Gönderen Konu: Şehitler Yetimler ve Kahreden İhanet  (Okunma sayısı 81 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5777
Şehitler Yetimler ve Kahreden İhanet
« : Ocak 14, 2024, 10:45:28 ÖÖ »


Şehitler Yetimler ve Kahreden İhanet

Gün geçmiyor ki bir şehid cenazesiyle karşılaşmayalım. Gözlerimizden akan gözyaşları, bir şeyler yapamamanın acziyeti, bayrağımızla tabuta sarılmış, gök ekinler gibi biçilmiş, gencecik yavrularımız yahut gencecik yavrular gibi hareket eden şehitlerimiz.

Geride bırakılan bağrı yanık insanlarımız. Mahzun, mükedder yetim çocuklar. Küçücük şehid yavruları. Vakûr, büyümüş de küçülmüş halleri taşıyanlar. Kendi küçücük yüreğinin derin sızısını halledecek, minicik elleriyle içini bastıracak şehit oğlu. Ne yaman bir duygu muhasebesinin çilesini gözyaşlarıyla tebessümlerini birleştirmiş. Emsalsiz bir gönül zenginliği halinde nasıl da yapabilmiş, yaşayabilmiş! Küçücük yavrucaklar bunlar. Gazze’deki şehit yavrularla bir başka gönül bağı kardeşliği. Şefkatten, merhametten, rahmetten nasipsiz hilkat garibeleri yaratıklar anlayamazlar. İnsan dokularının yerini alan canilik ve vahşetle de Siyonizm’in, Yahudi’nin, haç’ın uşaklığını yapanlar anlayamazlar. Onların anladıkları dille gebertmekten başka.

Mübarek ay ve günlerden, girdiğimiz üç aylardan, teneffüs ettiğimiz manevi iklimden rahatsız olanların sesleri kesilmedikçe, boğazları sıkılmadıkça, terör devletlerinin katliamları, vahşetleri, canilikleri durdurulmadıkça insanlığın huzuru olmaz.

Kutsalı olmayan güruhun dindarlığın hançeri Laiklikten kurtulmadıkça ‘değiştirilemez!’ hükmündeki prangasından kurtulmadıkça onlar da farkında olmadıkları esaretlerden kurtulamazlar.   

Bir yanda şehidlerimiz, diğer tarafta AYM’nin tavrı/hükmü. Devlet; kendi kendi içindeki bu urları, virüsleri atıp temizlemedikçe milletimiz de sükûnete, huzura kavuşamayacak. Sabır taşına döndük. Türkiye; katilini milletvekili yapan sicili-kanı-sütü bozuk olanları meclise sokma utancından kurtarmaya çalışırken hâlâ AYM üyeliği yapan Batı’nın uşaklarının emrinde hareket etmekten kurtulmadıkça bizlerde bunlardan kurtulamıyoruz.  Bayrağımıza sarılmış şehidimizin tabutunun yanındaki boynu bükük yavrunun o masumane vakarlı duruşunun etkilemedikleri soytarılara “insan” demem diyemem.

Siz; silahın tetiğini çekenler değil, tetikçileri kullananlar! Siz, zehirli dillerinizle, sözlerinizle, hatta kalemlerinizle insanları tetikçi zilletine batıranlar! Onlarla beraber, utancınızdan ölmelisiniz. Böylesine bir utanmazlık, inançsızlığın rezilliğe dönüşmesidir. Sevginin yüzülmüş bir deri gibi sıyrılıp atılmasıdır. Fıtrattaki insani istidat hücrelerinin kezzap dökülmüşçesine yok edilmesidir.

Türü ne olursa olsun bir mukaddese ihtiyaç duyma yönelişinin, beton kepçeleriyle kazınmasıdır. Siz sadece reddettiğiniz ölçülerin münkiri değil, bağlanır göründüğünüz ölçülerin de hainisiniz. Sonra oturup böyleleriyle “fikir” konuşacağız öyle mi?! “Fikir” ki, evrensel şartı samimiyettir; kendini aşmayı gerektirir.

