Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10
11


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) “Allah (C.C.)  Kindar İnsanları Affetmez

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Şaban ayının yarı gecesinde (Berat Gecesi)  Allah (C.C.) yeryüzündeki insanları affeder. Allah’a (C.C.) ortak koşanları, Müslüman olmayanları ve insanlar arasında kin besleyenleri affetmez.” Kardeşlerim hadîs-i şerifte Allah (C.C.) kendine ortak koşanları, kendine ve resulüne inanmayanları yani Müslüman olmayanları ve kindarları affetmeyeceğini söylüyor. Kindarlığın yan yana bahsedildiği günahlara bakınca kindarlığın Rabbimiz katındaki günahını anlayabiliriz. Bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a 3 günden fazla küs kalması kesinlikle dinimizce yasaktır. 3 günden fazla küs kalınca kindar oluyor. Yarın hesap vereceğimizi unutmadan küs kaldığımız kardeşlerimizle barışıp Rabbimizden af dileyelim. Nitekim o affedendir. Hadîs-i şeriften anlamamız gereken Berat Gecesi’ni büyük bir nimet bilerek o gece camilerimize gidip ibadetlerimizi yapıp Allah’tan (C.C.) af dilemeliyiz. Allah (C.C.) bizleri affettiği kullarından eylesin.

“İMAN EDENLER İÇİN YERYÜZÜNDE İKİ EMAN (GÜVENCE) SEBEBİ VARDIR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “İman edenler için yeryüzünde iki eman (güvence) sebebi vardır. Birincisi benim. Ben ümmetim için güvence sebebiyim. Ben aranızda olduğum sürece yeryüzünde Allah (C.C.) sizlere azap etmeyecek, yerin dibine batmayacaksınız ve başlarınıza taş yağmayacak. İkincisi ise Allah’a (C.C.) içinden yalvararak istiğfar etme emniyet sebebinizdir. Ben beşerim bu dünyadan gideceğim. Belirli süre sizlere hizmet etmek için yollandım zamanım dolduğunda gideceğim ama istiğfar sizlerle kalacak. İstiğfarı terk etmeyin.”

Kardeşlerim bu hadîs-i şerifi, Kur’an-ı Kerim’den şu ayet-i kerime ile anlatabiliriz. Enfâl Suresi 33’üncü ayet-i kerimede Rabbimiz buyuruyor: “Oysa sen onların içinde iken, Allah (C.C.) onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah (C.C.) onlara azap edecek değildir” ayet-i kerimede hadis-i şerifin birinci kısmını ve ikinci kısmını anlattığı üzere Rabbimizin emrettiği üzere yaşayarak istiğfar etmeli ve ondan içten bir şekilde af dilemeliyiz. Bizler insanız, insan beşer, durmaz şaşar, eyler hata üçer beşer kardeşlerim. Hepimizin hataları vardır önemli olan gün bittiğinde günü değerlendirip yaptığımız hataları düşünerek Rabbimize içten bir şekilde istiğfar ederek af dilemektir. Allah bizleri affetsin.

“KUR’AN-I KERİM’DE NAZAR DEĞMESİNİ ÖNLEYECEK 8 AYET VARDIR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor:

“Allah’ın (C.C.) kitabı Kur’an-ı Kerim’de nazar değmesini önleyecek 8 ayet vardır. Fatiha Suresi ve Ayet-el Kürsi’yi (Bakara Suresi 255’inci ayet) her gün okuyun. Bir kimse bu ayet-i kerimeleri okursa okuyan Müslüman’a nazar değmez. İnsan nazarı da değmez zararlı cinlerin zararı da onlara dokunamaz.” Kardeşlerim nazar haktır. İnsana nazar değebilir. İnsanı tabuta koyup öldürebilir, hasta edebilir. Onun için bir insanı beğeniyorsanız eğer ona maşallah demeyi unutmayın. Maşallah derseniz nazarınız değmez. Bu sizin başka insanlara nazar değdirmemeniz için önlemdir. Sizlere de nazar değmemesi için hadîs-i şerifte anlatıldığı üzere Fatiha Suresi ve Bakara Suresi 255’inci ayet-i kerimesi olan Ayet-el Kursi’yi okursanız hem insanların nazarından hem de zararlı cinlerin zararından korunursunuz.

Prof. Dr. Cevat Akşit.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
12
Siyami Akyel / Zulme Sessiz Kalan liderler ve Destekçileri
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 07:04:01 ÖÖ »


Zulme Sessiz Kalan liderler ve Destekçileri

Siyonist İsrail’in Gazze’de, Refah’ta yaptığı katliam ve soykırıma ses çıkartmayan halkı Müslüman olan ülkelerin başındaki liderler, yöneticiler ve bunları iktidarda tutan destekçileri Allah-u Teâlâ indinde bunun hesabını veremezler!

İktidarları destekleyen halk kitlelerinin bir kısmı bu liderleri seçimle iş başına getirdikleri için iktidarların yaptığı zulme ortaktır. Bazı ülkelerde ise halkın seçim şansı yoktur. İktidara gelen güç, darbeyle yahut krallık sisteminin bir sonucu olarak iktidara geldiği için buradaki halklar ikinci derecede sorumludur. Bunların da sorumluluktan kurtulmak için her türlü mücadeleyi vermesi gerekir.

Gazze’de yaşanan insanlık dramı karşısında Müslüman ülkelerin başındaki liderlerin aktif rol alarak katliamı durdurması beklenirken, Siyonizm’in emrine girdikleri artık iyice anlaşılan liderler, halkların tepkisine rağmen zulmü ve katliamı desteklemeye, desteklemezse dahi zulme ve katliama sessiz kalmaya devam etmektedir.

Halkı Müslüman ülkelerinin başındaki liderler, ABD’nin icazeti, Yahudi lobilerinin desteğiyle iktidara geldiklerine, iktidarlarını Haçlı-Siyonist ittifakına borçlu olduklarına, onların yardımı olmadan iktidarda kalamayacaklarına inanmış, bu duyguyu içselleştirmiştir. İktidarı kaybetme korkusu, liderleri zulme karşı kayıtsız hale getirmiştir; değilse bu hodgâmlık neden?

