Gönderen Konu: İhlas  (Okunma sayısı 70 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2146
İhlas
« : Ağustos 27, 2022, 11:39:57 ÖÖ »
İhlas

İhlas, kendisiyle gördüğümüz ama kendisini göremediğimiz (kendisiyle görülen ama kendisini göremeyen) bir göz gibidir. İhlası göremeyiz ama ihlasla görebiliriz. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu isimle bir sure vardır: İhlas suresi. Dört ayetten oluşan sure şu şekildedir:

“De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Allah sameddir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.) Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (Kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (İhlas, 112/1-4)

Bu dört ayet de doğrulanamaz ancak onlara iman edilir. Yüce Allah’ın (c.c.) bir ve tek olduğunu, hiçbir şeye muhtaç olmadığını (her şeyin O’na muhtaç olduğunu), çocuğunun olmadığını, O’nun doğmadığını, hiçbir şeyin O’na denk ve benzer olmadığını söylemektedir. Surenin adının İhlas olmasının sebebi işte bu doğrulanamaz oluşundadır. İman etmek zorunlu koşuldur. İhlasın zorunlu koşuludur ve tamamen iman eden kişinin kendisiyle ilgilidir. İspata muhtaç değildir. Bütün delillerden, kanıtlardan, belgelerden, ifadelerden aridir.   

İhlas, gözümüzün önündeki dünyayı küçülterek dünyanın gizlediklerini bize gösterir. Dünyayı yok etmez, değersizleştirmez de… Küçülterek, gizlediklerine nasıl ulaşılacağının koordinatlarını tespit etmemizi sağlar. Eğer dünyayı gözümüzde büyütürsek dünyanın gizlediklerini küçültür dolayısıyla da gizlenenlerin koordinatlarını göremez ya da doğru tespit edemeyebiliriz. İhlas bir duygu ya da düşünce değildir, bütünüyle inançtır. Hiçbir şey ima etmez, hiçbir imaya da açık değildir. Cüneyd-i Bağdadi, onun Allah (c.c.) ile kul arasında bir sır olduğunu, şeytanın onu bilmediği için bozamadığını, yazıcı meleklerin onu bilmediği için yazamadığını hatta nefsin bile onu bilmediği için saptıramadığını söyler. Şeytanın onu bilmemesini anlayabiliriz hatta bir dereceye kadar onu meleklerin de bilmemesini anlayabiliriz fakat kendi nefsimizin onu bilmemesini nasıl anlamalıyız? Belki de anlaşılması en kolay olan budur çünkü kendimizi bilmemekle malulüz. Ancak bunu kabullenmek en zoru. Kibrin, riyanın, gösterişin bizde olmadığına yemin edebiliriz.

TDK Sözlük, ihlas için şu anlamları veriyor: 1.(isim) Temiz sevgi ve yürekten bağlılık. 2.(isim, din bilgisi) İbadetlerdeki içtenlik. TDV ‹slam Ansiklopedisi’nde ise şu şekilde geçer: Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki hulûs/halâs kökünden türetilmiş olup “bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak, saflaştırmak” terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. Bir diğer anlamı ise “kulun bütün davranışları ve sözlerinde sadece Allah’ın rızasını gözetmesi anlamında ahlak ve tasavvuf terimi”. 

İhlasın Latincesi “sinceritate”dir ve şu anlama gelir: Samimiyet. Duyguların, inançların, düşüncelerin ve arzuların bütünüyle dürüst ve gerçek olmasıdır. Erdemli olmaktır.  

