Gönderen Konu: Nikah-1.  (Okunma sayısı 494 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Nikah-1.
« : Ağustos 07, 2018, 06:46:51 ÖÖ »
Nikah-1.

Allah Teâlâ evlenip çoğalmaları, nesillerini devam ettirmeleri için insanları kadın ve erkek olarak iki cins yaratmış, birbirlerine karşı alâka uyandırmış ve cinsler arasında nikâh akdini meşru kılmıştır. Böylece fıtrî duygular, fıtrî alâkalar meşru bir zeminde hayat bulmuş ve insan nesli behimî bir yaşantıdan korunmuştur. Zina ve zinanın öncüleri olan her türlü söz ve fiiller, nikâhsız beraberlikler yasaklanmış, temiz yaratılan insanın, temiz ve nezih yaşaması için çok mükemmel hükümler konulmuştur.

Nikâh akdi ile başlayan aile hayatı çok ulvî değerler üzerine bina edilmiştir. Bu sebepledir ki tarih boyunca birçok soykırımlara, istilalara ve zulümlere maruz kalan Müslüman milletler, inançlarını, dini değerlerini koruyabilmiş, kısa bir zamanda yeniden derlenip toparlanabilmişlerdir.

Şu husus asla unutulmamalıdır ki, sağlam inançlı, sağlam karakterli fertler sağlam aileleri, sağlam aileler sağlam toplumları oluştururlar. O bakımdan fert ve ailelerin eğitimi çok önemlidir. Aile nizamı bozulmuş toplumların insanca ve huzur içinde yaşamaları mümkün değildir.

Dikkat edilsin, düşman güçler asırlardan beri İslam ümmetinin dinî ve ahlâkî değerlerini, aile düzenini tahrip etmek, aile fertleri arasındaki dinî ve millî bağları parçalamak, başıboş, sevgisiz, saygısız, itaatsiz, mesuliyetsiz bir yığın haline getirmek için büyük çaba göstermektedirler. Bunun adı sosyal ve kültürel istila, kültür emperyalizmidir. Maalesef düşmanlar bu konuda her zaman yerli işbirlikçileri, yerli uşakları bulmuş ve en büyük tahribatı onların eliyle gerçekleştirmişlerdir.

Bu bakımdan aile reislerine çok büyük vazifeler düşmektedir. Hanımları ve çocuklarını bu aşağılık istilâdan, bu kör emperyalizmden korumak için asla ihmal etmeden her türlü çaba ve gayreti göstermeli, alınması gereken tedbirleri almalıdırlar.

İslam’da aile reisi erkektir. Fakat bu reislik, aile fertleri üzerinde bir tahakküm, bir zorbalık değildir. Çok ağır bir mesuliyet, çok büyük bir vazifedir. Dinimiz, aile reisi ile aile fertleri arasındaki vazife ve mesuliyetleri en ince ayrıntılarına kadar açıklamıştır. Keyfî ve nefsânî tasarruflar ve davranışlar yasaklanmıştır. Ailede her ferdin hak ve vazifeleri doğrultusunda hareket etmeleri istenmiştir.

Ailenin huzur ve saadeti, karşılıklı sevgi ve saygıya, hak ve vazifelere riayet etmeye bağlıdır. Allah Teâlâ “Erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler. O sebeple Allah onlardan kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından onların nafakasını temin ederler.” (Nisa/34) buyurmaktadır.

İslam’da kadının yeri çok büyüktür. O, kocasının haramlara, günahlara dalmaması için bir örtü, evini, iffet ve namusunu koruyan, hayat mücadelesinde en yakın yardımcısı olan bir fedakârlık âbidesi, çocuklarının mürebbîsi ve ailenin ana tahtında oturan sultanıdır.