Halkı Müslüman olan ülkelerdeki liderler, iktidara gelmelerini Haçlı-Siyonist ittifakına borçlu olduklarını, onlarsız yola devam ederlerse kaybedeceklerine inanmışlar belli ki. Makam kaybetme korkusu onları zulme kayıtsız hale getirmiş. Ancak büyük yanılgı içindeler.

Yeryüzünde insanlara iktidarı veren, iktidarı nasip eden, orada belirli bir süre oturmasına izin veren, adaletle değil zulümle yönetse dahi imtihan gereği bazen mühlet veren Allah-u Teâlâ’dır. Yani herhangi bir makama, güce, iktidara erişen kimse, bunu nefsine, kabiliyetine, üç beş Siyonist-Haçlı lobisiyle görüşmesine hamletmemelidir.

Kur’an-ı Kerim’de insanlara iktidarı verenin Allah-u Teâlâ olduğu, kendisine iktidar nasip olan kişi veya kişilerin ise iyiliği emredip kötülükten alıkoyarak adaleti tesis etmesi gerektiği şöyle beyan edilmektedir: “Onlar, o müminlerdir ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve fenalıktan da alıkoyarlar. Bütün işlerin sonu (kıyamette) Allah'a dönecektir” (Hac Sûresi, 41).

İktidarları şu ya da bu sebeple destekleyen halklar da şunu bilmelidir ki; mutlak iktidar yoktur, mutlak güç sadece Allah-u Teâlâ’dır. Desteklediğim iktidar giderse daha kötüsü gelir kaygısıyla iktidarları desteklemek, beşeri güçleri mutlak güç gibi görmek yanlıştır. Zira, Allah-u Teâlâ’nın imtihan gereği belirlediği kaderi hiç kimse değiştiremez, hiç kimse iktidardaki ömrünü uzatamaz, hiçbir lobi de sonucu değiştiremez.

Allah-u Teâlâ’nın, muktedirin iktidarını bitirmesine, rızkını kesmesine, takdir ettiği eceli tahakkuk ettirmesine hangi lobi engel olabilir ki!

Unutulmamalıdır ki mutlak ve süresiz iktidar yoktur.

Kur’an-ı Kerim’deki “Doğrusu onlar, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Şüphesiz zâlimler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah ise takva sahiplerinin dostudur” (Casiye, 19) ayeti sadece Allah-u Teâlâ’ya güvenilmesi gerektiğini, aciz lobilerin Allah’tan gelecek bir şeyi engellemekten aciz kalacağını belirtir.

Eğer bugün yaşanan Siyonist katliama ABD’deki üniversite öğrencileri, Avrupa’daki duyarlı insanlar kadar tepki koymuyor, Müslüman kardeşlerimizi Siyonistlerin zulmüne terk ediyorsak, bunun hesabını hiçbirimiz veremeyiz.

Müslüman halklar ve başlarına musallat olmuş liderler, zulme ve zalimlere karşı cesaretle karşı çıkmaz ve zilleti izzete tercih ederse, bu zulüm sebebiyle halkların zilleti devam eder; muktedirlerin de iktidarları yerle bir olur.

Kur’an-ı Kerim’deki “Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Tevbe, 39) ayeti alternatifsiz olmadığımızı anlatır. İslâm’ın biz olmadan da zafere ulaşacağını, biz olmadan da yeryüzünde zulmün bertaraf edilebileceğini anlatır.

Kim bilir belki de Gazze’deki zulme sessiz kalmayan Batı’daki duyarlı insanlar eliyle zulüm bertaraf olur, onlar İslâm’ın güneşiyle aydınlanır ve bizleri de aydınlatır.

Siyami Akyel.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
13
Vehbi Tülek / Allahü Teâlânın Yardımı Herkesin Niyetine Göredir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Bugün, 06:49:43 ÖÖ »


Allahü Teâlânın Yardımı Herkesin Niyetine Göredir

"Eğer sen Allahü teâlânın rızâsını gözetirsen, Allahü teâlâ sana yardımcı insanlar gönderir..."

Sâlim bin Abdullah hazretleri Tâbiînin büyük fıkıh âlim ve velîlerinden olup hazret-i Ömer'in “radıyallahü anh” torunudur. Babası Eshâb-ı kirâmdan büyük âlim Abdullah bin Ömer “radıyallahü anh” hazretleridir. Babasının terbiyesinde yetişip, çok büyük derecelere kavuştu. Babasından ve Tâbiînden Saîd bin Müseyyib'den hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyet etti. Büyük fıkıh âlimi olup, bir kavle göre Medîne-i münevveredeki yedi büyük fıkıh âliminden biridir. Mezhep sâhibi imâmlarındandı. Fakat mezhebi bütünüyle kitaplara geçirilmeyip, unutulduysa da, bâzı ictihadları temel kitaplarda yazılıdır. 725 (H.106) senesinde vefât etti. Emevî halîfelerinden Ömer bin Abdülazîz ve Hişâm bin Abdülmelik'e devamlı nasîhat ederdi. Ömer bin Abdülazîz'eşu mektubu yazdı:
 
"Bismillâhirrahmânirrahîm. Sâlim bin Abdullah'tan, müminlerin emîri Ömer bin Abdülazîz'e!..
 
Sana selâm ederim. Kendisinden başka ilâh olmayan Allahü teâlâya hamd ederim. Allahü teâlâ, irâde buyurup (dileyip) dünyâyı yarattı. Dünyâyı çok kısa eyledi. Onun başından sonuna kadar olan zamanı, günün bir saati gibi yaptı. Sonra, dünyâ ve dünyâdakilerin son bulmalarını diledi ve meâlen şöyle buyurdu: (O'nun zâtından başka her şey yokluğa mahkûmdur. [Geçerli] hüküm ancak O'nundur; ve [öldükten sonra] hep O'na döndürüleceksiniz.) (Kasas sûresi: 88)
 
Allahü teâlâ, insanlara Peygamberleri vasıtasıyla kitaplar gönderdi. Bunlarla emirlerini ve yasaklarını, helâl ve haramları, emrine itâat edenlere vereceği mükâfatı, itâat etmiyenlere vereceği azâbı, vs. bildirdi.

