Gönderen Konu: İnsanı İnsan Yapan, İman’dır  (Okunma sayısı 244 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İnsanı İnsan Yapan, İman’dır
« : Mart 12, 2019, 07:11:48 ÖS »
İnsanı İnsan Yapan, İman’dır

Yıllar süren acımasız boykot sırasında bile hiçbir mazlum müslüman zalim boykotçular önünde zillete düşmedi.

Onlar, bu hak-hukuk tanımaz zalim güruha karşı mazlumiyeti bir zırh gibi kuşandılar. Toplumdaki insaflı ve vicdanlı insanların bu insanlık dışı boykotu uygulayanları vicdanlarında mahkûm etmesini beklediler. Sabrettiler, sabır direniş demekti. Alçalmaya, küçülmeye, zillete karşı direndiler ve kazananlar direnenler oldu. Papanın karşısında süklüm püklüm el pençe diven duran Ezher şeyhlerinin haline düşmediler. Her hal ve şartta İslâm’ın izzetini, şerefini korudular/korumaya çalıştılar. Hele bir kâfirin karşısında zelil vaziyete düşmediler. Belki aç kaldılar, tatlı kârları ellerinden gitti, işleri bozuldu, fakat inançlarından ve şereflerinden teviz vermediler. Bu boykot, onlara hak-bâtıl mücadelesinin tabiatını bir kez daha gösterdi. İnancın bedelini ödemeyi öğretti. Bu sayede, kendilerine vaat edilen Bizans ve İran İmparatorluklarının hazinelerine kavuştular. Ve Kur’an’ın hatırlattığı gerçeği hiç akıllarından çıkarmadılar:

“Kendi sistemlerine tâbi oluncaya kadar sizden asla razı olmayacaklar.” Size kim, “Allah Rasulü’nü örnek alın!”, “Onu çağınıza taşıyın!”, “Onun ahlâkını ‘şimdi ve burada’nızda yeniden üretin!” , “Onun mirası vahiydir: ona ihanet etmeyin”, “Onun misyonu risalettir, onu yerde bırakmayın!” diyorsa, onu dinleyin, ona uyun!

   İnsanı insan yapan, İMAN’dır. Yaradılışımızın hikmeti-sebebi budur. Şuur ve irade ile iman etmek insana mahsustur. Biliyoruz ki, şuur ve iradeye sahip olmayan varlıklar da, iman mihverinin çekimine tabidir.

 Kendi halleriyle, kendi hallerinin diliyle Cenab-ı Hakk’ı bilirler, tesbih ederler. Kainat böyle vardır, bununla kaimdir. Mihverinden tamamen koptuğu an yokluğa yuvarlanır. Tam karanlık, mihverden fırlayıp boşluklarda yok olmaktır. Eğer bir sürü çirkinliğe rağmen, varoluş devam ediyorsa; biliniz ki o varoluşun ardında iman irtibatlarını sağlayanlar bulunmaktadır. Işık, bir yerlerden, yine de gelmektedir.

Tarih’e bakınız. Tam zulmet ne zaman meydana gelir gibi olmuşsa, bir kemal zuhuru doğuvermiştir. Devamlılığın sırrı budur. Kainatın-hayatın, ruhu Kur’an’dır, Kur’an’a imandır. O iman ne kadar intişar edebiliyorsa, ne kadar ışıyabiliyorsa, bu kainat o kadar aydınlıktır. Tefekkür, aynı aydınlığın meyvesidir.

Hakikat adına ne kadar doğruluk, güzellik, iyilik tezahürleri varsa, hepsinin aslı ve özü Kur’an’dadır. Tabii ki Kur’an astronomi iktisat gibi bilgilerin kitabı değildir.

Onlar zaten teferruatın teferruatıdır; Kur’an onları ihtiva etmekten elbette münezzehtir. Biz, öz’den, asıl’dan bahsediyoruz. Doğruluk, güzellik, iyilik, hakikatin öz ile asıl ile ilgili bütünlüğünü ifade eder.

Nedir çağımızdaki insanın sıkıntısı ve arayışı? Kendi denizini bitirmeyen, kendi sınırının taşına kafasını çarpmayan ideolojik iddia mı kalmıştır? Açın, hepsi en sıradan kitaplarda bile yazılıdır. Kimi teklifsiz doğmuş, kimi tenkidini bitirmiş, kimi tezini tüketmiş, kimi yok olmadan bir değişim daha geçiremez hale gelmiş. Ne olacak? Bilgisayarın tuşlarıyla ekranı arasında gidip gelmekten şaşılaşmış gözler hangi rüyasının tesellisinde dinlenecek? Uzay yolunun mu? Yıldız savaşlarının mı? Uzmanlaşma, aptallaşmanın mazereti haline geldi mi  gelmedi mi? Ozon tabakası deliniyormuş? Sprey kullanmamaya bile katlanamıyorlar! Asli sebep, karanlığın artmasıdır. Karanlık daha da koyulaşırsa, delinmeler bir yana, yırtılmalar, yarılmalar meydana gelir. Önce ferdiyetlerde, sonra cemiyetlerde, sonra kainatta… Ya zuhur, ya bu. O noktada üçüncü ihtimal yok.

Hangi yazıyı yazarsam yazayım perişan halimizle yaşayınca Peygamber Efendimizden bir dua ile bitirmek isterim. Bu yazıdan sonra da öyle yapıyorum.

Ey Rabbimiz! Ancak sana kulluk ederiz. Yâ Rab! Bütün İbâdetlerimizde ancak senden yardım isteriz. Bütün hayırlı işlerimizde senin lütfunu bekleriz. Lûtfeyle, bize yardımını esirgeme Yâ Rabbi! Mağfiretine eren, kullarının içine bizleri de girmeyi nasib eyle!

Ey Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve merhamet etmezsen, elbette büyük ziyana uğrayanlardan olacağız. Rabbim bizi namazı dosdoğru, mükemmel şekilde kılan bir insan yap. Zürriyetimizden de böyle insanlar yarat.

Ey Rabbimiz! Dualarımızı kabul et. Kıyametin kopacağı günde, beni ana ve babamı ve müminleri bağışla. Ey Rabbim! Göğsümü aç, genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni.

Ey Rabbim şeytanların vesvese vermelerinden sana sığınırım. Rabbim onların yanımda olmalarından sana sığınırım.

Rabbimiz bize eşlerimiz ve çocuklarımızdan gözümüzün nuru iyi kimseler ihsan et, ve bizi takva sahiplerine imam kıl.

Rabbimiz hidayete erdikten sonra kalplerimizi batıla meylettirme. Şüphesiz sen ziyadesiyle bağışlayansın.

Amin.

Yaşar Değirmenci.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41