Gönderen Konu: Ekonomi ve Tevhit  (Okunma sayısı 546 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2146
Ekonomi ve Tevhit
« : Şubat 19, 2024, 09:23:27 ÖS »


Ekonomi ve Tevhit

“Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tü­ketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın.” [1]

İslam dünya görüşünün genel adı tevhittir. Bu ilke, İslam'ın hayata bir bütün olarak baktığı mesajını verir. Çünkü İslam, in­sanın Allah'a olan inancını yitirmemesi ve O'na bağlılığını sür­dürmesi için hayatı bu ilkeye göre ayarlar. İnsan, kişiliğini oluştururken de, onun ruhuna, Allah'ın tek İlah ve her şeyin sa­hibi olduğu psikolojisini yerleştirir. Bundan maksat, insanın Müslümanca yaşamasını gerçekleştirmektir. Bunu sağlayan en önemli manevi fon ise, tevhit inancı ve bu inancın insanda oluşturduğu erdemli ruhtur.

İnsan hayatının en önemli boyutlarından birini de iktisat oluşturmaktadır. Bunun için Kur’an bütün toplumsal süreçlerde olduğu gibi iktisadi hayatta da adaletin ayakta tutulmasını, sö­mürünün de ortadan kaldırılmasını öngörmüştür. [2] Kur’an'ın in­meye başladığı donemde, iktisadi ve ticari hayat, o günün şart­larına göre oldukça canlıydı.

Ancak sosyal yapıdaki ayar alabil­diğine bozulmuş, sömürü yaygınlaşmış, özellikle yoksul kesim­ler acı ve sefalet içinde bırakılmışlardı. İşte bu yüzden Kur’an'ın ilk dönemde inen ayetleri, değinilen olumsuz durumu düzelt­meyi amaçlayan, bu kötü tabloyu tasvir ve tenkit eden ifade ve hükümlerle doludur.[3] Bu da, toplumda pek çok şeyin düzeltil­mesi için, öncelikle iktisadi hayatta ahlak ve adaleti garanti e-decek bir kurallar sisteminin gerekli olduğunu ortaya koymak­tadır.

İslam'a göre her şeyin ve bütün mülkün tek sahibi Allah'tır.[4] Bunun için Allah'ı dikkate almayan bir mülkiyet anlayışı doğru değildir. İnsanın işlevi ise, bir emanet sahipliğinden ibarettir. [5] Demek ki mülkiyet, amacına uygun kullanılması için insana su­nulmuş ilahi bir bağıştır. Bu da insana en çok güven duyan di­nin İslam olduğunu göstermektedir. Görüldüğü gibi bu dünya ilim ve hikmet sahibi bir yaratıcının eseridir. [6] İnsan da böyle bir dünyada anlamlı bir hayat geçirmek ve kendinden bekleneni gerçekleştirmek için yaratılmıştır. [7] Öyleyse Allah'ın hayrı ve nimetleriyle dolu olan bu dünya kötü değildir. [8] Kötü olan, insa­nın aşırı bir ihtirasla bu dünyaya bağlanıp ahireti unutmasıdır. Çünkü mal ve mülkün, insanı ölümsüz kılacağı zannına kapıl­mak, büyük bir aldanıştır. [9] Şu halde insan, kendi istifadesine sunulan dünya nimetlerinden meşru şekilde yararlanmalı ve he­lal rızık peşinde koşmalıdır. [10] O, kendini malla tanımlamamalı, [11] mal ve mülk de sadece belli grupların elinde dönüp duran bir güç olmamalıdır. [12] Aksi halde iktisadi hayatın dengesi bozulur, bunun sonucunda da, hem kendilerini hem de toplumu felakete sürükleyen bir sömürücü sınıfın oluşması kaçınılmaz olur.

İnsanları maddi ve manevi yönden yoksulluğa iten en önem­li neden, ekonomik güç merkezlerini elinde tutan kesimlerin, hukuk düzenini de kendi lehlerine olacak şekilde düzenlemele­ri, sömürüyü alabildiğince yaygınlaştırmaları, kat kat faiz (riba) uygulayarak insanları sefalete mahkum eden bir zulüm düzeni oluşturmalarıdır. Nitekim sömürgeci önderlerin, işi zaman za­man tanrılık iddiasına kadar götürmeleri iktisadi hayatı alt üst etmiş, karada ve denizde fesadın çıkmasına yol açmış [13], sonunda toplumsal sefalet ve çöküş kaçılmaz olmuştur. [14] Bu gerçek asgan ahlak kodu ile çevrelenmemiş bir ekonominin hem inşa'nı hem de kendini tahrip edeceği gerçeğini gözler önüne ser­mektedir.

İnsanın fıtratında, mal, mülk ve evlat gibi arzular; bu arzu­lardan kaynaklanan ihtiyaçlar vardır. [15] Bunun için dünyaya karşı olumsuz bir tavır takınmak, hem insanın tabiatına hem de İs­lam'ın ruhuna aykırıdır. Çünkü dinin istediği, arzuların yok edilmesi değil, onların insan fıtratına ve yaratılış gayesine uygun bir şekilde terbiye edilmesidir. [16]

Şayet arzular iyi terbiye edil­mezse, insan bilinç çarpıklığına uğrayıp pek çok kötü işi, iyi ve yararlı gibi görebilir. İşte önemli olan insanı böylesi bir sapıklı­ğa ve yanlışlığa düşmekten korumaktır.