Ey Ömer! Sen şimdi, sıradan bir insan değilsin. Büyük bir vazifeyi üzerine aldın. Bu hususta, Allahü teâlâdan başka senin yardımcın yoktur. Kendini ve ehlini muhafaza edip, hak ve hukuku gözetebilirsen, bu büyük bir nîmettir. Çünkü senden önce geçenlerden bir kısmı, yapacaklarını yaptılar. Hakkı öldürüp, bâtıl ve bid'atleri ortaya çıkardılar. Bu bid'atleri sünnet-i seniyye zannettiler. Bid'at ehli kimselerin yetişmesine fırsat verdiler. İlim sâhiplerine rahatlık verdilerse de, çok eziyet de yaptılar. Sen onlara, rahatlık ve genişlik vermekle berâber, eziyet ve sıkıntı kapısını da kapalı tut. Eğer sen Allahü teâlânın rızâsını gözetirsen, Allahü teâlâ sana yardımcı insanlar gönderir. Allahü teâlânın yardımı, herkesin niyetinin derecesine göredir. Eğer niyet tam hâlis olursa, Allahü teâlânın yardımı da tam olur. Eğer niyet noksan olursa, Allahü teâlânın yardımı da ona göre olur."

Vehbi Tülek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
14
İslamda Evlilik / Evliliğin mesuliyeti
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 06:37:23 ÖS »
img]http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png[/img]

Evliliğin mesuliyeti

Aileyi meydana getiren fertlerin bazı mesuliyetleri vardır: Ailenin reisinin bazı mesuliyetleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Aile efradının iaşesini helal kazanç ile temin etmek.

Bir ailenin, bir toplumun, bir ekibin başı olmak, kıyamet günü çok mesuliyetli bir iştir. Çünkü, yarın kıyamet günü haram rızıkla beslenen çoluk çocuğu, ayaklanarak: "Ya Rab! Hakkımızı bunlardan al, bize sarfettikleri nafakaları nereden kazandıklarını biz bilmiyorduk", diyeceklerdir. Bir hadis-i şerifte: "Hepiniz çobansınız. Her çoban sürüsünden mesul olacaktır" buyuruluyor.

Nasıl ki, bir çoban bütün sürünün muhafızı olması dolayısiyle o sürüden mes'ul tutuluyorsa, bir ailme reisi de, aile efradının nafakaları, dini terbiyeleri hususunda sorumludur. Bunun içindir ki Hz. Ali : "Tuba, (Cennet'te bir ağaç) dünyada çoluk-çocuğu olmayan kimseler içindir" demiştir.

Ayet-i kerimelerde mealen şöyle buyuruluyor: "Evet kişinin kaçacağı gün; kardeşinden, anasından, babasından, karısından ve oğullarından, o gün bunlardan herkesin  bir derdi, belası vardır" (Abese 34-37)

Bu sınıf insanların birbirinden kaçmaları:  Ana ve baba oğullarından, "Ne için bize itaat etmedin?" Kadın, kocasından, "Niçin hakkımı ifa etmedin?" Çocuklar, babalarından, "Niye bize dinimizi öğretmedin, irşadda bulunmadın?" diye istemelerinden ötürüdür.

2- Hanımının haklarına riayet etmek. Erkeklerin, kadınların haklarına riayet etmemeleri, ahiret günü için bir mes'uliyettir. Ailesini, çocuklarını yüz üstü bırakıp kaçan kimse, büyük günah işlemiş olur. Cenab-ı Hak onun ne namazını, ne de orucunu ailesine dönmedikçe kabul etmez.

3- Ailesinin hakları yanında Hak teâlânın da haklarını yerine getirmek.

Hanım ve evlad, insanların dünyada sevdiklerinin başında gelir. Onlara muhabbet ve ünsiyet etmekle, ibadetten geri kalacağı tabiidir. Böyle olunca da Cenab-ı Hakk'ı, tefekkürden ve zikirden uzaklaşır. Tefekkürsüz ve zikirsiz geçen ömür ise, zayi olmuş demektir. Bir gün eshab-ı kiramdan Hz. Hanzala, sokağa çıkmış, kendi kendine: "Demek Hanzala münafık oldu ha!" diye, konuşa konuşa giderken Ebu Bekir ile karşılaşır. Ebu Bekir:

- Ey Hanzala! Sen kendini kendine neler konuşuyorsun? 

- Ey Ebu Bekir! Ben, artık münafıklaştım. Resulullahın huzurunda iken, dünyayı, çoluk çocuğumu unutuyor, manevi bir zevk içerisinde kalıyorum. Evime gelip de bunlara karışınca, zevk-i manevi bende kalmıyor. Bu hal benim münafıklığıma delalet etmez mi? cevabını verince, Ebu Bekir:

- Hele bakalım, Resulullaha  kadar gidip soralım. Ben de öyleyim ey Hanzala!

Aralarında geçen konuşmayı Resulullaha  anlattılar. Peygamber efendimiz:

- Ey Hanzala! İnsan her zaman bir hal üzerinde bulunmaz. Bazan öyle, bazan böyle olur. Allahın Resulünün yanında iken duyduğun o hal sende devam etmiş olsaydı, sokakta gezerken melekler seninle musafaha ederlerdi, buyurur.

Yine bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

"Ümmetimin başına bir zaman gelecek ki, insanın helaki karısının, çocuklarının, anası ve babasının elinden olacak. Çünkü, bunlar onu fakirlikle ayıplarlar. Gücü yetmiyecek şeyleri teklif ederler. Teklif edilen şeyleri helal yoldan elde edemeyince, meşru olmayan kazanç yollarına tevessül eder. Bu yüzden helak olur."

Evlilikte Ölçüler

Nikah hakkındaki ahkam-ı ilahiyyeyi beyan eden Ayetlerde küffar ile yuva kurmak ve günlük hayatta onlarla yakın yaşamak nehyolunmuşdur.

