Son İletiler

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10
21
Allah c.c / Allah’a Saygı Peygamberlere Saygı
« Son İleti Gönderen: melek Mayıs 17, 2024, 08:04:57 ÖÖ »


Allah’a Saygı Peygamberlere Saygı

Değerler atlasının zirvesinde bulunan ve her değere değer olma şeref ve itibarını sunan Allah (c.c) her değerin fevkinde bir yüceliğe, hürmet ve ihtirama layıktır. Bu yüceliği fark etmeden inanç ve iman, muhtevasına kavuşamaz.

Hz. Peygambere (s.a.s) nazil olan ‘Alak sûresinin ilk ayetlerinden sonra vahyin geçirdiği fetret devresinin hemen ardından ilk nazil olan Müddessir sûresinin ilk ayetlerinde zikredildiği üzere, “Sadece Rabbini büyük tanı!” yüceler yücesi olması sebebiyle O’nun değerler ekseninin ve değerler atlasının merkezinde durması gerektiği ifade ve ihtar edilmiştir. Mezkûr ayet-i kerimeler Hz. Peygambere, Yüce Allah’ın değerlerin vâzıı olduğunu, bu konuda ortağı bulunmadığını ve ondan başka değer belirleyicisi olmadığını da ifade etmektedir.

Bu anlayış büyük bir sevgi ve saygıyla gönülde yankı bulunca her şeyin ilahi cazibe etrafında anlam kazanmaya başlayacağı seremoni başlar. Mührü Rasûlullâh bile, dizilişi itibariyle yığma biçiminde yazılarak her hareketinde bir hikmetin var olduğu gerçeğinden bakıldığında, kim bilir belki hem yazımda hem de edeben Allah’ın bu yüceliğine sanatkârane bir üslup içinde Peygamberi bir telmih yapılmış, aynı zamanda hüsnü hatt sanatında bir tarzın da öncülüğü yapılmıştır. Bu yazılıma dikkat edildiğinde en üstte Allah, sonra Rasûl, sonra da Muhammed kelimelerinin yazılışı beşerden yaratıcıya dikey, yaratıcıdan beşere düşey bir hiyerarşik çizgiyi de tespit etmektedir.

Bütün erdemlerin, güzelliklerin, sevginin ve saygının kaynağı olan yüce yaratıcının şanına yakışır bir güven ve duyarlılıkla ona saygı duymak bütün erdemleri yakalamanın ilk adımıdır. Her dem bu duygu ve düşünceyle hem dem olmak, “elinden ve dilinden insanları emin kılmanın” kulca tanımıdır.

Gönülde büyüyen, lisân-ı hâlde coşan bu duygunun, lisân-ı kâl ile büyük bir şevk ve vecd ile dile gelişini, bütün Müslümanların hep bir ağızdan her yerde ve özellikle haccda neşeyle terennüm edişini, kâinatın ahengine ritim tutan En Yüce’ye saygının arşa yükselişini Hz. Peygamber’in dilinden şöyle duyduk ve nihayetsiz saygıyla da uyduk…

Abdullah b. Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Hz. Peygamberin telbiyesi; Hz. Peygamberin bütün insanlığın kulluğa davetini, onlar adına saygı ve hürmetle kabulünü dile getirdiği dua ve seslenişi ifade edildiği şekilde idi:

Allah’ım! Buyur! Emret!

İşte geldim! Emrine amadeyim!

Her emrini yerine getirmek için huzuruna geldim Allah’ım!

Senin saltanatında eşin ortağın yoktur Allah’ım! Bütün varlığımla sana yöneldim!

Hamd /sonsuz övgü senindir. Nimet senin, Bütün mülk de senin… Asla eşin ortağın yoktur.”

Abdullah b. Ömer (r.a):

“Bu Hz. Peygamberin telbiyesidir” der, Hz. Peygamber’in cinaslı ve secili telbiyesinin peşi sıra şu cümleleri eklerdi:

Buyur! Emret! Emrine amadeyim Allah’ım!

Sana kulluk etmek için nihayetsiz yardımını dilerim!

Bütün iyilikler senin elinde ve takdirindedir Allah’ım!

Rağbetim, sevgim sanadır! Gayretim, çabam sanadır / senin rızanadır!

Peygamber(ler)e Saygı

Kâinatı gerçek hüviyet ve mahiyetiyle bize tanıtan elçilere selâm olsun… Onların en son temsilcisi Hz. Muhammed’e salât ve selâm olsun…

Mutlu olmanın ve mutlu kalmanın, hayatı dolu dolu anlamlı yaşamanın kurallarını, küçük büyük demeden her nesneye gereken kendisinden öğrendiğimiz, övülmüş, sevilmiş, bağışlanmış Nebî’ye (s.a.s) vefa borcumuz vardır. Her namazda söyleyip dile getirdiğimiz bu vefâyı duyguların derinliğinde yaşayıp, hürmet ve saygımızı pekiştirmek, ahlâki seciyemizi geliştirmek bir zarurettir.

Zira Yüce Allah; “Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onlara saygı gösterirseniz -fakirlere gönülden yardımda bulunmak sûretiyle– Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım.” (Maide, 12)

O’na iman edenler, O’na saygı gösterenler, O’na yardım edenler ve O’na indirilen nura/Kur’ân’a uyanlar var ya… İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (A‘râf, 157)

“Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, O’na yardım edesiniz, O’na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tesbih edesiniz diye Peygamber’i gönderdik.” (Fetih, 9) buyurmak sûretiyle, peygamberlere saygıyı erdemlere ulaşmanın en temel gerekliliği, erdemli olmanın da en önemli unsuru olarak zikretmiştir.

Genelde bütün peygamberlere, özelde Hz. Muhammed’e saygı ve hürmet göstermek, müslüman olmanın en temel şartıdır. Saygısız bir Müslüman, saygıyı hak etmemektedir.

Yüce değerlere ve onların öğretmenlerine saygılı olanlar, gelecek nesiller tarafından da saygıyla yâd edilmeyi hak etmişler ve öyle anıla gelmişlerdir. Yüce Allah kutsala saygı gösteren, saygıyı öğreten “saygılılar” için; “Sonradan gelenler arasında ona/onlara güzel bir ad bıraktık.” (Saffât, 78, 108, 119, 129) kelâmıyla saygıyı ebedileştirmiştir.

Peygamberlere saygıyı tartışma konusu yapmak, sevgi ve saygıya endaze biçmek, onunla ilgili polemik mevzuları açmak, olumsuz örneklerden yola çıkarak geçmişe gösterilen saygıyı ötelemek veya kötülemek iyi niyetten uzak bir saygısızlıktır. Yanında adından söz edildiğinde ondan “salât” ve “selâm”ı esirgeyen cimriler, gelecek nesillere taşıdıkları ve kötü örnek teşkil ettikleri aynı saygısızlığın kurbanı olarak saygısızlık bulacak talihsizlerdir. O (s.a.s), bize adabı muaşeret kurallarını yaşayarak, örnekleyerek göstermiştir.

Yüce Allah veciz biçimde daha ilk sıralarda yani 5. sırada nazil olan Müddessir sûresinin ilk 7 ayetinde Hz. Peygamberin;

Misyonunu belirlemiş,

Vizyonunu sergilemiş,

Aksiyonuyla bütün dünyayı etkilemiştir.

