Gönderen Konu: Değişirken Biz Kalmak  (Okunma sayısı 102 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Değişirken Biz Kalmak
« : Ocak 24, 2021, 08:14:25 ÖÖ »
Değişirken Biz Kalmak
   
Gitgide kendi değerlerinden/mukaddeslerinden uzak, gücün ve güçlünün zorbalıkla sözünü dinlettiği bir dünyada zulmün, ahlaksızlığın, güvensizliğin yayıldığı bir ‘cinnet toplumu’nun oluşturulduğu karanlıklardan ancak bir Peygamberî solukla, vahyin inşa ettiği insanla aydınlığa çıkabiliriz.

Kur’an ve onun pratiği konuşanı yürüyeni hareket edeni Resullah Efendimiz güce, kula egosunu ve eşyaya kul olmak istemeyen herkesin aradığı tek sahici kapıdır. O’nu önce anlamak ve yaşamak sonra da ‘Asrın idrakine söyletmek’ biz Müslümanlara düşen vazifemizdir. Ahlaksız ve manasız ‘cinnet uygarlığı’nın krizden krize sürüklediği insanlığı bu krizden kim kurtaracak? Teknolojinin, paranın, şanın, şöhretin, şehvetin insanlığın dengesini bozduğu asrımızda yerinden koparılan değerleri yerine kim koyacak? Toprağın yerini ziftin ve betonun aldığı bir çevreye rengini kim verecek? Ailelerin dağılmaya yüz tuttuğu, içkinin kumarın fuhşun alabildiğine yayıldığı bir devirde ‘durun kalabalıklar’ diye kim haykıracak? ‘Tuz koktu’ dedirten bir dünya. Zeminin kaydığı, her şeyin hercümerç içinde olduğu, kadının teşhir metaı olarak görüldüğü bir dünya.

Akif’in: ‘Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta

Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi’ dedirten bir dünya.

Modern hayatın dayattığı her şeyi, elinizin tersiyle itip kendimize ait bir hayatın temellerini atıp bunun inşasını düşünmek zorundayız.

Modernleşme, küreselleşme karşısında ülkemizin toplumsal yapısından kaynaklanan problemler var.

Ayrıca ailenin çözülüşü var. Değişme dışarıdan telkinlerle değil, içerden inancımızın bize yüklediği misyonun bir gereği olarak değişmeli. Bunun için de değişkenlerle sabiteleri çok iyi bilmek gerekiyor.

‘Değişerek biz kalmak, biz kalarak değişmek!’ Mesele bu.

Aklını, hasmının basın yayın kurumlarına, neslini (gencini) hasmının eğitim kurumlarına, canını hasmının sağlık kurumlarına, malını da hasmının ekonomik kurumlarına teslim ederse sonucun vahametini konuşma yerine sonuca götüren vesileler/araçlar kalkmalı/kaldırılmalıdır.

Dini hayatın dışına çeken her şeyle mücadele kendi medeniyetimize dönmemizle mümkün olur. Müessevî (kurumsal) saldırılar bireysel savunmalarla önlemeye çalışılamaz.

Ancak kendi medeniyetimizi ihya ederek verilebilir. Medeniyetler ağaçlara benzerler. Tutunacak bir toprağa, saçak salacak bir mekana, gelişecek bir iklime ihtiyaç duyarlar. Akıllı olan kişi, ağaçların gövde çapına değil, kökünün çürüyüp çürümediğine dikkat eder. Kökleri çürümüş ağaçlar, ne kadar kalın olurlarsa olsunlar, onları yıkacak/yakacak bir fırtına mutlaka kopar. Medeniyetin/uygarlıkların kökü, değerler sistemi, o kökün yayıldığı toprak, insanların yüreği ve bilinci, o toprağı besleyecek yağmur, adalet, ahlak ve imandır.

Hal böyle olunca medeniyet derdi olan ilim ve fikir adamlarımızın medeniyet görüş ve düşüncelerinden hep beraber istifade edebilmek için ‘düşünce paylaşması’ ihtiyacındayım.   

Kur’an-ı Kerim, devamlı olarak iman ve salih amelden söz eder. Bizim medeniyetimizde eğitim de ilmihale dayanırdı. Evden iş yerine acemi kışlasından vezir konağına ve Enderun’dan medreseye kadar iman ve amelin ölçüleri verilirdi yani insanlara şahsiyet kazandırılırdı. Camilerimiz ilmihal üniversiteleriydi. Bunları ihya etmek kendimize gelmek, kendimize dönmek mecburiyetindeyiz.

Toplumu değiştirmek nefislerinde olanı değiştirmekle mümkündür. Kendimizi değiştirmedikçe halimizin değiştirilmeyeceğini bilmemiz şarttır. Hayat, iman taleplerimiz doğrultusunda kurulacaktır. Nefislerdeki marazlardan zanlardan kurtulup imanımızın boyası ile boyanmadıkça kültürümüzün potansiyel imkanları gerçekleşmeyecektir. Bunun için sürekli iman tazelemek ve salih amellerle imanı beslemek zorundayız ki iman da amellerimizi ölçülendirsin.

İman tazeleyelim yüreklerimizin pasını silip duymayan kulaklarımızı duyar, görmeyen gözlerimizi görür hale getirelim. O zaman salih amellerle cemiyetin dinamizmi ateşlenecek ve yeniden ayağa kalkılacaktır.

Dinimiz boşluk bırakmamıştır. Hayat nizamıdır. Hayat tarzına dokundurtmayan, inandığı gibi değil, yaşadığı gibi inanmaya başlayanlar, dinî kisvelere bürünse bile içi boş bir dindarlığın temsilcisi olup çıkmışlardır. Müdahalesiz, düşünce ve vicdanlara hapsedilmiş. Camiden ibaret görülen bir din anlayışı olmaz. Herkes kafasındakine göre olanı din yerine koyamaz. Uymamız, başvurmamız gereken kaidelerin dışında bırakılan ‘edilleyi şeriyye’ olarak bilinmesi gereken (kitap/sünnet/icmayı ümmet/kıyası fukaha) bizim öğrenmemiz, ölçülü ve dengeli, itidalli ve istikametli bir din anlayış ve yaşayışımıza rehberlik yapar.

Evet hayata müdahale eden bir dinimiz var. Bizler de hayat tarzımızı buna göre tanzim etmeye çalışıyoruz.

Yaşar Değirmenci.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42