Mü'minler, mü'minlerle evlenirler. Ahlaksız kimseler ahlaksız kimselerle yahud müşriklerle evlenirler. "Habis kadınlar habis erkekler içindir, temiz kadınlar temiz erkekler içindir."

Allah Teala Buyuruyor:

"Ey mü'minler, müşrik kadınlarla, onlar Allah'a iman edinceye kadar evlenmeyin. Mü'mine bir cariye, müşrike bir kadından o müşrike hoşunuza gitse de elbette hayırlıdır. Müşrik erkeklere de onlar iman edinceye kadar mü'min kadınları nikahlamayın. Mü'min bir köle, bir müşrikden o müşrik sizin hoşunuza gitse de elbette hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise yaptığı beyanatıyle cennete ve mağfirete çağırır. 0, insanlara Ayetlerini çok güzel açıklar. Umulur ki onlar bu Ayetleri iyice düşünüp öğüt alsınlar. (Bakara; 221)

Erkeklerin meşru surette kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler onlar üzerinde bir dereceye kadar maliktirler. Allah mutlak galiptir, gerçek hüküm ve hikmet s4hibidir." (Bakara; 228)

Nikah hakkındaki ahkam-ı ilahiyyeyi beyan eden bu Ayetlerde kuffar ile yuva kurmak ve günlük hayatta onlarla yakın yaşamak nehyolunmuşdur.

Mü'minler, mü'minlerle evlenirler. Ahlaksız kimseler ahlaksız kimselerle yahud müşriklerle evlenirler. "Habis kadınlar habis erkekler içindir, temiz kadınlar temiz erkekler içindir."

Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:

"Evlenin, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin (çoğalmanız)la iftihar edeceğim." (Taberani)

"Ademoğlunun bahtiyarlığına medar olan şeyler üçtür; Ademoğlunun bahtsızlığına sebep olanlar da üçtür. Bahtiyarlığına sebep olanlar: iyi, mü'mine ve iffetli (saliha) bir zevce; iyi, sülületli ve sür'atli binek; geniş ve rahat evdir. Bahtsızlığına sebep olanlar da: Kötü, dar ve sıkıntılı ev; fena kadın, kötü binektir." (Ebü Davud)

Binek denilince üzerine binilen her türlü hayvan ve vasıtaya şamildir. Bir evin kötü, dar ve sıkıntılı olmadığı keyfiyeti şahısların halleriyle takdir edilmek lazımdır. Öyle dar evler vardır ki, bazı kimseler için geniş ve diğerleri için sıkıntılı sayılır.

"İnsanların en kötüsü ehli (Ailesi) üzerinde çok baskı yapandır." (Teberani)

Münavi diyor ki, Bu hadisin tamamı mealen şöyledir: Ashab dediler:

Ya Rasülallah! Kişi ehli üzerinde nasıl tazyik yapar?.

Buyurdu ki:

"- Adam evine girince karısı korkusundan titrer, evladı kaçar, evden çıkınca ise karısının yüzü güler; ailesi ferahlığa ve sevgiye kavuşur."

"Kadınların bereketçe en büyüğü yükü diğerlerinden daha hafif olandır." (Ahmed b. Hambel)

Gerek düğünlerde ve gerekse evlendikten sonra türlü türlü fuzuli masraf kapıları açan, bu yüzden hem kendi Ailesini hem de cemiyetini iktisaden yıpratan ve bu sebeple geçimsizliklere, ayrılıklara ve hattA boşanmalara sebep olan kadınlarımız eğer müslümanlıkta sadık iseler sevgili Peygamberimiz - Sallallahu aleyhi ve sellem'in bu mubarek hadisinden ibret almalıdırlar.
"Nikahın (evlenmenin) hayırlısı kolay ve külfetsiz) olanıdır.". (Ebü Davud)

"Allah, bir kimsenin kalbinde bir kızı veya kadını nikah ile istemek temsyülünü uyandırırsa onun o (kızı, yahud kadını) görmesinde bir beis yoktur." (İbni Mace)

Nikah ile istemek kaydı, şehvet şevkiyle bakmaya mani olduğu gibi "küfv"ü (dengi) olmayana bakmayı da men eder. Bu hadisin şerhlerinden anlaşıldığına göre nikah ile istenecek kız veya kadının yalnız yüzüne ve ellerine bakmakla iktifa edilir. Bu bakmayı bir kaç defa tekrarlamak da caizdir. "Sizden biriniz evlenme yemeğine (ziyAfetine) davet edilirse icabet etsin!" (Müslim)

Eğer şartlar mevcut ise icabet vaciptir. Şartlar (kısmen) şunlardır:

1- Davet eden de edilen de müslüman olmalı,

2- Davet yalnız zenginlere, sırf zengin oldukları için tahsis edilmemeli,

3- Eğer ziyafet verenin bütün akrabası, komşuları, kabilesi ve meslektaşları hep zengin insanlar ise icabet vaciptir.

4- Ziyafette haram olan şeyler bulunmamalı (içki v.s.


İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
15
Eğitimle İlgili Makaleler / Öğretmen öğrenci ilişkileri
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 06:17:01 ÖS »


Öğretmen öğrenci ilişkileri

Hz.Ali, "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.'` sözü ile öğretmene büyük saygı duyulması gerektiğini ifade etmiştir.

Tarih boyunca "okul" kadar siyasi rejime alet edilmiş bir kurum gösterilemez. Bilhassa dikta rejimleri, okulu "düzene uygun kafalar yetiştiren bir kurum olarak değerlendirmiş, öğretmenleri propaganda aracı gibi kullanmaya çalışmıştır.

Oysa bizim medeniyetimizin temel direği olan okul daima .siyaset ûstü bir kurum olarak muhafaza edilmiş, siyasi kavgalara bulaşmamış, devlet başkanlarının kapısından uzak durmuş, alimler en ağır işkenceler karşısında bile ilmin şerefini korumuşlardır. Öğrencilerini zengin-fakir, soylu-avam diye ayırmamış, hepsine eşit davranmış, onları insanlığa faydalı birer fert olarak yetiştirmeye çalışmışlardır.

