Girizgâhlar
İmam Gazali, İhya’sında insanın dört olumsuz hasletinden bahseder. Bunlar, behimi, sübui, şeytani ve rububi sıfatlardır… İnsanın potansiyel olarak taşıdığı bu olumsuz hasletler terbiye edilmediği, ehilleştirilmediği takdirde kurulan tuzaklar aktif hale gelecek ve kötülük yayılacaktır.
Yüce Yaratıcı insanın hakikat ekseninde yürümesini ve yaşamını bu doğrultuda sürdürmesini istiyor.
Fakat hak yolda yürüyen kişinin görünen ve görünmeyen engelleri olacaktır ki, dava adamları ağır bedeller ödeyerek bu engelleri aşmış ve ellerindeki meşaleyi tutmaya devam etmişlerdir. Onlar inandılar ve inandıkları gibi de yaşadılar.
Behimi sıfatlar: Kişinin ihtiyaçları konusunda aşırıya kaçması, aşırı yemesi, harislik yapması ve şehvani durumlardır ki, din itidal yolunu ve helal olanı işaret eder ve hayatı dengede tutar.
İhtiyaç miktarınca yiyip içmek insanın yaşamını sürdürebilmesi için elzemdir. Ancak kişi talepleri üzerindeki kontrolü kaybettiğinde yaşam dengesi bozuluyor ve her şey ters yüz oluyor. Bu durumda oburluk, ahlaki sapmalar ve hayatın her alanında göze çarpan bir taşkınlık, savurganlık ve vurdumduymazlık ortaya çıkıyor ve bunların her biri farklı sorunlara yol açıyor.
Yüce Allah insanı, evreni ve varlık alemini sarsılmaz bir denge üzerine yaratmıştır ki, bugün yaşanan kaos, çatışma, yoksulluk, terörizm, fikri ve zihni sapmalar ve sorun olarak görebileceğimiz her şey bu dengenin sarsılması ile ortaya çıkan durumlardır. Aşırı tüketilen her şeyde yoksul ve mahrumların hakları vardır ve bu durum insani ilişkileri ayakta tutan ahengin bozulmasına, adaletsizliğe yol açar. Nitekim bugün bütün dünyada ve ülkemizde bir obezite sorunundan bahsediliyor. Bir yandan açlıktan bitap düşmüş çocukların görüntüleri yer alırken diğer yanda aşırı yemekten sağlık sorunlarına duçar olmuş kişilerin sorunları gündeme geliyor. Elbette bu sorunun altında yatan farklı nedenler vardır ancak hayatımızı etkileyen sebepler ne olursa olsun bizim için ideal olan dengeyi korumak zorundayız.
Sebui sıfatlar: Kişinin potansiyel olarak taşıdığı öfke, gazap ve intikam duygusudur. Bütün kötülüklerin temelinde kin, nefret, haset ve öfke gibi sorunların etkileri vardır, dolayısıyla önce öfkeyi tanımlamak ve kontrol altına almak zorundayız. İlginçtir hayatın bütün güçlüklerini tek başına omuzlayabilen insan öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyor ve küçük meseleleri büyüterek şiddet ve nefret ekmeye devam ediyor.
İnanan kişi potansiyel olarak taşıdığı öfke duygusunu, adaletin ihlal edildiği noktalarda ve dozunda kalmak şartıyla kullanılır. Ne zulmeder ne de zulme rıza gösterir, hakkın ihlal edildiği ortamda korkusuzca kalkar ve sesini sonuna kadar yükseltir.
Öfkeyi nefislerinin kölesi haline getirenler ise şiddet ve nefreti yayarak yeryüzüne yaşanmaz hale getirirler. Cehaletten beslenen bu kişiler öfke ve şiddeti güç zanneder ve kıyım yapmaya devam ederler. Oysa Resulullah güçlü kişi öfkesini kontrol eden kişidir ifadesi ile gücün kaba kuvvetle değil iman, akıl ve irade ile mümkün olabileceğini açıklamıştır.
Şeytani sıfatlar: İhanet, yalan, dolandırıcılık, hile gibi gayr-i ahlaki davranışlardır ki, bu davranışlar terbiye edilmediğinde toplumu ayakta tutan temel değerleri etkileyerek kaosa sebebiyet verir. Zira beşer türünü insan kılan onun sahip olduğu maddi imkânlar değildir, aksine fıtratında taşıdığı öz, üst değerlerdir. Şeytani sıfatları besleyerek kötülüğe düşen kişi bu değerleri elleriyle katlediyor ve kötülüğün yayılmasına sebep oluyor.
Rububi sıfatlar: İnsanın yönetme arzusudur… Kişi bu potansiyelini hakkın ikamesi için kullanarak iyiliğin yayılmasına katkı sağlayabilir. Aksi takdirde, tahakküm, baskı ve dayatma ortaya çıkacak ve toplumun dengesi alt üst olacaktır.
Dünyanın cafcaflı renklerine aldanarak kendini muktedir gören insan aslında bu âlemin bir yoksuludur. Ancak ruhunun açlığını, yoksunluğunu, mahrumiyetini görmeyip elindeki elma şekeri ile avunuyor ve büyük bir servete sahip olduğunu düşünüyor.
Fatma Tuncer.