Demek ki ihlas, sözlere/fiillere karışan duygu ve düşüncelerin, istek ve arzuların temizlenmesiyle ortaya çıkıyor.  Yani başlangıçtaki (çocukluktaki) saflık ihlas olarak ifade edilmiyor. Çocuğun yetişkin olup kendisine dünyanın (istek ve arzuların, duygu ve düşüncelerin) karışmasından sonra, karışanların değiştirilip dönüştürülmesiyle ya da hepten çıkarılmasıyla elde ediliyor ihlas. Normal şartlar altında bir çocuk yedi yaşına kadar ailesinin inanırıdır. Annesine, babasına inanır. Onlara asla şirk koşmaz. Yani başka bir kadını annesi, başka bir erkeği babası olarak kabul etmez. Ayrılmalarına tahammülü yoktur. Çocuğun iç dünyası ile dış dünyası arasında tam bir örtüşme vardır. Bu da inanan birinin vasfıdır ancak çocuk için bu vasıf, ihlas olarak nitelenemez. Çünkü çocuk, henüz dünyanın cazibesiyle tanışmamıştır. Dünyanın gösterip de vermedikleriyle kalbi kırılmamıştır. Zihni, hayal ile gerçek arasında kalıp henüz bulanmamıştır. Çocuk, ailesini tecrübe ederek çevresine, okula, dış dünyaya açılacaktır ve ona zamanın ruhu karışacaktır. Dış dünyaya açıldıkça kendi tecrübelerini biriktirecek ve ailesiyle olan bağı zayıflayacaktır. Yapabildikleri ve yapamadıkları üzerinden kendisine inanmaya başlayacaktır. Başarılar, başarısızlıklar, mutluluklar, hayal kırıklıkları ile geçen bir süre sonunda ailesine olan inancını ve oradan baktığı dünyayı hatırlayacaktır. Yani inanırı olduğu ailesini. Bu hatırlayışı dünyaya çocukça bir bakış olarak bilmek hatırlayışı nostalji düzeyine indirger. Oysa ailesine inanan bir mümin olduğu gerçeğiyle bakarsa ihlasın kapısı ona açılabilir. Çünkü bu bakış, kendisine karışan dünyayı tespit etmesini üstelik de nasıl temizleyeceğini (değiştirip dönüştüreceğini) bilmesini sağlayabilir.

Ailesinin inanırı olan çocuğun en önemli özelliği asla yalan söylememesidir. Mecazları, imgeleri, metaforları, alegorileri bilmez; deyimlerden atasözlerinden haberdar değildir. İma edilen bir şeyi kesinlikle anlamaz. Herkesi ve her şeyi işleviyle birlikte öğrenir ve süreklilik bekler. Kimseyi kandırmaz ama çok kolay kanar. Oyunları çok basit ve süreklidir. Mesela saklambaç oynadığında yerini belli ederek saklanır. En büyük korkusudur bulunamamak. Herkes ve her şey ona aittir. Hiçbir şey kaybolsun istemez, hiç kimseye bir şey olsun istemez. Tam bir muvahhittir. Keşfetmeyi sever ve hep hayret makamındadır. Çok basit şeylere güler. Kesinlikle sözünde durur ve kendisine söz verildiğinde tutulmasını ister. Bunların hiçbirisinde riya yoktur. Asla şirke de düşmez. Etrafındaki her şeyin değeri çocuğun kendisinden kaynaklanır. Hiçbir şeyi başka bir şey üzerinden değerlendirmez. Bir şeyi başka bir şeyle kıyaslamaz. Kendisine dünyanın karıştığı, böylelikle değişip dönüşen bir yetişkin neredeyse bu özelliklerin hiçbirini bütünüyle taşıyamaz. Ya bazı özellikler vardır onda ya hepsinden bir miktar…  

İnsan bir şeyin değerini bilmekle yetişkin olmaya başlar ve bu değer dış dünyadan kaynaklanır. Kendisinin verdiği bir değer değildir, başkaları tarafından verilmiş bir değerdir ve kişi bu değeri kabullenir. Böylelikle şimdiye kadar kıymet verdiği her şeyi yeniden değerlemeye başlar. Dış dünyanın bir acemisi olarak değer algısı sürekli değişir ve ahlaki ilkelerini esnetmek zorunda kalır. İyi ve kötü arasında bocalar. Dünya ondaki potansiyeli çekip çıkaracaktır ama yaşadığı savrulmalar gücünü ve enerjisini boşa harcamaktadır. Kendisini kanıtlamaya çalışırken kaybolduğunu fark eder. Tam burada bir paradoksla karşılaşır: Herkes kaybolmuştur. Herkesin kaybolduğu bir yerde kendisinin de kaybolmuş olmasını mesele etmez. Dünya hâlâ değerlidir. Zengin olmak, dünyadan haz almak için çabalar. Potansiyeli hâlâ açığa çıkmamıştır ve artık onu rahatsız etmektedir. Hiçbir şey istediği gibi değildir, dünyanın başına yıkılmasına ramak kalmıştır. Çocukluğunu hatırlar. 