Osmanlı padişahları da bu geleneği terketmemiş, o koca Yavuzlar, Fatihler, Kanuniler bile hocalarına saygı göstermekten geri durmamışlardır.

Yavuz 5ultan Selim Han' ın Mercidabık Zaferinderı dörierken hocası İbni Kemal ile olan hikayesi meşhurdur. Büyük Sultan, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurun kaftanına bulaşması üzerine tebessûm ederek, çamur lekelerinin süs olduğunu söylemiş ve bu kaftanın öldûkten sonra sandukasının üzerine örtüımesini vas'yet etmiştir.
Öğretmenin Görevleri

* Branşında en ileri seviyede bilgi satıibi olmalı, yenilikleri takip etmeli, hazırlanmadan derse girmemelidir.

* Konuyu öğrencinin anlayacağı seviyeye indirerek anlatmalı, meseleyi zor göstererek öğrerıcinin cesaretini kırmamatıdır.

* Ahlakıyla, yaşayışıyla, davranışlarıyla ve sözleriyle öğrencisine örnek olmalı, onlar üzerinde saygı uyandırmalıdır.

"Saygı istenmez, verilir." Öğrencilerini sık sık azarlayan, onlardan saygı isteyen ve bunu temin etmek için baskı uygulayan öğretmen, maalesef en az sevilen öğretmenlerdir.

* Öğretmen mesleğini sevmeli, bitdiklerini en "yi şekilde anlatmanın gayreti içinde olmalıdır.

* Öğretmen, öğrencilerine bir baba, bir anrıe şefkatiyle yaklaşmalı, çalışkanları şımartıp tembelleri laüçük düşürmemelidir.

* Öğrencilerin her kusururıu, arkadaşhrı önünde sayarak onu küçûk düşürmemeli; affedici, hoşgörülü olmalıdır.

* Gerektiğinde öğrencilerin problemleriyle meşgul olmalı, onları dinlemeli, acılarına ve üzüntülerine ortak olmalıdır. Ancak bunu yaparken, ilmin şerefini ayağa düşürecek derecede öğrencileriyle laubali olmamalıdır.

* Notu bir tehdit vasıtası olarak kullanmamalı, not verirken adil olmalı.

* Zengin sofratarından, veli ziyafetlerinden, pahalı hediyelerden uzak durmalı; haysiyet ve şerefini muhafaza etmelidir.


İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
[/font][/size][/color]
16
Osmanlı Devleti Tarihi / Fatih ve İstanbul’un Fethi
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 06:04:44 ÖS »


Fatih ve İstanbul’un Fethi

Sultan 2. Mehmed Han, yedinci Padişah olarak Osmanlı tahtına çıktı. (1451-1481) yılları arasında Osmanlı Devleti’ni idare etti. Edirne’de dünyaya gelmiştir. Çok yönlü bir kişiliğe sahiptir. Üstün zekâsı küçük yaşlarda ortaya çıkmış ve çok iyi hocalardan ders almıştır. Çok yönlü olarak aldığı eğitim ile Türkçe’den başka, Arapça, Farsça, Yunanca, Sırpça, Latince ve Slavcayı da okur ve yazardı. İyi bir şairdi. Mahlası Avni idi. Şimdi gelin, İstanbul’un Fethi’nin 571. Yıldönümü’nde; Feth’in Tarihî Kronolojisini özetle yeniden hatırlayalım:

17 Mayıs 1453 Perşembe: Marmara’dan Haliç’e kadar olan Surların Türk Topları tarafından şiddetle dövülmesi.

18 Mayıs 1453 Cuma: Türk ustaların bir gecede yaptıkları tekerlekler üzerinde yürüyen Kule, üzerindeki müteharrik köprü indirilerek Surlara rampa edildi. Türk serdengeçti askerleriyle Bizans askerleri arasında büyük çarpışmalar olması. Bizans’ın Rum Ateşi kullanarak kuleyi yakması ve Türk ustaların kuşatma sırasında bu tür kuleler yaparak kullanması.

19 Mayıs 1453 Cumartesi: Türk Bombardımanı devam etmesi. Bizanslıların açılan gedikleri kapatmak için son gayretlerini sarfetmesi. 20 Mayıs 1453 Pazar: Karşılıklı lağımlar kazılması fakat bir netice alınamaması.

21 Mayıs 1453 Pazartesi: Osmanlı-Türk Donanması’nın Haliç’e gerilen zinciri kırmaya çalışması.

22 Mayıs 1453 Salı: Ateşlenen Türk lağımlarının Bizans Surlarını yer yer çökertmesi. 23 Mayıs 1453 Çarşamba:

Türk Ordusunun şiddetli bombardımanları ve kazılan lağımlarla Bizans Surlarının tamir edilemez hale gelmesi. Bizans’ın umudunu bütünüyle kaybetmesi. Bizans halkının Kiliselere sığınıp dua etmesi. Fatih’in Top ateşini durdurarak, İsfendiyaroğlu İsmail Bey’i Elçilik göreviyle Bizans İmparatoru’na göndermesi, İmparatora son defa olarak hazinelerini alıp gitmesini, şehrin düşeceğini daha fazla can kaybına sebep olmadan şehri teslim etmesini ihtar etmesi. Bu teklifin Bizans İmparatoru tarafından reddedilmesi.

24 Mayıs 1453 Perşembe: Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes’in, Fatih’in teklifini reddetmesi üzerine Top atışlarının yeniden başlaması.

25 Mayıs 1453 Cuma: Bizans İmparatorunun başkanlığında, şehrin ileri gelenleri ve Kilise Papazlarıyla yapılan toplantıda, şehrin kurtarılamayacağı bu sebeple hiç olmazsa İmparator’un kaçması gerektiğinin ileri sürülmesi. Kral Konstantin’in bu teklifi reddetmesi. Bunun üzerine Bizanslı kadın ve çocukların limandaki 15 gemiye bindirilip kaçırılması kararının uygulanması.