Mahviyet ve sevgi ister; insanın mutluluğunu bütün bencilliklerden arınmış dervişane bir mihnet (çile) kabulüyle her şeyin üstünde tutmayı lüzumlu kılar. Size ad bulmak sizi vasfeylemek kabil mi? Ahlaki değerleri reddedip, mukaddeslere/değerlere inanmamayı inanç haline getiren zavallılar! Gözyaşını ‘tuzlu su’dan ibaret gören hilkat garibeleri. En üstün hasletlerin sahtekârlığını yapmak utanmazlığı, insan soyunun en büyük utancı değil mi? …

“İnsan olma”nın istismarında her şeyin istismarı vardır; “istismarın istismarı” dahil. Alamet-i farikanız da o zaten. Siz en kolay bu özelliğinizle tanınırsınız. Hele şimdi tam bir katliama, vahşete, dehşete sebebiyet vermek hesabı en zor verilecek amellerden. Dış güçlerin emrini yerine getirme de ayrı bir fecaat/vahamet…

Herkese bir istismar iftirası yöneltiyorsunuz ki, yaptığınız iş fark edilmesin. Ama bilesiniz ki millet her şeyin farkındadır. Ne istiyorsunuz bu milletten? Zehirlenmiş olabilirsiniz, hain münkir, rezil hepsi. Ama yine de sizde bir “insani kırıntı” bulunamaz mı? Geride bırakılan yetimleri, öksüzleri, dulları, her şeyden habersiz o masum yavruları. Ne olduğunu tam anlamadan tabuta sarılı ay yıldızlı bayrağa bakarak akıtılan gözyaşları… Geride kalanların feryadı figanları, ayakta duramayacak, bir tutunacak dal arayan halleri…

Bütün bunlar hiç mi etkilemiyor sizleri. Bu duygu seli de mi etkilemeyecek sizi.

 Türkiye’nin güçlenmesi, bütün İslam âleminin, bütün insanlığın hayrınadır. Türkiye çökerse bütün Müslümanlar altında kalır. Türkiye bütün İslam âleminin kalbidir. Hele lider ülke, lider Cumhurbaşkanı, mazlumun yanında zalimin karşısında duruşu ‘Cinnet Toplumu’nu ‘Cennet Toplumu’ yapmaya götürecek hal ve harekat içindeki halleri… “Küntüm hayra Ümmetin ühricet linnas…” la başlayan Âli İmran sûresi 108. Âyet ile (Siz insanların iyiliği, faydalanması için ortaya çıkarılmış, seçilmiş en hayırlı milletsiniz, en hayırlı kadrolarsınız, hayır toplumusunuz. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar, iyiliği emreder, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alıp kamu güvenliğini temin edersiniz. Allah’a iman edersiniz. Ehl-i kitap da iman etmiş olsaydı, kendileri için daha hayırlı olurdu.

İçlerinden ehl-i tevhid olanlar da var. Fakat onların çoğu, doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkmış fâsıktır, âsi ve bozguncudur.)

Kısmen de olsa amel edilmesi, unutulmaması, muhatab alınması ümmetin liderliğine lâyık olamasak da bu duygu ve düşünceleri, bu hassasiyetleri kaybetmediğimiz müddetçe ‘liderlik’ mesuliyet ve mükellefiyet bizi bırakmayacak İnşaallah… Şu haliyle bile öyledir.

Ne istersin benim güzel insanımdan? Ne kötülük gördün şimdiye kadar ki, onu yok etmek kastından bir türlü vazgeçemedin? Ne yaptı sana?

Maksatları bizi “Batıcılık rayı”nda düşünemeyecek hale getirerek uyuşturma! Biz bu oyunu bozmalıyız. Milletimiz için, insanlık için, Allah için bozmalıyız.

Küresel ısınmadan, çevre kirliliğine, insan ilişkilerinden, ekonomik hayatımıza varıncaya kadar bütün bunalımların temelinde “ruh kirliliği” vardır ve bu kirlilik orman yangını gibi birbirini tutuşturarak devam etmektedir. Bu gidişin daha güzel yarınlar getireceğini ifade eden, bir tek ciddi ilim ve fikir adamı gösterilemez.

İnsanı tüketip, zehir üreten, bir dehşet ve vahşet yapılanmasına günbegün giden yola medeniyet de uygarlık da denmez. İçinde bulunduğumuz şartlar toplumu oraya götürüyor, sürüklüyor. Her halde çözüm, “Yüreklerdeki, gönüllerdeki, gözlerdeki kuraklığın, küresel kuraklıktan daha beter” olduğunu idrakten geçiyor olsa gerek!

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41