Şöyle ki;

“Ey bürünüp sarınan! Kalk insanları uyar! Sadece Rabbini büyük tanı! Elbiseni tertemiz tut!

Kötü şeyleri terk et! Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!

Rabbinin rızasına ermek için sabret!” (Müddessir, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7)

İlk ayet, muhatabın ruh halini ve ahvalini çerçevelerken aynı zamanda onun ürpermişliğinden kinâye ve mülhem bir sözcükle sevgi, şefkat ve merhamet dolu bir çağrıyla muhatabı belirlemektedir;

Ey bürünüp sarınan!

İkinci ayet, göreviyle mütenasip biçimde aksiyonunu çerçevelemekte;

Kalk, insanları uyar!

Üçüncü ayet, misyonunu ve muhtevasını tespit ederken;

Sadece Rabbini büyük tanı!

Dört, beş, altıncı ve yedinci ayetler, vizyonunu çerçevelemektedir;

Elbiseni tertemiz tut!

Kötü şeyleri terk et!

Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!

Rabbinin rızasına ermek için sabret!

Bu kadar mucizevî bir biçimde bütün bir sistem, 7 ayetle formüle edilmektedir. Hz. Peygamberin misyonu ve aksiyonu birer ayetle çerçevelenirken vizyonun 4 ayetle anlatımı ilahî kelâmın îcazı yönüyle dönemin edebi zevkine hitap ederken, aynı zamanda da örnekliğin ve yaşantının yani vizyonun ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmaktadır.

Yaşayarak örnek olmak çok daha etkili, belirleyici, güçlü ve kalıcıdır.

O, bütün zamanların ve mekânların en kâmil örneğidir,

Aksiyonun bu ayetlerde öncelenmiş olması, O’nun hususi görevine binaendir.

Birbirimizden esirgemediğimiz veya esirgemememiz gereken ‘sayın’, ‘saygıdeğer’, ‘efendi’, ‘bey’, ‘beyefendi’, ‘muhterem’ sözcüklerini, Hz. Peygambere yakışan salât ve selam ile karşılamaktan kaçınır ve bu ihtiramı ondan esirgersek, neslimize, ata ve ecdada saygı, hürmet ve vefayı asla öğretip örnekleyemeyiz.

Vefatından sonra bile dünyamızı güzelleştirmemize katkıda bulunan bu şahsiyetlere teşekkür borcumuz olduğunu düşünmek vefâ borcudur.

 Dirilerin korumakta zorlandığı değerleri koruyan ve bize hizmetleri olan atamıza, dedemize saygısızlık ise züldür.

Onlara gösterdiğimiz bu hizmet ve saygıyı kıskanan diriler, bazı hatalı davranışları örneklemek sûretiyle gösterilen saygının yanlış olduğunu ifade etmek ve ecdadı kötülemek yerine, ölülerin dirilerden daha saygın olmasının anlamını düşünerek toplumsal iyileşmeye katkıda bulunup, güven tazeleyip, cemiyetin hizmetinde olduklarını insanlara inandırmalıdırlar. Yoksa insanımızın ve dünya insanlığının ölülere saygısını abarttığını söylemek sûretiyle kendi saygınlıklarını sağlayamazlar.

Bu toplum, ecdadı iyi ve güzel işleriyle yüzyıllar sonra hatırlıyorsa, eminim aynı zaman diliminde yaşadıkları şahısların kendilerine yaptığı iyilikleri unutmayacak kadar vefalıdır. Yeter ki, içtenlikle görsünler.

Onlara saygı ve selam olsun…

Ebû Musa el-Eş’ari’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın benimle gönderdiği haberler ve ben, bir topluluğa gelip onlara şöyle seslenen kimseye benzer. O:

‘Ey insanlar! Ben bir düşman ordusu gördüm. Emin olun gözlerimle gördüm.

Ben gelecek musibetlere dikkatinizi çeken apaçık bir uyarıcıyım.(Benden söylemesi!)

Ne duruyorsunuz! Hemen kaçın, kurtulun!’ der.

Toplumun bazıları ona inanır ve bütün gece sakince kaçar kurtulurlar.

Bazıları da ona inanmaz ve yerlerinden kımıldamazlar.

Düşman ordusu da ani bir baskınla onları mahveder ve köklerini kazır.

İşte bu misal, bana itaat edip getirdiğim değerlere uyanlarla, bana isyan edip getirdiğim değerlere inanmayanların haline benzer.”

Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak yüz çevirip burun kıvıran saygısızlar giremeyecekler.”

Ashab-ı Kiram:

“Ey Allah’ın Resulü, yüz çevirip, burun kıvıran saygısızlar kimdir?”

Hz. Peygamber de:

“Kim bana itaat ederse cennete girecektir, kim de bana karşı gelirse, O burun kıvırıp yüz çeviren / karşı gelen saygısızdır (Dolayısıyla cennete giremez).”

Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Ben Meryem oğlu İsa’ya dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Esasen bütün Peygamberler anaları ayrı, baba bir kardeştirler ve dinleri de aynıdır (Tevhid dinidir).”

Hz. Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre; o, bir gün minberde hutbe okurken, ‘Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurduğunu işittim’ demiştir:

“Hıristiyanların Meryem oğlu (İsâ’yı ) abartılı bir şekilde haksızca yüceltip medh u senâ ettiği gibi siz de beni abartıp yüceltmeyiniz. Şüphesiz ben Allah’ın bir kuluyum. Öyleyse siz de bana, ‘Allah’ın kulu ve O’nun rasûlü’ deyiniz!

Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s):

“Benimle benden önceki peygamberle, bir kimse gibidir ki; o kişi, bir ev yaptırmış, süslemiş, dayayıp döşemiş de yalnızca bir köşede bir tuğlası eksik bırakılmıştır. İnsanlar binayı gezerlerken hayret ve şaşkınlıkla;

‘Ne olaydı, şu tuğlada yerine konulmuş olsaydı’ derler.

Hz. Peygamber:

“İşte ben o tuğlayım ve ben peygamberlerin sonuncusuyum” buyurmuştur.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
22
Yaşar Değirmenci / Peygamberimizin Bıraktığı Mirasa Sahip Çıkalım
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 17, 2024, 06:42:04 ÖÖ »


Peygamberimizin Bıraktığı Mirasa Sahip Çıkalım

Bir Yahudi akademisyen şöyle diyor:

“Sizin Müslümanlar olarak başınız hep dik olmalı; çünkü sizin dininizde baş eğmeye sebep olacak hiçbir şey yok.” Batı’nın cins adamları doktora tezinin başına “Besmele”yi yazıyor.

İnceliyor, Rahman ve Rahim Esmâ-i Hüsnâ’yı da inceliyor. Bizler nasıl Müslümanız? Yusuf İslam; ‘pop sanatçısı’ olduğu dönemde dinleri inceledikten sonra Müslüman oluyor. Cidde’de basın mensupları etrafını sarıp ‘Nasıl Müslüman Oldunuz’ sorusuna cevap verirken ‘İyi ki önce dinleri inceleyip Müslüman oldum. Önce İslâm ülkelerini gezseydim Müslüman olmazdım. Çünkü incelediğim İslâm başka, Müslümanların hâli/yaşayışları başka’ sözleri bugün de geçerli. 

