Gönderen Konu: İSLAM KARDEŞLİĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ  (Okunma sayısı 369 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İSLAM KARDEŞLİĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ
« : Haziran 17, 2018, 09:11:19 ÖÖ »
İSLAM KARDEŞLİĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ

En ihtiyacımız olan İslam kardeşliği meselemizi bir âyet ve bir hadisin ışığında tefekkür edip gereğini yerine getirmek mecburiyetimizden bahsetmek istiyorum.

Her sistem gibi İslâm da kendi cemiyetini belli esaslar üzerine kurmuştur. İnançta tevhid’i; cemiyette de uhuvvet’i yani kardeşliği esas almıştır. Dolayısıyla İslâm toplumu, sınırları İslâm imanıyla çizilmiş kardeşler topluluğudur. Bu topluluk ve kardeşliğe imandan başka hiç bir şey, mesela ne ırk, ne renk ne de coğrafya sınır çizemez. İslâm kardeşliğinin yegâne belirleyici ön şartı “La ilahe illallah Muhammedur’r-resulullah” demektir. Bu kelime-i tevhîd’i söyleyen herkes müslümandır ve öteki müslümanların din kardeşidir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek, “Bütün mü’minler kesinlikle kardeştirler. Öyleyse kardeşleriniz arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Ola ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz. (49 Hucurat sûresi 10. âyet) şeklinde pek açık biçimde belirlenmiş ve ilan edilmiştir. Sevgili Peygamberimiz de “Müslüman müslümanın kardeşidir” buyurmuş, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi devirde yaşamış bulunursa bulunsun, bütün müslümanların birbirlerinin din kardeşi olduklarını bütün dünyaya duyurmuştur. Hatta bizzat kendisi Medine’ye teşrif ettiklerinde, Mekke’den gelen muhacirlerden her birini Medineli müslümanlardan biri ile kardeş ilan etmiş, böylece ilk İslâm cemiyetini, kardeşlik esas ve uygulamasıyla başlatmıştır. Modern dünyanın “toplum dayanışması” dediği ve aradığı oluşumu, Peygamberimiz, kıyamete kadar yaşayacak olan ümmetine örnek olmak üzere muahat (kardeşlik) uygulamasıyla, daha ilk İslâm toplumunda gerçekleştirmiştir. Bu sebeple müslümanlar, kardeşliği Kitap ve Sünnet ile ilan edilmiş ve Medine İslâm toplumuyla o kardeşliği yaşamaya başlamış bir ümmettir.

Kardeşlik kutlu ve güçlü bir bağ olduğu kadar büyük bir sorumluluktur da. Aynı dine mensup insanların adedince büyüyen bir sorumluluk. Kardeşler arasındaki ilişkilerin nasıl olması lazım geldiği konusunda, hem Kur’an-ı Kerim’de hem de Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde çok ciddî tavsiye ve uyarılar bulunmaktadır. Bütün bu uyarı ve tavsiyelerin özünü aslında “kardeşlik” kelimesi ifade etmektedir. Peygamberimiz bu yüzden kardeşler arasındaki her türlü münasebette, müslümana kendi nefsini ölçü almasını öğütlemiştir. “Hiç biriniz, kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe olgun mü’min olamaz.” Bu hadis-i şerif, din kardeşliği sorumluluğunu bütün boyutlarıyla pek özlü bir ifade ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Müslüman kardeşleri yanı başında dururken onları bırakıp başka din mensuplarını ve dinsizleri dost edinemez. Çünkü müslümanın dostu ancak müslümandır. Memleket, millet, ümmet ve devlet düşmanlarıyla birlikte hareket edenlerin durumunu nereye koyacaksınız? Hani ‘Allah için sevme, Allah için buğz etme’ özelliğimiz? Müslüman, öteki müslüman kardeşlerine buğz edemez, kin tutamaz, sırt çeviremez. Araya bir takım suni üstünlük ölçüleri koyamaz. Çünkü İslâm’da üstünlük sadece ve sadece takva iledir. Gerek fert, gerek millet olarak tercihlerini daima din kardeşlerinden yana kullanmak zorundadır. Günümüz dünyasında beynelmilel platformlarda müslümanların birbirlerine arka çıkmaları, dünyadaki güç dengeleri bakımından fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. Bu konuda şu hadis-i şerif pek dikkat çekicidir: “Müslüman müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman müslümana zulmetmez. Müslüman müslümanı başına gelen musibette terk etmez, onu zalimin zulmünde bırakmaz. Müslüman, din kardeşine yardımda bulundukça Allah da ona yardımda bulunur. Kim, bir müslümanın dünya darlığını giderip de sevindirirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderip mutlu eder. Kim, dünyada müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” Hadisten açıkça anlaşıldığına göre din kardeşliği çerçevesinde kardeşçe yapılacak işlerin ahirette de karşılıkları görülecektir. Yani kardeşler birbirleri için “ahiret yatırım” vesilesidirler. Din kardeşleri arasındaki ilişkiler konusunda Hucurat suresinde dikkat çekilmiştir.

