Gönderen Konu: Zekatla Arınma  (Okunma sayısı 100 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Zekatla Arınma
« : Ağustos 25, 2022, 01:15:53 ÖS »
Zekatla Arınma

Namazın nasıl bir şekli ve sureti, bir de ruhu ve hakikati varsa zekât ibadetinin de bir sureti, bir de hakikati vardır. Zekâtın sureti malı yoksula ve fakire vermek, paylaşmaktır. Zekâtın ruhu ise tezkiyedir. Tezkiye temize çıkarmak, arındırmak, arttırmak, fıtri olana dönmek, temiz davranışlar ortaya koymaktır. Tezkiye ayrıca nefsi isyan, inkâr ve gafletten, yani manevi kir ve zulmetten temizlemek manasına da gelir. Bu manevi temizlikten sonra ise güzel ahlak ile tezyin etmek gelir. Tezkiye kelimesinin bir diğer anlamı ise artma, çoğalma ve nemalanmadır. Yüce Rabbimizin dinen zengin kabul edilen kişilerin, fakirlere vermesini emir buyurduğu zekât, tüm bu manaları içermektedir. Zira zekâttan kasıt malın tezkiye edilmesi, temizlenip arındırılmasıdır. Zekât vermekle kişi malını her türlü kirden temizlediği gibi nefsini de arındırıp temizler. Çünkü nefis bencildir, paylaşmak istemez. Nefsin bencil ve kötü eğilimlerinden kişi ancak vermekle arınır. Mal ve serveti paylaşmakla şükrü eda edilir ve şükürle mal artıp çoğalarak bereketlenir. Zekâtla kişi hem maddi ve manevi açıdan arınır hem de şükür etmekle malı ziyadeleşir.

Sufiler kişinin manevi olgunluğa ermesi için nefsin tezkiyesini ve kalbin tasfiyesini lüzumlu görürler. Yüce Rabbimiz nefsini arındıran ve temizleyenlerin kurtuluşa erdiğini bildiriyor bizlere. (Şems, 91/9.) Bu arınma çeşitli yollardan gerçekleşir. Tebük seferine imkânları olduğu hâlde katılmayan kişiler daha sonra çok pişman olup üzülmüş ve tüm mallarını Allah Resulü’ne getirerek bağışlanmak istemişlerdi. Bu kişiler Hz. Peygamber’den (s.a.s.) kendilerini arındırmak üzere bu mallarını almasını ve dağıtmasını ve bir de kendilerinin affedilmesi için dua etmesini istemişlerdi. Sevgili Peygamberimiz kendisine böyle bir şey emredilmediği için almak istemedi onların mallarını. Sonra Tevbe suresinin 103. ayet-i kerimesi nazil oldu: “(Ey Peygamber) Onların mallarından bir bölümünü sadaka olarak al ve bu yolla onları temizle, günahlardan arındır. Onlara dua et çünkü senin duan onlara gönül huzuru sağlar. Allah her şeyi işitendir, bilendir.” Bu ayet-i kerimede ifade edildiği üzere cihattan geri kalarak hata işleyen kişiler, mallarını infak ederek affedilmeye vesile bulmak istemişlerdi. Yüce Allah onların infaklarını kabul etmiş, arındıklarını bildirmiş ve resulünden onlar için dua etmesini istemiştir. Böylece onlar hatalarına karşılık mallarından vererek manevi olarak kendilerini temizlemeye yol bulmuş oldular. İslam âlimleri bu ayette zikredilen sadakanın zekât olduğunu ifade etmişlerdir. (Kur’an Yolu Tefsiri, c. 3, s. 55-57.)

