kavramı “küfür, şirk” veya “Allah’ın hükümlerini çiğneme, günah işleme”, yirmiyi aşkın âyette “beşerî ilişkilerde haksızlığa sapma” anlamında kullanılmıştır.

Yetmişten fazla âyette Allah’ın hiç kimseye hiçbir şekilde zulmetmeyeceği, insanların dünyada uğradıkları zararların ve âhirette uğrayacakları cezaların kendi kötülüklerinin karşılığı olduğu, inkârcıların ve kötülük işleyenlerin sonuçta kendilerine zulmettikleri belirtilir

Görülüyor ki 200’den fazla yerde zulüm kavramı “küfür, şirk” veya “Allah’ın hükümlerini çiğneme, günah işleme” olarak değerlendirilmektedir.

Kısaca tanımlatacak olursak  “Adalet: Her şeyi yerli yerine koymak demektir. Zulmün zıddıdır. Her hakkın başı, Allah hakkı olduğundan ona ortak koşmamak, tevhide iman etmek esastır. Bundan sonra ilâhi ölçülere göre her şeyin hakkını vermek adalettir” (Ali Fikri Yavuz Meali, Nahil, 90 Açıklaması). Bunun zıddı da zulümdür. İlahi ölçülere uymayanlar da zalimdir.   

“Allah’ın hükümlerini çiğneme” inkardan kaynaklanıyorsa küfürdür: “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir” (Maide, 44).  İnanıldığı halde terk ediliyorsa zulümdür: “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir (Maide, 45). İman ve istikamet doğrultusunda geçen bir yaşantı içinde gerçekleşen ihlaller ise fısktır: “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır” (Maide, 47).

Allah’ın hükümlerini çiğneyenlerle ilgili olarak ayet-i celilelerde üç farklı hükmün (Kafir-Zalim-Fasık) verilmesi konusunda şu değerlendirmeler  yapılmıştır:

İbn-i Abbas demiştir ki: “Allah’ın hükmüne inanmayanlar kâfir olurlar. İnanıp da uygulatmayan idareciler zalim ve o hüküm ve öğütlere uymayan kişiler de fasık olurlar” İbn-i Mesud da: Bu ayetler umumidir. Yalnız Yahudilere has değillerdir” demiştir. (Nesefi: 1. S. 285) (Bahaeddin Sağlam Meali  47. Ayet Açıklaması)

Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmeyenlere üç noktadan bakılmış; O’nu inkâr manası taşıdığı için «kâfir»; Allah’ın hükmü adalet, onun zıddı zulüm olduğundan «zalim» denilmiştir. 47. âyette ise Allah’ın emrinden çıkış manası göz önüne alınarak «fâsık» denilecektir (Diyanet Vakfı Meali  45. Ayet Açıklaması).

Zulmün tasnifi ve keyfiyeti hakkında bir hadisi şerifte şöyle denilmektedir: “Zulüm üç türlüdür. Bir zulüm vardır ki, Allah onu affetmez. Bir zulüm vardır ki, Allah onu affeder. Bir zulüm vardır ki, Allah onun hesabını bu dünyada sorar. Allah`u Teâlâ`nın affetmediği zulüm şirktir. Çünkü şirk, Allah`ın azametine karşı işlenen bir suçtur. “Çünkü şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.” (Lokman:13)

Allah`u Teâlâ`nın affedeceği zulüm ise, kulların kendi nefislerine karşı işlediği zulümdür. Rableri ile kendi aralarındaki işlerde yaptıkları hatalardır. Allah’ın hiç karşılıksız bırakmayıp, mutlaka hesabını soracağı zulüm ise, kulların birbirlerine karşı işledikleri cürümlerdir. Allah (c.c), bunların mutlaka hesabını soracak ve zalimden mazlumun hakkını alarak onu cezalandıracaktır.” (İbni Kesir, Tefsiri: c, 1 S, 508)

Sözlerimizi zalimleri bekleyen acı gerçeği gözler önüne seren diğer ilahi ikazlarla noktalayalım:

“Ve gerçek vaadin vakti yaklaştığında; kâfirlerin gözleri dehşetten donakalacaktır. Onlar: “Yazıklar olsun bize! Biz bu konuda gaflet içindeydik. Aslında biz kendimize yazık etmişiz!” diyecekler.” (Enbiyâ 21/97)

“Hükmün verilip işin bitirileceği pişmanlık gününden onları sakındır! Onlar hâlâ gaflet içerisindeler ve hâlâ inanmıyorlar.” (Meryem 19/39).

“Yaklaşan, artık iyice yaklaştı.” Necm 53/57). Komisyon, Ayet ve Hadislerle Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali.

Süleyman Önsay.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42