Bu gerçeği, maalesef İslâm hassasiyetli bilinen pek çok kanaat önderimiz dahi göremiyor, itiraf edemiyor.

Cumhurbaşkanı’nın dindar nesiller yetiştirme sözü etrafındaki tartışmalara katılan bazı ağızlar ve kalemler, dindarlık deyince sadece camii ile evi arasında gördüler.

Hayat tarzlarına sokmadılar. Yetiştiği/yetiştirildiği muhitin ölçülerini din hâline getirdiler. Oysa Din’in temelinde önce varlığı, mutlak birliği, sıfatları, isimleri, fiilleri ve bütün hükümleri ve icraatıyla Allah’a, âhirete, vahye ve peygamberliğe, İlâhî kitaplara, meleklere ve kaza-kadere iman yatar. Bunların arkasından namaz, zekât, oruç ve hac başta olmak üzere ibadetler, uyulması gereken başka farzlar, kaçınılması gereken haramlar, muamelât hükümleri, sonra bir tedavi hukuku olarak cezaî hükümler gelir. Ahlâk da elbette esastır; ahlâkın bir kısmı yine Din’in hükümleri çerçevesindedir; bir kısmı da Din’i yaşamakla ulaşılan faziletlerdir. Müfessir olarak bilinen İbn Abbas’ın Dinimizin dört kısımdan meydana geldiği (Akaid-Ahlak-İbadet- Muamelat) ifadesi de canlı tutulmalı, dindarlığın bu dört hususu topyekûn yaşama şartı da unutulmamalıdır. Şimdi düşülen hataların başında bu yekpareliğin yitirilmesi olmuştur. Bir yanda Din’i ne ise, Cenab-ı Hak onu nasıl buyurmuşsa o olarak görmekten ve göstermekten kaçınma, âdeta utanma davranışı, diğer yanda Din’i seremoni haline getirilmesi birkaç ibadetten ibaret görme, belli gün ve gecelerde ‘kutlama’ şeklini alması. Hatta ‘Kutlu Doğum Haftası’nın kutlandığı dönemlerde de hep ‘hoşgörü’ işlendi, güller/çiçekler atıldı. Âdeta hayata hiç müdahale etmeyen, tavır koymayan ‘emri bil maruf nehyi anil münker’i yapmayan/yaptırmayan bir düşünce ki Batı kaynaklı ve Hıristiyanlık gibi belli günlere tahsis edilen bir din anlayışı yerleştirildi. Alıştırıla alıştırıla, sessiz, sakin ve medyanın tamamı, internet de emirlerine verilerek. Gerçek bir dindarlık örneğini Kur’an bize şöyle öğretiyor:

Allah Resulü zamanında iki kişi aralarında nizalaşır ve çözüm için Allah Resul’üne gelirler. İçlerinden biri, Allah Resul’ünün hükmünü kabullenemez. Bunun üzerine şu âyet-i kerime iner: “Hayır, hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarındaki çekişmeli, ihtilâflı anlaşmazlıklarda, seni hakem yapmadıkça, senin icraatından, uygulamandan dolayı içlerinde hiçbir burukluk duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe Senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı ve itiraz duymadan tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmayacaklar veya iman etmiş olmazlar.” (4 Nisâ 65)

Sana göre İslam, bana göre İslam, o kavme göre İslam, şu coğrafyaya göre İslam’ diye bir şey olmaz. İslam, asliyetiyle, muayyendir ve mahfuzdur. İslam’ın asliyetini değiştirici tefekkür olmaz. İslâm; Allah’ın vahy ettiği Hak Din’dir. Hz. Muhammed (aleyhisselam), Allah’ın Resul’üdür ve İslam’ı tebliğ etmiştir; ayrıca kendi sözleriyle, amelleriyle halleriyle bütün hayatıyla İslam’ı yaşamış, tatbik ve talim etmiştir. Müslümanlarla müzakere ediyorsak, meseleyi Kitap’a ve Sünnet’e göre çözeriz. Hıristiyanlarla tartışıyorsak, Mâide sûresinin 3. Âyeti unutulmasın. (Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni’metimi tamamladım ve size din olarak “İslâm’a” razı oldum.) Bir İslam âlimi, bir İslam mütefekkiri, bir İslam bilgilisi; dini bir meseleyi İslami ilimlere göre anlatır. Herkes kendi nefsinden ve gerçeğinden dilediği kadar taviz verebilir, ama İslam’ın hakikatinden taviz vermek gayretullaha dokunur. Dine zam da tenzilat da yapılamaz!

Adalet, Din’in hiçbir şeye feda edilemeyecek dört temelinden biri, İslâm da Allah’a, dolayısıyla adalete tam teslimiyet, kanunlar karşısında mutlak eşitlik, bunun için de benliği aşma, nefse rağmen yaşayabilme, hatalarımızı rahatlıkla kabullenme, buna karşılık, övülmeyi kendimize yapılmış kötülük görme dinidir. Kur’an-ı Kerim:

 “Ey iman edenler, Allah adına Kur’an’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, Allah için doğruları konuşan şâhitler olarak, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni adâletle yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun; kendinizin, yandaşlarınızın, ana-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa, düzenin kurallarını aksatmadan uygulayın. Zengin ve fakir de olsalar uygulamada ayırım gözetmeyin; şunu bilin ki, Allah onlara sizden daha yakındır.

Haktan ve adâletten ayrılarak şahsî arzu ve ihtiraslarınıza uymayın. Dilinizi eğip bükerek, doğru, âdil idarecilik ve şâhitlik etmezseniz; idarecilikten ve şâhitlik etmekten çekinirseniz, bilin ki, Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.” (4 Nisâ 135);

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.

Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”  (5 Mâide 8) buyurur.

Resulullah Efendimizin şu hadis-i Şerifi de bunu anlatır: “Üç şey insanı helak eder: Boyun eğilen bir ihtiras, peşinden gidilen heva/hazlar ve kişinin sadece kendi görüşünü beğenmesi.”

Lâyıkıyla teslimiyet ve temsiliyet göstermek için, “örnek olmak” şarttır. Dinimizi öylesine yaşamalıyız ki Üstad Sezai Karakoç’un ifadesiyle “Seni öldürmeye gelen sende dirilsin!” Adı “İslâm ülkeleri” olarak bilinen ‘devletcik’ler de hep örnek gösterilir ‘dininizin bunlara ne faydası oldu?’ diyerek. Bu kafaya; ‘İslâm başka, Müslümanlar başka’ sözünü bile izah edemeyiz. Kafa, zihin, zaman, zemin işgal edilmiş, bu güruh da Batı’nın uşağı! Ezberledikleri, slogan hâline getirip kutsallaştırdıkları da Kemalizm ve Laiklik!

‘Dokunulamaz’laştırdıkları için de mankurt olup çıktılar. Hassasiyetlerini/duyarlılıklılarını kaybedenlerin insanlık tarafı mefluçtur. (Felce uğramıştır, asıl özürlü olanlar da bunlardır.)