Zekât da tıpkı namaz gibi kişiyi manevi olarak arındıran bir ibadettir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de namaz ve zekât birlikte zikredilir. Zekât ibadetinin daha ziyade toplumsal birliktelik ve kaynaşma açısından önemi vurgulanır. Ancak zekâtın hikmetleri bununla sınırlandırılamayacak kadar geniştir. İmam Gazali zekât ibadetindeki üç sırrı şöyle açıklar: Her mümin Hak Teâlâ’yı sevdiğini söyler. Allah’ı sevdiğini iddia etmeyen hiçbir mümin yoktur. Hatta insanlar Allah’tan başka hiçbir şeyi sevmemekle memurdurlar. Ancak insanların sevdiği şeylerden biri de Tevbe suresi 24. ayette belirtildiği üzere mallarıdır. Bu sebeple Yüce Allah insanları malları ile deniyor. Eğer mümin Allah’a olan sevgisinde samimi ise malını O’nun uğruna feda edebilir. Zekâtın ikinci sırrı, kalbi cimrilik gibi bir pislikten temizlemektir. Zahirî necaset Hakk’ın huzuruna varmaya engel olduğu gibi cimrilik de Hakk’ın huzuruna yaklaşmaya liyakat kazanmaya manidir. Kalp bu kirlilikten ancak mal harcamakla temizlenir. Bu itibarla zekât, içerisinde yıkanılıp pislikten temizlenmeye vesile olan bir su gibidir. Zekâttaki üçüncü sır nimete şükretmektir. Namaz, oruç ve hac ibadetleri beden nimetinin şükrüdür. Zekât ise mal nimetinin şükrüdür. (Gazali, Kimyayı Saadet, Ataç Yay. İstanbul 2019, s. 147.) Zekâtın aslı ve hakikati nimetin cinsinden olmak üzere nimetin şükrünü eda etmektir. Her organın zekâtı vardır. İnsanın her organını hizmete hasretmesi yani ibadetle meşgul bulundurmasıyla nimetteki zekâtın edası yapılmış olur. Bâtındaki nimetlerin de zekâtı vardır. Bunların sayısı zahirî nimetlerden daha çoktur ve aslını ve hakikatini saymak imkân dâhilinde değildir. Bâtındaki nimetlerin zekâtı irfandır yani onları tanımak, bilmektir. Kul Allah Teâlâ’nın üzerindeki nimetinin hadsiz hesapsız olduğunu bilince bu hadsiz hesapsız nimetlerin zekâtı için hadsiz hesapsız şükür vacip olur. (Hucviri, Keşfu’l-Mahcub, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2010, s. 376.) Zahirî nimetleri görmeye göz gerektiği gibi bâtıni nimetleri görmek için de basiret ve tefekkür gerekir.

İnsan dünyaya meyyal bir yaratılışla yaratılmıştır. Çünkü insan dünya ve içindekilerle sınanır. İnsanın sınandığı konuların başında ise dünya malı gelir. Dünyalıklara bağlılığının kuvvetlenmesi ölçüsünde manevi olarak zayıflar. Hz. Mevlana insanın manevi olarak ilerleyebilmesi için bu dünyevi bağlardan kurtulması gerektiğini söyler: “Koparırsan bağını ey oğul âzâd olacaksın / Daha ne kadar altın ve gümüş bağında kalacaksın.” Her türlü dünyevi bağdan kurtulan insan hür olur. Sadece kendisini yaratana kul olmanın zevkini idrak eder. Hz. Mevlana insanın mal ile olan ilişkisini gemi ve deniz misaliyle anlatır. Su geminin içinde olursa gemiyi batırır. Ama dışında olursa gemi suyun üstünde yüzerek menziline ulaşır. İnsanın gönlünde mal değil de aşk ve muhabbet varsa dünya denizinde batmadan seyreder. Malı ihtiyaç sahiplerine korkmadan tasadduk eder. Böylelerinin malı eksilmez çoğalır: “Mal, sadaka vermekle eksilmez; hayırlarda bulunmak malı kaybolmaktan, zayi olmaktan korur. Altın, zekât vermekle eksilmez; artar. Namaz da insanı kötülükten, fenalıktan, çirkin ve iğrenç hareketlerden korur, kurtarır. Verdiğin zekât, kasana ve kesene bekçilik yapar, onu korur. Kıldığın namaz da sana çobanlık eder; seni kötülüklerden kurtarır.”

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41