“Kadınlar sizin için örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz.” (Bakara, 187)

Her birine ayrı ayrı üstün meziyetler verilen, ayrı ayrı güzellikler ve kabiliyetlerle donatılan kadın ve erkek, bu meziyetlerini, güzellik ve kabiliyetlerini çok iyi bir şekilde değerlendirir, meczeder, birbirlerini tamamlayarak bir ahenkler cümbüşü meydana getirebilirlerse, dünya saadetini de, ukba saadetini de yakalamış, aynı zamanda din, vatan ve millete, tüm Müslümanlara faydalı olacak, hizmet edecek, sağlam nesiller yetiştirmenin zeminini hazırlamış olurlar.

Adalet ve eşitlik, herkese kaldırabileceği kadar yük yüklemek, yaratılışına uygun vazife ve mesuliyet vermektedir. Kadın ve erkek arasında en büyük eşitliği ve adaleti İslam dini sağlamıştır. İnsanı yoktan var eden Allah Teâlâ, yarattığı kadın ve erkeğe yaratılışlarına en uygun vazifeler vermiş, hak ve vazifeleri adalet ölçülerine göre belirlemiştir.

Maalesef zamanımızda bir kısım Müslüman kadınlar, cehaletleri sebebiyle feminist düşüncelerin, Batı’nın bu hastalıklı, bu tahripkâr cereyanının tuzağına düşmektedirler.

Aile nizamını bozan, Kur’an ve sünneti göz ardı eden, hatta savundukları hastalıklı ve yıkıcı düşüncelerine set çeken bir kısım hadis-i şerifleri, red ve inkâr eden davranışlar sergilemektedirler.

Bu gibi kadınlar güya İslam adına hareket ettiklerini zannediyorlar. Fakat aslında nefislerine ve şeytana uyuyor, İslam’ın aile düzenini yıkmaya matuf çalışmalara bilerek veya bilmeyerek yardımcı oluyorlar. Neticede aile düzeni bozuluyor. Kadın kendi başına buyruk yaşıyor. Karşılıklı sevgi ve saygı yok oluyor. Çocuklar sevgisiz ve ilgisiz kalıyor. Ailede bir başıboşluk hüküm sürüyor.

Tüm İslam ülkelerinde yer yer bozulan aile düzenini yeniden ve en iyi bir şekilde tesis etmek için her türlü çaba ve gayret gösterilmeli, bu konuda kadınların eğitimine ağırlık verilmelidir. “Yuvayı yapan dişi kuştur.” atasözü rastgele söylenmiş bir söz değildir. Yuvayı yapan bu dişi kuş iyi eğitilmezse kurduğu yuvanın ne demek olduğu iyi anlatılmaz, iyi öğretilmezse yuvayı yapan kuş, yuvayı yıkan kuş olabilir.

Kızlarımız ve gençlerimiz evlenme çağına geldiklerinde ve hatta daha önce aile hayatı, aile düzeni, karı kocanın karşılıklı hak ve vazifeleri, yardımlaşmaları, fedakârlıkları, çocuk bakımı ve eğitimi ile ilgili doğru bilgilerle donatılmalıdır.

Evlilik çağına gelen gençlerimiz, zamanında evlendirilmelidir. Fakirlikten dolayı evlilik imkânı bulamayan gençlerimize yardım eli uzatılıp evlenmeleri sağlanmalıdır.

Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışlı olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nur, 32)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır:

“Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik, gözü haramdan, ferci (zinadan) daha iyi korur. Kimin gücü yetmiyorsa o da oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti kırar.” (Müslim)

“Ashab-ı Kiram’dan üç kişi, Peygamberimizin hanımlarının evlerine gelerek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ibadetinden sormuşlar. Kendilerine O’nun ibadetinden haber verilince herhalde bunu az görerek “Biz nerede, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nerede? Allah O’nun gelmiş geçmiş bütün günahlarını affetmiştir.” demişler. Bunlardan biri “Ben ilelebet geceleri namaz kılacağım.” diğeri, “Ben de ömrüm boyunca oruç tutacağım.” öteki de, “Ben de kadınlardan uzak kalacağım, ebediyyen evlenmeyeceğim.” demiş. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelip bundan haberdar olunca:

“Şöyle şöyle diyenler sizler misiniz? Dikkat edin. Vallahi sizin Allah’tan en ziyade korkan ve sakınanınız benim. Lâkin ben hem oruç tutarım, hem tutman. Hem namaz kılar hem uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” buyurmuşlardır.” (Buhari)

Diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Kim evlenirse imanının yarısını tamamlamış olur. Diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun.” (Tâberâni)

Zeki Soyak.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Nikah 2
« Yanıtla #1 : Ağustos 07, 2018, 06:49:49 ÖÖ »
Miras 2

Mirasta Hak Sahibi Olanlar

İslâm miras hukukunun İslâm dışı bütün miras hukuklarından üstün diğer bir yönü de mirastan hisse alacakların çok geniş tutulması ve ölüye gerek hayatında ve gerekse ölümünden sonra faydası olacak akrabalarını vâris yapmasıdır. Şöyle ki:

1. Ashab-ı feraiz:

Kitap, sünnet ve icma ile hisseleri belirlenen vârislere Ashab-ı feraiz denir. Bunlar ölen kişinin en yakın akrabalarıdır. Bu sınıfta olanlar nâslarla belirlenmiş haklarını aldıktan sonra mirastan geriye bir şey kalırsa ikinci derecede mirasta hakkı olanlar söz konusu olur.

Ashab-ı feraiz on ikidir:

1) Baba,

2) Babanın babası,

3) Anne bir kardeş,

4) Kız,

5) Oğlunun kızı,

6) Anne baba bir kız kardeş,

7) Baba bir kız kardeş,

8.) Anne bir kız kardeş,

9) Anne,

10) Büyükanne (Babaanne-anneanne).

Büyük annelerin mirastan hisse almaları sünnet ile sabittir. Ölenin annesi hayatta ise babaanne ve anneanne mirastan hisse alamazlar. Sebep yönüyle Ashab-ı feraiz olanlar ise:

11- Koca,

12- Karı.

Bu on iki grubun miras taksiminde varislerin durumuna göre, mirastan alacakları hisseleri kırk mesele olarak halledilmiştir. Bu hususlar Feraiz kitaplarında izah edilmiştir.

2. Asâbe:

Asâbe yoluyla vâris olanlar iki kısımdır:

a- Neseb yoluyla asâbe olanlar

b- Sebep yoluyla asâbe olanlar

Neseb Yoluyla asâbe olanlar şunlardır:

1- Ölenin oğlu, oğlunun oğlu, ila ahirihi.

2- Babası, babasının babası ila ahirihi.

3- Babasının anne baba bir kardeşleri, baba bir kardeşleri ve bunların oğulları.

4- Ölenin dedesinin cüzleri, yani anne baba bir amcalar veya baba bir amcalar ve bunların oğulları.

5- Ölenin kızları.

6- Oğlunun kızları.

7- Anne baba bir kız kardeşleri.

8- Baba bir kız kardeşleri.

3. Zevil erham:

Bu sınıfta olanlar şayet Ashab-ı feraizden veya asâbeden varisler varsa varis olamazlar. Onlardan hiçbir vâris olmadığı takdirde vâris olurlar. Bunlar:

a- Ölen kimsenin kızlarının çocukları, oğlunun kızları.

b- Ölenin anneden dedesi ve anneden dedesinin babası, ölenin annesinin babasının anası, annesinin babasının anasının anası.

c- Ölenin kız kardeşlerinin çocukları ve erkek kardeşlerinin kızları.

d- Halalar, anne bir amcalar.

4. Anne rahmindeki çocuğa da mirastan pay ayrılır. Çocuğun erkek mi, kız mı olduğu bilinemeyeceğinden mirastan erkek veya kız olacağı ihtimaline göre hisse ayrılır. Şayet rahimdeki çocuğun azaları erkek veya kız olduğunu gösterecek kadar kesin olarak belirmiş ve bu husus dindar müslüman bir doktor tarafından tespit edilmiş ise rahimdeki çocuğun hissesi ona göre ayrılır.