En acı taraf da neye uğradığını/uğratıldığını bilemeyen ’hafıza kaybı’na uğramış bir nesil olmalarıdır. Kendine, özüyle, aidiyetiyle (değişmeyen/değiştirilemeyen sâbit değerleriyle) buluşsa bir daha o “kurtarıcı el”i bırakmayacaktır. “Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla dalalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.” (Hâkim)

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
23
Süleyman Gülek / Dünya Hayatına Aldanmamak
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 17, 2024, 06:32:19 ÖÖ »


Dünya Hayatına Aldanmamak

Dünya, insanı ahireti için çalışmaktan auzaklaştırıyorsa, bir aldanma nedeni olur. Ahireti kazanmak için sermaye oluyorsa, kazanma sebebi olur. Rabbimiz Allah, dünya hayatının insanları aldatmaması, şeytanın insanları kandırmaması için bizleri birçok âyette uyarmaktadır:

“Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman, 31/33) Dünya hayatının câzibeli görülen yaşantısının bizleri aldatmaması; câiz olmayan, helâl olmayan şeylerden sakınmamız, uzak durmamız, tenezzül etmememiz gerektiğini anlamalıyız. ‘Nasıl olsa işlediğimiz günahları Allah affeder’ düşüncesiyle, günah olan, haram olan işlere tevessül etmemeliyiz.

Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun. (emirlerini) dinleyin, itaat edin.” (Teğâbün, 64/16); “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına (âhiret için) ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Haşr, 59/18) Demek ki, nasıl olsa Allah affeder diyerek günah işlemenin, ibadetleri ve  doğru olan işlerin terk edilmesinin yanlış bir düşünce olduğunu bilmeliyiz.

Tabiî ki, bir mü’min olarak günah olan bir iş yapıldığı zaman yapılacak şey, ondan dolayı hemen tevbe etmektir. “Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar hâriç, zira Ben onları bağışlarım.” (Bakara, 2/160)

Burada anlamamız gereken şey, elimizden geldiği kadar günah olan hususlardan uzak durmalıyız. Buna rağmen günah işlendiğinde hemen tevbe ederek, ne için tevbe ettiysek bir daha onu yapmamaya çalışmalıyız.

Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Hayır, siz çarçabuk geçmekte olan (dünyayı) seviyorsunuz ve âhireti terk edip bırakıyorsunuz.” (Kıyâmet, 75/20-21)

Dünya hayatı çarçabuk geçiyor; günler, aylar, seneler geçerek insanın dünyada kalma süresi gittikçe azalıyor.

Hz. Ali’nin (r.a.) buyurduğu gibi; “Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise (bize) yönelip gelmektedir.”

(Buhârî, Rikak 4) Her an dünyadan ayrılmamız mümkün.

Çünkü ölümün ne zaman, nerede geleceğini bilmiyoruz; her an ölüm gelebilir. Öldüğümüzde âhiret hayatı başlamış olacak, âhiret hayatı bize çok uzak değil; aksine çok yakın. Fakat bazı insanlara âhiret hayatı çok uzakmış gibi geliyor.

Âhirete inanmak insana sorumluluk duygusu kazandırır. Sorumluluk duygusu taşıyan bir insan söz ve davranışlarına dikkat eder. Allah’ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınma çabasında olur. Âhiret gününe inanmak, insanı bu dünyada karşılaştığı musibet ve belalar karşısında teselli eder, üzüntüsünü azaltır, aşırı strese ve bunalıma girmez. Âhirete inanmak insan için umut ve huzur kaynağıdır.

Dünya hayatına bu kadar çok bağlanmanın ve mutlu olunacak tek yer dünya hayatıymış, bize huzur, mutluluk verecek başka bir hayat yokmuş gibi bütün düşüncesini ve gayretini dünya zevklerine ayırmak çok yanlıştır. Bu yanlışlığı Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle bildirmeketdir: “Ama siz şu dünya hayatını tercih ediyorsunuz; oysa âhiret daha iyi ve daha kalıcıdır (devamlıdır).” (A’lâ, 87/16-17) Dünya hayatını ahiret hayatına tercih ederek doğru yoldan ayrılıp yanlış yollara saptığımızda ise ahirette müthiş bir pişmanlık ve sıkıntı bizi bekliyor olacaktır.

 Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “Sakın kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne (malına, mülküne, servetine, makam ve mevkiye) gözlerini dikme (imrenme).

Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.” (Tâhâ, 20/131); “İnkâr edenlerin (refah içerisinde) diyar diyar gezip dolaşması sakın seni aldatmasın.” (Âl-i İmrân, 3/196)

Âyetin devamı da şöyledir: “Bu az bir geçimdir. Sonra gidecekleri yer cehennemdir, ne kötü bir yerdir orası! Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için Allah tarafından bir ikram olarak zemininden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân, 3/197-198)

Mü’min kişinin zenginlik, fakirlik olayına bakış açısı âyet-i kerimede geçtiği gibi olmalıdır. Zengin, varlıklı insanların refah içinde yaşamalarının mü’min kişileri aldatmaması gerekir. Çünkü dünya yaşamı geçici bir imtihan yerinden ibarettir. Tabiî ki, mü’minler meşrû ve helâl yoldan imkânlarını artırabilirler, zengin olabilirler; fakat gayr-i İslâmî yaşantısı olanlarınki gibi ‘mal, mülk, servet, para gelsin de nereden gelirse gelsin, helâl, haram fark etmez’ diyenler gibi değil.

Sonuç olarak, dünya hayatına aldanmak istemiyorsak, hayatın imtihan hayatı olduğunu bilmeli ve ona uygun davranış segilemeliyiz. Çünkü dünya hayatına aldanmamak gerekir. Mü’minlerin ölçüsü İslâm’dır. Bir şey câiz ise yapmalı, değilse terk etmelidir. Yani para kazanma adına bir Müslüman başkasının parasını, malını gasp edemez, kumar oynayamaz, hırsızlık, yolsuzluk yapamaz, rüşvet alamaz. Zira haksız kazanç dinimizde haramdır, yasaktır. Müslüman kişi Allah’ın rızasını kazanmak, dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olmak istiyorsa kazancı helal olmalı ve İslâm’a uygun yaşamaya özen göstermelidir.

Süleyman Gülek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
24
Mahmut Tobtaş / Selamette Olmak İçin Selam Gerekir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 17, 2024, 06:20:08 ÖÖ »


Selamette Olmak İçin Selam Gerekir

Efendimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret eder. Yanında en sevdiği arkadaşı Ebu Bekir (r.a.)…

Me­dine’ye yakın Ranuna denilen bir yerde ilk Cuma nama­zını Peygamber Efendimiz kıldırır.

Burada Medine’den gelen atlılar da Peygamber Efendimiz’e eşlik eder.

On­lar Efendimiz’i korumak için gelmiştir.

Efendi­miz’i korumuşlar, onunla Cuma namazı kılmışlar.

Me­dine halkı da Efendimiz’i coşkuyla karşılamışlar.

Karşılama merasimini, Medine’de yaşayan Beni Kaynuka Yahudilerinin Hahamı Husayn isimli zattan dinleyeceğiz ama onu dinlemeden önce siz, bugün İslam hakkında fazla bilgisi olmayan bir şehre gittiniz ve sizi karşılayanların çoğunluğu da Müslüman değiller.