26 Mayıs 1453 Cumartesi: Hunyadi Ynoş’tan Macar Krallığını devralan Beşinci Ladislas’ın, Krallığını Fatih’e bildirmek bahanesiyle –gerçekte ise Fatih’i İstanbul’un fethinden vazgeçirmek amacıyla- Fatih’e Elçiler göndermesi. Ancak Elçilerin, Bizans Surlarının Türk Toplarının bombardımanlarıyla artık işe yaramaz hale geldiğini şehrin umumi bir hücumla Türkler tarafından alınabileceğini görmesi.

27 Mayıs 1453 Pazar: Fatih Sultan Mehmed’in riyasetinde (Başkanlığında) bir Harp (Savaş) Meclisi’nin toplanması. Vezir Çandarlı Halil Paşa’nın; Bizans’a yardım için bir Haçlı Ordusunun gelmekte olduğunu ve Macar Kralı’nın da Türkleri arkadan vurmak ihtimali olduğunu söylemesi. Buna karşılık başta Zağanos Paşa olmak üzere diğer Vezir ve Komutanların muhasaranın İstanbul’un fethine kadar devam etmesi kararını bildirmesi. Fatih’in bu kararı bu kararı kabul ederek muhasaraya devam emrini vermesi.

28 Mayıs 1453 Pazartesi: Türk Ordusu’nun son büyük hücum için hazırlıklar yapması ve Bizans Surlarının sürekli bombardıman edilmesi. Aynı zamanda hendeklerin toprakla doldurulması, kütüklerin yuvarlatılması ve Surlara tırmanmak için merdivenler hazırlanması. Bizans Surları’na ilk çıkacak Müslüman Türk askerlerine büyük mükâfatlar verileceğinin tellallarla duyurularak vâdedilmesi. Bizans İmparatoru’nun Ayasofya Kilisesi’nde son bir toplantı yaparak, halkı gayrete davet etmesi. Daha sonra da atına binerek, harap hale gelmiş olan Surları dolaşarak, aç, uykusuz, yorgun ve yaralı askerlerine son defa cesaret vermesi. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed’in de ikinci defa bir Harp Meclisi kurarak, kahraman İslam askerlerine Hücum Nutku’nu söylemesi.

29 Mayıs 1453 Salı: Türk Ordusunun büyük bir ateş ve mum şenliği yaparak Bizans’a karşı umumi hücumun yapılması, Fatih’in Sabah Namazı’nı kıldıktan sonra Gazâ niyetiyle atına binmesi ve Bizans’ın mukavemetinin kırılarak, Ulubatlı Hasan adlı Müslüman Türk kahramanının Surlara tırmanarak Osmanlı Sancağını burçlara dikmesi ve Şehid olması. Cenevizli Jüstinyani’nin yaralanarak bulunduğu yeri terk edip kaçması. Osmanlı Askerlerinin birçok noktadan şehre girmeye başlaması, Bizans imparatoru Konstantin Dragazes’in bu sırada vurulup ölmesi. Böylece Şarki (Doğu) Roma İmparatorluğu’nun (Bizans’ın) tarihe karışması. İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmed (2. Mehmed)’in Ayasofya Kilisesi’ne gelerek, bu büyük Kilise’yi Camiye tahvil etmesi (çevirmesi), Ezan-ı Muhammedi okutarak, içinde Namaz kıldırması.

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed Han’ın Ortaçağı kapatıp, Yeniçağı başlatması.” (1) Fatih, doğuda ve Batıda birçok fetihler yaparak, Osmanlı Devleti’ni, dünya siyasetinde ağırlığı olan büyük bir İmparatorluk haline getirmiştir.

“İmtisâl-i Câhidû-fillâh olupturniyyetüm

Din-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm” diyen Fatih’e, Fetih şehid ve Gâzilerine, İstanbul’un fethinin 571. Yıldönümünde Allah Teâla’dan rahmet niyaz ediyorum.

Mehmet Emin Gerger.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
17


Kur’an Yeryüzünden Kaldırılsa Hayatımızda Ne Değişir

Bir sabah uyansak ve Kur’an’ın yeryüzünden kaldırıldığını görsek. Raflarımızda, duvardaki süslü kılıflarımızda, camilerimizdeki kitaplıklarımızda, cep telefonu ve bilgisayar programlarımızda, YouTube ve sosyal medya sitelerinde Kur’an’dan tek bir nüshanın bile kalmadığını, hafızlarımızın zihninde de tek bir Kur’an ayetinin bile olmadığını görsek…

Allah aşkına Müslüman bir toplum olarak acaba hayatımızda ne değişir?

Kur’an yeryüzünden kaldırılmış! Artık yönetimimizi Kur’an’a göre yapamayacağız. Siyasette ölçü olarak kabul ettiğimiz ilkelerimizi artık Kur’an belirleyemeyecek deyip kara kara düşünür müyüz? Yoksa biz zaten yönetimimizi Fransız laiklik hukukuna ya da demokrasiye göre yapıyoruz deyip hayatımıza devam mı ederiz?

Kur’an yeryüzünden kaldırılmış! Artık ekonomimizi ve ticaretimizi Kur’an’ın emirlerine göre yapamayacağız! Borç hukukumuzu, çek, senet, banka, borsa, kira işlemlerimizi artık Kur’an’a göre düzenleyemeyeceğiz deyip üzülür müyüz? Yoksa biz zaten iktisadi kurallarımızı Alman borçlar hukukuna göre ya da liberal ekonominin gereklerine göre veya faiz, dolar, kur sistemi neyi gerektiriyorsa ona göre yapıyoruz deyip hayatımıza devam mı ederiz?

Kur’an yeryüzünden kaldırılmış! Artık hukuk kurallarımızı Kur’an’a göre yapamayacağız, adalet ilkelerimizi Kur’an’ın emirleri belirleyemeyecek deyip büyük bir şaşkınlık mı yaşarız? Yoksa biz zaten hukukumuzu İtalyan ceza hukukuna göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre belirliyoruz deyip hayatımıza devam mı ederiz?