Şükür, sabır, cömertlik ve yardımlaşma gibi pek çok erdem, mal ve mülkün kazanılıp kullanılmasıyla gerçekleşir. Zekât gibi zorunlu mali ibadetin, infak ve ihsan gibi gönüllü eylemlerin te­mel amacı da, insanı meşru yolla kazanan ve kazandığını israfa kaçmadan harcayan şuurlu bir varlık haline getirmektir. Zaten bilme, inanma ve şükretme arasındaki tevhidin gerçekleşip in­sanın ahlaki yüceliğe ulaşması, ancak böyle sağlanabilir. Dün­yanın ıslah ve imarı ise, ahlaki bilince ulaşmış insanlarla ger­çekleşir. [17]

Sosyal Adalet ve Refah Tedbirleri
 
Ekonomik hayatta karşılaşılan olumsuzlukların giderilmesi için, sosyal adalet ve refahı garanti edecek tedbirlere; hile, sah­tekârlık ve haksız kazanç gibi sapmaları önleyecek yaptırım gü­cü olan kurallar sistemine ihtiyaç vardır. Bunun için İslam, sos­yal adalet ve refah tedbîri olarak zekâtı getirmiş, toplum hayatı­nı çökerten faizi yasaklamış ve sömürüyü ortadan kaldırıp halkı iktisadi yönden dengeli biçimde yükselten yepyeni bir ekono­mik yapıyı temellendirmekle işe başlamıştır. Kur’an'ın buyrukları ve Peygamber (as)'in uygulamaları, olağanüstü durumlarda bu gibi tedbirlerle toplum ekonomisinin yeniden düzenlenebile­ceğini ortaya koymuştur. Şu halde yöneticiler, toplumun zen­ginleşmesine, refahın yayılmasına ve sosyal adaletin köklü bir şekilde kurulmasına çalışmalıdırlar. Bu da kültür ve medeniyet­te yabancıların sömürüsünden ve emirlerinden kurtulup milleti oluşturan fertlere en geniş ölçüde imkânlar sağlamakla gerçek­leşebilir. Zevk ve sefahata dalıp halktan kopan yöneticilerle in­sanları maddi ve manevi sıkıntılardan kurtarmak mümkün deâildir. [18]

Öldürücü Rekabet Yerine Hayırlı ve Faydalı Hizmet
 
Günümüzde ekonomik sefalet, ekonomiye tapıştan kaynak­lanmaktadır. Çünkü mevcut ekonomik sistem, büyük ölçüde rant sağlama yoluyla para kazanma üzerine kurulmuş; temelde insanı ve toplumu değil, kişisel çıkarların korunmasını hedefle­miştir. Bu, ülkemizin görülmeyen veya insanlara gösterilmek istenmeyen yüzüdür. Ama bu gerçek ne kadar gizlenmeye çalı­şılırsa çalışılsın sömürgeci güçlerin toplumu ezdiği, bir kurtarıcı gibi sunulan kurum ve kişilerin, ekonominin Deli Dumrul'u ol­dukları artık herkes tarafından bilinmektedir. Çünkü millet, bunların gerçek yüzünü görmektedir. Yaşanan bu olumsuzluk­lar, öldürücü bir rekabet yerine hayırlı ve faydalı bir hizmetle; sömürülen insanların, sömürenlerin elinden ve dilinden kurtarılmasıyla sona erecektir.

Sonuç olarak denebilir ki, Kur’an bir ekonomi kitabı değildir. Fakat o, her alanda olduğu gibi iktisadi alanda da dertlere şifa olabilecek evrensel ilkeleri ve doğruları içerir. Çünkü Kur’an, emek ve çalışmayı ibadet çerçevesinde ele alıp değerlendirir, dünyanın imarını ve ıslahını da müminin görevleri arasında sa­yar. Öyleyse yoksulluğu övme, dünyayı ıslah ve imarda geri kalma gibi anlayışları Kur’an’la bağdaştırmak mümkün değildir. İslam'ın insandan istediği, mümine yaraşır bir izzetle yaşaması­dır. Bu da büyük ölçüde alan el değil, veren el olmakla ger­çekleşebilir. [19]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bakara: 2/188

[2] Bkz. Bakara: 2/188, 275; Nisa: 4/29; Şuara: 26/181-183 vb

[3] Bkz. Müzzemmil: 73/11-13; Müddessir: 74/11-15: Hümeze: 104/1-4, Maun: 107/1-7 vb

[4] Bkz. Bakara: 2/107: Ali İmran: 3/26-27 vb.

[5] Bkz. Bakara: 2/30: Ahzab: 33/ 72

[6] Bkz.Bakara: 2/29 vb.

[7] Bkz.Mülk: 67/2

[8] Bkz Cuma: 62/10: Rum: 30/46: Müzzemmil: 73/20

[9] Bkz Alak: 96/ 6-7: Şura: 42/27 vb.

[10] Bkz.Cuma: 62/ 10: Mülk: 67/15

[11] Bkz. Alak: 96/6-7 vb.

[12] Bkz. Haşr: 59/ 7

[13] Bkz. Rum: 30/4!

[14] Bkz. İsra: 17/ 16: Sebe: 3'1; 34-35 vb,

[15] Bkz. Al-i İmran: 3/ 14-15: İsra: 17/100 vb.

[16] Bkz. Şems: 91/ 7-9: Leyl: 92/4-7 vb.

[17] Bkz. Hud: 11/61 vb. Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 253-255.

[18] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 255-256.

[19] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 256.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41