İlk söyleyeceğinizi bir hayal edin bakalım; en öncelikli saydığınız söz ne olabilir?

Hahamken Müslüman olan ve Abdullah bin Selam adını alan eski haham, yeni Müslüman’ın anlatımını dinleyelim:

“Peygamber (Allah’ın selamı onun üzerine olsun) Medine’ye gelince insanlar koşarak onu görmeye gittiler.

Koşarak gidenler arasında ben de vardım. Ben onun yüzünü araştırdım. Bildim ki, onun yüzü yalancı yüzü değildi. Ondan ilk duyduğum söz:

“Selamı yayınız,

Yemek yediriniz,

Akrabalık bağlarını kuvvetlendiriniz,

İnsanlar uyurken gece namaz kılınız,

Ve cennete selam selametle giriniz.”

(Müslim, Sahih, K. Mesacid, bab 27, Tirmizi Sünen, K. Sıfat’ül-Kıyamet ve’r-Rikak bab 42, İbni Mace, Sünen, K. İkamet’üs-Salat, bab 174, K Et’ıme, bab 1, Nesai, Hakim Müstedrek, Ahmed Müsned, Abdullah bin Selam hadisi)

İlk söz, “Selamı yayınız.”

Buna çok dikkat etmemiz gerekir.

Önce ne söylediğimizi bilelim.

Medine’dekilerin hepsi “selam” kelimesinin ne anlama geldiğini biliyordu.

Arap olmayan bütün Müslümanların bu kelimenin manasını öğrenmesi gerekir.

Bazı kitaplarda “Selamün aleyküm/selam sizin üzerinize olsun” diye terceme edilmiş, doğrudur da peki, “selam” ne anlama gelir?

Bir zamanlar sınıfa girince öğrencilerine selam veren öğretmenler, cezalandırılırlardı.

Şikâyet eden de, cezayı kesen de selamın manasını bilmezdi ama yasağı koyan biliyordu ve Müslümanlara zulmediyordu.

Hâlâ bazı devlet dairelerinde gavurluğu devam ettirenler, ağızlarını açmıyorlar ama ışık görmüş yarasa gibi, uçak görmüş mağara adamı gibi selam verene bön bön bakıyor.

Allah celle celalühün güzel isimlerinden biri de “selam”dır.

Her gün sabah namazının arkasında okuduğumuz Haşr süresinin son ayetinde Rabbimizin güzel isimlerinden 18 tanesini tekrarlarız; onlardan biri de “Selam” ismidir.

Selam, “selamette olmaktır” desek yine aynı kelimeyle açıklamış olacağız.

Tefsirlerde ve hadis şerhlerinde Rabbimizin “Selam” ismini açıklarlarken yarattıklarına benzemez, yarattıkları doğar büyür ve ölürler.

Hastalanır, zayıflar, eksilir, fazlalaşır, afetlere bulaşır, taciz görür, tecavüze uğrar, öldürülür, çeşitli tehlikelerle karşılaşır…

Allah celle celalüh bütün bu saydıklarımdan ve sayamadıklarımdan münezzehtir, uzaktır.

Biz, tanıdığımız veya tanımadığımız birine selamün aleyküm dediğimizde, hastalıklardan tacizlerden, öldürülmelerden, acılardan, ağrılardan, streslerden, Allah’tan başkasına muhtaç olmaktan, başkalarına kul olmaktan… selamette olasın… diye dua ederiz.

Herkes, yani İstanbul’da yaşayan 16 milyon Müslüman, birbirlerine selamet dileseler, duaların, kelimelerin, gönülden geçenlerin, temennilerin havayı etkilediğini biz, Kur’an ayetlerinden ve hadis-i şeriflerden biliyorduk ama bu günlerde ilmi araştırma merkezlerinden de denemeler bunu gösteriyor.

“Selamı yayınız” dedikten, gönle gıdasını verdikten, gönüller arasına muhabbet şebekesi kurup sevgi alışverişinde bulunduktan sonra,

“Yemek yediriniz.”

Dikkat ediniz, “Yiyici olunuz” demiyor, yedirici olunuz.

Sevgili Peygamberimiz:

“Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği halde tok yatan, bana (hakkıyla) iman etmiş olmaz” buyurmuş. (Taberani, Mu’cemi kebir Enes hadisi cilt 1, s. 214) Hadisiyle fakirleri doyurmak görevimiz olduğu gibi, zengin dostlarımıza da tanımadığımız yolculara da soframızı açık tutacağız.

Sofralarımızda muhabbet havası essin ve etrafa dostluk kokusu yayılsın.

“Akrabalık bağlarını kuvvetlendiriniz”

Babanız, anneniz, kardeşleriniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz ve bunların çocuklarıyla akrabalık bağlarını sıkı tutunuz.

Zekâtlarınızda, sadakalarınızda, her türlü yardımlarınızda öncelik hakkı onlarındır.

Sonra komşular, köyünüz, mahalleniz, şehriniz, ülkeniz ve tüm dünya Müslümanlarına el uzattığınız gibi tüm insanlığa da el atmakla görevliyiz ve biz, bize verilen güç oranında sorumluyuz.

Efendimiz devam ediyor:

“İnsanlar uyurken gece namaz kılınız,

Ve cennete selam/selametle giriniz.”

Birinci derecede gece namazı olarak, akşam namazını, yatsı namazını ve sabah namazını kılacağız, imkânlarınıza göre teheccüd namazına devam ediniz.

Yahudi hahamın ilk söylediğini hep hatırlayalım, ne diyordu:

“Ben onun yüzünü araştırdım; bildim ki, onun yüzü yalancı yüzü değildi.”

Yüz, yalan söylemez aslında ama insanın içinin dışa vurduğu en önemli organı yüzüdür.

Biz, içimizi de Hak için, dışımızı halk için güzelleştirmek için gönlümüzü, gözümüzü ve yüzümüzü yaratana dönelim, O’nun gösterdiği yoldan gidelim ve Selamet Yurdu Olan cennetinin yolunda ruhumuzu O’na selim bir şekilde teslim edelim.

Not: Büyün makalelerimde ayet ve hadislerin orijinal metinlerini de yazıyorum. Okumak isteyenler Facebook’tan veya mahmuttoptas.com’da bulabilirler.

Mahmut Toptaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
25


Resulü Efendimiz (S.A.V.) Ümmetimden 27 Tane Yalancı Çıkacak”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Benim ümmetimde çok yalan söyleyenler ortaya çıkacaklar.

