Gönderen Konu: Ramazan ne anlam ve önem ifade ediyor?  (Okunma sayısı 588 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ramazan ne anlam ve önem ifade ediyor?
« : Mayıs 26, 2017, 01:39:51 ÖS »
Ramazan ne anlam ve önem ifade ediyor?

Yarın nasip olursa Ramazan ayına ulaşmış ve ilk orucuna niyetlenmiş olacağız. Biz bugünkü hutbemizi Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ümmetine Ramazan ayını tanıtan bir konuşmasıyla zînetlendireceğiz. Öyle buyurdular:

“Ey insanlar! Büyük mübarek bir ay size geliyor. Öyle bir ay ki; onda bin aydan daha değerli bir gece vardır. Allah o ayın orucunu farz kılmıştır. Gece kalkmayı da sünnet kılmıştır.

Kim o ayda iyilikten bir hasletle (Allah’a) yaklaşırsa onun dışında farzı yerine getiren kimse gibi olur.

Süleyman Önsay.
Kim onda farz eda ederse, onun dışında yetmiş farz eda eden gibi olur.

O sabır ayıdır. Sabrın sevabı cennettir.

Yardımlaşma ayıdır. Onda müminlerin rızkı artar.

Kim bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarını affettirir omzunu ateşten kurtarır. Onun sevabından bir şey eksilmeksizin kendisi de aynı sevabı alır.”

Dediler ki: “Ya Rasûlallah! Hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz.”

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Allah bu sevabı, bir hurma ile veya su içirmekle veya su karıştırılmış sütle oruçluya iftar ettirene de verir.

O öyle bir aydır ki, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzât olmaktır.

Kim bu ayda köle veya câriyesinin (yani mahiyetinde ve idaresinde bulunan emek sahiplerinin) işini hafifletirse; Allah onu affeder ve cehennemden âzât eder.

Şu dört hasleti mümkün olduğunca çoklaştırın. Bundan iki hasletle Rabbinizi hoşnut edersiniz. İki haslete de siz muhtaçsınız.

Rabbinizi hoşnut kıldığınız iki haslete gelince; bunlar: Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet etmeniz ve O’ndan bağışlanma dilemenizdir.

Muhtaç olduğunuz iki haslette; Allah’tan cenneti istemeniz ve cehennemden O’na sığınmanızdır.

Kim oruçlu birine su içirirse; Allah da ona benim havzımdan içirir ki o, cennete girinceye kadar susamaz.” (Terğib, 2/218)

Efendimizin Ramazanda çoklaştırın buyurduğu dört hususun ilki olan Kelime-i Şahadeti tasdiklemenin ve dille ilan etmenin ne demek olduğunu ve neleri ihtiva ettiğini bir kez daha hatırlayalım:

“Kelime-i Şehâdet; İslâm Dini’nin iman esaslarının özü ve özetidir.

‘Ben Allah’ın varlığına ve birliğine şehadet eder, Muhammed’in O’nun kulu ve peygamberi olduğuna inanırım’ anlamındaki Kelime-i Şehâdeti getirmek inanılacak iman esaslarını tespit etmektir. Yaşanılacak hayat programını, izinden gidilecek hayat önderini ve yönelinecek hayat gayesini belirlemektir.

  ...Kelime-i Şehadet getiren kişi artık İslam dininin mensubu, İslam cemiyetinin bir ferdi,  mü’minlerin kardeşi; dünya hayatında saadete erdirici bir nizamın vârisidir. Artık o, Allah’ın rızasını hayatın gayesi bilen bir inanışın bağlısıdır. Onun içtimaî, iktisadî, hukukî ve ahlâkî inançları ve ilkeleri İslâm Dini’ne dayanır… 

İşte gerçek mü’min; bu canlı mânaları ruhuna sindiren ve bu mânaların sembolize ettiği İslâm Dinini, düşüncelerine, yaşayışına hâkim kılan insandır. Çok iyi bilmeliyiz ki Kelime-i Şahâdetin yalnız lâfızlarını söyleyen mü’min’e, İslâm’ın dünya hayatında sağlayacağı hiçbir saadet, temin edeceği hiçbir istikbâl yoktur.

Çünkü Şanlı Peygamberimiz:

‘İman arzularla, (sözlü ve görüntülü) süslenmelerle değil, kalplerde yerleşmesiyle, yaşayışın da onu doğrulamasıyla vücud bulur’ buyurmuşlardır…

Kelime-i Şehâdetle Allah’a böylece inanan mü’min Yüce Rabbimize yönelerek üstlendiği kulluğu şöylece dile getirmiş olur:

‘Allah’ım, beni yarattın ve yaşatıyorsun. Ben ancak senin kulunum.

Muhakeme edecek, cezalandırılacak ve mükâfatlandıracak olan ancak sensin. Emirlerini ve yasaklarını bildiren Kur’an’ına inanıyorum.

Ben senin nimetlerinle ancak senin emirlerin ve yasakların doğrultusunda ve ancak senin rızan için yaşayacağım.

Senin yasalarına uymayan hiçbir ilkeyi benimsemeyeceğim.

Sana yönelmeyenlerle, senin buyruklarına tanımayanlarla dost olmayacağım.

Allah’ım! Hiçbir zararın ve hiçbir menfaatin senin takdirin olmadan gelmeyeceğine inanıyorum.

Hayatımın her anını bu inançla yaşamaya çalışacağım...’

Kelime-i Şahâdet’in ikinci unsuru Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna  inanmaktır…

Mü’min bu imanla Hz. Muhammed (s.a) ile mânevi bir andlaşma yapmış ve O’na şöylece bîat etmiş olur:

‘Ya Resulallah! Senin peygamberliğine inanıyorum.

Dünya ve ahiret saadetinin ancak senin önderliğinle gerçekleşeceğine iman ediyorum.

Ancak senin izindeyim. Senden başkasına bağlanmayacağım.

Senden ilham almayanları tanımayacağım...’ (A.Rıza Demircan, İslâm Nizâmı, c.1, s.15-19.)       

İşte İslam’ın olmazsa olmazı ve temeli olan Kelime-i Şehadeti gönülden doğrulayarak söylemenin anlam ve kapsamı bu.

Ramazanda çoğaltınız buyrulan Kelime-i Tevhidleri bu şuurla çekmemiz niyazıyla hutbemizi Peygamber Efendimizin Ramazan ayı ile ilgili bu uyarılarını dikkate almayıp, Ramazan ayından gereği gibi faydalanmayanlar için yaptığı şu yorumuyla noktalayalım:

“Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş insanın burnu sürtülsün.

Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün.

Ben yanında zikredildiğim zaman bana salât okumayan kimsenin de burnu sürtülsün!”

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42