Gönderen Konu: AYET VE HADİSLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNÜP YAŞAYALIM  (Okunma sayısı 371 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
AYET VE HADİSLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNÜP YAŞAYALIM
« : Mayıs 06, 2018, 01:07:40 ÖS »
AYET VE HADİSLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNÜP YAŞAYALIM


Güce, paraya, makama mevkie aşırı düşkünlükle dünyevileşme hastalığına yakalananların topluma yansıyan halleri bizleri düşünceye sevk etmeli. Bütün değerlerimizi çözücü, her şeyi çürütücü, ruhumuzu çölleştirici, geçici dünyanın  geçici zevklerinin insanımızı abluka altına alması, âcil çare bulma ve bulduğumuz çareleri uygulayıp hayatımıza yansıtma! 

Hızın, hazzın, din-dışı uydurma kutsallıklarla (futbol, müzik, film, magazin vs.) insanımız hipnotize edildi. Sanal medyanın insanı hayattan, hayatın acı gerçeklerinden, kaçmasını sağlayarak insanî hassasiyetlerini kaybetti. Modernleşme; güdüleri, arzuları, duyguları kutsadı; insani güdülerinin, arzularının ve duygularının tutsağı yaptı. İnsanlığını yitirdi. Buna da ‘özgürlük’ dedi. Araçları amaç, amaçları araç hâline getirdi. Siyaseti, gücü, parayı, makamı mevkiyi kutsadı.

Fikir ve düşünceden uzak, geçiciliğin ebedi gibi değerlendirildiği, araçların amaç hâline getirildiği, hedef, heyecan ve amaçların yitirildiği, siyasetin, gücün, paranın, makam ve mevkinin kutsandığı sanal dünya.

Cennet nimetlerinin bizi heyecanlandırmadığı, cehennem azabının bizi korkutmadığı bir dünya. Mü’min kimliğimize rağmen o kimlik ve kişiliğin gereklerinin yapılmadığı, Hak ve hakikatlerden kaçıldığı bir dünya. Hastalığı ortaya çıkacak diye tahlillerden kaçan hasta gibiyiz. Ne kadar olumsuzlukların içinde yaşarsak yaşayalım âyet ve hadislerin ışığında düşünüp hayatımıza çekidüzen verelim

İslam’a göre takva derecesi eşit bulunan iki müminden daha güçlü olanı daha hayırlıdır. Davamızın, ideallerimizi gerçekleştirmenin emrindeki maddi vasıtalar ne kadar çoğalırsa, o kadar iyidir.

Cenab-ı Hak dileseydi herkese bol rızık verirdi. Fakat bu dünya imtihan mahallidir. Servetler kendiliğinden eşit dağılmayacak, fakat insanlar kendilerine verilen cüz’i iradeyle eşitliği/adaleti sağlamak yolunda gayret göstereceklerdir. Farklılık, imtihan ve tekâmül içindir. “O size verdiğimiz şeylerde sizi imtihana çekmek için kiminizi derecelerle kiminize üstün çıkarmıştır.” (6/164) Mülkiyet; mükellefiyettir, tasarruf vekâletidir. “Allah’ın size tasarruf için vekâlet verdiği maldan onun uğruna harcayın.” (57/7) Farklılığı tekâmüle götüren yol, işbölümü ve işbirliğidir. “Kiminizi kiminize üstün çıkardık ki, bir kısmınız bir kısmınızı işadamı edinsin” (43/32). Bu münasebeti, adil ölçülerde yürütmek; kulun vazifesidir. Ücretsiz istihdam şenaattir. “O kimse ki bir işçi tutar, onu çalıştırır da hak ettiği ücretini vermez, Kıyamet günü Allah onun hasmıdır” (Buhari). Bir kudsi hadiste, “İşçinin hakkını vermeyenin belini kırarım” buyruluyor. Hırs, kötü şeydir. “Hırsla elde edilen malda meymenet ve bereket olmaz” (Buhari). “Az bir kâra razı olanı Allah sever” (Muvatta). Az kâra razı olmak işleri geliştirmeye mani değil, bilakis yardımcıdır. Dağılım sistemi öyle ayarlanacak ki, “Ta ki bu mallar zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın” (59/7). Mallar zenginler arasında dolaşan bir servet olursa; bu servet diğer hücrelerin aleyhine büyüyen kanser hücreleri gibi belli organlarda urlar meydana getirmeye yarar! Adil dağılımı sağlamanın yolu, şu temel düstura bağlılık şuurunu daima canlı tutmaktır: Bir mümin zaman ile mahiyeti belli nispetlerde değişebilen ihtiyacından arta kalanı, Allah için, millet için, İslam’ın güçlenmesi için harcayacaktır. Bunu kabul etmeyenin imanı; yeterince meyve vermiyor, ışık vermiyor, eser vermiyor demektir. Ve bu şart yerine gelmedikçe hiçbir zahiri tedbir tam etkili olamaz. Malının, mülkünün kendini ebedi yaşatacağını zannetmeye (104/3, Şuara/128–129) başlayan bir kimse, her türlü nisap mükellefiyeti bağlarından adeta matematik hesapları yaparak sıyrılmayı bilir ve hiçbir şeyi üstüne almaz. Bir ülkede fakirliğin artması, zenginlerin israfı yüzündendir. Bu, israfın belki de en kötüsüdür. Zenginler fakirlerin duası sayesinde merzuk olurlar. Onlara verilen mal-mülk israf etmeleri için değildir. Tasarruf vekaletini su-i istimal edenler, mülkün hakiki sahibine hesap vereceklerdir.