Allah’ın (C.C.) emretmediğini emrediyor gibi, benim buyurmadığımı buyuruyor gibi insanları yalan söyleyerek yanıltmaya çalışacak. Deccaller olacak insanları yanıltmak için her yola başvuracaklar. 27 tane yalancı çıkacak. Bu sayıdan 4 tanesi kadın olacak. Ben peygamberlerin sonuncusuyum ve benden sonra peygamber gelmeyecek. İsa peygamber, yalanlar çoğaldığında dünyaya gelince bir şey getirmeyecek benim getirdiklerimle yaşayacak ve dünyayı dürüst bir yer yapacak. Sonra vefat edecek ve dünya tekrar bozulmaya gidecek ve kıyamet kopacak.” Yukarıda verilen yalancı sayısı bir başka hadiste 30 olarak da bahsediliyor. Bu hadis-i şeriften anlayacağımız üzere Efendimiz, Hz. İsa peygamberin öldürülmediğini ve onu Rabbimizin semaya çektiğini de söylüyor. Ahir zamanda dünyaya tekrar ineceğini ve onun dünyaya tekrar indiğinde Allah’tan (C.C.) bir şey getirmeyeceğini, Efendimizin (S.A.V.) sünnetleri ile dünyadan yalancıları temizleyeceğini anlıyoruz.

“KARINDA HASTALIKLARA SEBEP OLAN İLLETLERİ İYİLEŞTİRİR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor:

“Karpuzda 10 haslet vardır ve hasletler şunlardır: O yiyecek ve içecektir. Onun güzel kokusu vardır. O meyvedir. Onunla eller yıkanır. Mesaneyi yıkar. Karnı yıkar. Meniyi çoğaltır. Cinsel ilişkiyi artırır. Karında hastalıklara sebep olan illetleri iyileştirir. İnsan derisini temizler.” Hadîs-i şerifi rivayet eden Abbullah bin Abbas’tan Allah (C.C.) razı olsun bizleri şefaatlerine nail eylesin. Hadîsten çıkarmamız gereken şey açıkça belirgindir sevgili kardeşlerim. Karpuzun insana direkt faydalı bir besin olduğu ve birçok yararlı özelliğini Efendimiz (S.A.V.) bizlere o zaman söylemiştir.

EFENDİMİZ, TİCARET YAPIN BUYURUYOR

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Devenin zekâtı vardır. Koyununda da zekâtı vardır.

Sığırın da zekâtı vardır. Kumaşın da zekâtı vardır. Kim altınlarını ve gümüşlerini borcunu vermek için değil, Allah (C.C.) yolunda harcamak için değil de başka bir şey için saklıyorsa kıyamet gününde o hazinesi ve malı ile ütülenip dağlanacak.” kazandığımız malı saklamamamız gerektiğini Efendimiz (S.A.V.) bizlere buyuruyor. Altın ve gümüşünü kazandıktan sonra piyasaya süreceksin ki piyasada altın ve gümüş kıtlığı yaşanmasın. Efendimiz, ticaret yapın buyuruyor. Ayrıca hadîs-i şerifin başında söylediği mallara zekâtın düştüğü ve zekâtın her daim malın kiri olduğunu söyleyen Peygamberimiz (S.A.V.), bu hadîs-i şerifinde de ümmetine zekâtlarını verin demeye çalışıyor.

“CENNETTE 8 KAPI VARDIR”

Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor: “Cennette 8 kapı vardır. O kapılardan birincisinin ismi Reyyan kapısıdır. Reyyan kapısından ancak oruç tutanlar girebilirler. Diğer kapılar insanların amellerine göre taksim edilmiştir. Reyyan kapısından giren hiçbir şekilde susuzluk çekmez.” Efendimiz (S.A.V.), oruç tutanlara Allah'ın (C.C.) verdiği önemi bu hadîs-i şerifinde çok açık bir şekilde belli ediyor. Kıyamet vaktinde insanların hepsi kan ter içinde kalacakken, terlerinde boğulma durumuna gelip tabiri caizse hayvanlar gibi nefes almak için başlarını bir yukarı bir aşağı indirip kaldıracakları söylenirken, Reyyan kapısından geçecekler bu durumları yaşamayacaklarını Efendimiz (S.A.V.) söylüyor.

Prof. Dr. Cevat Akşi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
26
Yetenekli Kalemler / Bir Zulüm Ki
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 17, 2024, 06:03:56 ÖÖ »


Bir Zulüm Ki

Bir zulüm ki yer gök ağlamakta! Genelde Filistin özelde Gazze’de gerçekleştirilen sivillere yönelik insanlık dışı katliam, mazlum ve mağdur Filistin halkına karşı soykırıma dönüşmüştür. Her geçen gün şiddeti artan bir savaşta bir halk dünyanın gözü önünde yok edilmektedir.

Bu zulüm karşısında Müslüman ülkeler derin bir gaflet içerisindedir ki bu konuda nice âyet-i kerime ve hadis-i şerif müminleri birlik beraberlik içinde olma, zulme karşı direnç gösterme bir olma konusunda müminleri ikaz etmekte ve uyarmaktadır.
 
Bir zamanlar arkasında firavunun orduları varken Mısır'dan çıkıp Sina Çölü’ne sığınanlar, bugün aynı firavunun işgal ordusuna dönüşüp ocaklarını söndürdükleri Gazzeli mazlumları yine aynı yere, yani Sina Çölü’ne sürmenin planlarını yapıyor. Evet, Filistin’de insanlar öldürülüyor, ağır silahlarla taranan halk; genç-yaşlı-çocuk, bebek ayırımı yapılmaksızın kurşunlarla ve bombalarla gözümüzün önünde yok ediliyor. Onlar açlıktan, biz utançtan öleceğiz! Yıkmak, yok etmek bir insanlık suçudur, bir insanlık günahıdır. İmar etmek ise onurlu bir davranıştır. Bu zihniyet tarih boyunca sözüm ona din adına, sapkın kutsalları adına, insanlığa karşı olan kin ve nefretini gizlemiş içindeki kini ve öfkesini bugün mazlum ve savunmasız Gazze halkına kusmaktadır. Unutmayın bu katil ve lanetlenmiş zihniyet yarın fırsat bulduğunda aynısını bizlere de yapar.
 
İsrail saldırılarında en çok, evlerin, camilerin ve minarelerin tamamına yakınının yıkıldığına şahit oluyoruz. Gördüğümüz bu manzara, yıkılmış evler, harabeye dönmüş yuvalar, ortalıkta çaresizce ve sahipsiz bırakılan Müslümanların cenazeleri… Siyonist zihniyetin ne kadar barbar ne kadar acımasız ne kadar vahşi olabileceğini gösteriyor. Unutmayın Gazze’nin düşüşüyle Kudüs Medeniyeti yok olacaktır. Kudüs Medeniyeti ise İslamiyet’in beynidir.
 
Dün güvenli yer olarak refah bölgesini gösterdiler. Bugün ise; "Gözü dönmüş bu caniler, yüz binlerce insanın sığındığı ve güvenli bölge ilan edilen Refah şehrine saldırmaktadır.
 
Ya Rabbi izzetin ve celalin hürmetine "Oğlumu, evladımı bana geri verin" diye çığlık atan annelere imdat-ı ilahiyen ile yardım eyle. Âmin...
 
Emre Tingiroğlu.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
27
DUA BAHÇESİ / Müstecab Dua Ne Demektir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 17, 2024, 05:54:48 ÖÖ »


Müstecab  Dua Ne Demektir

Müstecab, icabet edilen yani kabul olan dua demektir.

Müstecab olan dualar çoktur. Biz bu makalede bazılarını bildirelim...