Bu hatırlama iradi değildir. Yani durup dururken çocukluğunu hatırlamaz insan. İç dünyasıyla dış dünyasının makas ağzı gibi açılmış olması nedeniyle belleği bir savunma mekanizması işlevi görerek ona iç dünyasıyla dış dünyasının örtüştüğü dönem olan çocukluğunu hatırlatır. Çünkü bellek bilinçli kayıt yapar ve şimdi ile geçmiş arasında bağ kurarak “şimdi”nin sorunlarını geçmişe yansıtır. Bu yansıtma nedeniyle kişi, kaybettiği şeyleri görebilir. Bu nedenle, bu hatırlayış kesinlikle nostaljik değildir, koruma ve savunma hatırlamasıdır. Ailesinin inanırı olan bir çocukken baktığı dünyanın küçüklüğünü, o küçük dünyanın sahibi olan anne babasını hatırlamaktır. Böylelikle dünyaya değil de dünyanın sahibi olana, tıpkı anne ve babasının korumasında, şefkatinde, merhametinde, adaletinde var olan bir çocuk gibi, yüce Yaradan’a yönelmeyi hatırlamaktır. Hiçbir kanıta ispata ihtiyaç duymadan, riyadan gösterişten uzak bir çocuk gibi…

Hiçbir duygu ya da düşünce ihlasa nüfuz edemez, o tüm duygu ve düşüncelerin dolayısıyla da fiillerin kaynağıdır. İhlas hiçbir şeyle birleşmez ama her şey ona tutunur. İhlas, kulun bir ağacın dalları gibi saçaklanan bütün duygularını, düşüncelerini ve fiillerini (ne yana giderlerse gitsinler) bir odakta toplar ve Yüce Allah’a (c.c.) yöneltir. İhlas dünyayı küçültür ve araçsallaştırmaz, hiçbir kayıp ya da kazanç söz konusu değildir. Var olanların oldukları gibi var olmalarına yöneliktir ve bütün var olanlar ihlasla (ihlaslı olanla) temas ettiklerinde zorunlu olarak değişip dönüşürler. Yani ihlaslı biriyle karşılaştığınız anda önceki hayatınıza devam edemezsiniz, size tesir eder. İhlaslı kişi size tesir etmek istememiştir, böyle bir amacı yoktur ama siz bu tesirden kaçınamazsınız. Onun her fiili güneşin her gün doğması gibidir. Güneş hiç kimseyi ayırt etmeden herkesin üstüne doğar. Güneşe bakamadığınız gibi ihlaslı olan birine de bakamazsınız. Gözleriniz kamaşır ama tıpkı güneşle her şeyi görebildiğiniz gibi ihlaslı bir adamla karşılaşınca her şeyi görebilirsiniz.

İnsan yaşadığı çağın/dönemin fonksiyonudur ve her dönem ona yeni şeyler katarken bazı şeyleri de alıp götürür. Yedi yaşındaki bir çocuğun belleğinin dünya tarafından yutulmasıyla yaşanılan sıkıntıları; yedi yaşındaki bir çocuğun belleğinin büyüyerek dünyayı yutmasıyla küçülen dünyadan çıkan anlam şudur: Kişi kendisine karışan dünyayı yalan söylemeyerek, dedikodu etmeyerek, haram yemeyerek, zina etmeyerek değiştirip dönüştürebilir. Yani iyi ve güzel olanı, vicdan ve merhamet sahibi olarak, hak hukuk adaletten yana olarak çoğaltıp kendisine karışanları etkisiz hâle getirebilir.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41