Mikropların varlığını göstermekle, hastalanmayı izah etmiş olmazsınız. Asıl bakımsızlık ve beslenememek sebepleri üzerinde durmak lazımdır. Rad Suresinde buyrulduğu gibi; “Bir millet kendi özünü değiştirmedikçe, Allah da onların halini değiştirip bozmaz.”

Yaşadığımız dünyanın halini şu kuralın ışığında değerlendirebiliriz: “Manevi değerlere bağlılık şuuru, fikren veya fiilen zayıflayınca, tabii farklılıklar hicranlı tezadlar haline dönüşür ve menfaat çatışmalarının neticeleri çeşitli buhranlar halinde karşımıza dikilir.

Kendi düşünce ve hayat tarzını ‘mutlak doğru’ haline getirip istişareden kaçınanlar, hayat tarzını din haline getirme tehlikesinden kurtulamazlar. “Her kim istişare ederse rüştten mahrum kalmaz”, “Müşavere eden bir kavim işlerin en doğrusuna muvaffak olur”, “İstişare eden helak olmaz”, “Bir kavim istişare ettiği müddetçe zillete düşmez”, “Allah, ümmetimi dalalet üzerinde birleştirmez.” Adalet, her işi hakkaniyet ölçülerine uygun yapmak ve her şeyi layık olduğu yere koymaktır. Zulüm, zulmettir. Adaletle hükmolunmalıdır. “Halk’a cebredenlerle, onlara yardakçılık edenler Cehennemdedirler” buyrulmuştur. Debdebeye, sefahate dalanlar, adaletten ayrılmıştır. Sade hayat imandandır. İnsan, Rabbinin emirlerine uygun olarak yaşayacaktır. Fıtratı da bunu gerektirir.

Dünya hayatı geçicidir. Hikmet-i vücudu, ahiretin yani ebedi hayatın tarlası olmasıdır. Hesap gününe, sadece amellerimizle gideceğiz. Nefeslerimiz sayılıdır. Muayyen vakitte hepimiz öleceğiz. Ölüm, mümin için gerçek uyanış, gerçek doğuştur. Ruh, Allah’ın hikmeti muktezasınca, baki kalacaktır. Ruh’un keyfiyetini bilmeye çalışmamalıyız. Bildirilenle iktifa etmek mecburiyetindeyiz. Cennet, rıza-i ilahiye vuslat mahallidir.  ‘Nasılsa öleceğiz’ diye oturup durmak yok. Yarın ölecekmiş gibi hazır bulunup, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışacağız. Dünya nimetleri bizim içindir. Daima şükür hali içinde bulunarak onlardan faydalanacağız. Rızık temini için çalışmak, ibadet gibidir. Lakin hırslı olmayacağız. “Hırsla kazanılan” da meymenet ve bereket yoktur. Tedbir, kader inancına aykırı değildir. Tedbir mecali ve imkanı varken tevekkülle yetinmek, İslam’a uymaz. Çünkü Allah, aklını kullanmayana murdarlık verir. Çaresiz kaldığı için sadece tevekkülle ve dahi ihlasla Rabbinden niyazda bulunanın önünde nice kapılar açılır.

Peygamberimiz, “Hayırlınız ahiretini dünyası için, dünyasını da ahireti için terk etmeyendir” buyurur. Cenab-ı Hak gayretten ve sabırdan uzak kalanı, iki cihanda da hüsrana uğratır. Kul her ne yapacaksa dünyada yapacaktır, teklif mahalli dünyadır. Hem dünyada, hem ahirette bahtiyar olmanın yolları gösterilmiştir. Bir hadiste “Allah şu Kur’an’la âmil olan kavimleri yükseltir ve onunla gitmeyenleri alçaltır” buyrulur. O’nunla yürüyenler içinde de elbette çileli mahzun ve muzdarip insanlar bulunabilecektir. Esasen asıl yük de o insanların üzerindedir. İslam; dengeyi, inceliği, bilgiyi emreder. “Dinde aşırı gidenler helak olurlar” (Riyazu’s Salihin). Peygamberimiz, bizlere zaman zaman dinlendirici/ferahlatıcı çareler aramamız tavsiye olunmuştur. “Ben kolay ve müsamahakâr bir din ile gönderildim”, “Dininizde kabalık ve katılık görmekten hoşlanmam”,  “Kolaylık gösterin, zora koşmayın”, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” Dünyanın kıymeti, ahiretin tarlası olmasıdır. Ahiretten mücerret ve müstakil olarak dünyanın hiçbir kıymeti yoktur. Dünya, kâfir için gaye; mü’min için vasıtadır. Eğer mü’minler sarsılmayacak olsalardı Cenab-ı Hak kâfirlerin tuttuğunu altın yapardı (Zuhruf, 33,35). Dünyanın bir kıymeti olsaydı, Cenab-ı Hak kâfirlere ondan bir yudum su dahi vermezdi. İşte bu manasıyla dünya, kâfirin cennetidir. Onun başka özlemi, umudu yoktur. Ehli dünyanın imkanları bizi sarsmasın.

Dünyada ve ahrette huzur isteyenlerin tek çaresi, hayatın içinde bir dinimizi, hayatın içinde bir Peygamberimizi unutmadan yaşamak ve yaşatmaktır.

Yaşar Değirmenci.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42