Kur’an yeryüzünden kaldırılmış! Artık aile hayatımızı Kur’an’a göre düzenleyemeyeceğiz, evlilik ilkelerimizi, boşanma ve miras hukukumuzu, nafaka yasalarımızı, aile politikalarımızı artık Kur’an belirleyemeyecek deyip büyük bir boşluğun içine mi düşeriz? Yoksa biz zaten aile hukukumuzu İsviçre medeni hukukuna, cinsiyet eşitliği projesine, AB uyum yasalarına göre belirliyoruz deyip hayatımıza devam mı ederiz?

Kur’an yeryüzünden kaldırılmış! Artık uluslararası siyasetimizi ve devletlerarası ilişkilerimizi Kur’an’a göre şekillendiremeyeceğiz deyip dertlenir miyiz? Yoksa biz zaten uluslararası münasebetlerimizde ölçü olarak Kur’an’ı değil ABD ile stratejik ortaklığı, reel politiği, İsrail’le dostluğu ya da Çin ve Rusya ile ilişkilerimizi veya Avrupa Birliği’ni ölçü alıyoruz deyip hayatımıza devam mı ederiz?

Evet, ne değişir hayatımızda hiç düşündük mü?

Hiç düşündük mü? Karar verirken, bir tercih yaparken, bir işe başlarken ya da bir şeyden vazgeçerken Kur’an bizim için ölçü oluyor mu?

Ahlakımızda, sosyal hayatımızda, aile hayatımızda, çocuk eğitimimizde Kur’an bizim için belirleyici bir ölçü müdür? Düğünümüzü yaparken, ticaretimizi yürütürken, akraba ve komşuluk ilişkilerimizi, anne-babalarımızla ve arkadaşlarımızla ilişkilerimizi düzenlerken, bir diziyi izlerken, bir sosyal medya sitesinde gezinirken Kur’an’ı bir ölçü olarak görüyor muyuz?

Hayatımızın neresinde Kur’an var? Namazımızı, Ramazan orucumuzu ve başörtümüzü bir kenara koysak hayatımızda Kur’an’dan geriye ne kalıyor? Hangi işimiz Kur’an’a göre, hangi tavrımız, hangi kaygımız, hangi endişemiz, hangi hedefimiz Kur’an’a göre?

Ahlakımızı, davranışlarımızı, hayat programımızı Kur’an mı belirliyor? Yoksa diziler, filmler, sosyal medya fenomenleri, spor ve sanat camiasının ünlüleri mi?

Bakış açımızı, önceliklerimizi, yasaklarımızı, özgürlüklerimizi, sınırlarımızı Kur’an mı belirliyor yoksa içinde yaşadığımız hayatın, kültürün, geleneklerin, âdetlerin, kalabalıkların dayattıkları mı bizi ve hayatımızı şekillendiriyor?

Eğer bir gün yeryüzünden Kur’an kaldırılsa tek derdimiz, cenazelerimizde ne okuyacağız derdi olacaksa vay bizim halimize…

Dr. Abdülaziz Kıranşal.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
18
M. Said Arvas / Rabbimiz Onları Sevdi ve Hep Muzaffer Kıldı
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 11:38:00 ÖÖ »


Rabbimiz Onları Sevdi ve Hep Muzaffer Kıldı

Ellerinde kâfi miktarda teçhizat bulunmayan bedeviler, nasıl olup da bu kadar kısa zamanda, kendilerinden kat kat üstün olan Bizans ve İran ordularını yendiler!..

Bütün dinler, ister hak olsun ister batıl olsun, geldiği günden beri birçok zorluklarla karşılaşarak yoluna yavaş yavaş devam etmiştir. İnsanlar dinlerini rahatça yaşayamazlardı. O dini, o inancı benimseyen bir kral veya sultan bulunmasaydı sıkıntıları devam ederdi...

İslâm dininde durum böyle olmadı. Bu en son ve mukaddes din, önemsiz bir göçebe kabilelerin konup göçtüğü çöl bir ülkede zuhûr etmişti.
 
Hiçbir kralın desteğine ihtiyaç hissetmeyen, hiçbir milletten yardım almayan Müslümanlar, parlak zaferler elde etmiş, daha üzerinden elli sene geçmeden İslama tabi olanlar fetih sancağını; bir taraftan Hindistan sınırına, diğer taraftan Atlantik Okyanusunun sınırına diktiler.
 
Şam'daki ilk halifeler, en süratli deve ile beş aydan kısa bir zamanda katedilemeyen imparatorluğa hükmediyorlardı. Hicretin birinci asrında halifeler, dünyanın en büyük hükümdarı idiler.
 
Getirdiği dinin Kureyşlilerle beraber bütün dünyanın karşı çıkmasına rağmen bu kadar kısa zamanda, bu kadar çok büyümesi, yayılması Peygamberimizin aleyhisselâm en büyük mucizelerinden birisidir.
 
Yedi asır işgâllerle genişledikten sonra güçlenen Bizans İmparatorluğu, yarım asır önce kurulan Arap ülkesine teslim olmuştu.
 
İran imparatorluğu, bin seneye yakın Bizans'ın karşısında mukavemet gösterdi. Fakat Allah'ın kılıcının önünde on seneden az bir zaman sonra dize geldi.
 
Bu garip hadiseye ilmî açıdan bakıp hakiki sebeplerini araştıralım; çoğunlukla galibiyet, sayısı çok, elinde yetecek kadar silah ve teçhizatı mevcut, askerî disiplini tam, harp sanatını çok iyi bilen ordu ve devletler tarafından elde edilir.
 
a-Sayı üstünlüğü: İslâmın Hıristiyan ve Mecusilerle yaptığı bütün savaşlarda, taraflar arasında korkunç sayı farkı vardı. Onların sayısı Müslümanlardan kat kat fazla idi. Mesela Yermük... Bu savaş için gelen Bizans ordusunun sayısı iki yüz bin, Müslümanların sayısı ise yirmi dört bindi.
 
b-Silah ve teçhizat: Müslümanlar bu yönden de çok zayıf idiler, silah sayıları çok azdı. Her şeyden önce ortada, devlet tarafından beslenen, plânlanan, teçhiz edilip gönderilen bir ordu yoktu. Savaşa katılanlar gönüllülerdi...
 