Efendim, müstecab, icabet edilen yani kabul olan dua demektir. Bunu söylemekle, (Bana, kabul olacak dua et!) demek istiyor. Müstecab olan, yani kabul edilen dualar çoktur. Bazılarını bildirelim:
 
(Düâ-i zahrul gayb icabete makrundur=Gıyaben yapılan dua, icabete daha yakındır) buyuruluyor. Bu, (Bir müminin, diğer müminin arkasından yapacağı dua makbuldür, kabul olur) demektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
 
(Bir Müslümanın din kardeşinin arkasından ettiği hayır dua kabul olur. O kimse, dua edince, bir melek, “Âmin! Kardeşin için ne istiyorsan, aynısını Allah sana da versin” der.) [Müslim]
 
Demek ki müstecab dua isteyen, şunları söylüyor:
 
1- (Arkadan, gıyabımda bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (En tez kabul olunan dua, kişinin din kardeşi gıyabında ettiği duadır.) [Buharî]
 
2- (Mübarek gecelerde bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve Cuma gecesi ile Ramazan ve Kurban Bayramının birinci gecesi.) [İbni Asakir]
 

3- (Salevat getirerek bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur.) [Taberanî]
 
4- (Seher vaktinde bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Gece seher vaktinde yapılan dua kabul olur.) [Tirmizî]
 
5- (Hatim yapınca bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Hatim yapanın duası kabul olur.) [Beyhekî]
 
6- (Namazlardan sonra bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buharî]
 
7- (Oruçluyken bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Oruçlunun duası reddedilmez.) [Tirmizî]

8- (İsm-i a’zam okuyarak bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (İsm-i a'zamla edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir.) [İbni Mace]
 
İsm-i a'zam, Kur'an-ı kerimdedir. Hangi âyetler olduğu belli değildir. (İsm-i azam, "Ve ilahüküm ilahün vahid, la ilahe illa hüverrahmanürrahim" âyeti ile "Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum" âyeti içindedir.) [Tirmizi] [Bekara 162. ve Al-i İmran 2. âyetleridir.]
 
9- (Cuma günleri bana çok dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif: (Cuma günü sabahtan akşama kadar çok dua etmeli; çünkü cuma günü icabet vakti vardır; dua o zamana tesadüf ederse, edilen dua kabul olur.) [İ. Nevevî]
 
10- (Kabul olup olmayacağını hiç düşünme, yeter ki sen bana dua et! Dua kabul olur) demek istiyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder, edilen duayı kabul eder.) [Tirmizî]
 
(Allahü teâlâ, birine dua etmesini takdir etmişse, kabul etmeyi de takdir etmiştir.) [Ebu Nuaym]
 
(Dua etme arzusu gelince, dua edin! Çünkü bu arzu, duanın kabul olacağına alamettir.) [Tirmizî]

Ahmet Demirbaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
28
Mustafa Sevim - Albümdışı ve Single Eserleri

Mustafa Sevim - Albümdışı ve Single Eserleri (16 / 72:12)
-------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Bir Görüşte Aşık Oldum 04:55
Mustafa Sevim - Doyulurmu 2016 06:09
Mustafa SevimMustafa Sevim - Gidem Görem Medine'yi 04:00
Mustafa Sevim - Gönül Yanıyor 04:17
İlahi YayınMustafa Sevim Yeni İlahileri 2018 - Yeni İlahiler 2018 07:09
Mustafa Sevim - Hu Diye Hu Diye Gavsım Geliyor 05:06
Mustafa Sevim - Kul Güzel Olur 03:28
Mustafa Sevim - Menzilde Üç Minare Yeni 02:58
Mustafa Sevim - O Medinede 03:06
Mustafa Sevim - Özledim 04:14
Mustafa Sevim - Seni Ararım Allahım 04:10
Mustafa Sevim - Senin Hasretinden 03:05
Mustafa Sevim - Seydam 02:54
Mustafa Sevim - Sofilik Ateşten Gömlek 05:20
Mustafa Sevim - Yak Sultanım (K.S) 05:52
Mustafa Sevim - Yetiş Seydam 05:22



Mustafa Sevim - Ben Bir Sultan Gördüm Menzil Köyünde 2018 Single - 320 Kbps (1 / 00:00)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Ben Bir Sultan Gördüm Menzil Köyünde 03:04



Mustafa Sevim - Seher Yeli 2020 Single  - 320 Kbps (1 / 05:55)
------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Seher Yeli 2020 05:55



Mustafa Sevim - Sen Seyyid Sâki'nin Babasısın 2021 Single - 320 Kbps (1 / 04:26)
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Sen Seyyid Sâki'nin Babasısın 2021 04:26



Mustafa Sevim - Meftun (feat. Murat Belet) (Single) 2022 - 192 Kbps
1 / 00:00:04:30 / 10,32 MB

Mustafa Sevim - Meftun (feat. Murat Belet) (Single) 2022 - 192 Kbps (1 / 04:30)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Meftun (feat. Murat Belet)  04:30



Mustafa Sevim - Vuslat (Single) 2022 - 320 Kbps + Flac
1 / 00:00:03:24 / 7,79 MB - 21,20 MB

Mustafa Sevim - Vuslat (Single) 2022 - 320 Kbps (1 / 03:24)
---------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Vuslat  03:24



Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Merhaba (Single) 2022 - 320 Kbps
1 / 00:00:03:20 / 7,64 MB

Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Merhaba (Single) 2022 - 320 Kbps (1 / 03:20)
---------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Merhaba  03:20




Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Can Ahmed'im (Single) 2022 - 320 Kbps
1 / 00:00:03:43 / 8,53 MB

Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Can Ahmed'im (Single) 2022 - 320 Kbps (1 / 03:43)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim & Hamed Pashmaki - Can Ahmed'im  03:43



Mustafa Sevim - Ayrılık Hasreti (Single) 2023 - 320 Kbps
1 / 00:00:02:42 / 6,20 MB

Mustafa Sevim - Ayrılık Hasreti (Single) 2023 - 320 Kbps (1 / 02:42)
------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Ayrılık Hasreti  02:42



Mustafa Sevim & Fırat Türkmen - Vurgunum (Single) 2023
1 / 00:00:04:12 / 3,85 MB

Mustafa Sevim & Fırat Türkmen - Vurgunum (Single) 2023 (1 / 04:12)
----------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim & Fırat Türkmen - Vurgunum  04:12



Mustafa Sevim - Sana Geldim (Single) 2024 - 320 Kbps
1 / 00:00:03:49 / 8,76 MB

Mustafa Sevim - Sana Geldim (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 03:49)
--------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Sevim - Sana Geldim  03:49




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

29
Mehmet Çelebi - Single Eserleri
2 / 00:00:07:44 / 17,73 MB

Mehmet Çelebi - İmtihan (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 03:56)
----------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Çelebi - İmtihan  03:56


Mehmet Çelebi - İsmi Anılınca (S.A.V) (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 03:48)
------------------------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Çelebi - İsmi Anılınca (S.A.V)  03:48




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
30
Anne Bebek,Bbakımı / Çocuk ve Dayak
« Son İleti Gönderen: türkiyem Mayıs 16, 2024, 10:54:26 ÖÖ »


Çocuk ve Dayak

Çocuklarımıza bu hayatta öğretmek istediğimiz şeylerden biri öfke dürtülerimizi nasıl kontrol etmemiz gerektiği olmalıdır. Öfkesini kontrol edemeyen ebeveyn elbette bunu çocuğuna da öğretemez. Çocuk bunu güçlüler, zayıflara vurabilir veya istediği gibi davranabilir şeklinde algılayacaktır.