Fasık birinin verdiği habere hemen inanılmayıp araştırılmalıdır. Özellikle günümüzde güdümlü haber kaynaklarının bilhassa müslümanlar hakkında verdikleri haberleri, mutlaka aynı değer ölçülerini paylaşan kaynaklardan tetkik etmek bir vecibe haline gelmiştir.

Anlaşmazlığa düşen müslümanların ve müslüman grupların araları bulunmalı, hak ve adalet ölçüleri ile aralarında hükmedilmelidir. Haksız olan tarafı, Allah’ın koyduğu sınırlara razı etmek için her türlü çareye başvurulmalıdır. Kardeşlerin araları ıslah edilmelidir.

Erkek müslümanlar diğer erkek müslümanları, kadınlar da öteki hanım müslümanları alaya almamalı; onların Allah katında kendilerinden daha kıymetli olabileceklerini hatırdan çıkarmamalıdırlar. Çirkin lakablarla çağırmamalı, su-i zanda bulunmamalı, gizli yönlerini, sırlarını araştırmamalı, onları gıybet edip çekiştirmemelidirler.

Bütün bunlar müslümanın, din kardeşlerine ne eliyle ne diliyle zarar vermemesi gerektiğini, gönlünden de kardeşleri hakkında kötü şeyler geçirmemesi lazım geldiğini göstermektedir. Zaten sevgili Peygamberimiz de bir hadislerinde olgun müslümanı, öteki müslümanların, dilinden ve elinden emin oldukları kişi olarak tarif ve tavsif etmiştir.

Müslüman, öteki din kardeşlerini kendisinden asla aşağı görmeyecek, hatta onları kendi nefsine tercih edecektir. Dualarıyla da din kardeşlerine iyilikler dileyecektir. Zira mü’minin, din kardeşinin gıyabında yaptığı dua makbuldür.

   Müslüman, kendi gücün mutluluğunu, devletini, şevketini, izzetini, şerefini din kardeşlerinde bilecek ve bulacaktır. Müslüman, müslümanın sevincini paylaşacak, elem ve ızdırabına ortak olacaktır. Bir bela, musibet veya zulme uğrayan din kardeşine, bütün müslümanların yardımcı olmaları “kardeşlik” gereğidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “O mü’minler ki, haklarına, yurtlarına tecavüz edildiği zaman onlar yardımlaşırlar” buyrulmuştur. Peygamber Efendimiz de “zalim olsun mazlum olsun kardeşine yardım et” buyurmuş; mazluma yardımı anladık ama zalime nasıl yardım ederiz? diye sorulanca da; “onu da zulmünden vazgeçirirsiniz, bu da ona yardımdır” buyurmuştur.

   Naklettiğimiz ayet ve hadisler göstermektedir ki, İslâm’da din kardeşliği duygu, düşünce, tavır, elem-keder ve sevinç olarak bütün mü’minlerin bir tek vücut olması, kendilerini böyle hissetmeleri demektir. Böylesine yakın, sıcak ve samimi bir duyarlılığa sahip olmayan, yani din kardeşlerinin derdini dert edinmeyen, onların mes’eleleriyle meşgul olmayan, onlardan olma hakkını kaybetmiştir. O halde her hâl ü kârda ve daima müslüman kalmaya, müslümanlarla beraber olmaya, onlara karşı kardeşçe davranmaya mecburdur.  Din kardeşliğinden daha güçlü ve kutlu bir başka bağ yoktur. Bu sebeple müslüman yürekler müslümanlara karşı daima sevgi ve muhabbetle atmalıdır. Çünkü hayat, ancak din kardeşleriyle birlikte yaşanırsa güzeldir.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42