Bizans ve İranlılar kendileriyle savaşmaya gelen Müslümanları küçük görürlerdi. Onların elbiseleri, silah ve okları ile alay ederlerdi.
 
Ellerinde, çok sayıda asker, kâfi miktarda teçhizat bulunmayan, aşiretlere mensup bedeviler, nasıl olup da bu kadar kısa zamanda, kendilerinden kat kat üstün olan Bizans ve İran ordularını yendiler! İşte bu güç, iman gücü idi. İslâm dinine tabi oldular. Onları hidayete erdiren Rabbimizi sevdiler, Rabbimiz de onları sevdi ve onları muzaffer kıldı...

M. Said Arvas.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
19
2024 -Akif Tuncer - Visâl -  Single 320 Kbps + Flac
1 / 00:00:03:21 / 7,67 MB

Akif Tuncer - Visâl (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 03:21)
------------------------------------------------------------------------------
Akif Tuncer - Visâl  03:21




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
20
Eğitimle İlgili Makaleler / Çocuk Eğitiminde Aile
« Son İleti Gönderen: KOYLU Mayıs 29, 2024, 10:21:26 ÖÖ »


Çocuk Eğitiminde Aile

Ebeveynlik, sadece olduğunuz bir şey değil, yapınanız gereken bir görevinizdir.

Anne-baba olmak, eylemi gerektirir. Ebeveynlik; İslam, yaşam, ilişkiler, dürüstlük ve saygı gibi konularda çocuğunuzun neleri bilmesi gerektiğine karar vermenizi de içerir. Kendi kişisel karakterlerini oluştururken çocuklarmıza belli konularda yardım etmeyi kapsar.

Anne baba olmak, çocuğumuza nasıl bağımsız ve sorumluluk sahibi iyi müslümanlar olacağı hususunda örnek olmayı gerektirir.

İslam'a ve insanlığa hizmet eden, huzurlu bir dünya ve aile için sağlıklı nesillere ihtiyaç vardır, bunun için de kadınlarımıza çok büyük görevler düşünmektedir. Kadınlarımız çocuklarmın elbiselerinin temizliğine gösterdikleri özenden daha çok kalplerinin temizliğine, çocuklarmın karmlarmı doyurmaya gösterdikleri özenden daha fazlasını kafalarmın doyurmaya özen göstermek zorundadır, aksi halde çocuklarımız bir canavar olarak yetişecektir.

Her kadın ve erkek bir başka kadının eseridir, kadın anadır, kadını da erkeği de insan gibi yetiştirme sorumluluğu kadına aittir, onun için kadınımızın daha fazla okuması, daha fazla düşünmesi, yaşadığı dünyaya tanıklık etmesi gere kir. Eğer kadınlık ve analık görevlerini yerine getirmezler ise çocukları adam gibi yetirmez. Bu ise kendi başlarına hem de toplumun başına bir bela sarar.

Bu bozuk düzen içinde, çocuklarının yine bu düzenin okullarında, imanlı fertler olarak yetiştirmeye çaba gösterirken, unutulmamalıdır ki çocuklarımızın ve bizlerin cennete girmesi, çocuklarımızın üniversiteye girişinden daha önemlidir. Elbette çocuklarımız okuyacak, ilim tahsili yapacaktır, ama her şeyden önce imanlı ve kamil bir müslüman olmaları gerekir. Bunun için de kafalarının ve gönüllerinin ebeveynleri tarafından doyurulmuş olması gerekir. İslami kaynaklarda da çocuğun tabi tutulacağı eğitim ve öğretimdeki temel konular genel olarak şöyle tespit edilmiştir:

1- İtikat ve ibadete dair zorunlu İslami bilgiler.

2- Ahlak ve muaşeret kuralları.

3- Çocuğun istikbalde geçimini sağlayabilmesi için mümkün ve münasip olan bir meslek dalında pratik bilgiler.

Anlaşılacağı üzere öncelikle aile yuvası içinde çocukların vicdanını kulluk sorumluluğu periyodik olarak yerleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Çoğu anne-baba, çocuklarını yetiştirme hususunda gerçekten en iyisini yapmak isterler.

Onları ihmal etmeye ya da onları incitmeye kalkışmazlar. Oysa pek çok anne-baba için ebeveynlik, günlük işlerinin arasında ikinci sıraya alır, çoğunlukla problemler ortaya çıktığında onlarla ilgilenmeye başlar. Örneğin çoğu insan iş hayatındaki amaçlarım, emekliliğini, arabasını ne zaman değiştireceğinin planlarını ... sayabilir, ama çocuğunun sağlıklı ve mutlu yetişmesi için, ne yaptığını, kendisini ve Çocuğunu geliştirmesi için ne gibi planlar yaptığını söyleyemeyecektir. Veya fiziksel olarak tüm günü çocuklarıyla birlikte geçirdikleri halde zihinsel olarak çocuklarından kilometrelerce ayrı, hiçbir şeyi paylaşmayan, emir vermek ve kuru nasihatten başka çocuk ile hiçbir şey konuşmayan bir ebeveynler görürüz. Oysa; çocukların, hayatı anne babaları ile birlikte aktif bir şekilde yaşayarak tanımaya ihtiyaçları vardır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşun, çocuğunuzla birlikte iş yaparak paylaşın. Bir Problemi halletmeye giderken çocuğunuzu da götürerek problem çözmeyi öğretin, çocuğunuzun duygu ve bedeni ile birlikte olun.

Her çocuk anasından temiz duygularla doğar, onu Yahudi ve Mecusi yapan anne babasıdır. (El-Buhari, 6/143) Bizler nasıl yaşarsak Çocuklarımız bizlerden öyle yaşamayı öğrenir, çocuklarımızdan ancak verebildiklerimiz kadarını bekleyebiliriz, bu nedenle bizlerin ve çocuklarımızın beşikten mezara kadar öğrenmesi ve öğretmesi gerekir.
       
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10