Bu zincir genelde baba, anneyi döver; anne çocuğu, çocuk ise kardeşini döverek yani taklit ederek ilerler. Çocuk problemlerin kaba kuvvetle çözülebileceğini düşünür. Bazı ebeveynler ise ben çocuğumu seviyorum arada sırada vurmalarım onu etkilemez şeklinde bir savunma mekanizması geliştirerek kendilerini haklı çıkarırlar. Hele hele bu vurmalara seni bırakır giderim; annen olmam; baş belası çocuk gibi sözlerde eklenince çocuğun özgüveni tükenir gider.

Yapılan araştırmalar dayak atılan çocuğun zekâ düzeyinin normalden düşük ilerlediğini göstermiştir. Çok katı olmak çocuğun kalbini kırar, saldırgan veya çekingen yapar.

Çocuğu dövmek ahlakını bozar, onu yalana sevk eder. Allah korkusunun dışındaki bütün korku vasıtaları insan için zararlıdır. Çocuk anne, babayı onlardan korktuğu için güçlü olana kadar mecburen dinler; oysa onları sever ve kalplerini kırmaktan korkarsa ömrünün her döneminde onları sayar ve önemser.

Peygamberimiz (s.a.s) çocuklara hoşgörülü yaklaşmış, ilgi göstermiş, şakalaşmış, onlarla oyun oynamıştır. Onları taklit yoluyla eğitmiştir. İbn-i Abbas’ın ona bakarak abdest almasını buna örnek verebiliriz. Bizlerde yavrularımızdan bıkmamalı ve şikâyetçi olmamalıyız. Hiç iletişim kurmadan, sevgisini-saygısını kazanmadan, onlarla oynamadan ve hatta onlarla birlikte ağlamadan, kendilerince olan dertlerini dinlemeden nasıl bu büyük emaneteİslam’ı anlatabiliriz. Döverek mi Müslüman yetiştireceğiz.

Sabır ne güzel haslet! Sanki bizler hatasız mıyız? Ya bizi de hatalarımızdan dolayı sürekli küçümseyip, dövselerdi, adam yerine koymasalardı? Düşünün ve kendinizi onların yerine koyun. Empati yapınca ne kadar onur kırıcı oldu değil mi?

“Şefkatli olmayana merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb/18)

Tedip, edep verme demektir. Dünyevi ve uhrevi konularda kişinin ümit ve korku arasında (beyne’r-racâ ve’l-havf) tutulması gerekir. Dikkat edelim Kur’an, Allah’ın rahmeti ile ümit verirken, adalet ve cezasıyla; gadab ve celaliyle de korkutur. Peygamber (s.a.s):

“Henüz tıfıl olan çocuklarınızı dövmeyin!” (Deylemî) buyurmuştur. Tıfıl kelimesi doğumla, temyiz (buluğ) arasındaki çocuklar için kullanılmaktadır. Temyiz yaşına gelip de namaz kılmama gibi konularda cezai yaptırımlar varsa da bunlar birçok şarta bağlanmıştır.

Sabretmek, örnek olmak, doğru anlatmak, yüze vurmamak, darp şeklinde iz bırakacak şekilde vurmamak, üçten fazla vurmamak gibi birçok sınırlandırmalar getirilmiştir. Unutmayalım ki Allah Resulü (s.a.s) bu yöntemi kullanmamıştır ve şöyle buyurmuştur:

“Herkese derecesine göre davranın.” (Ebû Dâvûd, Edeb/22) Yine başka bir hadiste:

“Akılları nisbetinde ikabda bulunun.” (Suyutî, Câmiu’s-Sağîr, 4/299)

Çocuk tedibinde kendi aklımıza göre değil, onların aklına uygun düşecek cezalandırmalar yapılabilir. Sahabeden Hz. Peygambere (s.a.s) yakınlığı ile bilinen Hz. Enes on yıl kendisine hizmet ettiğini, işlerin her defasında O’nun arzuladığı şekilde olmadığını, buna rağmen bir defacık ne vurduğunu, ne ayıpladığını ne de ”Onu niye yapmadın?” diye hesaba çekmediğini, kazara hanımlarından biri “Keşke şöyle yapsaydın” şeklinde müdahale edecek olsa:

”Bırakın çocuğu! O, Allah’ın murad ettiğinden başka bir şey yapmamıştır.”dediğini nakletmiştir.

İslam âlimleri dayaktan çok rıfkla/yumuşak huylulukla muameleden yana olmuşlardır. Din güzel ahlaktır. En vahşi hayvanlar bile terbiye ile ehlileştiriliyor. “Terbiyede lisan-ı hâl, lisan-ı kâlden entaktır/üstündür” denmiştir. Yani insanın hal ve hareketi, sözünden daha etkilidir. Her müslüman ilahi emirlere uyarak kabalık ve sertlikten uzaklaşmalı, iyilik ve merhametle muameleyi prensip edinmelidir. Allah Rasûlü (s.a.s):

“Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.” buyurmuştur. (Müslim, Birr/75)

Yine konumuzla ilgili olarak ‘hilm’ kelimesine değinmek istiyorum. Hilm; yumuşak huyluluk, ağır başlılık, sabır ve temkinli olmak demektir. İntikam alma kudretine sahipken, tahammül etmek, öfke ateşini söndürmek, kızmamak heyecana kapılmamak anlamlarına gelir. Bir âyet-i kerimede:

“Şüphesiz ki ALLAH çok iyi bilendir, hilm sahibidir” (Hacc, 59) buyurulmuştur. Yine:

“(Ey Peygamber!) Sen Allah’tan bir rahmet ve lütuf olarak onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar, etrafından muhakkak dağılıp gitmişlerdi bile. Artık onları bağışla, günahlarının affını iste…”buyurulmuştur. (Âl-i İmrân, 159)

Ayet ve hadislerin ışığında bir düşünelim. Allah, Rasûlü’ne bile yumuşaklığı öğütlerken; bin bir kusuru olan bizlerin, elimizin altındakilere nasıl davranmamız gerektiğini tekrar tekrar düşünmemiz gerekmez mi?

Evet; gönül sürurumuz Zülcenâheyn ne güzel ifade etmiş:

Bütün varımı alsalar

Taş üstüne koymasalar,

Gece gündüz ağlatsalar,

Ben yine İllallah derim.

Âlem dolsa fitne fesat,

Kötü ahlakı söküp at.

Nefis, düşman gelse kat kat,

Ben yine İllallah derim.

Çocuklarımıza sinirlendiğimiz zaman, sabır ve namaz ile Allah’a dua etmeliyiz. Sakinleşmek için Kelime-i Tevhid’in sırrına sarılabiliriz.

Hasbünallâh ve ni‘mel vekîldiyerek desteği yine Mevlâ’dan beklemeliyiz.

Allah, Ümmet-i Muhammed’e İslam ahlakı ile ahlaklanmayı nasip eylesin.

Amin.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10