Mirasa Mani Durumlar

Birbirleri ile yakın akraba oldukları ve dolayısıyla birbirlerine vâris olmaları gereken kişiler şu durumlarda birbirlerine varis olamazlar;

1- Din ayrılığı; Müslüman bir kocanın, gayrimüslim hanımı, kocasına, din değiştiren veya mürted olan bir çocuk müslüman olan babasına, anasına varis olamaz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Müslüman kâfire, kâfir de müslümana varis olamaz.” (Buhari-Müslim)

2- Anne ve babasını veya evladını öldüren bir kişi öldürdüğü kişiye varis olamaz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Katil varis olamaz.” buyurmuştur. (Tirmizi)

3- Vârisin meçhul olması. Şöyle ki, kaybolan çocuğun kendisini filanın oğlu veya kızı olduğunu ispat edememesi veya diğer varisler tarafından tanınmaması. Trafik kazası, deprem gibi toplu ölümlerde akrabalardan hangisinin önce, hangisinin sonra öldüğü belli olmadığından birbirine vâris olamazlar. Ve benzeri belirsizliklerde böyledir.

4- Koca karısının zina yaptığını ve karnındaki çocuğun kendisine ait olmadığını iddia ederek hâkime başvursa ve karı koca birbirleri ile lian yapıp, hâkim de boşanmalarına hükmetse, ana rahmindeki çocuk kadının lanetleştiği ve boşandığı kocasına vâris olamaz.

5- Köleler vâris olamazlar.

Miras Taksim Edilmeden Önce Yapılması Gerekenler

Ölen kişinin geride bıraktığı miras, varisler arasında taksim edilmeden önce, ölünün malından:

1- Borçları ödenir.

2- Ölenin hanımı hayatta ise nikâh akdinde tespit edilen mihri müecceli ödenir.

3- Ölenin yapmış olduğu vasiyet, vasiyet yaptığı şahıs veya hayır kurumlarına verilir.

4- Ölünün teçhiz ve tekfin masrafları karşılanır. Bu vazifeler yerine getirildikten sonra da geriye kalan mal, vârisler arasında taksim edilir.

Önemli Hatırlatma

1- Varislerin mirastan alacakları miktarların bir kısmı Kur’an ve sünnetle sabittir. Bir kısmı icma ile bir kısmı da ictihatlarla belirlenmiştir.

2- Mirasta hak sahibi olanlar yukarıda madde madde açıklanmıştır. Bunlardan bir kısmı, başka vârislerin bulunmasıyla vâris olmaktan düşerler. Veya yalnız başına olan vârislerle, başka varisler ile beraber olan vârislerin mirastan alacakları hisseler değişir.

Meselâ: Ölenin mirasçı olarak babası bulunursa dede miras alamaz.

Ölenin annesi hayatta ise babaanne veya anneanne vâris olamazlar.

Keza: Ölen kadının çocuğu, oğlunun oğlu ilâ âhirihî bulunmasa: Ölen kadının kocası mirasın yarısını alır. Ölen kadının çocuğu veya oğlunun oğlu ilâ âhirihî bulunursa kadının kocası mirasın dörtte birini alır.

3- Vârislerin çeşitli durumlara göre mirasta hakları vardır. Bütün bunları feraiz kitaplarından teferruatlı bir şekilde öğrenmek mümkündür. Arzu edenler feraiz kitaplarına müracaat etmelidirler.

Zeki Soyak.

 


* BENZER KONULAR

Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Dün, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Dün, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Dün, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:31 ÖÖ]


Müslüman Gençlere Zikir Bildirisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:36 ÖÖ]


Kıskanmak ve Muş Gibi Yapmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


Dinine Tarihine Kültürüne Bağlı Gençler Yetiştirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:57 ÖÖ]


Meyyit – Ölü - Ziyârete Gelenleri Tanır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:07:16 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Zakirin Gözyaşı 2001 - 320 Kbps - Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:43 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Sensiz Ağlar 2003 - 320 Kbps - WaV Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:13 ÖÖ]


Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Mayıs 04, 2024, 09:20:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42